İsmail AKDOĞAN - Arş. Gör., Sakarya Üniversitesi
23 Ocak 2015 tarihinde Kral Abdullahın vefat etmesi, Suudi Arabistandaki Suudi hanedanının tarihi geçmişine ve yeni Kral Selman döneminde verasetin nasıl değişeceğine ilişkin tartışmaları da beraberinde getirdi.
Kral Abdullahın 91 yaşında ölmesi, yerine geçen Kral Selmanın 89 yaşında ve tayin edilen Veliaht Mukrinin de 70 yaşında olması, ülkeyi yöneten hanedanın ikinci kuşağının ne denli yaşlandığına ve yönetimin yeni kuşağa nasıl ve ne zaman geçeceği sorusuna işaret etmektedir. Ülke yönetiminde, ilerleyen yaşlarına ve sağlık sorunlarına rağmen tahttan vazgeçmeyen ikinci kuşaktan üçüncü kuşağa geçisin nasıl gerçekleşeceği ve yeni dönemde Suudi Arabistandaki siyasal istikrarın ne tür bir seyir izleyeceğine dair değerlendirmeler ve öngörüler ancak Suudi hanedanının tarihi geçmişi göz önüne alınarak yapıldığında daha sağlıklı olabilir.
Suudi Hanedanının Tarihi Arka Planı
Suudi Arabistanda uzun süredir yönetimi elinde tutan Suudi hanedanının tarihi kökeni, 18. yüzyılın başlarına kadar geri götürülmektedir. Bu zaman dilimi aynı zamanda tarihsel süreç içerisinde birçok kez kurulup yıkılan Suudi emirliklerinin de tarihi serüvenine tekabül etmektedir. Suudi Arabistan, modern
anlamda Abdülaziz bin Suud tarafından 1932de kuruldu. Ancak 20. yüzyılda kurulan bu devletin, 18. ve 19. yüzyıllarda Suudi hanedanının kurduğu iki ayrı devletle arasında süreklilik söz konusudur. Suudi hanedanının kurucusu, Arap Yarımadasının Necid bölgesinde hâkimiyet kuran Muhammed bin Suuddur. Muhammed bin Suud (1725-1765), yine aynı bölgede nüfuzu olan Sünni ulemadan Muhammed bin Abdüvehhab ile 1744te bir ittifak anlaşma imzalamış ve böylece I. Suudi Emirliği (1744-1818) kurulmuştur. Bu anlaşma uyarınca devlet yönetiminde siyasi işlerden Suudi ailesi ve dini işlerden ise Vehhabi ailesi sorumlu hale gelmiştir. Muhammed bin Suud, Abdülvehhabın kızlarından biriyle evlenince iki aile arasında siyasi ve dini işbirliği yanında akrabalık ilişkisi de kurulmuştur.
Osmanlı toprağı olan Arap Yarımadasında kurulan bu emirlik, Abdülvehhabın selefi mezhep ve cihat anlayışı ile motive olan askerlerle 18. yüzyılın ikinci yarısı ve 19. yüzyılın ilk çeyreğinde Mekke, Medine, Şam, Bağdat ve Basra bölgelerine saldırılar düzenleyerek hâkimiyet sahasını genişletmiştir. 18. yüzyılın başlarında kutsal toprakların bulunduğu Hicazın da Suudilerin eline geçmesi üzerine Osmanlı Sultanı II. Mahmut, Mısır Valisi Mehmet Ali Paşayı görevlendirmiş ve 1818de I. Suudi Emirliği yıkılmıştır. Kısa süre içerisinde toparlanan Suudi hanedanı, 1824te Türki bin Abdullah liderliğinde Riyad merkezli II. Suudi Emirliğini (1824-1891) kurmuştur.
Osmanlı Devleti ile yakınlığı olan Hail merkezli Raşidi hanedanı, Necidde nüfuzunu artırarak 1891de II. Suudi Emirliğine son vermiş ve Suudi Emiri Abdurrahman bin Suudu Kuveyte sürmüştür. Suudi hanedanı yaklaşık on yıl Kuveytte sürgünde yaşadıktan sonra Abdurrahman el-Suudun oğlu Abdülaziz el-Suud, beraberindeki askerlerle birlikte 1902de Raşidi hanedanına saldırarak Riyadı tekrar geri almış ve III. Suudi Emirliğini (1902- 1932) kurmuştur. 1912de Suud İhvanını kuran Abdülaziz el-Suud, Vehhabi cihad düşüncesiyle motive olan bu grubun desteğiyle 1913te Basra Körfezine kadar nüfuzunu genişletmiş, bugün itibariyle Şiilerin yoğunlukta yaşadığı el-Hasa bölgesini ele geçirmiştir.
Analizin devamı: http://www.orsam.org.tr/tr/trUploads/Yazilar/Dosyalar/2015324_4ismailakdogan.pdf
ORSAM`ın diğer analizleri için: http://www.orsam.org.tr/tr/Yayinlar/OrtadoguAnalizMakaleler.aspx?ID=68