Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş İle Mülakat

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş İle Mülakat

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Prof. Dr. Numan Kurtulmuş: Hâlihazırda Irak ve Suriye´deki en büyük tehdit DAİŞ tehdididir. Zira maalesef DAİŞ, sadece bölge için değil küresel bir tehdittir. Biz bir tek terör örgütüne kar

 

El Cezire TV

SUNUCU (Ahmet Mansur): Allah´ın selamı rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Sizleri Osmanlı hilafetinin başkenti İstanbul´dan selamlıyorum. Yeni bir Sınır Tanımadan programına hoş geldiniz. Türkiye, bölgede birçok olayın merkezinde yer alan bir ülke konumunda. Zira hâlihazırda Irak ve Suriye´deki savaş devam ediyor. Olan bitenleri anlamaya çalışmak üzere Başbakan Yardımcısı ve hükümet Sözcüsü Prof. Dr. Numan Kurtulmuş´u konuk ediyoruz. Sayın Kurtulmuş hoş geldiniz.

NUMAN KURTULMUŞ: Siz de hoş geldiniz (Arapça).

SUNUCU: Öncellikle, Halep´teki ateşkesin sağlanması için İsviçre Lozan´da yapılan toplantı neden başarısız oldu?

KURTULMUŞ: Lozan toplantısına birçok taraf katıldı ve fikirleri de farklıydı. Toplantının resmi olmayan amaçlarından biri farklı bakış açılarının değerlendirilmesi ve özellikle Halep´te bir ateşkesin sağlanmasıydı. Toplantının faydasız olduğunu veya bu toplantıya gerek olmadığını söyleyemem. Ancak dünkü toplantıda tarafların belli bir neticeye varmaya ve bunu açıklamaya imkânı olmadı. Bu toplantıya, Halep´te bir ateşkesin ve Suriye´de kalıcı bir barışın sağlanması için bir adım olarak bakmamız gerekiyor. Ancak genel olarak farklı görüş ve bakış açılarına sahip tarafların bir araya geldiği bu toplantılarda bakış açılarında yakınlaşma sağlanır. Bu, yapılan toplantıdan istenen hedefler arasındaydı. Toplantıda, Musul, Halep, muhtemel göç dalgaları ve Suriye´nin geleceği gibi bölgedeki son gelişmeler ele alındı. Onun için bu toplantının faydasız olduğunu söyleyemeyiz.

SUNUCU: Türk Silahlı Kuvvetlerinin desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) güçleri dün Dabık ve Soran beldelerini kurtarmayı başardı. Türkiye´nin Suriye´nin kuzeyindeki planları nelerdir?

KURTULMUŞ: Türkiye, yaklaşık 50 günden beri Cerablus´ta başlattığı harekâta devam ediyor. Türkiye´nin bölgede üç ana kırmızı çizgisi vardı. Türkiye´yi bu harekâta iten neydi? Türkiye´nin güney sınırlarında DAİŞ, Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve Kürt Halk Savunma Birliklerinden (YPG) gelen tehditler söz konusuydu. Gaziantep´teki düğünde meydana gelen ve 54 vatandaşımızın canına mal olan terör saldırısını hatırlıyorsunuz. Saldırı, DAİŞ tarafından devşirilmiş 14 yaşını geçmemiş bir çocuk canlı bomba tarafından gerçekleştirildi. Bu ilk saldırı değildi zira Suriye´nin içinden Türkiye´nin güneydeki illerine havan ve top mermileri atılıyordu. Yürüttüğümüz harekâtla güney bölgeyi, DAİŞ başta olmak üzere bütün terör unsurlarından arındırmayı ve Türkiye´ye saldırıya geçmemeleri için bu terör örgütlerine lojistik desteği kesmeyi amaçlıyoruz. Harekât, Türkiye destekli ÖSO tarafından yürütülüyor. İkinci neden, Suriye´nin kuzeyinde PYD ve YPG tarafından bir terör koridorunun oluşması ve yönetilmesiydi zira bu, fiili olarak Suriye´nin iki veya üç parçaya bölünmesi demektir. Biz, başından beri Suriye´nin bölünmemesi ve toprak bütünlüğünün korunması; yüzyıllar boyunca birlikte yaşayan Araplar, Türkmenler ve Kürtlerin barış içinde yaşamaları yönünde çaba gösteriyoruz. Bölgedeki etnik ve demografik dengenin değiştirilmesi veya bir devletin ihdasına çalışan terör gruplarına asla izin vermeyeceğiz. Keza Suriye ile paylaştığımız 911 kilometrelik sınırın öbür tarafının, YPG gibi bir örgüt tarafından yönetilmesine müsaade etmeyeceğiz. Harekâtın üçüncü nedeni: DAİŞ´e karşı harekât başlattığımızda PYD´nin Minbic´in doğusuna geçmesi gerekiyordu ve ABD Başkanı Obama tarafından Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan´a ikili görüşmede bunun sözü verilmişti. Biz, Türkiye olarak bu sözün gerçekleşmesini bekliyoruz. Bir başka konu daha var: Türkiye, üç milyon Suriyeli mülteciyi misafir ediyor ve onlar için 12 milyar dolar harcadı. Halep´teki durum bu şekilde devam ederse yeni bir göç dalgasına sebep olacak ve bu, yüz binler olarak tahmin ediliyor. Nitekim savaşın başladığı ve mülteci akınının başladığı Mayıs 2011´den beri Suriye´nin kuzeyinde tampon bir bölgenin oluşturulması için çağrı yapıyorduk. İşte bütün bunlar, Suriye´ye girmemize ve başarılı askeri harekâtı yapmamıza neden oldu.

SUNUCU: Kurtarmış olduğunuz beldelerde kalacak mısınız yoksa el Bab gibi başka beldelere doğru yönelecek misiniz?

KURTULMUŞ: Evet, hedeflediğimiz beldeleri kurtarmaya ve gerçek sahiplerine vermeye, keza bu harekâtı ve ÖSO´yu desteklemeye devam edeceğiz.

SUNUCU: Harekâtınız DAİŞ´e karşı sınırlı mı yoksa Cerablus´un etrafını kontrol eden PYD ile YPG´ye karşı savaşacak mısınız?

KURTULMUŞ: Hâlihazırda Irak ve Suriye´deki en büyük tehdit DAİŞ tehdididir. Zira maalesef DAİŞ, sadece bölge için değil küresel bir tehdittir. Biz bir tek terör örgütüne karşı savaşmıyoruz, zira Suriye´ye bakın birçok terör örgütünün orada bulunduğunu görürsünüz. Suriye´de silahlı onlarca terör grubu söz konusu. Bundan hareketle barışı tesis etmek istiyorsak bu terör gruplarına karşı gelmemiz gerekiyor. Burada bölgede yaşanan en tehlikeli çatışmalara dikkat etmemiz gerekiyor. Nitekim bu bölgelerin, hayatlarını devam ettirmeleri için kendi halklarına ve sakinlerine bırakılması gerekiyor. Örneğin DAİŞ bir bölgeye girdiğinde oradaki Şiileri öldürüyor ve bu kabul edilemez. Bu, PYD ve YPG için de geçerli. Zira bu iki örgüt, bölgedeki Arapları veya Türkmenleri kovarak, demografik yapıyı değiştirerek etnik temizlik yapıyor. Bundan hareketle uluslararası camianın bu soruna karşı durması gerekiyor. Terör örgütlerinin arasında bu iyi veya bu kötü diye bir ayırım yapmamamız gerekiyor. Herkesin, PYD ve YPG gibi etnik ve mezhepsel çatışmaları alevlendiren ve demografik yapıyı değiştirmek isteyen bütün terör örgütlerinin bölge için bir tehdit olduğunu idrak etmesi gerekir. Musul harekâtına gelince, gerektiğinde Türkiye´nin havadan ve karadan DAİŞ´e karşı destek verebileceğini söyledik. Ancak yerine PYD´nin geleceği şekilde DAİŞ´e karşı bir savaşı kabul etmeyeceğiz. DAİŞ´in Musul´a girmesi ne kadar kötüyse PYD´nin de girmesi o kadar kötü olur. Zira orada demografik değişiklik yapılmak isteniyor.

SUNUCU: Hâlihazırda Suriye´de fiili yeni bir durum yaratmak için etnik, dini ve mezhepsel bir temizlik yapılıyor ama siz buna izin vermeyeceğinizi söylüyorsunuz

KURTULMUŞ: Ahmet Bey, şüphesiz hâlihazırda olan biten budur. Ama bu konuyu anlamak için büyük fotoğrafa bakmak gerekiyor. 100 yıl önce savaştan zaferle çıkan Fransa, Britanya ve Rusya gibi ülkeler, Sykes-Picot´ta masa etrafında toplanarak burası Türkiye, burası Suriye, burası Irak, burası Ürdün ve burası Lübnan gibi cetvel ve pergelle sınırları çizmeye başladılar. Onların çizdikleri sınırlar tarihsel hiçbir gerçeğe dayanmıyor. Zira yapılan taksimat savaştan zaferle çıkan ülkeler arasındaki güç ve çıkar ilişkilerinden geliyor. Önce bölgede yaptıkları taksimatla ve sınırlarla bölge halklarını böldüler ve Sykes-Picot´tan 100 yıl sonra da bölge halklarını ve fikirlerini ayrımcılığı zerk ediyorlar. Size bir örnek veriyorum. Türkiye´deki Akçakale beldesi, Suriye´deki ismi Tel Abyad´dır. Bu ikisinin anlamı aynıdır. Zira iki belde birdir ve onu ayıran sadece bir cadde veya bir demir yoludur. Şimdi bu Şii, bu Sünni, bu Arap, bu Kürt veya bu Türkmen diye insanların akıllarına girmeye çalışıyorlar. Bu, çok tehlikeli ve sinsi bir oyun. Orta Doğu halkının ayağa kalkması gerekiyor. Asırlar boyunca Türk, Arap ve Kürt olarak bu bölgede hep birlikte yaşadık. Ey Orta Doğu halkaları, yüz yıl önce sizi ayırdılar ama şimdi yüreklerinizi ve akıllarınızı da ayırmak istiyorlar, onun için uyanık olun ve buna izin vermeyin. Açıkçası ikinci bir Sykes-Picot var ve yeni ihtilaflar keza taksimatlar söz konusu. Sonuç olarak kendi bölgesinde kalmak isteyenlere müsaade etmeliyiz. Türkiye bunu istiyor.

SUNUCU: O halde bölgede etnik ve mezhepsel taksimatlara götüren yeni bir Sykes-Picot ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilir miyiz?

KURTULMUŞ: Tamamıyla böyle. Sünni´nin Şii´ye üstünlüğü yok keza Arap´ın veya Türkmen´in veyahut Kürt´ün diğerlerine bir üstünlüğü söz konusu değil. Bölge halkı olarak tarihimizi, uygarlığımızı ve kültürümüzü geri getirmemiz ve birleştirmemiz, keza ortak hedeflerimize ve geleceğimize bir olarak bakmamız gerekiyor. Bir tarafın Arapları sevip Kürtlerden nefret etmesi sebepsiz değildir. Zira birini sevip diğerinden nefret eden bu taraf, sadece özel çıkarlarını düşünüyor demektir. Bunun için uyanık olmamız gerekiyor.

SUNUCU: Bir açıklamasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, DAİŞ´in elindeki silahların yarısının ABD menşeli silahlar olduğunu ifade etmişti.

KURTULMUŞ: Amerika´dan veya buradan ya da şuradan gelmiştir. Zira Kürdistan İşçi Partisinin (PKK) elinde bu silahları yakaladık. Keza Rusya gibi başka taraflar da silah sağladı. ABD´nin Irak işgali veya Suriye krizi olmasaydı DAİŞ gibi bir terör örgütü ortaya çıkamazdı. Önce Rusya´nın ve daha sonra ABD´nin Afganistan işgali olmasaydı el Kaide gibi bir terör örgütü türemezdi. Biz terör örgütlerine bir sebep değil başka olayların sonucu olarak bakıyoruz. Zira işgal, yoksulluk, dış askeri müdahale ve vekâletle savaşlar olmasaydı bu terör örgütleri ikinci gününde yok olurdu. Nitekim bu hususları iyi bir şekilde bilmemiz ve mücadelemizi bu yönde yapmamız gerekiyor. Her ülkenin belli hedefleri var ve bazı grupları belli çıkarları doğrultusunda kullanıyor. Nitekim halklar, yürütülen bu savaşların vekâlet savaşları olduğunu idrak etmeli ve ona karşı mücadele vermelidir.

SUNUCU: Önemli bilgiler veriyorsunuz ve daha iyi anlamak için daha fazla soru soracağım. ABD, Irak´ı işgal ettikten sonra ülkede askeri üsleri kaldı. Rusya´nın da Suriye´de hâlihazırda deniz, kara ve hava üsleri mevcut. ABD ve Rusya´nın bu askeri üsleri bölgenin yeni haritası açısından ne anlama geliyor?

KURTULMUŞ: Bahsettiklerinizden ve ortada gördüklerimizden, iki ülkenin ve diğer ülkelerin de bölgede çıkarları olduğunu görüyoruz. Soğuk Savaş´tan sonra birçok ülkenin askeri, hava, deniz ve kara üslerini görüyoruz ve bu tehlikeli bir konu. Ben bu tehlikeye yönelik endişelerimizi yıllardır dile getiriyorum. Devletler kendilerini yormadan yürüttükleri vekâlet savaşlarıyla belli grupları diğerlerine karşı kışkırtarak kendi çıkarlarını gözetiyorlar. Ancak vekâlet savaşlarının belli bir çıtası var. Bunu açık bir şekilde Suriye´de görüyoruz. Irak da bu listeye girdi. Nitekim ABD ve Rusya´nın vekâleten yürüttükleri savaşlar, Suriye ve Irak´ta en yüksek çıtaya ulaştı. ABD ve Rusya´nın, vekâleten yürüttükleri savaşta bir ateşkes veya bir barış olmazsa iki büyük ülke arasında doğrudan aleni bir savaş çıkar ancak iki taraf da bunu istemez. Zaten bunu istememeleri gerekiyor zira savaşlar, iki ülke halklarının ve insanlığın lehine olmayacaktır. Bu noktadan hareketle Suriye´nin yönetimini kendi halkına bıraksınlar zira Suriye halkı buna muktedirdir. Demokrasiye ulaşması için Suriye´ye fırsat verin, despot yönetimin uzaklaşmasına izin verin. Irak´ın kendi topraklarının bütünlüğünü sağlamasına ve topraklarını yönetmesine müsaade edin. Suriye´nin toprak bütünlüğü korunsun ve orada Araplardan, Kürtlerden, Sünnilerden, Şiilerden oluşan ortak yönetim oluşsun ve buna herkes destek versin. Büyük ülkeler, vekâlet savaşlarına devam edeceklerse konu çıtanın en üstüne ulaşmıştır demektir. Bunun bu şekilde devam edeceğini sanmıyorum. Zira ya halkın lehine bir barış olur ya da Allah korusun bölgede çetrefilli sorunlar girdabına girmiş olacağız.

SUNUCU: Önemli bir noktaya değindiniz. Zira Rusya ve ABD, Afganistan ve sonra Irak işgallerinde kendi askerlerini kaybediyorlardı ama şimdi bölgedeki halkları birbirine düşürerek vekâleten bir savaş yürüttüklerini ifade ettiniz. Durumun bu şekilde devam etmesi durumunda ABD ile Rusya arasında doğrudan bir savaşa yönelik endişelerinizi ortaya koydunuz. Olayların devam etmesi durumunda üçüncü dünya savaşına doğru gittiğimizi söyleyebilir misiniz?

KURTULMUŞ: Bu aşamaya gelmemeyi diliyorum. Ben buradaki büyük tehlikeye işaret etmek istedim zira büyük bir gerginlik söz konusu. Nitekim negatif bir enerjinin biriktiği açıktır. Ben şahsen bu gerginliği bertaraf etmek için Musul harekâtının önemli bir fırsat oluğunu düşünüyorum. Zira eğer ülkeler, Musul´u kurtardıktan sonra PYD ve YPG gibi etnik siyaset yürüten partilere bırakılmazsa ve bölge, demografik değişikliğe uğratılmadan muhafaza edilirse bunun iyi bir başlangıç olacağını düşünüyorum. Keza Halep´te de uzun süreli bir ateşkesin sağlanması, o bölgenin iyi bir başlangıç yapması için fırsat olacak. Ben Musul ve Halep´in bölgenin kaderini belirleyecek unsurlar olduğuna inanıyorum. Nitekim bütün tarafların bu konuları hassas ve rasyonel bir şekilde ele alması gerekiyor.

SUNUCU: Musul´dan bahsettiniz; Türkiye bu harekâta katılmak konusunda neden ısrar ediyor?

KURTULMUŞ: Söylediklerimi tekrarlayacağım. Bildiğiniz gibi Musul, etnik olarak içinde çeşitlilik barındıran bir şehir. Zira şehirde Araplar, Türkler, Kürtler ve Türkmenler mevcut. DAİŞ geldikten sonra buradaki Şiiler şehirden kaçtı. Musul, büyük, köklü uygarlığa sahip ve Irak´ın en önemli şehirlerinden biri. Nitekim Musul´un dengesinin bozulması bölgenin dengesinin bozulması demek. Zira Musul´u olduğu gibi muhafaza etmek sadece Türkiye için önemli değil; Musul halkı, Irak halkı ve bölge halkı için de önemli. Bu noktadan hareketle Musul´un demografik yapısını bir bütün olarak muhafaza etmemiz gerekiyor. Başika´yı terk etmemizi talep eden Irak merkezi hükümetine sesleniyorum: Tek bir kurşun atmadan bir günde Musul´u DAİŞ´e neden bırakıp gittiniz? Uluslararası camia, yıllardır Musul´daki DAİŞ´in varlığına neden seyirci kalıyor? Nitekim Allah muhafaza, aynı hataların tekrarlanmaması ve DAİŞ´in yerine PYD´nin gelmemesi için dikkatli olmalıyız. Musul halkının dışındakileri askeri operasyonlara dâhil ettiğimiz zaman Musul halkı bunu kabul etmeyecek. PYD veya YPG girecek olursa oradaki Türkmenleri katledecekler. Keza Haşdi Şabi ve Şii milislerin katılması durumunda bu, Sünniler için bir katliam demek.

SUNUCU: Ama onlar Musul´un kapılarındalar şu an…

KURTULMUŞ: Bütün dünyanın bu hususa dikkat etmesi gerekiyor. Keza Türkiye, bu konuya hassasiyetle bakıyor ve biz başından beri Musul için ve Rakka için aynı şeyleri söylüyoruz. Nitekim Başika´daki varlığımızın nedeni budur. Biz oradaki insanları ve Musul halkını DAİŞ´e karşı savaşmaları için eğitiyoruz.

SUNUCU: Başika´dan çekilecek misiniz?

KURTULMUŞ: Başika´dan çekilmeyeceğiz zira varlığımız Musul halkı için bir garantidir.

SUNUCU: Birleşmiş Milletler (BM), Musul harekâtının bir milyon 200 bin mülteci yaratabileceğine ilişkin uyarılarını sıralıyor ve bu, büyük bir sorun. Stratejik olarak baktığımızda Musul harekâtı sadece Türkiye´yi ilgilendirmiyor zira Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerini de ilgilendiriyor. Musul´da oluşabilecek olumsuz sonuçlar, bu ülkeleri de yakından ilgilendiriyor ve ateş onları da yakacak ancak onlar uykuya dalmış gibi pek karışmıyorlar. Buna ne diyeceksiniz?

KURTULMUŞ: Dediğiniz doğru. Batı´dan, Musul ile neden bu kadar ilgilendiğimize dair sorular geliyor. Ben onlara; 'Kusura bakmayın, siz belki kısa bir süre için uzun mesafelerden gelip kalıyorsunuz ve beğenmediğiniz zaman buradaki beğenmediğiniz bazı unsurları değiştiriyorsunuz ve kendi sisteminizi kuruyorsunuz.' diyorum. Türkiye´nin Suriye ile 911 kilometrelik sınırı var. Keza Irak´la ikisinin toplamda 1251 kilometrelik sınırı var. Bölge halklarıyla da kültürel, etnik ve dini bakımından ortak paydamız var. Musullunun burnu kanadığında Türk´ün de burnu kanar. Haleplinin başı ağrıdığında Türk´ün de başı ağrır. ABD ve Batı´nın son 50 yılda barındırdığı toplam mülteci sayısı, Türkiye´nin son yıllarda barındırdığı Suriyeli mülteci sayısına ulaşamaz. Zira üç milyon mülteci barındıran bir ülkeyiz ve bu, bizi rahatsız etmiyor zira dostluğumuzun ve kardeşliğimizin bir gereğidir bu. Zira hiç kimse, Türkiye´nin Musul´la neden ilgilendiğine dair soru sorma hakkına sahip değil. Evet, Musul´dan belki bir milyon mülteci gelebilir keza Halep´ten de. Bir problem olduğunda Türkiye´ye gelecek mülteci sayısının 300 ila 400 bin arasında olması muhtemeldir. Mülteci sorunuyla ilgilenmesek de orada yapılmak istenen demografik bir değişiklik söz konusu. Olayların normal sürecinde çözülmesi ve getirilen bu çözümlerin Türkiye´nin başına dert açmamasını istiyoruz.

SUNUCU: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye´nin, Musul´u kurtarma harekâtına dâhil edilmemesi durumunda kendilerinin B ve C planlarının olduğunu söyledi. B ve C planlarının emareleri nerelerdir?

KURTULMUŞ: Türkiye anahtar konumunda, zira güçlü ve bölgedeki önemli ülkelerden biri. Köklü bir tecrübesi var ve bölgeyi şehir şehir, sokak sokak ve köy köy biliyor. Türkiye, kendi selameti ve bölgedeki kardeşlerinin selameti için her türlü tedbiri alacak. Zira ekonomik, askeri ve siyasi tedbirlerimizi aldık ve olayların kötüye değil kendi mecrasında ve daha iyiye doğru gitmesini diliyoruz.

SUNUCU: Başarısız darbe girişiminden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu girişimin bütün bölgeyi hedef aldığını söylemişti. Darbe girişiminden sonra önünüzdeki en önemli zorluklar nelerdir?

KURTULMUŞ: Bir kez daha büyük fotoğrafa bakmamız gerekiyor. Osmanlı revaklarını bilirsiniz, üst üste gelen taşlardan oluşuyor. Ortasındaki taş ters bir şekilde konuluyor ve buna anahtar taşı deniyor. Bu taşı kaldıracak olursanız diğer taşlar yıkılır. Türkiye de Orta Doğu´nun anahtarı konumunda zira Türkiye´yi Orta Doğu´nun içinden çekerseniz Orta Doğu dağılır. Siz gayet iyi biliyorsunuz, Türkiye´nin siyasi ve ekonomik olarak güçlü kalmasını istemeyen çevreler var. Emin olun, İstiklal savaşında dağlarımızı, vadilerimizi ve askerlerimizi kim bombaladıysa Türkiye Büyük Millet Meclisini (TBMM) bombalayan da aynıdır. Zira Türkiye´nin tökezleyip düşmesini ve bölgeyi savunmaktan aciz kalmasını isteyenler var.

SUNUCU: Onlar, Türkiye´ye karşı savaşlarını durdurmayacaklar.

KURTULMUŞ: Şüphesiz ki evet.

SUNUCU: Bütün bunların karşısına çıkacak gücünüz var mı?

KURTULMUŞ: Biz zor bir coğrafyada yaşadığımızı biliyoruz. Bölümün başında, Osmanlı Hilafetinin başkentinden yayın yaptığınızı söylediniz. Evet, burası dünyanın en büyük başkenti. Büyük bir kültüre sahip olduğumuzu biliyoruz. Bu mekânın özelliği de büyük alanların bu noktadan yönetilebilmesidir. Burada Anadolu havzasında Balkanlar´dan, Kafkasya´dan, Araplardan, Kuzey Afrika´dan ve Orta Doğu´dan insanlar yaşıyor zira Türkiye, beşeri çeşitliliği barındıran bir ada konumunda. Bu özelliğimizi kaybettiğimizi hissettiğimiz anda tehlike altındayız demek. Nitekim Türkiye, yapılan hataları dünyanın yüzüne karşı dile getiren öncü bir ülke ve bazıları bu özelliğimizden rahatsız. Biz her zaman biliyoruz, hava değirmenleriyle savaşan Don Kişot olmadığımızı ancak imkânlarımızı, yapabileceklerimizi keza dostlarımızı biliyoruz. Bunu 15 Temmuz´da gördük. Bu halkın ne denli büyük olduğunu gördük. Bu halk,15 Temmuz´da jetlerin bombardımanından hiç korkmadı ve Cumhurbaşkanımızın cesareti ve ferasetiyle yüz binlerce kişi sokaklara indi. Dünya tarihinde yaşanmamış olaylar yaşandı. Askerler, tanklar, jetler, silahlar ve bombalar çıplak ellerle bertaraf edildi. Allah´ın lütfu ve imanla dolu insanların yardımıyla bu büyük plan hüsrana uğratıldı. Zor bir geceydi. Birkaç bakanla birlikte Başbakanlık binasındaydık. Jetler sabaha kadar bombalamaya devam etti. Tanklardan da ateş edildi. Bazı tanklar, defalarca Başbakanlık binasına girmeye çalıştı. Aşırı karanlık olan bu geceden sonra ertesi gün farklı ve aydınlık bir Türkiye ile uyanacağımıza inanıyorduk. Biz sadece kendi halkımıza güvenmemiştik zira 1 milyar 700 milyon Müslüman´ın, seccade üzerinde Türkiye´yi ve halkını koruması için ellerini kaldırarak gözleri yaşlı Allah´a dua ettiklerini biliyorduk.

SUNUCU: Darbe girişiminden sonra Türkiye´nin ekonomik seyriyle ilgili endişe duyuldu. Siz iktisat profesörüsünüz, onun için sizden en iyisini duyalım. Ekonomik olarak bir gerileme yaşadınız mı yoksa projelere aynen devam ediyor musunuz?

KURTULMUŞ: Müslümanlarla bir bağımızın olduğunu biliyorsunuz. Bu, o gece fiili olarak hissettiğimiz bir vizyondu. Meydanlarda bizimle beraber binlerce insan yoktu ama bir milyar 700 milyon Müslüman yürekleri ve dualarıyla bizimle beraberdi. Çemberi biraz daha büyütelim; dünyadan yanımızda birçok mazlum vardı ve bu Allah´ın bir lütfüdür. Bu, büyük bir sorumluluk ve bundan dolayı Allah´a hamdolsun. Başarısız darbe girişiminden iki gün sonra bir güvenlik toplantısı yaptık ve bundan sonra ne yapabileceklerini sorguladık. Zira darbeciler, bu başarısızlığa boyun eğmeyecek ve küresel şebekeleriyle tekrar saldırmaya çalışacaklar. Bize saldıracakları konulardan biri ekonomidir. Zira Türkiye´de krizler olduğunu ve ekonominin çökeceğini söyleyeceklerdi ve şimdi zaten bunu yapıyorlar. İkinci saldırı noktası, Türkiye´nin insan haklarını çiğnediği ve insanlara zulmettiği yönündeydi. Bütün bu iddialar, yaşanan darbe girişiminin artçı depremleridir. Evet, Türkiye 15 ila 22 Temmuz arasında biraz ekonomik bir çalkantı yaşadı ve bu doğal bir şey. Allah´a hamdolsun ki 22 Temmuz´dan sonra ekonomik göstergeler eski haline geri döndü. Keza Türkiye, kendi ekonomik yoluna, yabancı yatırımı çekmek ve bu konuda avantajlar sağlamak için çaba sarf etmeye devam ediyor. Bazılarının kafasında soru işaretleri oluştu mu? Evet, oluştu ancak Allah´a şükürler olsun ki Türkiye´nin çok yatırım alanı var. Özellikle Körfez´deki kardeşlerimin yatırım güçleri var ve ABD tarafından haklarında çıkan karardan sonra Türkiye´ye yönelmeleri yönünde büyük fırsatlar söz konusu. Bazı Batı ülkelerinin de Suudi yatırımcıları çekmek için bizimle rekabete girmesi muhtemel. Ancak Türkiye, yatırım açısından güvenli liman olan ender ülkelerdendir. Yatırımcılara “Buyurun gelin gerek para piyasalarında gerekse gerçek pazarda paranızı değerlendirebilirsiniz.”diyoruz. Yatırım yapmak isteyenlere vatandaşlık veya daimi ikamet izninin verilmesi hususunda da elimizden geleni yapacağız.

SUNUCU: Son olarak, bölgede yaşanan savaşlar ışığında Türkiye´nin ve bölge ülkelerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

KURTULMUŞ: Biliyorsunuz ki her gecenin bir sabahı var. Bulunduğumuz durum, bir gece karanlığında olduğumuzun bir göstergesi ancak hep ümitle bakıyoruz. İnşallah bölge ülkeleri, güçlerini geri alarak yaşadığımız ayrılık rüzgârlarının kimseye bir faydası olmadığını anlayacak. Türkiye´nin bölge ülkeleriyle olan sorunlarını azaltacağız ancak bütün bu sorunları ortadan kaldırmak zor. Biz bölge ülkeleriyle aynı coğrafyayı, aynı tarihi ve aynı geleceği paylaşıyoruz. Bu noktalardan hareketle bölge sorunlarına çözümler bulmak ve bölge ülkelerine aydınlık bir gelecek için çabalarımıza devam edeceğiz. Bizim ve bölge ülkelerinin elinde bu seçenekten başka bir seçenek yok. Diğer seçenek ise nesillerimize yıkılmış ülkeler bırakmak. Diğer ülkelere, bizi artık bu şekilde yönetmelerinin zor olduğunu söylemeliyiz. Türkiye´ye bakın, 300 yıldır gittikçe gelişen bir ülke söz konusu ve Avrupa Birliği ile gelişen ilişkilerimiz var. Onlardan birçok kriteri aldık ve buna göre reformlar yaptık. Keza demokrasiyle 150 yıllık bir geçmişimiz var. Aynı şekilde 1950 yılından beri çok partili sistemle ilgili tecrübelerimiz söz konusu. Bu tarihten beri Türkiye´de beş tane askeri darbe yaşandı. Bu ülke, Başbakan´ın idam edildiği ve Cumhurbaşkanlarının ülkeden sınır dışı edildiği bir ülke. Rahmetli Adnan Menderes ve rahmetli Erbakan, çok büyük sıkıntılara maruz kaldılar. Türkiye´de şimdiye kadar yaşanan beş-altı darbe girişimine rağmen selametle Allah´ın izniyle ayaktayız. Her girişimde Türkiye´nin tökezlemesini arzuladılar. Türkiye, düşmesine rağmen ayağa kalkıp yoluna Allah´ın lütfüyle devam etti. Biz demokrasiyi genişletmeye, ekonomiyi canlandırmaya ve toplumu inşa etmeye çalışıyoruz. Türkiye, kamu yatırımlarını çok iyi geliştirdi. Üçüncü köprüyü açtık ve kasım ayının sonunda Boğaz´ın altından araçların geçişine imkan tanıyan Avrasya Tüneli´ni açacağız.

SUNUCU: Kasım ayında mı açılacak?

KURTULMUŞ: Evet, gelecek kasım ayının sonunda açılacak. Birçok dev projelerimiz daha var. Örneğin Çanakkale Boğazı üzerinden asma köprü projesi için temel atma töreni 18 Mart 2017´de yapılacak. Bu projenin, bir veya iki yılda bitirilmesi planlanıyor. Marmara´nın etrafındaki çevre yolu projesi de söz konusu. Türkiye, darbe girişiminden çıktı ancak yatırımlarına devam ediyor. Avrupa´nın en büyüğü olacak üçüncü havalimanımızı açacağız. Özetle Türkiye, ekonomik olarak, siyasi olarak ve kültürel olarak büyüyor ve gelişiyor. Buna devam edeceğiz. Önümüzü kesmek isteyenlerin ayağına basacağız, ilerleme yolumuza taş koyarlarsa o taşı kaldıracağız.

SUNUCU: Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, verdiğiniz mülakat için teşekkür ediyoruz. Sayın seyirciler, Osmanlı Hilafetinin başkenti ve Sayın Başbakan Yardımcısı´nın söylediği gibi dünyanın başkenti İstanbul´dan sevgilerimizi iletiyoruz. İyi akşamlar.(Katar,El Cezire TV-19.10.2016)



Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

E-ticaret platformlarında etkin şekilde kullanılan ve geçen yıl 5,39 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşan yapay zeka tabanlı chatbotlar, 7 gün 24 saat e-ticaret kullanıcılarının sorularını yanıtladı.

Teknoloji

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

Bayraktar AKINCI ASELFLIR-500 ile hedefi başarıyla vurdu

Bayraktar AKINCI, Aselsan tarafından milli olarak geliştirilen ASELFLIR-500 Elektro-Optik Keşif, Gözetleme ve Hedefleme Sistemi’ni kullanarak deniz üstünde seyreden Albatros İDA’yı başarıyla imha etti.

Teknoloji

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Türkiye fırtınaya teslim! Çatılar uçtu, minareler devrildi

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Vücutta kolay morarma o hastalığın habercisi olabilir!

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkacak (Bu hafta hava nasıl olacak?)

TBMM açılıyor: Gündemde kripto para düzenlemesi var

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Rusya, Ukranya'nın en büyük özel elektrik şirketine saldırdı

İsrail ordusu Halep'i vurdu: 38 kişi öldürüldü

Türkiye’nin iç sorunu bir PKK’dan Avrupa’nın sorunu bir PKK’ya

STK’LAR YILDIZ HOLDİNG’TE BULUŞTU

Ukrayna: Rusya, başkent Kiev'e seyir ve balistik füzelerle saldırdı

Rus istihbaratı: Fransa, ilk etapta 2 bin askeri Ukrayna'ya göndermek için hazırlık yapıyor

Erdoğan'ın iftar yemeğinde sarf ettiği cümle Yunanistan'da tepkiyle karşılandı! Hükümete çağrı yaptılar

MİT PKK'nın sözde İran sorumlusunu Kandil'de etkisiz hale getirdi

Yükleniyor