Asimetrik Yollarla Devletlerin İçeriden İşgali

Asimetrik Yollarla Devletlerin İçeriden İşgali

'AKP iktidarı şimdi Cemaat desteğinden mahrum bırakıldı. Yetmedi, hatta Cemaat, AKP’ nin aleyhine döndürüldü. Cemaatin tavrını konuşmaktan ziyade, niçin AKP iktidarının Cemaat desteğinden mahrum bırakılmasının kararlaştırıldığı

ASAM

Avrasya Bir/ASAM`da bu cumartesi 'Asimetrik Yollarla Devletlerin İçeriden İşgali 'ele alındı. Konferansın konuşmacısı Doç. Dr. Byron Matarangas, Oturum Başkanı ise Prof. Dr. Ömer Aksu`ydu.

Matarangas`ın konferansta yaptığı konuşmanın metni şöyle:

'Son dönemde Türkiye gündeminde, AKP Hükümeti ve özellikle sayın Başbakan aleyhine yaratılmış hava veya yaratılması amaçlanan havanın sebepleri kapsamında, AKP- Fethullah Gülen Cemaati’nin ilişkileri ve söz konusu olumsuz ortamın yaratılmasında Cemaat’in rolü veya katkısının konuşulmasının gayet doğal olduğu kanaatindeyim.

Fransız siyaset bilim adamlarının söyleyişine göre 'Siyaset, hükümet etmenin sanatıdır' (La politique, c’est l’art de gouverner).

Siyaset hayatında sırf menfaat mevcut olduğu ve siyasi iktidarın, mevcut menfaatlerin oluşturduğu gruplaşmaların ilişkilerini ayarlayarak, düzenleyici görevi üstlenmiş olduğu anlaşılırsa, bir ülkenin günlük siyasi yaşamında veya uluslararası siyasi ortamda vukubulan çatışmaları, gerginlikleri, gerilimleri, mevcut ittifakların bozması ve yeni, bazen beklenmeyen ittifakların kurulmasının özü doğru algılanabilir.

Zira siyasi iktidarın düzenleyici süreci esnasında muhtelif menfaat sahipleri, amaçlarına varmak suretiyle, kullanabildikleri her tür veriyi, üstünlükleri bile eksiklik veya kusura dönüştürerek, rakiplerinin aleyhine tüketiyorlar.

Esas ahlaki değerleri ve kaideleri aşabilen bu faaliyet, başlıca iki (2) yoldan yürütülüyor.

Biri, hedef alınan kişiye doğrudan saldırmaktır. İkincisi ise, hedef alınan zatı, üstüne durduğu tabandan düşürterek, onu boşlukta bırakmaktır. Aynen halkasının kırılmasından dolayı, açan zincir gibi.

Siyaset alanında dikkate alınması gereken bir güce sahip olan, ama çeşitli sebeplerden dolayı sevilmeyen veya belli bir sürenin ardından artık hazmedilmeyen, hükümet eden veya iktidara gelme ihtimali olan zatın zayıflatmasını, yıpratılmasını ve çökmesini hedefleyen en müsait yöntem, saldırı eylemi değildir. Güçten düşürülmesini amaçlayan saldırı, hedef alınan iktidar sahibinin etrafına kitle toplayarak siyasi, milli veya toplumsal kenetlenmeye yol açar.

Örneğin,1952 darbesini gerçekleştiren Hür Subaylar Örgütü’nün ruhu, daha sonra Mısır Başbakanı ve Cumhurbaşkanı olan Cemal Abdül Nasırdır (1918-1970). Briyanya Krallığı`nın Dışişleri Bakanı ve sonraki Başbakanı Sir Anthony Eden, Mısır Krallığını devirmeye cüret eden 30 yaşındaki Mısır ordusu albayından nefret eder, onu kendisinin ve İngiliz hükümetinin muhatabı almaya tahammül edemezdi.

Eden’in tavsiyesi üzerine ABD de, Nasır’ın, İsrail’e karşı durabilmek için acilen muhtaç olduğu askeri ve ekonomik desteği reddederek, genç darbeci Mısır subayının yüzüne Washington kapısını kapatmış oldu. İlaveten, Süveyş Kanalı`nın millileştirmesini mazeret göstererek, İngiltere, Fransa ve İsrail ile ittifak kurarak, Ekim 1956’ da Mısır’a saldırdı.

Mısır alçaltıcı bir yenilgiye uğrattırıldı. Mısır’ın yenilgisiyle sonuçlanan bu askeri saldırının amacı aşikârdı. Güçsüz, her türlü dış destekden mahrum bırakılmış ve tecrit edilmiş Nasır`ın çökmesi idi.

Erişilmesi istenen neticenin tam aksine, Mısır halkı ve ülkenin toplumsal ve dini güçleri, Nasır’ın etrafında kenetlenerek güçlü bir zemin oluşturdular ve onun siyasi konumunu güçlendirdiler. Devirilmesi amaçlanmıştı, ancak başarılı bir girişim olmadı. Vefat ettiği 1970 senesine kadar iktidarda kaldı. Sırf Mısırlıların değil, tüm Arap aleminin bir kahramanı olarak tarihe geçti. 1952 darbesinin şekillendirdiği rejim de, halen Mısır’a hükmediyor!

Dikkat çekici ikinci bir örnek ise İran İslam İhtilali’nin Rehberi ve Önderi Ayatollah Ruhullah Musavi Humeyni`dir (1902-1989).Onun İran’da kurduğu İslam Cumhuriyeti’ni devirmek amacıyla, başta ABD olmak üzere batılı güçler, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’e destek vererek, onu, devlet mekanizması ve silahlı kuvvetleri dağılmış durumda olan İran’a saldırmaya kışkırtılar.

Sekiz yıl (1980-1988) sürmüş olan Irak-İran savaşı, Eylül 1980’de, OPEC toplantısı esnasında 6 Mart 1975 tarihinde imzalanmış Cezayir Anlaşmasını çiğneyerek, Khorassan eyaletini ele geçirmek maksadıyla Saddam`ın İran’a saldırmasıyla başladı.

Fiilen uluslararası camiadan dışlanmış olan İran, tüm dünyadan istediği silahları alabilen bir düşmanla karşı karşıya kaldı. ABD üçüncü devletler aracılığıyla, Fransa, Sovyetler Birliği ve dönemin komünist ülkeleri ise Irak’a sınırsız silah satıyorlardı.

Sovyet Hava Kuvvetleri pilotları, Irak pilotlarına talim yaptırarak MİG savaş uçaklarının kullanmasını öğretiyorlardı.

Suriye hariç tüm Arap ülkeleri, Fransa’ da Mitterand yönetimi, dönemin Batı Almanyası’nda SPD hükümeti, Yunanistan’da Andrea Papandreu başkanlığında PASOK hükümeti gibi dönemin Avrupa sosyalist parti iktidarları açıkça Irak’ı destekliyolardı.

İran’a gelince, muhtaç olduğu silahları nakit para ile ödeyen devrimci İslam Cumhuriyeti hükümeti, savunma ihtiyaçlarını karşılamak suretiyle dünya silah kara borsasına başvurarak tüfek, top mermisi ve kurşun gibi esas silah donatımı satın almakla yetinmek mecburiyetinde kalmıştı.

Düşman Arap saldırısı sayesinde, Humeyni, saldırı anına kadar kendisinin de beklemediği müthiş bir halk desteğine sahip oldu. Ayatollah Humeyni’nin yüzünde tecrit edilmiş ve gururu kırılmış İran milleti, devrimci dini önderin etrafında kenetlenerek, ona çarpıcı bir güç kazandırdı. Devrilmesi amaçlanmış Humeyni’nin siyasi ve dini konumu güçlendi. 1989 yılında vefat ettiğinde, olağanüstü bir siyaset önderi, dini ve devrim rehberi olmasının yanısıra, Şii aleminin muhterem bir aziz İmamı olarak tarihe kavuştu. Humeyni’nin kurduğu, Irak saldırısı ile çökmesi hedeflenmiş İslam Cumhuriyeti ise, İran`da siyasi, dini ve toplumsal hayata iyice oturdu ve İran halkının kaderini, belirleyici bir şekilde etkiledi.

Oysa hedef, iktidar sahibinin zayıflaması, yıpratılması ve çökmesine yol açan ve daha uygun görülen süreç, artık hazmedilmeyen zatı destek ve kudret aldığı kaynaklardan mahrum bırakmaktı.

Öncellikle onun ittifaklarını ve işbirliklerini bozarak, müttefiklerini, yandaşlarını, taraftarlarını olumsuz yönde etkileyerek, onları; hedef alınan zatın aleyhine döndürmenin zaruri göründüğünün altını çizmek gerekir.

Örneğin 1960 lı ve 1970 lı yıllarda dünyanın muhtelif bölgelerinde askeri darbe sonucunda iktidarı ele almayı başaran diktatörlerin devrilmesi ve halefliğidir.

Gözlemlenmiş, tekerrür etmiş vaka, iktidarı ele geçiren devlet başkanı sıfatını taşıyan diktatörün, onun muavini ve iktidar ortağı olan, devlet başkan yardımcısı sıfatını taşıyan erkân tarafından devrildiği olduğunu vurgulamakta fayda vardır.

Irak’ta Cumhurbaşkanı Ahmet Hasan el Bekir’ in (1914-1982) kötü sağlık durumundan dolayı, 1976’ da Cumhurbaşkanı yardımcılığına atanmış Saddam Hüseyin’e birçok mühim siyasi sorumluluk devredildi. Bir süre sonra ülkenin gerçek iktidar sahibi haline gelmiş olan Saddam Hüseyin (1937-2006), 16 Temmuz 1979’ da Cumhurbaşkanı Ahmet Hasan el Bekir’i bertaraf ederek, resmen Irak’ ın devlet başkanı oldu.

Alfredo Strössner (1912-2006) 1954’ ten 1989’ a kadar Paraguay’ı yöneten askeri diktatör ve Latin Amerika’ da 20. yüzyılın en uzun ömürlü diktatörü, Şubat 1989’ da bir askeri darbe ile, onun muavini, iktidar ortağı ve dünürü olan Andres Rodriguez (1923-1997) tarafından devrildi.

Otuz beş (35) sene boyunca Rodriguez, Strössner’ in güvendiği en yakın arkadaşı idi. Hatta Strössner’ in büyük oğlunu Rodriguez’ in kızı ile evlendirdiler.

1980 lı yıllarda Rodriguez, uzun süre Paraguay’ da hüküm sürmüş ‘Colorado Partisi’nin muhafazakar kesimi ile kişisel ilişkilere girmeye başladı. Söz konusu partinin muhafazakar kesimi, diktatör Strössner’in yönetimini destekliyordu. Ancak o dönemde, sert ve acımasız diktatörlük yöntemlerinin yumuşatılması doğrultusunda somut önlemlerin alınması talebinde bulunmuştu.

Rodriguez, Strössner’ in siyasi çizgisinden mesafe alarak, 'muhafazakar' akımın talebine destek vermekten kaçınmadı. Strössner, buna tepki göstererek, 1989’ da, kendisine sadakatlarından şüphelendiği ordu komutanlarını emekliye ayırdı. Ardından, çoğunluğu Rodriguez’ e ait olduğu bilinen ülkenin – dershanelerini değil- tüm döviz büfelerini kapattı. Strössner’ in bu kararı, doğrudan Rodriguez’ e bir darbe olarak algılandı.

İktidar ortağı olan Rodriguez’ ten kurtulması kolay bir iş olmadığını bilen Strössner, ona bir ültimatom göndererek, 'ya Savunma Bakanı olmaya razı olursun, ya da hükümetten çekilirsin!' dedi.

Rodriguez tepki göstermekte gecikmedi. 3 Şubat 1989 günü, gece saatlerinde, Rodriguez’ den emir alan askeri birlikler, tanklarla Strössner’ in sığındığı karargâha saldırarak, ona istifa etmeyi ve ülkeyi terk etmeyi kabul ettirdiler.

Rodriguez’ in başarı ile sonuçlanmış girişimine, Latin Amerika’ da etkisi olan Katolik Kilisesi ve komünizme karşı mücadelesinde Strössner’i artık yararlı bir müttefik saymayan ABD`nin de destek verdiği bilinmelidir.

Bu bağlamda atıf yapabileceğimiz başka bir çarpıcı vaka, ordunun desteği ile altı yıl (1967-1973) iktidarda kalmış Yunan diktatör Papadopulos’ un devrilmesidir. Aslında Papadopulos’ un sarsılmaz desteği, paramiliter bir grup haline gelmiş olan dönemin ürpertici askeri polisi ve istihbaratı sıkıca denetleyen onun yoldaşı, samimi yakın dostu Tuğgeneral Dimitris İoannidis idi.

Kasım 1973’ te, Atina Teknik Üniversitesi olaylarının ardından Papadopulos cuntası devrildi. Ama diktatörün devrilmesi, Atina Teknik Üniversitesi’ ni işgal etmiş ‘öğrencilerin isyanı’ sayesinde gerçekleşmedi. Zira o ‘öğrenci isyanı`, 17 Kasım 1973 tarihinde İoannidis’in emriyle tanklarla acımasızca ezildi.

Takiben Yunan kamuoyunca bilinmeyen ama İoannidis’ in çok güvendiği sivil kişilerden oluşturulmuş bir hükümet iktidarı ele aldı. Asıl iktidar sahibi, Papadopulos’u deviren onun eski yoldaşı, samimi en yakın dostu, ‘gizli diktatör’ Tuğgeneral Dimitris İoannidis oldu.

Sekiz ay (Kasım 1973- Temmuz 1974) sürmüş bu diktatörlük döneminde, cunta karşıtları bile Papadopulos yönetimini çok aradılar! Söz konusu hükümetin başbakanı ise, altı yıl boyunca kesintisiz Papadopulos’un Maliye ve İçişleri Bakanı Adamantios Andrutsopulos idi.

Chicago’ da yaşayan avukat olarak bilinen, ABD vatandaşı Adamantios Andrutsopulos 21 Nisan 1967 askeri darbesi öncesinde Yunanistan’a döndü ve Cunta’nın ilk hükümetinden Papadopulos’un son hükümetine kadar Maliye (1967-1971) ve İçişleri (1971-1973) Bakanı olarak görev yaptı.

Rahmetli Konstantin Karamanlis’in başbakanlığı döneminde, 1975’ te Yüce Mahkeme’de yargılanmış Cunta önderleri ve yöneticileri arasında Andrutsopulos yer almamıştı! Yıllar sonra, Andrutsopulos’un CİA ile yakın ilişkiler içinde bulunduğu ortaya çıkmıştı.

Diktatör Papadopulos’un devrilmesine veya daha doğrusu azledilmesine yol açan belirli iki sebebi açıklamakta fayda vardır diye düşünüyorum.

1973’ te Papadopulos, iktidarı siyasetçilere devretmeye karar verdi. Eski siyaset adamı ve güçlü iktisatçı rahmetli Spiros Markezinis’i Başbakan tayin ederek ve sivil bir hükümet kurarak, bu yönde ilk adımları atmış oldu.

ABD, Papadopulos’un bu girişimine tepki göstererek, açıkça ondan sivillere devir-teslim sürecinden vazgeçmesini talep ettiler. Papadopulos Amerikalıların talebine uymadı. O sırada, yani 1973’ te, Orta Doğu’ da mühim gelişmeler planlanıyordu. Dolayısıyla Yunanistan`ın, Amerikalıların tanıdığı ve itimat ettiği bir rejimin denetimi altında kalması şart idi.

İlaveten Ekim 1973’ te patlamış İsrail-Arap ülkeleri savaşı esnasında, Papadopulos, İsrail’e acilen silah taşıyan Amerikan uçaklarının, Yunanistan’daki Amerikan üslerini kullanmasına izin vermedi. Bu tutumu, Amerikalıların Orta Doğu ve doğu Akdeniz’deki çıkarlarına ve İsrail ordusunun harekât planlarına büyük bir zarar verdi.

‘Komünizm tehdidini’ karşılamak maksadıyla, askeri darbe sonucunda iktidara getirilmiş Albay Papadopulos, ABD çıkarları açısından artık yararlı değildi. Hatta zararlı bile olmaya başlamıştı! O yüzden, diktatörün devrilmesi veya daha doğrusu azledilmesi, halledilmesi gereken acil bir sorun haline gelmişti.

‘Porfiriato’ diye anılan Meksika Devlet Başkanı Porfirio Diaz, otuz (30) yılı aşkın diktatörlük dönemi (1876-1880, 1884-1911) esnasında, sayısız darbe teşebbüsü kaydedildi. Porfirio Diaz’ı devirme girişiminde bulunmuş kişiler, bizzat Diaz’ın Cumhurbaşkan Yardımcısı mevkiine atamış olduğu zatlar idi.

1983-1989 yılları arasında Panama Devlet Başkanı sıfatıyla görev yapmış Manuel Noriega’nın akibeti de dikkate değer. Amerikalıların yetiştirdiği diktatör modeline özgü Noriega’ya, İngilizce’de Yunan kökenli ‘narcokleptocracy’ terimi ile izah edilen, yarımkürenin ilk ‘uyuşturucu madde ticaretinden zenginleşme’ yöntemini kurmasına izin verildi. ‘Medellin Karteli’ olarak bilinen, dünya çabında faaliyet gösteren en büyük uyuşturucu madde ağı adına önemli bir oyuncu konumuna gelmişti.

Ancak 1980lı yılların ikinci yarısında uyuşturucu maddelerin yaygınlaşmasının Amerikan toplumuna ve Amerikan gençliğine ne kadar zararlı olduğu algılandığında ve uyuşturucu madde ağlarının faaliyetlerine kesinlikle son verilmesi gerektiği kararlaştırıldığında ve ancak Manuel Noriega’nın ısrarla bu karara uymaması üzerine 1989 yılında ABD ordusu Panama’yı istila ederek, ülkeyi işgal etti. Vatikan Büyükelçiliğine sığınmış Devlet Başkanı Noriega yakalandı ve savaş esiri olarak ABD’ye nakledildi. Nisan 1992’de bir ABD mahkemesince uyuşturucu kaçakçılığı, haraç toplama ve kara para aklama suçlarından yargılandı. Otuz (30) yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Bu bağlamda, Che Guevara’nın Bolivya kırsalında Vallegrande yakınlarında saklandığı gerilla kampının tespit edilebilmesi ve ardından ünlü devrimci önderinin yakalanması ve 9 Ekim 1967’de infaz edilmesi, CIA’ nın bir uyuşturucu madde ağından (narcotraficantes) aldığı istihbarat sayesinde gerçekleşebildiğini vurgulamakta fayda vardır.

Somut vakalarla izah edilmiş bu yöntem, Romalıların ‘böl ve yönet’ (divide et impera) ilkesinin özel bir uygulamasıdır. Yüzyıllar boyunca ‘başarı’ ile denenmiş, amaçlanan hedeflere yol açmış etkili bir süreçtir.

Türkiye’ de, 2002 senesinde AKP, seçimleri kazanarak iktidara geldiğinde, ona dost olmayan bir idare ile ülkeyi hükümet etme zorunda kaldığı malûmdür. Yargı dahil devlet teşkilatında ve güvenlik kuvvetlerinde, AKP`nin siyasi görüşlerini benimseyen elemanlar yoktu veya çok az vardı. Gayet doğal olan bu durum, AKP iktidarına zor günler yaşattı. Kapatma davası, Anayasa Mahkemesi 367 kararı, AKP iktidarının baş başa kaldığı zorlukların göstergesidir.

Bu sırada AKP iktidarına muhtaç olduğu desteği, Fethullah Gülen Cemaati sağladı. Cemaat desteği sayesinde, AKP iktidarı devlet mekanizmasına hakim olabildi. Askeri vesayete, çağdaş demokrasi gereği son verilebildi.

‘Zorunlu nikâh’ olarak da nitelendirildiyse de, Cemaatin AKP iktidarına verdiği destek, ona devlet mekanizmasında muhtaç olduğu dayanağı temin etti.

Tetkik edilmesi gereken sebeplerden dolayı, AKP iktidarı şimdi Cemaat desteğinden mahrum bırakıldı. Yetmedi, hatta Cemaat, AKP’ nin aleyhine döndürüldü.

Cemaatin tavrını konuşmaktan ziyade, niçin AKP iktidarının Cemaat desteğinden mahrum bırakılmasının kararlaştırıldığına değinmek gerekir.

Kim AKP siyasetinden rahatsız oldu? Kimin çıkarları AKP siyasetinden zarar görüyor?'



Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

E-ticaret platformlarında etkin şekilde kullanılan ve geçen yıl 5,39 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşan yapay zeka tabanlı chatbotlar, 7 gün 24 saat e-ticaret kullanıcılarının sorularını yanıtladı.

Teknoloji

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

Bayraktar AKINCI ASELFLIR-500 ile hedefi başarıyla vurdu

Bayraktar AKINCI, Aselsan tarafından milli olarak geliştirilen ASELFLIR-500 Elektro-Optik Keşif, Gözetleme ve Hedefleme Sistemi’ni kullanarak deniz üstünde seyreden Albatros İDA’yı başarıyla imha etti.

Teknoloji

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Türkiye fırtınaya teslim! Çatılar uçtu, minareler devrildi

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Vücutta kolay morarma o hastalığın habercisi olabilir!

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkacak (Bu hafta hava nasıl olacak?)

TBMM açılıyor: Gündemde kripto para düzenlemesi var

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Rusya, Ukranya'nın en büyük özel elektrik şirketine saldırdı

İsrail ordusu Halep'i vurdu: 38 kişi öldürüldü

Türkiye’nin iç sorunu bir PKK’dan Avrupa’nın sorunu bir PKK’ya

STK’LAR YILDIZ HOLDİNG’TE BULUŞTU

Ukrayna: Rusya, başkent Kiev'e seyir ve balistik füzelerle saldırdı

Rus istihbaratı: Fransa, ilk etapta 2 bin askeri Ukrayna'ya göndermek için hazırlık yapıyor

Erdoğan'ın iftar yemeğinde sarf ettiği cümle Yunanistan'da tepkiyle karşılandı! Hükümete çağrı yaptılar

MİT PKK'nın sözde İran sorumlusunu Kandil'de etkisiz hale getirdi

Yükleniyor