Kalkınma yardımları ve dış politika

Kalkınma yardımları ve dış politika

Kalkınma yardımlarında izlenen stratejinin, dış politika çıkarlarıyla doğrudan ilintili olduğu eskilere dayanan, bilinen bir görüş. Avrupa’nın Afrika ve Asya’daki sömürgelerinin bağımsızlıklarını elde etmelerinin ardından, ABD ve

Ekonomik kriz dış yardımları da etkiledi

 

Tatiana Vorozhko - Mathias Bölinger

Soğuk Savaş döneminde kalkınma yardımları ideolojik mücadelenin parçasıydı. Peki gelişmekte olan ülkeler bugün kalkınma yardımları ile neyi amaçlıyor? Sivil toplum örgütleri ne düşünüyor?

Almanya, 1961 yılında önemli bir adım atarak Batının ilk Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanlığı’nı kurdu ve Almanya’nın bu adımını diğer ülkeler de izledi. Sömürge döneminin sona ermesiyle birlikte, bir gecede, yeniden yapılanması gereken onlarca ülke bağımsızlığını ilan etmişti. Bu ülkelere destek verilmesi gerekiyordu. Ancak kısa bir süre sonra bazı kesimler, “Paralarımızı çarçur ediyorlar” sözleriyle kalkınma politikalarını eleştirmeye başladı. Bu görüşe karşı çıkanlar da kalkınma yardımları ile dış politikada milli çıkarların gözetildiğini düşündü.

Kalkınma yardımlarında izlenen stratejinin, dış politika çıkarlarıyla doğrudan ilintili olduğu eskilere dayanan, bilinen bir görüş. Avrupa’nın Afrika ve Asya’daki sömürgelerinin bağımsızlıklarını elde etmelerinin ardından, ABD ve dönemin Sovyetler Birliği, 20’inci yüzyılın ikinci yarısından itibaren kalkınma yardımlarıyla yeni devletleri kendilerine bağlamaya çalışıyordu. Bu yolla iki süper güç, Soğuk Savaşı dünyanın ücra köşelerine taşıdı.

Fransa gibi diğer Batı ülkeleri ise kötü üne sahip diktatörlere verilen büyük miktarlardaki mali yardımlarla eski sömürgelerinin sadakatini güvence altına almaya çalışmakla adından söz ettirdi.

Almanya’da yetkililer, kalkınma yardımlarının dış politikanın unsurlarından olduğunu açıkça ifade ediyor. Almanya`da kalkınma yardımları organizasyonu GTZ`nin başkanı Bernd Eisenblätter de bu kişilerden biri. Eisenblätter, kurumunu güvenlik politikalarının bir parçası olarak gördüğünü söylüyor: “Sadece Afganistan, Sudan ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ni düşünmek yeterli... Çok sorun var ve salt klasik güvenlik politikalarıyla bu sorunlarla mücadele edilemez. Öncelikle sorunlara yol açan nedenler, kalkınma alanında kalıcı işbirliğiyle bertaraf edilmeli.”

Güvenlik ve kalkınma

2001 yılındaki 11 Eylül saldırıları, Batı`ya yönelik tehdidin artık sadece güçlenmekte olan rakip devletlerden değil, zayıf ve çökmekte olan ülkelerden de geldiğini gösterdi. Ve Afganistan sadece askeri bir hedef değil, aynı zamanda Batı`dan gelen kalkınma yardımlarının en önemli alıcısı konumuna dönüştü. Ayrıca kalkınma yardımlarıyla dış ve güvenlik politikaları arasındaki yeni işbirliğinin deney sahası haline de geldi.

Kalkınma örgütleri, askerler ve polisler, Afganistan’da yeniden yapılanmada görev alan ve PRT olarak adlandırılan bölgesel kalkınma ekipleri içinde birlikte çalışıyor. Batılı devletler, bu işbirliğine hükümet dışı örgütleri de dâhil etmek istiyor. Ancak kalkınma alanında çalışan Alman sivil toplum örgütlerinden VENRO çalışanı Jürgen Lierser, buna direndiklerini söylüyor:

“Yardım kuruluşları olarak son yıllarda bizim de karşı karşıya kaldığımız güvenlik sorunları, sivil çalışmalarla askeri görevlerin iç içe geçmesinden de kaynaklanıyor. Bu, Afganistan’daki direnişçilerin işgalci güç olarak saldırdıkları askeri birliklerle, işgalcilerle işbirliği yaptıklarını düşündükleri yardım kuruluşları arasında ayırım gözetmemesine yol açtı.”

Afrika`ya özel ilgi

Alman kalkınma yardımlarının büyük bölümü ise geleneksel olarak Afrika’ya akıyor. Bununla birlikte Alman Bilim ve Politika Derneği’nden Dennis Tull, kıtada Almanya’nın çıkarlarının çok da göze çarpmadığına dikkat çekiyor: “Almanya’nın son on yıldaki Afrika politikasının kalkınma politikalarıyla sınırlı olduğunu söylemek yerinde olur.”

Bu arada Afrika kıtasında birçok değişiklik meydana geldi. Son yıllarda bazı ülkelerde ekonomik büyüme yaşanmaya başlandı. Çin’den sonra Hindistan da Afrika pazarında yeni rakip güç olarak ortaya çıktı. Almanya’nın Afrika politikasını etkileyen bir diğer gelişme de kıtada artan istikrarsızlık ve siyasi gerilimler. Alman uzman Tull, bu nedenle son yıllarda Afrika politikasına daha geniş bir perspektiften bakıldığını, henüz yolun başında olmakla birlikte bakış açısında değişimin başladığına dikkat çekiyor.

Kriz ve Otomatik Kesintiler Dış Yardımları da Etkiledi

Uluslararası yardım ve kalkınma çabaları da krizden ve kesintilerden nasibini aldı. Ancak tüm zorluklara rağmen, uluslararası yardımların geleceği konusunda birçok kişi hala iyimser.

Uluslararası Kalkınma Dairesi de tıpkı diğer federal kurumlar gibi otomatik kesintiler sonucu bütçe kesintisine gitmek zorunda kaldı. Yüzde 4’lük kesinti dairenin dış yardımını azaltacak. Ancak devam eden projelerin 2 yıla kadar finansmanı önceden sağlandığından, kesintiler bunlar üzerinde etkili olmayacak.

Ulusal Kalkınma Dairesi ve diğer benzer yardım ve kalkınma kurumlarına uygulanan kesintiler fazla olmasa da Brookings Enstitüsü’nden George Ingram’a göre bu durum sağlık yardımı ve insan hayatı gibi konuları etkileyecek: “Kalkınma bütçesinin büyük kısmını oluşturduğu için, en çok sağlık yardımları etkilenecek. Sağlık alanından yapılacak kesinti yaklaşık 400 milyon dolar ile büyük bir rakam. İkinci büyük kesinti ise 200 milyon dolar ile insani yardımlar. Her iki konu da ciddi darbe alıyor zira burada söz konusu olan şey ölüm kalım meselesi.”

Raj Kumar, uluslararası yardım raporları hazırlayan Devex isimli kuruluşun başında. Kumar’a göre bu durumdan en çok zarar görecek olanlar HIV ve AIDS hastaları.

Kumar, “30 milyon HIV virüsü taşıyan insanın yaşadığı bir dünyadayız. Bu insanların çoğu Amerika’nın dış yardımına bağımlı yaşıyor,” şeklinde konuşuyor.

Yardımlar konusunda göze çarpan tek olumlu nokta, hayırseverlerin artan rolü. Bill ve Melinda Gates Vakfı bunlardan biri. Ayrıca şirketler de iş yaptıkları bölgelerde yaşayanların ürünlerini alabilecek güçte olmasını isteyerek kalkınmaya dahil oluyor. Yine de bu çabalar Amerikan hükümeti tarafından sağlanan özellikle sağlık ve felaket yardımı alanlarındaki açığı kapatmaya yetmiyor.

George Ingram, “İnsani bir kriz yaşandığında tıbbi yardım, gıda ve su gibi acil ihtiyaç duyulan maddeleri özel sektör sağlayacak değil,” diyor. Dış yardım konusu birçok Amerikalı tarafından eleştirilirken, insani yardımları birçok kişi destekliyor.

Ingram, “Amerikan halkı, sağlık, eğitim, küçük girişim, demokrasi ve ekonomik büyümeyi teşvik gibi sorunları olan ülkelere yardımı kuvvetle destekliyor. Amerikalılar dış yardımı sevmiyor ancak duruşları, dış yardımın tüm unsurlarını destekler nitelikte,” diyor.

Raj Kumar, “Ulusal güvenliği, muhafazakar, Cumhuriyetçi adayları destekleyenler, dış yardımı da destekliyor. Çünkü bunu daha kapsamlı ulusal güvenlik ve terörle mücadele stratejisinin bir parçası olarak görüyorlar,” şeklinde konuşuyor. Dış yardımlar her ne kadar siyasi tartışmalarda sürekli eleştiri konusu olsa da, Amerikan bütçesinin sadece yüzde 1’ini oluşturuyor.

Türkiye, uluslararası kalkınma yardımlarını artırıyor

Küresel finans krizi ve zengin ülkelerdeki bütçe kesintileri kalkınma yardımlarının gerilemesine yol açarken, Türkiye`nin yardım bütçesi geçtiğimiz yıl neredeyse iki kat arttı. İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) tarafından yayınlanan verilere göre, pek çok ülke kalkınma yardımlarında kesintiye giderken, Türkiye 2011 yılında 1 milyar 273 milyon dolar olan yardım bütçesini 2012`de neredeyse iki kat artırarak 2 milyar 532 milyon dolara çıkardı.

OECD istatistik analisti Willem Luijkx, SES Türkiye`ye verdiği demeçte, '2011-2012 döneminde Türkiye`nin kalkınma yardımlarında görülen artış, büyük ölçüde Suriyeli mültecilerin maliyetinden ve Arap Baharı`ndan etkilenen ülkelere yapılan katkılardan kaynaklanıyor. Türkiye, buna ek olarak oldukça büyük bir kredi programı açıkladı,' dedi.

OECD`nin son verilerine göre, 2011 yılında yüzde 2 gerileyen küresel kalkınma yardımları, 2012`de yüzde 4 ya da diğer bir deyişle 125,6 milyar dolarlık bir düşüş gösterdi. Türkiye ise bu süreçte kalkınma yardımını artıran dokuz ülkeden biri oldu.

1980`li ve 1990`lı yıllarda IMF ve Dünya Bankası kurtarma kredilerinin başlıca alıcılarından olan bir ülke için, uluslararası yardım dünyasının oyuncuları arasına katılmak önemli bir dönüşüm demek.

Türkiye`nin kalkınma yardımı sağlayıcısı olarak yükselişi, AK Parti hükümetinin iktidardaki son on yılı boyunca izlediği aktif dış siyasetle paralellik gösteriyor. AK Parti 2002 yılında iktidara geldiğinde yardım bütçesi 85 milyon dolardı.

Geçtiğimiz on yıllık süreçte, Türkiye, ticaret ve istikrarı geliştirmek için daha fazla bölgeye ve dış siyaset meselesine müdahil olurken, yaptığı kalkınma yardımları da zamanla arttı. Somali`den Suriye`ye, Bosna`dan Filistin`e uzanan, gönülleri ve fikirleri kazanma maksatlı bu yardımlar, Türkiye`nin siyaset, ekonomi ve dış politika hedefleri doğrultusundaki dış siyaset öncelikleriyle uyum içinde şekilleniyor.

Sovyetler Birliği`nin yıkılmasından kısa bir süre sonra, 1992 yılında, Türkiye`nin Orta Asya ve Kafkasya`da yeni kurulan bağımsız Türki cumhuriyetlerle ilişki içine girerek buralarda nüfuz sahibi olabilmesi için, eldeki sınırlı kaynaklarla Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı (TİKA) kuruldu.

Zaman içinde onlarca ülkede faaliyet gösteren, deneyimli bir kalkınma kurumu haline gelen TİKA, Moğolistan`da su kuyusu inşa etmekten tutun, Madagaskar`daki bir üniversitenin diş hekimliği fakültesine destek vermeye yönelik bir proje ile ilgili Twitter mesajları yayınlamaya kadar her şeyi yapıyor.

Ancak tecrübeli diplomat ve eski büyükelçi Yalım Eralp`in de belirttiği gibi, Türkiye`nin yaptıklarının 'hiçbiri karşılıksız değil.'

Eralp, “Türkiye, Ortadoğu`da bölgesel bir aktör olarak yumuşak gücünü artırmak, aynı zamanda da dostluk bağlarını güçlendirerek bu ülkelerden pazar payı elde etmek istiyor,” şeklinde konuştu.

Türkiye`nin dış politikasının öncelikli hedefi, istikrarsızlık içindeki komşu ülkelerde barış ve istikrar ortamını teşvik etmek. Kalkınma yardımları, kültürel, sosyal, ekonomik ve siyasi bağları geliştirmenin yanında bu hedefe ulaşılmasını sağlayacak pek çok yumuşak güç aracından biri olarak görülüyor.

Southeast European Times Türkiye`nin görüştüğü Gazi Üniversitesi öğretim üyesi Mehmet Akif Okur, 'Ankara, dış politikasında öncelik verdiği bölge ve krizlere geçmişe göre daha fazla enstrümanla müdahil olmaya çalışıyor. Artan dış yardım, bu araçlar arasında özel bir yere sahip,' dedi.

Okur, şu eklemede bulundu: 'Bu tür yardımlar, Türkiye`nin yakın çevresindeki krizlere askeri araçlarla kıyaslandığında daha az riskli biçimde müdahil olmasını sağlıyor. Türkiye ayrıca ekonomik büyümesini sürdürmenin istikrarlı bir çevreyle mümkün olacağını da biliyor.'

Türkiye, son 20 yılda Balkanlar, Orta Asya, Ortadoğu ve Kafkasya`da çatışmalara tanıklık etmiş, tehlikeli bir coğrafyada yaşıyor. Arap Baharı ve buna bağlı ekonomik, sosyal ve siyasi çalkantılar, bu zorlu çevrenin kendisini gösterdiği olayların sonuncusu. Kalkınma yardımı da, bir derece istikrar ve angajman sağlanmasında rol oynuyor.

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) dış politika uzmanlarından Hüseyin Raşit Yılmaz, Türkiye`nin Arap Baharı ülkelerine yaptığı yardımların, halk devrimlerini takip eden zorlu geçiş sürecinin atlatılmasına katkısı olduğunu ifade ederek şöyle dedi: 'Tunus’tan Libya ve Mısır’a kadar uzanan bu yardımların, toplumsal düzenini hâlâ tam anlamıyla kuramamış bu ülkeler için ne kadar önemli olduğunu tahmin etmek zor değil.'

Laik ve Müslüman bir demokrasi olarak Türkiye, uluslararası İslamcı gruplar ile Katar ve Suudi Arabistan gibi Arap ülkeleri tarafından desteklenen radikal Selefi İslamcıların önüne geçilmesinde de rol oynuyor. 'Türkiye, gündemdeki sıcak uluslararası problemlerin çözümünde ittifak halinde olduğu bazı ülkelerin finanse ettiği Selefi gruplarla dünyanın pek çok yerinde bir anlayış mücadelesi içerisinde,' diyen Yılmaz, 'Türkiye`nin etkisinin artmasının, pek çok bakımdan Selefi etkisinin azalması demek olduğunu' dile getirdi.

Okur da aynı görüşü paylaşarak şu tespitte bulundu: '`Türk modeli`, değişik isim ve biçimlerdeki radikal hareketler karşısında `inşacı` yönünü öne çıkarıyor. Yıkılanı yapan, kırılanı onaran olmak her zaman avantajlı.'

Pek çok uluslararası STK`nın ve bağışçı ülkelerin aksine Türkiye, projelerini yükleniciler aracılığıyla yürütüp uzaktan yönetmek yerine, savaştan zarar görmüş ülkelerde bile yerinde varlık gösteriyor. Bunun bir sebebi de, bu alanda kendisine duyulan yüksek güven ve iktidar partisinin İslamcı alt yapısı.

Bu hususta belki de en iyi örneklerden biri Somali. Uluslararası toplumun 20 yıl önce kendi haline bıraktığı ve bugün büyük ölçüde çöküşün eşiğindeki ülke için ilk devreye giren 2011 yılında Türkiye oldu. Somali`ye yapılan insani müdahale ve bu bağlamda resmi ve özel bağışlar aracılığıyla sağlanan yarım milyar dolara yakın yardım, Türkiye`nin yardımlarının sadece yakın çevresindeki etnik ya da kültürel açıdan benzerlik gösterdiği ülkelerle sınırlı olmadığını gösterdi.

Türkiye, El Kaide bağlantılı terör örgütü El Şebab`ın tehdidi altındaki Somali`de, hükümet ve halka ülkenin yeniden inşası için destek veriyor. El Şebab`ın geçtiğimiz yıl Mogadişu`da Türkiye hükümeti tarafından verilen bursların sonuçlarını bekleyen kadın ve çocukları hedef aldığı bombalı saldırısında 70`ten fazla kişi ölmüş ve 150 kişi yaralanmıştı. Örgütün geçtiğimiz hafta düzenlediği saldırıda ise 29 Somalili ölürken, 3 Türk Kızılayı görevlisi yaralandı.

Somali, Türkiye`nin son beş yılda Afrika`da açılım yaptığı kıta politikasının sadece bir ayağı. Bölgede altyapı inşa edip sağlık hizmetleri sunan hükümet, İstanbul`da uluslararası bağış konferansları düzenledi.

Afrika`da çok sayıda okul açarak gelecekteki ilişkilerin tohumlarını atan Gülen Hareketi, kıtada aktif olarak çalışıyor. Türkiye şirketlerinin de bölge ile her zaman ticari temasları oluyor. Türk Hava Yolları, artık Afrika`da 33 noktaya uçarken, bölge ülkeleri ile vizesiz seyahat uygulamasına geçiliyor. On yıl öncesine kadar az sayıda elçiliğin bulunduğu kıtada bugün artık 32 büyükelçilik mevcut.

Afrika`ya yönelik kalkınma yardımlarını ve diplomasi atağını, gelişmekte olan diğer ekonomilerle kıtadaki ticaret imkanları ve doğal kaynaklar konusunda girilen rekabete bağlamak mümkün. Öte yandan, kıtadaki 50`den fazla ülkeden bir kısmının siyasi desteğini kazanmak, Türkiye`nin BM Güvenlik Konseyine üye olma girişimini perçinliyor.

 



Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

Yapay zeka teknolojisi finans sektörünün geleceğini belirlerken yasal düzenlemelerden hayata geçen uygulamalara kadar çok sayıda yenilik hem sektöre hem de son kullanıcıya fayda sağlıyor.

Teknoloji

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

E-ticaret platformlarında etkin şekilde kullanılan ve geçen yıl 5,39 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşan yapay zeka tabanlı chatbotlar, 7 gün 24 saat e-ticaret kullanıcılarının sorularını yanıtladı.

Teknoloji

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

AVRASYA BİR VAKFI BİLİM TEKNOLOJİ DERNEĞİ KONFERANSI (27 NİSAN 2024)

Üst düzey isim İstanbul'da dünyaya duyurdu! Hamas'tan İsrail'e tarihi çağrı

İlham Aliyev: Fransa, Hindistan ve Yunanistan, Ermenistan'ı silahlandırıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile ticaret tartışmalarına noktayı koydu: O iş bitti

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna'yı kapsayan 95 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı

İsrail'in "konforlu mağduriyeti"

Meteoroloji'den 44 ile toz taşınımı uyarısı! Göz gözü görmeyecek

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Türkiye fırtınaya teslim! Çatılar uçtu, minareler devrildi

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Vücutta kolay morarma o hastalığın habercisi olabilir!

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkacak (Bu hafta hava nasıl olacak?)

TBMM açılıyor: Gündemde kripto para düzenlemesi var

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Yükleniyor