ABD ve Küresel Savaşlar: İmparatorluk mu Vampir mi?

ABD ve Küresel Savaşlar: İmparatorluk mu Vampir mi?

Askeri müdahalelerin hedefi; sömürgeleştirilmiş bölgelerdeki en yüksek kar getiren ekonomik kaynakları ve piyasalar üzerindeki denetimi tekelleştirmekti. Emperyal baskının hedefi ise, düşük ücretli bir işgücü yaratmak ve karların, bor?

Prof. James Petras

Amerikan ordusunun müdahalesine yönelik olarak artan ve Amerikalı yetkililer ile onların müdafilerinin “dünya liderliği” yönündeki uydurmaca iddialarını reddeden eleştiriler karşısında Washington, “imparatorluk inşa” sürecine girişti.

Ancak, Amerika’nın diğer ülkelerin piyasalarını sömürmek üzere savaşlara girişerek bir imparatorluk inşa etmesi, son yirmi yılın hakikatlerini görmezden gelmek anlamını taşıyor. İşgaller, bombardımanlar, yaptırımlar, darbeler ve yasadışı operasyonlar da dahil olmak üzere Amerika’nın yürüttüğü savaşlar, piyasaların genişlemesine, kaynakların daha fazla kontrol edilip sömürülmesine veya ucuz işgücünün kullanılmasına yol açmadı. Daha ziyade, Amerika’nın savaşlarıyla birlikte işletmeler yok oldu, ham maddelere erişim azaldı, üretken işçiler öldürüldü, yaralandı veya yerlerinden sürüldü, kar getiren yatırım alanları ve piyasalara, yaptırımlar yoluyla erişim kısıtlandı.

Diğer bir deyişle, Amerika’nın küresel askeri müdahaleleri ve savaşlar, diğer tüm önceki imparatorlukların yürüttüğünün tam aksi yönde gerçekleşti: Washington, ülkelerin ekonomisini canlandıracağı yerde, askeri olarak genişlemek amacıyla sömürdü ve tüketti.

Amerika’nın yürüttüğü küresel savaşların önceki imparatorluklardan farklılaşma şekli ve sebeplerini anlamamız için şunları incelememiz gerekiyor: (1) denizaşırı bölgelere yayılmanın gerisindeki güçler; (2) fethedilen topraklara eşlik eden siyasi kavramlar, burada daha önceden yaşayan halkların yer değiştirilmesi ve gücün ele geçirilmesi; ve (3) ele geçirilen devletlerin yeniden örgütlenip, uzun vadeli ve yeni sömürgeci ilişkileri sürdürmek üzere gerekli ekonomik ve sosyal yapıların tesis edilmesi.

İmparatorluk İnşası: Geçmiş

Avrupa kalıcı, kar getiren ve yaygın imparatorluklar inşa etti ve bu süreçte “ana ülkeyi” zenginleştirdi, yerel endüstriyi harekete geçirdi, işsizliği azalttı ve çalışan sınıfın ayrıcalıklı sektörlerine daha iyi ücretler verilmesi şeklinde refahı artırdı. Emperyal askeri seferlerin öncesinde, büyük ticari işletmeleri (örneğin İngiliz Doğu Hindistan Şirketi) bu ülkelere geldiler; ardından da büyük çaplı imalat, bankacılık ve ticari şirketler kurdular. Askeri işgaller ve siyasi gaspların amacı, Avrupa ve daha sonra Amerika ve Japonya’daki ekonomik rakiplerle rekabeti sürdürmek idi.

Askeri müdahalelerin hedefi; sömürgeleştirilmiş bölgelerdeki en yüksek kar getiren ekonomik kaynakları ve piyasalar üzerindeki denetimi tekelleştirmekti. Emperyal baskının hedefi ise, düşük ücretli bir işgücü yaratmak ve karların, borç ödemelerinin ve vergiler ile ihracat gelirlerinin imparatorluğa geri akmasını kolaylaştıran yerel işbirlikçileri ve müşteri-yöneticileri desteklemekti.

Emperyal savaşlar, “imparatorluk inşasının” sonu değil başlangıcıydı. Bu işgal savaşlarının ardından, daha önce mevcut olan elitler, imparatorluk yönetiminde bağımlı pozisyonlara tabi hale getirildi. Emperyal ekonomik şirketler ile daha önceden mevcut olan elitler arasında “gelirlerin paylaşımı”, “imparatorluk inşasının” önemli bir kısmını teşkil etmekteydi. Emperyal güçlerin amacı, mevcut dini, siyasi ve ekonomik elitleri “araçsallaştırmak” ve onları yeni imparatorluk-merkezli işbölümüne bağımlı hale getirmekti. Emperyal endüstriyel ihracatçılarla rekabet halinde olan yerel imalatçılar ve zirai üreticiler de dahil olmak üzere önceden mevcut olan ekonomik faaliyet yok edildi ve yerine uysal-yerel tüccarlar ve ithalatçılar (“kompadorlar”) getirildi.

Özet olarak, imparatorluk inşasının askeri boyutları, ana ülkedeki ekonomik çıkarlar doğrultusunda harekete geçirildi. İşgalin öncelikli amacı, yerel düzeyde işbirlikçi güçleri korumak ve her şeyden önemlisi, yerel kaynaklar ve işgücünün yaygın ve yoğun şekilde sömürülmesini genişletmek ile yerel piyasaları imparatorluk merkezinden gelen mallarla doldurmaktı.

Bugünkü “İmparatorluk İnşa Süreci”

Amerika’nın günümüzdeki askeri müdahaleleri ve işgallerinin sonuçları, geçmişteki emperyal güçlerden ciddi bir farklılık arz ediyor. Askeri saldırganlığın hedefleri, ideolojik ve siyasi kriterler temelinde belirlenmekteydi. Askeri eylem şimdi, “öncü” ekonomik girişimcilerin –örneğin İngiliz Doğu Hindistan Şirketi gibi- liderliğinde gerçekleşmiyor. Askeri eylem, geniş çaplı, uzun vadeli kapitalist şirketler eşliğinde de gerçekleşmiyor. İmparatorluğun büyük askeri üsler inşa eden çok-uluslu inşaat şirketleri, emperyal hazinenin başlıca yararlanıcılarından biri oluyor.

Amerika’nın günümüzdeki müdahalelerinin amacı, mevcut askeri ve sivil devlet aygıtının güvenliğini sağlayıp bunu ele geçirmek değil. İşgalciler, daha ziyade, işgal edilen devleti parçalara ayırmak, kadroları, profesyonelleri ve uzmanları her düzeyde yok etmek, dolayısıyla etnisiteler arası ve mezhepler arası savaşları gerçekleştirmeleri için en gerici etno-dini, dinsel, aşiret ve klan liderlerini bu alana sokmaktır. Bir diğer deyişle, kaos yaratmaktır. Naziler bile yayılmacılık dönemlerinde yerel işbirlikçi elitler üzerinden ülkeyi yönetmeyi tercih etmişler ve her düzeydeki yerleşik idari yapıları korumuşlardır.

Amerika’nın işgaliyle birlikte, tüm mevcut sosyo-ekonomik yapıların altı oyuldu; tüm verimli faaliyetler, liderlerin askeri önceliklerine tabi bırakıldı ve bu liderler de işgal edilen devleti sürekli olarak sakatlamak ve onun ileri düzeydeki ekonomik, idari, eğitimsel, kültürel ve sosyal sektörlerini bozmakla uğraştılar. Kısa vadede tüm bunlar askeri açıdan başarılı olsa da, orta ve uzun vadeli sonuçları, işlerlik göstermeyen devletler oldu ve imparatorluğun pazarlarının genişletilmesi gibi bir sonuç doğurmadı. Dolayısıyla şu anda Amerika’nın askeri üsleri, düşmanca ve büyük oranda işsiz halklar ve harap olmuş ekonomilere sahip, savaşan etnik-dini gruplardan oluşan bir denizle çevrili durumda.

Amerika’nın “dünya liderliği” iddialarının temel amacı, başarısız devlet imparatorluğu inşasıdır. Bununla birlikte, yeni bölgelere doğru genişlemek, askeri ve siyasi olarak müdahalede bulunmak ve yeni müşteri birimler yaratmak yönündeki dinamik de devam ediyor. Ve herşeyden önemlisi, bu yayılmacı dinamik, ülkedeki ekonomik çıkarları daha da zedeliyor ve bu durum teorik ve tarihsel olarak imparatorluğun temelini oluşturuyor. Biz, dolayısıyla, “imparatorluksuz bir emperyalizm”e sahibiz. Öyle bir vampir devlet ki bu, kırılgan durumda olanları avlıyor ve bu süreçte kendi kendisini yok ediyor.

İmparatorluk mu Vampir Devlet mi: Amerika’nın Küresel Savaşlarının Sonuçları

İmparatorluklar tarih boyunca siyasi gücü şiddetli bir şekilde ele geçirdiler ve hedef bölgelerdeki zenginleri ve hem maddi hem de insani kaynakları sömürdüler. Zaman içerisinde, “işler bir ilişkiyi” konsolide ettiler ve refahın ana ülkeye daha fazla akmasını ve sömürge ülkedeki emperyal işletmelerin daha yaygın bir şekilde var olmasını sağladılar. Amerika’nın halihazırda yürüttüğü askeri müdahaleler ise, kısa süre önce gerçekleşen her askeri fetih ve işgalin ardından tam tersi etki doğurdu.

Irak: Vampirlerin İstilası

Saddam Hüseyin’in yönetimi altında Irak Cumhuriyeti büyük bir petrol üreticisi ve Amerika’nın büyük petrol şirketleri için kar getiren bir ortak idi. ayrıca, Amerika’nın ihracatları için de kar getiren bir pazar işlevi görüyordu. İstikrarlı, birleşik bir seküler devlet idi. 1990’lı yıllardaki ilk Körfez Savaşları ise, Amerika’nın koruması altında kuzeyde minik bir Kürt devleti kurulmasına de fakto olarak yol açmak suretiyle ilk bölünme sürecini başlattı. Amerika, askeri güçlerini geri çekti, ancak ilk Körfez Savaşı’nın doğurduğu yıkımın ardından gelen ekonomik yeniden inşa sürecini sınırlandırmak üzere ağır ekonomik yaptırımlar dayattı. Amerika’nın öncülüğünde 2003 yılındaki geniş çaplı işgal ise, ülke ekonomisini yok etti, on binlerce deneyimli kamu çalışanının, öğretmenin ve polisin devlet aygıtından kopmasına yol açtı. Bu durum ise, sosyal çöküşü daha da artırdı ve milyonlarca Iraklının öldürülmesi, yaralanması veya yerlerinden edilmesine yol açan etnik-dini bir savaşı besledi. George W. Bush’un Bağdat’ın fethinin sonucu, “başarısız bir devlet” oldu. Amerikan petrol ve enerji şirketleri, milyarlarca dolar parayı ticaret ve yatırımda kaybettiler ve Amerikan ekonomisi resesyona sürüklendi.

Afganistan: Sonu Gelmeyen Savaşlar, Sonu Gelmeyen Kayıplar

Amerika’nın Afganistan savaşı ise, 1979 yılında İslamcı cihatçı-kökten dincilerin silahlandırılması, finanse edilmesi ve siyasi olarak desteklenmesiyle başladı. Bu kişiler, seküler, ulusal bir hükümeti yok etmeyi başardılar. 2001 yılı Ekim ayında Afganistan’ı işgal etme kararıyla birlikte Amerika, Güneybatı Asya’daki bir işgalci haline geldi. Bundan sonraki 13 yıl boyunca Amerika’nın Hamid Karzai’ye kurdurduğu kukla rejim ve “NATO koalisyonu”nun işgalci güçleri, Taliban`ı yenemediler. Milyarlarca dolar, ekonominin yok edilmesine ve Afganların büyük kısmının yoksulluğa sürüklenmesine yönelik olarak harcandı. Bu süreçte tek gelişen haşhaş ticareti oldu. Kukla rejime sadık bir ordu inşa etme çabası da başarısızlığa uğradı. Amerikan askeri güçlerinin 2014 yılından itibaren başlayan geri çekilme süreci ise, Amerika’nın Güneybatı Asya’daki “imparatorluk inşa sürecinin” başarısızlığa uğradığının bir sinyalidir.

Libya: Kar Getiren Ticaret Ortağından Başarısız Devlete

Cumhurbaşkanı Kaddafi yönetimi altındaki Libya, Amerika ve Avrupa’nın önde gelen ticari ortaklarından biri ve Afrika’da etkili bir güç haline geliyordu. Rejim, büyük uluslararası petrol şirketleriyle geniş kapsamlı ve uzun vadeli sözleşmeler imzalamıştı ve bunlar, istikrarlı ve seküler bir hükümetin desteği altındaydı. ABD ve AB ile ilişkileri de iyi seyretmekteydi. ABD, kapsamlı bir Amerikan-Avrupa füze ve bombardıman saldırısı yoluyla ve İslamcı teröristleri, aşiret milislerini silahlandırmak suretiyle bir “rejim değişikliği” dayatma yoluna gitti. Bu saldırılar sonucunda Cumhurbaşkanı Kaddafi ve ailesinin büyük kısmı (birçok torunu da dahil olmak üzere) öldürüldü ve seküler Libya hükümeti ve onun idari altyapısı yok edilmiş oldu. Ülke, aşiretler arası çatışmalar, siyasi dezentegrasyon ve ekonominin bozulmasıyla birlikte parçalandı. Petrol yatırımcıları ülkeden kaçtı. Bir milyonun üzerinde Libyalı ve göçmen işçi yer değiştirdi. Amerika ve Avrupa’nın “rejim değişimi sırasında ortak olan güçleri”, Trablus’taki büyükelçilik binalarını bile terk ettiler. Libya “parlamentosu” ise, bir gazino teknesinden, denizaşırı bölgelerden faaliyetlerini sürdürüyor. Bu yıkım sürecinin hiçbir unsuru, Cumhurbaşkanı Kaddafi yönetimi altında gerçekleşemezdi. Amerikan vampiri, yeni hedefi olan Libya’nın kanını emdi; ancak buradan kar getiren bir “imparatorluk” unsuru yaratamadı. Buranın petrol kaynaklarına sahip olamadı ve hatta petrol ihracatları da yok oldu. Kuzey Afrika’da bir tane bile emperyal askeri üssü garanti altına alamadı!

Suriye: İmparatorluk Değil Teröristler Adına Savaşlar

Washington ve onun AB’li müttefikleri, bir kukla rejim kurmak ve Şam’ı yeniden “imparatorluğa” dahil etmek umuduyla, Suriye’deki silahlı ayaklanmayı desteklediler. Paralı askerlerin saldırıları sonucunda yaklaşık 200.000 Suriyeli öldü, nüfusun %30’dan fazlası göç etti ve Suriye’nin petrol sahaları, Sünni aşırılık yanlısı ordu IŞİD’in eline geçti. IŞİD, Amerikan yanlısı paralı asker ordusunu kırıp geçti, dünyanın dört bir yanından binlerce teröristi saflarına çekip silahlandırdı. Komşu Irak’ın kuzey topraklarının üçte birini de işgal etti. Bu, Amerika’nın Irak devletini 2003 yılında kasten parçalama girişiminin nihai sonucuydu.

Amerika’nın stratejisi, bir kez daha, İslami aşırılık yanlılarını silahlandırmak, böylelikle seküler Beşar Esad rejimini devirip yerine ona daha bağımlı bir piyon geçirmek amacını taşıyordu. Ancak strateji, bumerang etkisiyle dönüp dolaşıp Washington’a saplandı. IŞİD, Irak’ın Bağdat’taki Maliki rejimine bağlı etkisiz ordusunu ve Irak Kürdistan’ında Amerika’nın çok bel bağladığı Peşmerge “savaşçılarını” yok etti. Washington’un Suriye’deki paralı asker savaşı, “imparatorluğun” sınırlarını genişletmedi. Tam tersine, mevcut emperyal ileri üslerin altını oydu.

Ukrayna’nın Güç Gaspı, Rus Yaptırımları ve İmparatorluk İnşa Süreci

SSCB’nin dağılmasının ardından, ABD ve AB, Baltıkları, Doğu Avrupa ve Balkanlar’daki eski komünist ülkeleri kendi radarına dahil etti. Ancak, bu durum, Rusya ile yapılan önemli anlaşmaların ihlali anlamına geliyordu. Çünkü birçok yeni-liberal rejim, NATO’ya dahil edildi ve NATO güçleri Rusya sınırına dayandı. Boris Yeltsin’in yolsuzluklara batmış rejimi sırasında, “Batı,” Rusya ekonomisini, yerel gangsterlerle (oligarklar) işbirliğinde bulunarak mutlak şekilde yağmaladı. Oligarklar, Amerikan veya İsrail vatandaşlığı alarak, refahlarını bir tür “geri dönüşüm” sürecine soktular. Vasal Yeltsin rejiminin yok olması ve Vladimir Putin döneminde Rusya’nın yeniden toparlanıp yükselişe geçmesi, Amerika ve Avrupa’nın “imparatorluğu” derinleştirmek ve yaygınlaştırmak üzere bir strateji formüle etmelerine yol açtı. Bunun için de Kafkaslarda ve Ukrayna’da güçlerini artırmaları gerekiyordu. 2012 yılında Osetya’daki Rus güçlerine saldırmak suretiyle Gürcistan’daki kukla rejim üzerinden güç ve toprak gaspı girişimi ise, net bir şekilde geri tepti. Bu, Kiev’deki darbe için bir ön prova idi. 2013 yılı sonu ve 2014 yılı başında, Amerika, seçilmiş hükümeti deviren şiddetli bir sağ eğilimli darbeyi finanse etti ve Kiev’de gücü ele geçirmek üzere NATO yanlısı bir yandaş hükümeti başa geçirdi.

Amerika yanlısı yeni rejim, kısa bir süre içerisinde özellikle de Ukrayna’nın güneydoğusunda yoğunlaşmış olan iki dilli vatandaşlar arasında NATO karşıtı tüm bağımsız, demokratik, federalist, iki dilli sesleri bertaraf etmeye yöneldi.

Darbe ve ardından yaşanan tasfiye süreci, güneydoğuda büyük bir silahlı ayaklanmayı provoke etti ve güneydoğu bölgesi, NATO’nun desteklediği neo-faşist silahlı kuvvetler ve oligarkların özel ordularının işgaline başarılı bir şekilde direndi. Kiev rejiminin Donbass bölgesindeki direniş savaşçılarını boyunduruk altına almadaki başarısızlığı, direnişi izole etmek, zayıflatmak ve altını oymak üzere tasarlanmış olan çok katmanlı Amerikan-AB müdahalesiyle sonuçlandı. İlk ve en önemlisi olarak, yüz binlerce Ukraynalı sivilin bombardımandan kaçmayı başardığı doğu cephesindeki sınırları kapatması için Rusya üzerinde baskı kurma girişiminde bulundular. İkinci olarak ise, ABD ve AB, Rusya üzerinde, güneydoğu bölgesinin demokratik ve federalist taleplerine siyasi destek vermekten vazgeçmesi için ekonomik yaptırımlar uyguladılar. Üçüncü olarak, Ukrayna çatışmasını, Rusya’nın sınırlarında büyük bir askeri yapılanma için bir bahane olarak kullanmaya çabaladılar; böylelikle NATO’nun füze alanlarını genişletip, bir kukla rejimi güçlendirmek veya gelecekte NATO’nun herhangi bir düşmana karşı desteklediği bir darbeye arka çıkmak anlamında yetenekli, elit askerlerden oluşan, hızlı müdahaleye dayanan bir askeri güç oluşturmak istediler.

Kiev rejimi ekonomik olarak iflas etmiştir. Güneydoğusundaki savaş, Ukrayna ekonomisini yerlebir etmiştir. Yüz binlerce yetenekli profesyonel, çalışan ve ailesi, Rusya’ya kaçmıştır. Kiev’in AB’ye dört elle sarılması ise, Rusya ile olan temel doğalgaz ve petrol anlaşmalarının bozulmasıyla sonuçlandı; Ukrayna’nın birkaç ay sonra kapıyı çalacak olan kış dönemindeki temel enerji ve ısınma kaynağına zarar verdi. Kiev, borçlarını ödeyemiyor ve temerrütle karşı karşıya. Kiev’de yeni faşistler ile yeni liberaller arasındaki rekabetler, rejimi daha da tüketecek.

Sonuç itibariyle, Ukrayna’da ABD ve AB’nin iktidarı ele geçirme süreci, etkin bir şekilde “imparatorluğun genişlemesine” yol açmadı. Daha ziyade, yükselen bir ekonominin topyekün imha olmasını hızlandırıp, Rusya ve Ukrayna ile mali, ticari ve yatırım ilişkilerinin sert bir şekilde tersine dönmesini hızlandırdı.

Rusya karşısında ortaya konan ekonomik yaptırımlar, AB’nin mevcut ekonomik krizini daha da tırmandırıyor. Rusya’ya karşı askeri çatışmanın savaşçı niteliği, AB üye ülkeleri arasındaki askeri harcamaları artıracak ve iş alanları yaratmak ile sosyal programlara aktarılan kıt ekonomik kaynakların yönünü daha da değiştirecek. AB’nin tarımsal ihracat pazarlarının yanı sıra Rusya ile milyarlarca dolarlık askeri-endüstriyel sözleşmelerinden ileri gelen kayıplar, kuşkusuz, bir ekonomik güç olarak “imparatorluğu” genişletmek yerine zayıflatıyor.

İran: 100 Milyar Dolarlık Cezalandırıcı Yaptırımlar, İmparatorlukları İnşa Etmiyor

Amerika-AB’nin İran üzerinde getirdiği yaptırımlar, çok yüksek siyasi, ekonomik ve siyasi bedeller getiriyor. “İmparatorluk”tan kastımız, çok-uluslu şirketlerin yaygınlaşması ve emperyal merkez içindeki stratejik ekonomik sektörler için istikrarlı, ucuz enerjinin güvence altına alınması için petrol ve doğalgaz kaynaklarına erişimin artırılması ise, tüm bunlar imparatorluğu güçlendirmiyor.

İran’daki ekonomik savaş, Amerika’nın müttefiklerinin emri üzerine gerçekleşti. Bunlar arasında, Körfez monarşileri ve özellikle İsrail bulunuyordu. Amerikan “imparatorluğu”nun ardında kararsız “müttefikler” de var; bunlar zamanında hakarete uğramış hükümdarlar ve emperyal merkezden zorla haraç alabilen ırkçı bir rejim!

Afganistan’da, Irak’ta ve diğer yerlerde, İran, Amerika’nın küresel çıkarıyla güç paylaşım anlaşmalarında işbirliğinde bulunma isteğini sergiledi. Bununla birlikte, İran bölgesel bir güç ve Amerika’ya tabi olmayacak. Yaptırımlar politikası, İran’daki kitleler nezdinde bir ayaklanmayı tetiklemedi, bir rejim değişikliğini de. Yaptırımlar, İran’ı kolay bir askeri tehdit haline getirecek düzeyde de zayıflatmadı. Yaptırımlar İran ekonomisini zayıflatırken, aynı zamanda herhangi bir uzun vadeli imparatorluk inşa stratejisine karşı harekete geçtiler; çünkü İran, Amerika’nın rakipleri olan Rusya ve Çin ile ekonomik ve diplomatik bağlarını güçlendirdi.

SONUÇ

Bu kısa araştırmanın da dikkat çektiği gibi, ABD-AB savaşları, tarihsel veya konvansiyonel anlamda imparatorluk inşasının araçları olmadı. Daha ziyade, imparatorluğun bazı rakiplerini yok etti. Ancak bunlar Pirus Zaferleri idi. Hedefteki bir rejimin devrilmesinin yanı sıra, devletin sistematik olarak bölünmesi, güçlü kaotik güçleri ortaya çıkardı ve bunlar, toplumları denetleyebilen ve ekonomik sömürü yoluyla emperyalist zenginleşme olanaklarını güvence altına alan yeni sömürgeci, istikrarlı rejimler yaratma yönündeki herhangi bir olasılığı mahkum etti.

Amerika’nın denizaşırı savaşları, askeri anlamda ileri karakol üslerini ve umutsuz durumdaki düşman ülkelerin denizlerinde yabancı adaları güvence altına aldı. Emperyal savaşlar, sürekli olarak yeraltında direniş hareketlerini, etnik sivil savaşları ve şiddet içeren terörist örgütlerin emperyal merkez üzerinde “misilleme” tehditlerini provoke etti.

ABD ve AB’nin eski komünist ülkeleri kolay bir şekilde ilhak etmeleri ve bunu genellikle devletin yönettiği seçim sandıkları veya “renkli devrimler” yoluyla yapmaları, ulusal refahın ve vasıflı işgücünün yok olmasına yol açtı. Bununla birlikte, Avro-Amerikan imparatorlukların Orta Doğu, Güney Asya, Kuzey Afrika ve Kafkasları işgal etmek ve yönetmek üzere yürüttüğü kanlı kampanyalar, kabus gibi türeyen “başarısız devletler” doğurdu ve bunlar sürekli olarak imparatorluk kasalarını sömürdüler ve daimi bir işgal ve savaş haline yol açtılar.

Doğru Avrupa’daki uydu devletlerin yolsuzluklara bulaşmış elitleriyle birlikte kansız bir şekilde ele geçirilmesi sona erdi. 21.yüzyılın askeri stratejilere olan bağımlılığı, 19 ve 20.yüzyıllarda başarılı bir şekilde yürütülen çok-katmanlı sömürgecilik yayılmalarıyla tezatlık oluşturuyor; keza o dönemde ekonomik penetrasyon ve geniş çaplı ekonomik kalkınma, askeri müdahale ve siyasi değişim eşliğinde olmuştu. Bugün ise emperyal savaşlar, ekonomik bir çöküşe ve sefalete yol açıyor ülke ekonomilerinde...

Halihazırda Ukrayna’ya doğru olan ABD/AB askeri yayılması, Rusya’nın çevrelenmesi, NATO füzeleri, büyük bir nükleer gücün kalbini ele geçirmeyi hedefledi ve ekonomik yaptırımlar küresel bir nükleer savaşa yol açabilir; bu da militarist imparatorluk inşasına ve insanlığın geri kalanına bir nokta koyabilir. 

Kaynak: http://www.globalresearch.ca/the-us-and-global-wars-empire-or-vampire/5400953



Türkiye'nin kalkınma hamleleri yeni müfredatta

Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB) kamuoyunun görüşüne sunulan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında hazırlanan yeni müfredat taslağındaki çeşitli derslerde, Türkiye'nin kalkınma projelerine dair içeriklere de yer verildi.

Teknoloji

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

Yapay zeka teknolojisi finans sektörünün geleceğini belirlerken yasal düzenlemelerden hayata geçen uygulamalara kadar çok sayıda yenilik hem sektöre hem de son kullanıcıya fayda sağlıyor.

Teknoloji

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

E-ticaret platformlarında etkin şekilde kullanılan ve geçen yıl 5,39 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşan yapay zeka tabanlı chatbotlar, 7 gün 24 saat e-ticaret kullanıcılarının sorularını yanıtladı.

Teknoloji

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Tüm gözler Kahire'de... Hamas'tan 'İsrail' açıklaması: Ciddi bir anlaşmazlık yok

İsrail basını 'kâbus senaryosu'nu yazdı: Netanyahu için tutuklama emri çıkarılacak! IDF kanlı plana onay verdi

Zelenski dünyaya duyurdu: En az 7 Patriot sistemine ihtiyacımız var

İsrail'den Lübnan'a hava saldırısı! Cemaat el-İslami lideri Musab Halaf öldürüldü

İsrail, Gazze'deki savaşı sürdürme planlarını onayladı

Irak, 30 yıl aradan sonra Türkiye sınırında üs kurdu

Türk SİHA'ları Yunanistan'ı masrafa soktu: Milyarlık programa onay verdiler

Türkiye'nin kalkınma hamleleri yeni müfredatta

AVRASYA BİR VAKFI BİLİM TEKNOLOJİ DERNEĞİ KONFERANSI (27 NİSAN 2024)

Üst düzey isim İstanbul'da dünyaya duyurdu! Hamas'tan İsrail'e tarihi çağrı

İlham Aliyev: Fransa, Hindistan ve Yunanistan, Ermenistan'ı silahlandırıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile ticaret tartışmalarına noktayı koydu: O iş bitti

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna'yı kapsayan 95 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı

İsrail'in "konforlu mağduriyeti"

Meteoroloji'den 44 ile toz taşınımı uyarısı! Göz gözü görmeyecek

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Türkiye fırtınaya teslim! Çatılar uçtu, minareler devrildi

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

Yükleniyor