AB`nin kalkınma yardımı açmazı

AB`nin kalkınma yardımı açmazı

Dünyada başka hiçbir ülke ya da devletler topluluğu Avrupa Birliği (AB) kadar kalkınma yardımı yapmıyor. Avrupa Parlamentosu seçim kampanyalarında bu konunun hemen hiç rol oynamaması dikkat çekiyor. Ekonomik kriz içindeki Avrupa kamuoyunda

Türkiye`nin milli gelirine oranla gelişmekte olan ülkelere yaptığı yardımlarda ABD ve Almanya gibi gelişmiş ülkeleri geride bıraktığı görülüyor...


Mathias Bölinger

Avrupa Parlamentosu kalkınma komisyonu üyesi Sosyal Demokrat Norbert Neuser, kalkınma politikasının seçmenin tercihinde rol oynamadığını söylüyor. Oysa Avrupa, Afrika ülkeleriyle işbirliğinde önemli mesafe kat etmiş ve bin yıl hedeflerinde ölçülebilir başarı kazanılmıştı. AB ülkeleri kalkınma politikasını aralarında daha iyi koordine ediyor ve iklimin korunmasında da kalkınma halindeki ülkelere yol gösterici olabiliyor.

AB`nin öncelikleri

AB`nin kalkınma yardımları politikasını iyi devlet yönetimi ile beşeri ve ekonomik gelişme ilkeleri belirliyor. Tabii aynı zamanda doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve açlıkla mücadele de öncelik verilen konular arasında yer alıyor.

Göçün önlenmesi için yapılan yatırımlar da, Komisyon teslim etmese de AB`nin dolaylı kalkınma yardımı hedeflerinden sayılabilir. Kalkınma ve fakirlikle mücadele Avrupa`nın da lehine. Aksi takdirde fakirlerin Avrupa`ya akın etmesi önlenemeyecek.

Küresel kalkınma yardımlarının yarıdan fazlasını yapan AB`nin dış, tarım ve ticaret politikaları ise yardım hedeflerine ters düşüyor. Alman sivil kalkınma politikası kuruluşları birliği yönetim kurulu üyesi Christa Randzzio-Plath, 'AB`nin bir yandan açlık ve fakirliği yenmek için elinden geleni yaptığını, diğer yandan ise gıda maddesi ihraç ederek kendi gayretlerini boşa çıkardığını' söylüyor.

Bayan Randzio Plath, pazarlarının ucuz Avrupa ürünleriyle dolup taşmasının Afrikalı küçük üreticiye hiçbir faydasının olamayacağını belirtiyor.

`Anlaşmalar çıkarcılık temeline dayandırıldı`

Avrupa Parlamentosu üyesi Norbert Neuser de AB`nin Üçüncü Dünya ülkeleriyle yaptığı ticaret anlaşmalarının çıkarcılık temeline dayandırıldığını belirtiyor: 'Avrupa Birliği`nin hazırlamakta olduğu ticaret anlaşmaları oldukça problemli. Kalkınma halindeki ülkelere adil davranılmadığı için bu anlaşmaların ayrıntılarıyla ele alınması gerekir.'

Ortaklık anlaşmaları kalkınma halindeki ülkelerin pazarlarını Avrupa mallarına ve Avrupa hizmetler sektörüne açmasını öngörüyor.

Norbert Neuser kalkınma halindeki elit tabakanın başarısızlığın ise AB`ye mal edilemeyeceğini söylüyor: 'Nijerya`yı örnek verebiliriz. Petrol zengini bir ülke ama bu zenginliğin kaymağını küçük bir zümre yiyor. Katlanılabilecek bir durum değil. Petrolü işleten ve Karun gibi zengin olan patronlar sorumluluğa ortak edilmeli.'

Kalkınma yardımları ve dış politika

Soğuk Savaş döneminde kalkınma yardımları ideolojik mücadelenin parçasıydı. Peki gelişmekte olan ülkeler bugün kalkınma yardımları ile neyi amaçlıyor? Sivil toplum örgütleri ne düşünüyor?

Almanya, 1961 yılında önemli bir adım atarak Batının ilk Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı’nı kurdu ve Almanya’nın bu adımını diğer ülkeler de izledi. Sömürge döneminin sona ermesiyle birlikte, bir gecede, yeniden yapılanması gereken onlarca ülke bağımsızlığını ilan etmişti. Bu ülkelere destek verilmesi gerekiyordu. Ancak kısa bir süre sonra bazı kesimler, “Paralarımızı çarçur ediyorlar” sözleriyle kalkınma politikalarını eleştirmeye başladı. Bu görüşe karşı çıkanlar da kalkınma yardımları ile dış politikada milli çıkarların gözetildiğini düşündü.

Kalkınma yardımlarında izlenen stratejinin, dış politika çıkarlarıyla doğrudan ilintili olduğu eskilere dayanan, bilinen bir görüş. Avrupa’nın Afrika ve Asya’daki sömürgelerinin bağımsızlıklarını elde etmelerinin ardından, ABD ve dönemin Sovyetler Birliği, 20’inci yüzyılın ikinci yarısından itibaren kalkınma yardımlarıyla yeni devletleri kendilerine bağlamaya çalışıyordu. Bu yolla iki süper güç, Soğuk Savaşı dünyanın ücra köşelerine taşıdı.

Fransa gibi diğer Batı ülkeleri ise kötü üne sahip diktatörlere verilen büyük miktarlardaki mali yardımlarla eski sömürgelerinin sadakatini güvence altına almaya çalışmakla adından söz ettirdi.

Almanya’da yetkililer, kalkınma yardımlarının dış politikanın unsurlarından olduğunu açıkça ifade ediyor. Almanya`da kalkınma yardımları organizasyonu GTZ`nin başkanı Bernd Eisenblätter de bu kişilerden biri. Eisenblätter, kurumunu güvenlik politikalarının bir parçası olarak gördüğünü söylüyor:

“Sadece Afganistan, Sudan ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ni düşünmek yeterli... Çok sorun var ve salt klasik güvenlik politikalarıyla bu sorunlarla mücadele edilemez. Öncelikle sorunlara yol açan nedenler, kalkınma alanında kalıcı işbirliğiyle bertaraf edilmeli.”

Güvenlik ve kalkınma

2001 yılındaki 11 Eylül saldırıları, Batı`ya yönelik tehdidin artık sadece güçlenmekte olan rakip devletlerden değil, zayıf ve çökmekte olan ülkelerden de geldiğini gösterdi. Ve Afganistan sadece askeri bir hedef değil, aynı zamanda Batı`dan gelen kalkınma yardımlarının en önemli alıcısı konumuna dönüştü. Ayrıca kalkınma yardımlarıyla dış ve güvenlik politikaları arasındaki yeni işbirliğinin deney sahası haline de geldi.

Kalkınma örgütleri, askerler ve polisler, Afganistan’da yeniden yapılanmada görev alan ve PRT olarak adlandırılan bölgesel kalkınma ekipleri içinde birlikte çalışıyor. Batılı devletler, bu işbirliğine hükümet dışı örgütleri de dâhil etmek istiyor. Ancak kalkınma alanında çalışan Alman sivil toplum örgütlerinden VENRO çalışanı Jürgen Lierser, buna direndiklerini söylüyor:

“Yardım kuruluşları olarak son yıllarda bizim de karşı karşıya kaldığımız güvenlik sorunları, sivil çalışmalarla askeri görevlerin iç içe geçmesinden de kaynaklanıyor. Bu, Afganistan’daki direnişçilerin işgalci güç olarak saldırdıkları askeri birliklerle, işgalcilerle işbirliği yaptıklarını düşündükleri yardım kuruluşları arasında ayırım gözetmemesine yol açtı.”

Afrika`ya özel ilgi

Alman kalkınma yardımlarının büyük bölümü ise geleneksel olarak Afrika’ya akıyor. Bununla birlikte Alman Bilim ve Politika Derneği’nden Dennis Tull, kıtada Almanya’nın çıkarlarının çok da göze çarpmadığına dikkat çekiyor: “Almanya’nın son on yıldaki Afrika politikasının kalkınma politikalarıyla sınırlı olduğunu söylemek yerinde olur.”

Bu arada Afrika kıtasında birçok değişiklik meydana geldi. Son yıllarda bazı ülkelerde ekonomik büyüme yaşanmaya başlandı. Çin’den sonra Hindistan da Afrika pazarında yeni rakip güç olarak ortaya çıktı. Almanya’nın Afrika politikasını etkileyen bir diğer gelişme de kıtada artan istikrarsızlık ve siyasi gerilimler. Alman uzman Tull, bu nedenle son yıllarda Afrika politikasına daha geniş bir perspektiften bakıldığını, henüz yolun başında olmakla birlikte bakış açısında değişimin başladığına dikkat çekiyor.

Kalkınmada yeni strateji

2030 yılına kadar dünyada açlık ve aşırı yoksulluğu sona erdirmeyi hedefleyen BM, sürdürülebilir kalkınma için yeni bir stratejiye bel bağlıyor.

BM, 2030 yılına kadar dünyada açlık ve aşırı yoksulluğu sona erdirmeyi hedefliyor. ‘2015 sonrası gündemi’ adı verilen hedefler, kalkınma için küresel ortaklık düşüncesi üzerine kurulu. Buna göre ekonomik ve sosyal kalkınmanın çevre ve doğa ile uyum içinde ve sürdürülebilir olması gerekiyor. Bu kalkınma modelinin uzun vadede barış ve güvenliği güvenceye alması hedefleniyor.

BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon`un 2015 sonrası kalkınma planlamasındaki özel danışmanı Amina Muhammed yeni kalkınma konseptini şöyle açıklıyor: “Kalkınma konusundaki yeni paradigma değişimine ayak uydurmak öncelik taşıyor. Artık kuzey ve güney arasındaki eski ilişki modeli ya da sadece dar kapsamda yoksulluğa odaklanma söz konusu değil. Artık küresel bir gündemden, yoksulluğu sona erdirmede yeni yollar açacak sürdürülebilir kalkınmadan söz ediyoruz.”

Sosyal eşitlik

Gerek sanayi ülkeleri ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki, gerekse ülkelerin kendi içindeki sosyal eşitsizliklerin sona erdirilmesi, yeni stratejide kilit önem taşıyor. BM’nin bu amaç doğrultusunda hazırladığı hedefler kataloğunun 2015 yılı eylül ayında oylanması planlanıyor. Tüm siyasî kararların sürdürülebilirlik ilkesi uyarınca alınması ve ekonomik büyümenin istihdamda artış şartına bağlanması hedefleniyor. Sürdürülebilir kalkınma hedefleri üzerinde çalışan uluslararası çalışma grubu, elde ettiği sonuçları bu yıl eylül ayında açıklayacak.

Bolivya Planlama ve Kalkınma Bakanı Viviana Caro, bu çalışmalarda milenyum hedeflerindeki eksikliklerin de giderilmesi gerektiği görüşünde: “Kuzey ülkelerinin kalkınma konsepti sürdürülebilirlik ile kalkınmanın doğal kaynaklar ve çevreyle uyumlu olması düşüncesini ihmal ediyor. Tek konu, ekonomik göstergeler… İklim koruma konusunda sanayi ülkeleri kalkınmakta olan ülkelere borçlu. Bu konuda sadece ilkelerin tanımlanması değil, BM tarafından denetlenebilecek açık kurallar getirilmesi gerekiyor.”

Latin ülkelerin girişimi

Kalkınmakta olan, kalkınmanın eşiğindeki ve sanayileşmiş ülkeler için aynı şekilde geçerli olan sürdürülebilir küresel kalkınma hedefleri talebi, iki yıl önce Rio zirvesinde Kolombiya ve Guatemala gibi Latin Amerika ülkelerinden gelmiş, Ekvador ve Bolivya da bu girişimi desteklemişti. Bu ülkeler, iyi bir yaşamın sadece ekonomik refah anlamına gelmediğini, kültürel ve sosyal değerlerin korunması ve doğaya saygının da önemli rol oynaması gerektiği görüşünde.

BM Ekonomi ve Sosyal Konseyi ECOSOC’un başkanı Avusturyalı diplomat Martin Sajdik, yeni kalkınma stratejisi ve dünyadaki kuzey-güney ayrımına son verilmesi hedefi doğrultusunda kalkınmanın eşiğindeki ve kalkınmakta olan ülkelere de daha fazla görev düşeceğine dikkat çekiyor.

Sajdik, “O zaman kalkınma politikaları için para hep gelişmiş ülke bütçelerinden gelmeyecek. Gelişmiş ülkeler paranın gelişmekte olan ülkelerden çıkmamasına yardım edebilir… Bu ülkelerden yasadışı para transferleri konusunda da aynayı yüzümüze tutmamız gerekiyor. Ülke içinde yaratılmış paranın o ülkeye yarar sağlaması gerekiyor. Bu ülkelerin elitleri paralarını yurtdışındaki güvenli malî limanlara çıkaramamalı” diyor.

`Türkiye daha yardımsever`

Türkiye, 2013`te milli gelire oranla gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlarda Almanya, Japonya ve ABD gibi gelişmiş ülkeleri geride bıraktı.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Kalkınma Yardımları Komitesi`nin geçtiğimiz Nisan sonunda açıkladığı rakamlara göre, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlar 2013`te 134 milyar 800 milyon dolara ulaşarak yeni bir rekor kırdı. 2011 ve 2012`de gelişmiş ülkelerde devam eden kemer sıkma politikaları bu ülkelere yapılan yardımların gerilemesine neden olmuştu. Ancak 2013`te bu yardımlar açısından tekrar çıkış yaşandı.

Gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlarla ilgili Birleşmiş Milletler`in (BM) belirlediği bir hedef seviye bulunuyor. Buna göre, ülkelerin gelirlerinin yüzde 0,7`sinin gelişmekte olan ülkelere yardım olarak aktarılması öngörülüyor. 2013 yılı için bu seviyeyi yakalayan farklı ülke hikayeleri olduğu gibi, seviyeden uzaklaşan zengin ülkeler de dikkat çekti. Örneğin Hollanda 1974 yılından bu yana ilk defa gelişmekte olan ülkelere yaptığı yardımlar açısından yüzde 0,7`lik BM hedefinin gerisinde kaldı. Bununla birlikte İngiltere ilk defa bu ülkelere yapılan yardımlar açısından bu hedefi yakalamış oldu.

Mısır`a yardım sıralamayı değiştirdi

Milli gelirine oranla 2013`te en çok yardım yapan ülkelerin başında Birleşik Arap Emirlikleri geliyor. Ülke, 2013 yılı tahmini rakamlarına göre, gelişmekte olan ülkelere 5 milyar 100 milyon dolar yardımda bulundu. Bu yardım rakamıyla ülke milli gelirinin yüzde 1,25`lik bir kısmını yardımlara ayırmış oldu. Birleşik Arap Emirlikleri`nin bu yardım performansının arkasında Mısır`a yaptığı yardımların büyük payı bulunuyor. Birleşik Arap Emirlikleri`nin Mısır`a toplamda 3 milyar dolarlık yardımı 2013 Temmuz`unda yapılan askeri darbe sonrası gerçekleşti.

2013`te BM`nin yardım hedefinin altında kalan ülkeler arasında ise dünyanın büyük ekonomilerinin olması dikkat çekiyor. Geçen yıl hacim olarak en çok yardımı ABD yaptı. Ülke, gelişmekte olan ülkelere 31 milyar 500 milyon dolar yardım yaptı. Fakat bu yardım hacmi, milli gelirine oranla yüzde 0,2 seviyesinde kaldı. Benzer şekilde Almanya`nın da 2013`te 14 milyar 100 milyon dolar yardım yapmasına rağmen, yardımlarının milli gelire oranının yüzde 0,4`ler seviyesinde kaldığı görülüyor.

Türkiye gelişmiş ülkeleri geride bıraktı

Türkiye`nin milli gelirine oranla gelişmekte olan ülkelere yaptığı yardımlarda ABD ve Almanya gibi gelişmiş ülkeleri geride bıraktığı görülüyor. OECD rakamlarına göre, Türkiye 2013 yılında 3 milyar 300 milyon dolarlık yardım yaptı. Türkiye, milli gelirinin yaklaşık olarak yüzde 0,5`ini gelişmekte olan ülkelere yardım olarak aktardı. Türkiye bu oranla ABD, Japonya, Avustralya ve Rusya gibi kendisinden daha büyük ekonomiye sahip ülkeleri de geride bırakmış görülüyor.

2002`de 85 milyon dolarlık yardım yapan ülkenin 11 yıllık süreçte 3 milyar 300 milyon dolarlık yardım rakamına ulaşmasında iki unsurun etkili olduğu görülüyor. Bunlardan ilki Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı`nın (TİKA) Türkiye`nin dış politikası gereğince faaliyetlerinin ve kullandığı bütçeleri genişletilmesi oldu.

Merkezi bütçe rakamlarına göre, 2013`te TİKA`nın personel ve diğer giderlerine ayrılan bütçe 2012 yılına göre yüzde 15 artarak 100 milyon TL seviyesine yükseldi. TİKA`nın yaklaşık 110 ülkede faaliyetleri bulunuyor. Bunun yanında Türkiye`nin bölgesinde yaşanan çatışma ortamı da yardım rakamlarına etki etti. Ekonomi Bakanlığı rakamlarına göre, 2012 yılında Türkiye, Suriye`ye 4 milyon dolarlık insani yardım malzemesi gönderirken, 2013`te bu rakam 124 milyon dolar oldu.

Türkiye`nin yardımları nereye gidiyor?

Türkiye’nin, gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlarda Almanya, Japonya ve Amerika’yı geride bırakmasında Türkiye İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TİKA) temel rol oynadı.

1992’de kurulan ve dünya genelinde 35 ofisle çalışan TİKA ofislerinin sayısının bu yıl içinde 40 çıkarılması planlanıyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) açıkladığı rakamlara göre gelişmekte olan ülkelere yardımlar 2013’te 134 milyar 800 milyon dolara ulaştı. 3 milyar 300 milyon dolarlık yardım miktarıyla Almanya, Japonya ve Amerika’yı geride bırakan Türkiye’nin bu başarısının arkasında TİKA var. Türk hükümeti, Başbakanlık’a bağlı olarak çalışan ve 1992’den beri 5 kıtada faaliyet gösteren TİKA aracılığıyla yapılan yardımları daha da artırmak istiyor.

Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in “TİKA aracılığıyla yapılan kalkınma yardımları herhangi bir emperyalist düşünce ile yapılmıyor” şeklindeki son açıklaması da hükümet-cemaat gerilimi yüzünden TİKA’nın faaliyetlerinde geriye gidiş olacağına ilişkin değerlendirmeleri hükümetin ciddiye almadığını da ortaya koydu.

En çok yardım Suriye’ye

Peki Türkiye’nin OECD ülkeleri içinde gelişmekte olan ülkelere yapılan kalkınma yardımlarında birinci sıraya yükselmesinde temel rol oynayan TİKA, nerelere yardım yapıyor?

TİKA’nın son verilerine göre kalkınma yardımlarının yüzde 46.6’sı Ortadoğu’ya, yüzde 31’i Afrika’ya, yüzde 18’i güney ve orta Asya’ya ve yüzde 3’ü Balkanlar ile Doğu Avrupa ülkelerine yapıldı. TİKA, 2012’de rekor bir artışla 185 milyon dolar yardımda bulundu. Türkiye’nin resmi kalkınma yardımlarından en çok yararlanan ülkeler sırasıyla Suriye, Mısır, Afganistan, Kırgızistan, Somali, Sudan, Tunus, Filistin, Kazakistan ve Bosna Hersek oldu. Özel sektörün yaptığı yardımların miktarı da 735 milyon doları geçti.

TİKA bütçesi genişliyor

TİKA’nın hazırladığı son yardım raporuna göre Türkiye’nin 2012’de yaptığı kalkınma yardımlarının toplamı 3 milyar 436 milyon dolara ulaştı. Raporda “Türkiye’nin toplam kalkınma yardımları 2005’te 1 milyar 51 milyon dolar iken, 2012’de 3 milyar 436 milyon dolara yükselmiş ve 8 yılda 3.3 kat artmıştır” ifadelerine yer verildi.

Hükümet, TİKA bütçesini bu yıl daha da genişletmeyi ve TİKA’nın faaliyet alanı ile işbirliği yaptığı kurumların sayısını artırmayı hedefliyor. Çünkü Türkiye, bu yardımlarla OECD ülkeleri içinde gelişmekte olan ülkelere yapılan yardımlarını en çok artıran ülke gösteriliyor. 30 ülkede 35 program koordinasyon ofisi ile beş kıtada çalışmalar yapan TİKA’nın faaliyetleri Moğolistan’dan Senegal`e; Özbekistan’dan Yemen’e, Şili’den Moldova’ya kadar uzanıyor.

BM, Türkiye`yi örnek gösteriyor

Türkiye’nin yaptığı kalkınma yardımlarını örnek gösterirken de genellikle TİKA’yı işaret eden BM yetkilileri Türkiye`nin çalıştığı ülkelerde barış dilini iyi kullandığını belirtiyor. TİKA; Sudan’da katarak ameliyatı yapıyor, Haiti’de depremzedelerinin yardımına koşuyor, Kırgızistan’da okul inşa ediyor, Afganistan’da anne-çocuk sağlığını korumak için çalışıyor.

Projelerin bir bölümü eğitim, sağlık, restorasyon, su ve sanitasyon projeleri, e-devlet projeleri, kurumsallaşma alanında yapılan çalışmalar, tarımsal kalkınma, yoksullukla mücadele, kadın istihdamının arttırılması başlıklarından oluşuyor. Bir diğer bölümü ise sulama, sağlık ve ulaştırma projeleri gibi altyapı projelerine mali kaynak sağlanması, okul ve hastane yapımı ile kültürel miras olarak tanımlanan mimari yapıların restorasyonunu kapsıyor.

Başka kuruluşlar da var

Türkiye’nin gelişmekte olan ülkelerine yardımlarını artırmasında Kızılay, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Yurtdışı Türkler Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın da payları bulunuyor. Türk hükümeti, bu kuruluşların da bütçelerini artıracak.



Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

Yapay zeka teknolojisi finans sektörünün geleceğini belirlerken yasal düzenlemelerden hayata geçen uygulamalara kadar çok sayıda yenilik hem sektöre hem de son kullanıcıya fayda sağlıyor.

Teknoloji

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

E-ticaret platformlarında etkin şekilde kullanılan ve geçen yıl 5,39 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşan yapay zeka tabanlı chatbotlar, 7 gün 24 saat e-ticaret kullanıcılarının sorularını yanıtladı.

Teknoloji

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

AVRASYA BİR VAKFI BİLİM TEKNOLOJİ DERNEĞİ KONFERANSI (27 NİSAN 2024)

Üst düzey isim İstanbul'da dünyaya duyurdu! Hamas'tan İsrail'e tarihi çağrı

İlham Aliyev: Fransa, Hindistan ve Yunanistan, Ermenistan'ı silahlandırıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile ticaret tartışmalarına noktayı koydu: O iş bitti

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna'yı kapsayan 95 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı

İsrail'in "konforlu mağduriyeti"

Meteoroloji'den 44 ile toz taşınımı uyarısı! Göz gözü görmeyecek

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Türkiye fırtınaya teslim! Çatılar uçtu, minareler devrildi

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Vücutta kolay morarma o hastalığın habercisi olabilir!

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkacak (Bu hafta hava nasıl olacak?)

TBMM açılıyor: Gündemde kripto para düzenlemesi var

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Yükleniyor