Avrasya Kuşkuculuğunun Doğuşu

Avrasya Kuşkuculuğunun Doğuşu

Kuşkuculuk; her türlü proje geliştirmede normaldir ve doğal olarak Avrasya entegrasyon projesine de eşlik edecektir. Kamuoyunun düzenli olarak denetlenmesi ise, vahim noktaların ortaya çıkarılmasına yardımcı olacaktır. Kuşkuculuğu dizginl

Evgeny Vinokurov *

Kuşkuculuk; Avrasya Birliği konusunda Sovyet-sonrası bölgede giderek artmaktadır. Avrupa Birliği’ne ilişkin kuşkulara benzer şekilde, kamuoyu, hükümet yetkilileri ve işadamları ile uzman topluluklar, Avrasya projesinin başarısına ilişkin olarak giderek heyecanlarını yitirmektedirler. Gümrük Birliği ve Ortak Ekonomik Alan’ın ortaya atılmasının ardından yaşanan hoşnutluk hali giderek yok olurken, Avrasya projesine dair tutumlar da aşamalı olarak gösterişsiz bir hal almakta; ortaya çıkan Avrasya Ekonomik Birliği’ne yönelik kamu desteği de azalıyor.

İnsanlar, Sovyetler Birliği’nin yirmi üç yıl önce dağılmasından bu yana Sovyet-sonrası alanı yeniden entegre etmek üzere yapılan girişimleri eleştirdiler. Eleştiri getiren kesimler; ülkelerin içinde (entegrasyon projesinin üç kilit ülkesi olan Rusya, Kazakistan ve Belarus’ta) ve dışındaki birleşme süreçlerinin hedefleri ve yöntemleri konusunda bir takım kuşkular ifade ettiler. Bununla birlikte, halihazırdaki kuşkuculuk aslında oldukça farklı: projenin organik bir parçası olarak genişliyor, Gümrük Birliği’ni, Ortak Ekonomik Alanı ve Avrasya Ekonomik Birliği’ni (EAU) kapsıyor ve gerek destekçileri gerekse muhalifleri, onu bir oldu bitti olarak kabul ediyorlar.

Gümrük Birliği’ne yönelik eleştirel tavır, halen erken evresinde. Avrasya Kalkınma Bankası EDB’nin Entegrasyon Barometresi’nde ortaya konan sosyolojik bir araştırmaya göre; Avrasya Ekonomik Birliği’ne üye ülkelerde yaşayan halkın yaklaşık %68’i, 2013 yılında bu örgütü destekliyorlardı (2012 yılına göre iki puan düşüş). Avrupa çapında gerçekleştirilen Eurobarometre araştırmasıyla ortaya çıkarılan ve Avrupa Birliği’ne yönelik %50 desteği ortaya koyan sonuçla kıyaslandığında, bu tablo şu anlama geliyor: Avrasya entegrasyonunun halen belli bir inandırıcılığı ve kalıcılığı söz konusu. Bununla birlikte, Gümrük Birliği’ne, Ortak Ekonomik Alana ve EAU’ya yönelik kritik algı (keza EAU halen oluşum sürecinde), önümüzdeki birkaç yıl içerisinde artacağa benziyor. Ve, kendimizi bu hakikate alıştırsak iyi olur.

AVRASYA KUŞKUCULUĞUNUN GELİŞİMİ

Bu makale; Entegrasyon Barometresi projesiyle sunulan verileri kullanıyor. Söz konusu proje ise, Avrasya Kalkınma Bankası’nın düzenli olarak gerçekleştirdiği bir araştırmayı temel almıştır. Araştırmalar; bir dizi farklı soruyu ortaya atıyor: insanların Sovyet-sonrası ülkelerde tercih ettikleri emtiadan eğitim ve sosyokültürel kurumlardaki yatırım ortaklarına dek... Dolayısıyla, araştırmalar, Bağımsız Devletler Topluluğu’nda yaşayan insanların ruhsal durumlarındaki yıllık değişimleri ortaya koyar nitelikte. Bu göstergeler; hangi entegrasyon alanlarının iyi işlediğini, hangilerinin de endişeye mahal olacak şekilde sinyaller verdiğini tespit etmeye yardımcı oluyor.

Temel araştırma noktalarından biri; Gümrük Birliği ve Ortak Ekonomik Alan’a katılımın fizibilitesine ve bu birliklere dair genel algıya ilişkin. Araştırmalarda, soruların yazım tarzı, bir ülkenin özel bir oluşumun üyesi olup olmadığına bağlı olarak değişiyor. Sonuçta, üye ülkelerden olan insanlara, Gümrük Birliği ve Ortak Ekonomik Alan’a yönelik tavırları soruluyor; bağlantısız ülkelerden olan katılımcılara ise, bu örgütlere katılım olasılıklarına dair sorular yöneltiliyor.

Halkın Gümrük Birliği ve Ortak Ekonomik Alan’ı onaylaması, görece olarak yüksek düzeyde: 2013 yılında, Kazakistan’daki destek %73 düzeyindeydi (2012 yılında %80 olan düzeyden %7’lik bir düşüş). Söz konusu destek azalışı, Kazakistan’ın her iki örgüte de katılımı konusunda kayıtsız kalan yerel sakinlerin sayısının artmasından kaynaklanıyor (2013 yılında %14, 2012 yılında %10). %6’lık bir kesim ise, her iki örgüte de katılım konusunda olumsuz yanıt verdi.

2013 yılında Rusya’da her iki örgüte de katılım konusundaki destek, bir önceki yıla oranla düşüş göstermiş; %72’den %67’ye gerilemişti. Buna ek olarak, Rusya, kayıtsız tutumlarda en büyük artışı sergilemiş; 2012’de %17 iken 2013 yılında %24’e yükselmiştir. Bu süreçleri olumsuz gören Rusların ortanı ise %5 düzeyinde kalmıştır.

Belarus’taki destek ise Gümrük Birliği’ne üyelik konusunda artmış (%60’tan %65’e), Rusya’daki destek düzeyine yaklaşmıştır. Bu değişim, ekonomik bir sıçrama ve Rusya’dan gelen mali yardım sayesinde gerçekleşmiştir. Gümrük Birliği’ne kayıtsız kalan Belarusluların oranı ise %28’den %23’e gerilemiştir. Ancak, Rusya’da olduğu gibi burada da destek görece olarak yüksek düzeydedir. Entegrasyona yönelik olumsuz yanıt verenlerin oranı %6’dan %3’e gerilemiştir.

Diğer sorular ise, çok daha eleştirel bir yaklaşımı ortaya çıkarmıştır – özellikle de emtia tercihleri, bilim, teknoloji ve eğitim kategorilerinde.

2012 yılıyla kıyaslandığında Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkelerinde üretilen mallar, Ruslar (%12) ve Belaruslular (%8) arasında daha az talep görüyordu. “Diğer ülkeler” (yani Avrasya Birliği’nin ve BDT dışında kalanlar) yabancı yatırım için en tercih edilir kaynaklar olarak gösterildiler. Sovyet-sonrası komşuların yatırımları (yani Rusya’nın), bir öncelik değildi. Bunun ardındaki olası bir açıklama; Rus yatırımının halk açısından teknolojik ilerleme veya endüstriyel modernleşmeyle özdeşleştirilmemesidir (her ne kadar mevcut durum biraz daha farklı olsa da).

Bilim ve teknolojideki öncelikli ortaklar konusundaki bir soru da benzer bir tabloyu ortaya çıkarmıştır. Tüm Bağımsız Devletler Topluluğu’na bağlı ülkelerden yanıt veren kişiler, Japonya, ABD ve Almanya’yı öncelikli ortakları olarak zikretti. Bunun sebeplerinden biri; Rusya’nın son yirmi yılda bilim ve teknolojideki öncelikli pozisyonlarını önemli oranda kaybettiğine dair oluşan algı olabilir.

Olumsuz uzun vadeli eğilimler; eğitim değişimlerinin özelliğidir. Her ne kadar Moskova, St Petersburg, Kiev, Minsk, Almati, Yekaterinburg ve Omsk’taki birçok tanınmış eğitim merkezi, eğitim kalitesinin maliyeti anlamında, 1990’lı yıllarda Batılı üniversitelerle başarılı bir şekilde rekabet edebilse de, mevcut araştırmalara göre, söz konusu kurumlar, bu avantajlarını yitirmiş durumdalar. Öte yandan, halk tabanlı şovenizm –ki bu da eğitim kalitesiyle bağlantısız olan bir diğer etmendir- halen Rusya’yı etkiliyor. Elbette, Gümrük Birliği’nin kısa tarihiyle sınırlı kalmaksızın, Sovyet-sonrası dönemde geçen yirmi yılla bağlantılı olarak eğitimdeki kalıcı eğilimleri dikkate almak gerekir.

Bilim ve teknoloji alanındaki işbirliği için en cazip ülkeleri belirleyen öncelikler; özellikle önemli, keza doğrudan uzun vadeli stratejik rekabet gücüyle doğrudan bağlantılıdır. Dolayısıyla, BDT topluluğunun bu bölgelerdeki komşu devletlere çok fazla ilgili göstermemesi, alarm verici bir durum olarak görülmelidir.

Avrupa entegrasyon projesi açısından eşit derecede endişe verici olan bir diğer unsur ise; bazı Sovyet-sonrası ülkelerin gelişimine yönelik olarak görece olarak yüksek düzeyde benimsenen “otonom yaklaşım”dır. Bu; katılımcıların listedeki diğer hiçbir ülkeye ilgi göstermemesinde açık bir şekilde ortadadır. “Otonom yaklaşım” ifadesiyle anlatılmak istenen; insanların kendi anavatanlarının iç sorunları ve kaynaklarına yoğunlaşmalarıdır. Dünya ile birçok alanda (ticaret, yatırım ve kültür) etkileşim kurmak konusunda görece ilgi noksanlığı sergilemişlerdir. Genel eğilim ise şu şekildedir: bir ülke ne kadar müreffeh olursa, vatandaşları da kendilerini geliştirmeye o denli istekli olurlar. Dış dünyaya açık olan Kazakistan, bu kuralın bir istisnasıdır.

Genel itibariyle, Gümrük Birliği ülkelerinde ve onların komşu ülkelerinde yaşayan insanlar, oldukça iyimserdir. Örneğin, üç kilit ülkeden katılan kişilerin üçte ikisi veya daha fazlası, entegrasyon projesinin daha da gelişeceğine ya da mevcut başarıları sürdüreceğine inanıyorlar; ancak projenin tamamen çökeceğine inanmıyorlar.

AVRUPA KUŞKUCULUĞU DENEYİMİ

İlk baştan beri kuşkuculuk, Sovyet-sonrası entegrasyon tartışmalarına eşlik etmiştir. Avrasya kuşkuculuğunun geçmişi bir yıldan fazla olmasa da, AB’ye ilişkin endişeler uzun zamandır devam etmektedir. Dolayısıyla, bu iki olguyu sosyolojik temelde kıyaslamak anlamlıdır.

AB ülkelerinde gerçekleştirilen Eurobarometre araştırması, entegrasyonu onaylayanların daha düşük düzeyde olduğunu ortaya çıkarıyor. AB’nin eski üye ülkelerinde yaşayanlar, Avrupa ortak pazarından kazanımları konusunda görece olarak olumlu bir değerlendirme sunuyorlar; bununla birlikte pozitif yanıtların oranı %50’yi geçmiyor. Şunu da belirtmekte yarar var; onay düzeyi, 2000’lerin ilk yarısında daha yüksek idi ve Euro bölgesindeki mali kriz sırasında bu destek giderek azaldı. Olumsuz değerlendirmelerin sayısı ise, Britanya, Macaristan, İtalya, Avusturya, Yunanistan ve Kıbrıs’taki olumlu değerlendirmelerin oranına şimdilerde yaklaşıyor; hatta sonuçlar bazen daha da yüksek olabiliyor. Dolayısıyla, halk artık dar görüşlü mali politikalar ve gereğinden fazla verimsiz varlıklardan dolayı tüm suçu ulusal hükümetlerde bulmuyorlar; daha ziyade Brüksel’i suçluyorlar.

Genel itibariyle, Sovyet-sonrası ortamda ekonomik entegrasyona dair algı, AB içinde olduğundan daha olumlu. Bununla birlikte, şunu da akılda tutmak gerekir ki; iki “barometrenin” soruları birbirinden farklı olduğu için, yanıtlar ne doğrudan birbiriyle kıyaslanabilir, ne de tamamen doğru bir analiz sağlayabilir. Daha da önemlisi; Avrupalıların AB’den bu zamana dek elde ettikleri konusunda kendilerine sorular yöneltildi. Doğal olarak, ekonomik kriz sırasında Avrupalılar entegrasyonun kendi hayatları üzerindeki etkileri konusunda pek de olumlu değerlendirmelerde bulunmadılar. Bununla eş zamanlı olarak, Sovyet sonrası ülkelerden katılanlara da, Gümrük Birliği’nin inşasına ilişkin genel tutumları soruldu. Bu süreç o zamana dek onların yaşantıları üzerinde ciddi bir etki doğurduğu için, yaptıkları değerlendirmeler de daha genel algıları temel aldı: örneğin, “Birlikte olmak ve dost olmak, iyi ve uygun bir şeydir.”

Benzer bir sonuca; söz konusu örgütlere üye olmayan ülkelerde yapılan anketlerin sonuçlarını kıyaslarken de varılabilir. Altı aday ülke arasında, Kasım 2012’de Makedonya ve Karadağ, katılımcıların %50’sinden fazlasının Avrupa ortak pazarına katılım konusunda olumlu konuştuğu yegane iki ülkedir. Türkiye konusunda ise, söz konusu rakam, ortak bir Avrupa’ya katılmak üzere on yıllardır süregiden başarısız girişimlere karşılık gelen bir rakam söz konusu olmuştur. Sırpların yanıtı ise, AB’nin eski Yugoslavya’dan kopan güçlere destek vermesinin ardından büyük ölçüde olumsuz bir hal aldı. İzlandalılar, 2008 yılındaki sert düşüşe tepki gösterdiler. Sovyet sonrası bölge açısından ise, tek olumsuz değerlendirme Azerbaycan’dan geldi. Burada, katılımcıların %53’lük bir kesimi, Gümrük Birliği’ne katılmak istemeyeceklerini belirtirken, sadece %37’lik bir kesim bu tür bir adımı desteklediğini belirtti. Bu; Karabağ sendromunun bir sonucudur. Diğer BDT ülkelerinde, ekonomik entegrasyonu destekleyenlerin oranı, bazı durumlarda

nüfusun neredeyse üçte ikisine erişmiştir (Kırgızistan’da %72, Tacikistan’da %75, Özbekistan’da ise %77).

AVRASYA BİRLİĞİ’NE YÖNELİK KUŞKUCULUĞUN SEBEPLERİ

Araştırmamız, konunun tüm boyutlarını kapsama niyeti taşımasa da, Avrasya projesine yönelik kuşkucu tavırların ardında bazı olası sebepler olduğunu belirtiyor.

Öncelikle; halk düzeyinde ortak bir soru söz konusu: “Gümrük Birliği, benim açımdan nasıl yararlar sağlayacak?” Avrasya entegrasyonuna yönelik bu tavır giderek artıyor; ve yanıt, ortalama bir Belarus ailesi açısından oldukça basit aslında: Elektrik faturamıza bakmamız yeterli. Buna karşın, bu sorunun yanıtı bir Kazak veya Rus ailesi için çok daha zor.

İkinci olarak, Rus şirketlerinin durumu Ortak Pazar’da giderek güçleniyor. Bu durum, özellikle Kazak girişimler açısından küçük ve orta ölçekli ulusal imalatçılar için son derece rahatsızlık verici bir hal almış durumda.

Üçüncü olarak; hükümetler ve ortak ülkelerdeki büyük iş çevreleri, Rus pazarını koruyan bir dizi tarife-dışı engelden memnun değil. Dahası, dışarıda kalanlar açısından Rusya’nın boruhatlarına ve demiryolu altyapısına erişmek oldukça zor. Ülkeler, devlet ihalelerine potansiyel olarak eşit erişim hakkı konusunda da endişeli. Rus işadamları, Belarus ve Kazakistan’daki tarife-dışı engellerden rahatsız durumdalar. Ancak, bu piyasaların hiçbir başka piyasayla kıyaslanamaz boyutu ve önemi göz önüne alındığında bu memnuniyetsizlik açık bir şekilde ifade edilmiyor.

Dördüncü olarak, gerçek başarılar ve başarısızlıklardan bağımsız olarak, (Gümrük Birliği, Mercosur ve NAFTA gibi) ekonomik birliklere katılımdaki dengesizlik, dominant bir ekonomiye yönelik olumsuz hissiyatta kaçınılmaz artışlara yol açıyor. Gerçek başarılara rağmen, Rusya’ya yönelik olumsuz duygulardan kaçınmak mümkün değil: keza, Rusya, örgütlerin nüfusunun %75’ine ve toplam GSYİH’nın %85’ine karşılık geliyor. Gümrük Birliği konusunda ise, Sovyet geçmişine geri dönüleceğine dair yaygın endişeler de, bu eğilimi çileden çıkaracak nitelikte.

AVRUPA KUŞKUCULUĞUNA YÖNELİK ÖNLEYİCİ BAKIM

Bu noktada, Avrasya entegrasyonuna yönelik olarak artan büyüme konusunda panik yapmaya gerek yok. Genel itibariyle, halkın yaptığı değerlendirmeler, bölgede ortak işbirliği ve entegrasyon olasılıkları ve mevcut durumun teşvik edilmesi yönünde. Öte yandan, Avrasya entegrasyon projesine ilişkin lehte bir “durum raporu”, her şeyin güllük gülistanlık olduğu anlamına da gelmiyor. Sorunlardan birisi; halk ve işadamları arasında Avrasya entegrasyonuna dair hakikatler ve fırsatlara dair bilinç düzeyinin düşük olması.

Bu bağlamda, yeni yeni filizlenen Avrasya Birliği’ndeki entegrasyon süreçleri hakkındaki bilginin daha aktif bir şekilde teşvik edilmesi gerekiyor. Önleyici bilgi tedbirlerinin olmadığı bir ortamda, diğer güçler, Avrasya projesine dair olumsuz imajları ve etiketleri pompalayarak bu sürece zarar vermek isteyeceklerdir (örneğin, Avrasya Birliği, Sovyetler Birliği’nin 2.0 versiyonudur, şeklindeki slogan). Öte yandan, Avrasya entegrasyonunun ideolojisi kapsamında; ilgili ülkelerin egemenliklerine saygı ve eşitlik temelinde sunulan pragmatik ekonomik yararlar söz konusu. Ancak, Avrasya entegrasyon projesine dair topyekün bilgi edinildiği zaman ortaya konacak kalıcı ve sistemik çabalar aracılığıyla Birlik’e yönelik algıda pozitif bir değişim sağlanabilir. Halkın Gümrük Birliği ve Ortak Ekonomik Alan’ın ne olduğu, Avrasya Ekonomik Komisyonu’nun nasıl çalıştığı ve Avrasya Ekonomik Birliği’nin kurulmasının gerisinde neler olduğu konularında eğitilmesi gerekiyor.

AB, bu bağlamda çok daha başarılıydı ve kendisini uluslararası alanda konumlandırmaya daha büyük bir dikkat gösterdi. Avrupa’nın ekonomik çıkarlarını teşvik etmeye dönük onlarca araç var. Hibeleri temel alan güçlü bir bilgi boyutu da Doğu Ortaklığı projesinde söz konusu.

Avrasya projesi konusunda halkın bilinçlendirilmesi, topluluğun içinde ve ötesindeki çekim gücünün artırılması için gerekli. Rusya’daki bazı örgütler – örneğin A.M. Gorbaçov Kamu Diplomasisinin Desteklenmesi Derneği ve Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi gibi – bu anlamda iyi örnekler sunmaktadırlar. Ancak tüm bunlar yeterli değildir: sistemik çalışmalar, yaygın medyaya doğru kaydırılmasıdır. Bu bağlamda, istihbarat çalışmalarının yerine, Sovyet-sonrası vatandaşlardaki güçlü tepkileri tetikleyen bir propaganda ortamı getirmekten imtina etmek son derece önemlidir. Şurası oldukça nettir: dev projenin kendi içinde zayıf noktaları bulunmaktadır. Uzun vadeli pozitif kazanımları güvence altına almak için kısa vadeli olumsuz etkileri de içeren durumlar, sürekli olarak ortaya çıkmaktadır. Bu tür durumları örtbas etmek ise, verimliliği bozan sonuçlar doğurur.

Kuşkuculuk; her türlü proje geliştirmede normaldir ve doğal olarak Avrasya entegrasyon projesine de eşlik edecektir. Kamuoyunun düzenli olarak denetlenmesi ise, vahim noktaların ortaya çıkarılmasına yardımcı olacaktır. Kısa dönemde, temkinli bir istihbart konumlandırma stratejisi geliştirmek son derece önemlidir. Dahası, Avrasya entegreasyonu projesine ilişkin kuşkuculuğu dizginlemek için, sistemik önleyici tedbirlerin alınması gerekir - örneğin, kamuoyu ve işadamları ile dengeli ve samimi bir diyalog geliştirilmesi gibi. Uzun vadede ise, entegrasyon, ancak halkın yararına işlediği zaman başarılı olacaktır. Bu da; verimlilikle paralel olarak, karlılığın güçlendirilmesini hedefleyen tutalı bir politika gerektirir. Bunun yanı sıra, birlik üyesi ülkelerde uluslararası iş bölümünü çerçevesinde geleceği parlak niş alanlar araştırmak da önem taşımaktadır.

Her halükarda, Avrasya kuşkuculuğuna alışsak iyi olur. Keza daha uzun süre ondan söz edeceğiz.


Kaynak: http://eng.globalaffairs.ru/number/The-Birth-of-Eurasiaskepticism-16498

* Evgeny Vinokurov, Avrasya Kalkınma Bankası’nda Entegrasyon Araştırmaları Merkezi direktörüdür.

 



Türkiye'nin kalkınma hamleleri yeni müfredatta

Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB) kamuoyunun görüşüne sunulan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında hazırlanan yeni müfredat taslağındaki çeşitli derslerde, Türkiye'nin kalkınma projelerine dair içeriklere de yer verildi.

Teknoloji

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

Yapay zeka teknolojisi finans sektörünün geleceğini belirlerken yasal düzenlemelerden hayata geçen uygulamalara kadar çok sayıda yenilik hem sektöre hem de son kullanıcıya fayda sağlıyor.

Teknoloji

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

E-ticaret platformlarında etkin şekilde kullanılan ve geçen yıl 5,39 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşan yapay zeka tabanlı chatbotlar, 7 gün 24 saat e-ticaret kullanıcılarının sorularını yanıtladı.

Teknoloji

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Tüm gözler Kahire'de... Hamas'tan 'İsrail' açıklaması: Ciddi bir anlaşmazlık yok

İsrail basını 'kâbus senaryosu'nu yazdı: Netanyahu için tutuklama emri çıkarılacak! IDF kanlı plana onay verdi

Zelenski dünyaya duyurdu: En az 7 Patriot sistemine ihtiyacımız var

İsrail'den Lübnan'a hava saldırısı! Cemaat el-İslami lideri Musab Halaf öldürüldü

İsrail, Gazze'deki savaşı sürdürme planlarını onayladı

Irak, 30 yıl aradan sonra Türkiye sınırında üs kurdu

Türk SİHA'ları Yunanistan'ı masrafa soktu: Milyarlık programa onay verdiler

Türkiye'nin kalkınma hamleleri yeni müfredatta

AVRASYA BİR VAKFI BİLİM TEKNOLOJİ DERNEĞİ KONFERANSI (27 NİSAN 2024)

Üst düzey isim İstanbul'da dünyaya duyurdu! Hamas'tan İsrail'e tarihi çağrı

İlham Aliyev: Fransa, Hindistan ve Yunanistan, Ermenistan'ı silahlandırıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile ticaret tartışmalarına noktayı koydu: O iş bitti

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna'yı kapsayan 95 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı

İsrail'in "konforlu mağduriyeti"

Meteoroloji'den 44 ile toz taşınımı uyarısı! Göz gözü görmeyecek

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Türkiye fırtınaya teslim! Çatılar uçtu, minareler devrildi

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

Yükleniyor