Orta Avrupa ve Enerji Jeopolitiği

Orta Avrupa ve Enerji Jeopolitiği

Orta Avrupa ülkeleri açısından enerji güvenliği; önemli ekonomik ve jeopolitik sonuçlar barındıran, ancak yüksek etki ve manivela gücü bulunan bir konu olarak nitelendirilebilir. Bölge ülkeleri arasında ve AB’nin enerji-iklim hedefleriyle

Franklin D. Kramer, John R. Lyman ve Mihaela C. Carstei *

Enerji güvenliği, örnek nitelikte jeopolitik meseleleri bünyesinde barındırır. Orta Asya’da, enerji güvenliğini tesis etmek, Rusya ile Soğuk Savaş’tan miras kalmış sorunları çözmeye ve dengeli ekonomik kalkınma, enerji çeşitliliği ve iklim değişikliği dahil olmak üzere 21.Yüzyıl’ın gündem maddelerine adapte olmaya çalışan bir kıta açısından kritik önem teşkil edebilir.

Gerek AB’nin gerekse Batı Avrupa ülkelerinin ulusal desteğini kullanan, Birleşmiş Milletler’in teknik desteğiyle güç bulan Orta Avrupa, enerji güvenliği sorunlarını çözmesine ve kıtanın jeopolitiğini yeniden şekillendirmesine yardımcı olacak beş temel adımı atabilir: Bu adımlar şu şekilde sıralanabilir: “Resmi düzeyde bir bölgesel işbirliği mekanizması yaratmak; Bölgesel doğalgaz piyasalarını ve altyapıyı dönüştürmek; Bölgedeki enerjinin gizli kaynağı olarak enerji etkinliğini artırmak; Alternatif kömür teknolojileri geliştirmek.”

Bu tür eylemler, sadece enerji güvenliği için değil, özgür, bütün ve etkin bir Avrupa inşasının sürekliliği için de dönüştürücü bir dizi eylemi içerebilir.

Bölgesel işbirliği gereği

Orta Asya ülkelerinden hiçbiri, kendi başına bir enerji piyasası olarak kabul edilecek denli geniş değildir; Ancak bölgesel işbirliği de yeni yeni başlamıştır –ve bu zamana değin, pratik düzeydense söylemsel düzeyde kalmıştır. Ancak, Orta Avrupa ülkelerinin sürdürülebilir bir enerji güvenliğine erişmeleri isteniyorsa, azalan kaynaklar, büyüyen çevresel endişeler ve ekonomik refaha dönük güçlü bir arzu taşıyan bir dünyada enerji sektörlerini geliştirmek üzere, mevcut teknolojileri kullanırken işbirliğinde bulunmayı ve benzer politikalar izlemeyi hedeflemeleri gerekir.

Orta Avrupa’nın enerji kullanımının görece olarak küçük ölçekli oluşu, bölgesel işbirliğinin ne denli gerekli olduğunu da güçlü bir şekilde ortaya koymaktadır. Orta Avrupa’daki her ülkenin enerji tüketimi giderek artarken, tek tek ele alındıklarında, her ülkedeki enerji piyasası, Batı Avrupa ülkelerindekinden çok daha küçük boyuttadır. Örneğin, Orta Avrupa bölgesi için enerji tüketimi, Almanya’daki enerji tüketiminin ancak %50’sine karşılık gelir. Sonuç olarak, bu küçük ölçek, Rusya gibi büyük tedarikçilerin piyasa üzerindeki nüfuzuna eklemlenir.

Bu süreç, bölgesel işbirliğinin daha fazla arzu edilir hale gelmesine yol açar; çünkü enerji güvenliğini sağlamak, bölgenin başlıca öncelikleri arasında yer alır ve bölgedeki temel endişe; doğalgaz, petrol ve elektrik ithalatlarında Rusya’ya olan yüksek bağımlılıktır. Rusya, Visegrad-4 ülkeleri arasında bulunan Slovakya’nın ihtiyacı olan tüm doğalgazın kaynağıdır; ayrıca diğer ülkeler Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Macaristan’a giden doğalgazın da yarısını sağlar. AB üyeliği, Orta Avrupa’daki enerji güvenliği konusundaki endişeleri azaltmıştır. Ancak, bu zamana değin, söz konusu ülkelerin gözünde, AB, daha ziyade enerji piyasasının serbestleşmesine ve iklim değişikliğine odaklanan bir yapı izlenimi verir. Dolayısıyla, bölgenin tek bir tedarikçiye olan enerji bağımlılığından kurtarılarak enerji kaynaklarını çeşitlendirmesini sağlayacak yeni bir altyapıya yönelik yatırımlar, ikinci planda kalmıştır.

Dahası, Avrupa Birliği’nin ve Batı Avrupalı ülkelerin Orta Avrupa’daki enerji güvenliğini desteklemeye yönelik çabaları; Rusya’ya haksız bir jeopolitik manivela elde etmesine neden olan ekonomik gücü vermeksizin, onu Avrupa’nın piyasa ekonomisine dahil etmek şeklinde ifadesini bulan bir stratejiyle uyumludur. 2006 ve 2009 yıllarında yaşanan doğalgaz anlaşmazlıkları (ve yakın bir zamanda da Çin kaynaklı nadir metallerin kesilmesi) şunu açıkça gösterdi ki; üretici-tüketici arasında dengeli görünen her türlü ilişki açısından piyasa hakimiyeti, hoş karşılanan bir manzara değildir. Piyasaya makul ölçülerde satış yapan bir Rusya, değerli bir ortak olabilir; piyasaya hakim konumdaki bir Rusya ise, bir ortaktan ziyade, sürekli bir endişe kaynağıdır. Elbette tüm tüketiciler, üreticilere bağımlıdır; ancak açık piyasa bağlamında, üreticiler genellikle tüketici talebini karşılamak isterler. Dolayısıyla, piyasanın etkinliğini güçlendirmek, sadece Orta Avrupa ülkelerinde enerji güvenliğine yönelik kritik bir unsur değildir; aynı zamanda Rusya’nın Avrupa ile dengeli ilişkiler kurması için önemli bir jeopolitik stratejidir de…

Münferit Orta Avrupa ülkelerinin kendilerine has özellikleri gereği, bölgesel düzeydeki sürdürülebilir enerji güvenliğinin sağlanmasının yegane koşulu; Orta Avrupa ülkelerinin işbirliğinde bulunmaları ve entegre bir enerji piyasası geliştirmeleridir. Birleşik bir Orta Avrupa politikası, bölgenin rekabet gücünü artıracaktır ve daha güçlü ve dirençli bir piyasa kurulması yoluyla tedarik güvenliğini iyileştirecektir. Bölge ülkeleri, karşılıklı bağımlılıklarından fayda sağlayacaktır; keza daha uyumlu bir bölgesel enerji piyasası, Batı, Doğu ve Güneydoğu’daki komşu ülkelerle ekonomik bağları güçlendirecek ve teşvik edecektir. Dahası, bölgenin ulusal pazarlarını bütünleştiren işbirliği, daha ekonomik nitelikte enerji sektörlerinin gelişimini mümkün kılacaktır; bunun için de komşu bölgeler karşısında rekabet gücü düşük olan ve yerel düzeyde korunan piyasalara dayanan projelere yapılan yatırımların azaltılması gerekir.

Orta Avrupa ülkelerindeki Enerji Stratejisi ve AB

Orta Avrupa ülkelerinin enerji güvenliğinin temel öğeleri; özellikle doğalgaz konusunda güçlendirilmiş tedarik çeşitliliği, elektrik kaynağı olarak yaygınlaştırılmış nükleer enerji ve özellikle konut sektöründe enerji etkinliğinin artırımıdır. Ancak, söz konusu çabanın, Avrupa’nın tasarladığı genel yaklaşım çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerekiyor. Bir diğer deyişle, bir Orta Avrupa stratejisinin bölgesel meselelere odaklanması gerekirken, enerji ve iklim değişikliğine dair Avrupa Eylem Planı’na paralel olarak ve bu planı destekleyici şekilde geliştirilmelidir.

Bölgesel bir yaklaşım ile AB’nin gereklilikleri arasındaki hedef benzerliği konusunda netlik sağlanması, bu sürecin siyasi, ekonomik, mali ve jeopolitik sonuçları açısından kritik önem teşkil eder. Orta Avrupa ülkeleri, AB’nin bir parçasıdır. AB’ye rağmen hareket edemezler –ancak şunu yapabilirler: AB çerçevesindeki çabalarını desteklemek üzere uygun noktalarda oy kozlarını kullanabilirler. Visegrad-4 ülkelerinin halihazırda AB Konseyi’nde 58 oy hakları bulunuyor ve bu haliyle Fransa ve Almanya’nın oy hakları toplamına eşit durumdalar… AB’nin 2011 baharında kabul etmesi beklenen yeni enerji politikası uygulamaya geçirildiğinde, bu ülkelere yönelik enerji güvenliği yaratma çabalarının ardında yeterli bir destek olması, bu oylar aracılığıyla güvence altına alınabilir.

Bu sürecin kritik bir öğesi de, “finansman”dır. Orta Avrupa ülkelerinin etkin bir enerji güvenliği yaklaşımını sağlamak için yeterli kaynakları bulunmuyor. Bu hedef, ancak AB desteği ile sağlanabilir. Dolayısıyla, AB’nin genel hedeflerini sağlamak için yaklaşımlarda da bir benzerlik kurulması, mutlak bir gereksinim olarak karşımıza çıkıyor. Ancak, bölgedeki enerji piyasalarının istikrarını güçlendirmek için gereken finansmana (örneğin, altyapı projelerine) yeterli destek sağlamak amacıyla, Orta Avrupa’nın AB içindeki bölgesel duruluşunu güçlendirmek üzere çoklu ulusal çabalarını entegre etmesi gerekiyor.

Orta Avrupa ülkeleri, daha şimdiden bölgesel çabalara yönelik bazı adımlar atmış bulunuyorlar. Şubat 2010’da Budapeşte’de bir araya gelen Orta Avrupa ülkeleri; enerji güvenliği, bölgesel boru hatları ve alternatif enerji güzergahları yaratmak konusunda taahhütte bulundular. Ortak imzacılar olan Avusturya, Slovenya ve Romanya gibi ülkelerle birlikte Visegrad-4 ülkelerinin girişimiyle kapsamlı ve güçlü bir ortaklık kuruldu. Toplantı sonunda, Orta-Doğu Avrupa arasında, yeni yatırımlar ve projeler yoluyla gerçekleşecek ve bölgeye alternatif güzergahlardan doğalgaz akışını sağlayacak yeni bir tedarik üçgeni kuruldu. Buna ek olarak, bir dizi ikili tartışma, gayriresmi istişare, konferans ve diyalog gerçekleştirildi. Bu çabaları resmileştirmek ve devamlılığını sağlamak üzere küçük bir sekretarya kurmak yönünde bir gereksinim de mevcut…

Bununla birlikte, bir sekretarya, ancak uygulamayı amaçladığı bir plan varsa ve bu plan destekleniyorsa iyi bir şeydir. Bir planın ne tür öğelere sahip olması gerektiği aşağıda anlatılıyor. Destek boyutundan bakıldığında, Orta Avrupa ülkelerinin, bu süreçte ortaya koydukları çabalarda başlıca komşularıyla temasta olmanın önemini teslim etmeleri gerekiyor.

Bu yaklaşımın iki boyutu olacaktır: Aynı anda hem AB çerçevesi içinde bölgesel bir yaklaşım için, hem de finansman, boru ana parçaları gibi bazı spesifik öğeler konusunda Almanya’nın desteğini almak paha biçilmezdir. Almanya’nın tüm Orta Avrupa ülkeleriyle yakın ilişkileri vardır ve AB bağlamı içinde bir köprü ve danışmanlık görevi üstlenebilir. İkinci olarak, daha önce işaret edildiği gibi, Orta Avrupa bölgesi oldukça küçüktür; dolayısıyla bölgesel yaklaşımın işlevsel anlamda diğer Doğu Avrupa ülkelerine –örneğin Baltık devletlerine- doğru yaygınlaştırılması gerekir.

Orta Avrupa Enerji Güvenliği: Kritik Öğeler

Bölgesel düzeyde işbirliğinin artırılması teklifi; potansiyel olarak daha kalıcı ve rekabetçi enerji piyasaları oluşturma potansiyelini içerir. Bu süreçteki kritik öğeler ise; doğalgaz, nükleer, özellikle konut alanında enerji etkinliği ve temiz kömür teknolojileri üzerine odaklanacaktır.

Doğalgaz: Yukarıda belirtildiği gibi, bölgede doğalgaza dair belirlenen hedef; daha etkin bir piyasa oluşturmaktır. Bunun da anlamı; Rusya’nın anlamlı bir tedarikçi olmayı sürdürmesi, ancak bölgede tedarik kaynaklarının çeşitlendirilmesi yoluyla mevcut doğalgaz tedarik ilişkisinin dinamiklerinin değiştirilmesidir. Son yıllarda uluslararası doğalgaz piyasasındaki önemli değişiklikler neticesinde, bu hedef işlevsel ve ekonomik anlamda tamamen mümkün hale gelmiştir. ABD’nin konvansiyonel olmayan doğalgaz olanaklarını geliştirmesi (kaya gazı, su geçirmez gaz ve kömür yatağı metanı gibi); Amerika’nın dünya piyasalarından daha az talepte bulunması anlamına gelir; sıvılaştırılmış doğalgaz LNG’nin sürekli geliştirilmesi ise, tedarikin daha esnek hale gelmesi demektir.

Tüm bu değişikliklerden yarar sağlama konusunda, altyapının geliştirilmesi, kilit bir unsurdur. Her şeyden önemlisi de, yeni boru ana parçalarının, bölgedeki ülkeler arasında ve ülkelerin içinde kurulması gerekir. Kuzey-Güney koridoru, Güney Doğu Avrupa’daki yeni gelişmelerle bağlantılar kurulması ve/veya uygun bağlantı parçalarının kullanımı; LNG’yi kuzey ve güneydeki planlanan terminallerden alıp, Orta Asya’ya getirebilir. Buna ek olarak, Batı Avrupa ile kurulan bağlantılar o şekilde kurulmalıdır ki, normal zamanda doğu-batı yönlü olan tedarik akışlarında ciddi kesintiler yaşandığında, Orta Avrupa’ya gelen gaz akışları tersine çevrilebilsin. Böylesi bir boru hattı ağının esnekliğini sağlamak için, başlıca Batı Avrupalı doğalgaz kullanıcılarıyla yeni ticaret ilişkileri kurulması gerekir. Bu noktada, Almanya, böylesi destek yeteneklerinin güçlendirilmesi ve Doğu kaynaklı herhangi bir aksaklık durumunda enerji güvenliğini temin edecek düzeyde yeterli boru hattı kapasitesinin geliştirilmesini destekleme anlamında kilit bir etmen olabilir. Böylesi büyük girişimlerin neredeyse mutlak suretle hükümet yatırımları ve/veya desteğiyle finanse edilmesi gerekir. Bu bağlamda, AB finansmanı ve düzenlemeleri de, bu hedefe yönelik uygun bir mekanizma sağlar. Faydaları ise son derece basittir: Böylesi bir bölgesel altyapı geliştirilmesi ve bölgeler arası ticaretin artırılması, fiziki veya siyasi aksaklıklara maruziyeti azaltır.

Konvansiyonel olmayan doğalgaz rezervleri, ek tedarikler sağlayabilir ve bölgenin kendi tedarik kaynaklarını çeşitlendirme yönündeki girişimlerinde oldukça yardımcı olabilir. Elbette, bölgenin ticari potansiyelinin kanıtlanması gerekiyor. Kaya gazı konusundaki potansiyel, Polonya ve Almanya için temel bir olasılık olarak görülürken; Macaristan için ise sınırlı bir jeolojik potansiyel barındırıyor. Ancak, tedarik kapasitesini güçlendirmek konusunda konvansiyonel olmayan doğalgazın geleceği parlak görünüyor. Öyle ki, tedarikin daha esnek bir hal alması, hem piyasa fiyatını hem de jeopolitik yaklaşımları etkileyecektir.

Tedarikin güvenliğini sağlarken, söz konusu tedbirlerin pozitif ekonomik etkileri de olacaktır. Halihazırda, Orta Avrupa’nın doğalgazı, rekabet eksikliğinden dolayı Batı Avrupa’dakinden çok daha pahalıdır. Tedarik kaynaklarının yaygınlaştırılması, piyasanın rekabet gücünü artırır; dolayısıyla fiyatları azaltmalıdır. Bunun da tüm Orta Avrupa ülkelerinin ekonomileri üzerinde olumlu etkisi olacaktır.

Nükleer: Halihazırda AB içinde tüketilen elektriğin yaklaşık üçte biri, nükleer güç tesislerinde üretiliyor. Nükleer güç tesisleri, Avrupa’da CO2 salınımında bulunmayan en büyük enerji kaynaklarından biridir. Nükleer güç, birçok kesim tarafından AB içinde CO2 salınımlarını sınırlandırmanın bir yolu olarak görülüyor. Bazı üye ülkeler açısından ise, enerji planlarının önemli bir boyutunu oluşturuyor.

Orta Avrupa ülkelerinde, nükleer güç, halihazırda bölge çapında üretilen elektriğin yaklaşık %19’una karşılık geliyor. Nükleer güç üretimini yaygınlaştırmak bazı AB ülkeleri için ihtilaf yaratan bir mesele olsa da, Orta Avrupa bölgesinin büyük bölümü, Batı Avrupa ülkelerindekine benzer bir nükleer karşıtı kamuoyuna sahip değildir.

Nükleer endüstrinin yeniden canlandırılması ve yaygınlaştırılması, Orta Avrupa’ya temiz elektrik gücü sağlama ve AB’nin karbon salınımını düşürme hedeflerine uyma anlamında en büyük potansiyeli sağlayacaktır. Makul düzeyde olmak kaydıyla, nükleer güç, diğer karbon üreten elektrik türleri karşısında rekabet gücüne sahip olabilir; nükleer güç kullanımı, enerji fiyatlarının artmasının bölgenin ekonomik büyümesi üzerindeki olası etkilerine dair endişeleri azaltabilir. Bu husus, özellikle de bölgenin karşılaştığı temel sorunlardan biri Rus kaynaklı doğalgazın piyasa üzerindeki hakim konumunu –dolayısıyla, fiyatlandırma gücü elde etmesini- engellemek olduğu için daha büyük doğruluk payı kazanır. Sonuç itibariyle, her türlü jeopolitik, piyasa ve iklim değişikliği bağlamında, nükleer güç, hidrokarbona bağımlılığı azaltmada değerli bir katkı sağlar.

Nükleer güç, başlangıçtaki sermaye maliyetleri temel alındığında ucuz değildir. 1200 MWe gücündeki yeni bir nükleer reaktörün olası maliyeti, yaklaşık 4,5 milyar dolar düzeyindedir. Dolayısıyla, nükleer üretim kapasitesine dair ekonomik açıdan duyarlı kararlar alınması önem taşır. Bu nedenle, bu gibi kararların bölgesel bir bağlamda verilmesi gerekir.

Halihazırda, Orta Avrupa ülkelerinde planlama aşamasında olan 8 nükleer tesis bulunuyor; 5 tanesinin de, yakın coğrafyalardaki ülkelerde kurulması düşünülüyor.

Nükleer tesis inşasının hızlı bir şekilde yaygınlaştırılması ise, tesis inşası ve operasyonlarıyla ilintili bir dizi alanda güçlü bir imalat sektörü yaratılmasına ve nükleer endüstriyi yaygınlaştırıp işletme potansiyeline sahip yetenekli işçilerin mevcudiyetine bağlıdır. Ancak, nükleer tesis inşasına dair bölgesel bir yaklaşım, ve bu yaklaşımın yanında uygun sözleşmesel ve/veya düzenleyici planlar, fiziksel olarak söz konusu planlara sahip olmayan ülkeler için bile enerji güvenliğini sağlayabilir. Benzer şekilde, bu durum, Orta Avrupa ülkeleri için uygun bir bölgesel stratejinin önemini vurgular.

Enerji etkinliği: Son yirmi yıldır, Orta Avrupa, daha az enerji harcama ve CO2 emisyonlarını kısma anlamında başarı gösterdi. Bu, Avrupa bağlamında da genel bir eğilim oldu. Öyle ki, 1973 yılından beri süregelen iyileştirilmiş enerji etkinliğinden elde edilen kazançlar olmaksızın, OECD Avrupa ülkelerinin enerji kullanımı bunun %61 oranında daha yüksek olurdu.

Orta Avrupa bölgesi genelinde, elektrik gücünde enerji etkinliği endüstri alanında yüksek olsa da, konutlarda daha mütevazi düzeyde kalmıştır. Bu eğilim, özellikle yeni üye ülkelerde daha belirgindir; keza bu ülkelerde, endüstriyel yapı, eski ve etkinliğini yitirmiş endüstriyel tesislerden feragat edilmesi ve daha etkin teçhizat ve uygulamayı beraberinde getiren uluslararası şirketlerin varlığıyla değişmiştir.

Enerji etkinliği kazanımları konusunda en büyük potansiyeli konut sektörü barındırır; keza söz konusu sektör, on yıllar öncesinden, enerji kullanımına dair herhangi bir öncelik içermeksizin konut yapımlarını gerçekleştirmiştir. Orta Avrupa bölgesi bu alanda kendini geliştirebilir.

Bölgede daha şimdiden bazı adımlar atılmıştır: Çek Cumhuriyeti’nin Eko-Energy ismini verdiği programın amacı; üretimleri için gereken enerji taleplerini azaltmaları yönünde girişimcileri teşvik etmektir. Polonya’da ise Termal Modernleştirme Fonu bulunur. Macaristan, Enerji Etkinliği Garanti Programı denen bir program aracılığıyla bazı teşvikler sağlar. Bununla birlikte, konut sektörüne odaklanmış olan daha etkin programlar, AB’den önemli düzeylerde finansman elde edebilir ve bu şekilde, AB çapında hedeflenen %20’lik seragazı emisyon azaltımı hedefine bölgesel temelde önemli bir katkı sağlayabilirler. Bölge açısından, bu hedefi gerçekleştirmek üzere enerji etkinliği hedeflerine odaklanmak son derece önemlidir; keza bölgede, yenilenebilir enerji kaynaklarını ekonomik açıdan fizibıl hale getirmek üzere gereken güneş veya rüzgar enerjisi kaynağı bulunmuyor.

Yenilenebilir enerjiler: Yenilenebilir enerji tedariklerinin geliştirilmesinin bölge açısından sınırlı bir potansiyeli bulunuyor ve bölgedeki doğal kaynakların düzeyine ve ilgili ülkenin yenilenebilir enerjileri desteklemeye dönük politikaları uygulamasına bağlı bulunuyor.

Bölge, AB’nin 20/20/20 hedeflerini (yani; seragazlarının %20 oranında azaltımı, yenilenebilir enerji kaynaklarının tüm AB içindeki payının %20’ye yükseltilmesi, enerji verimliliğinin %20 oranında artırılması – Editör Notu), ekonomik eylem planları olmaksızın desteklenmesi zor olan bir dizi siyasi hedef olarak görüyor.

Orta Avrupa ülkeleri arasında zengin su potansiyeline sahip olan Slovakya gibi ülkelerin yenilenebilir enerji üretim hedeflerinde çıta daha yükseğe yerleştirilirken; Macaristan gibi ülkeler daha pahalı teknolojilere (rüzgar ve biyo-kütle gibi) bağımlı kalıyorlar.

Bununla birlikte, genel itibariyle, rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında sağlanan kayda değer artış, bölge dışından bağlantılar kurulmasını (örneğin, Kuzey Denizi’ndeki rüzgar şebekesiyle bağlantılandırmak veya Kuzey Afrika’daki güneş gücü potansiyeline başvurmak) gerektiriyor.

Kömür: Orta ve Doğu Avrupa’daki birçok ülkenin –ki aralarında Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan da dahil- önemli miktarda kömür rezervi bulunuyor. Kömür üretimi, Orta Avrupa ülkelerindeki toplam elektrik üretim kapasitesinin %30’una karşılık gelen enerjiyi sağlıyor. Bölgedeki bazı ülkelerde (Polonya ve Çek Cumhuriyeti dahil), kömür, halen elektrik gücü üretiminin temel enerji kaynağı olmayı sürdürüyor. Örneğin, Polonya’da üretilen toplam elektriğin %90’ından fazlası kömürden sağlanıyor.

Bu ülkeler açısından, kömürün önemli boyutlarda kullanımının sürdürülmesi, muhtemelen orta vadede devam edecek bir eğilimdir. Bunun ardında yatan diğer gerekçeler ise; mevcut pazar düzenlemeleri, istihdam olanakları, maliyetler ve jeopolitik endişelerdir.

Kömür, elbette önemli çevresel ve iklimsel sorunlar doğurur. Kömürle çalışan güç tesislerinin Orta Avrupa bölgesinin güç üretim yapısında önemli bir rol üstlenmeye devam edeceğinden ötürü, bölge, CO2 emisyonlarını azaltacak temiz kömür teknolojileri benimsemelidir. Her ne kadar yüksek maliyetler gerektirse de, halihazırda temiz yakma teknolojileri bölgede kullanılıyor. Öte yandan, kömür kullanımının devam ettiği şartlar altında AB’nin iklim hedeflerine tam olarak erişmek için karbon yakalama ve depolama gibi teknikler kullanılmalıdır. Ancak, şimdilik bu konuda sınırlı pazar çözümleri bulunuyor. Dolayısıyla, kömüre bağımlılıklarını sürdürecek olan ülkelerin, AB’nin hedeflerini karşılamak için nükleer güç ve enerji etkinliği gibi diğer çabalara başvurmaları gerekecektir.


SONUÇ

Orta Avrupa ülkeleri açısından enerji güvenliği; önemli ekonomik ve jeopolitik sonuçlar barındıran, ancak yüksek etki ve manivela gücü bulunan bir konu olarak nitelendirilebilir. Bölge ülkeleri arasında ve AB’nin enerji-iklim hedefleriyle uyumlu bir eşgüdümlü politika oluşturan bölgesel bir yaklaşım, bu etkiyi doğurmak üzere başvurulacak en etkin yol olacaktır. Önümüzdeki 12 aylık dönemde AB’nin Dönem Başkanlığı’nı üstlenecek olan Macaristan ve Polonya, bu konudaki gündemi şekillendirecek bir konumda olacaklardır. Buna ek olarak, bölgenin en önemli komşusu olan Almanya, bu çabalarında bölge ülkelerine yardım etme konusunda önemli bir rol üstlenecektir. ABD de, uygun teknik ve siyasi destek aracılığıyla, bu yöndeki hedefleri destekleyebilir.

 

* Franklin D. Kramer, Atlantik Konseyi Yönetim Kurulu’nun Başkan yardımcısı ve Atlantik Konseyi Stratejik Danışmanlar Grubu üyesidir. Kendisi, Clinton yönetimi sırasında Uluslararası Güvenlik Meselelerine yönelik Savunma Bakanı yardımcılığında bulunmuştur. John R. Lyman, petrol ve doğalgaz endüstrisinde 28 yıllık bir deneyim eşliğinde, ABD’nin Enerji ve Çevre Programı’nın Direktörlüğü’nü yürütmektedir. Mihaela C. Carstei ise, aynı programda Direktör yardımcısıdır.

Kaynak: http://www.acus.org/publication/central-europe-and-geopolitics-energy



Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

Bayraktar AKINCI ASELFLIR-500 ile hedefi başarıyla vurdu

Bayraktar AKINCI, Aselsan tarafından milli olarak geliştirilen ASELFLIR-500 Elektro-Optik Keşif, Gözetleme ve Hedefleme Sistemi’ni kullanarak deniz üstünde seyreden Albatros İDA’yı başarıyla imha etti.

Teknoloji

Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüpheli yakalandı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 20 ilde eş zamanlı düzenlenen Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüphelinin yakalandığını bildirdi.

Teknoloji

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Vücutta kolay morarma o hastalığın habercisi olabilir!

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkacak (Bu hafta hava nasıl olacak?)

TBMM açılıyor: Gündemde kripto para düzenlemesi var

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Rusya, Ukranya'nın en büyük özel elektrik şirketine saldırdı

İsrail ordusu Halep'i vurdu: 38 kişi öldürüldü

Türkiye’nin iç sorunu bir PKK’dan Avrupa’nın sorunu bir PKK’ya

STK’LAR YILDIZ HOLDİNG’TE BULUŞTU

Ukrayna: Rusya, başkent Kiev'e seyir ve balistik füzelerle saldırdı

Rus istihbaratı: Fransa, ilk etapta 2 bin askeri Ukrayna'ya göndermek için hazırlık yapıyor

Erdoğan'ın iftar yemeğinde sarf ettiği cümle Yunanistan'da tepkiyle karşılandı! Hükümete çağrı yaptılar

MİT PKK'nın sözde İran sorumlusunu Kandil'de etkisiz hale getirdi

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Bayraktar AKINCI'dan İHA-230 füzesiyle çifte atış

Yükleniyor