Putin`in Ziyareti ve İsrail-Rus İlişkileri

Putin`in Ziyareti ve İsrail-Rus İlişkileri

İsrail’in Esad rejimine ilişkin tavrı, son yılda değişti: Rejimin devam edeceğine yönelik umutlar sönerken, rejimin artık bekasının sona erdiği ve yeni bir rejim için hazırlıkların başlaması gerektiği noktasına kayıldı. Bu muhasebe

George Friedman - Stratfor Başkanı


Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, devlet başkanlığına yeniden geldikten sonra ilk yurtdışı ziyaretini İsrail’e yaptı. İsrail ve Rusya hakkındaki ilginç durum ise; aslında aynı çıkar alanlarında faaliyet gösteriyor gibi görünseler ve gündemleri birbirinden bağımsız sanılsa da, çıkarları her zaman için birbiriyle çatışmıyor. Her iki ülkenin de önem verdiği bölgeleri belirlemek son derece kolay; ancak bu bölgelerle nasıl bağlantılar kurduklarını tespit etmek daha zor. Dolayısıyla, söz konusu ziyaretin anlamını belirlemek son derece meşakkatli.

Burada Azerbaycan örneği üzerinden gidilebilir. Rusya, halen Azerbaycan açısından önemli bir silah tedarikçisidir; ancak İsrailliler halihazırda Azerbaycan’a önemli miktarda silah satar hale gelmişler ve onu İran’a olası bir saldırı için bir üs olarak kullanıyor gibi görünmektedirler. Azerbaycan’ın 1980’li yılların sonu ve 90ların başında savaştığı ve teknik olarak da halen savaşmakta olduğu Ermenistan’ı destekleyen Rusya ise, İsrail’in bu tavrına karşı gelmek zorunda –özellikle de İsrail’in İran’ı tehdit etmesi karşısında bu tavrı daha da önem kazanıyor. Öte yandan, Rusya da kendisini İsrail’in Azerbaycan’a müdahalesi karşısında tehdit edilmiş hissetmiyor. İsrail, Ermenistan’ı gerçek anlamda pek “önemsemiyor.” Her iki ülke de orada, sürece müdahil ve Azerbaycan’ın önemli bir ülke olduğunu düşünüyorlar; ancak her ikisi de mücadeleciymişçesine hareket edip aslında mücadele etmiyorlar.

Aynı durum, Suriye’nin durumunda da geçerli: Suriye’nin bir Türk jetini düşürmesi, bu ziyaret açısından beklenmedik bir dinamik doğurdu. Bu konuyu incelemek için Rusya’nın ve İsrail’in stratejisini ve Suriye’de yollarının tuhaf bir şekilde kesişmemesini göz önüne almalıyız.

Rusya, Amerika’nın bir çılgınlık yapmasına ihtiyaç duyuyor

Rusya’nın bölgede karmaşık ilişkileri var ve bu ilişkiler özellikle de Suriye ve İran’a odaklanmış durumda. Rusya’nın her iki ülkeye yönelik ilgisi anlaşılabilir bir durum. Sovyetler Birliği’nin dağılmasını jeopolitik bir felaket olarak nitelendirdiğini söyleyen Putin, ABD’yi Rusya’nın baş rakibi olarak görüyor. Ona göre, ABD, NATO’nun sınırlarını Baltıklara doğru genişletmek üzere Sovyetlerin dağılmasını kullanmakla kalmadı, aynı zamanda bölgedeki demokrasi-yanlısı hareketleri desteklemek ve Amerikan yanlısı hükümetler yaratmak üzere bu hareketleri kullanmak yoluyla Rusya’yı çevrelemeye de çabaladı. Putin, kendisini, eski Sovyetler Birliği yoluyla ABD’yle düelloda görüyor.

Ruslar, mücadeleyi kazandıklarına inanıyorlar. Putin ise, ABD’nin onları tahakküm altına almadığından emin olduğu için bu ülkeleri idaresi altında tutmakla yakından ilgili. Bu da Rusya’ya manevra alanı veriyor ve Rusların çıkarlarını güvence altına alan türden ekonomik ve siyasi ilişkiler tesis etmelerine olanak tanıyor. Buna ek olarak, Rusya, İslam dünyasında Amerika’nın yürüttüğü savaşlardan oldukça çok yararlanmış bir ülke; keza böylelikle Amerika’nın stratejik alan genişliği bu savaşlarla birlikte “sönümlenmiş” oldu.

Gerçekten de, Rusya’nın “yakın çevresindeki” rejimleri ve hareketleri desteklemekle görevlendirilebilecek olan Amerika’nın askeri ve istihbarat yetenekleri, İslam dünyasındaki çatışma karşısında sönümlendi. Ancak belki de daha önemlisi, Amerikalı politika yapıcıların stratejik ve entelektüel alan genişliği de başka alanlara yönelmiş oldu. Rusya, 9-11’in ardından ikincil stratejik çıkar alanına dönüştü. Halihazırda devam eden bazı hareketler halen ABD tarafından desteklense de, bu destek çoğu zaman etkisiz kaldı; birçok ülkedeki hareketler parçalandı ve Amerika’nın bu sürece yanıt verecek kaynakları bulunmamaktaydı.

Ruslar, aynı zamanda, Orta Asya’daki üslerin varlığını kolaylaştırmak ve onlara erzak teminine yönelik bir koridor sağlamak suretiyle Amerika’nın Afganistan’la meşgul olmasına yardım etti. Rusya, karşısında ona meydan okuyan herhangi bir güç olmaksızın bölgede başat güç haline gelerek yeni bir gerçeklik yaratabildi.

Dolayısıyla Ruslar, Orta Doğu’daki çatışmayı göz ardı etmedi; çünkü böylelikle dünyanın tek hakimi açısından ikincil bir mesele haline gelmiş oldu. Irak’taki savaşın sona ermesi, Afganistan’dakinin de sona yaklaşmasıyla birlikte ABD’nin Rusya’nın periferisindeki düellosunu yeniden başlatmak üzere gerekli kaynaklara ve erişim alanına kavuşma olasılığı artmaya başladı. Bu ise, Rusya’nın çıkarına bir durum değildi. Dolayısıyla, Rusların ABD’yi İslam dünyasına çekecek her türlü süreci teşkil etmekle ilgilenmesi normal bir durum idi. Bu süreçte İran ve Suriye’nin desteklenmesi, öncelikli öneme sahipti. Daha da net olmak gerekirse, Rusya, bu ülkeleri çok fazla desteklemiyordu; keza ya İran’ı zayıflatacak ya da Suriye hükümetinin altını oyacak türden tedbirlere karşı çıkmaktaydı. Rusların bakış açısından bakıldığında, bu rejimlerin sadece varlıklarını sürdürmesi, Amerika’nın gücünü başka yöne yöneltecek bir çekim gücü yaratıyordu.

İsrail’in Suriye’ye ilişkin Tavrı

Bu da bizi Putin’in İsrail ziyaretine dair analizimize geri getiriyor. Rusların bakış açısıyla, Suriye ikincil bir mesele değildir; daha ziyade kendi stratejisinin önemli bir parçasını teşkil etmektedir. İsrail’in ise çok daha karmaşık hisleri vardır. Suriye’deki Esat rejimi, Sovyetlerle müttefikti ve zamanında İsrail açısından ciddi bir tehdit oluşturmuştu. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Suriye patronunu kaybetti ve tehdit olma özelliği azaldı. O tarihten itibaren Esad rejimi altındaki Suriyelilerin İsrail’in bakış açısıyla iki “erdemi” vardı:

- Davranışları öngörülebilir olmaları (Lübnan’daki çıkarları, İsrail’in çıkarlarıyla örtüşmesi muhtemel olan finansal ve siyasi hedefler dahilinde inşa edilmişti. Bunun karşılığında da, İsrail’in tahammül edemeyeceği türden askeri faaliyetler üzerinde bir takım sınırlamalara gidebilirlerdi. Dahası, Suriye’nin çıkarları dahilinde İsrail ile bir çatışmaya gidilmesi bulunmuyordu, dolayısıyla Suriye ta ki 2005 yılında ABD tarafından Lübnan’dan kapı dışarı edilene dek Hizbullah’ı denetim altında tuttu.)

- Esad rejiminin Sünni değil Alevi ve Şii mezhebinden oluşu (2000’li yıllarda İsrail ve Batı, başlıca tehditlerin Sünni dünyasından kaynaklandığına inanıyorlardı. Çnkü El Kaide, Müslüman Kardeşler ve Hamas Sünni’ydi. Son on yıl içerisinde ise, kuzeyde çoğunlukta bir radikal İslamcı rejimle kıyaslandığında yozlaşmış bir azınlık Alevi rejimi İsrail açısından daha “tercih edilebilir” hale gelmişti. Bu tür bir rejimin ne kadar radikal hale gelebileceği net değildi; ancak Şiilerdense Sünni tarafından daha büyük bir risk doğurduğuna inanılıyordu.)

İsrail’in Esad rejimine ilişkin tavrı, son yılda değişti: Rejimin devam edeceğine yönelik umutlar sönerken, rejimin artık bekasının sona erdiği ve yeni bir rejim için hazırlıkların başlaması gerektiği noktasına kayıldı. Bu muhasebenin ardında, hangi rejimin daha tehlikeli olacağına dair bir değerlendirme de bulunuyordu. ABD’nin Irak’tan çekilmesi ve İran’ın doğan boşluğu doldurmasıyla birlikte, İran; İsrail açısından Hamas ve Sünnilerden bile daha büyük bir tehdit haline geldi. Dolayısıyla İsrail halihazırda Suriye’de bir Sünni rejimi tercih ediyor ve bu rejimin İran’ın heveslerini kursağında bırakmasını umuyor.

Bu bağlamda, İsrail ve Rusya’nın çıkarları örtüşmemeye devam ediyor. Öte yandan, İsrailliler, Suriye’de olan bitenler üzerinde çok büyük bir etki güçleri olmadığının da farkındalar. Gidişatın kendileri lehinde olması umuduyla, süreci yan tribünlerden izliyorlar. Suriye’de şu veya bu hizbin kazançlı çıkması ise, onlara pek bir şey ifade etmiyor. Dolayısıyla, Suriye, İsrail’in gücünün sınırlarının bir göstergesidir. Suriye’de olan bitenler önemlidir; ancak bu süreçte olanları yönlendirmede İsrail’in artık bir gücü kalmamıştır.

Örtüşen Çıkarlar

Rusların elinde halen belli bir güç ve nüfuz bulunmaktadır. Suriye hükümetine sağladıkları silahlar, rejimin bekasına yardım edebilir. Yaptırımların gerçekleşmesini engelleme veya alt etme yeteneği, hem İran’a hem de Suriye’ye yarıyor. Rusya, bir çözüm dayatamaz; ancak ABD’yi içine çekecek ve dikkatini dağıtacak koşulları yaratabilir. Öte yandan, şu da unutulmamalıdır ki, Kuzey Kafkasya’da yaşayan İslamcı gruplarla Rusya’nın kendi iç sorunları bulunmaktadır. Bu gruplar büyük oranda Sünnilerden oluşmaktadır; ancak Sünniler de kendi aralarında çok çeşitlidir. Ruslar radikal bir Sünni grubun Suriye’deki varlığını önlemek isterken, Esad’ı veya rejimini iktidarda tutamazlarsa daha ılımlı bir Sünni grupla da pekâlâ anlaşabilecek gibi görünüyorlar.

Putin’in ziyareti, ABD’yi sinirlendirmeye ve İsrail’in Rusya ile ilişkilerindeki değişimler için zemin yaratmaya yönelikti. Bununla birlikte, İsraillilerin Putin’den elde etmeye ihtiyaç duydukları bazı unsurlar da var. Örneğin, Suriye’deki rejim değişikliğini kontrol edemezlerken Rusya belli bir ölçüde bu kontrolü sağlayabiliyor. Öte yandan, bu alanda Rusya ve İsrail’in çıkarları örtüşüyor. İsrail, Suriye İran’ın uydusu haline gelmediği sürece Esad rejiminin varlığını sürdürmesine tahammül edecektir.

Rusya ise, eğer Esad rejimi varlığını sürdürürse İran’a karşıt bir ağırlık oluşturabilir. Öte yandan eğer rejim düşer ise, İsrail ve Rusya’nın çıkarları, ılımlı bir Sünni rejim üzerinde örtüşüyor. Dolayısıyla, bu noktada Rusya’nın bir karar vermesi gerekiyor; keza sürecin sonucunu etkileyecek gücü elinde bulunduruyor. Uzun vadede ılımlı bir Sünni rejim, Rusya’nın çıkarınadır. Kısa vadede ise, ABD açısından en büyük huzursuzluğu yaratan rejimi istiyor: Ya İran’la sıkı fıkı bir Esad rejimi, ya da radikal bir İslamcı rejim…

Herkesin aynı noktada buluştuğu bir konu var: Türkiye, jetinin düşürülmesine yanıt olarak, NATO’yu toplantıya çağırmaya karar vermişti. Türkiye, Suriye’ye tek taraflı bir müdahalede bulunmaya hazır değil; ancak uçağını yitirdikten sonra NATO’nun benzeri bir müdahalede bulunmasını ister hale geldi. Türkiye, en başından beri Esad rejimine düşmandı; bu yüzden de İttifak’ı ortak savunma politikası dahilinde göreve çağırma fırsatı bulmuş oldu.

NATO’nun bu sürece nasıl yanıt vereceği henüz belli değil – ancak, söyleminin sert olacağı ve muharebe arzusunu belli ölçülerde dizginleyeceği kesin. Ne Rusya ne de İsrail, NATO’nun bir müdahalede bulunması karşısında üzülmez. Rusya’nın bakış açısından, NATO’nun önemli miktarda Amerikan gücünü içine alacak şekilde yapacağı bir müdahale en iyi seçenek olabilir –özellikle de benzer müdahalelerde yaşandığı gibi eğer NATO bu süreçte bataklığa saplanır ise… İsrail açısından, NATO’nun Suriye’nin sorumluluğu üstlenmesi, bu zamana değin elde edilmiş en iyi seçenek olacaktır.

Elbette İsrail-Rusya toplantısı belirlendiğinde masada bu tür seçenekler bulunmuyordu. O sırada yapılan toplantının anlamı, Suriye gibi farklı meselelerdeki görüş ayrılıklarını ortaya çıkarmak idi. Ancak, yaşanan son olaylara bakıldığında, NATO’nun olası bir müdahalesinin sağlayacağı yararlar –her ne kadar bu müdahale pek mümkün görünmese de- Rusya ve İsrail’in üzerinde anlaştığı bir zemine karşılık geliyor. Elbette her ikisi de NATO üyesi olmayan iki ülkeden söz ediyoruz. Ve herhangi bir NATO ülkesinin Suriye’ye birlik gönderme taahhüdü altına girmesi, pek olası görünmüyor. Ancak, bir zamanlar kulağa manasız gelen bir tartışma, şimdi belli bir anlama bürünmüş durumda.

İsrail, Rusya’nın ABD karşısında güçlü bir karşıt ağırlık olmasını isteyecek; ancak bir yandan da ABD ile ilişkilerini germekten çekinecektir. Rusya, Orta Doğu’da İran ve Suriye’nin ötesinde ilave seçenekler elde etmeyi isteyecektir; ancak bu iki devleti tecrit etmekten de kaçınacaktır.

Her ne kadar ortak bir zeminde pek çakışmasa da birbirlerinin çıkar alanlarına derin bir şekilde müdahil olmuş olan bu iki ülke arasındaki tuhaf ilişkinin derinlerine inildiğinde, ortaya bir yanıt çıkmaya başlıyor.

Rusya ile İsrail’in çıkarları arasında pek fazla gerilim yok; çünkü her iki ülke de bölgede gereken gücü tam olarak elde edebilmiş değil. Rusya’nın elinde bazı seçenekler var; ancak gidişat Soğuk Savaş’taki kadar olumlu değil. İsrail’in ise Suriye veya Mısır’da yaşananlar üzerinde çok büyük bir etki gücü bulunmuyor.

Öte yandan, kendilerini daha güçlü ve ağırlıklı göstermek her iki ülkenin de çıkarına… Dolayısıyla devlet düzeyinde yapılan ziyaret, bu amaca hizmet etmelidir.

Kaynak: http://www.stratfor.com/weekly/putins-visit-and-israeli-russian-relations



Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

Bayraktar AKINCI ASELFLIR-500 ile hedefi başarıyla vurdu

Bayraktar AKINCI, Aselsan tarafından milli olarak geliştirilen ASELFLIR-500 Elektro-Optik Keşif, Gözetleme ve Hedefleme Sistemi’ni kullanarak deniz üstünde seyreden Albatros İDA’yı başarıyla imha etti.

Teknoloji

Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüpheli yakalandı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 20 ilde eş zamanlı düzenlenen Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüphelinin yakalandığını bildirdi.

Teknoloji

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Vücutta kolay morarma o hastalığın habercisi olabilir!

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkacak (Bu hafta hava nasıl olacak?)

TBMM açılıyor: Gündemde kripto para düzenlemesi var

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Rusya, Ukranya'nın en büyük özel elektrik şirketine saldırdı

İsrail ordusu Halep'i vurdu: 38 kişi öldürüldü

Türkiye’nin iç sorunu bir PKK’dan Avrupa’nın sorunu bir PKK’ya

STK’LAR YILDIZ HOLDİNG’TE BULUŞTU

Ukrayna: Rusya, başkent Kiev'e seyir ve balistik füzelerle saldırdı

Rus istihbaratı: Fransa, ilk etapta 2 bin askeri Ukrayna'ya göndermek için hazırlık yapıyor

Erdoğan'ın iftar yemeğinde sarf ettiği cümle Yunanistan'da tepkiyle karşılandı! Hükümete çağrı yaptılar

MİT PKK'nın sözde İran sorumlusunu Kandil'de etkisiz hale getirdi

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Bayraktar AKINCI'dan İHA-230 füzesiyle çifte atış

Yükleniyor