Doların Laneti ve Çin Üzerine Oynanan Oyunlar

Doların Laneti ve Çin Üzerine Oynanan Oyunlar

Çin açısından kısa ve orta vadede en hassas mesele, “doların laneti”. Çin, 2 trilyon doların üzerindeki birikimiyle, dünyanın en büyük finansal rezervlerine sahip. Bu meblağın yaklaşık üçte biri, ABD menkul değerlerinde tutuluyor. Ç

Pavel Salin *

Dünya krizinin de desteğiyle küresel mimaride yaşanan dönüşüm, tek-kutuplu ve iki-kutuplu dünyaya özgü olmayan yeni gerçekliklerin ortaya çıkmasının zeminini hazırladı. Soğuk Savaş boyunca, Moskova ve Washington, uluslararası gündemi belirlemişler; diğer oyuncuları da bu çerçevede hareket etmeye zorlamışlardı. Buna karşın, bugünkü Rusya’nın dış politika stratejisi, birçok açıdan yeniden hareketlenmiş durumda. Kendisini diğer güç odakları karşısında yetenekli olarak konumlayan bir oyuncu, bu durumdan önemli faydalar sağlayabilir.

Rusya, geleneksel olarak, başlıca ortağı (ve bazı tarihsel dönemlerde de rakibi) konumundaki Batı’ya özel bir önem atfetmiştir. Bununla birlikte, son on yıllık dönemde, Çin, küresel liderlik konusunda iddialı bir görünüm sergiliyor. Çin’in hedefleri arasında, ekonomik güç ve giderek artan bir siyasi-askeri iktidar bulunuyor.

Amerika da dahil Batı kaynaklı güncel sorunlara tepki vermenin yollarını öğrenmiş olan Moskova açısından, Çin’in durumu son derece yeni. Ancak, Moskova’nın Çin’e uygulayacak rasyonel bir stratejisi veya tepkisel bir hareket öngörüsü bulunmuyor. Rusya, Çin’in belirlediği gündemi dikkatle incelemeli ve bu gündemin hangi noktalarını etkileyebileceğini veya gündeme neleri dahil edebileceğini anlamalı. Ayrıca, bu gündemin Moskova’nın çıkarlarına uygun olup olmadığını veya karşılıklı olarak ters düşüp düşmediğini gözlemlemeli.

“Doların Laneti”nden Nasıl Kurtulunur?

Genel itibariyle bakıldığında, Çin’in küresel düzeydeki konumunu sağlamlaştırma stratejisi, aynı zamanda, ekonomik, endüstriyel, finansal, demografik, kaynak/materyaller açısından kırılganlığını da sona erdirme stratejisi anlamına geliyor. Çin açısından kısa ve orta vadede en hassas mesele, “doların laneti”. Çin, 2 trilyon doların üzerindeki birikimiyle, dünyanın en büyük finansal rezervlerine sahip. Bu meblağın yaklaşık üçte biri, ABD menkul değerlerinde tutuluyor.

Çin’in ABD ile bir ittifaka girmeksizin hızlı bir şekilde büyüyebileceğine dair kurama getirilen eleştirilerde şu söyleniyor: Pekin ve Washington, birbirine hem rakip hem de zoraki müttefik konumundadır. Keza, ABD, Çinli imalatçıların ana piyasasıdır; Çin’in çarpıcı düzeylere varan yabancı döviz kuru ve altın rezervleri de, küresel rezerv kuru ABD doları olmaksızın hiçbir anlam ifade etmez. Bununla birlikte, bu görüşü savunanlar büyük bir hayal kırıklığına uğradılar; çünkü Çin, yıllardır kendisini “doların laneti”nden kurtarmak için etkili bir strateji geliştiriyor.

Dolar üzerinden çıkarılan varlıklardan kurtulmanın standart yolları, bu duruma uygulanamaz; çünkü varlıkların boyutu çok daha farklıdır. Ayrıca, bu yönde bir hareket, uluslararası piyasaların da gözünden kaçmayacaktır. Söz konusu varlıkları bir başka kur üzerinden çıkarılan menkul değerlerle değiştirme girişimleri de, ABD dolarına, dolayısıyla da Çin rezervlerine darbe indirecektir. Piyasalardan yüksek miktarda ham madde satın alımı ise (depolama sorununun nasıl çözüleceği bir kenara bırakılırsa), fiyatları yukarı çıkaracaktır. Bu da, ABD kurunun devalüasyonu, dolayısıyla da Çin rezervlerinin devalüasyonu anlamına gelecektir.

Pekin, halihazırda, henüz satışta olmayan ham maddelerin satın alınmasını tercih ediyor. Uzun vadeli (10 ila 15 yıl ve daha fazlası) kaynak tedarik garantisi yerine, krediler veriyor ve bu kredileri alması en çok tercih edilenler, ulusal hükümetler ve onlara yakın şirketler oluyor. Bir diğer deyişle, tüm bunlar, sadece doğal kaynakların satılması / satın alınmasının kılık değiştirmiş bir şekli; ve bu haliyle, doların kur oranını veya hammaddelerin fiyatlarını etkilemiyor. Bunun canlı bir örneği, Çinli China National Petroleum Corp. (CNPC) ile Venezüella’nın devlet şirketi Petroleos de Venezuela SA (PdVSA) arasındaki anlaşma.

2010 yılı Nisan ayında imzalanan, 20 milyar dolar değerindeki anlaşma ile, Caracas, petrol üretim ortaklığının geliştirilmesi için bir kredi alacak ve bunu 25 yıllık bir dönem dahilinde petrol sevkiyatlarıyla geri ödeyecekti. Ancak, bu, Çin ve Venezüella arasında bu türden ilk anlaşma değildi. Keza, her iki ülke de, uzun süre önce enerji sektöründe işbirliğine başladılar. Venezüella, günde 460.000 varil ham petrolü Çin’e ihraç ediyor; böylelikle daha önce aldığı 8 milyar dolarlık bir krediyi geri ödemiş oluyor.

Venezüella, Pekin’in “dolar karşılığında mineral” programının tek ortağı değil. 2009 yılı Haziran ayında, Çin, Türkmenistan’daki Güney Yolotan doğal gaz deposunu geliştirmek için 5 milyar dolarlık bir kredi vermişti. Aşkabat, söz konusu alandaki rezervlerin 16 trilyon metre küp olduğunu düşünüyor. Aynı zamanda, CNPC de, Güney Kore’li LG ve Hyundai, Birleşik Arap Emirlikleri’nden Petrofac Emirates ile işbirliği içinde, doğal gaz depolarını geliştirmeye başladı.

Çin Devlet Başkanı Hu Jintao, Özbekistan’a yaptığı son ziyaret sırasında, Şangay İşbirliği Örgütü’nün zirvesine katılmış; bu sırada Özbek Devlet şirketi Uzbekneftegaz ile CNPC arasında, Çin’e 10 milyar metre küp doğal gaz tedarik edilmesine yönelik bir anlaşma imzalanmıştı. İmza törenine Özbek Devlet Başkanı İslam Kerimov da katıldı. Belgenin beraberinde, 2 milyar dolarlık bir kredi anlaşması ve Özbekistan’da bir doğal gaz taşıma altyapısı kurulmasına yönelik doğrudan yatırım anlaşması da bulunmaktaydı.

Pekin’in Orta Asya Doğalgaz Paketi, 40 milyar metre küp doğalgaz karşılığında Turkmengaz ile, 10 milyar metre küp doğal gaz karşılığında Kazak şirketi Kazmunaigaz ile yapılan önceki anlaşmaları da dikkate alarak, yılda 60 milyar metre küplük bir düzeye erişti. Çin, “kaynaklara karşılık kredi” programı kapsamında, dünya çapında yaklaşık 150 milyar ila 200 milyar dolar arasında değişen değerde kredi çıkardı. Gerçek meblağı bulmak zordur; çünkü bazı işlemlerin ayrıntıları açıklanmamıştır. Söz konusu meblağ, Çin’in döviz kuru/altın rezervlerinin %10’undan azdır; ancak bu kredilerin geri dönüşü oldukça gecikiyor. Eğer program bu hızda ilerlerse veya daha da hızlanırsa, Pekin’in elindeki rezervler, 2015 veya 2017 yılına kadar tükenecek. Bu da, karşılığında, Çin’in “dolar laneti”nin olumsuz etkisini azaltmasına yardımcı olup, gerektiğinde dolara karşı geniş çapta bir savaş başlatmada elini rahatlatacak.

Rusya’nın mevcut ihtiyaçları, az çok Pekin’in benimsediği ve yukarıda anlatılan stratejiyle uyumludur. Dahası, bu strateji ilk kez 2000’li yılların ilk yarısında sınandığında, Rusya da bir sınama alanı olarak kullanılmıştı. Çinli bankalar, Rus petrol şirketi Rosneft’e, Yuganskneftegaz adlı operatörü satın alması için 6 milyar dolarlık bir kredi vermişti. Rosneft ise, krediyi geri ödemek için, 2010 yılına dek Çin’e demiryolu üzerinden 48,8 milyon ton ham petrol ihraç etme taahhüdünde bulunmuştu. Petrolün fiyatında, %3’lük bir indirim sayesinde denge sağlanmıştı. Tüm bunlara bakıldığında, Çin’in başarılı bir deneyim sergilediği görülüyor. Keza, Çin Kalkınma Bankası CDB, 2009 yılında, Rosneft’e 15 milyar dolar, petrol boru hattı sistem operatörü Transneft’e ise 10 milyar dolar kredi sağlamıştı. Bunun karşılığında, Rosneft’in önümüzdeki 20 sene içinde, Çin’e 300 milyon ton petrol tedarik etmesi bekleniyor; Transneft ise, bu esnada Rus kenti Skovorodino’dan Çin’deki Mohe’ye uzanan Doğu Sibirya-Pasifik Okyanusu boru hattının bir kolunu inşa edecek. Transneft’in, yıllık 15 milyon tonluk bir kapasitesi olduğunu biliniyor. Bu kapasitenin 30 milyon ton daha artırılması mümkün.

Transit Güzergahın Güvenliği

Çin’in ortadan kaldırmaya çalıştığı ikinci en büyük sorun; mineral kaynakların Çin’e ulaştığı güzergahlardaki kırılgan yapı. Ülkenin bu tür kaynaklara –özellikle de enerji emtialarına- olan gereksinimi çok fazla. Yüksek bir mineral zenginliği bulunan Çin ise, son yirmi yıldır net bir kömür ve petrol ithalatçısına dönüştü. Büyük olasılıkla, son bir – iki yıl içinde net bir doğal gaz ihracatçısı haline de gelecek.

Çin açısından birçok geleneksel hammadde kaynağı mevcut. Bunlar; Orta Doğu, Doğu ve Orta Afrika, Avustralya ve Latin Amerika ülkeleri. Bu bölgeler, okyanusları aşan ticaret güzergahlarıyla birbirlerine bağlanıyorlar. Çin ile ABD arasındaki askeri çatışma (Pekin’in artan etkisini dizginlemek için son çare olarak), özellikle de ABD Donanması’nın yetenekleri göz önüne alındığında, tüm bu güzergahları daha da güvensiz hale getirecektir. Her ne kadar Çinliler ordularını ve donanmalarını hızla yeniden silahlandırsalar da (Çin donanması, kıyı bölgelerde daha hızlı şekilde gücünü artırıyor), uzunca bir süre ABD’nin uçak gemilerinin düzeyine erişemeyeceklerdir. Bu sırada, Çin’e giden güzergahların kısa süreli de olsa bloke edilmesi, ekonomisi ve silahlı kuvvetlerinin muharebe yeteneği üzerine geri dönüşü olmayan zararlar doğurabilir.

Çinliler, bu tehditleri azaltmak için şimdiden ellerinden geleni yapıyorlar. Örneğin, Pekin’in hamiliğindeki bir askeri rejimle yönetilen Myanmar’da trans-gemicilik tesislerini hızlı bir şekilde inşa ediyorlar. Bu noktadan itibaren, Orta Doğu ve Afrika menşeli ham maddeler (ki büyük çoğunluğu da petrol ve sıvılaştırılmış doğal gazdan oluşur), boru hatları yoluyla Çin’e pompalanacak. Bu, üzerinde yeterince düşünülmemiş bir önlem; ana soruna bir çözüm bulmaya yeterli olmayacak. Myanmar üzerinden geçen güzergah, okyanus yolculuklarının mesafesini kısaltacak ve oldukça dar bir yol olan Malakka Boğazı’nın by-pass edilmesi olanağını sağlayacak. Ancak, okyanus ötesi taşımacılık sorununu tamamen çözmüş olmayacak. Bu tehdidi ortadan kaldırmak için, Pekin’in alternatif ham madde kaynaklarına ve güvenli kara koridorları üzerinden yeni güzergahlara ihtiyacı var.

Dolayısıyla, Çin de üç yeni kaynak alanını araştırmaya başladı: İran, Orta Asya ve Rusya. Çin’in büyük bir yatırımcı konumunda olduğu İran, yol güvenliği açısından en sorunlu ortak gibi duruyor. İran ürünlerini Çin’e göndermek için olası iki güzergah bulunuyor. Deniz seçeneği, diğer tüm deniz güzergahlarının risklerini beraberinde getirirken; enerji kaynaklarının karayoluyla sevkiyatının, son derece istikrarsız olan Afganistan ve kuzey Pakistan üzerinden yapılması gerekiyor. Bu iki bölgedeki ABD etkisi oldukça güçlü. Koalisyon güçleri buradan çekildikten sonra da, bu gücün kalıcı bir etki doğurması muhtemel. Dolayısıyla, söz konusu güzergah, deniz yollarından çok farklı.

Yukarıda söylenenler göz önünde bulundurulduğunda, Orta Asya ve Rusya, sevkiyat açısından en güvenli güzergahlar olarak görülebilir; bu sebeple Çin, her iki bölgede ekonomik açıdan varlığını büyütmektedir. Bununla birlikte, buradan yapılacak olan sevkiyatların güçsüz oldukları bir Aşil topuğu da var elbette; keza türlü huzursuzlukların baş gösterdiği Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nden geçmek zorundalar. Buradaki son etnik çatışmalarda, bir sene kadar önce iki yüz kişinin öldüğünü anımsamak gerekiyor. Her ne kadar Çin bu konudaki riskler konusunda farkındalık gösterse de ve Uygur azınlığını mümkün olan en kısa sürede asimile etmenin yollarını araştırsa da, istikrarsızlık riski (ve petrol-doğal gaz boru hatlarına olası terörist saldırılar), önümüzdeki birçok yıl boyunca oldukça etkili olmayı sürdürecek.

Bu durumda, Rusya, güvenlik açısından uygun yegane güzergahı sağlayacak olan tek ülke. Rusya’nın bütünleşik gaz tedarik sistemi üzerinden iki güzergahı izleyerek Çin’e doğal gaz pompalamaya yönelik planlar söz konusu. Bu güzergahlardan biri, Batı Sibirya’da geleneksel olarak doğal gaz üretilen yerleri içeren Batı güzergahı; diğeri ise Sakhalin adasındaki rezervlerden kaynaklanan Doğu güzergahı.

Batı güzergahının kapasitesi, yıllık 30 milyar metre küp gaz olacaktır ve bu yol, önceliklidir. Batı Sibirya’daki rezervler, mevcut doğalgaz altyapısına yakındır; bu durum ise tedarikleri daha kısa yoldan göndermeyi mümkün kılar. Yeni boru hattı sistemi Altay’ın inşaatı, ilk aşamada öngörülmektedir. Sistem, mevcut taşımacılık koridoru üzerine kurulacaktır; Altay dağları üzerinden Rus-Çin sınırının batı bölümüne uzanacaktır. Çin’in Doğu-Batı boru hattıyla burada bağlantı kurulacaktır. Bu boru hattı, Şangay’a doğal gaz pompalayacaktır. Bununla birlikte, Altay boru hattı, Uygurların yaşadığı alanın sınırlarına yaklaşacaktır; bu da projenin güvenlik değerini azaltır.

İşte bu yüzden, Çin, Rusya’nın Uzak Doğu bölgelerine, Güney Sibirya’dan daha fazla ilgi gösterir. Çin ve ABD arasında olası bir çatışma halinde Çin’e yapılacak sevkıyatlar için en güvenli yol, Rusya’nın kaynak-zengini Uzak Doğu topraklarından geçer. Çinli özel yatırımcılar, bölgeye stratejik yatırımlar yapmaya daha şimdiden hevesliler. Hong-Kong’da yaşayan milyarder Li Ka-Shing (ki kendisi Doğu Asya’nın en zengin adamıdır), Rusya’ya yatırım yapma riskini alanlar arasında. Li’nin sahibi olduğu şirketler, NPMHoldCo’ya (ki bu da, Petropavlovsk Plc. için demir cevheri projelerini yürüten yeni bir holdingdir) bir hisse senedi yatırımı yaptılar. Asia Resources Fund ile birlikte, NPMHoldCo.’nun hisselerinin yaklaşık yüzde yedisini satın aldılar. Petropaclock, 2012 yılından önce kendi bağlı ortaklığının Hong Kong Borsası’nda yerini alacağı taahhüdünde bulundu.

Rusya, böylesi bir işbölümüne karşı çıkmıyor. İki ülke, Çinli yatırımcıların yardımıyla Rusya’nın Uzak Doğu topraklarının kaynak-odaklı şekilde kalkınmasını hedefleyen bir anlaşma imzaladılar. Buradaki sorun ise, kaynakların fiyatı idi; bu anlamda belirleyici mesele, doğalgaz fiyatı idi. Moskova ve Pekin, 2004 yılından beri bu konuda bir anlaşmaya varamamışlardı.

Bununla birlikte, bu meselede teşvik edici bazı değişimler yaşanıyor. Örneğin, Çin tarafı, ülke içinde toptan doğalgaz fiyatlarını 1 Haziran 2010 tarihi itibariyle %24,9 oranında yükseltti. Moskova’nın elini güçlendiren bir diğer etmen ise, Çin’de ücretlerin sürekli artışı şeklinde kendini gösteren eğilimdir. Bu durumda, kaynakların ilk maliyetini azaltmaya gerek olmayacaktır. Asgari ücret, 30 Haziran gününde Çin’in dokuz vilayetinde %33 oranında artırıldı ve Nisan ayında da, yaklaşık yirmi vilayetin yıl sonuna dek asgari ücretleri önemli oranda artırmayı planladığına dair bir açıklama yapıldı. Asgari ücret, ülkenin mali başkenti olan Şangay’da %17, ihracat ağırlıklı esas endüstriyel merkez olan Guangdong’da ise %21 oranında artırılmıştı zaten.

Küresel Mimariye Erişim

Ekonomik ve siyasi karar almaya dair küresel altyapıya erişim, hem Çin hem de Rusya açısından kilit sorun olmayı sürdürüyor. Rus elitinin karar alma süreçlerinde eşit söz hakkı olduğunu Batı’nın sürekli reddetmesi, 2000’li yıllarda Batı-karşıtı eğilimlerin yükselmesine neden olmuştu. Her iki oyuncu (Rusya ve Çin) da, “küresel düzeyde ortak bir hisse sermayesi”nden pay almak istiyor ve ortak bir “yönetim kurulu” yaratmak niyetinde. Ancak, her iki taraf da, bu hedefe erişmek için kendi taktiklerini kullanmayı sürdürüyor.

Çin, ulusal bir altyapı kurulmasına ve bu altyapının, olası ortaklar açısından cazip kılınmasına önem vermeye başladı. Bu, tam da Batı’nın belirlediği yolla örtüşüyordu. Birçok açıdan, bunun gerisinde yatan açıklama şudur: Batı dünyası söz konusu olduğunda Çin ile Rusya’nın karşılaştığı sorunlar birbirine benzer: Batı siyasi sisteminin, “orijinal kodlarını” yabancı güçlerle paylaşmaya ve bunların medya, mali sisteme, vs. erişimini sağlamaya isteksiz oluşu. Bu noktada, Batılı oyuncuların Çin’in bu yöndeki çabaları için takındıkları olumlu bakışı da vurgulamakta yarar var; keza Çin’in yarattığı altyapıların bir parçası olmaya istekli olduklarını her fırsatta ifade ediyorlar. Ancak, bu konudaki uzlaşıları, durum bazında gerçekleşiyor ve çoğu zaman, olası aktiflere yönelik Batılı yatırımlar şeklinde ifadesini buluyor.

Özellikle, Çin Ziraat Bankası (ki ülkedeki en büyük dört bankadan biridir), 23 milyar dolar değerindeki %14 hissesini satmak üzere planlar yapmaya başladı. Britanyalı banka Standard Chartered ise, 500 milyon dolar yatırımda bulunacağını açıkladı; Katar ve Kuveyt de 3,6 milyar dolar yatırım planı içinde. Diğer olası yatırımcılar arasında Temasek Holdings yatırım şirketi (Singapur), Hong Konglu iş adamı Li Ka-Shing ve Hollanda’dan Rabobank yer alıyor.

Rusya, aynı zamanda, uluslararası camianın gözü önünde meşruiyet ve itibara sahip olacak türden kendine pazarlar oluşturmayı deneyimliyor. Örneğin, Rus hükümeti, Rusya’da dünya çapında bir finans merkezi yaratmak gibi son derece acil bir öneri attı ortaya. Bununla birlikte, bu konuda kayda değer bir ilerleme kaydedilemedi ve Rus şirketleri, artık yabancı pazarları tercih etmeye başladı. Daha da sembolik olanı, Rus işadamları açısından cazibe merkezi, giderek doğuya kayıyor; bunun sonucunda da Çin’in yarattığı altyapının meşrulaştırılmasında Rus işadamları görev almış oluyor.

Çin pazarlarının Ruslar açısından bu denli popüler olmasının ardındaki olası gerekçelerden biri, Çin’in kendi altyapısının “orijinal kodlarını” diğerleriyle paylaşmaya hazır olmasıdır. Örneğin, Deripaska’nın sahip olduğu EN+ Group, hisselerinin %10’unu satın alarak Hong Kong Ticaret Borsası’nın kurucu paydaşları listesine dahil olmuştur. Böylelikle, Borsa’nın dahili belgelerine, işleyiş ilkelerine, örgütsel yapısına ve istihbarat-sistem desteğine erişim imkanı elde etmiştir. Hong Kong Ticaret Borsası, Rusya kaynaklı ve kilit öneme sahip emtiaların (öncelikle de enerji kaynakları ve metaller) Asyalı tüketicilere yönelik ticareti için bir platform olacaktır. Bu yöndeki ticaretin 2010 yılı içinde başlaması hedefleniyor.

Çin’in altyapısına erişime izin vermeye ve diğer aktörlerin belirlediği oyun kurallarını kabul etmeye bu denli hazırlıklı olması, ülkenin dünya çapındaki başarısı için de temel bir etmendir. Buna karşın, Batı, dünyayı kendi istediği şekilde biçimlendirmeye çabalıyor; böylelikle dünyayı daha anlaşılır ve denetlenebilir kılmak istiyor. Bununla birlikte, Batılı akademisyenler de, Çin modelinin hangi alanlarda büyük rekabetçi avantajı olduğuna dair bir anlayış geliştirmeye çabalıyorlar. İçlerinden biri olan Stefan Halper, “Pekin Konsensüsü” (The Beijing Consensus) adlı kitabında, “piyasa otoriterliği” olarak etiketlediği Çin modelinin 21.yüzyıla egemen olacağını iddia ediyor.

Çığır Açan Teknolojilere Erişim

Çığır açan teknolojilere erişim, Rusya ve Çin açısından kritik önem arz ediyor. Bir süreliğine Rusya, Çin açısından bu tür teknolojilerin kaynağı olma rolünü üstlenmişti; özellikle de savunma ile bağlantılı işbirliği alanında… Bununla birlikte, Çin, yakın zamanda bu alanda gücünü yitirdi ve bunun nedeni de son derece açık: Bu zamana değin Pekin her şeyi Rusya’dan satın almıştı; şimdiyse kendi silahını kendi imal ediyor. Rusya ise, Çin’in gereksinim duyduğu yeni tür silahları üretmeye devam ediyor. Bu da imalat sorunlarına yol açıyor.

Halihazırda, Moskova’nın Pekin ile önemli bir savunma sözleşmesi bulunmuyor; bunun temel nedeni ise aşikar: Pekin, Moskova’nın kendisine satmak istediğinden farklı bir askeri donanım ihtiyacı içinde. Üstelik, Pekin, Çin’de silah üretimi için lisans alması gerektiği noktasında ısrarcı. Böylelikle, Moskova, ileride benzer imalat siparişleri almayacak.

Rusya da Çin de, her iki ülke de, Batı kaynaklı ileri teknolojilere bağlılar. Devasa mali kaynaklara sahip olan Pekin, dünya ekonomisinde yaşanan güçlükleri kullanarak, “yardımseverlik” kisvesi altında teknolojilere erişim sağlıyor. Buna bir örnek olarak, Çin şirketi COSCO’nun Atina’da üst düzey Yunan yetkililerle ülkenin taşımacılık altyapısının geliştirilmesine yönelik ortak projeler konusunda görüşmesi gösterilebilir.

Yunanlılar, Çinlileri, ulusal ekonominin stratejik sektörlerine (taşımacılık ve turizm) yatırım yapmaya davet ettiler. COSCO, Piraus, Selanik ve Volos limanlarının geliştirilmesine yönelik projeler önerdi. Çinliler, Yunanistan’ın ana limanı Piraeus’a yönelik özel bir ilgi duyuyorlar; burayı yeniden canlandırıp, dünya klasmanında bir deniz limanı yapmak istiyorlar.

Bir diğer örnek olarak, Ford Motor Company ve Çinli şirket Geely’nin Mayıs ayı sonunda imzaladığı bir anlaşma gösterilebilir. Bu anlaşma uyarınca, Geely, İsveç otomobil üreticisi Volvo’yu satın alacaktı. Çinli şirket, Volvo’nun İsveç ve Belçika’daki tesislerini olduğu gibi koruyacak; aynı zamanda Çin’de yeni inşa edilmiş fabrikalarda Volvo araçların bir araya getirilme olasılığı inceleniyor.

Yunanistan’dan farklı olarak, diğer Avrupa ülkeleri, Çinli devlet yatırımlarına temkinli yaklaşıyorlar. Örneğin, Fransız mercileri, Çin’in bir Fransız şirketini satın alma başvurusunu engellediler; burada ulusal güvenliğin risk altına girdiğini iddia ettiler. Pekin ise, Avrupalılar arasında böylesi tavırları nötralize etmeye çalışıyor. Çin’in siyasi sistemini Avrupa’ya daha iyi tanıtmak için bir kampanya bile başlattı. Ülkeyi yöneten Komünist Parti’nin ve AB’den de başlıca 35 siyasi partinin organize ettiği ilk partiler-arası forum, Mayıs ayı sonunda Pekin’de sona erdi. Çinliler, bu tür etkinliklerin, ülkelerinin AB çapındaki imajını güçlendireceğini umuyorlar; keza bu şekilde Avrupalı politikacılar, Çin ekonomisinin başarılarına daha aşina oluyorlar ve Pekin’in önlenemez yükselişi fikrine alışıyorlar.

Rusya’nın bu alandaki başarıları ise, bu denli parlak sayılmaz. Bu anlamda söz edilmesi gereken kayda değer tek siyasi hareket, Yaroslavl Siyaset Bilimciler Forumu’nun kurulması ve bu forumda, dünya demokrasisi ve güvenliğine dair sorunların ele alınması. Forum’un amacı, acil küresel sorunlara dair tartışmalarda eşit bir rol üstlenmek; Dolayısıyla bu konudaki söylemi kısmi olarak kontrol altında tutmak.

Ekonomik açıdan yaklaşıldığında, Moskova’nın elinde kayda değer bir mali kaynak yok ve şu anda elindekiler de, devasa boyutlara varan sosyal ödemeleri yapması için olması gereken düzeyde. Dolayısıyla, yeni teknolojilere erişim imkanı elde etmek amacıyla, bir tür yumuşama politikasından yana tavrını koyuyor. Ancak, Arcelor, Opel ve daha birçok kıymetin satın alımlarında yaşanan başarısızlık ve kötü deneyimler, yanıttan çok soru doğuruyor ve tüm bunlar, Rus Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’in 2010 yılı Haziran ayındaki ABD ziyaretinin yarattığı tüm iyimser havaya rağmen değişmiyor.

Mevcut eğilimler devam ettiği sürece, Çin’in elde ettiği konum, ülkenin eliti ve halkını tatmin ediyor. Burada yapılması gereken, Çin’in giderek büyüyen ekonomisine kaynak sağlamak; bunun karşılığında da Pekin’in yarattığı küresel altyapıya erişime imkan sağlamak. İkili ilişkilerde halen hammadde fiyatlarından kaynaklanan hileler yapılıyor; ancak Çin’de fiyatların artışı ve ücret artışıyla birlikte iç talebin hareketlendirilmesi, sorunu daha az bariz kılıyor. Buradaki temel sorun, Moskova’nın artık Çin’in belirlediği koşullarda sağlayamayacağı teknolojilere erişim noktasında ortaya çıkıyor.

Yeni Amerikan Güvenliği Merkezi’nden kıdemli araştırmacı Robert Kaplan, Foreign Affairs Dergisi’nin yakın zamanda çıkan bir sayısına şöyle yazmıştı: “ABD, Orta Krallık’a (Çin kastediliyor – Editör Notu) karşı bir denge unsuru yaratmak için Rusya ile stratejik bir ittifak dahilinde ortaklık kurabilir.” Benzer bir fikirden, diğer Amerikan yayınlarında da söz ediliyor. Buna karşın, şu da muhakkak ki, Rusya’daki elitler, “Çin’in Uzak Doğu’ya doğru artan yayılmacılığı” karşısında pek de rahatsız olmuşa benzemiyorlar; hatta bu süreci ellerinden geldiğince rahatlatmaya çalışıyorlar. Keza, Pekin Uzlaşısı’nın kendilerine biçtiği rolden tatmin olmuş görünüyorlar. Bu noktada temel bir sorunsal çıkıyor ortaya: Genel anlamda Batı, özelde de ABD’nin, efsanevi “Çin tehdidi” yerine “Çin’e karşı dostluk” için temel oluşturacak türden Moskova’ya sunacağı bir önerisi var mı?

Kaynak: http://eng.globalaffairs.ru/number/The-Beijing-Solitaire-15002


* Pavel Salin, Rusya Güncel Politikalar Merkezi’nde kıdemli uzmandır.



Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

Yapay zeka teknolojisi finans sektörünün geleceğini belirlerken yasal düzenlemelerden hayata geçen uygulamalara kadar çok sayıda yenilik hem sektöre hem de son kullanıcıya fayda sağlıyor.

Teknoloji

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

E-ticaret platformlarında etkin şekilde kullanılan ve geçen yıl 5,39 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşan yapay zeka tabanlı chatbotlar, 7 gün 24 saat e-ticaret kullanıcılarının sorularını yanıtladı.

Teknoloji

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

AVRASYA BİR VAKFI BİLİM TEKNOLOJİ DERNEĞİ KONFERANSI (27 NİSAN 2024)

Üst düzey isim İstanbul'da dünyaya duyurdu! Hamas'tan İsrail'e tarihi çağrı

İlham Aliyev: Fransa, Hindistan ve Yunanistan, Ermenistan'ı silahlandırıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile ticaret tartışmalarına noktayı koydu: O iş bitti

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna'yı kapsayan 95 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı

İsrail'in "konforlu mağduriyeti"

Meteoroloji'den 44 ile toz taşınımı uyarısı! Göz gözü görmeyecek

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Türkiye fırtınaya teslim! Çatılar uçtu, minareler devrildi

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Vücutta kolay morarma o hastalığın habercisi olabilir!

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkacak (Bu hafta hava nasıl olacak?)

TBMM açılıyor: Gündemde kripto para düzenlemesi var

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Yükleniyor