Yasin Aktay İle Röportaj

Abdulhamid Kutub
ABDULHAMİD KUTUB: Öncelikle şöyle başlayayım Türkiye, Suudi Arabistan´ın bu ayın ortalarında kurduğu İslam ittifakına nasıl bakıyor?

YASİN AKTAY: Hiç şüphesiz İslam dünyasının, İslam safını birleştiren bu girişime ihtiyacı vardı. Biz bu girişimin oldukça hayırlı olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bu girişim İslam dünyasını tek bir blokta bir araya getirmekte, teröre ve yolsuzluğa karşı savaşmakta ve İslam ümmetini bir araya toplamaktadır.

Türkiye, bu girişimi memnuniyetle karşılamaktadır. Nitekim Türk yöneticiler, bu ittifakla tam bir iş birliğine hazır olduklarını gösterdiler. Özellikle biz terörden muzdarip bir ülkeyiz. Bu ittifakın terörü, diğer tanımlardan farklı şekilde tanımlayabilmesi iyi olacaktır. Nitekim Batı, terörü farklı bir şekilde tanımlıyor.

Örneğin PKK bir terör örgütüdür. Ancak birçok devlet, bunu onaylamıyor. Hatta ittifak bayrağı altında yer alan bazı ülkeler, PKK´yı terör örgütü olarak tanımıyor. Keza ittifak içindeki bazı ülkeler, Müslüman Kardeşler gibi ılımlı hareketleri terör grupları olarak kabul ediyor.

Bu nedenle İslam ittifakının, terör için açık ve sarih bir tanım belirlemeye özen göstermesi gerekmektedir. Ayrıca bu tanım, her türlü hesaptan ve uluslararası çıkardan bağımsız ve büyük ülkelere hizmet eden çifte standarttan uzak olmalıdır.

--Türkiye ile Irak İlişkileri--

KUTUB: Türkiye, Irak´taki güçlerini geri çektiğini açıkladı. Bu güçler uzun bir zamandır oradaydı. Irak hükûmeti neden böyle bir zamanda sizden geri çekilmenizi talep etti?

AKTAY: Bu talebin böyle bir zamanda gelmesine şaşırdık. Türk güçleri, Irak hükûmetinin bilgisi dâhilinde bir buçuk yıldır Başika Kampı´nda bulunmaktadır. Keza Türk güçleri, PKK ile mücadele bağlamında 1995 yılından bu yana çeşitli bölgelerde bulunmaktadır. Türk güçleri şu anda Irak hükûmetiyle anlaşmalı bir şekilde Musul´dadır ve doğrudan Irak Şam İslam Devleti (DAİŞ) örgütünün karşısındadır. Bilindiği üzere Musul, Irak hükûmetinin kontrolünde değildir. Musul halkı, bizim oradaki varlığımızı Haşd el Şabi milislerine tercih ediyor. Musul halkı, Haşd el Şabi´nin DAİŞ´ten daha kötü olduğunu düşünüyor. O hâlde DAİŞ karşısında çekilmemizi talep etmenin, DAİŞ´in yayılmasını isteyenlerden başkasına bir faydası yok.

Zamanlaması konusuna gelirsek bana göre bu talep, Rusya ve müttefiki İran´ın emriyle geldi. Bilindiği üzere Türkiye ile Rusya arasında Suriye konusunda bir gerginlik söz konusudur. Bu gerginlik, hava sahamızı ihlal eden Rus uçağının düşürülmesinin ardından daha da arttı.

KUTUB: Sözlerinizden Türk güçlerinin, DAİŞ´e karşı Musul halkına yardım ettiği anlaşılıyor.

AKTAY: Kesinlikle öyle. Türk güçleri Musul halkını korumakla kalmadı; uzmanlar ve danışmanlar vasıtasıyla onları eğitti ve askerî uzmanlığını onlara aktardı. Bunun amacı, Musul halkının; DAİŞ´in yanı sıra Haşd el Şabi gibi kendisinin güvenliğini ve istikrarını tehdit eden diğer örgütlere karşı koyma kapasitesine sahip bir ordu ve güvenlik mekanizması kurabilmesiydi.

--Rusya-Türkiye Krizi--

KUTUB: Size göre Türkiye ile Rusya arasındaki gerginliğin nedeni Suriye krizi mi yoksa tarihî ve siyasi olarak başka görüş ayrılıkları var mı?

AKTAY: Tabii tarihî görüş ayrılıkları var. Ancak biz Türkiye´de geçmişi unuttuk ve geçmiş sayfaları çevirmek istemiyoruz. Buna rağmen geçmişin mirasını geri getirmek isteyenler var. Ancak biz herkesle ilişkilerimizin eski anılardan bağımsız olmasına özen gösteriyoruz.

Biz tarihin esiri olmak istemiyoruz, geleceğe bakmak istiyoruz. Geçmişi inkâr edemeyiz ancak geçmişin ilişkilerimize zarar vermesine izin vermeyiz. Rabbimizin şu ayeti kerimede söylediğini söylüyoruz: “Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.”

Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler, 15 yıldır iyiydi ve geleceğe umutla bakıyorduk. Ancak uçak düşürme hadisesi gerçekleşti ve şimdi içinde bulunduğumuz duruma gelmiş olduk.

KUTUB: Öyleyse aranızdaki ihtilafın nedeni Rusya´nın Suriye´ye girmesi ve Suriye halkına saldırıp katliam uygulamasıdır.

AKTAY: Evet… Akdeniz´de askerî üsler şeklinde görülen Suriye´deki Rus varlığına eskiden hiç itiraz etmiyorduk ancak bu durumun Suriye halkına karşı düşmanlığa dönüşüp öldürmesi, bombalaması, patlatması ve evsiz bırakması karşısında bizim itiraz etmemiz ve karşı koymamız gerekiyor.

Suriye halkı benzeri hiç görülmemiş bir insanlık dramı yaşıyor. Söz konusu krizde Suriye halkından 400 binden fazla insan hayatını kaybetti, 1 milyondan fazla insan yaralandı ve 10 milyon insan göçe ve yurdunu terk etmeye maruz kaldı. Bundan dolayı Suriye halkının, krizi daha da büyütecek, daha çok insanını öldürecek birisine ihtiyacı yoktur. Tam tersine yarasını saracak ve yanında duracak birisine ihtiyacı var.

KUTUB: Rusya Dışişleri Bakanı, ülkesinin Rusya topraklarında Kürt muhalefet liderini ağırladığını açıkladı. Türkiye, söz konusu Kürt muhalefet liderini terörü desteklemekle suçluyor. Siz konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKTAY: Türkiye, kendi yönünden Rusya ile sakinleşmeye özen gösteriyor ve tansiyonu artırmak istemiyor. Benim şahsi takdirime göre bu adım yanlıştır. Fakat biz kendi açımızdan Rusya rejimine muhalif güçleri toprağımızda ağırlamak gibi bir misilleme yapmayacağız. Çünkü biz tansiyonu artırmak istemiyoruz ve bölgenin çatışma ve savaş alanına dönüşmesini istemiyoruz.

--Türkiye ve DAİŞ--

KUTUB: Türkiye´nin DAİŞ örgütüyle ilişkisi olduğuna dair Rus suçlamalarına nasıl yanıt veriyorsunuz?

AKTAY: Bu çok aptalca bir iddiadır ve yalandır. Türkiye, DAİŞ örgütünden en çok zarar gören ülkelerden birisidir ve bunun kanıtı ülkeye düzenlenen bombalı saldırılardır. Güçlerimiz Irak´a giderek DAİŞ örgütüyle savaştı. Başta Irak hükûmeti olmak üzere birçok ülke seyirci saflarında durdu. Belki Irak hükûmeti DAİŞ örgütünün kalmasından faydalanıyor. Yoksa niye Musul şehrini bir kurşun sıkmadan ve direnmeden örgüt militanlarına teslim etsin?

Biz, kendi açımızdan DAİŞ örgütüyle savaşan herhangi bir ittifaka girmeye bir mani görmüyoruz. Ancak onlara şunu söylemek isteriz: “Eğer DAİŞ örgütüyle savaşmak istiyorsanız biz ön sırada olacağız. Lakin biz örgütle çatışma konusunda nasıl sadıksak siz de bizim gibi sadık olmalısınız.

KUTUB: Türkiye´nin Suriye´de Rus müdahalesine yanıt olarak veya Türkmen azınlığı korumak amacıyla askerî müdahalede bulunma imkânı var mı?

AKTAY: Türkiye başka ülkelerin işlerine ne askerî olarak ne de başka bir şekilde müdahale eder. Türkiye işgalci bir ülke değil, komşularında gözü olan veya başka ülkelerde gelişme arzusu olan bir ülke de değil.

Türkiye, bütün sosyal tabakaları ve sınıflarıyla birlikte Suriye halkının tek başına kendi kaderini kendisinin çizme hakkına sahip olduğuna inanıyor. Ayrıca geleceği ve kendini yönetme konusunda tek karar sahibinin kendisi olduğuna inanıyor. Biz kendi açımızdan siyasi ve diplomatik yollarla elimizden geldiği kadar Suriye halkının maruz kaldığı zulüm ve katliamı kaldırmaya çalışıyoruz. Ancak ne Suriye´de ne de başka bir ülkede askerî müdahalede bulunmak istiyoruz.

KUTUB: Türkiye´de düzenlenen bombalı saldırıların arkasında kim var… PKK mı yoksa DAİŞ mi?

AKTAY: Ankara´daki son patlamaya baktığımızda soruşturma yapmak, failleri takip etmek ve şüpheli bazı kişileri gözaltına almak suretiyle DAİŞ örgütü tarafından yapıldığı sonucuna vardık. Ancak DAİŞ, PKK ile iş birliği yaparak patlamayı gerçekleştirebildi. Çünkü DAİŞ örgütü PKK örgütünün yardımı olmadan bu bölgeye ulaşamaz. Patlama, seçmenin genel moralini bozarak Adalet ve Kalkınma Partisine oy vermekten uzaklaşmasını hedefliyor. Fakat planları hedeflerine çok az hizmet etti. Mesela olayı kullanarak bütün oyları almaya çalışan PKK örgütü destekçisi Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır´da oyunu sadece iki puan artırmıştı. Bu patlama olmasaydı söz konusu parti daha az oy alacaktı.

KUTUB: Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükrü son zamanlarda Mısır´ın Türkiye ile olan ilişkilerinin eskisi gibi olmasını temenni ettiğini açıkladı. Bu açıklamayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKTAY: Mısır´da mevcut siyasi rejim Mısır halkına karşı baskı, hapis ve katliam politikasını devam ettirirse Türkiye-Mısır ilişkileri eski hâline dönmeyecektir. Biz, kendi halkını katleden, evsiz bırakan ve bütün dinlerin ve vicdanların tanıdığı insan haklarını ihlal eden bir rejim ile iş birliği yapmayı kabul edemeyiz. Türkiye bundan önce Mısır´ın şimdi yaşadığı aynı “askerî darbe” tecrübesini yaşamıştı. Askerî darbe ülkemizin her açıdan gerilmesine neden olmuş, yolsuzluk bütün devlet kurumlarında yayılmıştı. Budan dolayı hiçbir ülkenin bizim yasadığımız tecrübeyi yaşamasını istemeyiz. Bu da Mısır´daki rejimin meşru olmadığını görmemizi sağlıyor. Çünkü askerî darbeyle geldi.

Biz Ankara´da Mısır´ı Arapların beyni ve öğretmeni olarak görmekteyiz. Ancak şimdiki rejim, hem Mısır´ı hem de itibarını beş paralık etti. Eğer Mısır´ın demokratik yürüyüşü geri gelmezse Mısır rejimiyle ilişkilerin eskisi gibi olmasına ihtimal yoktur. Bütün göstergeler bu rejimin devam etmeyeceğini gösteriyor.

--Türkiye ve Katar--

KUTUB: Türkiye- Katar ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKTAY: Türkiye-Katar ilişkileri her açıdan bir örnek teşkil etmektedir ve bütün meselelerde ve görüşlerde anlaşma sağlanmıştır. Katar´ın bütün meselelerdeki tutumu takdir ve saygı görmektedir. Biz de her zaman kendisini takdir ve tebrik ediyoruz. Allah´tan Katar Emiri Tamim´i, Katar halkı için korumasını diliyorum.

--Adalet ve Kalkınma Partisinin Zaferi--

KUTUB: Belki en çok sorulan soru: Bundan önceki seçimlerde göze çarpan bir şekilde Adalet ve Kalkınma Partisi oy kaybetmişti ancak altı ay geçmeden son seçimlerde inanılmaz bir zafer elde etti. Söz konusu zaferi nasıl elde etti?

AKTAY: Belki birçok insan dünyada Adalet ve Kalkınma Partisinin girdiği her seçimde oylarını artıran tek parti olduğunu bilmez. Bundan önce 10 seçime katıldık ve her seçimde payımız ve oy oranımız artış gösterdi. Bu “iktidardaki parti iktidar dışındaki partilerden daha fazla oy kaybeder” kuralının tersine. Allahın sayesinde iktidarda olmamıza rağmen ilerledik ve kazandık.

KUTUB: Bu başarıyı nasıl elde ettiniz?

AKTAY: Çünkü Türk halkı bize güvendi ve samimiyetimizi hissetti bu da güvenini bize vermesini sağladı. Ayrıca Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın politikası, partinin devam etmesi ve o başarıları elde etmesi için kuvvetli bir itici güç olmuştu. Bize yapılan hile, komplo ve ihanetlere rağmen Türk halkı bunların üstesinden geldi ve Fethullah Gülen cemaati gibi PKK örgütü gibi dış ve yabancı güçlerin yanında yer alarak bizi seçimlerde başarısız düşürmeye çalışan bu yapılara karşı durmamızda bize destek verdi.

KUTUB: Fethullah Gülen cemaati ile ilgili söz açılmışken onlarla ilişkiler hangi aşamaya geldi?

AKTAY: Maalesef Fethullah Gülen cemaati hiç kimseye hesap vermeden devlet kurumlarını kontrol etmek istiyor. Gülen çok kibirli bir şahsiyettir ve destekçileri onu “masum” hiç hata yapmaz bir şahıs olarak görmektedirler. Onlara göre yaptığı bütün işler uykusunda kendisine gelen bir vahiydir. Bu da kendisini İslam dininden sapmaya ve Peygamber Efendimizin gönderilmesinden bu yana ne bizim ne de İslam dünyasının hiç görmediği birtakım dini teoriler kurmaya sevk ediyor.

Fakat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gülen tarafından inşa edilen yeni derin devlet yapısını kırmak ve ortadan kaldırmak için bütün gücüyle mücadele ediyor. İnanıyorum ki Türk halkı bunu çok iyi anlıyor ve halkı için istikrar ve barış isteyen liderinin arkasında duruyor.(Katar,El Şark-29 Aralık 2015)