Malesef Hollanda DemokratikDavranmadı

Malesef Hollanda DemokratikDavranmadı

Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik: Türkiye ile Hollanda halkları arasındaki köklü ve dostane ilişkilerin yanı sıra çok yakın bir ticari iş birliğimiz var. Yapılan yanlış işlerin sorumlusu Hollanda hükûmetidir. Dolayısıyla yaptırım

 

TASS

Türkiye´nin AB Bakanı Ömer Çelik ajansımıza verdiği mülakatta Avrupa´nın ırkçılığın elinde olduğunu, Avrupa Birliği (AB) ile yapılan mülteci anlaşmasına uymanın bir manasının olmadığını ve Rusya ile “normalleşme sürecinin artık sona erdiğini” düşündüğünü söyledi.

KİRİLL JAROV (Muhabir): Sıcak konudan başlayalım... Hollanda. Kriz çıktı, durum gayet ciddi. Türkiye yaptırımlar uyguladı. Böyle ciddi bir gerginlik gerçekten de kaçınılmaz mıydı? Türkiye başka türlü davranabilir miydi?

ÖMER ÇELİK (Türkiye´nin AB Bakanı): Aslında biz, her zaman davrandığımız gibi davrandık. Bu, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza oy kullanma hakkının sunulduğu üçüncü seçim. Avrupa ülkelerine her zaman gidiyor, vatandaşlarımızla görüşüyor, büyük mitingler yapıyoruz. Brüksel´de Stephanie Meydanı´nda büyük bir miting yapıldı. 2013 yılında bizzat Düsseldorf´a demokrasiye destek mitingine gittim. Orada 50 bin kişi toplanmıştı! Şimdiye kadar etkinlikler konusunda ne alan ne de salonla ilgili herhangi bir problem olmuştu. Biz her zaman yaptığımızı yapıyoruz. Demokrasinin gereklerine uygun biçimde vatandaşlarımızı bilgilendiriyoruz.

Ancak bu sefer bize karşı farklı bir tutum sergilendi. Önce Avusturya, Türkiye´ye karşı ırkçı bir davranış içine girdi ve politikacılarımızın vatandaşlarımızla görüşmelerinin bütün Avrupa´da engellenmesini istedi. AB “Her ülke kendisi karar versin.” dedi ve ilkelerine uygun düşmediğinden buna karşı çıktı. Sonra Almanya´da bazı sorunlar başladı. Ancak Hollanda´nın yaptığı, Türkiye Dışişleri Bakanı´nın uçuş izninin iptal edilmesi bugüne kadar görülmüş bir şey değildi. Sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızın Türk toprakları olan Başkonsolosluğumuza girmesi engellendi. Bu çok çirkin bir davranıştı ve hiçbir yasal şart veya demokratik gereklilikle açıklanamaz.

Bize ülkenin adı verilmeden bir ülkenin böyle şeyler yaptığını söyleselerdi bu ülkenin mesela Kuzey Kore olduğunu düşünebilirdik. Hollanda bu şekilde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi´ni ihlal etti, Türkiye´nin yetkililerine karşı güç kullanarak Viyana Sözleşmesi´ni de ihlal etti. Dolayısıyla Hollanda doğru davranışlar sergileseydi bugünkü durum hiç ortaya çıkmazdı. Uzlaşmak için her zaman bir seçenek vardır. Ancak Hollanda iç politikada bir ırkçılık ve Türk karşıtlığı yarışına girdi. Bu yüzden olaylar bu şekilde gelişti. Maalesef Hollanda demokratik davranmadı.

JAROV: Daha önce Türkiye´nin uygulayacağı yaptırımların iş dünyasını etkilemeyeceğini söylemiştiniz. Ancak Ankara, açıklandığı üzere ekonomik yaptırımlar da hazırlıyor. Bu yaptırımlar özel girişimcileri de etkileyecek mi?

ÇELİK: Türkiye ile Hollanda halkları arasındaki köklü ve dostane ilişkilerin yanı sıra çok yakın bir ticari iş birliğimiz var. Yapılan yanlış işlerin sorumlusu Hollanda hükûmetidir. Dolayısıyla yaptırımlar Hollanda hükûmetine yöneliktir. Onların diplomatik uçuşlarına izin vermiyoruz ancak bu, sivil ve turistik uçuşlar açısından engel teşkil etmiyor. Ülkelerimizin karşılıklı büyük iş bağlantıları ve yatırımları var. Tabii ki bu konuları yaptırımların dışında tutuyoruz. Ekonomik yaptırımlar sadece devletler arası ilişkileri kapsıyor.

JAROV: Hollanda´da seçimler yapılıyor. Bu konudaki fikirleriniz nelerdir?

ÇELİK: Bugün bir Türk gazetesinde çok iyi bir başlık vardı: “Kötüyle kötünün yarışı”. Irkçı, İslam karşıtı, Yahudi aleyhtarı, Avrupafobik bir siyasi lider var. Hollanda´nın mevcut Başbakanı Mark Rutte de onunla yarışmak için aynı ırkçı yolu izliyor. Rutte´nin bu ırkçı duruşu reddetmesi gerekirdi fakat ne yazık ki bu yarış uğruna mültecilere çok kötü bir mesaj gönderdi. O mesaj “Ya bizim gibi davranın ya da ülkeden gidin.” şeklindeydi. Bu da ırkçı siyasi Wilders´in (Geert Wilders aşırı sağcı siyasetçi) Başbakan´ın attığı her adımdan sonra “Ona biz böyle söyledik ve onu biz böyle davranmaya zorladık. Bu şekilde iktidara geldi.” yolunda açıklamalar yapabileceği anlamına geliyor. Wilders´in tek yapacağı seçimlerde aritmetik bakımdan kendisine yetecek kadar oy almak. Zaten Hollanda´daki ana siyasi akım ırkçılık, İslamofobi, yabancı düşmanlığı, mülteci karşıtlığı gibi Wilders´e ait fikirleri programına ve siyasi hayatına dâhil etmiş vaziyette.

JAROV: Türkiye ile AB göçmenler konusunda bir anlaşma imzalamıştı. Fakat şimdi bunun gözden geçirilmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Peki, bu anlaşmanın bütünüyle iptal edilmesi mümkün mü?

ÇELİK: Tabii ki anlaşmanın iptali meselesi cumhurbaşkanı, başbakan düzeyinde ele alınmalı. Fakat ben durumu şöyle görüyorum: Türkiye anlaşmayla ilgili bütün taahhütlerini yerine getirdi, AB ise hiçbir taahhüdüne uymadı. Bu sebeple Türkiye´nin bazı itirazları ve soruları var. Yeniden yerleştirme çerçevesinde mültecilere kalacak yer sağlanması konusunda AB tarafından tek adım dahi atılmadı. Türkiye´ye taahhüt edilen mali yardımın çok küçük bir kısmı ulaştı. Vize serbestîsiyle ilgili mesele hâlen çözülmedi. Dahası, vize konusunda şimdi tamamen öncekilere zıt açıklamalar geliyor. Türkiye´nin AB´ye katılım müzakerelerinde bir ilerleme olmadı. Bilakis Avrupa Komisyonu Başkanı (Jean-Claude) Juncker ve Genişlemeden Sorumlu Komiseri (Johannes) Hahn, AB´nin ilkeleri ve değerleriyle hiç bağdaşmayacak biçimde Türkiye karşıtı açıklamalar yapıyor. Bu açıdan bakıldığında Türkiye´nin söz konusu anlaşmaya uymaya devam etmesi için hiçbir sebebi yok.

AB´den anlaşmanın yerine getirilmesine bağlı oldukları şeklinde açıklamalar gelmesi normal. Bizimle ilgili taahhütlerini yerine getirmiyorlar ki. Anlaşmanın AB´ye faydası var, Türkiye´ye ise yok. Bence bu anlaşmayı uygulamaya devam etmenin pek bir anlamı yok.

JAROV: Tuhaf, AB´nin kendisi bu anlaşmaya imza attı ve anlaşmanın şartlarını yerine getirmiyor. Bu nasıl oluyor?

ÇELİK: Maalesef, AB çok kâğıt üretiyor fakat hiçbir siyasi çözüm üretmiyor. Kaldı ki bu sadece Türkiye´yi ilgilendiren alanlarda olmuyor. Bu bizzat AB´nin iç meseleleri için de geçerli. AB´ye göçmenler sorununa yaklaşımının ne olduğunu sorarsanız, bu yaklaşımının duvarlar örmek değil köprüler kurmaktan ibaret olduğunu söyleyecek, size harika olayları, güzel belgeler ve anlaşmaları anlatacaktır. Fakat onlar siyasi açıdan kâğıt üretmekten başka bir şey yapmadı. Birçok ülke hâlâ sınırlarını kapatıyor ve bu mültecilere karşı NATO´yu kullanmak istiyor. Fakat bu insanlar kim? Bunlar ölümden kaçan insanlar. AB, bütün dünyaya mültecilere nasıl davranılması gerektiği konusunda öğüt veriyor, çağrı yapıyor fakat kendisi dediklerinin hiçbirini yapmıyor. AB, Trump´ın sekiz Müslüman ülkesinin vatandaşlarının ABD´ye alınmamasına ilişkin kararını eleştirdi. Biz de bunun yanlış olduğunu düşünüyoruz. Fakat AB´nin eleştirme hakkı yok. AB böyle bir kararı imzalamasa da fiilen bunun hükümlerini yerine getiriyor. Aday ülke olan bizler üç milyon mülteciyi barındırıyoruz, onlar (Avrupalılar) ise hiçbir sorumluluk almıyor. Avrupa´ya gider ve onların mültecilerle ilgili sözlerini dinlerseniz bunların artık ezberlenmiş en derin ifadeler olduğunu göreceksiniz. Fakat uygulamada bunları asla göremezsiniz.

JAROV: Sizce öngörülebilir bir gelecekte AB´nin mültecilerle ilgili tutumu nasıl olacak?

ÇELİK: Onlar bu meseleyi çözebilecek durumda değiller. Mülteciler sorunuyla ilgili gerçekten uygun ve kapsamlı bir plan hazırlanmadığından ırkçı çevreler AB´nin siyasi haritasını değiştirmek için bundan yararlandı. Türkiye bu mültecileri kabul etmeseydi ve topraklarına yerleştirmeseydi, 18 Mart 2015 tarihli bu anlaşma olmasaydı bütün bu göçmenler Avrupa´nın kapılarına dayanacaktı. O zaman ne olurdu? Avusturya´nın teklif ettiği gibi sınırları mı kapatacaklardı? Göçmen akınına karşı koymak için sınırlarına askerler mi dikeceklerdi? Askerler de bu insanlara silah mı doğrultacaktı? Türkiye yaptıklarıyla Avrupa´yı büyük bir insani ve siyasi trajediden kurtardı. Bunu yapmasaydık muhtemelen aşırı sağcı partiler şimdi AB genelinde ilk sıralarda olurdu. Türkiye, AB´nin demokratik değerlerini korudu ve bunun için Türkiye´ye teşekkür edilmesi lazım. Fakat tam tersi oluyor ve AB, Türkiye karşıtı bir tutum sergiliyor. Bu, AB´nin içinde pekişen çifte standartları gösteriyor.

JAROV: Türkiye, bir AB üyesi olmamasına rağmen Birlik ile çok güçlü bağlara sahip. Ancak şimdi bazı Türk köşe yazarları Türklerin AB´yi unutması gerektiğini yazıyor. Siz de aynı fikirde misiniz?

ÇELİK: Biz politikacı olarak gerçekçi olmalıyız. AB gibi bir oluşum var ve Türkiye´nin bu Birlik ile güçlü bağları var. Ancak şimdi Brexit´ten sonra, AB´nin eski yolunda ilerleyemeyeceği, bunu değiştirmek zorunda olduğu açıkça görülüyor. Şimdi Hollanda´da sonra Almanya ve Fransa´da önemli seçimler yapılacak. Bunlar AB´yi kuran ülkeler ve seçimlerin sonucuna göre Birlik´in yeni fotoğrafı ortaya çıkacak. 25 Mart tarihli Roma Anlaşması´nın 60. yıl dönümü için yapılacak zirve önemli. Avrupa Komisyonu Başkanı Juncker (AB için beş senaryonun yer aldığı) “Beyaz Kitabı” çıkardı. Buna göre ne yönde karar alınacağını göreceğiz. AB daha sert veya yumuşak kuralları olan bir kuruluş mu olacak, yenilenecek mi yoksa konfederasyon veya federasyona mı dönüşecek veya eyaletlere mi ayrılacak? Her durumda Türkiye´nin AB ile ilişkileri devam edecek. Senaryo ne olursa olsun Türkiye´nin AB içinde güçlü biçimde yer alacağını düşünüyorum.

JAROV: AB´de Türkiye´deki anayasa değişikliklerine ilişkin referandumdan korkuluyor. Neden?

ÇELİK: Bu bir kara propaganda ve yeni değil. Başlangıçta üyelikle ilgili müzakere süreci başladığında AB, Türkiye´nin siyasi anlamda Birlik´in beklentilerine uygun hareket edeceğini düşünüyordu. Ancak Türkiye “Arap baharı”, İran yaptırımları gibi çeşitli konularda kendi politikasını izledi. O zaman Türkiye´nin ekseninin kaydığına, Batı´dan koptuğuna ilişkin kara propaganda başladı. Elbette liderimiz hakkında diktatör, sultan gibi ifadeler kullanılmaya başlandı. Ancak bu kıyaslamaların kaynağını biliyoruz, Avrupa´nın faşist partileri. Osmanlı İmparatorluğu hakkında da aynı şeyler söyleniyordu şimdi Türkiye Cumhuriyeti hakkında aynı şeyleri söylüyorlar.

AB, Polonya ve Macaristan gibi üyelerindeki otoriter rejimler ve anayasa değişikliklerinden bahsediyor. İspanya´da ve başka ülkelerde de böyle sorunların olduğunu belirtiyor. Ancak bu tür sorunlar ortaya çıkıyorsa masaya oturup çözmelisiniz. Avrupa Komisyonu Başkanı beğenmediği her politikayı otoriter şeklinde nitelendiriyor. Fakat gerçek otoriter rejimler konusunda AB sessiz kalıyor, Mısır´da olduğu gibi. O zamanlar tek kelime dahi etmediler.

Biz, bir ülkenin AB üyesi, adayı veya Birlik ile bağlantısız olması fark etmeksizin demokratik kuralların istisnasız her ülke için aynı olması gerektiğini söylüyoruz.

JAROV: Halk 16 Nisan´da “evet” derse nasıl bir Türkiye göreceğiz?

ÇELİK: “Evet” çıkarsa Türkiye, güçlü bir karar alma mekanizması olan ve net biçimde güçler ayrılığına sahip bir ülke olacak. Hükûmet ve parlamento ayrı ayrı seçilecek ve kendi işleriyle meşgul olacak. Sosyal uzlaşmanın sağlanması için imkânlar iyileştirilecek. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisinden önce yüzde 10´luk barajı aşan 4-5 partinin koalisyon kurabileceğine pek kimse ihtimal vermiyordu. Çıkarlar farklı olduğundan siyasi kavgalar başlardı. Şimdiyse (değişikliklerin kabul edilmesi hâlinde) hükûmeti oluşturacak kişi, yani cumhurbaşkanı, bakanları atayabilmek için seçmenin en az yüzde 50´sinin desteğini almalı. İşte tam da bu noktada farklı sosyal tabakalar, partiler, farklı hayat tarzları, çıkarlar arasında tavizleşmeler olacak. Sosyal ve siyasi alanlar arasında daha sıkı iş birliği ortaya çıkacak.

JAROV: Ankara AB, Rusya ve Doğu ile ilişkilerinin birbirlerinin alternatifi olmadığını sürekli belirtiyor. Ancak mevcut durumdan hareket ederek sizce özellikle bir alternatiften mi bahsetmek lazım? Bir seçim yapma zamanı gelmedi mi?

ÇELİK: Hayır. Türkiye, jeopolitik konumundan dolayı çevresindeki ülkelerle tarihten gelen ilişkilere sahiptir. Hem Avrupa ile hem de tarih boyunca güçlü ilişkilerimizin olduğu komşumuz Rusya ile sıkı iş birliğimiz devam ediyor. Söz konusu ilişkiler bugünlerde de çok sıkı. Normalleşme terimini kullanmak istemiyoruz. Normalleşme artık geçmişte kaldı. Şimdi artık birlikte geleceğe bakıyoruz. Bununla birlikte Rusya da Avrupa ile sıkı iş birliği yapıyor. Türkiye, farklı yönlerini birleştiriyor ve geleneksel olarak çok yönlü bir politika izliyor. Bu politika AB, Rusya, Karadeniz, Akdeniz, Orta Doğu ve Balkanlar´ı kapsıyor.

Avrupa´ya gittiğim zaman aynı soruyu fakat tersten soruyorlar: “Rusya ile çok yakınlaşıyorsunuz. Batı´dan mı kopuyorsunuz?” Ben de şöyle bir cevap veriyorum: “Türkiye´deki darbe girişiminden sonra Avrupalı liderlerden biri bile bizi aramadı. İlk arayan Sayın Putin oldu; demokrasinin, seçilmiş hükûmetin ve Cumhurbaşkanı´nın yanında olduğunu söyledi.” Tabii ki bunun için minnettarlık duyuyoruz. O arama, Türkiye´deki istikrara ve seçilmiş devlet kurumlarına saygı ve ilgi duyulduğunu gösterdi. Ben de şimdi onlara neden arayıp Türkiye´ye saygı duyduklarını ve Türkiye ile dayanışma içinde olduklarını belirtmediklerini soruyorum.

Yani bir tarafla olan ilişkiler, diğer tarafla ilişkilere zarar vermez. Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler, Avrupa için bir tehdit değil, kolaylaştırıcı bir unsur. Avrupa ile ilişkilerimiz başka ülkeler için bir tehdit değil, uluslararası iletişimi kolaylaştıran bir unsur.

JAROV: Rusya ve Türkiye´nin ikili ve bölgesel ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

ÇELİK: Rusya ile ilişkilerimizin artık entegre hâle geldiğini düşünüyorum. Tabii ki Suriye ve Kırım konusunda anlaşmazlıklarımız var. Ancak buna rağmen anlaşmazlıklarımızı parantez dışında bırakmayı, başarıya ulaşmayı ve ikili iş birliği kapsamında diğer alanlarda ilerleme kaydetmeyi başardık. İlişkilerimizi kapsamlı bir şekilde geliştirmeyi başardık. Ayrıca ülkelerimizin (Türkiye Silahlı Kuvvetleri tarafından 24 Kasım´da düşürülen Rus Su-24 uçağı) uçak olayı gibi kriz durumlarını hızlı bir şekilde çözebildiğini gördük. İlişkilerimizin bu tarihî temeli ve kapsamı, anlaşmazlıklarımızı parantez dışında bırakarak sorunlarımızı çözmek için bize fırsat veriyor. En büyük provokasyonlardan biriyse Türk-Rus ilişkilerine büyük katkıda bulunan Rusya´nın Ankara Büyükelçisi Sayın Andrey Karlov´un haince katledilmesi oldu. Bu provokasyon, ikili iş birliğimizin yanı sıra Suriye´nin Halep ve diğer bölgelerindeki insani iş birliğini sabote etmeye yönelikti. Ancak hem tarafımızca bu provokasyona karşı derhal gereken tedbirler alındı hem de Sayın Putin bunu Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilere yönelik bir sabotaj eylemi şeklinde niteleyerek bu yönde bir duruş sergiledi. Bu sebeple ilişkilerimizin normalleşme sürecinden önceki noktadan da daha ileri hâle gelmesini bekliyoruz. Artık geleceğe bakıyoruz.

JAROV: Sizce Türkiye Cumhurbaşkanı´nın Moskova ziyareti bölgede taşları yerinden mi oynattı? Ziyaret ilişkilere ivme kazandırdı mı?

ÇELİK: Rusya Başbakanı Dmitriy Medvedev söz konusu ziyaret öncesinde uygulanan bazı kısıtlamaları kaldırdı. Bölgedeki taşlara gelince ikili ilişkilerimiz ve diğer ülkelerle iş birliğimiz belirli parametrelere dayalı biçimde gelişiyor. Genel olarak 2017 yılı bölgemiz, Suriye ve Irak´taki olaylarla ABD´nin bir dizi meselelere yaklaşımı ve Çin´in buna tepkisi bakımından çok ilginç ve dinamik olacak.(Rusya.TASS-16.03.2017)



Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

Bayraktar AKINCI ASELFLIR-500 ile hedefi başarıyla vurdu

Bayraktar AKINCI, Aselsan tarafından milli olarak geliştirilen ASELFLIR-500 Elektro-Optik Keşif, Gözetleme ve Hedefleme Sistemi’ni kullanarak deniz üstünde seyreden Albatros İDA’yı başarıyla imha etti.

Teknoloji

Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüpheli yakalandı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 20 ilde eş zamanlı düzenlenen Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüphelinin yakalandığını bildirdi.

Teknoloji

Türkiye'nin ilk uzay yolcusu Gezeravcı'nın 9 Ocak'ta uzaya gönderilmesi planlanıyor

Türkiye’nin ilk uzay yolcusunun, 9 Ocak 2024'te uzaya gönderilmesi planlanıyor.

Teknoloji

STK’LAR YILDIZ HOLDİNG’TE BULUŞTU

Ukrayna: Rusya, başkent Kiev'e seyir ve balistik füzelerle saldırdı

Rus istihbaratı: Fransa, ilk etapta 2 bin askeri Ukrayna'ya göndermek için hazırlık yapıyor

Erdoğan'ın iftar yemeğinde sarf ettiği cümle Yunanistan'da tepkiyle karşılandı! Hükümete çağrı yaptılar

MİT PKK'nın sözde İran sorumlusunu Kandil'de etkisiz hale getirdi

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Bayraktar AKINCI'dan İHA-230 füzesiyle çifte atış

Türkiye ve Irak'tan ortak bildiri

ABD uçağından görünen detay! Filistin topraklarına alçak imza

Rusya’da kritik seçim! Halk sandık başında: Putin yeniden mi geliyor?

YILDIZ HOLDİNG’İN KONUŞAN YAZILAR SERGİSİ ANKARA’DA

Zelenskiy, Ukraynalıların Rusların Avrupa'ya geçişini engellediğini söyledi

Altay: Konya Türkiye Yüzyılı’nda ülkemizin teknoloji üssü olacak

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

BAŞKANIMIZA TÜRK DÜNYASI ÖDÜLÜ

İsrail-Hamas savaşında son durum... ABD'nin İsrail taktiği deşifre oldu! Washington Post yazdı: Kongre resmen bypass edilmiş!

Atlantik Konseyi'nden çarpıcı Türkiye analizi: Avrupa'nın güvenliğini sağlama fırsatı var

Dışişleri İsrail'in Batı Şeria'daki işgal planına sert tepki: Bu eyleme derhal son verilmelidir

Ermenistan-Rusya krizinde son nokta: Paşinyan muhafızların geri çekilmesini istedi

İsrail bunu da yaptı! Yüzlerce Filistinlinin toplu defnedildiği mezarlığa bomba yağdırdılar

Hamas: İsrail taleplerimizi kabul ederse 6 haftalık ateşkes 24 ila 48 saat içinde başlar

İsrail ordusu, bir kez daha Gazze'de insani yardım bekleyenlere saldırdı

HOCALI SOYKIRIMI YENİ YÜZYIL’DA KONUŞULDU

İsrail resmen ateşle oynuyor: IDF 'katliam planını' sundu! ABD askeri İsrail elçiliğinin önünde kendisini yaktı

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye, savunma sanayi alanında adeta destan yazıyor

YAPAY ZEKA FIRSAT MI, TEHDİT Mİ

BM: İsrail'in saldırıları ve yetersiz yardım nedeniyle Gazze'de kıtlık an meselesi

Yükleniyor