“Yeni Soğuk Savaş”

 “Yeni Soğuk Savaş”

Çin´in jeo-ekonomiği, hızlı teknolojik gelişmelere ve değişen uluslararası güç dağılımına uyum sağlamak için büyük bir atılımda bulunuyor.

 

Glenn Diesen 

GİRİŞ 

Çin´in jeo-ekonomiği, hızlı teknolojik gelişmelere ve değişen uluslararası güç dağılımına uyum sağlamak için büyük bir atılımda bulunuyor. Dünya, sermaye ile emek arasındaki ilişkinin daha fazla kopmasına yol açan yeni bir endüstriyel devrim çağına giriyor. Bu durum ise Pekin´in düşük ücretli rekabet gücüne olan bağımlılığı terk etmesini ve onun yerine dijital İpek Yolu´yla ileri teknolojiye sahip stratejik endüstrileri geliştirmede öncü olmasını teşvik ediyor. Yeni endüstriyel devrimdeki teknolojik liderlik, talebin boyutlarına göre fonlanıyor. Bu da Çin´in gelişen iç piyasası üzerindeki tekelini kurup, dünya ile ekonomik bağlantılarını güçlendirmesini sağlıyor. Kemer ve Yol Girişimi (BRI), küresel değer zincirlerini yeniden yapılandırıyor; keza yeni ulaştırma ve enerji koridorları Çin´e ulaşıyor ve bunlar da Çin öncülüğündeki uluslararası finans araçlarıyla finanse ediliyor. Rusya ve Çin, küresel değer zincirlerinin yeniden yapılandırılmasına ve çok-kutuplu bir dünya geliştirilmesine yönelik ortak hedeften dolayı doğal müttefikler haline geliyorlar. Çin, modern jeo-ekonomide zorunlu bir varlık olarak ulusal teknolojik platformların geliştirilmesi için bir model sunuyor. Dahası, Çin´in BRI projesi, Rusya´nın Büyük Avrasya´da daha büyük bir ekonomik bağlantı kurmaya dönük hevesleriyle uyumlu. 

Geçmişte Rusya´yı uluslararası piyasadan tecrit etmiş olan Batılı yaptırımlar günümüzde Rusya´yı Çin merkezli küresel değer zincirlerine doğru itiyor. Hem Rusya hem de Batı´nın aleyhine olacak şekilde yaptırımlar Rusya´yı Çin´e aşırı bağımlı hale getiriyor; Moskova´nın ekonomik bağlantılarını ve teknolojik otonomisini çeşitlendirme yeteneğine zarar veriyor. “Yeni Soğuk Savaş”, Rusya´yı çok-kutuplu bir dünya düzeni inşa etmeyi hedefleyen Çin ile asimetrik bir ortaklığa itiyor. Bununla eş zamanlı olarak Batı da, Batı merkezli değer zincirlerine meydan okuyan bir rakip olarak Çin ile giderek daha aleyhte bir asimetri geliştiriyor. 

Çin´in Yeni Endüstriyel Devrimdeki Jeo-ekonomik Stratejisi 

1970´li yıllarda Çin, Batı´daki piyasalara açılarak ve uluslararası meselelerde düşük profilini koruyarak sözümona “barışçıl bir yükseliş” izledi. Jeo-ekonomi açısından bakıldığında ise Çin, ücretlerin baskı altında tutulması ve para birimi devalüasyonu gibi neo-merkantilist politikalar izleyerek ihracatlarını maksimuma, ithalatlarını minimuma indirmeye çabaladı. İhracatçılara vergi muafiyetleri ve çok fazla miktarda ticaret kredisi ile sübvansiyon verildi; Çin´in devasa piyasasına dışarıdan erişim ise, yerel üretim ve teknoloji ve teknik bilginin transferiyle koşullandırıldı. Geçici olarak baskı altına alınmış bir iç pazar ve düşük yaşam standardı, uzun vadeli liderlik için ödenen bedeldi. Dünyanın üretim yetenekleri ise, Çin´e transfer edilirken, çok fazla miktarda yabancı rezerv elde edildi. Dahası, Çin peyderpey küresel değer zincirlerinde yükselişe geçti: ucuz imalata yönelik olarak dünyanın fabrikasıyken artık Batılı şirketlerin satın alımı yoluyla yabancı teknolojiyi kullanarak ileri teknolojiye sahip üretim yapmaya yöneldi. Pekin aynı zamanda sık sık fikri mülkiyet haklarını çalmakla ve tersine mühendislikle suçlanıyor. Washington, ekonomik gücün giderek Batı´dan Doğu´ya doğru kaydığının farkında. Ancak bu durum, Amerika´nın artan borçlarını satın almak üzere ticaret fazlasını kullanan, dolayısıyla ABD´deki daha yüksek yaşam standardını sübvanse eden Çin´e olan bağımlılıktan dolayı etkin politikalarla sonuçlanmadı. Sonuç olarak, Amerikalı elitler, görece kazancın sebep olduğu simetrileri ele almak yerine ekonomik karşılıklı bağımlılığın erdemlerini mutlak bir kazanç olarak yüceltti. 

Çin´in en baştaki kalkınma stratejisi, güçlenen ekonomisinin doğal kaynaklara, ulaştırma koridorlarına ve mali araçlara güvenli ve güvenilir erişim gerektirmesinden dolayı geçici nitelikteydi. Eski kalkınma modeli çerçevesinde uzun süreye yayılmış ve hızlı ekonomik büyüme, aynı zamanda çevrenin kirlenmesine, eşitsizliğin artmasına ve siyasi istikrarsızlığa yol açtı. Dahası, kilit bir kıyaslamalı avantaj olarak düşük üretim maliyetleri azalıyor; keza tarım sektöründen gelen işgücü fazlası giderek tükeniyor. Sermaye denetiminden feragat etmeye, ABD dolarıyla bağı koparmaya ve yuan´ın yükselmesine olanak tanımaya yönelik artan baskı ise, üretim maliyetlerini artıracak ve rekabet gücünü azaltacak. Dahası, ABD Hazinesi´nin giderek artan bir kısmını elde tutmak da bir risk haline geliyor: Eğer ABD kendi para birimini enflasyona veya devalüasyona tabi tutarsa veya iflasını açıklarda, Çin´e olan borçlarını asla ödeyemeyecek. Gelirlerini ABD´nin borcunu finanse etmek için kullanan dünyanın fabrikası olmaktan artık memnun olmayan Çin ise, Batı merkezli rakip değer zincirleri karşısında devasa dış rezervlerini kullanmak suretiyle ön plana çıkıyor.

Çin´in yeni kalkınma stratejisi, dünyadaki başat jeo-ekonomik eğilime uyum sağlıyor: sermaye ile emek arasındaki ilişkinin bozulması. İkinci Dünya Savaşı ile 1970´li yıllar arasında teknolojik ilerlemelerden dolayı artan etkinliğin ekonomik ödülü, Batı´daki şirketler ve işçiler arasında paylaşılmıştı; keza giderek daha vasıflı işgücüne ihtiyaç doğmuştu. Bununla birlikte, bu ilişki 1970´li yıllardan itibaren giderek kopmaya başladı. Teknolojik inovasyonlar etkinliği artırmaya devam ediyor; bununla birlikte ekonomik ödül giderek sermaye sahipleri arasında yoğunlaşırken, işgücüne yönelik ücretlerde herhangi bir gelişme yok. 

Dijital ekonomi, daha az çalışanların olduğu daha büyük işletmeler üretti; bilişsel süreçlerin otomasyonu ise işgücünün değerini daha da marjinal bir düzeye getiriyor. Fikri mülkiyet hakları ve teknik bilgi gibi varlıklar ise, şirketlerin değerinin büyük kısmını oluşturuyor. Dolayısıyla şirketler, odak noktalarını yüksek değerli varlıklara sahip olmaya yöneltiyorlar; keza ürün tasarımı, fiili üretimden çok daha önemli bir hal aldı. Benzer şekilde, devletler, giderek önemli bir jeo-ekonomik bir araç olarak teknolojik otonomilerini geliştirmek doğrultusunda artan bir baskı altındalar. Bununla birlikte, bırakınız yapsınlar tarzı kapitalizmin ideolojik savunuculuğu, tarihsel belleğin tasfiyesine katkı sağlarken, Microsoft, Intel ve Apple gibi şirketler serbest pazar kapitalizmi sebebiyle piyasada başat pozisyonlara sahip oldukları yönünde yanlış bir şekilde betimleniyorlar. Bu şirketler, teknolojik inovasyonlara düşük maliyetli erişimden çok fazla fayda sağladılar; çünkü araştırma ve geliştirme faaliyetlerine devlet desteği vardı (1). Otomasyon ve robot çağında teknolojiler, gücün emekten sermayeye doğru kaymasını şiddetlendirecek; çünkü giderek daha etkin bir hal alan makineler, insanları geride bırakıyor. Bunun neticesinde, yabancı sermaye ve teknolojiye aşırı bağımlılığı önlemek üzere güçlü bir devlete olan ihtiyaç ise giderek artıyor. 

Çin muhtemelen küresel imalatta üstünlüğü ele geçirmek üzere rekabetçi bir avantaj olarak düşük ücretleri kullanan ve stratejik varlıklar elde edip küresel değer zincirlerinde yukarı doğru tırmanmak üzere elde ettiği gelirden faydalanan son büyük güç. Otomasyon ve robot teknolojileri, küresel değer zincirlerini yeniden tasarlıyor ve üretim, kalkınmış ülkelere çok daha sofistike bir altyapıyla geri dönüyor. Yüksek robot yoğunluğuna sahip ülkeler, “üretimi ülke içine taşıma” deneyimi yaşıyorlar; keza Bangladeş ve Vietnam gibi düşük ücretli imalat ülkelerinde robotlar rekabet üstünlüğü sağlamış durumdalar. Yeni endüstriyel devrim, küreselleşme 2.0´a geçiş içeriyor. Bu kapsamda, tedarik zincirleri basitleşiyor ve devletler daha büyük bir otonomi elde ediyorlar. Ulaştırma maliyetlerinin düşürülmesi, serbest pazar kapitalizminin ideolojik olarak benimsenmesi ve giderek daha karmaşık tedarik zincirlerinin gelişmesini sağlayan kıyaslamalı avantajlar, küreselleşmeyi teşvik etti. Bugün üretim becerileri yazılıma dönüştürüldüğü için, birçok ülkenin farklı parçaları ürettiği ve bu parçaların daha sonra tüketiciye ulaşmadan önce birçok başka ülkede bir araya getirildiği uzun tedarik zincirleri için daha az teşvik var. dahası, ilk küreselleşme dalgasına içkin aşırı düzeylerdeki ekonomik liberalizm ve hızlı teknolojik inovasyonlar, ekonomik milliyetçiliğe yol açıyor; dizginlenmeyen pazar güçleri ve yaratıcı yıkım, toplumu ve siyasi istikrarı sekteye uğratıyor. 

Çin´in yeni jeo-ekonomik modeli, BRI ile birlikte ortaya atıldı. Devasa dış rezervleri ise, stratejik endüstrilerin, ulaştırma koridorlarının ve uluslararası yatırım bankaları, ticaret rejimleri, küresel işlem / ödeme sistemleri ve yuan´ın ticaret / rezerv para birimi olarak belirlenmesi gibi mali araçların geliştirilmesi için kullanılıyor. Çin açısından stratejik endüstrilerin geliştirilmesi, doğal kaynakların elde edilip teknolojik yeteneklerin ilerletilmesi suretiyle “küreselleşme” anlamına geliyor. Yeni stratejik endüstriler, dijital İpek Yolu ile gelişiyor. Bu da ekonominin dijitalleştirilmesini, yapay zekanın, büyük verilerin, robot teknolojilerinin, kuantum bilgisayar sistemlerinin, nanoteknolojinin, bulut depolamanın ve ilgili diğer teknolojilerin geliştirilmesini içeriyor.

 “Çin´de Üretilmiştir 2025” isimli Girişim, devlet müdahalesinin önde gelen teknolojilerin geliştirilmesi ve yerli şirketlerin bu inovasyonları uygulamasının desteklenmesi için elzem. Avrupa Birliği´nin Çin´deki Ticaret Odası´nın 2017 yılında yayımladığı bir rapor, söz konusu Girişim´i ileri teknolojiye sahip endüstrilere aşırı sübvansiyon sunmakla suçluyor. Öyle ki Avrupalı şirketlerin artık rekabet gücünün kalmadığını ileri sürüyor (2). Çin, üretim gücünü, insan çalışanları hızla robotlarla değiştirmek suretiyle koruyor. Fabrikalardaki üretim otomatikleşmiş durumda. Akıllı depolar, robotlar tarafından işletiliyor. Kendi kendini süren kamyonlar ve dronlar, mal taşımacılığı için kullanılıyor. Tam otomatik limanlar, çok daha rekabetçi ihracatlar için geliştiriliyor. Öte yandan, Çin´in katmanlı imalat (3D baskılama) alanındaki ilerlemeleri, karmaşık tedarik zincirlerine ve lojistiğe daha az güvenilmesine yol açıyor – örneğin, giderek daha etkin algoritmalara sahip malineler, daha şimdiden biyolojik materyalleri, binaların tümünü, hareket halindeki parçalara sahip karmaşık bileşenleri yazıcıdan basabiliyor. 

Ucuz işgücüne olan ihtiyacın azalmasıyla birlikte Çin, ücretlerin artmasına izin veriyor; dolayısıyla iç pazarı sonraki yıllarda küresel büyüme için bir kaynak haline getiriyor. Bununla birlikte, iç Pazar, teknolojik liderliği sağlamak üzere yabancıların girişinden korunuyor. Halihazırda muallak durumda olan sürücüsüz araçların ticarileştirilmesi, ulaştırma endüstrisiyle dünya çapında bağlantılı on milyonlarca kişinin işsiz kalmasına yol açacak. Çin, yabancılar tarafından sokaklarının filme alınıp haritalandırılmasını, ulusal güvenlik endişeleriyle sınırlandırıyor. Keza böylelikle yerli piyasa, Çinli şirketlerin geliştirdiği sürücüsüz araçların egemenliğine girecek. Uber´in Çin versiyonu olan Didi, sürücüsüz robot taksilerden oluşan bir filoyu devreye sokacak. Güneş panelli karayollarının başarılı bir şekilde test edilmesiyle birlikte, bu elektrikli robot taksiler gelecekte güneş panelli karayollarından geçerken şarj olabilecekler. 

2019 yılında 5G ağın ticarileştirilmesi ise, internet hızını önemli oranda artıracak ve piyasada nesnelerin teknolojisinin daha fazla büyümesini sağlayacak. Dahası, Çin´in endüstriyel ortamdaki Nesnelerin İnterneti, bağlantılı sensörler ve büyük veri analitikleriyle birlikte, verimliliği ve sevkiyatı önemli oranda güçlendirecek. Dijital gelişmeler ve büyük veriler, yapay zekanın gelişimine imkan tanıdı. Bu durum, nöroteknolojiden biyoteknolojiye, robot bilimine dek diğer birçok teknolojinin gelişimini sağlıyor. Bankacılık ayrıca büyük bir aksaklıkla karşı karşıya: blok zincir teknolojisi, bankaların olmadığı bir bankacılık yaratıyor. Çin´in Batı´yı yakalama sürecinde fikri mülkiyet haklarını hiçe sayan tutumu şu anda tersine çevrilebilir. Pekin, rakiplerin ona telif ücretleri ödemesini sağlamak için fikri mülkiyet haklarının önde gelen bir savunucusu haline gelebilir. 

Çin´in stratejik önemdeki ileri teknoloji endüstrilerini geliştirmesi, otonomisini artırırken, BRI´nin başarısı büyük oranda Rusya ile işbirliğine bağlı. Moskova, Pekin´in BRI projesine verilen destekte önemli bir ortak olabilir – veya bir engele dönüşebilir. Rusya ve Doğu Avrupa´nın Batı merkezli değer zincirlerine “Büyük Avrupa” çatısı altında dahil olması, dünya ekonomisinin Çin etrafında yeniden şekillendirilmesi içim için ciddi engeller yaratmıştır. Buna karşın, Rusya´nın Çin´le birlikte Büyük Avrasya´ya yönelik taahhüdü, küresel değer zincirlerinin Pekin lehine yeniden şekillendirilmesine katkı sağlamaktadır. Rusya ile bir ortaklık; Çin´in enerji tedarikini ve ulaştırma koridorlarını çeşitlendirme yeteneğini artırmaktadır. Çıkarların uyumlaştırılması, önemli nitelikte ortak faydalar sağlayabilir; keza “Moskova ve Pekin, Orta Asya ve Moğolistan´ı etkileri altına alacaklar ve tüm dış güçlerin Avrasya´nın merkezine ulaşımını etkin bir şekilde durduracaklar.” (3) 

Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru (CPEC) de daha kalıcı bir hal alabilir; keza Rusya Trans-Sibirya Demiryolu´nu CPEC üzerinden Gwadar limanına bağlamayı düşünüyor. Rusya´nın Uzak Doğusu´ndaki limanların geliştirilmesi ve demiryolu altyapısının desteklenmesi, Çin´in karayla kuşatılmış olan kuzeydoğu bölgesindeki Jilin ve Heilongjiang şehirlerinin Pasifik´le bağlantısını sağlamaktadır. Çin ve Moğolistan arasındaki bağlantı da Çin-Moğolistan-Rusya ekonomik koridorunun geliştirilmesi suretiyle ölçek ekonomilerini güçlendirecektir. Dahası, dünyanın en büyük enerji üreticisi olarak Rusya ile dünyanın en büyük enerji tüketicisi olan Çin arasındaki işbirliği, yuan´ın uluslararasılaştırılması açısından araçsal önemde olup, sinerji etkileri yaratacak, yeni yatırım bankaları, derecelendirme kuruluşları ve ticaret rejimleri geliştirilmesine katkı sağlayacaktır. Dahası, Çin-merkezli yeni mali araçlar da, Asya Altyapı Yatırım Bankası, BRICS´in Yeni Kalkınma Bankası ve Şangay İşbirliği Örgütü açısından büyük bir jeo-ekonomik potansiyele sahip olan kurumlarla Rusya´nın işbirliği neticesinde güçlenmektedir. 

Moskova´nın, Batı ile ilişkilerinden bağımsız olarak, Avrasya jeo-ekonomik kalkınma stratejisini Pekin ile uyumlaştırmak için elinde güçlü teşvikler vardır. Rusya´nın doğuya doğru jeo-ekonomik dönüşü, Çin, Güney Kore, Japonya ve diğer dünya liderleriyle robot yoğunluğu ve diğer teknolojilerde ekonomik bağlantıları güçlendirmektedir. Bu zamana değin Rusya, teknolojiyi çalıştıracak becerilerin yetersiz olması ve bu inovasyonları uygulamak üzere iş çevreleri ve endüstriyi eğitecek platformların noksanlığı sebebiyle otomasyon ve endüstriyel robot teknolojilerini yavaş bir hızla benimsemiştir. Bununla birlikte, Rusya bu alana güçlü bir şekilde girecek donanıma sahiptir. Rusya, arama motorları, elektronik posta hizmetleri, sosyal medya ve diğer dijital kritik altyapıyı sağlayan yerli şirketlerden oluşan bir ekosistemden mütevellit tamamen bağımsız bir dijital platforma sahip birkaç ülkeden biridir. Bu kalkınma stratejisi, yeni endüstriyel devrime doğru uzanabilir. Keza Rusya askeri alanda robot teknolojilerini yakalamıştır ve doğal kaynakların satışından elde ettiği geliri yeni teknolojilerin alımı ve teknoloji hazırlık düzeyinin ilerletilmesi amacıyla enerjiye aç Doğu Asya devletlerine yönlendirebilmektedir. Dahası, bir Doğu-Batı ve Kuzey-Güney ulaştırma koridoru olarak Rusya´nın geliştirilmesi, Rusya´nın Avrupa´daki ekonomik gücünü artıracak; yeni mali araçlar da Moskova´nın mali otonomisini güçlendirecektir. 

Bununla birlikte, Çin ile asimetrik bir ortaklığın sürdürülmesi, Moskova açısından meşru ve geçmek bilmeyen bir endişe konusudur. Çin ile sınırlı ve sorumlu bir ekonomik entegrasyon, Rusya´nın pazarlık gücünü elde tutmasını gerektirmektedir. Çin ile bir serbest ticaret anlaşmasına gitmek yerine, Rusya, yaratıcı yıkımı azaltmak ve ileri teknolojiye sahip olan stratejik endüstrilerin rekabet gücünü artırmak üzere seçilmiş endüstrilere yönelik olarak tarifeler ve sübvansiyonları içeren bir ticari anlaşmayı şart koşmaktadır. Batı´ya tahammül edilemez bir bağımlılıktan Çin´e aşırı bir bağımlılığa doğru kaymak yerine, Rusya´nın bir denge tutturmak amacıyla diğer devletlerle ekonomik bağlılığını ve kendi teknolojik platformlarını geliştirmesi gerekmektedir. Batı ile yaşanan anlaşmazlık ve Rusya-karşıtı yaptırımlar ise, Moskova´yı yönünü hızla Doğu´ya döndürmeye yöneltmektedir. 

“YENİ SOĞUK SAVAŞIN” İRRASYONELLİĞİ 

Batı ile Rusya arasında süregiden ve giderek yoğunlaşan “yeni Soğuk Savaş”, Çin´in sisteme yeni giren baskıcı ve yükselişteki bir jeo-ekonomik güç olarak gölgesinde gerçekleşen rekabet karşısında, yüzyılın en büyük jeo-ekonomik hatası olabilir. Batı ile Rusya arasında süregiden çatışmayı “yeni Soğuk Savaş” olarak nitelendirme eğilimi, daha önceki savaşı sürdürmek gibi ortak bir hatayı yineliyor. Soğuk Savaş terminolojisini kullanmak, aşina olunan ve daha az komplike bir geçmişe yönelik nostaljiyi ima etmektedir. Söz konusu geçmiş, Rusya´ya yönelik rekabete siyasi ve maddi desteği harekete geçirmekteydi. 

Bununla birlikte, Soğuk Savaş ile bir kıyaslamaya gitmek yanıltıcı olacaktır; keza kapitalizm ile komünizm arasında artık herhangi bir ideolojik ayrım veya iki-kutuplu bir uluslararası güç dağılımı söz konusu değil. Batı, Soğuk Savaş sırasında ekonomik devlet idaresini büyük oranda tekeline aldı; keza başlıca rakipleri, uluslararası piyasalardan büyük oranda kopmuş olan komünist devletler. Rusya-Britanya arasında 19.yüzyıldaki rekabet, çok daha uygun düşen bir tarihsel referanstır. Keza Rusya, genişleyen bir Avrasya kara gücü olarak, Britanya´nın deniz imparatorluğuna meydan okumuştur. Rusya veya Britanya´nın küresel hegemonya şeklinde zafer iddia etmesiyle sonuçlanmak yerine, ABD, Almanya ve Japonya gibi yeni rakiplerin yükselişe geçtiği, çok daha çok-kutuplu bir dünya düzeni ortaya çıkmıştır. 

Batı ile Rusya arasında kızışan çatışma da giderek daha güçlü bir hal alan Çin etrafında küresel değer zincirlerinin yeniden şekillendirilmesine katkı sağlamaktadır. Rusya karşısındaki öfkeli mücadele bir bilmece halini almıştır; keza Batı´nın “rasyonel” politikası, Russya´yı başlıca jeo-ekonomik rakip olarak Çin´in kollarına atmak yerine, “Büyük Batı”yı yaratmak adına Rusya ile çıkarların uyumlaştırılmasına yöneliktir. Rusya´nın pek de dostu olmayan Zbigniew Brzezinski bile, ABD´nin Avrasya´da nüfuz sahibi olmak ve yükselen Çin´i dengelemek üzere Rusya´yı “genişleyen Batı´ya dahil etme ihtiyacını kabul etmişti (4). Bununla birlikte, “rasyonel” politika, Soğuk Savaş´tan Avrupa´ya miras kalan sıfır toplamlı yapıların gölgesinde kaldı. Tamamen sıfır toplamlı ilişkiler, kazananın hepsini aldığı “saf çatışma” ve istikrarsızlığa çok daha açıktır (5). Dolayısıyla, büyük güçler arasında çıkarların uyumlaştırılması, jeo-ekonomik rekabetin, bağımlılık dengesini çarpıtmasını sınırlandırmak amacıyla zorunludur. Tıpkı NATO´nun hegemon niyetlerinden kaynaklanan sıfır toplamlı yapılarda olduğu gibi, AB´nin hegemon jeo-ekonomiği, Rusya ile temel çıkarların uyumlaştırılmasını imkansız kılıyor. 

Rusya-karşıtı yaptırımlar, Rusya´nın rotasını doğuya çevirirken Çin´i hedeflemesine katkı sağladı. Bu durum ise hem Rusya´yı hem de Batı´yı zayıflattı. 2014 yılındaki ilk Rusya-karşıtı yaptırımların hemen ardından varılan 400 milyar dolarlık Sibirya´nın Gücü enerji anlaşması, “Yeni Soğuk Savaş”ın Çin´in jeo-ekonomiğini nasıl güçlendirdiğine dair örnek niteliğindedir. Moskova´nın elverişli olmayan müzakere pozisyonundan dolayı Rusya´nın Çin lehine fiyatlar ve koşullara razı olduğuna inanılıyor. Anlaşma, Batı açısından da zararlıydı; keza Rusya´nın enerji mimarisini doğuya doğru yöneltmek suretiyle Çin-Rusya arasında stratejik bir ortaklığın başlatılması anlamını taşımaktadır. 

Çin´in Rusya´nın stratejik endüstrileri ve piyasalarına erişiminin önündeki engeller peyderpey kaldırıldı. Bu da Çin´in Rus enerji piyasasından alımlar yapmasının ve Çinli şirketlerin Rus pazarlarında deneyim elde etmesinin önünü açtı. Rusya ile Japonya arasındaki enerji işbirliği bu süreçten zarar gördü; keza Washington Japonya´nın Sakhalin yakınlarında Rus kıyılarından ortak bir denizaşırı petrol sondajına katılmasına karşı çıktı. Vladivostok´ta bir LNG tesisi kurmaya dönük olarak 2013 yılından beri ortaya konan ve Japonya´ya sevkiyatı artırmayı hedefleyen planlar ise 2015 yılında ertelendi ve Rusya bunun yerine Çin´e doğal gaz boruhattı inşa etmeyi önceliklendirdi. Rusya´nın görece ekonomik bağlantısının Japonya´dan Çin´e kaymasıyla birlikte, siyasi bağlılıkların da değişmesi bekleniyor. Rusya potansiyel olarak Pasifik´teki resmi tarafsız statüsünü terk edip, Çin ile açık bir uyum sürecine giriyor. Bu durum ise, bölgedeki ABD şirketleri açısından zararlı olabilir. Benzer şekilde, ABD´nin Kuzey Akım – 2 doğal gaz boruhattına katkı sağlayan Avrupalı şirketlere yönelik olarak ortaya koyduğu yaptırımlar da Avrupa´nın enerji güvenliğine zarar veriyor ve Rusya açısından Çin´e sevkiyatlarını artırması için daha büyük bir teşvik sağlıyor. RUSAL vakasının ortaya koyduğu gibi, ABD´nin yaptırımları, ortakları tarafından bile eleştiriliyor ve Batı piyasalarını temel tedarik zincirlerinden ayırdığı için geri adım atmalarına yol açıyor. 

Rusya´nın ileri askeri ekipman ve hassas teknolojilerin ihracatı üzerine daha önceden getirdiği kısıtlamalar da azaltıldı. Rusya daha şimdiden Çin´e S-400 füze savunma sistemi ve Su-35 savaş uçağı teslim etmeye başladı. Amur-1650 denizaltı teknolojisi ve nükleer güçle çalışan uydu parçaları da erişilebilir durumda. Çin´in Rusya´ya ihracatları da Batılı tedarikçilerin yerini aldı. Örneğin, Çin´in daha önceleri Almanya´dan ithal edilen motorları taklit edip yeniden üretmesi, Alman üreticiler, Rus ordusunun modernizasyonu için kullanılan motorların sevkiyatını askıya aldığında Çin´in bir tedarikçi olarak Almanya´nın yerini almasını sağladı. Çin´in motorları daha düşük kaliteye sahipken, Rusya´ya ihracat sonucunda artan ölçek ekonomileri, Çin´in askeri endüstrisinin daha fazla gelişmesine katkı sağlayacak. Benzer şekilde, uzay endüstrisi dahilinde, Rus Roscosmos şirketi (Rus Uzay Faaliyetleri Devlet İşletmesi), teknolojinin geliştirilmesi ve uzayın keşfi alanlarında ABD yerine Çin´le işbirliğine yöneliyor. 

Rusya geçmişte Çin´in Avrupa´ya ekonomik yayılmasını sınırlandırmaya çalışırken, şu anda bu durum, giderek çok-kutuplu bir sistemin semptomu olarak görülüyor. Çin´in Yunanistan´daki Pire limanını alması ve burada hızla yayılması, Avrupa´daki büyük çaplı jeo-ekonomik heveslerini kanıtlamıştır. Çin, Pire Limanı´nı yüksek hızlı bir demiryoluyla Macaristan´a bağlıyor. Böylelikle Pekin, Doğu ve Orta Avrupa´da nüfuz projeksiyonunda bulunabilecek. Burada birçok devlet giderek AB´nin iç işlerine karışmasından memnuniyetsizliğini ifade ediyor. Bu girişim sadece Pire Limanı´nın Rotterdam gibi Batı Avrupa limanlarına yönelik trafikten kendine pay çıkarmasını sağlamıyor, aynı zamanda Çin Batı´nın finansmanının yerini alıyor ve borç bağımlılığı artıyor. Avrupa Komisyonu´nun soruşturmaları ve şikayetleri ışığında, Macaristan, AB yerine Çin´in finansmanını kabul etti. AB, projeyi askıya almak için bir takım çabalarda bulunsa da, Çin, 16+1 işbirliği formatını sürdürüyor. Buna göre, Çin 11 Orta ve Doğu Avrupa devleti ve 5 Balkan devletiyle ilişkilerini sürdürüyor. AB ise, ABD´deki muadili olan Amerika Birleşik Devletleri Dış Yatırım Komitesi (CFIUS) benzeri Dış Yatırım Komitesi (CFIEU) kurmak suretiyle Çin´in stratejik alımlarını durdurmaya çalışıyor. Bununla birlikte, AB´nin kendi içinde tutarlılığını artırmaya ve ticaret politikaları üzerinde daha büyük bir denetim sağlamaya çabaladığı bir dönemde, popülerliğini yitirmiş olan Rus-karşıtı yaptırımlar, üyeler arasına nifak tohumları ekiyor ve statüko-karşıtı siyasi grupların iktidara yükselmesine katkıda bulunuyor. 

Çin´in Avrupa´ya giden güney deniz yoluna karşı çıkmak yerine, Rusya, Kuzey Deniz Yolu´na uyum sağlıyor. Rusya, Batılı ortakların olmayışı sebebiyle Arktik güçler arasında Çin gibi Arktik olmayan devletlerin erişimini sınırlandırmak üzere daha önce varılan uzlaşıyı terk etti. Çin-Rusya arasındaki kolektif nüfuzun projeksiyonu için Arktik´te Çin´le uyumlu adımlar atmak, stratejik ortaklık dahilindeki simetriyi yeniden kurmak için bir fırsat sunmaktadır. Rusya´nın Büyük Avrasya ve Çin´in BRI projeleri, Arktik´te çok daha dengelidir; keza Rusya toprak üzerinde tekel kurarken, Çin finansman ve ticaret hacmine katkı sağlıyor. Sinerji etkileri ve ölçek ekonomileri, altyapı yatırımlarını gerekçelendirmek açısından önemlidir; keza Arktik ulaştırma koridoru aynı zamanda enerji sondajını, bilimsel araştırmaları, turizmi ve askeri konuşlandırmaları destekleyebilir. Arktik ulaştırma koridoru muhtemelen Rusya ve Çin´e ait deniz taşımacılığı ve endüstriyi destekleyecek; bu girişimlerin fonlaması ise, Batılı olmayan kalkınma bankalarını güçlendirirken, yuan´ın uluslararasılaşmasında araçsal önem kazanacak. 

Pekin´in uluslararası mali araçlar üzerinde daha büyük bir denetim elde etme hevesi, Batı ile Rusya arasındaki rekabetten de faydalanıyor. Batı´nın borç piyasalarına erişimi sınırlandırmak suretiyle Rus ekonomisini felce uğratmaya yönelik çabaları, Rus piyasasının Çin´e teslim olmasıyla sonuçlandı. Batılı yaptırımların hedefi, Rusya´nın Rosneft, Gazprom, Yamal LNG projesi gibi kilit varlıklarını kapatmak olup, bunların yardımına daha sonra Çin geldi. Çin bankaları ilk başta Batı´nın yaptırımlarına razı gelirken, Çin ile Rusya arasında Rusya´yı Batı´nın ekonomik savaşından muaf tutmak üzere paralel bir ekonomik altyapı gelişiyor. Yerel para birimleri giderek iki ülke arasındaki ticarette kullanılmaya başlandı. Yerel para birimlerinde ticaret ve yuan üzerinden borçlanma da yavaş yavaş başladı. Kurumlar, Çin ve Rusya´nın benzer uygulamaları diğer devletlere doğru genişletmelerine imkan tanıyor. 

İran gibi bazı ortaklar ise, yeni mali araçları bir Avrasya formatında benimsemek konusunda oldukça gayretli. Bununla birlikte, dolardan uzaklaşmak konusunda çekimser kalan devletlerin bile yuan üzerinden ticaret yapmak konusunda ellerinde büyük bir teşvik var. Rusya´nın petrol için bir ithalat piyasası olarak Çin´e olan artan bağımlılığı, Rusya´nın en büyük petrol tedarikçisi olarak Suudi Arabistan´ın yerine 2015 yılında Çin´i koymasına yol açtı. Suudi Arabistan´ın Çin´e Rus petrol sevkiyatıyla rekabet edebilmesi için, petrol ödemelerinde dolar yerine yuan´ı kabul etmesi gerekecek. Çin, enerji ihracatçıları karşısında galip gelerek, petro-dolarla rekabet edecek türden bir “petro-yuan” tesis etme hevesini gerçekleştiriyor. Çin en sonunda ABD Brent ve West Texas Intermediate (WTI) ile rakip olacak şekilde ham petrol kalite testlerini açıkladı. Buna göre, 2018 yılı Mart ayından itibaren ticareti yapılan ham petrol vadeli işlemleri yuan üzerinden belirlenecek. Çin´in ödemeye-karşı-ödeme (PVP) sistemini 2017 yılında kurması da, BRI ile bağlantılı diğer devletlere doğru yaygınlaştırmak üzere bir örnek teşkil etmiştir. Yuan´ın görece kullanımı halen düşük düzeydeyken, Çin yuan´ı ticaret finansmanı, yatırımlar ve rezerv para birimi olarak kullanmak suretiyle tanınırlığını hızla uluslararasılaştırmaya çabalıyor. 

Rusya aynı zamanda yatırım fonları, derecelendirme ajansları, işlem ve ödeme sistemleri gibi Çin öncülüğündeki diğer mali araçlara da meylediyor. Faizlerin ortak yatırım fonlarıyla uyumlaştırılması  ve Batı´nın fonlamasına olan bağımlılığın azaltılması için çaba gösteriliyor. Örneğin Rus Doğrudan Yatırım Fonu ve Çin Yatırım Şirketi, ortak bir girişim olarak Rusya-Çin Yatırım Fonu´nu (RCIF) kurdu. Çin-Avrasya Ekonomik İşbirliği Fonu (CEF) ve RCIF, ortak projelere yatırım olanağı sunuyor ve Rusya´nın Avrasya Ekonomik Birliği´ni Çin´in BRI´si ile uyumlaştırıyor. Siyasi gerekçelerle hareket eden Moody´s, S&P ve Fitch gibi Batılı derecelendirme kuruluşları da Rusya´nın notunu “çöp” veya “çöpe yakın” seviyeye indirdi ve Rusya´ya verilen kredilerin maliyetlerini artırdı. Benzer şekilde siyasi gerekçelerle hareket eden Çin´in derecelendirme ajansları da –örneğin Dagong Global- Gazprom´a en yüksek puanı vererek, daha elverişli krediler sunmasını ve Batılı finansman kuruluşlarının yerini almasını sağladı. (6) 

Rusya´nın işlem sistemleri de uyumlaştırılıyor. Çin Uluslararası Ödemeler Sistemi´nin (CIPS) Çin tarafından geliştirilmesi, Rusya´yı SWIFT dışında bırakılma tehditleri karşısında daha az kırılgan hale getiriyor. Visa´nın ardından Mastercard´ın da da, Kırım´daki operasyonlarını sonlandırma kararı alması ve Rusya´nın diğer kısımlarında yaptırıma tabi bireylerin hesaplarının bloke edilmesi, Moskova´yı ABD´nin ödeme sistemlerine olan bağımlılığını azaltmak doğrultusunda harekete geçirdi. Rusya, Çinli UnionPay ile ortaklık kurmak suretiyle uluslararası düzeyde kabul görmesini sağladı ve kendi MIR kartını devreye soktu. 2017 yılında ilk UnionPay – MIR hesap kartı, Rosselkhozbank tarafından çıkarıldı. Böylelikle MIR´in halihazırda 160´tan fazla ülkeye yayılan UnionPay´in ağında kullanımı sağlandı. 

SONUÇ: RUSYA-BATI İLİŞKİLERİNDE BUZLARIN ÇÖZÜLMESİ NASIL SAĞLANIR? 

Batı giderek Çin-Rus ortaklığının “mantık evliliğinden” stratejik ortaklığa doğru evrildiğini kabul ediyor. Bununla birlikte, Kissinger´ın Rusya ve Çin´in arasını açmaya dönük diplomasisini yinelemeye yönelik hevesler, “yeni Soğuk Savaş” tarafından engelleniyor. Batı ile Rusya arasındaki çatışma, Çin´in Rusya ile ilişkilerini alevlendirdi ve Çin´in Batı merkezli değer zincirlerine meydan okuma yeteneğini artırdı. İran konusunda bir türlü edinilmeyen ders, Batı´nın yaptırımlarının aslında Çin´e piyasada tekel kurma ve muhtemelen Batı´ya rakip olacak türden jeo-ekonomik yetenekleri geliştirme imkanı vermesi oldu. Rus-karşıtı yaptırımların yoğunlaşması, Pekin ve Moskova´yı Batı´ya olan bağımlılıklarını azaltmaya mecbur bıraktı. Rusya´yı tavizler vermeyi kabul etmeye ve politikalarını değiştirmeye zorlamak yerine, yaptırımlar sayesinde Rusya çok-kutuplu dünya düzenine öncülük etmek üzere zorlu reformları kabul etmeye hazırlıklı hale geldi. 

Kaynak: http://valdaiclub.com/files/21279/



Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

Bayraktar AKINCI ASELFLIR-500 ile hedefi başarıyla vurdu

Bayraktar AKINCI, Aselsan tarafından milli olarak geliştirilen ASELFLIR-500 Elektro-Optik Keşif, Gözetleme ve Hedefleme Sistemi’ni kullanarak deniz üstünde seyreden Albatros İDA’yı başarıyla imha etti.

Teknoloji

Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüpheli yakalandı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 20 ilde eş zamanlı düzenlenen Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüphelinin yakalandığını bildirdi.

Teknoloji

Türkiye'nin ilk uzay yolcusu Gezeravcı'nın 9 Ocak'ta uzaya gönderilmesi planlanıyor

Türkiye’nin ilk uzay yolcusunun, 9 Ocak 2024'te uzaya gönderilmesi planlanıyor.

Teknoloji

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Bayraktar AKINCI'dan İHA-230 füzesiyle çifte atış

Türkiye ve Irak'tan ortak bildiri

ABD uçağından görünen detay! Filistin topraklarına alçak imza

Rusya’da kritik seçim! Halk sandık başında: Putin yeniden mi geliyor?

YILDIZ HOLDİNG’İN KONUŞAN YAZILAR SERGİSİ ANKARA’DA

Zelenskiy, Ukraynalıların Rusların Avrupa'ya geçişini engellediğini söyledi

Altay: Konya Türkiye Yüzyılı’nda ülkemizin teknoloji üssü olacak

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

BAŞKANIMIZA TÜRK DÜNYASI ÖDÜLÜ

İsrail-Hamas savaşında son durum... ABD'nin İsrail taktiği deşifre oldu! Washington Post yazdı: Kongre resmen bypass edilmiş!

Atlantik Konseyi'nden çarpıcı Türkiye analizi: Avrupa'nın güvenliğini sağlama fırsatı var

Dışişleri İsrail'in Batı Şeria'daki işgal planına sert tepki: Bu eyleme derhal son verilmelidir

Ermenistan-Rusya krizinde son nokta: Paşinyan muhafızların geri çekilmesini istedi

İsrail bunu da yaptı! Yüzlerce Filistinlinin toplu defnedildiği mezarlığa bomba yağdırdılar

Hamas: İsrail taleplerimizi kabul ederse 6 haftalık ateşkes 24 ila 48 saat içinde başlar

İsrail ordusu, bir kez daha Gazze'de insani yardım bekleyenlere saldırdı

HOCALI SOYKIRIMI YENİ YÜZYIL’DA KONUŞULDU

İsrail resmen ateşle oynuyor: IDF 'katliam planını' sundu! ABD askeri İsrail elçiliğinin önünde kendisini yaktı

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye, savunma sanayi alanında adeta destan yazıyor

YAPAY ZEKA FIRSAT MI, TEHDİT Mİ

BM: İsrail'in saldırıları ve yetersiz yardım nedeniyle Gazze'de kıtlık an meselesi

Bayraktar AKINCI ASELFLIR-500 ile hedefi başarıyla vurdu

HERKES İÇİN “TÜRK’ÜN SESİ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözleri dünyada manşet: Filistin devleti Gazze'deki krizin çözümünün vazgeçilmez parçası

Azerbaycan-Ermenistan sınırında çatışma: 4 Ermeni asker öldü

İsrail ordusu, Gazze'nin çeşitli noktalarına düzenlediği saldırılarda çok sayıda kişiyi öldürdü

Yükleniyor