Nükleer Sistemlere Siber Saldırıları Niçin Yasaklamalıyız?

Nükleer Sistemlere Siber Saldırıları Niçin Yasaklamalıyız?

Yaklaşık 35 yıl önce ABD Devlet Başkanı Ronald Reagan, her zamanki Pazar gecesi film kuşağının parçası olarak Hollywood´da gişe rekorları kuran Savaş Oyunları´nı izlemek üzere Beyaz Saray´da ekran başına geçti.

 

Andrew Futter

 

ÖZET: Yaklaşık 35 yıl önce ABD Devlet Başkanı Ronald Reagan, her zamanki Pazar gecesi film kuşağının parçası olarak Hollywood´da gişe rekorları kuran Savaş Oyunları´nı izlemek üzere Beyaz Saray´da ekran başına geçti. Genç Matthew Broderick´in başrolde olduğu filmde, genç bir bilgisayar korsanının ABD nükleer silahlarını kontrol eden çok gizli Pentagon bilgisayarlarının içine kazara sızmasını konu alıyordu. 

Giriş: Siber ile Nükleer Karşılaşırsa 

Yaklaşık 35 yıl önce ABD Devlet Başkanı Ronald Reagan, her zamanki Pazar gecesi film kuşağının parçası olarak Hollywood´da gişe rekorları kuran Savaş Oyunları´nı izlemek üzere Beyaz Saray´da ekran başına geçti. Genç Matthew Broderick´in başrolde olduğu filmde, genç bir bilgisayar korsanının ABD nükleer silahlarını kontrol eden çok gizli Pentagon bilgisayarlarının içine kazara sızmasını konu alıyordu. Sonuç; Sovyetler Birliği ile neredeyse (kurgusal) bir nükleer Üçüncü Dünya Savaşı oldu. Reagan, filmden o kadar etkilendi ki, ABD´nin nükleer silahlarının bilgisayar ağı saldırılarına açık hale gelme olasılığına karşı ve bilgisayarlara sızmak suretiyle korsanların izinsiz bir şekilde ABD´nin nükleer silahını kullanıp kullanamayacağına dair gizli bir inceleme yapılması talimatını verdi (1). Yetkililer, Başkan´a verdikleri geri bildirimde, tehdidin son derece gerçek olduğunu ve umulandan çok daha kötü olabileceğini söylediler (2). 1983 yılındaki filmle birlikte başlayan şey, nükleer sistemlerin siber saldırılara açık olduğunun kabulüne yol açtı. 

Bir sonraki nesilde ise bu tehdit ciddi anlamda arttı. Nükleer operasyonların diğer boyutları – silahlar ve teslimat araçlarından kumanda ve kontrol aygıtına ve hedefleme yazılımına dek- giderek daha karmaşık bir bilgisayar şifresine dayanıyor ve bu durum onları kötü amaçlı saldırganlar için potansiyel birer tehdide dönüştürüyor. Nükleer silahlara sahip tüm devletlerin de kendi nükleer sistemlerini modernleştirmeye ve dijital ağlar ve programlamanın sunduğu olasılıkları kullanmaya yönelik planları bulunuyor. Aynı zamanda, bilgisayar korsanlarının her türlü bilgisayar sistemi açısından doğurduğu tehdide dair farkındalık da giderek artıyor. İran´ın 2010 yılında ortaya çıkarılan Natanz´daki zenginleştirme tesisine yönelik Stuxnet saldırısı bunun belki de en meşhur örneği; ancak siber saldırılar giderek daha çok rastlanılan bir durum haline geldi ve askeri planlamacıların dikkatinden hiç kaçmadı. Aslında, birçok ulusun kendi ordularında bu konuda birimler var ve saldırı amaçlı siber operasyonlara yönelik öğretileri bulunuyor. Hatta kimileri siber savaştan bile söz eder oldu. Hepsi birlikte değerlendirildiğinde, tüm ulusların nükleer silahlarının bir siber saldırıya açık olabileceği bir noktada bulunuyoruz. Bu durum, ABD Savunma Bilimi Kurulu´nın 2013 yılındaki bir raporunda da teslim edilmiş bulunuyor (3). 

İyi haber şu ki; bu tehdit halen emekleme döneminde olup, tam olarak gerçekleşmeden ve normalleşmeden önce en kötü boyutlarının ortadan kalkması için halen vakit var. Kötü haber şu ki; ABD-Rusya ilişkileri ve silahların denetimine dair olasılıklar, bir nesil açısından en düşük noktasında olup, her ikisi de bir rakibin nükleer silah sistemlerinin içine sızma yeteneğini aktif olarak kullanmak isteyebilir. Bu çalışma, nükleer konusunda işbirliğinin yenilenmesi ve nükleer sistemlere karşı siber saldırıları yasaklamak üzere ABD ve Rusya arasında bir moratoryuma gidilmesi yönünde bir çağrıdır. Aşağıda açıklanacağı gibi, tüm devletler -ve gezegendeki herkes- nükleer silahları kontrol eden sistemlerin içinde dolaşıp duran bilgisayar korsanları olmaksızın çok daha rahat nefes alacaktır. 

Bir Normun Ortaya Çıkışı 

Bilgisayar Ağı Operasyonları´nın (“siber”den çok daha net bir etiket (4)) askeri planlama sürecine dahil edilmesi en az 30 yıl öncesine dek dayanmaktadır – muhtemelen 1980´li yılların sonu ve 1990´ların başında Askeri Meselelerde Devrime dek. Bununla birlikte, bu tür bir yaklaşım -ve gerekli görülen teknolojik yetenek- stratejik ve nükleer düzeye ancak son on yılda ulaşabildi. Spesifik olarak bakıldığında, George W. Bush yönetiminin 2000´lerin başındaki küresel saldırı planlarında nükleer olmayan sistemlerin daha fazla rol üstlenmesini sağlayacak şekilde nükleer caydırıcılık yaklaşımını çeşitlendirmeye dönük planlar geliştirmesine, İran´ın nükleer programına karşı siber yetenekler kullanma kararına ve ardından daha yakın bir tarihte de Pentagon´un önerileri dahilinde yeni “tam teşekküllü füze savunma” ve küresel hızlı saldırı misyonlarına dek uzanan bir süreç söz konusu. 

“Tam teşekküllü füze savunma” fikri son derece basittir. Füzelerin fırlatılmasını önlemeye dönük yeni yöntemler, kinetik durdurucu temelli balistik füze savunma sistemleri gibi geleneksel yöntemlere eklemlenmelidir. Ancak, bir füzenin fırlatılmasını beklemek yerine, kilit kontrol sistemlerine veya silahın kendisine elektronik (telemetresini hedeflemek suretiyle) veya dijital olarak (yazılımını ve donanımını veya destek sistemlerini hedeflemek suretiyle) müdahale etmek suretiyle füzenin fırlatılmasının önlenmesini amaçlamaktadır. Bilgisayar korsanları bunu gerçekleştirmek için füzenin fırlatılmasından önce nükleer denetim sistemlerine sızarlar; füze veya kötücül yazılıma sahip bağlantılı altyapı içerisindeki sistemleri etkileri altına alırlar veya normal operasyonlara başka bir şekilde müdahil olurlar. Teoride, füze savunmanın kinetik olan ve olmayan yöntemlerinin bu şekilde birleştirilmesi, sistemi daha kapsamlı hale getirmekte ve havada önlemeye olan bağımlılığı azaltmaktadır (bugün bile oldukça zor bir görevdir) (5). Politikadan sorumlu Savunma müsteşarı Brian McKeon´un 2016 yılında Kongre nezdinde yaptığı konuşmada belirttiği gibi, bir dizi araç geliştirmek zorundayız ve bu araçlar, gerçekleşmeden önce bu tür tehditleri çözmeye dönük çabaları içermelidir. Bu tür yeteneklerin geliştirilmesi, ABD´li karar alıcılara, füzeleri durdurmak üzere ilave araçlar ve fırsatlar sunacaktır. Bu da karşılığında balistik füze savunma yeteneklerimiz üzerindeki yükleri azaltacaktır. Tüm bunlar birlikte düşünüldüğünde, söz konusu yetenekler, rakip balistik füze tehditlerini mağlup etmek üzere daha etkin ve dayanıklı yeteneklere yol açacaktır (6). 

ABD´nin tam teşekküllü savunma misyonunun en bariz hedefi; Kuzey Kore´dir ve ABD´li bilgisayar korsanlarının yakın dönemde bir dizi füze sınama başarısızlığının sorumlusu olması muhtemeldir (7). Benzer planların İran´a karşı İran´ın gelecekteki nükleer yeteneklerine karşı bir güvence olarak hazırlanmakta oluşu da muhtemeldir. Ayrıca, Donald Trump yönetiminin yaklaşan Füze Savunma Değerlendirmesi´nin, mevcut sistemlere yapılan güncellemelere ek olarak daha fazla “tam teşekkül” yeteneğine dair referanslar içermesi de oldukça olasıdır. 

Son yirmi yılda, füze savunma alanında yaşananlar çerçevesinde saldırı ve savunma, askeri ve nükleer planlama aşamalarıyla iç içe geçer hale gelmiştir. Bu durum, Karşılıklı Güvenceli Yıkım´ın temel taşı olarak karşılıklı kırılganlık yoluyla caydırıcılık fikrinin yavaş yavaş inkar edilmesi ve savunma ve caydırıcılığa ilişkin daha aktif tedbirlere yönelmek olarak bile yorumlanabilir. Bu değişim, ağırlıklı olarak, nükleer caydırıcılığın “talep tarafındaki” değişimlerden etkilenmektedir – yani kim veya neyin caydırılması gerektiği ve bunun nasıl yapılması gerektiği – yani, kapsamlı bir nükleer saldırının önlenmesi noktasından, “aynı kurallarla” hareket etmeyen veya “rasyonel” bir şekilde davranmayan teröristler ve daha küçük çaplı “haydut” devletlerden kaynaklı nükleer tehditlerle başa çıkmaya doğru bir geçiş söz konusu. Ancak, “arz tarafındaki” dinamiklerdeki değişimler -bilgisayar devriminin veya son bilgilerin doğrudan bir sonucu olarak teknoloji ve silah sistemlerindeki devasa gelişmeler- sayesinde durum şimdi yeniden değişti. Dijital silahlar, bilgisayar ağı operasyonları ve diğer yetenekler, bunun belki de en iyi örneğidir. Ancak bu kapsamda başka bir dizi İleri Konvansiyonel Silahlar da yer almaktadır ve bunlar stratejik düşünce ve politikada nükleer silahların gücünü artırmakta ve bazı durumlarda onların yerini almaktadır. Bunun sonucunda ise, misilleme yoluyla caydırıcılığa (bir saldırıdan sonra cezalandırma tehdidi) ek olarak veya belki de onun yerine, inkar yoluyla caydırıcılığa olan ilgi de artmaktadır (yani bir saldırının gerçekleşmeden önlenmesi). 

Yeni Sorunlar ve Dinamikler 

Sorun şu ki; kinetik füze savunma durdurucularının aksine, siber yetenekler kısa ömürlü ve muğlak olabilir. Dolayısıyla Moskova ve Pekin´in bu gelişmeler karşısında şüpheyle yaklaşmaları ve gelecekte kendilerine karşı kullanılabileceğini öngörmeleri oldukça doğaldır. Fark şu ki; stratejik bir denklik kurmak veya en azından bir tarafa karşı kendini korumak üzere (bu durumda ABD´nin stratejik bir avantaj ve hatta üstünlük elde etmesi) tehdidin boyutlarını tahmin etmek ve buna göre tepki vermek mümkün değildir (örneğin daha fazla füze geliştirip, yeni penetrasyon yardımları, vs geliştirerek). 

Örneğin, ABD´nin halihazırda Alaska ve Kaliforniya´ya konuşlandırdığı 44 adet Karadan Konuşlu Durdurucular, Rusya veya Çin´in o andaki misillemesi karşısında bir tehdit değildir. Ancak eğer durdurucuların ve gereken sensörlerin sayısı ciddi anlamda artırılacak olursa – ve eğer Rusların nükleer güçleri azaltılıp Çin´in nükleer güçleri artırılmazsa- böyle bir tehdit ortaya çıkabilir. Fark şu ki, hem Rusya hem de Çin buna tepki vereceklerdir; keza her ikisinin de stratejik denge değişmeden önce ABD´nin füze savunmasını baypas edecek yeni yetenekleri bulunmaktadır (8). Bununla birlikte, bu teknolojilerin özellikleri ne kadar muğlak hale gelirse, bunlara karşı tepki göstermek de o kadar zorlaşmaktadır. Dahası, uzun menzilli kinetik füze savunma sistemleri esas olarak karadan konuşlu füzeler karşısında tasarlamıştır ve merkezi kumanda düğümlerine saldırma yeteneği tüm nükleer sistemleri kırılgan hale getirmektedir. Nükleer silahlara sahip denizaltı veya mobil füzeler bile – ki bunlar ABD ve Rusya´nın güvenli ikinci saldırı yetenekleri açısından kilit önem arz etmektedir- hedef konusu olabilir. Bunun sonucunda, tam teşekküllü yeni bir füze savunma politikası, stratejik rakiplerin endişelerini artırıp daha fazla belirsizliğe yol açmak dışında bir işlev göstermeyecektir (9). 

Tam teşekküllü füze savunma konusunda başka bir dizi endişe daha vardır. Bunların ilki; potansiyel füze veya nükleer tehditler karşısında fırlatma-dışı seçeneklerin izlenmesi, füze savunma misyonunu ve daha genel anlamda güvenlik politikasını büyük oranda pasif bir politikadan önleme politikasına dönüştürmektedir. Çünkü sistemler neredeyse kesin bir şekilde bir tehdit tam olarak gerçekleşmeden ve bir füze fırlatılmadan önce ihlal edilmelidir. Buna “aktif savunma” adı verilir ve bu kapsamda, bir füze fırlatılmadan önce hassas sistemleri ihlal eden bilgisayar korsanları yer almaktadır. Hatta, tedarik zincirine müdahale veya insani boyuta odaklanmak da söz konusu olabilir. Bir füze veya diğer nükleer sevkiyat sistemleri fırlatma veya kullanma amaçlı olarak hazır edildiği anda bazı operasyonlar gerçekleştirilebilir; ancak bu tür operasyonların daha fazla işe yaramasını sağlamak üzere bilgisayar korsanları sisteme izinsiz bir şekilde erişime sahip olmak isteyeceklerdir. 

İkicisi ise; nükleer sistemlerin bilgisayar korsanlarına açık hale gelme ve dolayısıyla umulan veya planlanan şekilde çalışabilme olasılığının bile nükleer silahlara sahip aktörler arasında güven ve istikrarı azaltabileceğidir. Bu sistemlerde belirginliğin azalması, nükleer silahların pozitif denetimini güçlendirmek üzere baskıya yol açabilir. Bu durum aynı zamanda diğer devletlerin kendi operasyonları ve yeteneklerini geliştirmelerine yol açacak ve tüm devletlerin kendilerini daha az güvenli hissetmesine sebep olacaktır. Daha fazla korku duyulmasına yol açan bir ortam, herhangi bir ikili veya çok-taraflı silah denetimi girişiminin işlemesine de yardımcı olmayacaktır.

Üçüncüsü; ya yanlış sistemlere ilişmekten ya da bu sistemlerin içinde ortaya çıkarılmaktan kaynaklı olarak artan kaza riski ve yanlışlıkla ortaya çıkan sonuçlardır. Örneğin, konvansiyonel silahları veya destek sistemlerini (örneğin uydular) hedef alan operasyonlar, nükleer sistemleri yönetenleri etkileyebilir veya nükleer sistemlere doğru yayılabilir. Benzer şekilde, bu sistemlerin içine girdiği andan itibaren bilgisayar korsanlarının istemedikleri bir şeye sebep olma ihtimalleri de söz konusu olabilir. Aynı zamanda, bu ağların içerisinde bulunan herhangi bir korsan veya yazılımın niyetinin belirlenmesi (ve kimliklerinin tespit edilmesi) zor olabilir; ve kurbanın özellikle de yüksek bir gerilim dönemindeyse en kötüsünü kabullenmesi doğal olacaktır. Keşif, tepkisel olarak verilen yanıtlara, diplomatik gerilimlere yol açabilir ve hatta bir savaş eylemi olarak bile yorumlanabilir. 

Son olarak, teröristler gibi üçüncü taraf aktörlerinin, nükleer silahların yönetilmesi için kullanılan bilgisayar sistemlerinde kullanılan “yanıltma” amaçlı saldırılar yoluyla bir krize yol açma veya bir krizi tetiklemek için kullanılması da mümkün olabilir. Şurası önemlidir ki, devlet-dışı aktörlerin, nükleer sistemlere karşı “etkinleştiren” eylemlerde bulunmaya çalışması çok daha muhtemel olacaktır. Örneğin, bu gruplar, erken uyarı sistemlerini kandırmaya ve nükleer bilgi alanını manipüle etmeye veya atfetme sorunlarından dolayı bir rakibin gerçekleştirdiği bir kriz sırasında görece olarak küçük bir müdahalede bulunmak suretiyle bir karışıklığa yol açmaya çabalayabilirler. Tüm bu senaryolar, krizin tırmanmasına ve artan nükleer risklere yol açabilir. 

Şu an için, nükleer ve füze sistemlerine müdahale etmek üzere dijital yöntemlerin kullanılma taktiği, öncelikli olarak ABD-merkezli bir fikirdir. Ancak niçin diğer devletlerin de onun izinden gitme arayışı içerisinde olmadığını görmek zordur. Belki de diğerleri ABD´ye karşı benzer olasılıkları araştırıyorlardır – beraberinde getireceği tüm riskleri artırarak. Keza ABD nükleer silah altyapısındaki karmaşık sistemlere çok fazla güvendiği için ve nükleer kumanda ve kontrol sistemlerinin tüm yedek parçalarını modernleştirmek üzere son planları ışığında, çok daha büyük bir zafiyete sahip olabilir. (10) 

Tehdidin Önünden İlerlemek 

Bu yükselen sorunun kolay çözümü yok. Tarih, tamamen gerçekleşmeden önce yeni bir teknolojinin savaş mahalline olan etkisini yönetmek söz konusu olduğunda çok fazla güvence sunmuyor. Donald Trump ile Vladimir Putin´in Helsinki´deki son toplantısı belli bir düzeyde umut aşılasa da, ABD-Rusya arasında bir silah denetiminin başlatılması için de pek uygun bir amanda bulunmuyoruz (11). Ancak, eke avuca sığmaz hale gelmeden önce siber-nükleer meydan okumanın en çok endişe veren boyutlarını potansiyel olarak ortadan kaldırmak üzere elimizde bir fırsat var. Bu süreç, her iki taraf açısından en acil tehditlerin tartışılmasıyla başlamalı. Elbette, yüzlerce füzeyle bağlantılı olarak nükleer silah sistemlerine sızan korsanlar, işe başlamak için iyi bir başlangıç olabilir. Bu durum daha sonra karşılıklı ilgi konusu olan diğer girişimlere de yol açabilir. 

İlki; nükleer sistemlere karşı Bilgisayar Ağ Operasyonları´nın kullanımı önünde yeni kısıtlamaların geliştirilmesi ve bazı yol kurallarının belirlenmesidir. Bu kapsamda, bu alanda yeni silah denetimi biçimlerinin müzakere edilmesi suretiyle tehditlerle mücadele edilmesi yönünde çabalar söz konusu olabilir ve spesifik olarak nükleer silah sistemlerini bu şekilde hedeflememeye dönük bir anlaşmaya gidilebilir. Bu mutlaka geçmişteki nükleer antlaşmalara benzer bir girişimde bulunulmasını gerektirmemektedir. ABD ve Rusya´nın birbirlerinin nükleer kumanda ve kontrol sistemlerine saldırmanın risklerini ve ciddiyetini kabul ettikleri ve bunu gerçekleştirme seçeneğine tövbe ettiklerini kabullendikleri yönünde bir beyanatla başlayabilir. Bu kapsamda, şu hususlarda yeni bir beyanat verilebilir: 

(1)   Bu “saldırılar” nasıl yorumlanacak ve eğer ortaya çıkarılırlarsa onlara nasıl yanıt verilecek; ve

(2)   Nükleer sistemler taahhüt kapsamı dışına mı çıktı? 

Diğer nükleer silahlara sahip devletleri de içine alacak şekilde genişletilebilir. Bir açıdan, 1972 yılında kabul edilen Balistik-Karşıtı Füze Antlaşması´nın merkezindeki fikirler üzerinde yükselebilir. Söz konusu antlaşma, nükleer silahlara sahip rakipler arasında öngörülebilirlik ve istikrara yardımcı olacağı umuduyla füze savunmalarını sınırlandırmıştı. Şurası net bir şekilde görülüyor ki, söz konusu seçenekler geleneksel anlamda teyit edilebilir olmayabilir; veya devlet-dışı aktörleri engelleyemeyebilir. Ancak bu bir başlangıçtır ve devletler de beyan edilen politika veya anlaşmaları ihlal ederken yakalanma riskiyle karşı karşıya kalmak istemeyeceklerdir. 

İkincisi; bu alanda daha iyi güvenlik, politika ve işbirliğidir. İlk aşamada bunu tek taraflı olarak yapmak mümkün. Örneğin, nükleer sistemlere ilişkin ikaz sürelerinin azaltılması (devlet-dışı korsanların bir patlamaya sebep olma yeteneğinin azaltılması için), bu sistemlerin diğer nükleer olmayan silahlardan ve kumanda ve kontrol aygıtından ayrı tutulması için çalışılması (saldırganların bilmeden yanlış sistemleri vurma riskinin azaltılması için) ve kumanda ve kontrol altyapısının mümkün olduğunca basit tutulması (anlaşılır hale gelmesi ve saldırganların kullanacağı zafiyet noktalarının azaltılması için). 

Bu durum, güven inşa etmeye dönük çok daha iddialı ikili ve hatta çok-taraflı girişimler için bir temel oluşturabilir. Hükümetler (öncelikle ABD-Rusya, ama daha sonra muhtemelen diğerleri) devlet-dışı tehditler konusunda en iyi uygulamalar ve muhtemelen veriler paylaşmayı arzu edebilirler ve hatta yeni silah kontrolü mekanizmaları söz konusu olduğunda hükümet yetkililerini ve diğer paydaşları “çerçevenin dışına bakarak düşünmeye” yönlendirebilirler. Ayrıca, yetkililer ve uzmanların düzenli diyalog halinde olacakları ve üçücü taraf tehditleri veya diğer acil meselelere hızla tepki vermeye hazır oldukları bir “çok-uluslu ortak erken uyarı” veya “tehdit değerlendirme merkezi”nin kurulmasını da içerebilir. 

Nükleer silaha sahip tüm devletler -ve dolayısıyla hepimiz- açısından muhtemelen olumsuz sonuçlar doğuracak olan uluslararası nükleer siyasetinde ciddi bir gelişmenin önünden ilerleme şansına sahibiz. Yeni silahların denetimi anlaşmaları, geçmiştekilere benzemeyebilir veya tasarlanıp uygulanma süreçleri hızlı olabilir; ancak bu durum onlara olan ihtiyacımızı azaltmaz. Nükleer devrimi yasalaştırmaya başlamak, yirmi yıllık bir süre zarfında gerçekleşti ve o zamandan beri bu alanda birtakım rötuşlar yapıyoruz. Yenilikçi silah denetimi, kısıtlamalar ve belki de yeni yol kurallarına dair ikili bir yaklaşım, meydan okumaya dair daha iyi bir anlayışla birleşti ve çok-uluslu bir şekilde çalışma arzusu, bir sonraki nesle nükleer riskler konusunda bir yanıt vermeye başlamanın bir yoludur. 

Son kertede, yeni, yükselen ve nükleer alanda “egzotik” teknolojilerin doğurduğu tehditlerin stratejik istikrar tartışmalarına, silahların kontrolü anlaşmalarına ve nükleer silahların yaygınlaşmasını durdurma ve silahsızlanma girişimlerine dahil edilmesi gerekecek. Artık nükleer tartışmaların bir teknolojik boşlukta gerçekleştiği veya nükleer olan ve olmayan arasındaki net bağlantıların göz ardı edilebildiği bir dünyada yaşamıyoruz. Sonuç itibariyle, küresel nükleer düzenin niteliğinin son bilgi ve bilgisayar devrimiyle değişime uğradığını ve füze savunması, hassas konvansiyonel saldırı, dronlar, uzay-karşıtı silahlar, yapay zeka ve “siber” alanın nükleer alanı yönetip güvence altına alma biçimimizi dönüştürdüğünü kabul etmeliyiz. 

SONUÇ: Ön-Alıcı Silah Denetimi 

Tehlikeli bir nükleer retorik benimsemek ve giderek daha yıkıcı nükleer silahlar tasarlamak üzere çok yüksek meblağlar harcamak yerine, Başkan Trump ve Başkan Putin ve/veya onların temsilcileri oturup, her iki ülkenin karşı karşıya kaldığı başlıca nükleer riskler konusunda ciddi bir tartışma başlatmalıdır. Elbette her konuda aynı görüşte olmayacaklar; ancak birbirlerinin nükleer sistemlerine korsanlık yoluyla sızmanın kimseye fayda sağlamadığı konusunda bir görüş birliğine varılması iyi bir başlangıç noktası olacaktır. Keza silahların kontrolü tartışmalarını bu doğrultuda yürütmek, halihazırdaki Stratejik Silahların Azaltımı Antlaşması-temelli eksenden çok daha yararlı olabilir. Silahların azaltımına odaklanılmasının yerini belki de geçici olarak silahların önlenmesi alabilir. Bu durum ayrıca silahların denetiminin “ölü” bir proje olabileceği (12) veya siber uzayda silahların denetiminin imkansız olduğunu ileri sürenlere, istikrarı güçlendirmek için -geçmiştekilerden farklı olarak- yeni ve farklı mecraların söz konuş olduğunu da anımsatacaktır. Soğuk Savaş´tan alınan ders; her ne kadar nükleer silahlar alanında herkes aynı görüşte olmasa da müzakerelerin devam edebileceği, çünkü ortada çok yüksek kozların söz konusu olduğudur. 

Bu durum çok-taraflı bir süreç içerisinde işlemelidir; çünkü Soğuk Savaş´ın birçok nükleer zorluğunun aksine, bu durum özünde iki oyunculu bir oyun değildir. Tam tersine, sadece tüm nükleer silahlı devletleri etkilemekle kalmamakta, aynı zamanda saldırı amaçlı siber yetenekleri olanları da etkisi altına almaktadır. Çok kapsamlı bir siber antlaşma veya büyük bir pazarlık sonucu ortaya konan bir nükleer anlaşma yerine, ilk adım, siber-nükleer bir konvansiyon geliştirmek veya en azından yol haritasının bazı çok genel kuralarını belirlemek olabilir (13). Burada kilit nokta; kullanılacak terminolojinin belirlenmesi ve üzerinde uzlaşılmasının yanı sıra, her bir taraf için neyin “nükleer” olup neyin olmadığı konusunda ayrımların belirlenmesidir. Ardından, uluslararası platformda bu zorlukları ele almak için bir uluslararası temel oluşturulmuş ve silahların denetimi konusunda daha bütüncül tartışmalar için zemin hazırlanmış olur. Küresel nükleer düzen bir değişim döneminde olup, belki de son bilgi ve bilgisayar devrimine ait yeni silah teknolojilerinin de etkisiyle bir geçiş süreci yaşanıyor. 

Geçmişte, yeni askeri yeteneklerin (genellikle devasa maliyetler karşılığında) kurulmaları gerekiyordu ve anlaşmalar yapılmadan önce tehdidin gerçekleşmiş olması muhtemeldi. Ancak yeni teknik-siyasi bağlamda o kadar şanslı değiliz. Eğer bir şekilde bir araya gelip, biz toplum -ve ulus devletler- olarak en çok önlemek istediğimiz konularda görüş birliğine varabilirsek, bu durumda bunu önlemek ve geriye dönük olarak çalışmaya başlamak için çerçeveleri bir araya getirmeye başlayabiliriz belki de. Şurası kesin ki, nükleer kontrol sistemlerine sızan bilgisayar korsanlarının hızlı bir atılım gerçekleştirme hazırlığı içerisinde olduğu ve eğer ihtiyaç duyulursa nükleer silahların işe yaramayabileceği ancak teröristler tarafından kullanılabileceği yönündeki genel korkunun herkes için pek hayırlı olmadığı konusunda hepimiz hemfikiriz. 

Valdai Uluslararası Tartışma Kulübü 

https://eng.globalaffairs.ru/valday/Why-We-Must-Prohibit-Cyberattacks-on-Nuclear-Systems-the-Case-for-Pre-Emptive-USRussia-Arms-Control-

 

Dipnotlar 

 

[1]     Yazarın son kitabı hakkında daha fazla ayrıntı için, bkz: Futter, A , 2018, ‘Hacking the Bomb´ (Bombayı Heklemek), Georgetown Üniversitesi Yayınları. İnternet erişim linki: http://press.georgetown.edu/book /georgetown/hacking-bomb 

[2]     Kaplan, F, 2016, ‘‘WarGames´ and Cybersecurity´s Debt to a Holly wood Hack´ (Savaş Oyunları ve Sibergüvenliğin Hollywood Korsanlığına Borcu), The New York Times, 19 Şubat. İnternet erişim linki: https://www.nytimes.com/2016/02/21/movies/wargames-and-cybersecuritys-debt-to-a-hollywood-hack.html 

[3]     ‘Task Force Report: Resilient Military Systems and the Advanced Cyber Threat´, (Görev Gücü Raporu: Dayanıklı Askeri Sistemler ve İleri Siber Tehdit), 2013, ABD Savunma Bakanlığı, Savunma Bilimleri Kurulu, Ocak. İnternet erişim linki: http://www.acq.osd.mil/dsb/reports/ResilientMilitarySystems.CyberThreat.pdf 

[4]     Bkz. Futter, A , 2018, ‘Cyber Semantics: Why We Should Retire the Latest Buzzword in Security Studies´, (Siber Semantikler: Güvenlik Çalışmalarındaki Son Moda Sözcüğü Niçin Emekliğe Ayırmalıyız?), Journal of Cyber Policy. İnternet erişim linki:: https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/23738871.2018.1514417 

[5]     Örneğin, Larter, D, 2018, ‘Reality Check: Failures Happen, Even in Missile Defense Testing´, (Hakikat Testi: Başarısızlıklar Olur, Füze Savunma Testlerinde Bile), Defense News, 1 Şubat. İnternet erişim linki:   https://www.defensenews.com/naval/2018/02/01/reality-check-failures-happen- even-in-missile-defense-testing/ 

[6]     McKeon, BP, 2016, Statement before the Senate Armed Services Subcommittee on Strategic Forces´ (Senato Silahlı Hizmetler Stratejik Güçler Altkomitesi nezdinde Beyanat), 13 Nisan. İnternet erişim linki:  http://www.armed-services.senate.gov/imo/media/doc/McKeon_04-13-16.pdf 

[7]     Sanger, DE & Broad, W, 2017, ‘Trump Inherits Secret Cyber war Against North Korean Missiles´ (Trump, Kuzey Kore Füzelerine Karşı Gizli Siber Saldırıyı Miras Alıyor), The New York Times,  4 Mart. İnternet erişim linki: https://www.nytimes.com/2017/03/04/world/asia/north-korea-missile-program-sabotage.html 

[8]     Roth, A , 2018, ‘Putin Threatens US Arms Race with New Missile Declaration´, (Putin, Yeni Füze Deklarasyonuyla ABD Silah Yarışını Tehdit Ediyor), The Guardian, 1 Mart. İnternet erişim linki: https://www.theguardian.com/world/2018/mar/01/vladimir-putin-threatens-arms-race-with-new-missiles-announcement 

[9]     Bu konuda daha ayrıntılı bir tartışma için, bkz: Futter, A , 2016, ‘The Dangers of Using Cyberattacks to Counter Nuclear Threats´ (Nükleer Tehditlere Karşı Siber Saldırıları Kullanmanın Tehlikeleri), Arms Control Today, Temmuz / Ağustos. İnternet erişim linki: https://www.armscontrol.org/print/7551 

[10]    Futter, A , 2016, ‘The Double-Edged Sword, US Nuclear Command and Control Modernisation´, (İki Ucu Keskin Kılıç. ABD Nükleer Kumandanlığı ve Denetim Modernizasyonu), Bulletin of the Atomic Scientists, 29 Haziran. İnternet erişim linki: https://thebulletin.org/2016/06/the-double-edged-sword-us-nuclear-command-and-control-modernization/ 

[11]       Bender, B, 2018, ‘Leaked Document: Putin Lobbied Trump on Arms Control´ (Sızdırılmış Belge: Putin, Silahların Denetimi Konusunda Trump nezdinde Lobi Çalışması Yapıyor), Politico, 8 Temmuz. İnternet erişim linki: https://www.politico.com/story/2018/08/07/putin-trump-arms-control-russia-724718 

[12]    Rumer, E, 2018, ‘A Farewell to Arms… Control´ (Silahların Denetimine Elveda) , Carnegie Uluslararası Barışı Destekleme Vakfo, US-Russia Insight, 17 Nisan. İnternet erişim linki: https://carnegieendowment.org/2018/04/17/farewell-to-arms-.-.-.-control-pub-76088; Arbatov, A , 2016, ‘An Unnoticed Crisis: The End of History for Nuclear Arms Control´ (Görülmemiş Kriz: Nükleer Silahların Kontrolü konusunda Tarihin Sonu), Carnegie Moskova Merkezi, 16 Mart. İnternet erişim linki: http://carnegie.ru/2015/03/16/unnoticed-crisis-end-of-histor y-for-nuclear-arms-con- trol-pub-59378 

[13]       Örneğin bkz, ‘Statement by the Euro-Atlantic Security Leadership Group, Support for Dialogue Among Governments to Address Cyber Threats to Nuclear Facilities, Strategic Warning and Nuclear Command and Control´, (Avro-Atlantik Güvenlik Liderliği Grubunun Açıklaması. NükleerTesisler karşısında Siber Tehditlerin Ele Alınması, Stratejik Uyarı ve Nükleer Kumanda ve Kontrol konusunda hükümetler arası diyaloga destek), 2018, 16 Şubat. İnternet erişim linki: https://www.europeanleadershipnetwork.org/wp-content/uploads/2018/02/ Cyber-Statement-Feb-16-Final-Text.pdf



Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

Yapay zeka teknolojisi finans sektörünün geleceğini belirlerken yasal düzenlemelerden hayata geçen uygulamalara kadar çok sayıda yenilik hem sektöre hem de son kullanıcıya fayda sağlıyor.

Teknoloji

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

E-ticaret platformlarında etkin şekilde kullanılan ve geçen yıl 5,39 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşan yapay zeka tabanlı chatbotlar, 7 gün 24 saat e-ticaret kullanıcılarının sorularını yanıtladı.

Teknoloji

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

AVRASYA BİR VAKFI BİLİM TEKNOLOJİ DERNEĞİ KONFERANSI (27 NİSAN 2024)

Üst düzey isim İstanbul'da dünyaya duyurdu! Hamas'tan İsrail'e tarihi çağrı

İlham Aliyev: Fransa, Hindistan ve Yunanistan, Ermenistan'ı silahlandırıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile ticaret tartışmalarına noktayı koydu: O iş bitti

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna'yı kapsayan 95 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı

İsrail'in "konforlu mağduriyeti"

Meteoroloji'den 44 ile toz taşınımı uyarısı! Göz gözü görmeyecek

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Türkiye fırtınaya teslim! Çatılar uçtu, minareler devrildi

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Vücutta kolay morarma o hastalığın habercisi olabilir!

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkacak (Bu hafta hava nasıl olacak?)

TBMM açılıyor: Gündemde kripto para düzenlemesi var

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Yükleniyor