Cumhurbaşkanı´nın El Arabiya Mülakatı

El Arabiya

Suudi Arabistan´ın başkenti Riyad´a resmi bir ziyarette bulunan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile mülakatımıza başlıyoruz.

SUNUCU (Türki el Dahil): Sayın seyirciler, “Türki el Dahil ile” programının yeni bölümümüze hoş geldiniz. Allah´ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Konuğumuz Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Sayın Cumhurbaşkanı hoş geldiniz.

Recep Tayyip ERDOĞAN (Türkiye Cumhurbaşkanı): Allah´ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. (Arapça)

SUNUCU: Hoş geldiniz. El Arabiya televizyonuna zaman ayırdığınız için çok teşekkürler. (Türkçe)

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: Çok teşekkür ediyorum (Arapça)

SUNUCU: Sayın Cumhurbaşkanı, Bahreyn ve Katar´ı da kapsayan bir Körfez seyahatine çıktınız. Bu ziyaretin amacı nedir? Önemli sonuçları olacak mı?

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: Bahreyn Krallığı, Suudi Arabistan ve Katar´ı kapsayan bu ziyaretimiz, şüphesiz ki dost olduğumuz bu ülkelerle olan ilişkilerimizin en üst seviyelere taşınmasını hedefliyor. Ayrıca farklı alanlarda iş birliği yapabilmek için düzenlendi. Biz bu ziyaretin çok verimli olacağına inanıyoruz. Ziyaretimizin ilk durağı olan Bahreyn Krallığına ziyaret çok verimliydi. Şu anda da Suudi Arabistan´dayız. Buradaki programımız da çok verimli geçiyor. Ardından Katar´a geçeceğiz ve Körfez turumuzu bitirmiş olacağız.

SUNUCU: Sayın Cumhurbaşkanı, Türkiye birkaç kez terörle karşı karşıya kaldı. Bunun arkasında kimler var? Neden şu anda yapılıyor?

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: Bildiğiniz gibi bölgede terörle mücadele çalışmaları devam ediyor. Terör, Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerini hedef alıyor. Bildiğiniz gibi Türkiye´nin Suriye ile arasında 911 kilometrelik bir sınır varken Irak ile arasında 360 kilometrelik bir sınır söz konusu. Katil Esad rejimi, masum insanları öldürüyor. Ölü sayısı her ne kadar 600 bin olarak açıklansa da ben bu rakamın artık bir milyona ulaştığına inanıyorum. Rejim, varil bombaları, tanklar, toplar kullanmıştır. Medeniyeti ve kültür mirasını yerle bir etmiştir. Bunu acımasız bir şekilde yaptı ve yapmaya devam ediyor. Geçmişte Esad ailesiyle iyi ilişkilerimiz vardı ancak zulüm olduğu zaman ilişkiler devam ettirilemez. Bizim geçmişte olduğu gibi katil ve cani Esad ile aynı ilişkilerimizin olması mümkün değil. Aynı zamanda zulmü kabul etmek zulmün ta kendisidir. Zulmü kabul eden de zalimler gibi davranmış olur. Kim olursa olsun biri zulme neden oluyorsa onlara bakışımız da böyledir. Bizim asıl gayemiz, akan kanı durdurmak için ateşkesin sağlanmasıdır. Bunu gerçekleştirmek için Rusya ile irtibata geçtik ve bu konuda belli bir noktaya gelebildik. Bildiğiniz gibi Astana sürecinde görüşmeler oldu. Doğu Halep´i boşaltarak buradaki insanları İdlib´e taşıdık. Unutmayınız ki Suriyelilere bazı hizmetleri sunma bağlamında, bu yönde üzerimize düşen görevi yaptık. İlaç, gıda ve buna benzer malzemeleri temin ettik. Suriye halkına yardım etmeye devam edeceğiz. Onları yalnız bırakamayız. Unutmayalım ki DAİŞ adında bölgede bir terör örgütü var ve biz bununla da mücadele ediyoruz. Bu örgüte karşı ne zaman bütün gücümüzle mücadele etmeye başladık biliyor musunuz? Söz konusu örgütün, Gaziantep´teki masum insanları hedef almasından sonra. Orada bir düğün evini canlı bir bombayla hedef aldılar. Bunun ardından Cerablus´a girdik. Orada Silahlı Kuvvetlerimizi, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) destekledi. Orada sadede DAİŞ terör örgütü yoktu Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve Halk Savunma Birlikleri (YPG) de bulunuyordu. DAİŞ´i el Rai´den uzaklaştırdık ve sonra Dabık´a yöneldik. Burada belli bir mukavemetle karşılaştık ancak Dabık temizlendi. Şimdi el Bab´a ulaştık. Operasyon Fırat Kalkanı çerçevesinde yoğun bir şekilde devam ediyor. Sanırım el Bab´ı temizlemeye sayılı günler kaldı. DAİŞ´ten temizledikten sonra Minbic´e yöneleceğiz. Araplara ait Minbic´i, PYD ve YPG gibi terör unsurlarından temizlemek gerekiyor. Biz konuda duyduğumuz endişeyi daha önce Obama ve şimdiki yönetime de bildirdik. Şimdi bazı adımlar atılıyor ve yeni bir hedef belirleniyor. Bu hedef Rakka´dır. Bildiğiniz gibi Rakka, DAİŞ´in ana üssüdür. Koalisyon güçleri olarak hedefimizi gerçekleştirmemiz gerekiyor. Ben bunları Donald Trump´a ve bize gelen bütün yetkililere ifade ettim. Rakka´yı, DAİŞ´ten temizlersek bölgeyi esas halkına yani Arap kardeşlerimize bırakmış olacağız. Bu şekilde istikrarın tesisi için önemli bir yola girmiş olacağız. Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkelerinden ciddi bir desteğe ihtiyacımız var. Bunu neden söylüyorum? Unutmamalıyız ki mülteciler gibi çok büyük bir insani kriz söz konusu. Bu mülteciler nerede? Biz bu mültecilerin büyük kısmını ağırlayan bir ülkeyiz. Zira 2,8 milyon mülteci, kamplarda ve ülkemizin farklı illerinde bulunuyor. Cerablus ile el Rai arasında terörden arındırılmış güvenli bir bölgenin oluşturulması gerekiyor. Biz bu bölgeyi uçuşa yasak bir bölge olarak ilan edeceğiz. Aynı zamanda Suriyeli yerel güçlerin eğitimine ve donatılmasına da devam edeceğiz. Bu konuları Suudi kardeşlerimle keza Avrupalı ve Amerikalılarla konuştuk. Nitekim barınma, iskân ve ev projelerine başlayabiliriz. Bu şekilde Suriyelilerin kendi topraklarına dönmesini ve bu evlerde kalmalarını sağlayabiliriz. Bu şekilde, istikrarın sağlanması yönünde önemli bir adım atmış olacağız. Bu bizim en büyük arzumuzdur.

SUNUCU: DAİŞ´in birileri tarafından üretilmiş bir yapı olduğu söyleniyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, DAİŞ´i nasıl görüyor? Gerçekten DAİŞ, bazı devletlerin bir ürünü mü?

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: Bir noktayı tespit etmemiz gerekiyor. Bu örgüt bir terör örgütü olup İslam diniyle bir ilgisi yok. Ben, el Kaideden koparak ayrı bir örgüt olarak çıktığı andan itibaren, tüm bunları birer terör örgütü olarak değerlendirdim. Her zaman bunların bir terör örgütü olduğunu, İslam ile ilgileri olmadığını söyledim. Zira eylemleri, İslam diniyle uzaktan yakından alakası yok. Bu örgüt çok sayıda insanı öldürdü, mallarını yağmaladı ve savaş açtı. Bu örgüt aynı zamanda güçlerini ispatlamak isteyen başka terör örgütlerinin de bölgeye yönelmesine neden oldu. Bildiğiniz gibi el Kaide bir terör örgütüydü. DAİŞ de bir terör örgütü. Bu böyle devam edemez. Neden? Çünkü çok fazla zulm ediyor ve bu zulm, sonunu getirecek. DAİŞ terör örgütünün, Suriye´deki son günlerini yaşadığını görüyoruz çünkü buna daha fazla devam edemez. Biz bu örgüte karşı mücadele vermeye kararlıyız. İnanıyorum ki koalisyon güçleri, ayrıca Suudi Arabistan başta olmak üzere bölge ülkeleri de bunda kararlı. Bölgedeki terör örgütlerine yönelik ortak bir mücadele vermezsek diğer bölgelerde, ülkemizde ve diğer Körfez ülkelerinde de bunlar başımıza bela olacak. Türkiye´de terör örgütüne yönelik geniş çaplı operasyonlara başladık ve örgütle bağlantısı tespit edilen kişiler gözaltına alınmaya başlandı. El Kaideye 40 bin kişinin katılmasını engelledik. Buraya gelmeden önce de güvenlik güçlerimiz 1.000´e yakın DAİŞ militanını gözaltına aldı. Kararlı bir şekilde terörle mücadele etmezsek arzulanan sonucu alamayız. Bunu kararlı bir şekilde yapmazsak Suriye halkının taleplerini ve rüyasını gerçekleştirmemiş oluruz. Halklarımızın dileğini, mezhepçilikten uzak bir şekilde yapmamız gerekiyor.

SUNUCU: Bazı ülkeler, DAİŞ terör örgütünün arkasında olabilir mi?

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: DAİŞ terör örgütünün uluslararası camiadan destek aldığını biliyoruz. Bu, sadece DAİŞ için geçerli değil zira Boko Haram, el Şebab ve el Kaide terör örgütleri için de geçerli.

SUNUCU: Terör örgütlerinin arkasında duranlar kimler?

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: Tek tek isim veremeyiz ancak bunlar kendilerini iyi biliyor. Terör örgütlerinin arkasında duran ve bölgemizin parçalanmasını hedefleyen ülkelerin olduğunu biliyoruz. Bunlar sadece İslam dünyasından kaynaklanmıyor. İslam dünyası dışından da bu örgütlere destek veriliyor. Terör örgütlerinin elindeki silahlara bakın. Bunlar İslam dünyasının bir ürünü değil. Zira Müslüman ülkeler bu silahları üretmiyor. Terör örgütlerinin ellerindeki silahlara baktığınızda Batı kaynaklı olduğunu görürsünüz. Örgütler bu silahlarla terör saçıyor. Bu silahlar sadece DAİŞ´te değil, PYD ve YPG´de de var. Batı ülkelerinin hepsinde bu silahlar var. Bu terör örgütlerinin ellerinde ABD, Fransa, Almanya ve Batı´nın diğer ülkelerine ait silahlar bulunuyor. Batılı yetkililerle bir araya geldiğimde, bu örgütlerin onların silahlarıyla Müslümanları hedef aldığını ve öldürdüğünü söylüyorum. Onlar da her zaman başka sebepler öne sürüyor.

SUNUCU: Yaşadığı başarısız darbe girişiminden sonra Türkiye, İran ve Rusya´ya yaklaştı. İsrail ile ilişkilerini normalleştiriyor. Bu adımlar, Arap ülkelerine yönelik bir mesaj mıdır?

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: Allah´a şükürler olsun ki halkımızın kahraman duruşuyla hain darbe girişimini bertaraf etmeyi başardık. Orada 248 şehit verdik. Ansızın yeni tarz ve nesil bir terör örgütüyle karşı karşıya kaldık. Bu terör örgütü 40 yıldır pusuda bekliyordu ve ansızın ortaya çıktı. Bu terör örgütünün lideri ABD´ye gitti ve örgütün eylemlerini oradan yönetmeye başladı. Söz konusu örgüt eğitim, vakıf, ticaret ve başka yöntemlerle 170 ülkede faaliyet gösteriyor. Bu örgütün maddi bir gücü var ve Suudi Arabistan´da bazı faaliyetleri vardı. Allah´a şükürler olsun ki Suudi kardeşlerimiz, bu terör örgütüne karşı gereğini yaptılar. Örgüt, diğer ülkelerde kalmaya ve onlara sızmaya çalışıyor. Arap kardeşlerimizin bu terör örgütüne yönelik uyanık ve dikkatli olmaları önem arz ediyor. Örgüt bunu, eğitim faaliyetleriyle, özellikle çocukları yetiştirerek ve yüksek makamlara gelmelerini sağlayarak yapıyor. Zira Türkiye´de bunu yaptılar. Bu örgüt Amerika´da Charter okullarından 500 milyon dolar gelir elde ediyor. Bu okullar devletten destek alıyor ancak özel okul gibi yönetiliyor. Biz örgütün maddi kaynaklarını kestik. Bunun üzerine büyük tepki göstererek bize karşı savaş açtı. Zira örgüt, kurumları vasıtasıyla çok büyük paralar topluyordu. Biz bu kurumları kapattık ve lağvettik. Allah´ın izniyle Körfez ülkeleriyle yapacağımız iş birliğiyle bu konuda daha başarılı olabiliriz. Bildiğiniz gibi Türkiye, İslam İş Birliği Teşkilatının dönem başkanlığını yürütüyor. Bahreyn de Körfez İş Birliği Konseyi dönem başkanlığını yürütüyor. Bu fırsatları kullanarak yapacağımız iş birliğiyle terörle mücadele konusunda iyi bir aşamaya gelebiliriz. Bunu başarırsak Allah´ın izniyle bölgemiz güvenli bir hale gelecek.

SUNUCU: Trump yönetiminin gelmesinden sonra Müslüman Kardeşler hareketinin yasaklanmasına ve terör örgütlerinin listesine dâhil edilmesine yönelik Beyaz Saray´da bazı sesler yükselmeye başladı. Bu arada Körfez ülkelerinin birçoğu bu hareketi, terör örgütü olarak görüyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: Ben her zaman samimi ve net konuşmayı severim. Her şeyden önce Başkan Trump´ın, ABD´ye girişini yasakladığı yedi Müslüman ülke vatandaşıyla ilgili çıkardığı kararı yanlış buluyorum ve yapılan açıklamaları kabul etmiyorum. Zira insanların seyahat özgürlüğü var ve bu doğal bir şey. Nitekim o insanların birçoğunun Amerikan vatandaşlığı da var. Haklarında böyle bir kararı çıkartıp uygulamak büyük bir hata. Bildiğiniz gibi söz konusu yedi ülke vatandaşının hakkını korumak üzere ABD´deki yargı, buna karşı bir karar aldı. Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleriyle birlikte dayanışma halinde olursak birçok sorunu birlikte çözme fırsatımız doğar. Duruşumuza devam etmemiz gerekiyor. Sayın Trump ile telefonla görüşmesinin ardından sanırım yakın zamanda kendileriyle bir araya geleceğiz. NATO üyesi iki ülke olarak birçok önemli konuda görüşme fırsatını yakalayacağız. Unutmamalıyız ki Türkiye ile ABD arasında stratejik bir ortaklık söz konusu. Aramızdaki bu stratejik ortaklık çerçevesinde birlikte adım atacağız. Bu adımlar, siyasi, askeri ve ekonomik alanlarda olduğu gibi birçok başka alanda da olacak. Arzu ettiğimiz bu adımları, Başkan Trump ile birlikte atacağız. Başkan Trump ile telefon görüşmemizde bunu kendilerine ifade ettim. Kendilerinden aynı duyguları ve aynı ifadeleri de dinledim. Müslümanları dışlayan bir duruşu kabul etmemiz mümkün değil. Zira dünyadaki her insanının seyahat hak ve özgürlüğü vardır. Buna engel olmak, büyük bir hata aynı zamanda hukuka da aykırı. Bunu kabul etmemiz mümkün değil.

SUNUCU: Sayın Cumhurbaşkanı, ziyaret ettiğiniz civardaki birçok dost ülkeden Fethullah Gülen cemaatine mensup kişilerin iadesini talep ediyorsunuz. Siz, Türkiye´deki Müslüman Kardeşler liderlerinin teslim edilmesine karşı da aynı mı davranacaksınız?

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: Biz zaman zaman buna benzer taleplerle karşılaşıyoruz. Biz diyoruz ki “Talep ettiğiniz kimseler silahlı bir terör örgütünün mensubu mu? Silahlı bir eyleme karıştılar mı?” Oysa bizim talep ettiğimiz kimseler, Türkiye´yi yıkmak isteyen başarısız darbe girişimine karışan kişilerdir. Bu darbe girişiminde devlete ait jetler, tanklar ve silahlar halka karşı kullanıldı. Sonucunda 248 şehit ve 2.000´den fazla yaralımız oldu. Türkiye´deki ana tesisleri ve kamu binalarını hedef aldılar. Burada terör eylemine karışan ve silah kullanan bir terör örgütünden bahsediyoruz. Bu örgüt onlarca yıl bunun hazırlık yapıyor ve pusuda bekliyordu. Türkiye´de olup terör örgütüne karışan Müslüman Kardeşlere mensup birileri varsa bunlara müsamaha göstermemiz mümkün değil. Ancak buna benzer bir eylemi gözlemlemedik.

SUNUCU: Arapların birçoğu İslamiyet ile laikliği bir arada götüremiyor. Siz bunu nasıl başarabiliyorsunuz?

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: İslam dini ile laiklik arasında bağlantı kurulmasındaki sebebin, İslam dünyası tarafından nasıl hala bilinmediğini anlamakta zorluk çekiyorum. Biz partimizi tanımladık. Keza laikliğin tanımını yaptık. Bunu, Mursi yönetime geldiği zaman Mısır´a gittiğimde de ifade ettim. Kahire´deki Opera Sarayı´nda konuşma yaptım. Orada İslam dininin terörle bağlantısı ve alakası konularından bahsettim. İslam´ı nasıl tanımlayabiliriz? İnsanlar laik olmaz, devlet laik olur. Bu, önemli bir nokta; laik devlet, bütün inançlara hoşgörülü bir şekilde bakmak anlamına geliyor ve bu, devletin bütün dinlere ve inançlara eşit mesafede durması demek. Bu, İslam dinine karşı bir tez midir? Bu, İslam´a ters değil. Ancak bazıları bunu farklı bir şekilde yorumlamaya çalışıyor. Zira önceki yıllarda laikliği dinin bir düşmanı veya dinsizlik olarak görürdük. Biz buna “Hayır.” dedik. Laiklik, devletin bütün inançları garanti altına almasıdır ve bu inançlara eşit mesafede durmasıdır. Nitekim laikliğin tezahürü bizim ülkede bu şekilde.

SUNUCU: Arap seyircilerimize laikliğin tanımını nasıl yaparsınız?

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: Yaptığım tanımlama onlar için de geçerli. Zira laikliği dinin bir düşmanı olarak görmüyoruz zira birey laik olamaz çünkü laiklik bir din değildir. Devlet laik olur. Laiklik, bütün dinlerin ve inançların özgürlüğü için sadece garantördür. Yani laiklik, bütün dini vecibelerin özgürce yerine getirilmesi için bir zemin hazırlıyor. Bu, ateistler için de geçerlidir. Laikliği, dindarlara karşı bir tavır olarak tanıtmak doğru değil ve asla arzu edilmez. Tabii olarak Avrupa´da Anglosakson Avrupa´da laikliğin tanımında hatalar var. Farklı yorum ve tanımlar olabilir. Ancak Türkiye´de kurduğum partide laikliği, biraz önce tanımladığım gibi tanımlıyoruz.

SUNUCU: Sayın Cumhurbaşkanı, bize zaman ayırdığınız için teşekkür ediyorum.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: Ben size teşekkür ediyorum (Arapça). El Arabiya televizyonu vasıtasıyla sizlere de teşekkür ediyorum. Suudi Arabistan´ın bütün halkına keza Körfez ülkelerinin bütün halklarına teşekkür ediyorum. Barış ve mutlulukları baki olsun. Buradan halkımın selamını iletiyorum. Allah´a emanet olunuz, hoşça kalınız. (Arapça)

SUNUCU: İnşallah Sayın Cumhurbaşkanı. Biz de size tekrar teşekkür ediyoruz.(Birleşik Arap Emirlikleri,El Arabiya-17.02.2017)