Kurtulmuş´un El Cezire Mülakatı

Kurtulmuş´un El Cezire Mülakatı

Kurtulmuş:Türkiye´de geçen yıl 15 Temmuz gecesinde büyük olaylar yaşandı ve bu gece ülkenin tarihine karanlık bir gece olarak geçti. Ancak Allah´ın yardımıyla ve Cumhurbaşkanı´mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan´ın cesareti ve iradesiyl

 

Görsel Kaynak : AA/Ahmet Bolat

El Cezire TV

SUNUCU (Ahmet Mansur): Allah´ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Türkiye´nin başkenti Ankara´dan yeni bir 'Sınır Tanımadan' programına hoş geldiniz. Milyonlarca Türk vatandaşı, geçen cumartesi günü başarısız darbe girişiminin 1. yıl dönümünü andı. Anma gecesi birçok Arap ve Müslüman ülkede de üzüntü verici sahnelerin yaşandığı bir döneme denk geldi. Zira İsrailliler, 1969´dan beri ilk defa Filistinlilerin Mescid-i Aksa´da namaz kılmalarına engel oldu. Suriye´de ise kantonlar ve devletçikler projesi yürütülmeye çalışılıyor. Irak´ta ise Sünnilerin en büyük şehri olan Musul yerle bir edildi ve halkı perişan edilerek mülteci durumuna düşürüldü. Körfez´de ise Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan ve Bahreyn Katar´dan kışkırtıcı taleplerde bulunarak ona abluka uyguladı. Katar ise bu talepleri ve egemenliğine dokunan her hususu reddetti. Türkiye, olan bitenden uzak olmadığı gibi cereyan eden olayların bir cüzünü teşkil ediyor. Nitekim Körfez krizinin çözümü yönünde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın son günlerde Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt´e bir ziyarette bulunacağı yönünde yapılan bir açıklama var. Bahsi geçen bütün bu gelişmelere yönelik Türkiye´nin bakış açısını öğrenmek için Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Prof. Dr. Numan Kurtulmuş ile mülakatı yapacağız. Sayın Kurtulmuş, hoş geldiniz.

NUMAN KURTULMUŞ: Hoş bulduk (Arapça).

SUNUCU: Milyonlarca Türk vatandaşı, geçen cumartesi günü, bir sene önce yapılan darbe girişiminde darbecilere karşı elde ettikleri zaferi kutlamak için sokaklara döküldü. Bu olay Türk halkı için ne anlama geliyor?

KURTULMUŞ: Tabii olarak Türkiye´de geçen yıl 15 Temmuz gecesinde büyük olaylar yaşandı ve bu gece ülkenin tarihine karanlık bir gece olarak geçti. Ancak Allah´ın yardımıyla ve Cumhurbaşkanı´mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan´ın cesareti ve iradesiyle aynı zamanda Türk halkının cesareti ve desteğiyle keza bu halkın geleceğine,  özgürlüğüne ve bağımsızlığına bağlanması sonucu bu karanlık gece aydınlatıcı bir fecre dönüştürüldü. Zira milyonlarca insan sokaklara döküldü ve oralarda 250 kardeşimiz şehit düştü. Hainler, halka kurşun ve bomba yağdırdı. Ancak bu halk ne tanklardan ne de jetlerden korktu. Zira çıplak göğsüyle bu tankları durdurdu keza havadaki jetlere tehditler savurdu. İşte bundan dolayı geçen yıl yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye´nin tarihinde özel bir manası var. Zira bu gece bir madalyonun iki yüzüne benziyor. Bir yüzünde ihanetin en çirkin yüzü görünüyor. Türk halkı tarih boyunca birçok ihanete maruz kaldı ancak buna benzer bir ihaneti ülke görmedi. Madalyonun diğer yüzünde ise Türk halkının yazdığı zafer destanını görüyoruz. Bu arada tekrar şehitlerimize Allah´tan rahmet dilerken çıplak elleri ve göğüsleriyle tanklarla ve jetlerle savaşan gazilerimize acil şifalar ve büyük sevaplar diliyorum. Aynı zamanda şehit olmak veya cihat için sokaklara inmeyi icabet eden Türk halkına büyük şükranlarımı ve minnetlerimi sunarım. Şimdi tam bir yıl geçtikten sonra daha önce söylediklerimizi tekrar söylüyoruz: 15 Temmuz´u unutmayacağız ve hiçbir şekilde unutturmayacağız. Çocuklarımıza, torunlarımıza ve gelecek nesillere bu geceden bahsedeceğiz. İstihbarat birimlerinden aldığımız bilgilere dayanarak Türkiye´de olup devletin içinde bulunan terör örgütüne mensup insanları devletten temizlemek için elimizden gelen bütün gayretleri göstereceğiz. Bu işimize çok yönlü bir plan çerçevesinde bütün kararlılık ve iradeyle devam edeceğiz. Fethullah Gülen terör örgütünün (FETÖ) bir daha Türkiye´de bir askeri darbeye kalkışamayacağını söyleyebilirim. Bu örgüt, Türkiye´yi bir daha böyle tehdit edemez. Ancak biz, 40 yıldan beri hazırlık yapan bir örgütten bahsediyoruz. Bir atasözümüz, “Hem adamı öldürüyor hem de cenazesine gidiyor.” der. İşte bu, bu örgütün halini anlatıyor. Yaptıklarını gizliyorlar. Biz darbe girişimine karıştığı tespit ettiğimiz insanlardan hesap soruyoruz. Sonuç olarak biz, suikastlar yapmaya çalışan bir örgütle karşı karşıyayız. Bunu da belli bir dereceye kadar başarabilir zira Rus Büyükelçisi Sayın Karlov´un suikastı buna bir örnektir. Nitekim alınan bütün güvenlik önlemlerine rağmen FETÖ mensubu bir kişi Sayın Büyükelçi´yi öldürdü. Konuyu çok hassas bir şekilde ele alıyoruz. Türkiye, buna benzer tehlikeleri mümkün olduğunca bertaraf etmek için çabalarına ve gerekli önlemleri almaya devam ediyor. Ben endişeye mahal olmadığını görüyorum zira buna benzer terör örgütlerinin bu gibi büyük eylemlere kalkışmak için muktedir değil.

SUNUCU: Ancak Türk hükümeti, Gülen cemaati mensuplarını keza diğer insanları cezalandırmak için çemberi genişletti. Neredeyse 100 bin kişi işten ihraç edildi ve bunların aileleri var. Bütün bunların daha sonra hükümete zarar vermek için potansiyel bir güç olamazlar mı?

KURTULMUŞ: Her şeyden önce bir gerçeği bilmemiz gerekiyor: FETÖ terör örgütü Avrupa, ABD ve Batı ülkelerindeki bazı cihetlerden destek alıyor. Bu ülkeler de bu terör örgütüyle alakalı yanlış bir algı yürütüyor. Bu cihetlerden çıkan bu yalan haberlere itibar etmememiz gerekiyor. Hatırlayalım, Batı Almanya ile Doğu Almanya birleştiğinde Doğu Almanya´da çalışan 500 bin kişi işten çıkarıldı. Bu, neden gerçekleşti? Alman hükümetinin gerekçesi çıkarılanların komünist bir sisteme ve Alman Komünist Partisine mensup olmalarıydı. Orada bir askeri darbeden veya ona benzer bir şeyden bahsetmiyoruz. Zira onlar, bir kişiyi bile öldürmedi, devleti yıkmak veya darbe yapmadı. Türkiye´de ise askeri darbeye kalkışan bir örgütten bahsediyoruz. Örgütün yüz binlerce mensubu da vatandaşlara bomba yağdıran o pilotun aynı düşüncesine sahip insanlardır. Biz, sokakta yürüyen ve örgüte mensup olduğu gerekçesiyle kimsiyi devletteki işinden atmıyoruz. Biz, darbe girişimine karıştığı tespit edilen insanları devletten kovuyoruz. Ancak emin olduktan sonra devleti bunlardan temizlemeye çalışıyoruz. Son rakamlara göre 111 bin kişi devletteki işinden ihraç edilmiş durumda. Öte yandan haksız bir şekilde ihraç edilenler oldu ve onlar memuriyetlerine geri döndürüldü. Bunların 35 bin kişi civarında. Bildiğiniz gibi haksızlıkları ortadan kaldırmak için Olağanüstü Hal (OHAL) İnceleme Komisyonu kuruldu ve dün mesaisine başlayan bu komisyon haksızlığa uğrayan insanların durumuna bakacak. Komisyon şimdiye kadar 3 bin 28 kişiden dilekçe teslim aldı. Komisyon bütün bu dosyaları ayrı ayrı inceleyecek. Haksızlığa uğradıklarına ilişkin komisyondan bir karar çıkarsa kendilerine hakları verilecek. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) de bu komisyonu tanıyarak AİHM´e gelmeden önce söz konusu dosyalar için bu komisyonu bir hukuk aşaması olarak saydı. Nitekim bu komisyonun kurulmasıyla AİHM´e sunulan16 bin dosya bakılmadan iade edilmiş oldu. Biz Türk hükümeti olarak bir kişiye karşı adaletli davranmamanın kabul edilemez bir zulüm olduğunu addediyoruz. Nitekim hiç kimseye zulüm gelmesini istemeyiz. Ancak devlete karşı bir darbe girişimine kalkışan ve 250 vatandaşımızı öldüren bir terör örgütünden bahsediyoruz. Bu terör örgütüne mensup jet pilotları, üniversite hocaları ve iş adamaları var. Bu örgüte karşı mücadelemizi sürdüreceğiz. Size bir örnek vereyim: Biz, Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) örgütle iltisaklı kişileri ordudan kovuyoruz ancak suçsuz olanları görevlerine iade ediyoruz. Bu işlemler zaman alan işlemlerdir. 40 yıldır devletin içine sızmak için çalışan bu örgütün kalkıştığı darbe girişimi Allah´ın yardımı ve halkın desteğiyle 20 saatte püskürtüldü. Onun için örgüt mensuplarını bulup devletten kovmak zaman alacaktır. Elimizde başka çare yok. Zira onlar halkın ve devletin düşmanı.

SUNUCU: İşten çıkarttığınız zaman o insanlar nereden yiyip içsinler?

KURTULMUŞ: Türkiye´de özel sektör var oraya gitsinler. Dünyada hiçbir ülke kendine ihanet edenleri iaşe etmeye mecbur değil. Bu, uluslararası bir kural ve Avrupa Beyannamesinin temel maddelerindendir. Almanya´nın memurlarını nasıl kovduğuna ilişkin size bir örnek sundum. Demokratik ülkeler, insanları çalıştırmak veya kovmak için sadık olma şartını koyabilirler. Zira devlet birilerini sadık olmadığı veya sadakatinden şüphe ettiği durumlarda işinden kovar. Nitekim bizdeki durum bundan ibaret. Zira bu insanlar devleti yıkamaya çalıştılar.

SUNUCU: Özellikle Almanya, bu konularda sizi en fazla eleştiren ve yaptıklarınızın bir hak tecavüzü olduğunu söyleyen ülke zira siyasetçileri ve medyası size saldırıyor ki siz biraz önce onlardan örnek vererek 500 bin kişiyi nasıl ihraç ettiklerini belirttiniz.

KURTULMUŞ: Onlar kendilerine baksınlar. Dediğim gibi 500 bin kişinin ihraç kararı o zamanki Almanya hükümetine göre devletin korunması için çıkan bir karardı. Nitekim özellikle Almanya, Türkiye´yi bu yönde eleştirme hakkı yok keza diğer ülkelerin de hakkı yok. Aynı olay Fransa´da, İngiltere´de veya ABD´de olsaydı eminim bu ülkeler, Türkiye´nin uyguladığı bu kanunların daha sertini uygularlardı. Türkiye´nin yaptığı, demokrasisini savunmak için önemli bir adımdı ve devleti terör unsurlarından temizlemek için söz konusu tedbirleri almak zorundayız.

SUNUCU: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın Suudi Arabistan, Kuveyt ve Katar´ı kapsayan içinde olduğumuz Temmuz ayının 23 ve 24´ünde bir ziyaret tertiplediğine ilişkin bir açıklama yapıldı. Ziyaretin hedefi nedir?

KURTULMUŞ: Körfez krizinin başladığı günden itibaren tavrımız belli. Zira bu kriz yapay ve hiçbir gerçeğe dayanmıyor. Devletler arasında olmaması veya gerekli olmayan bir kriz yaratıldı. Bu; siyasi, sosyal ve kültürel de olsa gereksizdi. Hiçbir konuda ihtilaf veya sorun yokken Katar´a karşı yüklenildi. Bölgemiz zaten birçok kriz yaşıyor. Bildiğiniz gibi Suriye krizi açıkça ortada. Siz de programın başında söylediniz zira Irak ve diğer ülkelerdeki krizler büyümeye devam ediyor. Yemen´deki kriz de net bir şekilde ortada. Keza Libya´daki kriz ve bölünme de. Mısır´daki siyasi kriz ve bölünme de açıkça ortada. Biz, bölgede yeni bir krizin yaratılmasının bölgeye asla bir fayda getirmeyeceğine inanıyoruz. Körfez krizinin çözümünün kolay olduğunu düşünüyoruz ama büyümeye ve çetrefilli bir hal almaya da mah olan kriz. Krizin büyümesi, köklenmesi ve derinleşmesi durumunda bölge ülkelerinin hepsi zarar görecek. Sadece Katar değil Suudi Arabistan, BAE ve diğer ülkeler de Katar´ın gördüğü zarar kadar zarar görecek. Krizin bir an önce sonlanacağına inanıyoruz.  Suudi Arabistan ve Katar´ın diyalog kapılarını açık bırakmaları gerekiyor. İslam İş Birliği Teşkilatının (İİT) Dönem Başkanlığını yürüten Türkiye, krizin tarafları arasında yürütülen müzakerelerde yoğun bir varlık gösterdi. Türkiye, bölgedeki liderlerle telefonla konuşmakla yetinmedi zira Cumhurbaşkanı´mız ABD, Rusya ve birçok ülke liderini bu konu için aradı. Krizin çözümüne yönelik ciddi şekilde uğraşıyoruz. Nitekim Dışişleri Bakanı´mız bu konu için adeta bir mekik diplomasisi yaptı.

SUNUCU: Türkiye´nin çözüme yönelik bakış açısı nasıl?

KURTULMUŞ: Biz bu krizin çözülebileceğini düşünüyoruz, ümit varız keza konuyu olumlu olarak el alıyoruz. Ancak herkesin krize rasyonel bir şekilde bakması gerekiyor. Katar´a kabul edilmesi için sunulan 13 maddelik liste bağımsız hiçbir ülkenin kabul edeceği türden değil. Zira kendisine sunulan listenin Katar tarafından kabul edilmesi durumunda Katar´ın teslim olması ve egemenliğinden feragat etmesi anlamına geliyor. Katar da zaten bunu kabul etmeyeceğini söylüyor. 13 maddelik talep listesinin içinde Türkiye´nin Katar´daki askeri üssünün kapatılması da yer alıyor ki bu, akil olan birinden çıkmaması gerekiyor zira bu konu Türkiye ile Katar arasında olan ve üçüncü bir ülkenin buna karışma hakkı yok. Bir başka deyişle Katar bize, “Bu üsse ihtiyacım yok ve kapatmanız gerekiyor.” derse bu, Katar´ın bir kararı olur. Bu durumda bu karara saygı duyar tatbik ederiz. Bu konu sadece Türkiye ve Katar´ı ilgilendirir. Onun için krizin derinleşmemesi ve büyümemesi için Sayın Cumhurbaşkanı´mız 23-24´ünde bu üç ülkeyi ziyaret etmeyi planlıyor. Krizin başladığı ilk günlerden sonra şimdiki genel durumun daha yumuşak olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim ABD ve diğer ülkelerin de duruşunu gördük. İngiltere gibi bazı ülkeler Katar´ı açık bir şekilde destekledi. Türkiye´nin duruşu zaten açık. Bölgenin bütün halkları bizim kardeşimizidir. Kardeşlerimizin arasında daha fazla kriz istemiyoruz. Bundan dolayı Katar´a uygulanan ablukanın zalim bir abluka olduğunu addediyoruz. Duruşumuz açık zira ilk günden beri Katar´a yaptığımız gıda ve tıbbi malzemelerin gönderimi kardeşlik görevinden addettik. Umarım Sayın Cumhurbaşkanı´mızın ziyaretinden sonra Suudi Arabistan Karalı “iki haremin hizmetkârı” olduğunu keza bütün Müslümanlarca mukaddes şehirlerinin hizmetkârı sıfatıyla da Müslüman insanların arasında yeni bir krizin veya bir ayrışmanın çıkmaması için adımlar atması gerektiğini hatırlar.   

SUNUCU: Sözlerinizden Sayın Cumhurbaşkanı´nın elinde ısrar edilen 13 maddelik listeye rağmen başka bir planın olduğunu anlayabiliyor muyuz?

KURTULMUŞ: Biz bu 13 maddelik listenin uygulanamaz olduğuna inanıyoruz. Öte yandan birileri bu 13 maddeyi veya ona benzer maddeleri Suudi Arabistan´dan uygulamasını isterse bu Suudi Arabistan tarafından kabul edilecek miydi? Cumhurbaşkanı´mız Suudi Arabistan ve Kuveyt´e Katar´a yönelik ithamların gerçek olmadığına ilişkin Türkiye´nin bakış açısını anlatmaya çalışacak keza ziyaretin ana amacı barış ortamının sağlanması ve diyalog kapılarının açık tutulmasıdır. Türkiye iki tarafın diyalogda bulunması hususunda ısrarcı.

SUNUCU: Türkiye´nin Katar´daki askeri üssünün ablukacı ülkelerin Katar´a yönelik tehlikeli ve büyük planlarının suya düşmesine vesile olduğunu düşünüyor musunuz?

KURTULUŞ: Türkiye´nin Katar´daki askeri üssün varlığı Katar ile 2014 yılında yapılan bir anlaşmaya dayanıyor. Katar ile yapılan anlaşma gereği askeri üssün inşa edilmesi bütün Körfez ülkelerinin güvenliği ve barışına yöneliktir. Üssün kurulduğu günden itibaren bütün bölgenin güvenliği hedefleniyor. Türkiye de üssü, Katar hükümetinin daveti üzerine kurmuş oldu. Onun için üssün varlığının bölgedeki bir başka ülkeye yönelik bir tehdit olduğuna ilişkin kanı yanlıştır. Üssün bir başkasına tehdit olması için kimsede bir niyet yok zira esasen herhangi bir ülkeye karşı kurulmadı. Aynı zamanda hiçbir şekilde ilerideki bir savaşa hazırlık olarak atılan bir adım değil. Tam tersi olarak söz konusu üs, bölgede bir savaşın çıkmasını engellemek ve barışı tesis etmek içindir. Üs, barışa yönelik Katar´ın bir daveti sonucu inşa edildi. Türkiye de bu çağrıya cevap verdi ve üssü hemen kurdu.

SUNUCU: Siz Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü olarak keza Cumhurbaşkanı Erdoğan da defaten bu üssün sadece Katar için değil bölge ülkeleri için de bir üs olduğunu açıkladınız. Ancak Suudi Arabistan ve BAE bu üssün kendilerine yönelik olduğunu addediyor.

KURTULMUŞ: Bu intiba yanlış bir intiba ve doğru bir tez değil zira sahadaki verilerle örtüşmüyor. Bazı taraflar haddinden fazla hassas ve belki de bu, bu denli intibaının çıkmasına neden oluyor. Her şeyden önce bölge ülkelerinin “Ya benim ol ya da seni düşman bilirim.” şeklindeki düşünce tarzından uzak durması gerekiyor. Bölge zaten yetince krizler içinde yaşıyor. Birlikte bakalım, bölgenin istikrarı tamamen ABD´nin Irak´ı işgalinden sonra başladı. İşgalin sonucunda bölge gerçek anlamda bir kaosa sürüklendi. Kaos iki şekilde tezahür etti: Birincisi, mezhebi ihtilaflar. İkincisi de etnik ihtilaflar. Biz bölge insanı olarak bu iki tuzağa düşmememiz gerekiyor. Birileri mezhepsel ve etnik çatışmaları körüklerse bölge ülkelerin hepsi olumsuz yönde etkilenecek. Allah korusun… Zira mezhepsel bir çatışma olursa bütün bölge ülkeleri etkilenecek. Bunu rasyonel bir şekilde idrak etmemiz gerekiyor. Birileri etnik çatışma fitilini ateşlemek isterse zira Kürtler ile Araplar arasında, Kürtler ile Türkler arasında, Kürtler ile Persler arasında çatışma çıkar. Birileri Kürt bir politikasının şekillendirmesi ve uygulamasını isterse Türkiye, Suriye, Irak ve İran parçalara bölünür. Nitekim dikkatli olmamız gerekiyor. Zira siyasi bakış açılarımız farklı olabilir ve bu, kesin bir konu ancak sonuç olarak biz Müslüman olan tek bir ümmetin keza tek bir bölgenin evlatlarıyız. Çıkarlarımız bir. Bir konu üzerinde çatışmış gibi görünsek de uzun vadeli çıkarlarımız açık ve ortaktır. Bundan hareketle bölgedeki bütün siyasetçilere bu soruya cevap vermeleri gerekiyor: “Evlatları sürekli savaştığı, Müslümanların kanının aktığı ve evlatları arasında uçurumların olduğu bir Orta Doğu mu istiyorsunuz yoksa evlatları huzur ve barış içinde olmasını keza siyasi, kültürel, ekonomik veya ticari iyi münasebetlerinin olduğu, siyasi ve düşünce farklılıklarına rağmen dayanışma içinde bir Orta Doğu mu istiyorsunuz? Hangi Orta Doğu istiyorsunuz?” işte siyasetçilerin buna karar vermesi gerekiyor. Sanırım ikinci seçim halkların da arzusudur. Bu, çok açık zira aramızdaki farklılıklara rağmen barış, birlik ve dayanışma içinde olmamız gerekiyor. Aradaki ihtilafları azaltmalı ve bizi etkilemesine izin vermemeli keza etrafımızdaki kutuplaşmadan uzak durmalıyız. Kesin olarak mezheplerimiz farklı kalacak. Etnik kimliklerimiz de farklı kalacak. Ancak “Lailaha illaallah Muhammedün resulullah resülüllah” diyen 1 milyar 700 milyondan fazla nüfuslu ümmetinin ortak hedefleri çerçevesinde hareket etmeliyiz.

SUNUCU: Siz ve Katarlılar, bu askeri üssü Katar´da inşa etmek için ABD´nin muvafakatini aldınız mı?

KURTULMUŞ: Bir daha söylüyorum: Başka bir ülkeden muvafakat almaya ihtiyaç yok zira Türkiye ve Katar bağımsız ve egemen iki ülke olarak 2014 yılında vardıkları anlaşmayla askeri üssü kurdu. Ayrıca ileriki günlerde Türkiye, Katar ile ortak bir tatbikat yapacak. Bildiğim kadarıyla son haline varılmış değil zira ABD ve başka ülkeler de bu tatbikata katılması muhtemel. Katar´daki üs, ilaveten bir angajman veya bir gerginlik konusu için değil ve kimse bunu bu şekilde görmesin. Aynı zamanda kardeş ve dost ülke Suudi Arabistan da konuya bu açıdan bakmamalı. Nitekim Suudi Arabistan´a veya BAE´ye yönelik bir üs yok. Bu üs, bütün bölgenin güvenliği içindir. Bölge ülkelerin hepsi bu üsten haberdar. Ayrıca Türkiye, bölgede üssü olan tek ülke değil. Zira ABD ve başka ülkelere ait üsler söz konusu. Birçok ülkenin bölgede üssü var. O zaman, ortak Türk üssünden neden rahatsızlık duyuluyor? Bunu anlamakta zorluk çekiyoruz.

SUNUCU: Türkiye Cumhurbaşkanı´nın ara buluculuk konusunda başarılı olacağını düşünüyor musunuz zira abluka uygulayan ülkelerin Türkiye´yi Katar´ın yanında durmakla itham ediyorlar.

KURTULMUŞ: Biz iyi niyetle, samimi bir şekilde ve dinimize göre iki Müslüman tarafın arasında bir ihtilaf olursa ara buluculuğa girişiyoruz. Zira ara buluculuktan kaynaklanan sorumluluğu üstlenmeye hazırız. Türkiye, krizde bir taraf değil ancak Müslüman ülkelerin arasındaki dostluğu ve kardeşliği muhafaza etmeye çalışıyor. Keza Türkiye, barışa destek veriyor, bölge ülkeleri arasındaki ihtilafları barışçıl, diyalog ve diplomasiyle gidermeye çalışıyor. Bundan dolayı Türkiye hiçbir tarafa doğru meyil göstermiyor. Ancak haksızlık olursa Türkiye, buna açık bir şekilde işaret ediyor ve uygulanan ablukanın doğru olmadığını, Katar halkının cezalandırmasına yönelik olduğunu söylüyor. İşte bu sebeple Türkiye´nin duruşu açık ve nettir. Türkiye´nin başka bir özelliği var o da bütün taraflarla açık ve samimi olarak konuştuğudur. Örneğin; Suudi Arabistan´a bir şey söylediğimiz zaman aynısını Katar´a, ABD´ye ve Rusya´ya söylüyoruz. Düşüncelerimiz açık ve fikirlerimiz samimi. Umarım Allah´ın izniyle bölgedeki krizi sonlandırmak için en kısa zamanda bir netice alırız.

SUNUCU: Cumhurbaşkanı´nın gelecek hafta yapacağı ilk ara buluculuk adımında başarılı olacağını düşünüyor musunuz?

KURTULMUŞ: Ümit ederim ve bunun olması için bütün çabalarımızı sürdüreceğiz. Dediğim gibi bu kriz sürdürülebilir değil ve gerekçeleri yok keza gerçek anlamda temeli yok zira yapay bir kriz. Onun için açık ve net söylüyorum: Diyalog yoluna cesaretle devem edilmesi durumunda krizin etkilerinin sınırlı olacağını düşünüyorum. İş çok da kolay değil ancak belli bir noktaya getirileceğini ümit ediyorum.

SUNUCU: Birçok rapor, Suudi Arabistan´ın diyalog ve müzakere için niyetinin olduğunu ancak krizi üreten BAE´nin Suudi Arabistan´ı bu krizde dik kafalı olmaya ittiğini belirtiyor.

KURTULMUŞ: Bölgedeki ülkelerin belli stratejileri olabilir. Ancak Suudi Arabistan´a, BAE´ye ve bütün ülkelere diyorum ki Müslüman ülkeler arasındaki münakaşalar ve gerginliklerin hiçbir faydası yok. BAE, barışa ve çözüme yönelik bir duruş sergilemeli ki bu kendi çıkarınadır. Aksi halde her çatışmadan bir çatışma doğar ve kimse neticenin ne olacağını kestiremez. Yemen, Irak ve Suriye´nin parçalanması gibi sorunlar varken hiçbir ülkenin kendini rahatlık içinde hissetmesi mümkün değil. Onun için yeni bir krizin çıkması için zemin hazırlanmamalı.

SUNUCU: Türk hükümetinin bu krizin geleceğine yönelik senaryoları nelerdir?

KURTULMUŞ: Öncellikle Sayın Cumhurbaşkanı´mız bütün tarafları dinleyecek. Suudi Arabistan´ın ilk önce 13 maddelik talep listesinden vazgeçmesi ve gözden geçirmesi gerekiyor. Katar´ın da müzakere aşamalarına giden diyalog yolunu açık tutması gerekiyor. Türkiye burada ara bulucu veya en azında fikirleri yakınlaştıran bir pozisyonda olur. Önce bu görüşmeleri yapalım ki herkes düşüncesini ortaya koysun sonra yol haritası belli olur.          

SUNUCU: ABD Dışişleri Bakanı geçen hafta çözüm için geldiğinde başarısız mı oldu yoksa ABD, her iki tarafa mali açıdan şantaj yaparak veya silah anlaşmalarını kullanarak bu krizin kısa zamanda hallolmasını istemiyor mu? Yani ne kadar sürerse Amerikalılar o kadar istifade eder.

KURTULMUŞ: Soruyu çok açık sordunuz ben de çok açık cevaplayım. ABD bölge ülkelerine silah satabilir ve en azında petrol, doğal gaz keza likit gaz rezervlerini kontrol edecek öyle ya da böyle bir nevi gücü var. Ancak büyük fotoğrafa bakmamız gerekiyor. Irak´ın işgalinde, ABD´nin bölgede büyük bir askeri gücü bulunuyordu. Konuya bu açıdan bakmamız gerekiyor. Zira Orta Doğu´nun komplike coğrafyası dünya barışının önünde bir engel. ABD´li ve Rus yetkililer bunu görüyor ve “Orta Doğu´yu kontrol etmekle keza vekaleten yürüteceğimiz savaşlarla burada gücümüz olur ve diğer rakipleri uzaklaştırmak için manipülasyonlar yapalım.” diye söyleyebilirler. Bunu söyleyebilirler ancak sonuçta Orta Doğu´daki barış dünya barışının ihdası için bir kapıdır. Nitekim Orta Doğu´da barış olmazsa dünyada barış olmaz. Barışa giden kapının anahtarı da Filistin´dir. Yani dünyada bir barış istiyorsanız Orta Doğu´daki barışın kapısını açmanız gerekiyor. Zira Orta Doğu´da krizlere, kaosa, çatışmalara, savaşlara yer olmamalı. Bakın Rakka´da bir devlet değil bir terör örgütü var. Oradaki birkaç bin teröristi kovmak için de ABD, birkaç yıldır başka taraflarla birlikte hareket etmeyi düşünüyor ve bunun aynısı da Musul´da cereyan ediyor. Zira operasyonların başlayalı dokuz ay oldu ama kimse Musul´un geleceğinden bahsetmiyor. Bu konuyla ilgili kimsensin bir kanaati yok. Nitekim kışkırtmak, savaşa sürüklemek kolay keza dağıt-yönet politikasıyla güçlü duruma gelmek kolay ancak bundan sonra ne olacak? Dünyadaki barışı nasıl ihdas edebilirsiniz? Bütün insanların barışa ihtiyacı var. Zira ABD halkı da bölgenin halkları da barışa ihtiyacı var. Devam eden savaşın uzak bir yerde sürdüğünü düşünebilirler ancak konu böyle değil. Meşhur filozof Kipling, yüzyıl önce, “Doğu Doğu´dur, Batı Batı´dır ve bir araya gelmeyecekler.” derdi. Hayır, hâlihazırdaki durum böyle değil. Zira ne Doğu, Doğu´dur ne de Batı Batı´dır zira ikisi birbirine girmiş durumda. Nitekim Doğu´da bir şey olursa bundan Batı etkilenir ve tersi doğrudur. Onun için günümüzde başkentler veya havalimanları güvenli sayılmaz. Zira vekâleten yürütülen savaşlarda palazlanan bazı terör örgütleri insanların kanını akıtmak için dünyanın her yerinde eylem yapabilir. Nitekim ABD, Rusya, İngiltere ve diğer ülkeler rasyonel bir şekilde hareket etmelidir.

SUNUCU: Batı´daki bazı medya organları Katar ile ablukacı ülkelerle yürütülen müzakerelerin başarısızlığa uğraması keza 13 madde üzerinde ısrar edilmesi durumunda bölgede ABD´ye yakın ittifakın karışında Türkiye, Katar, İran ve Rusya´yı içinde barındıran yeni siyasi ve hatta askeri ittifakların çıkmasına neden olacağından bahsetti. Krizin devam etmesinin bölgedeki jeopolitik haritaların değişmesine yol açabileceğini düşünüyor musunuz?

KURTULMUŞ: Başta söylediğim şey bu soruya cevaptı. Zira her kriz başında ele alınıp çözülürse bu, herkes için faydalı olacağını söylemiştim. Zira krizin çözümü konusunda geç kalınır ve 13 maddeye dayanan yaptırımların uygulanması için askeri önlemlere gidilirse bölgedeki bütün dengeler değişir. Zira başka ülkeler de bu krize müdahil olacak. Örneğin; Yemen krizi bu krizin bir parçası olacak. Dediğiniz gibi İran, Rusya ve başka ülkeler bu krizin dışında yer alıyor ancak krizin bir parçası haline gelir. Onun için iman ve akıl, bu krizin acil çözümünün gerekliliğine işaret ediyor ve bu, daha fazla Müslüman kanının akmasına engel olacağı gibi Müslümanların daha fazla zarar görüp başkasının önünde gülünç bir duruma düşmesine de neden olur. Kriz aslında tehlikeli ancak hâlihazırda küçük bir kriz olarak gözüküyor. Söylediğiniz gibi nihayetinde siyasi veya askeri dengelerin de değişmesi muhtemel.   

SUNUCU: Siz Musul´dan bahsettiniz ve geleceğinin meçhul olduğunu söylediniz. Dokuz ay sonra ABD´nin desteğiyle Haşdi Şabi ve Irak ordusu Musul´u kontrol etmeyi başardı. Ancak DAİŞ´e ait bir eser yok zira gerçekleşen olay Musul´un tam olarak yok edildiği, ahalisinin tehcir edildiği ve binlercesinin öldürüldüğüne ilişkin bir tabloyla karşı karşıyayız. Bu operasyondaki amaç, DAİŞ´i yok etmek mi yoksa Irak´taki Sünnilerin en fazla bulunduğu Musul´u yok etmek keza Irak´taki Sünnilerin dağıtılması ve varlığının yok edilmesi miydi?

KURTULMUŞ: Musul dâhil bölgedeki birçok şehir dramatik olaylar yaşıyor. Başından beri Musul gibi bazı şehirlerin bölgede önemli olduğunu söylüyoruz. Keza Şam ve Kerkük. Zira bu şehirler tarih boyunca barış için de yaşamın bir örneğiydi. Nitekim Türkmenler, Kürtler ve Araplar keza Şii ve Sünniler Musul´da barış içinde yaşadılar. Biz her zaman, “Siz DAİŞ diye bir örgüte karşı mücadele veriyorsanız temizlediğiniz bölgelere başka silahlı bir grubu çağırıp oraya yerleşmesini sağlamanız doğru değil.” diyorduk. Örneğin; Musul´u DAİŞ´ten temizledikten sonra Haşdi Şabi ile şehirdeki mezhebi yapıyı değiştirmeyi veya Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve Kürdistan İşçi Partisinin (PKK) yapmak istediği gibi Rakka´daki Arapları kovup yerine Kürtleri yerleştirmeyi düşünüyorsanız sorunu çözemezsiniz. Zira ateşe körükle yaklaşmış olursunuz. Evet, Musul´dan gelen haberler ümit verici değil. Zira çoğunluktaki Sünniler Musul´u terk etti. Ancak vatan o insanların yüreğinde olmaya devam edecek. Musul ile ilgili tartışmalar ileriki süreçte de devam edecek. Onun için bu şekilde davranmak uygun değil. Biz, Musul´un Musullularındır diyoruz. Rakka da Rakkalılarındır keza Halep Haleplilerin. Evet, başka ülkelerden aldığınız destekle bazılarını oralara yerleştirebilirsiniz ve silahlandırabilirsiniz ancak dengeyi bozarsanız ulaşmak istediğiniz dengeye ulaşamazsınız. Onun için Musul´da yapılan hatadan bir an önce dönülmesi gerekiyor. Musul´un DAİŞ´ten temizlendikten sonra Araplar, Türkmenler, Kürtler, Sünniler veya Şiilerden oluşan ahalinin şehre dönmesi gerekiyor. Musul´da daha önce yaşayan kim varsa ona dönmesi gerekiyor. Bu, bizim düşüncemiz ve bu, bölgede barışı gerçekleştirecek doğru olandır. 

SUNUCU: Ancak hâlihazırda yapılanın bir etnik temizlikten ibaret. Zira bölgeler, yeni kimlikler, yeni etnikler, yeni ırklar ve yeni mezheplerle yeniden şekillenmeye çalışılıyor.

KURTULMUŞ: Maalesef etnik ve mezhepsel bir temizlik yapıldığına müşahede ediyoruz ve bundan da büyük endişe duyuyoruz zira bu, büyük bir hata. Ancak nüfus, etnik veya mezhepsel yapının değiştirilmesi bütün ülkelere uzun vadede zarar getirecektir.

SUNUCU: Irak´ta olanlar Suriye´de yapılmaya çalışılıyor zira kantonlara bölünmesi söz konusu. ABD, Kürt partileri silah ve uzmanlarla destek veriyor. Siz de geçen pazartesi günü düzenlediğiniz basın toplantısında sınırda yapıların oluşmasına izin vermeyeceğinizi söylediniz. Sanırım Suriye´deki “Kürt devletçiği” projesi tam hız devam ediyor. Bunun Türkiye´nin ulusal güvenliğine etkisi nedir?

KURTULMUŞ: Biz her şeyden önce şunu söylemek isteriz: Kürt kardeşlerimizin Suriye´nin kuzeyinde olmalarından rahatsızlık duymuyoruz. Zira Kürtler orada yüzyıllardır yaşayan temel unsurlardır. Bizim karşı çıktığımız konu Kürtleri temsil ettiğini iddia eden ve Türkiye´deki PKK uzantıları olan PYD ve Halk Savunma Birlikleri (YPG) gibi terör örgütleridir. Bunların Suriye Demokratik Güçlerinden bir farkı yok. Biz orada başka isimlerle faaliyet gösteren bir terör örgütünden bahsediyoruz. Kürtlerin birinci sınıf vatandaşı olarak orada yaşamaları başka terör örgütlerinin bölge sakinlerinin üzerine baskı uygulayarak bağımsız bir devlet kurmaya çalışması başka bir şey. Türkiye, asla buna izin vermeyecek. Zira PYD ve YPG Türk devletine ve halkına keza Kürt kardeşlerimize 40 yıldır zarar veren PKK´nın yan kuruluşlarıdır. Bunu ABD´li dostlarımıza defaten belirttik. Hâlihazırda onlara verilen gelişmiş silahlar Türkiye´yi rahatsız ediyor. PKK´dan ele geçirdiğimiz silahların seri numaralarına baktığımızda ABD´nin Suriye´deki Kürtlere verdiği silahların aynı olduğunu görüyoruz. Nitekim bu yol hatalı bir yol. Amerikalı yetkililer, söz konusu silahların Türkiye aleyhine kullanılmayacağını söylüyorlar ancak Orta Doğu´daki örgütlere dağıtılan silahların kontrolü şimdiye kadar sağlanabilmiş mi? Maalesef ABD´nin desteğiyle Türkiye´nin güneyinde ve Suriye´nin kuzeyinde birçok terör örgütü ufak çaplı bir ordu kurmuş durumda.  

SUNUCU: ABD´nin bundan ne amaçlıyor?

KURTULMUŞ: Burada bir vekâlet savaşı başlattılar ve bu şekilde Kürt veya daha doğrusu PKK ve PYD unsurlarıyla DAİŞ´e karşı rahat bir şekilde mücadele vereceklerini düşündüler. Amerikan askerlerinin terörle mücadeledeki kayıplarını önlemek için yapıldığı açıklanmıştı. Orada çok sayıda PYD unsur ölüp gidecek. Bu, tehlikeli bir oyun. ABD´lilere bu oyunun nedenli tehlikeli olduğunu kendilerine anlattık. Amerikalı ve Batılı yetkililer, Orta Doğu´daki varlıklarının ve savaşta taraf olmalarının bir bilgisayar savaş oyununa benziyor. 

SUNUCU: Onlar zaten bilgisayar oyunlarını kullanıyorlar zira bomba yağdırıyorlar ve insansız hava uçaklarını kullanıyorlar ve…

KURTULMUŞ: Durum bu şekilde olsaydı bakın Afganistan´ı birkaç yıldır işgal etmiş durumdalar. Ancak Amerika, orada hedeflerini gerçekleştirebildi mi? Hayır. Irak´ı da işgal ettiler ve bir neticeye varamadılar. Zira Orta Doğu´nun labirentlerine girerlerse yolu kaybederler. ABD, şimdi PKK ve PYD´ye verdiği destekle Orta Doğu´daki yeni labirentlere girmiş ve nereden çıkacağını şaşırmış durumda. Biz bunları müttefik bir dost olarak söylüyoruz. Bu yol hatalıdır. Zira bir terör örgütünü başka terör örgütleriyle yok edemezsiniz. Bu, ancak meşru bir güçle gerçekleşebilir. Zira teçhizatlandırdığınız kişi bir süre sonra size karşı gelecektir. Biz bunu defaten kendilerine anlattık. Bu sebeple Suriye´nin kuzeyinde yeni bölünmeleri istemeyiz. Cenevre süreci sürerken Astana´da Türkiye, İran ve Rusya arasında çatışmasızlık bölgeleri için bir anlaşma sağlandı. Biz bir çözüm istiyoruz ve bölgenin dağılmasına karşı çabalıyoruz. ABD ve diğer koalisyon ülkeleri de bu düşünce etrafında toplanmalarını umuyoruz. DAİŞ´i yok ettikten sonra Suriye´de halkın istekleri doğrultusunda meşru bir hükümetin kurulması için destek olunmalı.

SUNUCU: Birçoğunun kafasında Türkiye´nin Katar´da, Suriye´de ve Irak´ta neden bulunduğuna ilişkin soru işaretleri var. Türkiye´nin jeopolitik ve ulusal güvenliğinin sınırları nereye kadar uzanıyor?

KURTULMUŞ: Her şeyden önce Türkiye, bölgedeki diğer ülkelere yönelik aynı mesafede yer alıyor. Bu; Irak, Suriye, Yemen, Katar ve diğer ülkeler için geçerli. Zira biz bütün ülkelerin sınır güvenliğini destekliyoruz. Ne Suriye ne Irak ne de başka bir ülkenin bölünmesini istemeyiz. İstediğimiz, bu ülkelerin halkalarının bütün bileşenlerinin temsil edildiği demokratik katılımlı siyasi yönetimler tarafından yönetilmesidir. Yani herkesin yönetimin içinde temsil edilmesidir. Bu, zaman alan bir süreç ancak bu ülkelerin toprak bütünlüğünün korunması için kısa vade olarak bölgeyi terör örgütlerinden temizlemeyi arzuluyoruz. Diğer bölge ülkeleri de bizden uzak değil. ABD ve Rusya uzak görünse de burada çok sayıda insanın ölmesi dünyanın bir bölgesinde bir yangın var demek. Bu yangın Türkiye için komşunun evinde olan bir yangın zira buna seyirci kalamaz ki bu yangın kendisine sirayet edecek. DAİŞ´in Suriye sınırından nasıl bize saldırdığına şahit oldunuz. Zira birçok inansımız öldü keza şehirlerimize birçok bomba ve füze düştü. Ancak daha sonra Fırat Kalkanı operasyonuyla bölgeyi DAİŞ´ten temizledik ve bu şekilde el Bab, Cerablus, Mare ve Azez´e 50 bin kişinin kendi evlerine dönmelerine imkân sağlanmış olduk. Öte yandan sınırın ötesinden gelen PKK ve PYD ve diğer silahlı grupların unsurları Türkiye´ye zarar veriyor. Onun için bunlara karşı uyanık olmalıyız ve taviz vermemeliyiz. Bu çabaların hepsi Türkiye´nin ulusal güvenliğinin korunmasının bir parçasıdır. PKK ve PYD´nin Afrin bölgesinden bize yönelik saldırılarına karşı gerekli cevabı verdik. Sınırdan herhangi bir terör örgütü Türkiye´ye karşı bir tehdit oluşturursa gidip o tehdidi yok edeceğiz. Zira bu bölgedeki terör örgütlerinin hareketliliği Türkiye´nin ulusal güvenliğini yakından ilgilendiriyor. Evet, olan bitenler başka bir ülkede yaşanıyor ve biz oradaki ulusal birliğin gerçekleşmesi için sonuna kadar çaba harcayacağız. Ancak üzgünüz o ülkelerden Türkiye´ye yönelik saldırlar olduğunda elimiz kolumuz bağlı kalmayacak.

SUNUCU: Efendim, son bir soru: Yaşanan krizler çerçevesinde bölgenin geleceğini nasıl görüyorsunuz zira bütün dünyanın krizleri Orta Doğu bölgesinde odaklanmış durumda. Dünyadaki mültecilerin yüzde 90´ı Müslümanlardan oluşuyor. Bölgenin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Daha fazla tehlike, yıkım ve savaşlar hâlâ söz konusu mu?

KURTULMUŞ: Maalesef bölge, genel olarak Fas´tan Endonezya´ya kadar İslam tarihinde en kötü günlerini yaşıyor zira kargaşa, iç çatışmalar, işgal ve her alandaki kültürel emperyalizm yaşanıyor. İslam coğrafyası talan edildi ve bölündü. Ancak biliyorsunuz ki gecenin karanlığından sonra gün aydınlanır. Gecenin en karanlık saatlerini geçmek üzere olduğumuz için rabbimize teşekkür ediyoruz. Güçlü bir şekilde ilerleyeceğiz. Keza İslam dünyasındaki halklar da uyanacak zira yeni genç nesiller, “Bu savaşlar neden, ne diye savaşıyoruz, neden mezhepsel, etnik çatışması ve işgali yaşıyoruz? İnsanlarımız Akdeniz´de ve soğuk Ege Denizi´nin sularında boğularak neden ölsün? Fakirliğin sadece bizim dünyamızda neden olsun?” şeklinde bütün bu soruları soruyor. İslam dünyasının kalkınmanın yolunda olduğundan şüphemiz yok. Bu zaman diliminde bizlerin üzerine düşen görev, sadece örneğin mülteciler sorununa odaklanmamalıyız zira sorunun neden çıktığını sorgulamamız gerekiyor ki işgal ve ekonomik yöndeki gelir adaletsizliği buna bir sebeptir. Nitekim insanların yüzde 1´i kalan yüzde 99´un zenginliğine sahip. Bu durumu düzeltmek için ne yapmamız gerekiyor? İslam dünyası zenginliğinin kullanılmasına nasıl engel olabiliriz? Ekonomik, siyasi, kültürel gücümüzü nasıl artırabiliriz? Aramızdaki ihtilafları tarih boyunca olduğu gibi nasıl çözebiliriz? Mezhepler ihtilaf değil zenginlik olarak neden olmasın? Aramızdaki etnik farklılığın bizler için nasıl ortak zeminde bir zenginlik olduğunu görebiliriz? İslam dünyasının bütün bu soruları ciddi bir şekilde sormaya başladığını görüyorum. Aynı zamanda başarılı modellerin de ortaya çıkması gerekiyor. Allah´a şükürler olsun ki Türkiye, son 15 yılda büyük bir büyüme kaydetti. Ekonomik yönden büyüme nerdeyse üç katı olarak kaydedildi. Türkiye aynı zamanda dünyadaki bütün mazlumları destekleyen bir ülke. Zira 3,5 milyon Suriyeliyi misafir ediyor. Ayrıca Suriyeli kardeşlerimize 25 milyar dolar harcadı. Görüyorsunuz Türkiye, dünyadaki en büyük köprü ve havalimanlarını inşa ediyor. Avrupa ve Batı ekonomide gerileme kaydederken Türkiye, büyük ekonomik kalkınma hamlesine girişerek ilerleme kaydediyor ve bu, terörle mücadele konusunda etkili ve büyük bir başarı hikayesini oluşturuyor. Bütün Müslümanların gücünün yanımızda olduğunu biliyoruz. Allah´ın izniyle güçlerimizi artıracağız ve başarı hikâyemize devam edeceğiz zira burada bütün kardeşlerimizin desteğini ve duasını bekliyoruz.

SUNUCU: Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Prof. Dr. Sayın Numan Kurtulmuş, bize verdiğiniz bu mülakat için çok teşekkür ediyoruz.

KURTULMUŞ: Ben teşekkür ediyorum (Arapça)(El Cezire TV-19.07.2017)



Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

Bayraktar AKINCI ASELFLIR-500 ile hedefi başarıyla vurdu

Bayraktar AKINCI, Aselsan tarafından milli olarak geliştirilen ASELFLIR-500 Elektro-Optik Keşif, Gözetleme ve Hedefleme Sistemi’ni kullanarak deniz üstünde seyreden Albatros İDA’yı başarıyla imha etti.

Teknoloji

Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüpheli yakalandı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 20 ilde eş zamanlı düzenlenen Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüphelinin yakalandığını bildirdi.

Teknoloji

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Vücutta kolay morarma o hastalığın habercisi olabilir!

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkacak (Bu hafta hava nasıl olacak?)

TBMM açılıyor: Gündemde kripto para düzenlemesi var

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Rusya, Ukranya'nın en büyük özel elektrik şirketine saldırdı

İsrail ordusu Halep'i vurdu: 38 kişi öldürüldü

Türkiye’nin iç sorunu bir PKK’dan Avrupa’nın sorunu bir PKK’ya

STK’LAR YILDIZ HOLDİNG’TE BULUŞTU

Ukrayna: Rusya, başkent Kiev'e seyir ve balistik füzelerle saldırdı

Rus istihbaratı: Fransa, ilk etapta 2 bin askeri Ukrayna'ya göndermek için hazırlık yapıyor

Erdoğan'ın iftar yemeğinde sarf ettiği cümle Yunanistan'da tepkiyle karşılandı! Hükümete çağrı yaptılar

MİT PKK'nın sözde İran sorumlusunu Kandil'de etkisiz hale getirdi

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Bayraktar AKINCI'dan İHA-230 füzesiyle çifte atış

Yükleniyor