Çin Batı’ya Yöneliyor

Çin Batı’ya Yöneliyor

Çin, 'Yeni İpek Yolu' kapsamında Ortadoğu ve Avrupa ülkelerine kara, demir ve denizyolları ağı kuruyor.'Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru', Çin`in Sincan Uygur Özerk Bölgesi`ni Pakistan’ın güneybatısındaki, Umman Denizi kıyısındaki liman

 

Igor Denisov *

Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in 7 Eylül 2013 tarihinde Nazarbayev Üniversitesi’nde bir konuşmada açıkladığı İpek Yolu Ekonomik Kuşağı’nı kurma planları, ilk bakışta güzel bir tarihsel çağrışımdan öteye gitmiyordu. Xi’nin Orta Asya’ya yapacağı seyahati hazırlamakla sorumlu Dışişleri Bakanlığı yetkilileri veya resmi konuşma yazarlarının kafasına dank eden, güzel bir konuşmaydı, hepsi bu kadardı.

Geçmişten günümüze köprüler kurmak, Çinlilerin dediği gibi, “eski zamanları modern zamanların hizmetine koymak”, Çin siyaseti ve söyleminde yaygın şekilde kullanılan bir hiledir. Resmi bir açıklamadan beklenebileceği gibi, İpek Yolu’nun yeni vizyonu, Çinli lider tarafından net bir şekilde tanımlanmış bir dizi nokta olarak zikredilmişti. Onların öncesinde ise, şöyle bir tarihsel referansta bulunulmuştu: “Eski İpek Yolu, benim doğum yerim olan Çin’in Shanxi vilayetinde başladı. Bu tarihsel bağları anımsamak, çok büyük bir zevk. Geriye dönüp o döneme bakıldığında, dağlarda yankılanan deve çanlarını işitebiliyor ve çöllerden yükselen dumanları görebiliyorum.”

Bu heyecanlı başlangıcın ardından, Xi, Avrasya halklarını birbirine bağlamayı amaçlayan yeni İpek Yolu’nun ayırt edici özelliklerini hızlı bir şekilde gözden geçirmeye başladı. Burada da diplomaside yeni bir rotayı müjdeleyebilecek herhangi bir şey söylemedi. Ona göre, İpek Yolu’nun önemli dersi, dayanışma ruhu ve karşılıklı güveni, eşitliği ve karşılıklı yararı, kapsayıcılığı ve zenginleşmeyi sürdürme, birbirlerinin görüşüne başvurma ve ortak refah için işbirliğinde bulunma ihtiyacıdır. Kendisi aynı zamanda kavramın beş kilit unsurunu da kısaca belirledi: daha iyi siyasi eşgüdüm, ortak bir karayolu ağı inşa etmeye dönük daha fazla çaba, daha güçlü ticari ilişkiler ve döviz kuru akışları ile insanlar arası bağların daha yakınlaştırılması.

BULANIK ÇERÇEVE

Bu kavram, derhal birçok soruyu da gündeme getirdi. Projenin coğrafi sınırları bile muğlak görünüyordu. Astana’daki konuşmasının farklı yerlerinde, Xi, farklı ülkelerden söz etmişti: Avrasya, kadim İpek Yolu boyunda yer alanlar ve Doğu, Batı ve Güney Asya’yı birbirine bağlayan taşımacılık koridorlarını kapsayanlar. Çinli liderin İpek Yolu kavramının parçası olarak “bölgesel ekonomik entegrasyon” konusunda söyledikleri, sonradan yapılan bir dizi resmi yayında reddedildi. Yazarlar ise, İpek Yolu Ekonomik Kuşağı’nın bir entegrasyon projesi değil, ortak bir kalkınma kavramı olduğunu söyledi.

2013 yılı sonbaharında ise, Çin, bu girişimin Şangay İşbirliği Örgütü’nün faaliyetleriyle nasıl bağlantılı olduğuna dair mantıklı bir açıklama sunamadı. “Ekonomik kuşağın” Çin ve diğer ülkeleri içeren mevcut işbirliği platformlarını içereceğine ve ana rolünün mevcut projeleri tek bir paket halinde bir araya getirmek olduğuna dair açıklamalar, netlikten çok kafa karışıklığı getirdi. Birçok uzman, İpek Yolu Ekonomik Kuşağı girişimine ilişkin belirsizliğe işaret etme telaşı içine girdi.

Rusya’nın Çin’in dış politikası konusundaki önde gelen uzmanlarından biri olan Büyükelçi Vitaly Vorobyov, bu meseleyi Russia in Global Affairs’ın önceki sayılarından birinde ele aldı. Kendisi, haklı olarak, “katılımı bir yana bırakırsak, bu projeye dair gerçek algı ve kabulün, projenin özü ve hedeflerine dair farkındalığı içerdiğini” belirtti ve ekledi: “Matematiksel açıdan, bu noktada sadece önümüzde soruna dair bir açıklama var. Rusya dahil tüm oyuncular, Çin tarafından açıklama ve yorum bekliyor. Çin bu argümanları ne kadar hızlı sunarsa ve bu argümanlar ne kadar açık olursa, başıboş spekülasyonlar ve dedikodulara da o kadar az yer verilmiş olur. Her halükarda, Çin, büyük bir girişimi öne sürdü. Çin, kendi dış politika çabalarına destek ve lehte bir yanıtla ilgileniyor.”

Şurası net ki, o noktada, İpek Yolu Ekonomik Kuşağı yaratmaya dönük herhangi bir iyi haritalandırılmış plan bulunmuyordu. Xi’nin Astana’daki açıklaması, her ne kadar birçok Batılı analist, bu girişimi bu şekilde yorumlamakta tereddüt etmeseler de, Çin’e yönelik bir Marshall Planı muadilinden ziyade bir niyet beyanı gibi geliyordu kulağa.

Projenin bir yıldan uzun süren tarihi, net bir şekilde şunu gösteriyor ki; Çin’in dış politikası, Xi’nin iktidara gelmesinin ardından çarpıcı bir yol ayrımında buldu kendisini. Çin’in uluslararası ilişkilerde artan iddiası hakkında ne söylenirse söylensin, Deng Xiaoping’in “Gücünü sakla, uygun zamanı bekle” şeklindeki ünlü deyişinden farklı yöne oldukça münferit durumlarda sapıldı.

Çin’in dış politika aygıtı onlarca sene boyunca şu varsayımdan yola çıkarak işledi: Diplomasinin ana görevi, iç ekonomik gelişimin koşullarını yaratmaktır. Dolayısıyla, aktif bir bölgesel ve küresel dış politika gündemi oluşturmak üzere ona yeni bir soluk kazandırmak zor olacaktır. Reformlarının en başında, Çin, ittifaklardan, liderlik pozisyonlarından ve küresel oyuncularla çatışmalardan özenle uzak durdu; ancak geniş bir jeopolitik alanda bir dizi mesele konusunda çıkarlarını tutarlı bir şekilde öne sürmeye başladığında, giderek daha da güçlendi. Bununla birlikte, bu amaçlar doğrultusunda hangi kaynakları kullanması ve ne tür sıklıkla adımlar atması gerektiği konusu belirsizliğini koruyor. Bu meseleler sadece temkinli siyasi kararları değil, aynı zamanda dış bağların tüm sistemini yeniden düzenlemek üzere özenli bir çalışmayı da gerektiriyor.

Bu bağlamda, Pekin’in gizliliği veya bölgesel ve küresel ölçekte Çin’in oyunun kurallarını belirlemeye dönük bazı gizli ve üzerinde düşünülmüş planları gibi görülen şeyler, aslında, geçiş dönemindeki Çin diplomasisinin karmaşık niteliğini yansıtmaktadır. Şurası bir gerçek ki, Deng’in özdeyişinden (“Gücünü sakla, uygun zamanı bekle”) yeni bir özdeyişe “Gerçek bir şey yap” geçilmektedir.

En üst düzeyden bakıldığında, çarpıcı kavramlar, gerçek eylem ve inovasyonlara dönük net çağrılar işitilirken, hantal diplomasi aygıtı, temkinli bir şekilde hareket etmeyi tercih ediyor. Dolayısıyla, İpek Yolu kavramının ve Çin’in Afrika ülkelerine yönelik politikasının gevşekliği ve belirsizliği (ikincisi, resmi belgelere göre, orijinallik, uygulanabilirlik, dostanelik ve içtenliğe dayanıyor) de buradan kaynaklanıyor.

Pratik düzeyde, Çin’in düşünce kuruluşları ve üniversiteleri, oldukça az sayıda İpek Yolu konferansı, sempozyum ve yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirdi. Amaçları ise, yeni fikirler ve sloganlar geliştirmekti. Bu tartışmalara katılan bazı kişilerin bana aktardıklarına göre, birçok uzman, en üst düzeydeki yetkililerin görüşlerini tahmin etmeye çalışıyorlardı. Çin’in siyasi hiyerarşisindeki bir numaralı kişilerden ekstra bir sinyal gelmediği için, Xi’nin konuşmasına dair birçok ve çeşitli tahminlerde bulunuldu. Ancak ne yazık ki bunlardan hiçbirisi spesifik meseleleri ele almadı (örneğin, projenin hedefleri, uygulama mekanizmaları, olası riskler veya mevcut projelerle etkileşim biçimleri).

Bazı analistler, İpek Yolu Ekonomik Kuşağı kavramının esnek, ileri ve “yapay entegrasyon” kusurlarından muaf olduğunu vurguladılar, Gümrük Birliği projesinin sürdürülebilir olmadığını ve zoraki olduğunu açıkça iddia ettiler. Diğerlerinin iddiası ise, önerilen kavramın, Xi’nin Şangay İşbirliği Örgütü’nün mevcut durumundan memnun olmadığını yansıttığı yönündeydi. Oysa, Şangay İşbirliği Örgütü’nün yeni bir işbirliği modelini teşvik etmedeki rolünü öven sözlerini yok saymışlardı. “Rusya’nın Avrasya entegrasyonuna doğru yönelmesinin amacı, Sovyet-sonrası devletleri bir kez daha Gümrük Birliği ve Avrasya Ekonomik Birliği içerisinde bir araya getirmek, Çin’in katılımını ise dışarıda bırakmaktı,” demişti Şangay Uluslararası Araştırmalar Üniversitesi’nde Rusya ve Orta Asya Araştırmaları direktörü Profesör Li Xin.

PROJENİN ARDINDAKİ TEMEL GÜÇLER

Çinli dış politika uzmanları, jeopolitik yapbozun parçalarını bir araya getirmeye uğraşırken, bazen de “dargın bir devlet” söylemine kendilerini kaptırırken, iş adamları ve bölgedeki elitler, İpek Yolu kavramına oldukça faydacı ve ticari şekilde yaklaştılar; bu projeyi işler hale getirme konusundaki kararlılıklarını gösterdiler.

Çin’in modern dış politikasına müdahil aktörlerin çeşitliliğinden söz ederken, yıllar süren reformlar boyunca güç kazanan büyük şirketlerin giderek karar alma sürecinde aktif hale geldiklerini de göz önünde bulundurmak gerekiyor. 1990’lı yıllara geri dönersek, Çin Ulusal Petrol Şirketi CNPC, Kazakistan’ın enerji endüstrisinde ilk yatırım projelerini başlattı ve bu esnada hükümetten herhangi bir destek almadı. Dahası, bunu, Çinli yetkililerden soğuk bir yanıt almasına rağmen gerçekleştirdi. Çinli yetkililer, önceliğin ulusal projelere verilmesinden yanaydı. Hükümetin 1990’lı yılların sonuna kadar enerji güvenliğinde stratejik bir vizyonunun olmadığı söylenebilir.

Muğlak İpek Yolu kavramı, büyük oranda petrol ve doğal gaz, inşaat, lojistik ve endüstriyel sektörler (özellikle de ulaştırmaya dönük makine üretimiyle ilgilenenler) alanlarıyla ilgilenen şirketlerin çabalarıyla ayrıntılı hale getirildi. Proaktif olmaları gerekmeyen Çinli şirketler açısından İpek Yolu Ekonomik Kuşağı, onlar için oldukça konforlu olan piyasalarda güçlü bir yer kazanmak üzere mükemmel bir fırsat sundu ve bunu öncelikli bir devlet programının şemsiyesi altında gerçekleştirebilirler.

Çin’in batı vilayetlerinde ve otonom bölgelerindeki Komünist Parti yetkilileri, İpek Yolu’nun yeniden canlandırılması için bir diğer büyük lobi gücü oldular. Kıyıdan uzakta bulunan iç kara toprakları, reform yılları sırasında çok fazla başarılı değildi. Bölgesel orantısızlıkları ortadan kaldırmak üzere 2000’li yıllarda Çin Batı bölgeleri için özel bir kalkınma programı başlattı. Söz konusu program, ulaştırma altyapısının inşasını sağladı. İpek Yolu Ekonomik Kuşağı projesinin başlatılması, lojistik merkezlerine, gümrük kontrolü öncesi yüklerin depolandığı alanlara, karayollarına, yüksek hızlı demiryollarına yönelik talebi artırıyor. Serbest ticaret bölgeleri kurulmasına yönelik başvurular ise adeta akın ediyor. Sincan Uygur Otonom Bölgesi, Orta Asya yönelimli bir serbest ticaret bölgesine ev sahipliği yapmayı önerdi. Ningxia Hui Otonom Bölgesi ise, Körfez’in Arap Devletleri için İşbirliği Konseyi ile işbirliği halinde ileri Çin-Arap serbest ticaret bölgesi kurulmasına dönük bir plan taslağı hazırladı. Bu tür projeler, sadece ilgili bölgelerde genel anlamda bir sosyoekonomik güçlenmeyi teşvik etmekle kalmıyor, aynı zamanda Çin’in siyasi yapılanmasında liderlerin siyasi ağırlığına da katkı sağlıyor.

Son olarak, projenin üçüncü ve en önemli itici gücü, Xi’nin bizzat kendisi tarafından ortaya atılması oldu. İktidara geldiğinden beri, çabalarını, ülke-içi politikalara yöneltmiş, hükümeti sağlamlaştırmayı, yolsuzlukla savaşmayı ve yeni bir ekonomik reform paketi hazırlamayı hedeflemişti. Bununla birlikte, Ekim 2013’te Periferi Diplomasi Çalışmaları Konferansı’nda ve Kasım 2014’te Dış İlişkilere dair Merkezi Çalışma Konferansı’ndaki açıklamalarında, Xi, öncüllerinden kendisine kalan mirasa ve 18. Komünist Parti Kongresi’nin ardından Çin diplomasisine dair eleştirel bir bakış açısı benimsemişti. Xi’nin Çin diplomasisini “büyük devlet” diplomasisi olarak betimlemesi, son derece önemlidir. Bu durum, küresel meseleleri ele almada daha büyük bir sorumluluk ve müdahillik anlamına gelmektedir. Bir diğer deyişle, periferi diplomasisi ve Çin’in bölgedeki komşularıyla ilişkileri, öncelikler listesinde bir numarada yer almaktadır. Daha önceleri, odak noktası, ABD ve diğer “büyük ülkeler” ile ilişkilere yönelik idi.

Şurası net ki, bu değişiklikler, sadece Washington ile “yeni bir tür ilişki” inşa etmekten geri adım atmakla değil, aynı zamanda Çin’in Amerika’nın çevreleme stratejisini aşmasının tek yolunun dostane partner devletlerden oluşan kendi ağını inşa etmesiyle mümkün olabileceğini idrak etmesiyle ivme kazandı. Pekin, Çin’in yeni İpek Yolu güzergahı üzerinde nüfuzunu güçlendirmek suretiyle rotasını özellikle “Batı’ya çevirmesi” suretiyle Amerika’nın Asya’ya geri dönme stratejisi karşısında bir karşı denge yaratmayı umuyor.

İslami aşırılık tehdidinin ve ülke içinde terörizmin arttığının farkında olan Çin’in lider kadrosu, İpek Yolu Ekonomik Kuşağı Projesi’nin Orta ve Güney Asya’da ekonomik refah ve istikrarı güçlendirmede somut bir katkı sunmasını umut ediyor. Çin’in siyasi ön koşullardan muaf olan kredileri, bölge ülkeleri açısından cazip. Çin, Kasım 2014’te, 40 milyar dolarlık bir İpek Yolu Fonu kuracağını açıkladı. Fon, altyapı, doğal kaynakların keşfi ve yeni İpek Yolu boyunca yer alan ülkelerdeki diğer projeleri finanse edecek.

GÜVENLİK HERŞEYDEN ÖNCE GELİR

İpek Yolu Ekonomik Kuşağı’nın bazı güçlü yanları var. Ulusal Savunma Üniversitesi uzmanları Zhao Zhouxian ve Liu Guangming, bu kavramın Çin’in etrafındaki stratejik güvenlik alanını genişlettiğini, enerji tedarikini istikrarlı hale getirdiğini, ekonomik güvenliği sağladığını ve çevreleme stratejisini kırdığını söylüyorlar.

Yorumcuların stratejik unsurlara yoğun bir vurgu yapması, sadece kendilerinin spesifik arka planlarıyla bağlantılandırılmamalı. Net bir şekilde belirtmek gerekirse, İpek Yolu Ekonomik Kuşağı, sıkı mühletlerin gerçekleştirileceği, bir dizi tedbirin alınacağı ve niteliksel parametrelerin gerçekleştirileceği bir ekonomik program değildir. Örneğin, yıllar boyu devam edecek olan iddialı bir proje olarak, Nikaragua üzerinden Panama Kanalı’na bir alternatif inşa edilmesiyle kıyaslanamaz. Yeni İpek Yolu, Çin’in yeni bir küresel role doğru ilerleyişinde temel bir taşıyıcı olarak belirlenmiştir. Bu “diplomatik markanın” lojistik, enerji, kültürel ve insani projeleri bir araya getireceği ve böylelikle de Pekin’e sadık Avrasya ülkelerinden bir kuşak oluşturacağı umuluyor. Diğer faydalarının yanı sıra, Çin, Malakka Boğazı üzerinden denizcilik yollarının bloke edilmesinin yol açabileceği her türlü potansiyel riske karşı bir güvenceye sahip olacak.

Bu taşımacılık yolunun güvenliği, daha önceleri de gündemdeydi; ancak Çin’in kalkınmasının önündeki tüm kritik sorunların kapsamlı bir şekilde yeniden değerlendirilmesi, Xi dönemine rastlamaktadır. “Yeni durumda, ülkemizdeki ulusal güvenlik ve sosyal istikrarın karşısında artan sayıda tehdit ve meydan okuma olduğuna dair net bir anlayış geliştirmek gerekiyor. Bunların sinerjik etkisi ise, giderek daha bariz bir hal alıyor,” demişti 29 Ağustos 2014 tarihinde Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin Politbürosu’na konuşan Xi. Ayrıca da “uluslararası durumun yeni bir dönüm noktasında olduğunu, hızlı bir kutuplaşma ve birçok stratejik gücün yeniden bir araya gelmesine tanıklık edildiğini, uluslararası sistemin hızlı bir dönüşüm ve derin bir değişim aşamasına girdiğini” söylemişti. Çin’in üst düzey lider kadrosu, Komünist Parti belgelerinde 2000’li yılların başından beri belirtilen “stratejik fırsatlara” dair uzatmalı dönemlerden herhangi birinin mevcut küresel ortamın son derece değişken olması karşısında gerçekçi görünmediğinin farkındadır. Bu sebepten dolayı da “güvenlik” kelimesi, Çin’in herhangi bir dış politika ve dış ekonomik projelerini tarif ederken bir zaruret haline geliyor.

İpek Yolu Ekonomik Kuşağı ise, bunun bir istisnası sayılmaz. Ancak, güvenlik boyutu, muhtemelen daha az incelenen ve daha büyük risklere maruz kalan bir alan. Bu durum, sadece Afganistan’ın geleceği, bölgedeki aşırılık yanlısı güçlerin faaliyetleri, uyuşturucu ticareti ve sınır-ötesi suçlar konusundaki belirsizlikten kaynaklanmıyor; aynı zamanda İpek Yolu boyunca yer alan devletler arasındaki karmaşık ilişkiler ve içlerinden bazılarının yaşadığı siyasi istikrarsızlıktan da ileri geliyor. Birçok kişi ise, bu dar boğazları görmezden geliyor. Oysa, haritaya bir kez göz atıldığında, tüm Avrasya kıtası boyunca yer alan trafik hatlarını gösteren kırmızı çizgiler, projenin yazarlarının ilk aşamada risk yönetimine önem vermiş olmaları gerektiğini anlamak için yeterli olsa da.

Çinli uzmanlar mevcut riskleri oldukça uygun şekilde değerlendiriyorlar; ancak yönetimleri bilim kurguyu andırıyor: İpek Yolu kavramı eşitlik, çıkarlara saygı ve ortak yararlar doğrultusunda çalışma temelli olduğu ve Soğuk Savaş zihniyetini reddettiği için, kuşkusuz yeni kural ve standartların ortaya çıkmasına yol açacak. Çinli analistlerin iddiasına göre; çatışma mekanizması ve vahşi rekabet, yerini, uzun vadeli işbirliğine bırakacak. Bu aşırı basitleştirilmiş bakış açısı, gerçekten oldukça uzak bir noktada. İpek Yolu Ekonomik Kuşağı, Şangay İşbirliği Örgütü ve Avrasya Ekonomik Birliği bağlamındaki etkileşim ise, güvenlik durumuna dair gerçekçi bir değerlendirme sunmaya ve bölgenin ortak sorunlarını tespit edip çözmeye bağlı olmalı.

İpek Yolu Ekonomik Kuşağı, Xi’nin yeni diplomasisi ve Çin Rüyası’nın uluslararası formatta somut bir hal kazanmasının en iyi örneği haline geldi. Bu, aynı zamanda, Çin’in “büyük devletten güçlü devlete” geçiş sürecinde ilk gerçek dış politika kavramıdır. Napolyon, Çin’den “uyuyan bir kaplan” diye söz ederdi. Eğer Xi’nin mecazi ifadesine inanırsak, Çinli kaplan şimdilerde gözünü dört açmış durumda; ancak “barışçıl, dostane ve medeni bir kaplan” niteliğinde. Şimdilerde bu kaplanın söz konusu niteliklerini karmaşık ve hızla değişen bir küresel ortamda tüm dünyaya göstermesi gerekecek. (Rusya merkezli düşünce kuruluşu Russian Global Affairs)

Kaynak: http://eng.globalaffairs.ru/print/number/China-Going-West-17371

 

* Igor Denisov, Rusya Dışişleri Bakanlığı’na bağlı MGIMO Üniversitesi’nde Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü bünyesindeki Doğu Asya ve Şangay İşbirliği Örgütü Araştırmaları Merkezi’nde kıdemli araştırmacıdır.

 



Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

Yapay zeka teknolojisi finans sektörünün geleceğini belirlerken yasal düzenlemelerden hayata geçen uygulamalara kadar çok sayıda yenilik hem sektöre hem de son kullanıcıya fayda sağlıyor.

Teknoloji

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

E-ticaret platformlarında etkin şekilde kullanılan ve geçen yıl 5,39 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşan yapay zeka tabanlı chatbotlar, 7 gün 24 saat e-ticaret kullanıcılarının sorularını yanıtladı.

Teknoloji

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

AVRASYA BİR VAKFI BİLİM TEKNOLOJİ DERNEĞİ KONFERANSI (27 NİSAN 2024)

Üst düzey isim İstanbul'da dünyaya duyurdu! Hamas'tan İsrail'e tarihi çağrı

İlham Aliyev: Fransa, Hindistan ve Yunanistan, Ermenistan'ı silahlandırıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile ticaret tartışmalarına noktayı koydu: O iş bitti

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna'yı kapsayan 95 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı

İsrail'in "konforlu mağduriyeti"

Meteoroloji'den 44 ile toz taşınımı uyarısı! Göz gözü görmeyecek

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Türkiye fırtınaya teslim! Çatılar uçtu, minareler devrildi

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Vücutta kolay morarma o hastalığın habercisi olabilir!

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkacak (Bu hafta hava nasıl olacak?)

TBMM açılıyor: Gündemde kripto para düzenlemesi var

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Yükleniyor