Belirsizlik Çağında Karadeniz/Hazar Koridorunun Önemi

Belirsizlik Çağında Karadeniz/Hazar Koridorunun Önemi

Türkiye, Doğu-Batı Koridoru’nun, ulaştırma ve enerji projelerinin büyük bir oyuncusudur. İstikrarlı bir aktör olan Türkiye, halihazırda Suriye’de yaşanan iç savaştan oldukça etkilenmiştir ve bu durum Ankara’yı Kafkaslardaki gelişmele

Rusya ve İran, Türkiye ile Türk dünyasının arasına bir Ermeni duvarı ördü. dunyagundemi

 

Iulian Chifu *


Doğu-Batı Stratejik Koridoru, Orta Asya’yı AB’nin ve NATO’nun Doğu sınırına Güney Kafkasya üzerinden bağlamaktadır ve böylelikle hem taşımacılık, ticaret ve enerji için fiziksel bir koridor oluşturulmakta, hem de ekonomi ve yatırım projelerine dair sanal bir ortam teşkil edilmektedir.

Söz konusu koridorun geliştirilmesi, doğrudan etkilediği tüm ülkelere, onların komşu ülkelerine, AB’ye ve ABD’ye, kaynak-zengini ancak coğrafi olarak kilitli kalmış olan Orta Asya’ya erişim niyetleri açısından yarar sağlayacak.

Koridor, bu bölgeyi Avrupa’ya, ardından da Atlantik’e bağlıyor; enerji ve ticaret konusunda alternatif kaynaklar ve yollar sağlıyor; NATO içerisinde askeri materyal taşımacılığı için kullanılabilen güvenli bir yol temin ediyor. Öte yandan, bölgeye ekonomik ve güvenlik anlamında da yararlar sağlıyor; bir yandan da yerel toplulukları modern Batılı toplumların değer ve ilkeleriyle –özellikle de insan hakları ve demokrasi- yüzleştiriyor; temas kurmalarına imkan veriyor.

Karadeniz Bölgesel İşbirliği’nin başlatılmasından beri geçen beş yıllık süre zarfında Karadeniz Bölgesi’nde çarpıcı gelişmeler ve büyük değişimler yaşandı; ve bu durum hem münferit ülkeleri etkiledi, hem de bölgenin genelini. Karadeniz Bölgesel İşbirliği, dokuz Karadeniz ülkesindeki sivil gruplara özveriyle yardımcı oldu; siyasi ve sosyal gelişmelere tepki vermelerine veya adapte olmalarına yardım etti, bölgedeki dinamikleri araştırmaları, uluslararası camia ile daha güçlü bağlar kurmaları ve anlaşmazlık içerisindeki gruplar veya toplumlar arasında köprü inşa etmeleri için yardım eli uzattı. Beş yıldır Karadeniz Bölgesel İşbirliği, bölgedeki mevcut bağlamı yansıtıyor ve gelecekteki sorunlara dair öngörülerde bulunuyor.

Doğu-Batı Karadeniz-Hazar Denizi Koridoru, Amerika’nın eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın 2011 yılında ortaya koyduğu Yeni İpek Yolu’yla birbirlerini mükemmel şekilde tamamlıyor. Afganistan ve bölgenin geneli açısından bir proje olarak ortaya çıkan söz konusu Yol, Afganistan üzerinden Orta Asya’yı Pakistan, Hindistan ve Çin’e bağlayan taşımacılık, ticaret ve enerji güzergahı olup, zamanında on yıllar süren savaş ve düşmanlıklardan dolayı birbirinden ayrı düşmüş ekonomileri bir kez daha birbirleriyle bağlantılandırıyor. Doğu-Batı Koridoru, Orta Asya ekonomilerine ve onlar üzerinden Doğu ve Güney Asya’ya Avrupa’ya doğrudan erişim imkanı sağlıyor; böylelikle birbirlerini mükemmel şekilde tamamlamış oluyorlar.

Projenin elbette sorunları var. Siyasi ve seçmen bağlamları ve iki yıl sonra 2015 yılında tarihsel olayların anılması dolayısıyla koridorun gelişimi önünde yeni riskler söz konusu olacak. Suriye’deki çatışma, Suriyeli Çerkezlerin Rusya’ya göçü, yaklaşan Sochi Kış Olimpiyatları ve 1915 olaylarının 100. Yılı kutlamalarının her biri projeyi ciddi anlamda geciktirebilir. Projenin güvence altına alınabilmesi için, ilgili ülkelerin net siyasi taahhütler vermeleri gerekir; böylelikle projenin sürdürülebilirliği açısından meşru bir güvence sağlanır. Ayrıca ABD ve AB de açık ve net bir şekilde ilgi göstermelidir.

Doğu-Batı Koridoru’nun önemi

Orta Asya’nın stratejik önemi; birçok çatışma bölgesine olan yakınlığından olduğu kadar, iki büyük aktöre (Batı ile istikrarsız ilişkileri olan Rusya ve Çin) olan komşuluğu ve ekonomik potansiyelinden de kaynaklanıyor. Orta Asya’nın kalbine doğru her hangi bir doğrudan ve güvenilir erişim, Batı açısından stratejik önemde bir güvenlik teşviki olacak. Orta Asya’nın zenginlikleri ve ekonomik potansiyeli, AB açısından son derece önemlidir; keza AB’nin alternatif enerji kaynakları ve güzergahlarına ihtiyacı var. ABD’nin ve AB’nin bölgeye girişi, bölgedeki güç oyununu değiştirecek ve hem Rusya hem de Çin açısından ihtiyaç duyulan bir karşıt-dengeyi oluşturacak.

Doğu-Batı Karadeniz-Hazar Denizi Koridoru, ilgili aktörlerin çıkarları arasında bir örtüşme sağlıyor. Türkmenistan ve Kazakistan açısından, koridor, üçüncü büyük oyuncu olan Avrupa ve/veya ABD’ye doğrudan erişim imkanı veriyor; dolayısıyla güçlerin jeopolitik dengesindeki bir değişimi kolaylaştırıyor. Ayrıca, kaynakların araştırılması ve enerji açısından gereken Batı yatırımını teşvik ediyor; bölgeye bilgi ve teknoloji aktarımına imkan sağlıyor.

Azerbaycan, Gürcistan ve Romanya, koridordan yarar sağlayacaklar. Artan ticaret ve bağlantılar sayesinde, bu ülkelerdeki istikrar ve yatırım akışı sağlanacak, kalkınma süreci tetiklenecek. Bu stratejik koridorun yararları, muhtemelen, komşu ülkelere doğru sarmal etkisiyle genişleyecek. Türkiye, kendisini Azerbaycan ve geçmişinde Türk kimliği olan veya Türklerle bağlantıları bulunan Orta Asya ülkeleriyle çok daha yakın ilişkiler içerisinde bulacak. Ukrayna, söz konusu koridorun en büyük yararlanıcısı olacak; çünkü böylelikle Orta Asya ülkeleriyle olan ticaretinin yanı sıra petrol ve doğalgaz ithalatı açısından fırsat yaratılmış olacak.

Doğu-Batı Koridoru, AB ve ABD tarafından atılacak sonraki adım bakımından mantıklı bir stratejik tercih olacak. Eğer söz konusu proje, ilgili ülkelerin siyasi desteğinin yanı sıra ABD, NATO ve AB’nin halk desteğini alır ise, ticaretten taşımacılığa, enerji ihracatından yatırımlara dek ihtiyaç duyulan birçok projeyi de kolaylaştırmış olacak. Kısa vadede, halihazırda Afganistan’a konuşlandırılmış olan askeri ekipmanın güvenli bir biçimde kurtarılmasını da mümkün kılacak.

Koridor, bölgedeki çatışmalara karşı sağlam bir caydırıcı etki oluşturabilir; ancak aynı zamanda bu koridorun güneyindeki bölgelerin (Suriye, İran ve Büyük Orta Doğu) olduğu kadar kuzeyindekilerin de (özellikle de Kuzey Kafkasya’nın) istikrara kavuşturulması için de önemli bir stratejik teşvik unsurudur. Stratejik Doğu-Batı Karadeniz-Hazar Denizi koridoru, ortak bir proje olarak (ve aynı zamanda Batı Balkanlardaki bu konseptle bağlantılı olarak güven inşası, çatışma çözümü ve barış inşası ilkeleri çerçevesinde) rol üstlenebilir. Ortak projenin varlığı, bu çatışmaların yeniden alevlenmesini önleyecektir; keza bölge ülkelerinin sağlayacağı yararlar, herhangi bir provokasyon ve çatışmadan baskın gelecektir.

Batılı değerlere sürekli olarak maruz kalınması ve bir modus vivendi tesisi, koridor projesinin önemli bir potansiyel etkisini oluşturmaktadır. Öncelikli olarak, Romanya’nın Karadeniz sahilindeki Köstence AB ve NATO açısından doğrudan ve kısa bir bağlantı teşkil etmektedir. Öte yandan, ulaştırma, ticaret, enerji ve yatırım yoluyla işbirliği, güven artırma anlamında önemli bir tedbir olup, birçok çatışmayla çalkalanan bölge açısından önem teşkil etmektedir.

Koridorun önünde bekleyen mevcut sorunlar

Son altı ayda yaşanan gelişmeler, stratejik proje açısından potansiyel sorunlar doğurdu. Yukarı Karabağ sorunu, Azerbaycan’da bu sene için planlanan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından tırmanabilir; Hazar Denizi’nin deniz sınırlarının sınırlandırılması ise, Azerbaycan ile Türkmenistan arasındaki ilişkilerin gerilmesine yol açtı. Kıyı devletleri arasında çözülmeyi bekleyen daha nice sorun var. Trans-Kafkas Denizi boruhattının geleceği belirsizliğini koruyor. Dahası, Romanya, Gürcistan ve Ermenistan’daki olaylar, projeyi sürdürme konusundaki irade ve/veya yeteneği de olumsuz etkilemekte.

Romanya’da 2012 yazında gerçekleşen olaylar, ülkenin hem bir AB hem de bir NATO ülkesi olarak üstlendiği taahhütlere dair belirsizlikleri gündeme getirirken, iktidar konusunda bir iç mücadele olduğunu gözler önüne serdi. Birkaç ay sonra seçilen yeni hükümet ise, Romanya’nın transatlantik kurumların bir üyesi olarak iç ve dış yükümlülüklerine bağlı olduğunu kaydetmiş olsa da, bunun ardından Avrupa-karşıtı ve Amerikan-karşıtı bir söylemin ağır bastığı bir seçim kampanyası geldi ve bu süre zarfında hükümet koalisyonu içindeki siyasetçiler, şaşkınlık verici açıklamalarda bulunmaya devam ettiler. Hem bu durum hem de Aralık ayındaki seçim kampanyası, ülkenin şimdi ve gelecekte stratejik projeler yürütme ve sürdürme yeteneği konusunda bir kuşku doğurdu –her ne kadar mevcut cumhurbaşkanının kalan iki yıllık görev süresi boyunca belli bir devamlılık sağlanacak olsa da.

Gürcistan, Ekim 2012’deki seçimlerin ardından barışçıl bir güç değişimi yaşadı. Yeni hükümet, öncülünün öngördüğü üzere NATO ve AB yönelimli gidişatının devamlılığını derhal teyit etti; bununla birlikte Rusya ile ilişkilerin “sıfırdan yeniden başlatılması”, hem ülke içinde hem de dışında belli bir asabiyet doğuruyor.

Hükümetteki yeni koalisyon, iktidardayken yanlış işler yaptıkları ve yetkilerini kötüye kullandıkları iddiasıyla birçok etki görevliyi cezalandırmak üzere hızlı adımlar attı; o denli hızlı ve yoğun bir süreç yaşandı ki, neredeyse “seçmeci bir adalet” anlayışıyla siyasi bir öç alınıyormuş gibi bir ortam yaratıldı. Bu durum ise, Gürcistan cumhurbaşkanı Mikhail Saakaşvili ile Başbakan Bidzina İvanishvili arasındaki kırılgan “birlikteliği” tehdit eder oldu; dış politika öncelikleri arasında gerilimler yaşanabileceğine dair korkuları gündeme getirdi. Sonuç olarak, anayasal değişikliklere dair bir anlaşmanın müzakeresi yapıldı ve gerek ülkenin stratejik yönelimi gerekse Gürcistan’ı ilgilendiren projelerin sürdürülebilirliğinin anayasal güvence altına alınması mümkün oldu. Böylelikle endişeler yatıştırıldı.

Eş zamanlı olarak, Başbakan Bidzina İvanishvili’nin bazı açıklamaları, ülkenin komşuları arasında endişe yarattı. Başbakan, Azerbaycan ile enerji sözleşmelerinin gözden geçirilmesini talep etti; Ermenistan’ı NATO ile ilişkilerinde Gürcistan açısından önemli bir örnek olarak gösterdi; ve hem Rusya hem de Batı açısından “dengeli bir yaklaşımın” önemini vurgularken, Ukrayna’nın iki güç arasında başlayan gidip gelmelerini anımsattı. Bu açıklamalar, Bakü’de, Tifls’te ve Batılı başkentlerde tepki doğurdu. Bunun üzerine Gürcistan Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık, hem iç hem de dış kamuoyuna yönelik daha yumuşak ifadeler içeren bir revizyona gitti.

Gürcistan’ın Euroatlantik entegrasyonuna yönelik kamu desteği henüz azalmadı; hatta seçimlerden sonra artarak tarihi bir düzeye -%80’in üzerine- tırmandı. Gürcistan’ın tam ters yönde bir dış politika değişimine gitmesi, iktidardaki Gürcistan Rüyası koalisyonu açısından zararlı olacaktır. Bu durum, uluslararası ortaklar açısından güven verici bir durum olsa da, beyanatlarda ve politikalarda daha net ve tutarlı ifadeler yer almasını tercih edeceklerdir. Gelecekte olası bir kapsamlı birliktelik anlaşması, Gürcistan’ın stratejik yönelimine daha büyük bir inandırıcılık sağlayabilir. Benzer şekilde, Parlamento’nun Gürcistan’ın Stratejik Yönelimi’ne dair resmi beyanatı da, uluslararası ortakların bazı endişelerine yanıt verecektir. Tüm bunlar olmaz ise, Gürcistan’ın günümüzde ve gelecekteki stratejik projeler karşısındaki yükümlülüğü belirsizliğini korumaya devam edecektir.

Azerbaycan, Karadeniz-Hazar Denizi taşıma koridorlarını içeren tüm bölgesel stratejik projelerin büyük bir sacayağıdır. Ülkenin Gürcistan ile olan ilişkisi, kısa süre önce Gürcistan başbakanının bazı açıklamalarından dolayı baskı altına girdi; ancak iki Dışişleri Bakanı, bu durumu karşılıklı olarak iyi bir şekilde idare ettiler ve ortamı rahatlattılar. Bununla birlikte, Ermenistan ile ilişkiler, giderek daha gergin bir hal alıyor. Sınır çizgisi ve sınır boyunca yer alan ücra bölgeler konusunda öfkeli görüş alışverişlerinin ardından, Ermenistan, Yukarı Karabağ’da bir takım değişimler yapılmasını mecbur kıldı. Geçmişte olduğu gibi söz konusu ziyaretler Amerika’nın ve Batı ülkelerinin Bakü’ye yaptığı ziyaretler ve Yukarı Karabağ’daki müzakerelerin gidişatıyla bağlantılıydı ve hem soruna dikkat çekmek hem de çözüm sürecindeki tıkanmayı anımsatmak için kullanıldı. Genellikle olduğu üzere Ermenistan üzerinde çok büyük bir etki doğurmadı. Bununla birlikte, bu kez cumhurbaşkanlığı seçimlerinden kısa süre önce gerçekleşti ve seçim sandığında bir koz olarak kullanıldı.

Aslında Minsk Grubu, geçtiğimiz yıl boyunca süregiden çözüm diyalogunda yer almadı; ve süreç, gayri resmi bir 1+2 formatına doğru evrildi: Rusya, Ermenistan ile Azerbaycan cumhurbaşkanları arasındaki müzakerelerin yükünü üstlendi. Bu girişim, Rusya’nın bölgesel otoritesini güçlendirmeyi hedeflese de, pozitif bir sonuç doğurmadı. Tam aksine, Bakü, kendisini bu şekilde izole edilmiş hissetti; ve Azerbaycan’ın çıkarlarının aleyhine düşen çözümler, tartışmalarda gündeme gelince, süreç daha da zedelenmiş oldu.

Ermeni mercilerinin Yukarı Karabağ’da Stepanakert’te bir havaalanı açma ve Erivan-Stepanakert arası charter uçuşları başlatma konusunda aldıkları karar ise, gerilimi daha da tırmandırdı. Havaalanının halihazırda yer aldığı Hocalı bölgesinin, Yukarı Karabağ’daki savaş sırasındaki direniş noktası olarak Azerbaycan açısından taşıdığı tarihsel ve sembolik önem göz önüne alındığında, Azeri mercilerin sert bir tepki vermelerinden korkmak gerekiyor. Zaten daha şimdiden bölgedeki havayolu trafiğiyle bağlantılı uluslararası kurallara herkesin riayet etmesi için gerekli araçları kullanmaya niyetli olduklarını belirttiler. Şikago Sözleşmesi, Bakü’ye, Hocalı havaalanına giden her türlü taşıma aracını durdurma yetkisi veriyor; hatta uluslararası kuralları gözetmeyen herhangi bir uçağı zorla yere indirebiliyor. Bu, Ermenistan ile Azerbaycan arasında Yukarı Karabağ veya başka bölgelere dair mevcut anlaşmazlığın tırmanma olasılığına ilişkin gerçek bir endişe doğuruyor. Bu durum, Azerbaycan’ı içeren stratejik projeleri de riske sokabilir. Ermenistan kendisini izole hissettiği için ve şimdi de seçimlerin eli kulağında olduğu için, içinde bulunduğu gayri-resmi yarı ablukayı kırmaya karar verebilir.

Türkiye ise, Doğu-Batı Koridoru’nun, ulaştırma ve enerji projelerinin büyük bir oyuncusudur. İstikrarlı bir aktör olan Türkiye, halihazırda Suriye’de yaşanan iç savaştan oldukça etkilenmiştir ve bu durum Ankara’yı Kafkaslardaki gelişmelerden ziyade güneyiyle daha çok ilgilenir bir hale getirmektedir. Belki de en önemli sorun ise –ki beraberinde birçok riski de getirmektedir- 1915 olaylarının yıldönümüdür. Ermeni diasporası tarafından reklamı iyi yapılan bu mesele, Erivan ile Ankara arasında sert polemikleri tetikleyebilir; ve en önemlisi de Türkiye’nin bu kutlamaların yaşanabileceği diğer başkentler nezdindeki çıkarlarını etkileyebilir. Her ne kadar Türkiye ile sayısal olarak kıyaslandığında çok daha küçük olsa da, Ermeni diasporası, çok daha iyi örgütlenmiş durumda olup, Türkiye’nin konumunu zedeleyen siyasi beyanatlar elde etmek için Amerikan Kongresi ve bazı kilit Avrupa devletlerindeki parlamentolara erişebilmektedir. Bu durum, bölgede başlatılan tüm projeleri potansiyel olarak etkileyebilir ve şayet gerginlik dozajı yükselirse, bu durum Amerika-Türkiye ve AB-Türkiye ilişkilerine doğru sıçrayabilir.

2014 yılında Sochi’de gerçekleşecek olan Kış Olimpiyat Oyunları, Rusya’da yaşayan ve ataları Türk olan Çerkes azınlık tarafından Rusya’da Modern Çağ’ın ilk soykırımı olarak adlandırdıkları ve 150 yıl önce gerçekleşen katliamı anmak için bir fırsat olarak kullanılabilir. Rus mercilerin Kuzey Kafkasya’daki Çerkes azınlığın taleplerine kulak tıkaması ve Suriye’den Rusya’ya gitmek isteyen Çerkeslerin uyguladığı baskılar, sorunlarına ve taleplerine dikkat çekmek için şiddete başvurmaya yöneltebilir bu kesimi... Gürcistan Çerkez soykırımını tanıdığı ve Tiflis’te göreve yeni gelen yetkililer bu tavırlarını yineledikleri için, görüş farklılıkları ve Olimpiyat Oyunları’nda terörist saldırıların gerçekleşmesi olasılığı, Doğu-Batı Karadeniz-Hazar Denizi Koridoru açısından yeni bir endişe kaynağı doğurabilir.

Projeyi Güvence Altına Almak: Siyasi Destek

Olayların gidişatı ve gelecekte yaşanacaklar göz önüne alındığında, farklı sembolik kazaların yaşanma olasılığı, bölge ülkelerinin Doğu-Batı koridoru projesi çerçevesinde kendilerini angaje etme arzu ve yeteneklerini tehlikeye atabilir. Koridora ilişkin olarak AB ve ABD’nin açık bir şekilde ilgilendiklerini belirtmeleri, bazı yerel aktörlerin heyecan içinde katılımını sağlayacak ve kuşkuların yok olmasına yardımcı olacaktır. Her ne kadar bu ekonomik projelerin kendileri de siyasi ve güvenlik tehditleri karşısında kırılgan olsalar da, bölgedeki ekonomi-odaklı projelerin tamamlanması da (örneğin Bakü-Kars demiryolu gibi) bir katalizör görevi görecektir.

Projeye sağlam ve iyi bir başlangıç, ilgili devlet başkanlarının ortak bir deklarasyonuyla sağlanacaktır; böylelikle projeye verilen siyasi destek açısından önemli bir sinyal verilmiş olacak, aynı zamanda bundan sonra vücut bulacak olan somut ekonomik projelere de ivme kazandırılacaktır. Doğrudan ilgili ülkelerin (Romanya, Gürcistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan ve imkan dahilinde Kazakistan ve Türkiye) temsilcilerinin imzaları da projenin daha somut aşamalar üzerinden hareket ettiğine dair (taşımacılık, ticaret, enerji gibi) güvence verecektir.

Projenin başarısı, Batılı ülkelerin de sürece dahil olmasını gerektirmektedir. ABD ve AB’nin projenin gelişimine dair duydukları ilgi, hem bölge içinde hem de Amerikan ve Avrupalı iş çevreleri nezdinde ilgiyi tetikleyecektir. AB dahilinde Orta Asya ile stratejik ilişkilere dair mevcut siyasi irade ise, aynı zamanda, projeye duydukları ilgiyi ve katılımı temin edecektir.

Eğer yukarıda sözü edilen aktörler projeye ilgi göstermezlerse, ekonomik fırsatlar kaçırılacak ve bölgede daha büyük bir güvensizlik ortamı doğacaktır. Bu durum ise, askeri birliklerin Afganistan’dan geri çekilmesi gibi bir etki doğuracak; son kertede Yeni İpek Yolu stratejisinin başarısını etkileyecektir. İki proje birbirini tamamlıyor; birlikte tarihi İpek Yolu’nu tamamlıyorlar. Ve tıpkı geçmişte olduğu gibi, tüm bu süreç boyunca ekonomik ve kültürel bir kalkınma ortamı doğuracaklar.

 

* Iulian Chifu, çatışma analizi ve Sovyet-sonrası bölgede kriz ortamında karar alma konusunda uzman bir profesör olup, Bükreş’te bulunan Ulusal Siyasi ve İdari Bilimler Okulu’nda görev almaktadır. Kendisi, 2002 yılında Çatışma Önleme ve Erken Uyarı Merkezi’ni kurmuş ve başkanlığını üstlenmiştir. 2011 yılından beri, Stratejik İşler ve Uluslararası Güvenlik konusunda cumhurbaşkanının danışmanlığını yapmaktadır.


Kaynak: http://www.gmfus.org/wp-content/blogs.dir/1/files_mf/1362595246Chifu_Corridor_Mar13.pdf



Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

Yapay zeka teknolojisi finans sektörünün geleceğini belirlerken yasal düzenlemelerden hayata geçen uygulamalara kadar çok sayıda yenilik hem sektöre hem de son kullanıcıya fayda sağlıyor.

Teknoloji

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

E-ticaret platformlarında etkin şekilde kullanılan ve geçen yıl 5,39 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşan yapay zeka tabanlı chatbotlar, 7 gün 24 saat e-ticaret kullanıcılarının sorularını yanıtladı.

Teknoloji

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

AVRASYA BİR VAKFI BİLİM TEKNOLOJİ DERNEĞİ KONFERANSI (27 NİSAN 2024)

Üst düzey isim İstanbul'da dünyaya duyurdu! Hamas'tan İsrail'e tarihi çağrı

İlham Aliyev: Fransa, Hindistan ve Yunanistan, Ermenistan'ı silahlandırıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile ticaret tartışmalarına noktayı koydu: O iş bitti

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna'yı kapsayan 95 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı

İsrail'in "konforlu mağduriyeti"

Meteoroloji'den 44 ile toz taşınımı uyarısı! Göz gözü görmeyecek

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Türkiye fırtınaya teslim! Çatılar uçtu, minareler devrildi

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Vücutta kolay morarma o hastalığın habercisi olabilir!

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkacak (Bu hafta hava nasıl olacak?)

TBMM açılıyor: Gündemde kripto para düzenlemesi var

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Yükleniyor