Elif-Ba`dan, Alfa-Beta`ya

Elif-Ba`dan, Alfa-Beta`ya

Öyle zannedilmesine rağmen İsmet İnönü “Harf İnkılabı bir okuma yazma kolaylığına bağlanamaz. Okuma yazma kolaylığı Enver Paşa`yı tahrik eden sebeptir. Ama Harf İnkılâbı’nın bizde tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini

Celal Tahir

“Gazeteye gelince, doğru Yazı işleri Müdürü Kemal Onan`ın (Con Kemal) yanına gittim. Beni daha önceden tanıyordu. 'Hoş geldin' diye güler yüzle karşıladı. Beni, Başyazar Yardımcısı ve Genel Yayın Müdürü Mümtaz Faik Fenik`in odasına götürdü. Fenik, babacan yapılı, mütevazı, deneyimli bir gazeteciydi. Daha önce, Cumhuriyette ve Ulus gazetesinde çalışmıştı. 'Vatan`a hoş geldin' dedi. 'Eskişehir`deki çalışmalarını biliyorum, Emin Bey`e daha önce gönderdiğin yazılarını da okudum. İlk vazifeni veriyorum' dedi ve devam etti: 'Hazine-i evrakta, yani devlet arşivinde saklanan bazı tarihî belgeler, aralarında padişahın el yazısından çıkmış olanlar da dâhil, Bulgaristan`a satılmış, artık bir işe yaramaz diye. Arşiv genel müdürüyle görüş, konuyu enine boyuna incele. Hadi başarılar' diye uğurladı. Hiç zaman yitirmeden, öğleden sonra Arşiv Genel Müdürü Kenan Bey`e gittim. Devlet arşivi, o günlerde Vilayet binasının yanı başında, Babıâli denilen Gülhane tarafındaki büyük kapının yanındaydı. Genel Müdür Kenan Bey, sanki bu konuda dert yanacak birini bulmuş gibiydi. Önce önbilgiler verdi. Daha Önce benzer belgelerin bazıları da yeniden kâğıt yapımında kullanılması için İzmit Kâğıt Fabrikası`na verilmiş. Sebebini şöyle açıkladı Kenan Bey:

'Bu eski belgeler, dura dura fersudeleşiyor, her sabah depolarda faraşlarla toplayıp atılıyormuş. Nasıl olsa zamanla yok olacak, şimdiden hem depoları açmak hem de bir miktar gelir elde etmek için Bulgaristan`a satma karan almışlar. Bulgarlar da bu tarihî belgeleri, leblebi külahı yapacaklarmış.'

Olayın nasıl patlak verdiğine gelince... Tarihî belgeler Bulgarlara satılıyor. Arşiv genel müdürü, hiçbir şeyi saklamak gereğini duymadan, bilgi veriyor: ‘Bulgaristan`a kesekâğıdı yapılmak üzere sattığım bu tarihî belgeleri, Sirkeci`den vagonlara yüklettik. Belgelerin doldurulduğu vagonlar posta treninin vagonları arkasına bağlanmıştı...’ O günlerde, Bulgaristan ve Yunanistan`a doğru tek bir tren hareket ediyordu. Pityon istasyonuna gelince trenin bazı vagonları Yunanistan`a, bazı vagonları da Bulgaristan`a gitmek üzere ikiye ayrılıyordu. Bu ayrım için de tren manevra yapardı. Bu ayırım sırasında tarihî belgelerin bulunduğu vagonlardan birinin kapısı açılmış, içindeki belgeler tren hattına saçılmış. Hareket memuru saçılan belgelerin değerli olduğunu anlayınca kapısı açılan vagonu Pityon istasyonunda alıkoyup ötekilere yol vermiş. Yani kapısı açılmayan vagonlardaki belgeler böylece Bulgaristan`a gitmiş. Hep tarihimize sahip çıkalım diye nutuklar çekiyoruz; hep tarihimize, tarihimizin belgelerine bağlıyız diyoruz, sonra da üç beş kuruş için bu belgeleri leblebi külahı yapsınlar diye Bulgaristan’a, başka ülkelere satıyoruz. Olur, şey değil. Gerçi eski belgelerin başına gelenler bu kadar da değildi. Daha sonra, bir mahkeme kararım elde etmek için gittiğim adliyede eski bir mahkeme kaydını bulamadım, çünkü kararların hepsi defterleriyle birlikte, kâğıt yapılmak üzere İzmit Kâğıt Fabrikası`na satılmıştı. Ödenek olmadığı için, kayıtlar bilgisayara da geçirilememişti.”

1- Seneler sonra, İstanbul`a gelen Bulgar yazar Vera Mutafçıyeva`yla o günlerde Türk- ` çe`ye çevrilen Cem Sulan romanı üzerinde tartıştık. Mutafçıyeva, gazeteci arkadaşlarımızdan Hasan Yılmaer`in Sofya`dan sınıf arkadaşıydı. Kendisine tarihî belgelerin hikâyesini anlattım. 'Evet' dedi, ‘tasnif edilen o belgeler şimdi Sofya Üniversitesi Türkoloji arşivinde muhafaza ediliyor.’ Söyleyecek bir şey bulamıyorum.” (Recep Bilginer, Üç İktidar Üç Hayal Kırıklığı, s.37-38)

Öyle zannedilmesine rağmen İsmet İnönü “Harf İnkılabı bir okuma yazma kolaylığına bağlanamaz.” ve “Okuma yazma kolaylığı Enver Paşa`yı tahrik eden sebeptir. Ama Harf İnkılâbı’nın bizde tesiri ve büyük faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. İster istemez Arap kültüründen koptuk.” Demektedir. Zaten meselede budur. Buradaki “Arap kültürü” ifadesini İslam medeniyeti olarak anlamak da yanlış değildir.

Harf inkılâbı ve öztürkçecilik, insanların tarih ve dil ve din ile bağlarını yeniden tanımlar, büyük ölçüde tahrip eder. . Bu, Türkçe ibadet ve ezan ile tamamlanmak istenir, lakin bu teşebbüs, âkim kalır. Takvim ve saat inkılâbı, zaman ve mekân algısını değiştirir. Şapka ve kıyafet inkılâbı, giderek tektip bir hâl alan modern dünya ile uyumlu olmanın en görünür yoludur. Başkentin İstanbul’dan Ankara’ya taşınması, ayrıca önemlidir. Bizden başka başkenti değiştiren varmıdır? Buna iyi bakılmalıdır. Rus ve Çin sosyalist ihtilallerinde dahi, başkent değişmemiştir. Batı Almanya doğu Almanya ile birleşip, Berlin’i yeniden başkent yapmak için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamıştır. İstanbul’un anlamı ve önemi, kadim şehir inşa anlayışı ile irtibatlı ele alınmalıdır.

Esasen tüm bunlar ‘Biz’e yeni bir format atılmasıdır. ‘Biz’im yeniden formatlanmamız, Osmanlı’nın sonunda başlayan tartışma ve arayışları bitirmeyi hedeflemiş olabilir. Lakin bu hedefe ulaşılamamıştır. Bilakis, ‘Biz’in tarifi, kimlik ve aidiyet meseleleri, hepten çetrefil bir hâl almıştır. Türk kavramı etrafında dönen tartışmalar da, bu bağlamdadır. Oldukça kapsamlı ve derinliği olan bu meselelerin harf inkılâbı ile olan irtibatı, şu şekilde izah edilebilir.

HARF İNKILÂBININ TARİHİ-SOSYOLOJİK İMKÂNI

Turanî kavimler tarih boyunca çeşitli alfabeleri benimserler. Orhun-Türk, Uygur-Sogd, Arap-İslam, Kiril-Slav ve Latin alfabelerinden başka Sogd, Mani, Brahmi, Süryani, Rum, Slav vs. gibi alfabelerini de kısmen kullanırlar. Türk kavimlerinin böyle çeşitli alfabe kullanmalarının sebebi, esas itibarıyla konar-göçer topluluklar oluşudur. Bu sebepten göçer hayattan, yerleşik hayata geçen Turanî kavimler, yerleştikleri yörenin kültürünü medeniyetini benimserler. Daha doğrusu kendi gelenekleri –orta Asya Türk töresi – ve yerleştikleri yerin geleneği ile sentez oluştururlar. Yani Bulgarlar, Macarlar, Babürler, vd’nin, birilerinin yorumuna göre bir süre sonra Türklüğünü unutmaları, bu şekilde daha anlaşılır olabilir. İslam’ı benimsemeyen Türk toplulukları geçmişleriyle bağlarını neredeyse tamamen koparmışlardır. Ulusalcı-milliyetçi ve ama aynı zamanda laik olanların meselenin bu yönüne özellikle dikkat etmesi gerekir.

Bedeviler ile hadarilerin sanatları da, onların göçebe veya yerleşik olmalarıyla irtibatlıdır. Bu mesele İbn-i Haldun’un bedeviler (göçerler) hadariler (yerleşik olanlar) ayırımı ve izahı ile anlaşılabilir. Tüm bunların daha derindeki sebeplerini, Rene Guenon, “Niceliğin Egemenliği ve Çağın Alametleri” isimli eserinde, “ Habil ve Kabil” başlığı altında inceler. “Göçebe topluluklarda, müzik gibi insan sesi ve/veya enstrüman ile icra edilen ve zaman ile irtibatlı sanatlar ağırlıklı olarak gelişmiştir. Buna mukabil yerleşik toplumlarda mekân ile irtibatlı olarak, resim mimari gibi sanatlar ağırlıklı olarak gelişmiştir. “Gerçekten de, Kitab-ı Mukaddes’teki bu sembolizmde, Kabil her şeyden önce bir ziraatçı olarak, Habil ise bir çoban olarak sunulmaktadır; dolayısıyla bunlar, şu andaki insanlığın asıllarından itibaren ya da en azından insanlık içinde ilk farklılaşma meydana geldiği andan itibaren mevcut olan iki halk tipidir: Kendilerini toprak kültürüne bağlamış olan yerleşik insanlar ve kendilerini hayvan yetiştirmeye adamış olan göçebeler. Üstüne basa basa belirtelim ki, bu iki tip insanın temel ve asıl uğraşılan bunlardır; geriye kalan öteki tüm uğraşılar sadece rastlantı olarak bunlardan doğmuştur ya da sonradan ilave edilmiştir.”

Harf İnkılâbı, kılık kıyafet devrimi ve diğer Cumhuriyet devrimleri, yalnız ve sadece, Mustafa Kemal Paşa’nın ne şahsi karizması ve/veya ne diktatörlüğü ve/veya ne dehası ve/veya ne ceberutluğu ile izah olunabilecek bir husus değildir. Bizatihi Mustafa Kemal’in bu değişimi gerçekleştirebilmesinin tarihsel-toplumsal temelini yukarıda izaha çalıştığımız, konar-göçer toplumlar ve yerleşik toplumlar ayırımı oluşturur. Yani bu değişimin imkân dâhilinde oluşu Türklerin tarihi olarak göçebe bir toplum olması ile izah edilebilir. Selçuklu ve Osmanlı ile tedricen yerleşik hayata geçildi ise de bu böyledir. Esasen Türklerin veya Türkiyelilerin halen dünyanın dört bir yanına göçüp, oralarda yaşayabilmeleri de bu çerçevede anlaşılabilir. Türklerin haricindeki Müslüman toplulukların da geçmişlerinde, kısmen de olsa, göçerliğin izlerini taşıdığı, dikkate alınmalıdır. Türkiye’nin yerleşik ahalisi, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler, Keldaniler vd’dir. Göçebe asıllı olmaları, Türklerin Latin alfabesine geçilebilmesini mümkün kılan husustur. Çok telaffuz edilen Türklerin şifahi bir millet olduğu da doğrudur. Bu göçebe toplumların asli hususiyetlerindendir. Bir manada sözü kâğıtta zapt etmek olan yazı, rahatlıkla anlaşılacağı gibi, yerleşik toplumların hususiyetidir. Çünkü bir yere “kazık çakmak” o yere yerleşenlerin işidir. Göçebelerin çakacağı tek kazık çadır direği olabilir. Onu da “kon”dukları yerden kalkarken, sökerler. Böylelikle Türkler yaşadıkları son medeniyet bunalımından çıkış gayesiyle, medeniyet dönüşümü karar ve iradesi ile Elif-Ba’dan Alfa – Beta’ya yani Alfabe’ye geçerler.

Latin alfabesine yönelmenin bir sebebi de, Osmanlının son döneminde ortaya çıkan, modern Batı hayranlığı ve Avrupa`nın üstünlüğüne olan inançtır. 1860`lar sonrası Osmanlı aydınlarının neredeyse hepsi Fransızca bilmektedir. Telgrafın yaygınlaşması, Türkçenin Latin alfabesi ve Fransız imlasına göre yazılamamasını beraberinde getirir. Beyoğlu, Selanik, İzmir, gibi kozmopolit çevrelerde dükkân tabelaları ve ticari reklamlarda çoğu zaman bu yazı kullanılır. İkinci Meşrutiyet döneminde, Türkçülüğün yükselişi ve Türk kimliğini İslamiyet’ten ayrı olarak tanımlamaya çalışılır. Arap alfabesi İslam medeniyetinin ayrılmaz bir parçası olduğu için, alfabenin değiştirilmesi Türk kimliğinin laikleşmesi anlamına da gelir.19. yüzyılın son çeyreğinde İstanbul ve Anadolu`da Rum ve Ermeni harfleriyle basılan gazete ve kitaplar önemli bir sayı tutmaya başlar. Bu yayınların popülerlik kazanması, Türkçenin Arap harflerinden başka yazıyla da yazılabileceği düşüncesinin benimsenmesinde etkili olur. 1908-1911`de Latin temelli Arnavut alfabesinin kabulü büyük ilgi görür. Yeni Arnavut yazısı o günlerde bir bakıma günün konusudur. Manastır, ilerde Arnavutların yazı kongresi için seçecekleri bir merkezdir. Burada idadi yıllarını geçiren uyanık bir öğrenci, elbet çevresinde olup bitenlerden haberlidir. Mustafa Kemal’in zihninde harf inkılâbı fikrinin o sıralarda yer etmiş olduğu söylenebilir. 25 yaşlarında bir gençken Mustafa Kemal, ilerde yazı devrimi yapmak gerekeceğini, Bulgar Türkoloğu Manolov`a söyler.

İkinci Meşrutiyet`in duyurulmasından iki yıl kadar önce, 1906`larda, 'Batı uygarlığına girebilmemize engel olan yazıyı atarak, kılık kıyafetimize kadar her şeyimizle Batılılara uymalıyız' der ve 'Emin olunuz ki, bunların hepsi bir gün olacaktır' diye ekler. Mustafa Kemal, İkinci Meşrutiyet döneminin yazı tartışmalarını, Arnavutların yazı kavgalarını, gazetelerde dergilerde yazılanları yakın ilgiyle izler. Fransız harfleriyle Türkçe mektuplar yazar. Savaş yıllarında çevriyazı kullanır. Birinci Dünya Savaşının sonlarına doğru, Nemeth`in, ‘Türkische Grammatik’ adlı kitabını ve bunda kullandığı çevriyazıyı görünce, ilgilenir. Erzurum Kongresi sırasında, 7/8 Temmuz 1919 gecesi, yanındaki Mazhar Müfit Kansu`ya ilerde yapacağı işleri not ettirirken, bu arada Lâtin yazısının alınacağını da bildirir. Kurtuluş Savaşı içinde, 1922`de, Halide Edip Adıvar`a da ilerde Lâtin harflerinin alınması olasılığından söz eder.

1922 Eylülünde, Lâtin yazısını almak için 'daha zamanı gelmemiştir' demesinin sebebi, Mustafa Kemal’in zamanlamaya verdiği önemdir. Mustafa Kemal bu önemli hamlenin başarısını, rastlantıya bırakmak istememektedir. Halifeliğin kaldırılmasıyla, Lâtin harflerinin şeriata aykırı olduğu yolunda fetva vermeğe kalkışabilecek bir makam ortadan kaldırılır. İttihatçıların B takımı olan Kemalistler, İzmir suikast teşebbüsünü bahane ederek, İttihatçıların A takımını ve Terakkiperver Fırka ileri gelenlerini, sahneden silerler. Bu şekilde, harf inkılâbına karşı çıkabilecek muhtemel tüm unsurlar, etkisiz duruma getirilir. Modern dünyanın yasaları, giysileri, şapkası, takvimi, saati ve rakamları alındıktan ve tarikatların ve tekkelerin kapatılmasından sonra, geriye Latin alfabesini benimsemek kalır. Kısacası, 1923-28 yıllarında, harf devrimi için elverişli ortam hazırlanmıştır, denebilir.

Latin harflerini geçilmesi Meşrutiyet döneminde üç görüş olarak ele alınır. Birincisi, mevcut Elif – Ba’yı Türk fonetiğine uygun hale getirmektir. İkincisi Latin harflerinin kabulüdür. Üçüncüsü ise, Türklerin İslamiyet`i kabul etmeden önce kullandığı Orhun ya da Uygur yazısının yeniden canlandırılmasıdır. Bu üç görüş arasında yaşanan tartışmalar neticesinde herhangi bir sonuca varılamaz. İstiklal Savaşı ve Lozan görüşmeleri sırasında ve Cumhuriyet`in ilanından sonra da mesele tekrar ortaya atılır, basında karşılıklı yazılar yayınlanır. 21 Şubat 1923 tarihinde, İzmir İktisat kongresinde işçi delegelerden İzmirli Nazmi ve iki arkadaşı tarafından Latin harflerinin benimsenmesini isterler. Ancak kongre başkam Kazım Karabekir Paşa 'İslam birliğini zedeleyeceği' görüşünü ile önerinin görüşülmesini önler. Karabekir Paşa, bu öneriyi tepkiyle karşılar ve genel toplantıda okutmaz. Bu konuda basına 5 Mart 1923 günlü Hâkimiyet-i Milliye gazetesine, 'Lâtin Harflerini Kabul Edemeyiz' başlığı altında yayımlanan bir demeç verir. Kazım Karabekir ve başkaları karşı çıktığı hatta İsmet İnönü mütereddit olduğu halde, M. Kemal kararlıdır ve bir gece Sarayburnu’nda harf inkılabı ilan edilir. Mustafa Kemal, 9/10 Ağustos 1928 gecesi, Ankara motoru ile Dolmabahçe sarayından Marmara`ya açılır. Dört saat kadar süren bir motor gezintisinden sonra, saat yirmi üçe doğru, Halk Partisi’nin düzenlediği eğlenceye katılmak üzere, Sarayburnu`na çıkar. Halk arasında kendisine ayrılan yere oturup bir süre eğlence gösterilerini izler. Gece yarısından sonra, saat 00.1’e doğru ayağa kalkar ve harf inkılâbına dair tarihi nutkunu okur: ' Arkadaşlar, güzel dilimizi ifade etmek için yeni Türk harflerini kabul ediyoruz ”



Türkiye'nin kalkınma hamleleri yeni müfredatta

Milli Eğitim Bakanlığınca (MEB) kamuoyunun görüşüne sunulan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında hazırlanan yeni müfredat taslağındaki çeşitli derslerde, Türkiye'nin kalkınma projelerine dair içeriklere de yer verildi.

Teknoloji

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

Yapay zeka teknolojisi finans sektörünün geleceğini belirlerken yasal düzenlemelerden hayata geçen uygulamalara kadar çok sayıda yenilik hem sektöre hem de son kullanıcıya fayda sağlıyor.

Teknoloji

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

E-ticaret platformlarında etkin şekilde kullanılan ve geçen yıl 5,39 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşan yapay zeka tabanlı chatbotlar, 7 gün 24 saat e-ticaret kullanıcılarının sorularını yanıtladı.

Teknoloji

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Tüm gözler Kahire'de... Hamas'tan 'İsrail' açıklaması: Ciddi bir anlaşmazlık yok

İsrail basını 'kâbus senaryosu'nu yazdı: Netanyahu için tutuklama emri çıkarılacak! IDF kanlı plana onay verdi

Zelenski dünyaya duyurdu: En az 7 Patriot sistemine ihtiyacımız var

İsrail'den Lübnan'a hava saldırısı! Cemaat el-İslami lideri Musab Halaf öldürüldü

İsrail, Gazze'deki savaşı sürdürme planlarını onayladı

Irak, 30 yıl aradan sonra Türkiye sınırında üs kurdu

Türk SİHA'ları Yunanistan'ı masrafa soktu: Milyarlık programa onay verdiler

Türkiye'nin kalkınma hamleleri yeni müfredatta

AVRASYA BİR VAKFI BİLİM TEKNOLOJİ DERNEĞİ KONFERANSI (27 NİSAN 2024)

Üst düzey isim İstanbul'da dünyaya duyurdu! Hamas'tan İsrail'e tarihi çağrı

İlham Aliyev: Fransa, Hindistan ve Yunanistan, Ermenistan'ı silahlandırıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile ticaret tartışmalarına noktayı koydu: O iş bitti

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna'yı kapsayan 95 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı

İsrail'in "konforlu mağduriyeti"

Meteoroloji'den 44 ile toz taşınımı uyarısı! Göz gözü görmeyecek

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Türkiye fırtınaya teslim! Çatılar uçtu, minareler devrildi

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

Yükleniyor