Halkbilimin 40. Yılında Türkiye Türkolojisine Stratejik Bakış

Halkbilimin 40. Yılında Türkiye Türkolojisine Stratejik Bakış

Türklük biliminin faaliyet alanında ve bu bilimin var oluş gerekçelerine aykırı olarak, sosyal bilimlerin çeşitli dallarında yapılan kültürel etkinlikler, uygulanılan kültür stratejileri ile birlikte örneklenmektedir.

 

Bildiride, Türk halk edebiyatı sözlü kültür verilerinden halkbilim kapsamına giren çalışmalardan örneklemelerle, etnik kimlik- ulusal kimlik bağlamında kültürel kimlik oluşturma konusu genel Türklük bilimi kapsamında ele alınmaktadır. Türkoloji´nin bilgi araştırma, bilgi oluşturma ve bilgi depolama alanlarındaki faaliyetlerinin yanı sıra bilgi-strateji ilişkileri boyutunun da bulunduğu üzerinde durulmaktadır.

Türklük biliminin faaliyet alanında ve bu bilimin var oluş gerekçelerine aykırı olarak, sosyal bilimlerin çeşitli dallarında yapılan kültürel etkinlikler, uygulanılan kültür stratejileri ile birlikte örneklenmektedir.

Buradan hareketle, sosyal bilimler içerikli birtakım siyasî merkezlerce, Türkoloji´nin kapsamında mütalaa edilen konular ve alanlarda, yerel kimlikler adına sürdürülen etkinliklerle, Türkoloji hedeflerine aykırı, Türkoloji´nin varlık nedenine muhalif gelişmeler gösterebilmektedirler. Bu gelişme, emperyalizm içerikli siyasî oryantalizm bağlantılı bir seyir izlemektedir. Bildirimizde yukarıda belirtilen hususla bağlantılı olarak, bu gelişmenin Türkiye´de Türkoloji adına izlenebilmesi üzerinde de durulmaktadır. 

GİRİŞ: 

Biz bildirimizde halkbiliminin kırkıncı yılına kısaca değindikten sonra Türkoloji içerisinde halkbiliminin yerine açıklama getireceğiz. Buna ihtiyaç duyuşumuzun sebebi biz, Türkoloji´nin içerdiği disiplinler itibariyle kapsamını daha geniş düşünüyoruz. Ayrıca, Türklük biliminin yükünü sadece Türkolog´un sırtına yüklemiyor farklı alanlardan aydınların da Türkoloji donanımlı olmaları gerektiğine inanıyoruz. 

Bize göre, emperyalizm, siyasi oryantalizme stratejilerinde önemli roller verirken, karşı stratejilerin antiemperyalist kurgulama ve uygulama safhalarında millî Türkologlar da yer almalıdır. 

Bildirimizde açıklama yapmaya çalıştığımız diğer iki husustan birisi Türk dünyası Türkologlarının teori birliği içerisinde olmaları, diğeri ise, birlikte yaşanılan az sayılı halkların Türkoloji çalışmalarında alması gereken yerle ilgili olacak. Bu iki husustan birincisi Türk Dili Konuşan Ülkelerin Devlet Başkanları Konseyi´nin kurulması ile çözüme kovuşurken, İkinci husus, Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı çalışmaları ile çözüme kavuşturulmak istenilmektedir. 

METİN: 

Türkoloji; Türkiye Türkoloji´si Balkanlarda, Kafkasya´da, Ortadoğu´da, Türkoloji amaçlı karşıtı denilebilecek arayışlarla siyasî anlamda kuşatılmaya başlanmıştır. 

Farklı ülkelerin, milli hedeflerinin de farklı olması doğaldır. Ülkeler, sosyal bilimler alanlarında çalışan merkezlerini, milli hedeflerine yönelteceklerdir. Bu hal var olabilme ve varlığını sürdürebilme mecburiyetidir. Türkiye gibi ülkelerin  ise, yakın çevre coğrafyalarındaki bu tür yapılanmaların etkinliklerini izleme ihtiyacı vardır. Türkiye Türkoloji´sinin de, bu anlamda izlendiği düşünülebilir. 

Türklük biliminden hareketle, Türklüğü stratejik bir obje olarak kabul eden süper ve bölgesel güçler millî hedefleri istikametinde, Türkoloji adına çalışmalar sürdürülebilmektedir. Türkiye Türkoloji adına bu türden merkezlerin etkinlikleri de bilinebilmelidir. 

Diğer taraftan, Türklük bilimi, Türk dünyası genelinde, Kazakoloji,  Kırgızoloji,       Azerioloji, Türkmenoloji,               Tataroloji, Özbekoloji gibi umumi ve ortak Türkoloji´nin dışında ayrı ayrı bağımsız arayışlar dönemine sokulabilmektedirler. Kazak, Kırgız, Türkmen, Tatar, Özbek ve Azerbaycan´da dil, tarih ve edebiyat alanlarında yapılan çalışmaların, genel Türkiyat´ın dışına taşınmak istenildiğine zaman zaman şahit olunmaktadır. Türk Dili Konuşan Ülkelerin Devlet Başkanları Konseyi´nin kurulması ile, Türklük bilimi daha gerçeğine uygun yapılanmaya kavuşturulması ümitleri doğmuştur. 

Türklük bilimi, Türklüğün yenilenerek oluşturulup gelişmesi sürecinde “Türk dilli” olmayı Türklük için yeterli ve yegâne ölçü olarak alıp buna göre esaslandırması halinde; Türklüğü, emareleri baş göstermiş tehditlerin beklediği, Türkolog tarafından bilinmeleri gerektiği kanaatindeyiz. Milleti oluşturan unsurlar arasında, dilin önemi inkâr edilemez iken, millet olma sürecinde halkların birlikteliğini sağlayan diğer unsurların mevcudiyeti, bazen dil faktörünün önüne geçebilmekte veya dil kadar önem kazanabilmektedir. Halkbilimi kapsamına giren çalışma alanlarının büyük çoğunluğu bu türdendir. 

Türkiye merkezli düşünüldüğünde, bin yıllık tarihî birliktelikten edinilmiş tarihî mirası yok saymak, sadece milli serveti heba etmekle kalmayıp aynı coğrafyayı paylaşan hakları, çözümsüz ihtilaflara sürükleme rızkını de getirebilir. 

Bu noktada, genel Tükoloji´nin, Türk dilli olmayan ve fakat birlikte yaşanmakta olan halklara getirmesi gereken bir stratejik yaklaşıma ihtiyacı vardır. Türk Cumhuriyetlerine göre az çok değişiklik içerebilse de, dil ortaklığına öncülük veren bu Türklük tanımı, strateji safhasına sokulurken, Türk dilli Cumhuriyetler arasında uygulamadaki ortaklıkları gerektirecektir. 

Türklük bilimcinin sözlüğünde, halklar arası akrabalığın anlamı nedir? Akrabalığı ne veya neler sağlar. Kaç türlü akrabalık vardır? 

1000 yıl birlikte yaşanılan ve farklı ana dilli olan Kürtlerle Türklerin akrabalığı tarih birlikteliğinden geliyor ise, Ermeniler ile Türklerin birlikteliklerinin süresi daha kısa değildir. 

Anadolu Türkünün Ermeni akrabalığı ile Anadolu ve Azerbaycan Türklüğünün aynı milletin kesimleri olduğu düşünülünce, Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ihtilaf akraba ihtilafı olarak açıklanabilecektir. 

Türklüğün, akraba topluluklara karşı sorumluluğunun bilinmesi,                  Türkolog´un faaliyet        alanı kapsamına giren sorumluluklarının bilinmesi belirleyecektir. 

Bir başka örnek Anadili Kürtçe olan ve bu dille televizyon yayınları yapılmaya başlanılan Kürtler konusudur. 

Millet hayatında, Türklük bilimin yerinin tartışıldığı bu noktada, Kürtlük Türklüğün nesidir? Dil esas alınan bir sınıflamada, Kürtler Türk değildir. 

Akrabalık parantezini açacak olur isek; 

Türklerle Kürtler arasında tarih birliği vardır. Kader birliği son çeyrek asırda yara almış olmasına rağmen vardır. Vatan birliği de son çeyrek asırda kısmen yara almış olmasına rağmen,  o da vardır. 

Türklerle Kürtler arasındaki kültür birliğine gelince, özellikle halk kültürü birliği, anadili Türkçe olan birçok kesimden daha güçlüdür. 

Bu noktada, Türklerle Kürtler çok yönlü akrabalık bağları nedeniyle yakın akrabadırlar. Böylece Anadolu Türkü ile Anadolu Kürdü sınırlaması yapmaksızın, Dünya Türklüğü dünya Kürtlüğü ile akrabadır. Denilebilecektir. 

Birlikte yaşanılan ve ana dil farkından dolayı, Türklük dışında düşünülen halklar da, doğal olarak varlıklarını oluşturmak ve savunmak için kendi kimliklerini esas alan merkezler kuracaklardır. Mesela tohumları yeşermeğe başlayan Kürdoloji merkezleri karşısında Genel Türkoloji´nin ve bilhassa Türkiye Türkoloji´sinin tavrı ne olacaktır? 

Konuya girerken açıklamasını yapmaya çalıştığımız, Süper ve bölgesel güçlerin Türkoloji çalışmaları ile, Türkiye´nin yakın çevre ülkeleri Türkoloji çalışmaları konusu, bu noktada önem kazanmaktadır. Sizin ülkenizdeki, az sayılı halklardan akraba kabul ettiğiniz topluluk, sınır ötesi komşu ülkenin genel halkının uzantısı durumundadır. 

Bildirimizin bu kısmını özetlemek gerekir ise; “Mesela Kürdoloji, Türkoloji´nin neresindedir. Türkiye şartları esas alındığında, Türkoloji, Kürdoloji çalışmalarını kapsayacak mı, hangi anlamda ve nereye kadar? Sorusu Türkolog´dan cevap beklemektedir. 

Kürt kültürel kimliğinin inşası döneminde, Kürtçe halkbilimi çalışmaları başlayınca, veriler Kürt mitolojisi, Kürt arkeolojisi ve benzeri disiplinler ile ilişkilendirme dönemine girilince, Türkoloji´nin tavrının ne olacağını belirlemesi gerekmektedir. Türk halkbilimin 40. Yılında, Türkoloji stratejistleri bu konuda çalışma yapmak durumundadır. Bize göre bu dönem, Kürdoloji çalışmalarının yakından izlenilme dönemi olmalıdır. 

Türk cumhuriyetleri arasında, Türklük anlayışları konusunda az çok farklılıklar olabilse de, Türk cumhuriyetlerinin, birlikte yaşadıkları Türk dilli olmayan haklar konusundaki stratejilerinde ortaklığın aranması kaçınılmazdır. Bu zorunluluğu kaçınılmaz kılan hususlardan birisi de, Türk Cumhuriyetlerindeki az sayılı hakların etnik kimliklerinin büyük ölçüde ortak olmasıdır. Bünyesinde Kürt dilli halkın olmadığı Türk Cumhuriyeti yoktur. 

Türklük biliminin, Türk dünyasının genelini kapsayacak konumda olması gerektiği bir gerçekliktir. Biz bildirimizde Türk halkbiliminin 40*.Yılını esas alırken, Türkiye Türkoloji´sinin bu bölümünü stratejik konum itibariyle irdelemek istiyoruz 

Bildirimizde ayrıca, Türkoloji´nin Türklük bilimi özelliğinin yanı sıra, onun “siyasî şarkiyatın mücadele alanı haline getirilmek istenmesinin” bilinmesi gerektiği üzerinde durulmasını istiyoruz. Buradan hareketle bildirimizde, Türkoloji kapsamına giren bilim dallarının, gerekiyor ise artırılması, özellikle halkbilim çalışmalarının üzerinde durulması, Türkoloji merkezleri arasında koordinenin sağlanabilmesi ve Türk dünyası öncelikli olmak üzere, dünya genelinde, Türkoloji´den hareketle yapılan etkinliklerin izlenebilmesi gerektiği konusu tartışılmaktadır. 

Bildirimizin başlığı ile tezimizin bağlantısına gelince, Türk halk biliminin kısaca geçmişine bakılınca; “Türkiye´de “Avam Edebiyat”, Hikmet-i Avam”, “Halkiyat”, “Folklor”, “Halk Bilgisi”, “Budun Bilgisi ve “Halkbilim” gibi deyimler altında bilinen folklor ilmi, dünya ilim tarihinde oldukça, genç, iki asra yakın bir geçmişe sahip yeni bir disiplindir. (…) Avrupa da olduğu gibi, bizde de bu ilim tarihinin gelişme yılları daha gerilere uzanır.”[1] 

1920 yılında Maarif Vekâleti içerisinde Hars Dairesi kurulur, 1924 yılında Türkiyat Enstitüsü ve onun organı Türkiyat Mecmuası, folklor konularına da yer verir. 1928 yılında Türk Halk Bilim Derneği kurulur, 1938 yılında Ankara Üniversitesi´nde Folklor ve Halk Edebiyatı ders programları açılır. 1966 yılında Millî Eğitim Bakanlığı´nda Millî Folklor Araştırma Enstitüsü kurulur.[2] Müteakip yıllarda farklı bağlantılarla yeni kuruluşlar oluşturulur. 8–10 Ekim 1973 tarihinde günümüzden 40 yıl evvel Uluslararası Türk Folkloru Semineri düzenlenir. 

Atatürk halkbiliminin millî eğitimin kapsamına alınması gerektiğine, birçok konuşmalarında, bu arada “Kültür ‘hâraset-i fikrîye´ zeminle uyumludur. O zemin milletin seciyesidir[3]  diyerek işaret etmişlerdir. Bu ifadeyi, “Türk milleti Türkiye Cumhuriyeti´ni kuran halkın adı, Türk millî kültürü de, bu halkın kültürüdür.” anlayışı ile birlikte anlamlandırmak gerekir. 

Türkoloji, Türklük bilimi, Türklüğü anlamak ve anlatmak için yola çıkarken başlangıçta bu safhalar için dil, edebiyat ve tarihi yeterli görmüş olmalı. Zamanla Türk dili çalışmalarının kapsamı gibi Türk tarihi çalışmalarının da kapsamı genişletilmiştir. Bu iki alanın alt dalları da Türkoloji kapsamına alınarak konu çeşitlendirmesi ve derinleştirilmesine gidilmiştir. Amaç Türk´ü tanıyıp ona ait olanlara sahip çıkmak ve tanıtmaktır. Bu süreç ve uğraş, bir anlamda varlığını idame ettirebilme için kendini tanıma ve kabul ettirebilme savaşı idi. Uzun süre yapılan çalışmalar belge bulma ve belge tanıtma merkezli yürütülmüş, âdete belgelerin bulunmaları ile amacın; ‘bir tez oluşturmak, karşı bazı tezdeki iddiaya cevap oluşturabilmek” hususu olduğu gözden kaçmış, araç olma durumunda olması gereken belgelerin temini, amacın yerini alabilmiş, strateji oluşturma safhasına gerçek anlamda geçilememiştir. 

Çok geçmeden, ‘Türkiye Türkolog´u, kapsamına aldığı bilim dallarından hareketle, karşı kanıtların üretilemeyeceğini kısmen anlamış, ancak yeni bilim dalları ile alanını yeterince genişletememiştir. Öyle ki sosyal bilimlerin belirli disiplinleri arasına sıkışmış Türk Türkolog´u, gerekli donanımla mücehhez bir Türkolog olabilmenin şartlarının, sadece sosyal bilimler içerikli alanlarla donatılmış olmanın yetmeyeceğini anlayamamıştır´ genel ithamına muhatap edilmiştir. 

Bununla da kalınmamış, “Türklük bilimi verilerinden hareketle üretilecek bilginin, stratejik mahiyette olması gerektiğini de bilememiştir. Bunun içindir ki bir kısım kariyer çalışması amaçlı projelerle üretilen tezler hariç; kültür şölenleri, akademik dergiler ve benzerlerinde yer alan çalışmalar çok kere ham bilgi olarak kalmışlar ve Türklüğün korunup, kollanıp, kalkınmasında yer alamamışlardır.”Teşhisinin konulmasına yol açılmıştır. 

Kültürün kültürel bir çerçeve oluşu, çok kere onun siyasi bir obje olduğu gerçeğini doğal olarak yok saydıramamıştır. Bu hal, Türklük biliminin karşısına, başka milliyetlerin kimlikleri merkezli muarız tezlerle çıkılmasına yol açabilirken, bu gelişmeler, Türkiye Türkolog´u için hâlâ Türklüğün stratejik bir obje olduğunu anlamasına yetmemiştir. 

Türklüğün, Türk kimliğinin 21.yüzyılda tartışılır hale gelmesinin, Türklüğün maruz bırakıldığı tehditlerle baş başa bırakılması ile yakın ilişkisi vardır.  Ham bilgi aktarımından öteye bir amacı olmayan Türkolog tiplemesi,             ‘Türkiye´deki      Kürdoloji              türünden              etnik milliyetçiliklerin, Türklüğü tehdit etmesi karşısında, Türkoloji´nin savunmasız bırakılmasının mesulü şüphesiz Türkologlardır´  iddiasına da yol açabilmiştir. 

Bu gelişme maalesef, Türk milletinin içerisinde, millet adına değil de, Türk etnisitesi adına sözcülük yapılabilmesine yol açabilmiştir. Bize göre, Türklüğün millet anlamındaki tanımı, doğal olarak Kürt dilli, yani Kurmançca konuşan halkı da kapsamaktadır. Ancak bu gerçeğin içerisi doldurulamamıştır. Bu nedenle de ‘Türk milletinin dışında bir Kürt milliyetinin inşasına, Türkologlar seyirci kalabilmişlerdir´ intibası yaratılmak istenilmiştir. 

21–23 Mart 1993 tarihlerinde birincisi ve 1 yıl sonrada da ikincisi yapılan Türk Kurultayları´nda katılımcı kesimler için Türk kültürlü olma esası alınırken, yanılmıyorsak bu kuruluş TÜDEV´e dönüşürken, partiler üstü özelliğinin yerini giderek kısmen yitirmeğe yüz tuttu ve Türklük anlayışında da Türk soylu olma ölçüsü daha ağır basmaya başladı.  Bu dönemde, Irak´ın anadili Kürtçe olan aydınlarından da TÜDEV toplantılarına katılma istekleri gelmeye başlamıştır. 

Türkiye Türkolog´u, Anadolu Türklüğünün 38 ayrı etnik yapıdan oluştuğunu ileri süren, siyasi oryantalizme karşı, sözde tepki göstermiş, oryantalistlerin kültürel kimliklerini ayrı ayrı inceleme konusu yaptıkları belirtilen 38 kesimin kültürü ile ilgili genel olarak, Türkiye´de hiçbir ciddi çalışma üretmemiştir. Adeta Türklüğün savunulması, resmi yapılanmada liberal bir zihniyetle kaderine bırakılmış, Türklük bilimcilerinin tavrı da, her iki kesimden gelişmelere seyirci kalmak noktasında olmuştur. Türkiye Türkolog´u millî entelektüele, millî aydına, gerekli öncülüğü büyük ölçüde yapamamıştır. Bu bağlamda Türklük biliminin diğer alanları bir yana, bilhassa bilgi oluşturma ve bilgi depolamaları safhalarını izleme durumunda olan bilgi stratejileri safhasında, kendisinden beklenileni verebilmiş midir, husussu üzerinde durulabilir. 

Sonuca Giderken; 

Çağdaş güçlü devletler kültür üzerine temellendirilmişlerdir. “Türkiye Cumhuriyetinin temeli kültürdür”denilmekle amaçlanan da kültürün devlet hayatındaki öneminin belirtilmesidir. 

Şuursuz bir anlama ve uyarlama geri kalmış toplumların karakteristik özelliklerindendir. Öğretim ve eğitim, şuurlu bireylerden, mesuliyet duygusu da olan toplumlar yetiştirmek durumundadır. Türklük bilgisinden yoksun meslek erbapları, sadece teknisyenlik yapar ve onlar teknisyendir. Bu nedenle teknisyen olmanın ötesinde dünyayı ve kültürünü tanıyan doktorlar, ziraatçılar, diplomatlar, idareciler, eğitimciler yetiştiren yapılanmalarda, sorumluluk Türkolog´undur. Fakat, sıradan idari sorunları için dahi örgütlenememiş Türkologların, bahse konu olan sorumluluğu yerine getirmesi mümkün değildir. 

Çeyrek asır gibi milletlerin hayatında çok kısa bir an sayılabilecek zaman diliminde, Kurmançca (Kürtçe), Zazaca, Dersimce, hatta Arapça konuşan Türklerin, bölgenin genel Türklüğünün istikbalini engelleyici muhalif güç haline getirilmesinde, Türkolog´un rolü sadece seyretmek, sadece esef etmek ve kasaba söz dalaşı yapmaktan öteye gidememek olmamalıdır. 

Sorani´lere KYB örgütü ile Talabani´, Bohtinani´lere IKDP örgütü ile Barzani´, Kurmanci´lere PKK örgütü ile Öcalan başkanlık yaparlarken, amacın, nihai safhada aynı olduğu, değişenin sadece örgüt, lider ve yöntem ismi olduğu gerçeği, Türkolog tarafından ne derece anlaşılabildiği ve çalışmalarına yansıtılabildiği hususu tartışılmalıdır. 

Şark Meselesi ile BOP´nin amaç ve uygulama biçimi arasındaki aynılığın, bariz olduğunu, Türkolog´umuz görememiştir. Göremediği için öğretememiş, öğretemediği için de siyasi oryantalizm karşısında yenik düşülmüştür. 

Türkoloji, siyasi oryantalizmi amaç, bağlantı ve fonksiyon itibariyle anlayıp anlatamadığı sürece görevini hakkıyla yapması mümkün değildir. 

Türkolog´un dünyaya at gözlüğü ile bakışının bir sonucudur ki, Türkiye´de ikinci bir vatan, ikinci bir millet yaratılmak üzeredir. İçerisinde bulunulan zaman diliminde, bu milletin dili, tarihi onun geleceği emperyalizm bağlantılı inşa edilmektedir. 

Türkiye Türkolog´u ‘Türklüğü oluşturan halkların, Türklüğün aslî parçaları olmaları hasebiyle, bu halklar için demokratik hayatın sağlanması´ ile ‘emperyalizm güdümünde bu halklardan millet çıkarmanın´ farklı şeyler olduklarını, Şark Meselesi ve Balkan Komitecileri deneyimine rağmen anlayamamış ve anlatamamıştır. 

AB-ABD güdümünde, Kürt konusunda referanduma götürülen Irak deneyimi geçiren Türkiye Türkolog´u, dinamitlenenin Türkiye´nin geleceği olduğunu görememiştir. 

SONUÇ: 

Tük halk bilimi, Türkoloji´nin önemli araştırma alanlarında araştırmalar yapmasına rağmen, günümüzde hâlâ gerektiği gibiTürkoloji´nin bir alt disiplini olarak kabul edilmemiştir. 

Etnik kimlikten yola çıkılarak, Türk kültürel kimliğinin çözülme dönemine sokulduğu günümüzde, Kürt dilli (Kurmançca) Türklerle başlatılan bu süreç, birlikte yaşanılan diğer halkların kültür siyasetlerinde de yer alabilme istidadındadır. 

Yeni kültür stratejileri; halk kültüründeki ayrılıkların yanı sıra, aynılıkların da yok sayılmayarak geliştirilmesi halinde, emperyalizmin halkları ihtilafa sokma stratejileri etkisizleştirilebilir. 

Türkiye´de son çeyrek asır içerisinde halklar arasına sokulan kan davası, halkbilimi faaliyet alanı çalışmaları ile giderilebilir. 

*Buradaki 40. yıldan kastımız Türkiye´de folklor çalışmalarının ilk defa milletlerarası bir toplantıda (8–10 Ekim 1973 Uluslararası Türk Folkloru Semineri) değerlendirilmiş olmasıdır.

[1]Dursun Yıldırım, Türk Bitiği, Araştırma İnceleme Yazıları,Akçağ, Ankara, 1998, s. 61.

[2]Dursun Yıldırım, a. g. e. a.g.y. 

[3]Ankara´da 16 Temmuz 1921´de Maarif Kongresi´ni Açış konuşmasından, Nail Tan, Atatürk ve Türk Halk Kültürü,Ankara, 2000, s. 119.

 

http://yasarkalafat.info/?p=1449

 



Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

Bayraktar AKINCI ASELFLIR-500 ile hedefi başarıyla vurdu

Bayraktar AKINCI, Aselsan tarafından milli olarak geliştirilen ASELFLIR-500 Elektro-Optik Keşif, Gözetleme ve Hedefleme Sistemi’ni kullanarak deniz üstünde seyreden Albatros İDA’yı başarıyla imha etti.

Teknoloji

Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüpheli yakalandı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 20 ilde eş zamanlı düzenlenen Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüphelinin yakalandığını bildirdi.

Teknoloji

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Vücutta kolay morarma o hastalığın habercisi olabilir!

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkacak (Bu hafta hava nasıl olacak?)

TBMM açılıyor: Gündemde kripto para düzenlemesi var

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Rusya, Ukranya'nın en büyük özel elektrik şirketine saldırdı

İsrail ordusu Halep'i vurdu: 38 kişi öldürüldü

Türkiye’nin iç sorunu bir PKK’dan Avrupa’nın sorunu bir PKK’ya

STK’LAR YILDIZ HOLDİNG’TE BULUŞTU

Ukrayna: Rusya, başkent Kiev'e seyir ve balistik füzelerle saldırdı

Rus istihbaratı: Fransa, ilk etapta 2 bin askeri Ukrayna'ya göndermek için hazırlık yapıyor

Erdoğan'ın iftar yemeğinde sarf ettiği cümle Yunanistan'da tepkiyle karşılandı! Hükümete çağrı yaptılar

MİT PKK'nın sözde İran sorumlusunu Kandil'de etkisiz hale getirdi

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Bayraktar AKINCI'dan İHA-230 füzesiyle çifte atış

Yükleniyor