Ralf Borchard
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kosova ziyareti oldukça önemli ve anlamlı. Bu anlam ve önem sadece Kosovalı Arnavutların yüzde 90’ının Müslüman olmasından kaynaklanmıyor, bununla birlikte Türklerin Balkanlar’daki ekonomik faaliyetleri de -AB ile kıyaslandığında- çok daha büyük bir hacme ulaşmış vaziyette.
Türk hükûmet lideri Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da yaptığı bir konuşma sırasında, “Prizren de burada mı?” diye seslendi. Erdoğan bu seslenişi 16 Haziran’da, İstanbul’daki Gezi Parkı göstericileri hakkındaki konuşmasında yaptı ve bu sayede sembolik olarak aralarında Kosova’nın başkenti Priştineli insanların da bulunduğu, bütün Müslüman dünyasının desteğini almış oldu.
Bütün bunların üzerine Erdoğan’ın şimdi de Kosova’yı ziyaret etmesinin oldukça sembolik bir değeri var. Burada yaşayanların yüzde 90’ı Kosovalı Müslüman Arnavut. Türkiye’nin kendisini, Osmanlı İmparatorluğu geçmişine atıfla Batı Balkanlar’ın hamisi olarak gördüğü olgusu da Erdoğan’ın sık sık dillendirdiği bir konu. Priştine`deki Riinvest Enstitüsü İdari Direktörü Lumir Abdikshiku, Kosova’da rakamların dahi bariz bir şekilde çok şey ifade ettiğini söylüyor.
Abdikshiku konuyla ilgili açıklamasında, “Havaalanı inşaatı bir Türk şirketine verildi. Yine yol yapım işleri de Türklere verildi. Enerji alanındaki projeler ve Kosova’nın telefon şebekesi işi de muhtemelen Türk firmalarına verilecek. Bununla birlikte yine Türklerin hâkim olduğu gıda sektörünü de düşünürsek Türk ekonomisinin bir ülkeyi ne denli güçlü bir şekilde etkisi altına aldığına dair bariz bir tablo çıkıyor ortaya.” değerlendirmesinde bulunuyor.
Erdoğan sadece Priştine’yi ziyaret etmiyor aynı zamanda güneydeki Prizren’e de gidiyor. Söz konusu bölge, Kosova Barış Gücüne (KFOR) bağlı olarak görev yapan Alman ordusunun konuşlandığı yer olmakla birlikte Türk nüfusun da yoğunlaştığı bir yerleşim birimi. Prizren’de Türkçe dört resmî dilden biri olmakla birlikte Türkçe yayın yapan radyolar ve bir de Türkçe televizyon kanalı var.
Prizren’deki Kosova Demokratik Türk Partisinin lideri Levent Buş da durumu: “Hâlen Belediye Başkan Yardımcılığını yürütüyoruz ve iki Türk belediye meclis üyemiz var. Başbakan Haşim Taçi’nin partisiyle birlikte yönetimdeyiz. Burada, başta farklı kültürel etkinlikler düzenleyen dernekler, kadın grupları, gençlik örgütleri olmak üzere toplam 25 Türk derneğimiz var.” sözleriyle ifade ediyor.
Sembolik değer taşıyan hususlardan biri de Erdoğan’ın Kosova’yı yalnız değil, Arnavut hükûmet lideri Edi Rama ile birlikte ziyaret etmesi. Türklerin Arnavutluk’taki etkileri de son derece büyük. Diğer Balkan ülkelerinde -özellikle de Hristiyan Ortodoks yoğunluklu Sırbistan’da- durum kuşkuyla karşılanıyor. Ancak Türkiye, Sırbistan ile de bağları geliştirme çabası sergiliyor. Türk tarafında bu durum ilave bir adım olsa da birçok uzmana göre söz konusu tutum, AB’ye yakınlaşmak adına bir karşılık.
Riinvest Enstitüsü İdari Direktörü Lumir Abdikshiku’ya göre Türkiye’nin bölge üzerindeki etkisinin ters bir yüzü de var: “Samimi olmak gerekirse burada farklı şeylere de ihtiyacımız var, Kosova’da daha fazla Batılı şirket olmalı mesela. Burada fazla sayıda Batı Avrupalı şirket olmayışının sebebi kendilerini buradaki yerel yatırım ortamında pek rahat hissetmemeleridir. Bunu başarabilen sadece Türk şirketleri, onlar üst düzey yozlaşma ve zorlu bürokrasi ile başa çıkmaya muvaffak olabiliyorlar. Türk hâkimiyeti siyasi açıdan bizler için tehlikeli sayılır. Bizim burada Batılı değerlere ihtiyacımız var. Bu, ülkemiz için olmazsa olmazdır.”
Türk hâkimiyeti öte yandan AB siyasetinin zaaflarını da ortaya koyuyor: Gerçi AB bütün Batı Balkan ülkelerine bir Avrupa perspektifi vadetmişti. Bu da uzun vadeli bir yakınlaşma sürecinin ardından gelecek bir AB üyeliği demek oluyor. Ancak AB, mali kriz nedeniyle bir nevi genişleme yorgunu olmuş vaziyette, tutarlı bir Balkan stratejisi yok. İşte bu gedik, açık veya eksik nokta, Erdoğan’ın kararlı bir şekilde zorladığı bölge. Nihayetinde Erdoğan, Türkiye’nin Balkanlar üzerindeki ekonomik, siyasi ve kültürel etkisini genişletmeyi sürdürmeyi arzuluyor. (Köln ve Berlin merkezli Deutschlandradio`nun İnternet Sayfası - 23 Ekim 2013)