A. Bülent Meriç - Tokyo Büyükelçisi
Türk-Japon ilişkilerinin temelini hakikaten dostluk teşkil ediyor.
İki ülke arasındaki ilişkileri değerlendirirken öncelikle bu ilişkilerin özel tarihî arka planını ele almak önem arz ediyor.
Bu arka plan, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki uluslararası dengelerin çeşitli unsurları ve her iki ülkenin çağdaşlaşma hamleleri ile Batılı güçlerin dünya genelinde artan hâkimiyeti karşısında bir yandan bağımsızlıklarını korumak için Batılılaşmaya yönelirken diğer yandan özgün kültürlerini korumak için sergiledikleri gayretlerinin tarihidir. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu ile Meiji Japonyası arasında birbirinin varlığının farkında olarak yavaş yavaş ilk doğrudan temasların da başladığını görürüz. 1887 yılında Prens Komatsu İstanbulu ziyaret etmiş, 1889 yılında ise iade-i ziyaret için bir Osmanlı heyeti Japonyaya gönderilmiştir. Bu heyet, 1890 yılında görevini tamamlamış, dönüş yolculuğuna çıktıktan hemen sonra ise tayfuna yakalanarak Vakayama ili Kuşimoto bölgesi Oşima önlerinde batmıştır. 500ün üzerinde denizcimizin şehit düştüğü bu facia, Türkiye ile Japonya arasında fevkalade özel bir bağın doğmasına vesile olmuştur.
Ertuğrul hadisesinin Türk insanın kalbinde güçlü ve derin izleri olmuştur. Memleketinden uzak ellerde ebedi uykuya yatanlar herkesi müteessir eder.
Türlü zorlukları aşarak sürdürdükleri yolculukları ve bu meşakkatli yolculuğun hazin sonu yürek burkan bir hikâyedir. Bugün 30un üzerinde ülkede, uzun ve köklü tarihimizin yadigârı da diyebileceğimiz Türk askerinin yattığı şehitliklerimiz bulunmaktadır. Ancak bunlar içinde dahi Kuşimotodaki şehitlik abidemizi Türk insanı için özel kılan ne olabilir? Bunun iki nedeni vardır.
Bu nedenlerden biri, o dönem küçücük bir balıkçı kasabası olan Kuşimoto ahalisinin kazazedeleri kurtarmak için sergilediği cansiperane kurtarma çabasıdır. Bu çabalar, kurtarılan 69 denizcimizin hatıratında çarpıcı ifadelerle yer almaktadır. Kuşimoto insanı, uzak diyarlardan gelen bu yabancı kazazedelere yardım elini uzatmış, büyük mertlik sergilemiş ve kendi evini, aşını hiç çekinmeden onlara vermiştir. Memleketlerinden çok uzaklarda büyük bir felaketle karşı karşıya kalan denizcilerimize büyük moral verdikleri o hatıratta anlatılmaktadır. Yaralılar bilahare Kobeye nakledilerek tedavileri yapıldıktan sonra Japon donanmasına bağlı gemilerle memleketleri Türkiyeye ulaştırılmışlardır.
Diğer neden ise bu kazada şehit düşen denizcilerimizin hatırasına Japonyada gösterilen ihtiramdır. Türk insanı, şehitlerimizin yasını tutarken onların hatırasını aziz tutan Japon insanının millî karakterini görmüş ve bunu kalbine kazımıştır. Bu suretle, Ertuğrul Fırkateyni kazası iki milleti dostluk bağlarıyla birbirine bağlamış ve iki ülke arasındaki dostluğun mihenk taşı olmuştur. Türkiye ile Japonya arasındaki ilişkilerin özelliklerinden bir tanesi olarak bu tarihî arka plana dayanan derinliği iyi anlamak gerektir.
Öte yandan bu temelde 1924 yılında iki ülke arasında resmî ilişkiler tesis edilmiş ve ertesi yıl da karşılıklı olarak Büyükelçilikler açılmıştır. Bu da yine anlamlı bir teessüstür. 90 sene önceki dünyayı gözünüzün önüne getiriniz. O dönemde, günümüzden farklı olarak Büyükelçilikler her ülkede açılmıyordu ancak belli başlı ülkelerde bulundurulurdu. Bu da Türkiye ile Japonya arasındaki ilişkilerin derinliğini göstermektedir.
Diplomatik ilişkiler kurulduğundan bu yana, aramızdaki ilişkiler hep dostane olmuştur ve bugün de aramızda diplomatik hiçbir sorun bulunmamaktadır.
İkisi de depremler ülkesi olan Türkiye ve Japonya birbirlerine zor zamanlarında daima yardım eli uzatmışlardır. İran-Irak Savaşı sırasında Tahranda mahsur kalan Japon vatandaşlarının tahliyesi için THY uçağı tahsis edildiğinde de 2011 yılında yaşadığımız deprem afetlerinde de iki ülke birbirinin yanında oldu. İşte bu, kuşaktan kuşağa aktarılan dostluk bağını gelecek nesillere ulaştıracak Türk ve Japon insanının millî karakterinin bir tezahürüdür.
Türkiye ve Japonya birbirinin acılarını paylaşan, aralarındaki iyi ilişkileri sürekli daha da pekiştirmek için gayret gösteren iki ülkedir. Uluslararası toplumun karşı karşıya kaldığı meselelerde benzer yaklaşımları olan iki ülke, uluslararası toplumun barış ve istikrarına birlikte katkı sunan iki iyi ortaktır. Yeni bir dönemin arifesindeki ikili ilişkilerimizde stratejik ortaklık tesisi aşamasına gelmiş bulunmaktayız. Aralarında siyasi bir ihtilaf bulunmayan ülkelerimiz arasında ekonomi, ticaret, yatırımlar ve kültür gibi tüm alanlarda bir sıçrama yapmak için çalışmaya devam ediyoruz.
İstikrarlı bir hükûmetin yönetiminde ekonomisi hızla büyüyen ve yaklaşık son on yıldır yükselen ekonomilerden bir tanesi olarak dikkat çeken Türkiye, tüm alanlarda Japonyayı bir ortak olarak görmektedir. Bilhassa son dönemde, fevkalade yakın ilişkileri bulunan liderlerimizin yönetiminde emin adımlarla ilerleyen stratejik ortaklığımızın tesisi yönündeki çalışmalarımızın somut sonuçları görülmeye başlamıştır. Türkiye, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı olan 2023 yılında dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer almayı hedeflemektedir. Bu doğrultuda yüksek büyüme hızımızı koruyarak GSYHmizi 2 trilyon dolara, kişi başına millî gelirimizi 25 bin dolara, ihracatımızı ise 500 milyar dolara yükseltmek hedeflerimiz arasındadır.
Japonya ile iş birliğimizi daha da güçlendirmek için niyet ve imkânlar Türkiyede mevcuttur. Hızlı büyüme hedefimizin bir parçası olarak enerji, ulaştırma, kentsel altyapı, eğitim ve sağlık alanlarında çalışmalarımızı büyük çaplı sürdürmemiz gerekmektedir. Bugüne kadar birçok altyapı projesinin hayata geçirilmesinde önemli rolü olan Japon firmalarının ilgisinin bundan sonra da artarak devam etmesini arzu ediyoruz. Her iki ülke ekonomilerinin özelliklerinden faydalanarak gelişen ortaklığımız ve sadece Türkiyede değil, üçüncü ülkelerdeki ortak projelerdeki artan tecrübeleriyle iki ülke ekonomi çevreleri arasındaki iş birliği yeni bir düzeye yükselmektedir.
Önümüzdeki dönemde stratejik ortaklığımızın sembolü olacak flagship projeler bulunmaktadır. Yer sınırlaması nedeniyle bunların tümüne buradan değinme imkânım bulunmamaktadır. Burada bunlardan ikisine değinmekle yetineceğim. Birincisi, Karadeniz kıyısında yapımı planlanan Sinop Nükleer Enerji Santrali projesidir. Türkiye, Japonyanın emniyetli ve en ileri teknolojisine güvenmektedir. Güvenli bir güç santralinin yapımı, ekonomimize vereceği katkının ötesinde önemli bir projedir. 1 Nisan 2015 tarihinde bu projeyle ilgili sözleşme TBMMde onaylanmıştır.
Diğeriyse Türkiyede, Türkiye ile Japonyanın ortak bir üniversite kurması projesidir. Bu üniversite iki ülke arasındaki ilişkinin yeni bir sembolü olarak sadece insan kaynaklarının yetiştirilmesi ile kalmayıp, kültürel ve halklar arası değişimin ana üssü olup ekonomik iş birliğinin gelişmesi konusunda büyük katkılar sağlayacağına inanıyorum.
Aynı zamanda iki ülke arasındaki Stratejik Ortaklığın kurulması aşamasında 2014 yılının sonunda Japonya ile Türkiye arasında Ekonomik ve Kültürel Alışverişin Desteklenmesi Kamu-Özel Sektör İrtibat İstişare Kurulunun kurulması da anlam taşımaktadır. EPA anlaşmasının imzalanmasına yönelik çaba sarf edilerek farklı alanlarda temasların artırılması gereken bu dönemde söz konusu komite çok yararlı olacaktır.
2015 yılı, iki ülkenin dostluk ve iş birliğinin temeli olan Ertuğrul Fırkateyni kazasının 125. yıl dönümüdür. Böyle anlamlı bir yılda Türk Deniz Kuvvetlerine ait bir gemi Japonyayı ziyaret ederek 3 Haziranda Kuşimotoda düzenlenecek anma törenine katılacaktır; Şimonoseki ve Tokyoyu da ziyaret ederek dostane ilişkilerin geliştirilmesinde büyük rol oynayacaktır.
Buna ilaveten bu yıl Ertuğrul Fırkateyni ve Tahrandan kurtarılan Japon vatandaşlarının hikâyesini konu alan Türk-Japon ortak filmi Kainan 1890ın gösterimi de planlanmaktadır. 125. yıla istinaden hazırlanan bu proje iki ülke arasındaki kültürel değişimin yeni bir simgesi olup bu film aracılıyla iki ülkenin yakın ilişkileri geniş çaplı tanıtılmış olacaktır. Yakınlık, cömertlik, dostluk ve insanlığımızın tüm dünya halklarına iletilmesini arzu ediyorum.
Dostluk temelini atan atalarımız gibi iki ülke arasındaki ilişkileri geliştirme düşüncemizi canlandırmak için bu filmin gösterime girmesini dört gözle bekliyorum. ( Japonya, Japan Foreign Trade Council 21 Mayıs 2015 )