Hürmüz Boğazının Jeo-Politiği

Hürmüz Boğazının Jeo-Politiği

Washington, elindeki tüm imkanları kullanmak suretiyle İran’a karşı saldırı pozisyonunda bulunuyor. Hürmüz Boğazı ve Basra Körfezi konularında yaşana gerginlikler ise, Tahran ile Washington arasında Orta Doğu coğrafyasındaki çok-cephel

Mahdi Darius Nazemroaya *


Amerika’nın yıllardır sürdürdüğü tehditlerinin ardından, İran, Hürmüz Boğazı’nı kapatmak istediğini ve buna muktedir olduğunu gösteren adımlar atıyor. 24 Aralık 2011 tarihinde Hürmüz Boğazı içinde ve dolaylarında Velayat-90 donanma eliyle yürütülen donanma tatbikatlarını başlatan İran, bu çalışmalarını Basra Körfezi’nden Umman Denizi’ne, Aden Körfezi’ne ve Arap Denizi’ne dek uzatıyor.

Söz konusu donanma tatbikatları çalışmalarının başlatılmasından bu yana, Washington ile Tahran arasında giderek kızışan bir söz münakaşası başladı. Obama yönetimi veya Pentagon’un bu zamana dek yaptıkları veya söyledikleri ise, Tahran’ı bu tatbikatları devam ettirmekten caydırdı.

Hürmüz Boğazı’nın Jeopolitik Doğası

Küresel enerji kaynakları için temel bir geçiş noktası ve stratejik bir Dargeçit olduğu gerçeğinin yanı sıra, Hürmüz Boğazı ve onun İran ile ilişkisine ilişkin olarak iki meseleye daha değinmek gerekiyor. Birinci mesele; Hürmüz Boğazı’nın coğrafyasına ilişkin. İkincisi ise, İran’ın uluslararası hukuk ve egemen ulus haklarına uygun olarak stratejik boğazı ortak yönetmek konusunda İran’ın rolüyle alakalı.

Hürmüz Boğazı üzerinden geçen deniz trafiği, her zaman için İran’ın donanma güçleriyle temas halinde olmuştur. Söz konusu donanma kuvvetleri, ağırlıklı olarak İran Düzenli Donanma Gücü ve İran Devrim Muhafızları Donanması’ndan oluşmaktaydı. Aslında, İran’ın donanma güçleri, Hürmüz Boğazı’nı Umman Sultanlığı ile birlikte denetleyip korumakta. Bunu da Uman’ın anklavı Musandam aracılığıyla gerçekleştiriyor. Daha da önemlisi, Hürmüz Boğazı üzerinden tüm deniz trafiğini (ve hatta Amerikan donanmasını) geçirmek için İran’ın karasularından geçilmesi gerekiyor. Basra Körfezi’ne yapılan neredeyse her giriş İran’ın suları üzerinden gerçekleşiyor ve çıkışların çoğu da Uman sularından oluyor.

İran, yabancı bandıralı gemilerin karasularını kullanmasına ancak iyi niyet çerçevesinde ve Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konvansiyonu’nun deniz yoluyla geçiş hükümlerine uygun olarak izin veriyor. Söz konusu hükümlere göre, gemilerin Hürmüz Boğazı ve benzer sulardan özgürce geçmeleri için, açık bir liman ile açık denizler arasında hızlı ve sürekli bir seyrü seferde bulunmaları gerekiyor. Her ne kadar Tahran genellikle Deniz Hukukunun seyrüsefer uygulamalarına riayet etse de, yasal olarak bu kurallara bağlı değil. Washington gizi Tahran da uluslararası antlaşmayı imzaladı, ancak hiçbir zaman onaylamadı.

Amerika – İran arasında Basra Körfezi’ndeki Gerginlikler

Kısa süre önceki gelişmelere bakarsak, İran Meclisi, yabancı gemilerin Hürmüz Boğazı’nda İran’ın karasularını kullanması durumunu yeniden değerlendiriyorlar.

Yabancı savaş gemilerinin bu karasularını İran’ın izni olmaksızın kullanarak Hürmüz Boğazı’ndan geçmelerini engelleyen bir mevzuat önerildi. İran Meclisi’nin bünyesindeki Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Komitesi, halihazırda bu konuda İran’a resmi bir tavır takındıracak mevzuat üzerindeki çalışmalarını sürdürüyor. Söz konusu mevzuat hazırlığı, İran’ın stratejik çıkarları ve ulusal güvenliği odaklı olacak.

30 Aralık 2011 tarihinde U.S.S. John C. Stennis taşıyıcısı, İran’ın donanma tatbikatlarını yürüttüğü bölgeden geçti. İran Düzenli Kuvvetler Kumandanı General Ataollah Salehi, USS John C. Stennis ve diğer Amerikan donanma gemilerine İran’ın donanma tatbikatları çalışmalarını yürüttüğü sırada Basra Körfezi’ne geri dönmemeleri yönünde tavsiyede bulundu ve İran’ın ikinci kez uyarıda bulunma gibi bir alışkanlığı olmadığını da özellikle vurguladı. Bu ikazın üzerinden kısa süre geçti ki Pentagon Basın Müsteşarlığı şöyle bir karşı beyanda bulundu: “Bu hükümette hiç kimse Hürmüz Boğazı konusunda İran’la münakaşaya girmek istemiyor. Gerginliği azaltmak önemlidir.”

İran ile askeri bir çatışmaya girilmesi senaryosu dahilinde, Amerikalı uçak gemilerinin Basra Körfezi ve Umman Körfezi’nin güneyi ile Arap Denizi’nin dışında faaliyet göstermesi muhtemeldir. Washington’un Basra Körfezi’nin güneyindeki petrol şeyhlerinin topraklarında geliştirdiği füze sistemleri operasyonel hale gelmez ise, Amerika’nın Basra Körfezi’ne büyük savaş gemileri konuşlandırması da pek muhtemel olmaz. Bunun sebepleri, coğrafi gerçeklikler ve İran’ın savunma yetenekleriyle bağlantılıdır.

Coğrafya, Pentagon’un aleyhine işliyor: Amerika’nın Donanma Gücünün Basra Körfezi’nde Karşısına Bir Takım Engeller Çıkıyor

Amerika’nın Donanma ve Kıyı Muhafaza güçlerini içeren donanma gücünün diğer donanmalar ve dünya üzerindeki donanma güçleri üzerinde üstünlüğü bulunmaktadır. Derin denizlerde ve okyanuslardaki yetenekleri başka hiçbir donanma gücünün sahip olmadığı düzeydedir. Bununla birlikte, üstünlük, yenilmezlik anlamına gelmiyor. Amerika’nın Hürmüz Boğazı’ndaki ve Basra Körfezi’ndeki donanma güçleri son derece kırılgan durumdalar.

Elindeki güç ve iradeye rağmen coğrafya, Amerika’nın Hürmüz Boğazı ve Basra Körfezi’ndeki donanma gücünün aleyhine işliyor. Basra Körfezi’nin görece olarak dar oluşu sonucunda bu körfez aslında bir kanal haline geliyor – en azından stratejik ve askeri bağlamda. Amerika’nın uçak gemileri ve savaş gemileri, son derece dar sulara sıkışmış durumdalar veya Basra Körfezi’nin kıyı suları içinde etrafları kapalı durumda. (Bakınız aşağıdaki harita)

İşte tam da bu noktada İran ordusunun ileri füze yetenekleri devreye giriyor. İran’ın füze ve torpil cephaneliği, Amerika’nın Basra Körfezi’ndeki donanma varlıklarını bir hamlede alt edecek durumda. İşte bu yüzden Amerika son birkaç yıldır Basra Körfezi’nde bir füze savunma sistemi kurmak için acele ediyor.

Basra Körfezi’nde İran’a ait küçük devriye botlar bile –ki ilk başında Amerikan bandıralı bir uçak gemisi veya destroyer karşısında son derece güçsüz ve rahatlıkla altedilebilir görünür- Amerikan savaş gemilerini tehdit eden bir konumda. Yani İran’ın bu devriye gemileri, büyük Amerikan savaş gemilerine önemli zarar verip onları etkin şekilde batırabilecek düzeyde füze barajını kolaylıkla başlatabilir. İran’ın küçücük devriye gemileri ise, radara pek yakalanmaz ve hedefe alınmaları zordur.

İranlı güçler de Basra Körfezi’nin kuzey yıkılarında İran anakarasından füze saldırılarında bulunmak suretiyle Amerikan donanma yeteneklerine saldırabilirler. 2008 yılında bile Washington Yakın Doğu Politikası Enstitüsü, İran’ın hareketli kıyı füze bataryalarından, gemisavar füzelerinden ve füze-zırhlı küçük gemilerinden gelen tehdide dikkat çekmişti. İran’ın elindeki diğer donanma varlıkları (örneğin havadan konuşlu casus uçaklar, mayınlar, mini-denizaltıları, hoverkraft, dalgıç ekipleri) Amerikan Beşinci Filosu’na karşı asimetrik donanma savaş gücü olarak kullanılabilir.

Pentagon’un kendi hazırladığı savaş simülasyonları bile Basra Körfezi’nde İran’la girişilecek bir savaşın, Amerika Birleşik Devletleri ve ordusu açısından bir felaketle sonuçlanabileceğini gösterdi. Bunun kilit bir örneği; Basra Körfezi’ndeki Milenyum Meydan Okuması 2002 (MC02) adlı savaş oyunudur. Söz konusu oyun, 24 Temmuz 2002-15 Ağustos 2002 tarihleri arasında gerçekleşmiş olup, hazırlıkları iki yıl sürmüştür. Bu muazzam olay, Pentagon’un daha önce gerçekleştirdiği en büyük ve en pahalı savaş oyunları arasında bulunmaktaydı. Söz konusu savaş oyunu, tam da Pentagon’un Irak’ı, Somali’yi, Sudan’ı, Libya’yı, Lübnan’ı ve Suriye’yi hedef almak suretiyle Afganistan’daki savaşın ivmesini sürdürmeye ve Amerika’nın yeni milenyumdaki üstünlüğünü güvence altına almak üzere İran denen büyük ödülü kapsamlı bir askeri seferberlik dahilinde elde etmeye karar vermesinin üzerinden kısa süre geçtikten sonra gerçekleşti.

MC02’nin tamamlanmasının ardından, savaş oyunu, Saddam Hüseyin yönetimi altındaki Irak’a karşı bir savaş simülasyonu olarak “resmi” şekilde tanıtıldı; ancak aslında söz konusu savaş oyunları bizzat İran’a yönelik idi. Amerika, yakın gelecekte İngiltere ile birlikte işgal edeceğine dair değerlendirmelerde bulunmuştu. Dahası, Irak’ın elinde Amerikan donanmasının bu denli kapsamlı şekilde kullanılmasını gerektirecek düzeyde donanma yetenekleri bulunmuyordu.

MC02, İran ile savaşın simülasyonunu yapmak üzere gerçekleştirilmişti ve kod adı da “Kırmızı” idi. Simülasyonda, Basra Körfezi’nde bulunan Orta Doğulu bir “bilinmeyen” haydut düşman devletten söz ediliyordu. İran dışında hiçbir ülke bu düzeye ulaşmamıştı ve “Kırmızı”nın ve onun askeri güçlerinin özelliklerini taşımıyordu. Savaş simülasyonu yapıldı, çünkü Washington, 2003’te Irak’ı işgal etmesinin hemen ardından İran’a da saldırmayı planlamaktaydı.

2002 savaş oyunundaki senaryo, Amerika’nın “Mavi” kodadıyla başlattığı oyunla start aldı ve İran’a 2007 yılında bir günlük silah bırakma ültimatomu verildi. 2007 yılındaki savaş oyununun tarihi, kronolojik olarak, Amerika’nın İran’a saldırma planlarıyla örtüşüyordu. Yani, tam da 2006 yılında Lübnan’a yönelik İsrail saldırısının ardından… Askeri planlara göre, söz konusu saldırı, Suriye’ye dek genişletilecekti. Bununla birlikte, Lübnan’a yönelik savaş planlandığı gibi gerçekleşmedi ve Amerika ile İsrail şunu fark ettiler ki, eğer Lübnan’da Hizbullah onlara meydan okur ise, bu durumda savaşın Suriye ve İran’a dek yaygınlaşması, bir felaketle sonuçlanabilir.

2002 yılındaki savaş senaryosunda İran’ın kapsamlı bir füze barajı fırlatarak Amerikan saldırganlığına tepki vereceği öngörülüyor; bunun sonucunda Amerika’nın ağır bir yenilgiye uğratılacağı, donanma gemilerinden on altı tanesinin yerle bir olacağı (bir uçak gemisi, on kruvazör ve beş yüzergezer gemi) kaydediliyordu. Eğer gerçek hayatta böyle bir şey olsaydı, Amerika’nın saldırının hemen ilk gününden 20.000’den fazla askeri görevlisini kaybedeceği tahmin ediliyor.

Bunun ardından İran küçük devriye gemilerini yollayacak ve böylelikle Basra Körfezi’nde Pentagon’un donanma güçlerinden geriye kalanları da altedecek. Bunun sonucunda Amerikan Beşinci Filosu’nun büyük bölümü hasar görüp suyun dibini boylayacak ve tüm bunlar Amerika’nın yenilgisiyle sonuçlanacak. Amerika’nın yenileceğine dair tahminin ardından ise, savaş oyunları yeniden başladı. Ancak bu kez “Kırmızı” (yani İran), bir takım engeller ve eksikliklerle karşılaştığı varsayımıyla hareket edecekti; böylelikle Amerikan güçleri bu tatbikattan muzaffer şekilde ayrılacaktı. Ancak bu savaş oyununa dair sonuç, Amerika’nın Basra Körfezi’nde İran ile gerçek bir konvansiyonel savaş bağlamında yenilgiye uğrayacağı gerçeğini bertaraf ediyordu.

Dolayısıyla, Washington’un elindeki muazzam donanma gücünün önünde hem coğrafyadan ileri gelen hem de Basra Körfezi ve Umman Körfezi’nin büyük bölümündeki mücadelelerinden ileri gelen askeri yeteneklere sahip İran gibi iki engel bulunuyor. Açık denizler olmaksızın (örneğin Hint Okyanusu veya Pasifik Okyanusu), Amerika’nın son derece kısa zamanlar içinde karşılık verip savaşması gerekecek ve askeri olarak güvenli bir uzaklıktan mücadelesini yürütemeyecek. Dolayısıyla, Amerikan donanmasının savunma sistemlerinin tüm içeriği, her ne kadar açık denizlerde mücadeleye yönelik olarak tasarlanmış olsa da, mevzu Basra Körfezi olduğunda kadük hale geliyor.

Hürmüz Boğazı’nı Lüzumsuz Hale Getirerek İran’ı Zayıflatmak Mümkün mü?

Tüm dünya Hürmüz Boğazı’nın ne denli önemli olduğunu bilir. Washington ve müttefikleri de, İran’ın belli bir dönem süresince bu boğazı askeri olarak kapatabileceğinin gayet bilincinde. İşte bu yüzden Amerika Birleşik Devletleri, petrollerini Hürmüz Boğazı’nı baypas etmek suretiyle bir takım boru hatları üzerinden yönlendirmeleri ve Körfez İşbirliği Ülkeleri’nin petrollerini doğrudan Hint Okyanusu, Kızıl Deniz veya Akdeniz üzerinden göndermeleri için Körfez İşbirliği Ülkeleri (Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn, Kuveyt, Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri) ile birlikte çalışıyor. Washington, aynı zamanda Irak’ı Türkiye, Ürdün ve Suudi Arabistan ile görüşmek suretiyle alternatif güzergahlara yönlendiriyor.

Hem İsrail hem de Türkiye, bu stratejik proje karşısında son derece ilgili. Ankara, Irak üzerinden Türkiye’ye ulaşacak bir petrol terminalinin kurulması konusunda Katar ile bir takım görüşmelerde bulundu. Türk hükümeti de, Irak’ın kuzey petrol sahaları gibi güneydeki petrol sahalarını Türkiye üzerinden geçen transit yollara bağlamak üzere Irak’la anlaşma yollarını deniyor. Tüm bunlar ise, Türkiye’nin bir enerji koridoru olma ve transit geçişlerde önemli bir ülke haline gelme projeleriyle bağlantılı bulunuyor.

Petrolü Basra Körfezi’nden uzaklaştırma hedefleri ise, İran’ın Washington ve müttefikleri karşısında sahip olduğu önemli bir stratejik koz unsurunu da ortadan kaldıracağa benziyor. Bunun sonucunda Hürmüz Boğazı’nın önemi kayda değer oranda azalacak. Ayrıca, savaş hazırlıkları için de bir ön tetikleyici etmen olabilir: ABD’nin öncülüğünde Tahran ve müttefiklerine karşı açılan bir savaştan söz ediyoruz.

İşte bu bağlamda Abu Dabi Ham Petrol Boruhattu veya Hashan-Fujairah Petrol Boru hattı, Basra Körfezi’ndeki Hürmüz Boğazı üzerinden geçen deniz yolunu baypas etmek üzere Birleşik Arap Emirlikleri tarafından güçlendirilmekte. Bu proje, 2006 yılında tasarlandı; sözleşme 2007 yılında hazırlandı; inşaat ise 2008 yılında başlatıldı. Söz konusu boru hattı, Abu Dabi’den Arap Denizi’nde Umman Körfezi’nin kıyılarındaki Fujairah limanına dek uzanıyor.

Bir başka deyişle, bu durum, Birleşik Arap Emirlikleri’nden yapılan petrol ihracatlarına Hint Okyanusu’na doğrudan erişim imkanı tanıyacak. Bu durum, açıkça, Hürmüz’ü baypas ederek İran ordusunun harekete geçmesini önlemek suretiyle enerji güvenliğini sağlamanın bir yolu olarak tanıtıldı. Bu boruhattının inşasının yanı sıra, Fujairah’da stratejik bir petrol rezervuarının kurulması da, eğer Basra Körfezi kapatılırsa uluslararası piyasaya petrol akışını sağlamak üzere tasarlanmış bulunuyor.

Petroline’ın (Doğu-Batı Suudi Boruhattı) yanı sıra, Suudi Arabistan alternatif transit yollarını araştırıyor ve Arap yarımadası, Umman ve Yemen’deki güney komşularının limanlarını inceliyor. Yemen’in Aden Körfezi kıyılarındaki Mukalla limanı, Riyad açısından özel bir öneme sahip. 2007 yılında, İsrailli kaynakların büyük bir tantana eşliğinde aktardığına göre, Suudilerin petrol sahalarını Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Fujairah ile, Umman’da Muskat ile ve en nihayetinde Yemen’de Mukalla ile bağlayan bir boruhattı projesi söz konusuydu. Irak-Suudi Arabistan Boru Hattı IPSA’nın yeniden açılması ise, Suudiler ile Bağdat’taki Irak hükümeti arasında tartışma konusu oldu. IPSA, ne ilginçtir ki, zamanında Hürmüz Boğazı ve İran’ın önüne geçmek üzere Saddam Hüseyin tarafından inşa ettirilmişti.

Eğer Suriye ve Lübnan, Washington’un “müşterilerine” dönüşür ise, bu durumda artık feshedilmiş olan Trans-Arap Boruhattı Tapline yeniden etkinleştirilebilir ve bunun yanında Arap yarımadasından Akdeniz kıyılarına ulaşmak üzere tasarlanan diğer alternatif yollar da aktif hale getirilebilir. Kronolojik olarak bakıldığında, bu durum, Washington’un Tahran’la olası bir zıtlaşmanın evvelinde İran’ı izole etmek üzere Lübnan ve Suriye’yi istila etme çabalarına da denk düşecektir.

İran’ın Velayat-90 donanma tatbikatları, aynı zamanda Umman kıyıları ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin doğu kıyıları karşısında Umman Körfezi’nde de gerçekleşiyor. Tatbikatlar, Yemen’in karasuları açıklarında Aden Körfezi’nde Kızıldeniz’in girişine çok yakın bir noktaya dek genişletilmiş durumda. Öte yandan, Velayat-90, Tahran’ın Basra Körfezi dışında faaliyet göstermeye hazır olduğu ve Hürmüz Boğazı’nı baypas etmeye çabalayan boruhatlarına saldırabilecek veya onları bloke edebilecek yetide olduğunu göstermek için kullandığı bir sinyal olarak okunmalı.

Bu durumda da coğrafya, İran’ın lehinde. Hürmüz Boğazı’nı baypas etmek, Körfez İşbirliği Konseyi ülkelerine ait olan petrol sahalarının çoğunun Basra Körfezi’nde veya yakın kıyılarda konuşlandığı gerçeğini değiştirmemektedir. Bu da, tüm bu petrol sahalarının İran’a yakın bir noktada bulunduğu; dolayısıyla İran’ın saldırı menziline girdiği anlamına geliyor. Hashan-Fujairah Boruhattında olduğu gibi, İranlılar petrol akışını orijin noktasından itibaren kolaylıkla durdurabilir. Tahran, füze saldırısında ve hava saldırısında bulunabilir; bu alanlara kara, deniz, hava ve yüzergezer güçlerini konuşlandırabilir. Hürmüz Boğazı’nı bloke etmesine pek gerek yok: her şey bir yana, enerjinin akışını önlemek, İran’ın tehditlerinin ana hedefi olacaktır.

Amerikan-İran Soğuk Savaşı

Washington, elindeki tüm imkanları kullanmak suretiyle İran’a karşı saldırı pozisyonunda bulunuyor. Hürmüz Boğazı ve Basra Körfezi konularında yaşana gerginlikler ise, Tahran ile Washington arasında Orta Doğu coğrafyasındaki çok-cepheli bölgesel ve tehlikeli soğuk savaşın sadece bir cephesini oluşturuyor. 2001 yılından beri Pentagon, İran gibi düşmanlarla konvansiyonel olmayan savaşlar başlatmak üzere ordusunu yeniden şekillendiriyor. Bununla birlikte, coğrafya faktörü Pentagon’un aleyhine işliyor ve Amerika, Basra Körfezi’nde yaşadığı donanma çelişkisinin üstesinden gelecek çözümü bir türlü bulamadı. Konvansiyonel bir savaş yerine, Washington, İran’a karşı gizli, ekonomik ve diplomatik bir savaş başlatmak gibi bir çareyi düşünmesi gerekiyor.


* Mahdi Darius Nazemroaya, bir sosyolog ve ödül sahibi bir yazardır. Kendisi, merkezi Montreal’de bulunan Küreselleşme Araştırmaları Merkezi’nde araştırma görevlisidir. Orta Doğu ve Orta Asya, uzmanlık alanlarıdır. Orta Doğu ile ilgili birçok program ve El Cezire, Press TV, Russia Today gibi uluslararası ağlara konuk araştırmacı olarak katkıda bulunmaktadır. Öte yandan, Kuzey Afrika’daki Arap Baharı’na da şahit olmuştur. NATO’nun bombardımanı sırasında Libya’da görevde bulunduğu dönemde, birçok medya kanalına Trablus’tan bilgi aktarmıştır. Yazıları, ondan fazla dilde yayımlanmıştır. Kendisi ayrıca merkezi Moskova’da bulunan Stratejik Kültür Derneği SCF için de yazmaktadır.

http://www.globalresearch.ca/index.php?aid=28516&context=va



Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

Yapay zeka teknolojisi finans sektörünün geleceğini belirlerken yasal düzenlemelerden hayata geçen uygulamalara kadar çok sayıda yenilik hem sektöre hem de son kullanıcıya fayda sağlıyor.

Teknoloji

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

E-ticaret platformlarında etkin şekilde kullanılan ve geçen yıl 5,39 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşan yapay zeka tabanlı chatbotlar, 7 gün 24 saat e-ticaret kullanıcılarının sorularını yanıtladı.

Teknoloji

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

AVRASYA BİR VAKFI BİLİM TEKNOLOJİ DERNEĞİ KONFERANSI (27 NİSAN 2024)

Üst düzey isim İstanbul'da dünyaya duyurdu! Hamas'tan İsrail'e tarihi çağrı

İlham Aliyev: Fransa, Hindistan ve Yunanistan, Ermenistan'ı silahlandırıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile ticaret tartışmalarına noktayı koydu: O iş bitti

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna'yı kapsayan 95 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı

İsrail'in "konforlu mağduriyeti"

Meteoroloji'den 44 ile toz taşınımı uyarısı! Göz gözü görmeyecek

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Türkiye fırtınaya teslim! Çatılar uçtu, minareler devrildi

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Vücutta kolay morarma o hastalığın habercisi olabilir!

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkacak (Bu hafta hava nasıl olacak?)

TBMM açılıyor: Gündemde kripto para düzenlemesi var

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Yükleniyor