Mebrure Nine 2010 yılında 85-86 yaşında Hakk´ın rahmetine yolcu edilen, Burdur´un Dirmil dağ köyünde yaşamış vergili bir kadın kişi idi. Uğraştığı mistik alana urfasa deniliyordu. Torunu Veli Cem Özdemir´[2]den alınan bu bilgilerden hareketle bu yazımızda bazı ara açıklamalarla onu tanıtarak halk inançlarında Kişioğlu Kültü ve Pir Kültü çalışmalarına katkı sağlamaya çalışacağız. Onun konumunu açıklayan veciz ifadelerinden birisine göre, ‘Tılsım günahtır, haramdır ve fakat hayra yapılan bir tür etkinlikler, tılsım sayılmazlar[3].

METİN:

Vergili kimseler, bu bölgede “izinli” olarak bilinmektedirler. Mebrure Nine Hz. Fatma Ana´dan izinlidir. Yaptığı açıklamaları, koyduğu teşhisleri, “Allah´ın izni ile” yaptığını her vesile ile ifade etmektedir. İzinli veya ”vergili” olma halinde, izin veya verginin usulünce devredilmesi mümkündür. Ancak izni devredecek kimse hayatta iken izin bir başkasına devredilemez. Daha sağlıklı bir ifade ile devredilmiş izin devreden kimse hayata iken devir alan kimse tarafından kullanılamaz. İzin veya verginin devralınabilmesi için devir alanın kadın kişi olması gerekmektedir. Mebrure Nine´nin torunu Veli Cem devir almaya talip olmuş, ancak erkişi olduğu için devir alamamıştır. Devir işleminde, devir alacak kimsenin aileden ve kan bağı olan bir kimse olması şartı da vardır. Mesela aileye dışarıdan gelin olarak giren bir kimseye “izin devredilememektedir. Mebrure Nine hayatta iken izni kızına devretmeği düşünüp ona teklif etmiş, ancak kızı teklife ilgi duymayınca “izinli” olma hali de Mebruke nine ile birlikte öteki âleme göçmüştür[4].

Mebrure Nine´nin mistik özelliklerinden birisi de “karışlamak” dır. Kayıp eşyaların bulunmaları konusunda onun özel bir uygulama biçimi vardır. Bunun için Mebrure Nine sağ eli ile sol elinin parmak uçlarından başlayarak dirseğine kadar karışını açıp kolunu karışlamakta, dirseğinden başlayarak da tekrar bilekten parmaklara doğru karışlar ve bulunacaksan “büzülüver”, bulunmayacaksan “yayılıver” derdi. Büzülme demek parmakların kapanması demekti, bu kayıp eşyanın bulunmayacağı anlamına gelirdi. Böyle hallerde yaşlı ninenin parmaklarını güçlü bir delikanlı da açmakta zorlanırdı[5]

Parmakların zor açılan yumruklar oluşturduğunu cinci diye bilinen kimselerin ve bazı hocaların uygulamalarından bilmekteyiz. Bunlar bir şeye uğradığı için hastalanmış kimseleri uzun okuma seanslarından sonra bazı kriz halleri yaşayarak, yapılmış kara büyü materyalini bulup avuçlarında sımsıkı saklarlardı Bunların avuçlarının açılmasında da çok zorlanılırdı[6].

Mebrure Nine´den öğrenmiş olduğumuz Dirmil köyü halk inançlarının açıklanmalarına dair bilgiler arasında şu hususlar da vardır.

Burdur ve yöresinde bu arada Dirmil köyünde ikindi namazından sonra sabah namazına kadar ağıt yakılmaz, yakılır ise ölen, kendisine ağıt yakılan kimsenin tüneğinde/mezarında bunalacağına, kan ter içinde kalacağına inanılır. Mezar için bu bölgede tünek denilmektedir. Tüneğinde ölen tavuk, tavuk değildir. Kalkacağı zamanı bekleyen tavuk, tavuktur[7].

İkindi namazı ve onun hemen akabindeki zaman dönemi “yerin bağlanma zamanı”, “yerlerin mühürlenme zamanı”,  “günün anasına kavuşma vakti” olarak bilinir. Ve tekrar gün doğuncaya kadar geçen sürede birçok işin yapılması ertelenir, yapılması uygun görülmez[8]. Acaba bu dönemde ağıt yakılmasının uygun bulunmamış oluşu, yere, toprağa yeni emanet edilen mevtanın konumu arasında ilişkilendirmemi vardır. Zira bu dönemde birçok yörede defin de yapılmaz, ekin de ekilmez. Bu dönemde kaza geçirip yere düşen kimsenin düşmüş olduğu yere özel saçı yapılır mesela şerbet dökülür[9].

Burdur yöresinde, bilhassa Dirmil´de cenazeye cemaat olarak katılan kimsenin yakınları arasında kırkı çıkmamış bir çocuk var ise cenaze suyundan bir miktar alınır ve bu su ile kırklı çocuk yıkanır. Amaç, cenazenin cenazede ölen kimsenin kırkının, kırklı çocuğu basmasını önlemektir[10]. Kırkların karışması ve kırkı çıkmamış mevtanın, kırkının kırkı çıkmamış bebeği ve kırklı kadını basabileceği inancı, Türk kültürlü halkaların halkı inançların genelinde vardır. İnancın derinliklerinde, ruh-beden ilişkisi ve ruhun bedenlenmesi inancı vardır[11].

Dirmil´de gurbette ölen kimsenin cenazesi sılasına ulaştırılamıyor ise cenazenin ait olduğu yurdun toprağından bir miktar alınıp ölen kimsenin mezarına atılır[12]. Bu inanç Karay Türklerinde çok az bir farkla uygulanmaktadır. Her iki uygulamanın mahiyetleri tamamen aynıdır. Gurbette ölen Karay Türkünün defini Kırımdaki “Balta Tiğmez” kutsal Karay mezarlığına getirilmek istenir. Bu mümkün olmadığı hallerde, bu şahsın mezarından alınan toprak ölen Karay´ın mezarına getirilip serpilir[13]. Türk kültürlü halkların halk inançlarında “Toprağı çekti” , “suyu toprağı kişiyi çeker” inancı vardır. Kişinin dünyaya geldiği bedenin ruhlandığı yer ile öldüğü ruhun bedenden ayrıldığı yer yer arasında, ezelden bir belirlenme, aynileştirme olduğuna inanılır[14].

Dirmil´de cenaze için 2 defa sala verilir. Bu iki saladan ilki ölümün duyurulması salasıdır. Diğer sala ise ölen kimsenin cenazesi yıkanırken verilen saladır. Ölen kimse cenazesi yıkanırken cenazesinin yıkanmasını seyreder, orada bulunur inancı vardır. Sala verilirken salayı duyanlar, ağlamayı kesip, susup salayı dinleyeceklerinden mevta da salayı dinlemiş olur. İkinci sala verilirken ağlama kesilir susulur[15].

Türk İslam kültür coğrafyasında sala etrafında bir inanç yumağı oluşmuştur. Cuma Salası, Ölüm duyurusu salası, Doğumun kolay olması için verilen Su Salası, Güneş ve Ay Tutulduğu zaman bütün minarelerden aynı anda verilen salalar, gibi sala türleri vardır.

Trabzon yöresinde sel, fırtına, ay, güneş tutulması, ziraata uygun olmayan ve uzun süren hava muhalefeti hallerinde ezan ve sala okunur. Bu yörede ölen aile reisi ile birlikte evin bereketi mezara gitmesin diye cenaze defnedilmeden evvel ev iplikle bağlanır[16].

Adana´da genç kızların kısmetlerinin açılması için muska yazdırılır, Cuma gün salâdan önce camiye ilk giren kimseye, minare veya caminin kapısı üç defa kilitlettirilip açtırılır ve böylece kızların kısmetlerinin açılacağına inanılır[17].

Edirne´de genç kızlar Cuma salasından evvel havlu veya mendili ellerine alır, sala verilmesi esnasında dini görevliye doğru sallar ve daha sonra bu havlu veya mendillerin saklanması halinde kısmetlerinin açılacağına inanılır[18].

Çorumda kızların kısmetlerinin açılması için Cuma ezanı okunurken mendil sallanır, makaranın ipi boşaltılır[19]

Aydında nasibi olmayan kızların nasiplerinin çıkması için dolu makaradan boş makaraya ip sarılır. Makaraya ip sarmak, ipe düğüm atma uygulamasında olduğu gibi bir büyü türüdür[20].

Balıkesir yöresinde konuşamayan çocukların konuşabilmeleri için ismi Mehmet olan yedi kapıdan kurban dili toplanıp çocuğa yedirilir. Bu yörede ayrıca yaramazlık yapan çocukların uslanmaları için ismi Mehmet olan kırk kapıdan para toplanır, bu para ile bal satın alınıp Cuma salasından önce minarenin etrafında dolandırılıp çocuğa yedirilir[21].

Dirmil yöresinde Anadolu´nun başka yerlerinde de olduğu gibi gece mezarlıktan geçen kimse, orada yatmakta olan ölülerin ruhları için Kur´an okumazlar[22]. Yanılmıyorsak bu uygulamadaki mesaj, “gecelerde, ölmüş kimsenin ruhu için Kur´an okunmaz anlamında” kesinlikle değildir. Bu açıklamada “bizzat mezarların bulunduğu mahalde gece Kur´an okunmaz” anlamı olmalıdır.

Dirmil´de evli bir hanım yemeğini ev halkı ile birlikte yemek sinisi etrafında oturup yedikten sonra diğer ev halkından evvel yemek sinisinin başından kalkacak olsa, evin büyüyü yemek yediği kaşığı ters çevirir. Ve siniği de döndürür. Böylece onun boş tabağı başka birisinin önüne ters çevrilmiş kaşığı ile birlikte gitmiş olur.

Kanaatimizce kaşıkların ters çevrilerek ağız kısımlarının yön değiştirmesi halk inançlarındaki “ters motifi” ile ilgili olmalıdır[23]. Yağmur duası için çıkan kimselerin el parmaklarının yönünü âmin denilmesi esnasında ters çevirip parmakların yukarıya değil de aşağıya doğru tutması veya giysilerini ters yüz ederek giymeleri türünden, kurak havaların yağışlı havalara dönmesini istemek türünden bir uygulamadır. Ters çevrilen kaşıklar ve yeri değiştirilmiş olan boş tabaklarla dolu tabakla yemek isteme mesajı verilmiş olabilir.

Ters motifi konusunda yapılan bir tespitte Yılanlar Şahı ile ilgilidir. Yılanlar Şahı Dul Kraliçe Şah Meran Efsanesinde, Yılanı öldüren bir çiftçiyi, Yılanlar Kraliçesinin eşi Yılanların Şahı bizzat öldürmek ister. Tam öldürecek iken yılanı öldüren çiftçinin eşi şalvarının altından uzun donunu çıkarıp ters çevirip saldırı halindeki yılanların Şahı´nın üzerine atar, bu olaydan sonda Yılanların Şahı, sakinleşir, saldırısından vaz geçer ve çiftçiye zarar veremez[24]. Bu tespitte ters çevrilerek yılanın üzerine atılan don ile yılan gücünü yitirmiş ters durum gerçekleşmiş saldırı sakinliğe dönüşmüştür. Halk inançlarında kadın ve çocuk giysisi bilhassa iç çamaşırlarında koku içerdiği için olabilir mistik bir mesaj içerir. Anadolu´da şiddetli kan davalarında da başındaki yazmasını çıkarıp saldırı halindeki erkeğin ayaklarına doğru atan kadın, düşmanın saldırısını hemen durdurur.[25] Kırklı kadın ve bilhassa bebeğin iç çamaşırları güneş battıktan sonra gece eşikten dışarda bırakılmaz,[26] Kaykayi Türklerinde, tüfeği sürekli tutukluk yapan, avda şansı yaver gitmeyen avcının şansı açılsın diye, tüfeği henüz buluğ çağına yeni girmiş bir genç kızın boynun altından iç çamaşırlarının içinden sokulur aşağıdan ayaklarının ucundan alınır[27].

SONUÇ: 

Halk inançlarında alan çalışmaları derlemeleri yapmak, bilhassa sapa dağ köyleri gibi büyük yerleşim merkezlerine uzak köyleri seçmek, halk inançlarından hareketle mitolojik şifrelerin çözülebilmesine yardımcı olabilmektedir.

Halk inançları ile göç, doğal olarak mitolojik verilerle göçü de içermektedir. Bu bulgular, Anadolu Türk mitolojisinin de belgeleri durumundadırlar.

Kırsal alanda halk inançları derleme çalışmaları sürdürüldüğü ve analizleri sağlıklı yapılabildiği nispette, Anadolu inanç katmanlarının, tabakaları daha net görülebilecektir. 

[1] Dr., yasarkalafat@gmail.com  Halk Bilimi Kültür ve Strateji Araştıırmaları Merkezi, www.yasarkalafat.info 

[2] Kaynak Kişi: Veli Cem Özdemir, Halk Bilim Araştırmacısı, Lise Edebiyat Öğretmeni, Dirmil-Burdur doğumlu 

[3] Kaynak Kişi: Veli Cem Özdemir 

[4] Kaynak Kişi: Veli Cem Özdemir 

[5] Kaynak Kişi: Veli Cem Özdemir 

[6]Yaşar Kalafat, “Hakkâri ve Çevresi Örnekleri İle Türk Kültürlü Halklarda Büyü”, III. Uluslararası Van Gölü Havzası Sempozyumu (06-08 Haziran 2007, Hakkâri), Ed. Oktay Belli), Hakkâri Valiliği Yayınları, Ankara, s.445-454

[7] Kaynak Kişi: Veli Cem Özdemir

[8]Yaşar Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu´da Eski Türk İnançlarının İzleri, 6. Baskı Berikan Yayınevi Ankara, 2010 

[9]Yaşar Kalafat, “Ağrı Yöresi Örnekleri İle Türk Kültür Coğrafyasında Toprak Kültü”, II.Uluslararası Ağrı Dağı ve Nuh´un Gemisi Sempozyumu (08-10 Ekim 2008, Doğubayazıt/Ağrı) (Editör: Oktay Belli) Ağrı Valiliği Kültür Yayınları, İstanbul, 2009, s.2009

[10] Yaşar kalafat, “Kayseri ve Çevresi Örnekleri İle halk İnançlarımızda Korunma ve Kurtulma Yöntemleri”, Kayseri ve Yöresi Kültür Sanat ve Edebiyat Bilgi Şöleni (11-13 Nisan 2001, Kayseri) Bildirileri, C.1-2 Erciyes Üniversitesi yayınları, kayseri 2001. S. 397-400

[11] Yaşar Kalafat, “ Türk Kültürlü Halklara Mitolojik Dişi Ruhla/ İyeler”, Uluslararası Dördüncü Orta Doğu Semineri/İlkçağlardan İslamiyet´in Doğuşuna Kadar (29-31 Mayıs 2009) Elazığ) Bildiriler, Ed.ler: Mustafa Öztürk-Enver Çakar), Fırat Üniversitesi Yayınları, Elazığ 2011, s. 385-405

[12] Kaynak Kişi: Veli Cem Özdemir 

[13] Yaşar Kalafat, Kırım-Kuzey Kafkasya/Sosyal Antropoloji Araştırmaları (Kırım-Dağıstan-Kuzey Kafkasya Gezi Notları ve Türk Halk İnançları), Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları, Ankara, 1999,

[14] Yaşar Kalafat, “Mitoloji tasavvuf İlişkilendirilmesinde Âşık Veysel´de Toprak”, Dünya Ozanı Aşık Veysel Sempozyumu (24-25 Mayıs 2015, Sivas), Atatürk Kültür Merkezi-Sivas Valiliği

[15] Kaynak Kişi: Veli Cem Özdemir 

[16] Yaşar Kalafat, Türk Kültürlü Halkların Halk İnançları –İslamiyet ve Türk Halk İnançları, Berikan yayınları, Ankara, 2009,  s. 92

[17]Yaşar Kalafat, Türk Kültürlü Halkların Halk İnançları –İslamiyet ve Türk Halk İnançları, Berikan yayınları, Ankara, 2009,  s. 34-35

[18] A..g.e. a..g.y. 

[19] A..g.e. a..g.y. 

[20] A..g.e. a..g.y. 

[21] Yaşar Kalafat, Türk Kültürlü Halkların Halk İnançları –İslamiyet ve Türk Halk İnançları, Berikan yayınları, Ankara, 2009, s.34

[22]Kaynak Kişi: Veli Cem Özdemir 

[23]Yaşar Kalafat, “Türk Halk İnançlarında Ters Motifi”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, Mart 1997, S. 123, s. 15-19 

[24] Oktay Belli, “Yılanlar Şahı ve Dul Kraliçe Şahmaran Efsanesi”, Kars, Ocak-Haziran 2016, S. 9, s.31-35 

[25] Yaşar Kalafat, Doğu Anadolu´da Eski Türk İnançlarının İzleri, 6. Baskı Berikan Yayınevi Ankara, 2010 

[26] Yaşar Kalafat, a..g.e. 

[27] Yaşar Kalafat, Balkanlar´dan Uluğ Türkistan´a Türk Halk İnançları II,Kaşkay, Karapapah, Şahseven/elseven, Karakoyunlu, Kiresunlu, Afşar, İsmaili Hazara, Caferiler, Kengerli, Karamanlı/Çelebi/Nigari, Ayrım,Türkmen Kekai, şebek, Navıllı,/Mavili, Sarılı/Sarıllı, 1. Baskı, Ebabil Yayınları, Ankara, 2005

http://yasarkalafat.info/?p=2053