Kriz ve Arap Baharı, AB`nin İmajını Bitirdi

Kriz ve Arap Baharı, AB`nin İmajını Bitirdi

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliği`nin Birliğin dış politikasına yön vermesi umuluyordu. Ancak şimdilerde rahatsızlık had safhada. AB kurumları arasında birçok konuda ortak bir tavır yok. Kurumlar birbirleriyl

Christian Trippe - Christoph Hasselbach - Nils Naumann

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliği`nin hâlihazırda mevcut 140 bürosunda toplam yaklaşık 2 bin diplomat görev yapıyor. Bunun yanı sıra temsilciliğin Brüksel`deki merkezinde de bin 500 çalışanı mevcut. Bu rakamlar ilk bakışta insanı etkiliyor ama AB ülkelerinin Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliği`nin çalışmalarından duyduğu memnuniyetsizlik giderek artıyor.

Eleştiriler en çok Asthon`a yönelik

Aslında eleştiriler ağırlıklı olarak Temsilcilik görevini yürüten İngiliz politikacı Catherine Asthon üzerinde yoğunlaşıyor. Asthon`un görevi dış politika ve güvenlik politikaları alanlarında yeterli deneyime sahip olmadan üstlenmesi en büyük rahatsızlık noktasını oluşturuyor. İngiliz politikacı görevinin zorluğunu kendisi de teslim ediyor. Asthon Dublin`de yapılan AB dışişleri bakanları toplantısında bunu şu sözlerle dile getirdi: 'Bu görev kanatları olmayan bir uçağın uçmasına, uçarken da aynı anda taşıyıcı kanat inşa etmeye çalışmasına benziyor. Şimdi bir uçağımız olduğuna göre biz bunun gerçekten uçabilmesini sağlamalıyız.'

Almanya Dışişleri Bakan Yardımcısı Michael Georg Link, bu konuda Asthon`la aynı düşüncede. Link eleştirilerin aksine Asthon`un bu görevi ziyadesiyle yerine getirdiği görüşünde: 'Temsilciliğin kurulması ve hayata geçirilmesi aşamasındaki bu inanılmaz zorlu görevi çok iyi bir biçimde yerine getirdi. İşte bu nedenle Almanya, temsilciliği destekliyor.'

Reform talepleri somutlaştı

Ancak Link ve meslektaşları diğer yandan temsilcilikte kökten bir reform da talep ediyor. Dublin`deki toplantıda, Asthon`un bu yılın ortasına dek bir bilanço çıkarması konusunda uzlaşma sağlandı. Asthon bunu yaparken, hangi alanlarda reforma gidilebileceği konusunda da önerilerde bulunacak. Özetle AB dış politik krizlere gerektiğince tepki vermeden önce, kendi dış politika temsilciliğindeki krizi çözecek.

Avrupa Birliği, Arap ülkelerinde yaşanan huzursuzluklar karşısında etkin bir politika izleyemediği gerekçesiyle eleştirilere hedef oluyor. Eleştirilerin odağında da AB`nin Dış Politika Yüksek Temsilcisi Ashton var. AP`deki Sosyal Demokratların Grup Başkanı Martin Schulz, Libya’da AB’ye olan güvenin çoktan kaybedildiğini söyledi: 'Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya ve Belçika, isyancılarla savaşan Sayın Kaddafi’nin ordusuna başlıca silah tedarik eden ülkeler. Bu, Avrupa’nın ihtiyacı olan güvenilirliğini zedeliyor.“

AP`deki tartışmalarda bazı milletvekilleri 27 üye ülkenin uzlaşmasının güç olduğuna dikkat çekerek, bir tek ülkenin karşı çıkması halinde yaptırımların önlenebildiğine dikkat çektiler. Hür Demokrat milletvekili Alexander Graf Lambsdorff da AB`nin Suriye gibi pek çok konuda uzlaşamadığını söyledi: 'Libya örneğini ele alalım: Önce İtalya yaptırımları bloke etti, sonra Fransa hiç kimseye danışmadan Bingazi’de kurulan Ulusal Geçiş Konseyi’ni tanıdı, Almanya da Güvenlik Konseyi’ndeki karar tasarısının oylamasında çekimser oy kullandı. Siz, Ashton, bu konuda hiç bir şey yapamazsınız! Avrupa’nın imajı olumsuz.“

İngiltere ve Fransa katılmadı

Dublin`deki toplantıda 14 AB ülkesi, temsilciliği AB`nin vazgeçilmez bir parçası haline getirmeyi öngören bir metni imzalayarak, tavırlarını ortaya koydu. İngiltere ve Fransa bu metni imzalamadı. BM Güvenlik Konseyi`nin daimi iki üyesi olan bu iki ülke bu nedenle bağımsız bir dış politika yürütme konusundaki ısrarın altını çizdi. İngiltere ve Fransa`nın dış politikada bağımsız olma konusundaki tavrı, Suriye`deki isyancıların silahlandırılması konusundaki tartışmalarda da su yüzüne çıkmıştı.

AB dış ilişkiler temsilciliğinde reform talep eden 14 AB üyesi ülke, komşuluk politikasını gelecekte AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliği`nin sorumluluğuna vermeyi öneriyor. AB`nin Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika ile ilişkiler konusunda hâlihazırda ayrı temsilcileri mevcut. Şimdi bu konunun temsilciliğin yetki alanına verilmesi tartışılıyor.

Bunun yanı sıra kalkınma politikaları, dış ticaret gibi konuların da AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliği`nin görev kapsamına dahil edilmesi isteniyor. AB`nin özellikle küçük üye ülkeleri, temsilciliğin uluslarüstü bir konsolosluk görevi üstlenmesinden yana. Bu sayede örneğin yurtdışında pasaport ya da uçak bileti gibi konularda sorun yaşayan AB vatandaşlarının hangi ülkeden olurlarsa olsunlar, bu temsilcilikten yardım talep edebilmelerini istiyorlar.

Sivil toplum kuruluşları da memnun değil

Öte yandan Brüksel`deki sivil toplum kuruluşları AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliği ile yaptıkları projelerde sorun yaşadıklarından dert yanıyor. Sivil toplum kuruluşlarına göre temsilcilikte çok başlılık hâkim. AB kurumları arasında birçok konuda ortak bir tavır yok. Kurumlar birbirleriyle yeterince işbirliği yapmıyor. Bu nedenle kurumların görev alanının tanımlanmasını ve gerekli alanlarda yeterince personelin istihdam edilmesini talep ediyorlar. Kesin olan temsilcilikle ilgili reformları Catherine Asthon`un hayata geçirmeyeceği. 57 yaşındaki Asthon 2014 yazında bu görevden ayrılacağını açıklamıştı.  

AB`nin `gri` yüzleri
 
Avrupa Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ve Avrupa Birliği Dış Politika Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton’ın Birliğin dışa bakan yüzleri olması gerekiyordu. Ancak onları tanıyan çok az kişi var.  Avrupa Birliği ülkeleri, onları 2009 yılında üstlendikleri görevler için aday gösterdiğinde Belçikalı Herman Van Rompuy ve İngiliz Catherine Ashton kamuoyunda tanınan simalar değildi. O zamandan bugüne kadar büyük bir değişiklik olmadı. Avrupa Konseyi Başkanı ve Avrupa Birliği Dış Politika Yüksek Temsilcisi hâlâ geniş kitleler tarafından tanınmıyor.

Avrupa Konseyi Başkanı

Lizbon Antlaşması uyarınca Konsey Başkanlığı sürekliliği olan bir göreve dönüştü. 2009 yılına dek AB Dönem Başkanlığını üstlenen ülkenin devlet başkanı ya da başbakanı Konsey Başkanlığı’nı üstleniyordu ve bu nedenle de her altı ayda bir başkan değişiyordu. Görüşmelere de İngiltere’nin eski başbakanı Tony Blair gibi ünlü siyasi yüzler başkanlık yapıyordu. Ancak ilk Avrupa Konseyi Başkanı’nın seçimi iddialı bir isim olmadı. Belçika’nın pek de gösterişli olmayan eski başbakanı Herman Van Rompuy, Avrupa Konseyi Başkanlığına seçildi.

Üye ülkeler arasında arabuluculuk yapmaya ve uzlaşma sağlanmasına çalışan Van Rompuy, Avrupa Birliği’ne kuşkuyla bakan İngiliz Bağımsız Parti’nin Avrupa Parlamentosu’ndaki temsilcisi Nigel Farage’in hakaret dolu eleştirilerine de bu yüzden maruz kaldı. Farage, Van Rompuy’un de bulunduğu bir toplantında Van Rompuy’u karizması olmayan bir banka memuruna benzetti. Belçikalı politikacı ise bu sözler karşında her zamanki sakinliğini korumayı başardı.

Ancak Van Rompuy’un küçümsenen gösterişsiz tarzı, görevini yerine getirirken hedeflerini inatla takip etmesine yardımcı oldu. Özellikle de borçlanma krizi sırasında sessiz sakin yürüttüğü arabulucuk rolü büyük önem kazandı. Van Rompuy, güçlü Avrupa ülkeleri Almanya ve Fransa ile çıkarlarını korumaya çalışan küçük Avrupa ülkeleri arasında tartışmaları alevlendirmeden dengelemeye ve uzlaşma yolu bulunmasına çaba gösterdi.

Hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinin altında imzası bulunan Mali Pakt, Van Rompuy’un son aylarda kaydettiği tek başarı değil. Bir Japon şiir türü olan Haiku meraklısı Van Rompuy’un kendi görevlerinin yanı sıra Euro ülkelerinin zirvesini yönetmesi de ona duyulan güvenin bir diğer kanıtı sayılıyor.

AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi

Catherine Ashton`un adaylığı da sürpriz olarak karşılanmıştı. Ancak her iki adayın da seçilmesinde belirli kriterler göz önünde bulundurulmuş, hem cinsiyet hem de siyasi parti dengesine dikkat edilmişti. Bu nedenle de küçük AB ülkesi Belçika’dan muhafazakar bir erkek politikacı, ekonomik açıdan güçlü İngiltere’den de İşçi Partili bir kadın politikacı öngörülmüştü.

Ancak Ashton da dış politika deneyiminin yetersizliği ve az yabancı dil bilgisi nedeniyle acımasız eleştirilerden nasibini aldı. Van Rompuy Fransızca, Hollandaca, İngilizce ve Almanca dillerine hakimken, Ashton’ın akıcı konuşabildiği tek dil, anadili İngilizce.

Ashton’ın resmi ünvanı; Avrupa Birliği Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi. Ashton da Lizbon Antlaşması uyarınca, eski AB Ortak Dış ve Güvenlik Politikası Temsilcisi ile AB Dış İlişkiler Komiseri’nin görevlerini birlikte yürütüyor. Aslında bir nevi AB’nin dışişleri bakanı, ancak Ashton, ulusal hassasiyet gerektiren konulara karışmıyor.

Bu nedenle Ashton`un AB içindeki pozisyonu biraz karmaşık. Ashton sadece üye ülkelerin yer aldığı Konsey`i temsil etmiyor, aynı zamanda AB Komisyonu Başkanı’nın da birinci yardımcısı. Avrupa Dış Eylem Servisi’nin başkanlığını da yürüten Ashton’ın üstlendiği görevlerin genişliği nedeniyle hareket alanı oldukça dar. Bu nedenle de dünyada meydana gelen büyük olaylarda Ashton`un ne dediğini duymak güçleşiyor.

Ashton bir yandan Ortadoğu Dörtlüsü (AB, BM, ABD ve Rusya) ile Ortadoğu’daki anlaşmazlığa barışçıl bir çözüm bulmaya çalışırken, öte yandan da İran’ı tartışmalı nükleer programından vazgeçirmek için devam eden müzakerelere katılıyor. Arap Baharı ülkeleri ile de iletişim kanalları açmaya çalışan Ashton’ın son dönemlerdeki önceliği ise Suriye.

Ashton göreve başlamasından bu yana Sırbistan ve Kosova arasında uzlaşma sağlanması ve AB’nin ABD, Rusya, Çin ve Hindistan gibi ülkelerle stratejik ortaklıklar kurması için de mücadele ediyor.

Ancak Ashton, Dış Politika Yüksek Temsilcisi olarak önemli randevuları savsakladığı ve çoğunlukla ülkesi İngiltere’de vakit geçirdiği gerekçesiyle sık sık eleştiri oklarının hedefi oluyor. AB Komisyonu Sözcüsü de gazetecilerin Ashton`un nerede olduğuna ilişkin sorusuna genellikle şu yanıtı veriyor: “Tam olarak nerede olduğunu bilmiyoruz, ancak her nerede olursa olsun çalışıyor.”

Tesadüf değil

Ancak şu hem Herman Van Rompuy hem de Catherine Ashton için geçerli: Her ikisi de tesadüfen silik simalar değil, Van Rompuy ve Ashton Avrupa Birliği hükümetleri öyle istediği için geri planda duruyor. Büyük ülkeler ve bu ülkelerin hükümet başkanları, Avrupa Birliği’nde başrol oynamaya devam etmek ve karizmatik AB temsilcilerinin gölgesinde kalmamak istiyor.

Almanya`ya `düşman` muamelesi

Avrupa Birliği`ne en fazla aidatı ödeyen ülke Almanya, AB`nin borç batağındaki üye ülkelerinden sıkı tasarruf önlemlerine gitmesini talep ediyor. Bu nedenle bu ülkelerin vatandaşları Almanya`ya tepkili.

Almanya, Euro krizi çıktığından beri tasarruf konusunda sergilediği tavır nedeniyle, borçlu ülkelerce eleştiriliyor. Almanya Başbakanı Angela Merkel`in Nazi üniformali, Hitler bıyıklı olarak gösterildiği resim ve üzerinde fotomontaj yapılan fotoğrafları ya da Almanya`nın 'tasarruf diktatörlüğü' şeklinde nitelendirilmesi, hiç de nadir değil.

Güney Kıbrıs`taki protestolar

Son olarak iflasın eşiğindeki Güney Kıbrıs`taki protestolarda Almanya`yı hedef alan pankart ve afişler göze çarptı. Güney Kıbrıs Parlamentosu önünde toplanan binlerce kişi Almanya Başbakanı Angela Merkel karşıtı, 'Merkel, senin paran her türlü kara para aklamadan daha kanlı', ya da 'Merkel, bizim tasarruflarımızı çalıyorsun' gibi afişler taşıdı.

Birçok Güney Kıbrıslı, ülkeleri üzerindeki aşırı tasarruf baskısından, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Maliye Bakanı Wolfgang Schäuble`yi sorumlu tutuyor. Alman-Kıbrıs Dostluk Derneği yetkilisi Andreas Armenakis, Kıbrıs halkının 'kara para akladıkları' yönündeki suçlamalar nedeniyle incindiğini söylüyor. Ancak Armenakis vatandaşların Almanya`ya karşı köklü bir düşmanlığının olmadığı görüşünde: 'Kriz nedeniyle ortaya çıkan durum yatışırsa, hiç kimse Almanya`ya dair uzun süre kötü düşünceler beslemeyecektir. Yavaş yavaş finans piyasaları arasındaki bağlantıyı kavrayacaklardır. Soruna bir çözüm bulunursa da bir rahatlama olacaktır.'

Yunanistan`ın tavrı eskilere dayanıyor

Kıbrıs Almanya`ya karşı eleştirilerin yüksek sesle dile getirildiği tek ülke değil. Daha önce Yunanistan`ın almak zorunda kaldığı tasarruf paketleri sırasında da Merkel sert eleştirilere maruz kalmıştı. Merkel`in Yunanistan`ı ziyareti sırasında bazı protestocular tepkilerini Nazi üniforması giyerek göstermişti.

Yunanistan`da Almanya`ya karşı duyulan korkunun kökleri eskilere dayanıyor. Yaşlı Yunanlar, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman askerlerinin kendilerine yönelik düşmanca uygulamalarını daha dün gibi hatırlıyor. Alman hükümetine sık sık 'Nazi benzetmesi' yapılması da bu yüzden.

Berlusconi Almanya`yı hedef aldı

Tasarruf baskısı altına giren bir başka ülke, İtalya`da da Almanya`ya karşı dostane bir hava esmiyor. Euro tartışmalarının yapıldığı geçen aylarda eski Başbakan Berlusconi`ye ait bazı gazete ve televizyonlar, Merkel ve hükümetini Nazilere benzeten yorum ve haberlere yer vermişti. Berlusconi bu yılın başındaki seçimlerde Almanya karşıtı bir kampanya izlemiş ve Başbakan Mario Monti`yi 'Almanya`nın esareti altına girmekle' suçlamıştı. Bu kampanya sayesinde Berlusconi ve ona destek veren partiler seçimlerde yüzde 30 oranında oy almayı başarmıştı.

İspanya`da durum farklı

Euro Bölgesi`nin sorunlu bir başka ülkesi İspanya`da da geçen yıl Almanya`ya eleştiriler had safhadaydı. Merkel geçen yıl İspanya`yı ziyaret ettiğinde, protestolarla karşılanmıştı. Göstericiler Almanya`nın AB içinde baskın olduğunu ileri sürerek, 'Almanya`nın Avrupa`sına hayır', sloganları atarak, Merkel`in fotoğrafının üzerine gamalı haç çizdikleri afişler taşımışlardı.

Madrid Üniversitesi`nden siyaset bilimci Fernando Vallespin, aslında İspanya`da Almanya`ya karşı İtalya ve Yunanistan`dan farklı olarak Almanya karşıtı bir 'düşman tablosu'nun olmadığını hatırlatıyor: 'Sürekli olarak Euro krizi ile birlikte Almanya`ya karşı eski düşman resminin yeniden canlandığı söyleniyor. İspanya`nın durumunda garip olan, aslında Almanya`ya karşı ülkede hiçbir zaman bir düşman resminin hâkim olmaması. Almanlara hep dostane bir gözle baktık. Şimdi dikkat çekici olansa insanların, `La Merkel` diye nitelendirdiğimiz, tasarruf politikasına karşı olması. Bu, Almanya ile değil, tam tersine şimdiki Alman hükümetinin izlediği politika ile bir sorun olduğunu gösteriyor.'

Gençlerin umudu Almanya`da

Borçlu ülkelerde Almanya`ya karşı eleştirel bir bakış açısı olmasına rağmen Almanya Güney Avrupa ülkelerinde yaşayan gençler için cazibesini sürdürüyor. Bu ülkelerde işsizlik oranlarının yüksek olması nedeniyle Almanca kurslarına talep arttı. Birçok işsiz Almanca öğrenerek kendisine Almanya`da bir gelecek kurmayı hayal ediyor.



Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

Yapay zeka teknolojisi finans sektörünün geleceğini belirlerken yasal düzenlemelerden hayata geçen uygulamalara kadar çok sayıda yenilik hem sektöre hem de son kullanıcıya fayda sağlıyor.

Teknoloji

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

E-ticaret platformlarında etkin şekilde kullanılan ve geçen yıl 5,39 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşan yapay zeka tabanlı chatbotlar, 7 gün 24 saat e-ticaret kullanıcılarının sorularını yanıtladı.

Teknoloji

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

AVRASYA BİR VAKFI BİLİM TEKNOLOJİ DERNEĞİ KONFERANSI (27 NİSAN 2024)

Üst düzey isim İstanbul'da dünyaya duyurdu! Hamas'tan İsrail'e tarihi çağrı

İlham Aliyev: Fransa, Hindistan ve Yunanistan, Ermenistan'ı silahlandırıyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail ile ticaret tartışmalarına noktayı koydu: O iş bitti

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna'yı kapsayan 95 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı

İsrail'in "konforlu mağduriyeti"

Meteoroloji'den 44 ile toz taşınımı uyarısı! Göz gözü görmeyecek

Yapay zeka finans sektöründe izlerini artırıyor

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Türkiye fırtınaya teslim! Çatılar uçtu, minareler devrildi

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

Yapay zeka tabanlı sohbet robotları e-ticarette memnuniyeti artırıyor

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Vücutta kolay morarma o hastalığın habercisi olabilir!

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkacak (Bu hafta hava nasıl olacak?)

TBMM açılıyor: Gündemde kripto para düzenlemesi var

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Yükleniyor