Bir dönemin ongun veya tös´leri arasında da yer alan kartalın tabu özelliğinin Anadolu halk inançlarında da izler bıraktığı söylenebilir. Bektik Türkmenlrinde gelinlerib baş süslerinde kartal teleği en itibarlı mistik süs olarak bilinir.

Kartal figürlerin bazen ikili mücadele sahnesi şeklinde verildiği görülmektedir. Bu mücadele sahnelerini oluşturan hayvanlardan biri kartal, diğerleri ise geyik, boğadır. Göksel karakter arz eden yani güneşi simgeleyen kartal, zaferi içinde barındırır. Yersel karakterli hayvanlar (geyik-boğa) ve edilgenliği temsil eder. Yüceltilen göksel hüviyetli bu hayvanlar kabile arasında birer töz veya ongun kabul edilmiştir.[2] Çift başlı kartalların mitolojide ve sanat eserlerinde kullanılmasının iki nedeni bulunmaktadır:1.Gücünün, kuvvetinin ve fevkaladeliğinin artması için çift başlı şeklinde kullanılmıştır. 2. Simetrik mevcudiyetten dolayı.[3]

Ayrıca çift başlı kartalların sivri kulaklı çizilmesi şaman kültüründen kaynaklanmaktadır. Figürlerdeki kulaklar puhu (Kısa bacaklı, tıknaz vücutlu bir baykuş türü kuş) kulağı olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü Altay Şamanizmin´de en önemli varlığın, yaratıcı Tanrı ile insanlar arasında ilahi aracı olan ve onları kötü ruhlara karşı koruyan puhudur. Şamanın, hastalık yapan kötü ruhları kovalaması, yani hasta çocukların iyileşmesi için puhu beslediği bilinmektedir. Puhu kartaldan farklı olarak, kısa bacaklı, tıknaz vücutlu olmasıdır. Şamanizm´de kutsal kuşun kartal-puhu karışımlı olmasının diğer anlamı ise şu şekildedir: Bilindiği üzere bin metre yükseklikten tarladaki fareyi görecek kadar dünyadaki mahlûklar arasında en keskin göze sahiptir. Ancak bu hâkimiyet yalnız gündüze inhisar etmekte ve geceleri gökyüzünün hükümranlığı kartalın tam bir benzeri olan ve ayrıca yüzlerde metre uzaklıktan kıpırdayan bir farenin sesini dahi duyabilen puhuya geçmektedir. Şamanizm bu iki kuşu birleştirerek gece ile gündüze hâkim olan kutsal bir figür ortaya koymuştur.[4]

Türk geleneğinde kartalın astronomik(Hem büyüklüğü hem de göksel bir varlık oluşu ifade eder) boyutu vardır. Hun mezarlarında bulunmuş çok önemli üç kartal resmi astronomik semboller ifade etmektedir. Bu kartal kabartmalarının altındaki ay ve yıldızlar göğü temsil ederken, ters konmuş yıldızlar gece ve gündüzü temsil eder.

Eski Türklere göre gece ile gündüz göğün üzerinde durmadan döner ve gece kapladıktan sonra karanlık oluşmaktadır. Hun mezarlarında bulunmuş bu kabartmada dünya üzerinde dönen, kara ve ak renkli kartal görülmektedir.[5]

Üçüncü, kartal konulu tespitleri ile ilgili kanaati özetlerken,  “Kartal motifinin bütün zaman ve coğrafyalarda Türklerin ortaklaşa paylaşılan ve kullanılan bir sembol olduğunu kaynakların tanıklığıyla söyleyebiliriz. Politik, keyfi kararlarla birtakım uygulamalarla tarihi ve kültürü yok sayabilirsiniz. Bunun tarihte pek çok örneği vardır. Lakin kültür idari ve politik kararları aşan bin yıllar içerisinden gelen bir gelenektir. Karar alıcıların ismi unutulur veya muzip ve mizahî bir gülümseme ile hatırlanır. Kültür bütün görkemiyle geleceğe akar.[6]” demektedir.

Aksoy´un kartal logosuna dair tespitlerine geçmeden kartalın mitolojik boyutuna dair açıklamalar yapmaktadır. 

“Berkut, Kara Kuş olarak da bilinen Kartal, Ülgen  Ülgen´in Oğullarından birisi olarak bilinir. Şamanlar yani kamlar, Karakuş taklidi yaparak Ülgen´e ulaşırlar. 

Altaylı Türkler´de Ülgen´in oğullarından beheri Altay boylarından birisinin koruyucusu olarak kabul edilir. Yakutlarda en itibarlı kuş kartaldır. Mesela onlara göre Kartal kanatlarını bir defa sallarsa buzlar erimeğe başlar, İkinci defa sallarsa ilkbahar gelir.[7] 

Elazığ yöresinde sobanın önüne dökülen kül kesinlikle kartal kanadı ile temizlnmeye kalkışılmaz. Temizlemeye kalkan kimse uyarılır. Kartal kanadı herhangi yere sürülemez inancı vardır[8]

Özbekistan´da yaşayan bir efsaneye göre bir dönemler Türkistan´da bir Burgut Ata yaşarmış. Onun çok büyük taş bir kazanı varmış. Acıkan ve susayan tüm canlılar Burgut Ataya konuk olurlarmış. Bir yıl çok uzun süren bir kuraklık olmuş canlılar çözüm bulması için Burgut ataya baş vurmuşlar. Ata da Tanrı´ya başvurup, “Tanrım benden haklı olarak su istiyorlar, benim gücüm onlara su bulmaya yetmiyor. Bize su, yağış ver. Benim sana verecek benim sana verecek hiçbir şeyim yok. Yağış ver söz veriyorum 40 gün kırk gece senin için tek ayak üzerinde duracağım” der[9]

Kartal Türk mitolojisinde Güneş ve Gök Tarının sembolüdür. Başkurtlardaki bir hikâyeye göre Kıpçak boylarının ilk atası olan Maykı Bey, ormanın nişanı olarak bir boya kartalı verir. O kartal ormanı korur. Bir gün öldüğünde ormanında ellerinden çıkacağına inanırlar. Anlaşıldığı gibi kartal aynı zamanda orman ruhunu temsil ediyor. Kartal tüyleri şaman ayinlerinde kullanılır. Kartal at sürülerinde koruyucu iyesidir.. Bu sebeple ayinlerde “güzel yeyeli atlar ve uzun boynuzlu hayvanlar göndermesi istenir”. Bazı Yakut soylarına göre kartal koruyucu ruh sayılır. Kısır kadınlar çocuk için kartaldan yardım isterler. Bazı Şamanların yani kamların kartaldan türediğine inanılır. Kartal öldürmek büyük suçtur.[10] 

Kıpçaklardaki Maykı bey tespiti Anadolu´daki Kartal Dede tespiti ile Kartal Ata miti konusunda tamamen örtüşmektedir. Kartal Dede´ye sadece Rahmet Duası için değil çeşitli hacetler için başvurulduğunu bu arada çocuk istemi ile de buraya adak yapıldığına, benzerlerini emsal alarak düşünüyoruz. Kıpçak ve Oğuzların kartal konusundaki halk inanmaları, kartalın öldürülmemesi gerektiği noktasında da birleşmektedir. Anadolu´nun birçok yerinde bu arada Artvin yöresinde kartal öldürmek hayra yorulmaz. 

 Kartalın Türk kültüründeki yerine işareti bakımından armalar önem arz etmektedir.  Onun tespitleri arasında; “Döner Kümbet (Kayseri), Hüdavent Hatun Türbesi (Niğde), Çifte Minareli Medrese (Erzurum), Yedi Kardeş Burcu (Diyarbakır) gibi mimari eserlerde çift başlı kartal figürü kullanılmıştır. Avrupa Hun İmparatorluğu (M.S. 375–469)  Bayrağı sağ tarafa bakan tek başlı kartaldır, Türk Hava Kuvvetlerinin armasında aynı kartal yer alır. Hava Harp Okulu logosunda kartal vardır. Polis teşkilatının armasında da çift başlı kartal vardır.[11] 

Gregoryen Türklerden Arsaklıların bayrağındaki Kartal/Karakuş vaftiz edilerek kilisenin timsali yapılmıştır. Eski Türklerde, Tuğ ve Bayrak Önemli ve Kutsaldır. Tuğ daha çok resmi iken, bayrak ise köklerini dinden ve sihirden alırdı. Türkler başlarına sorguç ve otağa Kartal gibi kuşların tüylerini takarlardı. Tuğlar da kutsal tüylerden yapılmış devlet sembolleri idi[12]

Kartal´ın Türk kültür coğrafyasında Kara Kuş olarak bilinmesi de ilginç olmalı. Buradaki karanın yön bağlantısı olamaz. Büyük anlamında veya karanın mistik içeriğinden hareketle kara iye anlayışından hareketle çekinilen saygın varlık olarak kullanılmış olabilir. Bu yaklaşım tarzı da kartala bir dönemin ongunu olabilme ihtimali yüklüyor. Şam yöresi Türkmenlerinde Kara Kuş tekin sayılmaz[13]

Aksaray ve Kırşehir´de de kartal Karakuş olarak bilinir. Bu yörelede “kara Kuş gibi çökmek, çevik şahbaz insanlar için kullanılır.[14]Ayrıca bir de Akkuş´un varlığı bilinmektedir. Aksaray ve çevresinde çok sayıda Alakuş soy ismi vardır. Kara karga´ya ilaveten Ala Karganın olduğu da bilinmektedir. Bazı kuşların isimlendirilmelerinde Kara ve Ak´ın mistik derinliği de aranabilir. 

Türk devletlerinin askeri kesimlerinin bayraklarında çeşitli kuş resimleri vardır.[15] 

Altaylarda M.Ö. 3. 000 onları olarak tarihlendirilen Kurot kurganında bir kartal pençesibulunmuştur[16] Yine Altaylarda M.Ö. 3.-4. Yüzyıllardan kalma Başakadar Kurganı´nde bir kartal işareti ele geçirilmiştir. X. Yüzyıla ait Peçenek Türklerinin altın kaplarının üzerinde kartal motifine rastlanmıştır.[17]

Abakan kıyılarında oturan Beltırlerde bir tören için kartal öldürülür ki bu kartal ruhlar tarafından gönderilmiştir. Kazak ve Kırgızlarda da benzer telakkiler vardır[18]

Yakutlarda en çok saygı duyulan kuş Kartal´dır İlkbahar ve güz mevsimleri kartalın temsil ettiği ruhun iradesine bağlı olduğuna inanılır. Kartal kanatlarını bir defa sallarsa buzlar erimeye başlar ikinci defa salarsa ilkbahar gelir inancı vardır[19]

Kartal´ın Türk mimarisinin ve sanatının çok eski bir ürünü olarak günümüze kadar geldiği binmektedir. “Tek Başlı Kartal´ın yalnız başına başbuğu, çift başlı kartal´ın Başbuğ ile birlikte hatununu da temsil ettiği” ifade edilmektedir. Büyük Selçuklular Anadolu ve Mezopotamya´ya giren ve kartalla temsil edilen sanat saltanat arması kuvveti, zarafeti, cesareti ifade ediyordu. 

Bu konuda diğer görüş ise çift başlı kartalın doğu ve batı hâkimiyetini simgelediği şeklndedir. 

Böylece kartalın Anadolu Türk kültür coğrafyasına Hıristiyan ve Müsliman Türkler tarafından Kıpçaklar ve oğuzlar tarafından birbirine yakın ve fakat farklı tarihlerde Kuzey Doğu ve Doğudan girdiği söylenilebilir. 

Çift Başlı kartal motileri; alçı, ahşap, çini, halı, kumaş maden gibi çeşitli çeşitli malzemelere resmedilmiştir.[20] 

Kaz- Kazan bağlantısının mitolojik ilişkilendirmesini yaparken; Türk yaradılış destanı´nda kaz, kaz kuşu olarak geçer. Dünyada hiçbir şey yokken Erlik ve Ülgen iki kaz olarak belirirler. Bu tespit kazın Türk kozmolojisinde başlangıçtan itibaren yer aldığı göstermektedir. Bu tespiti eyit eden başka bulgulara da yer vereceğiz. 

Kergiller Türk toplumunun kutsal hayvanı Karadas (Kara Ağaçkakan) dır. Bunun, Kerkil mitolojisinde kahramanın sadık yardımcısı olduğuna inanılır. Bu Türk boyunun inancına göre soyları Altın Göl´ün yanında yaşamakta olan Büyük Ağaçkakan´dan gelmektedir. Bu boyun damgası Kas/Kaz´dır.[21] 

Almatlar Türk toplumunun da kutsal hayvanı Kaz´dır. Bunların tamgaları ise Kamalı Haç´dır[22]

Köbekler Türk toplumunun kutsal hayvanı Kuu/Kuğu´dur. Altay mitolojisinde Kugular ve Kazlar özel saygı görürler. Bunların diğer bazı hayvanlarla birlikte dünyanın oluşumuna katıldıklarına inanılır. Bu bilgi de keza Kaz´ın Türk kozmogoni ve kozmolojisinde yeri olduğunu gösterir. Kuğu ve Kaz mitolojide kutsallığın, ilâhiliğin ve dişiliğin simgesidirler. Köbökler´in simgesi Supagay/Haç´tır[23]

Angır, Kamizm´de Angır diye bilinen kuş vardır. Öterken ağlar gibi bir ses çıkarır. Avlanılmaz ve eti yenilmez. Öldürülmesi halinde felaket getireceğine inanılır. [24] 

Angut:,Kars´ta angut diye bilinen ördek veya kaz türünden bir kuş vardı. Eti yenilmeyen bu hayvanın avlanılması inanç itibariyle yasaklanmıştır. İlk baharda suların sellerin bol olduğu dönemde görülen kaçıp kendisini korumayı pek beceremeyen bir kuştur. 

Angut, Aras Vadisi´nin genelinde de bilinir ve yabani Kaz ile karıştırılır. Angutlar ilkbahar´da kar sularının erimesi ile taşan çayların sel suları ile sürüklenerek gelirler ve çok kere tek olarak görülürler. Bunlar için “eşini kayıp etmiş sürüden kopmuş” denir. Adeta kendilerini suyun akışına bırakmışlardır. Onun avlanmasının çok günah olduğuna inanılır. Eti yenilmez. Halk arasında “Angut angut dolaşma” diye amaçsız ve bilinçsiz olaşmaları anlatan sözler vardır. Bütün bu bilgiler Angut´un bir dönemin ongunlarından olabileceğini düşündürmektedir. 

Sarıkamış Kafkas halklarından Osetler´de Angut içerikli tekerlemeler vardır. Bu tekerlemelerde güzel kız çocuklarının görünmeyen güçlerin muhtemel zararlarından korunmak için anguta övgü yapılıp korunmak istenilen çocuğun hiç de güzel olmadığı açıklanır. Bu tür metinlerdeki ses özelliklerinin farklı alfabelerle seslendirilmelerindeki zorluklar bilinmekle beraber; 

“Neğdi hazder Angutey 

Kuşların güzeli, safı Angut´tur. 

Türken (korunmak istenen çocuğun ismi) bassin novgutey 

Hume genen subutrey 

Tarlayı süren saban kısadır, demiri topreğın derinliklerine ulaşamayabilir. 

Türkani pestogor umurey 

Türkan´ın yüzü kirlidir. 

Kökü, bir bölümü ile Atlı Göçebe Bozkır kültürüne dayanan Türk kültürlü halkların halk inanmalarında basmak ve basılmanın olduğu, hayvanların da insanları bilhassa belirli dönemlerinde basarak onlara zarar verebilecekleri inancının olduğu da bilinmektedir. Görünmeyen bazı kara iyelerin muhtemel zararlarından korunmak için bazı güzelliklerin saklanmak istendiğine dair de bilgiler vardır. Mesela güzel bebeğin, güzel gelinin güzelliklerinin,  yeni doğum yapmış bol sütlü ineğin sütünün kem gözlerden korunmaları için onlar belirli bir yöntemle kömür kullanılarak adeta geçici olarak kirletilir. Keza bu maksatla güzel çocuklara geçici çirkin isimler konulur. Diğer taraftan bilindiği gibi ongun olan varlıkların özelliklerinden birisi de onların zararlarından korunmak ve güçlerinden yararlanmaktır. 

Ankara Nallıhan´da geyik ve güvercin gibi donuna girilebilen hayvanlar avlanılmaz etleri yenilmez. Yakına konankarga ve baykuşun ötmesi uğura yorumlanmaz. 

Donuna Girme, sözlü kültür verilerinde, bazen kılığına girme, padişahın halktan birisi gibi giyinmesi örneğinde olduğu gibi, bazen görünümüne girme Hızır (a.s) ın farklı yaşlarda görünmesi gibi ve bazen de alem değiştirme HacıBektaş Veli´nin Güvercin donuna girmesi gibi, şeklinde tezahür etmektedir.