Suriye Meselesinin Dünü ve Bugünü

Suriye Meselesinin Dünü ve Bugünü

Arap Baharı, Arap dünyasında baskıcı ve otoriter yönetimlere karşı son dönemde meydana gelen farklı ölçeklerdeki halk hareketlerini ifade etmek ve süreci bir demokratikleşme dalgası olarak olumlu manada tanımlamak maksadıyla kullanılan b

Celal Tahir

Suriye’de yaşananları ve Baas rejimini anlamak için, geçmişte Orta-Doğu’yu etkileyen iki bileşen olan İngiltere ve Sovyetler Birliği’ni hatırlamak gerekir. Irak ve Suriye’deki Baasçılık, bir yandan ideolojik yönden Sovyetler`in yeni tezleri ile paralellik gösterirken, bir yandan da, İngiliz siyasetinin enstrümanlarından olur. Burada İsrail’in kuruluşunda İngiltere’nin sürecin başından dâhil olduğunu, Sovyetler Birliği’nin de İsrail’i ilk tanıyan devletlerden olduğunu, not etmek yerindedir. Michael Eflâk’ın geliştirdiği Baas hareketinin ideolojik dayanağı Kruşçev önderliğinde toplanan Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) 22. kongresidir. Bu kongrede “kapitalist olmayan yoldan kalkınma' tezi ortaya atılır. Bu tez, bazı ülkelerin proletarya diktatörlüğünü gerçekleştirmeden kapitalizmin-batı emperyalizminin etki alanının dışına çıkabileceğini ileri sürer.

OSMANLI SONRASI VE BAASÇILIK

Osmanlı İmparatorluğu`nun siyasi varlığının ortadan kalkması sonucu yaşananlar, Roma (Batı Roma) İmparatorluğu`nun çöküşü sonrası Batı Avrupa’nın yaşadıkları ile mukayese edilebilir. Nasıl ki Batı Roma’nın çöküşünden sonra Avrupa, Ortaçağ’da nisbi bir kargaşa dönemi yaşamıştır (*), Osmanlı İmparatorluğu`nun çöküşünden sonra da Türkiye’nin, Arap-İslam âleminin, Balkanlar’ın bir türlü sükûnet bulamayışı aynı sebeptendir ki; Tunus, Cezayir, Libya, Mısır, Bahreyn, Yemen ve Suriye’de iki senedir yaşananlar bu çerçevede daha anlaşılır hale gelir. Mısır, Libya, Tunus, Yemen, Bahreyn, Suriye’de ortaya çıkan halk hareketleri, elbette halkların haklı ve hakiki talepleriyle ortaya çıkmıştır. Ancak bu hareketler henüz derinde kımıldanma aşamasındayken dünyanın egemen güç odaklarının buradaki muhtemel gelişmelere karşın bir takım çok seçenekli, plan ve projeler geliştirdikleri açıktır.

Suriye’de yaşananları anlamak için, geçmişte Orta-Doğu’yu etkileyen iki bileşen olan İngiltere ve Sovyetler Birliği’ni hatırlamak gerekir. Irak ve Suriye’deki Baasçılık, bir yandan ideolojik yönden Sovyetler`in yeni tezleri ile paralellik gösterirken, bir yandan da, İngiliz siyasetinin enstrümanlarından olur. Bu arada İsrail’in kuruluşunda İngiltere’nin sürecin başından dâhil olduğunu, Sovyetler Birliği’nin de İsrail’i ilk tanıyan devletlerden olduğunu not etmek yerindedir. Bunu, eski Sovyet rejiminin ideolojik karakterinden bağımsız olarak, Ekim 1917 sosyalist devrimini gerçekleştiren Bolşevik Partisi Merkez Komitesi’nde çoğunluğu Yahudilerin oluşturması ile irtibatlandırmak mümkün müdür, ayrıca düşünmek gerekir.

Michael Eflâk’ın geliştirdiği Baas hareketinin ve Mısır’da Cemal Abdülnasır’ın, bütün üçüncü dünya ülkelerini etkileyen ulusalcı sosyalizmin ideolojik dayanağı Kruşçev önderliğinde toplanan Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) 22. kongresidir. Bu kongrede “kapitalist olmayan yoldan kalkınma' tezi ortaya atılır. Bu tez, bazı ülkelerin proletarya diktatörlüğünü gerçekleştirmeden kapitalizmin-batı emperyalizminin etki alanının dışına çıkabileceğini söyler. Kapitalist olmayan yoldan kalkınma tezi, ülke içinde, ekonomide devletçi siyaseti olan bir tek-parti diktatörlüğü, uluslararası planda ise Sovyetler Birliği ekseninde hareket edildiğinde, sosyalizm yoluna girilebileceği şeklinde, çok kısa özetlenebilecek bir tezdir. “Kruşçef döneminde, hiç kuşkusuz, Moskova’nın Arap Ortadoğu’suna 'duhulü' önemli bir dürtü kazanacaktır. Soğuk savaş stratejileri bu yakınlaşmayı ilişkinin ideolojik açılımın' sulandırmasına' bağlarlar. Artık bu 'safiyetin yitirilmesi' doktriner gelişim mi, yoksa reelpolitik nedenlerle mi gerçekleşmiştir, tam oranını kestirmek mümkün değildir; ama Moskova 'barış içinde birarada yaşayabileceklerini' özellikle NATO, Varşova dışındaki III. Dünya için üretmiş gibidir. Bu 'esneme' onlara Doğu-Batı diyalektiğini, Kuzey/Güney çatışmasına eklemleme imkânını doğuracaktır. Bağlantısızların dostu, hatta hamisi imajı ile ulusal kurtuluş savaşlarının yanında bir güç olarak Arap Ortadoğu’sundaki 'ilerici' güçlerle işbirliği mantıki ve belki felsefi bir boyut kazanmış oluyordu. Hoş Kremlin, bir yandan Arap sosyalizmi ile örülü Ortadoğu nasyonalizmini Marksist teoriye kayış için bir ara durak olarak değerlendiren ideologlarını tekzip etmiyor ; bir yandan da aynı bölgede şeyhler ve krallarla ilişki kurmada da sakınca görmüyordu…..” (1)

Bu, Mao’nun SSCB’nin Marksizm-Leninizm’den uzaklaştığı, revizyonist bir çizgiye evrildiği, eleştiri ve tespitlerine dayanak olan, başlıca hususlardandır. Mao Ze Dung uluslararası ilişkilerde SSCB’den bağımsız konumlandırır ve Çin’de farklı bir sosyalizm uygulanır. Bu, bugünkü nev-i şahsına münhasır Çin’in, oluşmasının sebepleri arasındadır. Kapitalist olmayan yoldan kalkınma tezinin Mısır’daki karşılığı Nasır sosyalizmi, Libya’daki karşılığı Kaddafi’nin yeşil sosyalizmi, Irak ve Suriye’deki Baas partileridir. 12 Mart’ta ortaya çıkan 9 Mart sol cuntası, 28 Şubat hareketi ve son dönemdeki Ulusalcı hareketin de bir ölçüde bu eski Baasçı tezleri anımsattığı söylenebilir. O yıllarda Demirel hükümeti dış güçler, İstanbul sermayesi, ordu içindeki cuntalar ve basın tarafından köşeye sıkıştırılır. Basını uhrevi bir kurum, mensuplarını da dokunulmazlığı olan kutsal kişiler gibi algılamak yanlış olduğu gibi gariptir. Çalkantılı geçen o yıllardan sonra, 9 Mart cuntası, 9 Mart 1971 akşamı Genelkurmay Başkanlığı`nda yapılan iki saatlik bir toplantıda masaya yatırılır ve o toplantıda biter. 9 Mart’ın iç desteği yetersizdir. Ve 9 Mart cuntasının o dönem Basçılığa ve Nasır’a özenen Sol-Kemalist yorumunu İngiltere ve Amerika’nın desteklemesi de zordur. 12 Mart günü bilinen muhtıra gelir. Sonra, kırk yıllık CHP üyesi Nihat Erim, bir gece içinde 'tarafsız' olarak, tarafsız ve partiler üstü olması öngörülen bir Milli Cephe hükümeti kurmak üzere Başbakanlığa getirilir. TBMM’den neden bu zatın “tarafsız” olmak üzere seçildiği, 12 Mart`ı inceleyen kapsamlı araştırmalara pek konu olmaz. Nihat Erim`in, yıllar evveli, o sırada henüz genç bir subay olan Memduh Tağmaç ile Amerika`da bazı CIA ve Pentagon yetkilileriyle birlikte, gözden ırak bir otel lobisinde oturup, uzun bir söyleşide bulunmuş olduğundan söz edilir. Ama nedense bu da pek kurcalanmaz. Akdeniz`deki Sovyet varlığı, Sovyetlerin bir yandan Arap ülkelerine yaptığı yardım, diğer yandan Türkiye ve İran’la yakınlaşması ve Ortadoğu`da artan Çin etkisi, bölgedeki gelişmeleri etkileyen diğer önemli etkenlerdir.

Mısır`da, Cumhurbaşkanı Enver Sedat, kendisini iktidardan devirme planlan olduğu gerekçesiyle, Sovyet yanlısı grubun lideri olarak bilinen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Ali Sabri`yi tutuklatır. Bu, muhtemelen Sabri`nin Amerikan Dışişleri Bakanı Rogers’ın Mısır’a yapacağı geziye, ABD ile yakın ilişki kurulmasına karşı çıkması ve Suriye ile kurulabilecek bir federasyona muhalefeti üzerine yapılır.


Mesele Sedat`ı devirme planlarının varlığı değil, fakat darbe girişimi başarıya ulaşacak olursa, SSCB yanlısı bir çizgi izlenecek olmasıdır. Ali Sabri`nin dayandığı güç, bazı Mısırlı Marksistlere sığmak olan Sosyalist Birlik’tir. Mısır hükümetinin darbe girişiminden, hem 'komplo' hem de, bütün bu ilişkilerin daha da karmaşık köklere sahip olduğunu belirtmek üzere planlı bir 'ayaklanma' olarak söz etmesi de oldukça ilginçtir.

Sudan`daki durum daha da açıklayıcıdır. Temmuz 1971`de Başbakan Numeyri, Albay Hasan El-Ata liderliğindeki bir grup subay tarafından görevinden uzaklaştırılır. El-Ata Devrimci Komuta Konseyi`nin üyesiydi, fakat Mısır`la federasyon düşüncesine karşı çıktığı için uzaklaştırılmış ve komünist olmakla suçlanmıştı. Mısır ve Libya ile Numeyri’ye sadık ordu mensuplarının acil müdahalesi, Numeyri’yi tekrar iktidara getirir. Darbe önderleri idam edilir. Numeyri, Mısır devlet başkanı Enver Sedat`ın İsrail`le barış girişimlerini destekleyen ilk Müslüman devlet başkanı olur. Türkiye, Mısır ve Sudan`da 1971’de meydana gelen olaylar, bu sosyopolitik arkaplan çerçevesinde incelenirse, herhalde daha anlaşılır olur.

Tüm bu gelişmeler içinde, Hafız Esad, 1965`te Hava Kuvvetleri Komutanı, Şubat 1966`da Savunma Bakanı olur. Baas Partisi`nin sivil ve askeri kanatları arasındaki 1969-1970 yılları arasında iktidar mücadelesinde de, etkin biçimde yer alır. Ürdün`deki iç savaşa müdahalenin ardından, 13 Kasım 1970`te kansız bir darbeyle iktidarı ele geçirir. Mart 1971`de yapılan halkoylamasıyla devlet başkanı seçilen ve Baas Partisi genel sekreterliğini de üstlenen Hafız Esad’ın, sonraki yıllarda SSCB ile ilişkilerini geliştirmesi, Mısır, Ürdün, Türkiye’de, Sovyet etkisinin geriletilmesi/tasfiye edilmesi, lakin Suriye’nin pozisyonunu muhafaza etmesi ile birlikte düşünüldüğünde, oldukça dikkat çekicidir. Tüm bunlar Suriye’nin pozisyonu ve işlevi itibariyle, özel bir ülke olduğunu anlamamızı sağlar.

Suriye 1970’erden bugüne, dünyanın dört bir yanında adı korku yaratan terörist örgütlerin yatağı olur. Tıpkı 1980`lı yılların başında Türkiye’ye problemler yaratması için PKK`ya kucak açtığı gibi. Bekaa vadisi, Suriye`nin kontrolüne geçmesiyle birlikte, bölge uluslararası terörün bir eğitim merkezi durumuna gelir. Bu kamplarda Japon ‘Kızıl Ordu Fraksiyonundan, ‘Eritre Kurtuluş Hareketi’ne, POLISARIO’ya, Ermeni ASALA’dan, Kürt PKK’ya kadar. Dünyanın dört bir köşesinden birçok terör örgütünü barındırır. Ve diğer birçok örgütle beraber, PKK’yı destekleyerek, hem kendi namına, hem de küresel güçlerin nam-ı hesabına, Türkiye’nin yolunun üzerindeki en önemli engellerden biri olur.

50`Lİ YILLARDA SURİYE-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ

Osmanlı bakiyesi iki ülke Suriye ve Türkiye’nin ilişkileri ise sürekli inişli çıkışlı ve gerilimlidir. 50`li yıllarda DP iktidarında yaşanan kimi sıra-dışı hadiseleri, eski gazetecilerden, Ahmet Emin Yalman’ın Vatan gazetesinde Genel Yayın Yönetmenliği de yapmış olan Kemal Bağlum’un hatıratından (**) öğrendiğimize göre; O dönemlerde Mareşal Hüsnü Zaim, Suriye`yi Türkiye ile birleştirecek şeklinde rivayetler dolaşmaktadır. Ancak Hüsnü Zaim ihtilalden sonra kendi kendini albaylıktan mareşalliğe yükseltince, ordu bunu kabul edemez. Bu durumu fırsat bilen Michael Eflâk’ın Baas Partisi, Albay Sami Hinnavi ile birleşerek, Mareşal Hüsnü Zaim`i devirir. Albay Edip Çiçekli ’de sonrasında Sami Hinnavi’yi devirir. Sonraları DP Hükümeti Edip Çiçekli’ye karşı tavır alır. Ankara`da Kabine toplantısında, 3. Ordudan bir kolordunun Suriye hududuna gönderilmesine, gerekirse bu ülkenin işgaline karar verildiği söylentileri, dolaşır olur. Bir rivayete göre de, durumdan haberdar olan ABD araya girerek, yanlış bir adım atılmasını önler.

O dönemde yazılamayanlara göre Mareşal Hüsnü Zaim`i deviren güç, aslında Sovyetler Birliği`dir. Sovyetler, Türkiye`yi güneyden de çember altına almak amacıyla, kendisine taraftar olan Sosyalist Baas Partisi ile Albay Edip Çiçekli`yi desteklemektedir. Nitekim Albay Çiçekli iktidara gelir gelmez Sovyetler`le bir anlaşma yapar. Sözde Suriye ordusunun yetiştirilmesi amacıyla, Sovyet Rusya`dan çok sayıda Sovyet subayı Şam`a gelir.

Ayrıca Sovyetler, Suriye`yi silah, araç ve gereçle desteklemek için, havadan ikmale başlar. DP Hükümeti de, Amerikalıların telkini ve yeni durum karşısında Suriye`ye karşı yapılacak harekâttan vazgeçer. Kemal Bağlum’da bazı hatalar olsa da, önemli olan husus burasıdır.

Bu arada Fatin Rüştü Zorlu Kemal Bağlum’u evinden telefonla arayarak bakanlığa gelmesini ister. Kemal Bağlum bakanlık odasında Zorlu’ya “Hayrola beyefendi, önemli bir şey mi var?” diye sorar. Zorlu endişelidir, “Kemal Bey, Sovyetler Türk hava sahasını ihlal ederek uçakla Suriye`ye silah gönderiyor. Sovyet uçakları 52 bin feetten uçuyor. Bizim bu uçakları karşılayacak durumumuz yok. Biz, her ne kadar durumu NATO müttefiklerimize duyurduksa da, bunun dünya kamuoyu tarafından da bilinmesi gerekiyor. Bu haberi ajansına ve gazetene ver. Ancak, kaynak gösterme” der.

Hadise hakikaten önemlidir. Sovyetler, Türkiye`yi hiçe sayarak, hava sahasını ihlal etmektedir. Haber Associated Press Ajansı`nda ve Vatan gazetesin`de yayımlanır. Haberin yayımlanması üzerine, MAH Başkanı Tümgeneral Behçet Türkmen gazeteyi arar ve haberin kaynağını sorar. Bürodaki gazeteciler, “Büro şefimiz Kemal Bağlum verdi” derler. “Yarın kendisini aynı saatte arayacağım, mutlaka büroda bulunsun. Haberi kimden aldığım bana söylesin” diye Türkmen gereken emri verir. Kemal Bağlum büroya geldiğin de muhabirlerden Erol Ülgen endişelidir. Bağlum sebebini sorduğunda, “Kemal Ağabey, MAH Başkanı Behçet Paşa seni aradı. Haberin kaynağını sordu. Ben de bilmediğimi söyledim, `Yarın yine aynı saatte arayacağım. Haberi aldığı kaynağı bana söylesin` dedi. Şimdi ne yapacağız, başın derde girmez ya” diye cevap verir. Kemal Bağlum’da, “Merak etme hallederiz ”der, ama endişelenir. Hemen Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu`yu telefonla arayarak kendisi ile acilen konuşmak istediğini söyler. “Hemen gelsin” diyen Zorlu güler yüzle, “Teşekkür ederim Kemal Bey, bize çok büyük bir iyilik yaptın. Associated Press`e verdiğin haber hemen hemen bütün batı gazetelerinde yer almış” der. Ancak Bağlum konuşmayınca, “Ne oldu” diye sorar. O da olanları anlatır. Bu haber yüzünden gazetenin zor duruma düşebileceğini söyler. Zorlu` nun birdenbire yüzü değişir. Otur diyerek telefona sarılır. Zorlu telefonda Behçet Türkmen’e: “Paşam, senin yapman gereken işi bir gazeteci yapıyor. Kemal Beyden ne istiyorsun? Eğer haberin kaynağım öğrenmek istiyorsan bu haberi kendisine ben verdim. Kendisini rahatsız etmeyin” diyerek, hadiseyi izah eder.

BUGÜNLERE GELİRKEN

Anlaşılan o ki, o dönem Sovyetler, hava sahasını kullanarak Türkiye’ye gözdağı verir. Türkiye’nin haberdar etmesine rağmen NATO ne yapmıştır? Pek belli değildir. Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesine Sovyet Rusya engel olur, Batı dünyası da sanki buna sessiz kalır. Acaba bu Suriye’nin özel pozisyonuyla mı, irtibatlıdır? Yine Metin Toker, Irak’ta Nuri Sait Paşa devrildiğinde, Menderes hükümetinin askeri müdahale düşündüğünü, ancak askerlerin, İngiltere ve ABD’nin karşı çıkışının mani olduğunu yazar. Kırk yıl sonra aynı şeyleri merhum Turgut Özal yaşar. Irak’a müdahil olma siyaseti iç ve dış çevrelerin direnci neticesi akim kalır. Rejimi ayakbağlarından kurtararak Cumhuriyeti, Osmanlı hinterlandında var etmek çizgisinde olan Özal’ın düşünceleri, şaibeli ölümü sebebiyle gerçekleşemez.

Sayın R. Tayyip Erdoğan ve AK-Parti için ise durum farklıdır. Aktif dış politika imkân dâhilindedir. Zulme uğrayan Suriye halkına el uzatmak zorunludur. Ancak büyük güçlerin, bölgeyi işgale varabilecek müdahalelerinin de, önüne geçilmelidir. Bunun için önce, Baas rejimi kontrollü dönüşüme zorlanmıştır. İnce, hassas, isabetli bir siyaset izlenmelidir. Son günlerde yaşananlarla durum hepten hassasiyet kazanmıştır. Dünya yeni bir dönemin eşiğindedir. Değişim sürecektir ve sonuçları hakkında söz söylemek, kâhinlik olur. Asırlardan beri olduğu gibi, Orta-Doğu bir kez daha büyük güçlerin mücadele alanıdır.

Arap Baharı, Arap dünyasında baskıcı ve otoriter yönetimlere karşı son dönemde meydana gelen farklı ölçeklerdeki halk hareketlerini ifade etmek ve süreci bir demokratikleşme dalgası olarak olumlu manada tanımlamak maksadıyla kullanılan bir kavramdır. Ancak esasen ‘Arap baharı’ bir yanıyla doğru, bir yanıyla yanlış bir adlandırmadır. Bir asır önce İttihatçılar ve Kemalistler üzerinden ne olduysa benzer bir şeyin Cumhuriyet’in ve Lozan’ın 100. yıldönümüne yani 2023’e doğru yeniden olması ve oldurulması için dünyanın egemen mahfillerinin uğraş içinde olduklarını düşünmek mümkündür. Türkiye, üst-akıl marifetiyle yeni bir format atılması süreciyle karşı karşıyadır denilebilir. İslam coğrafyasında olanların, İslam âlemine ve Osmanlı mirasçısı olmasından dolayı Türkiye’ye yeni bir format atılması sürecinin parçaları olduğunu bilmemiz gerekir. Tıpkı bir asır önce Osmanlı, parçalanabilmesi için, İttihatçılar üzerinden nasıl ki 1. Dünya Savaşı’na sokulmuşsa, bugün de benzer bir şekilde Suriye üzerinden Türkiye`nin uluslararası bir çatışmanın, anaforun içine çekiliyor, çekilmeye çalışılıyor olması da ihtimal dâhilindedir. Türkiye’nin Suriye politikasını gözden geçirmesinde fayda vardır. Bu noktada söylenebilecek olan Beşer Esad’ın ve Baas rejiminin illa ki ve mutlaka devrilmesi gerektiği şeklindeki strateji ve söylemden vazgeçilmesinde fayda olduğunun düşünülebileceğidir. Türkiye bir şekilde Esad ve Suriye’deki muhalif gruplar arasında arabulucu, hepsinin dışında ve üstünde bir pozisyon takınan arabulucu pozisyon ve rolüne doğru ilerlemek durumundadır. Bu pozisyon değişikliği güney sınırının selameti açısından elzemdir. Ayrıca bir ihtimal de olsa Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin bir bölümünün Suriye’ye dönüşünün kapısını da belki açabilir.


Dipnotlar

(*) Bu arada, belirtmek gerekir ki “ortaçağ karanlığı” imgesi büyük ölçüde “Modernitenin aydınlığını” tartışılmaz kılmak için imal edilmiştir.

(**) Bu yazıda Kemal Bağlum’un 'Arı politik' adlı kitabından yararlandım. Ancak kitapta 1949’da darbe yapıp kısa süre sonrada darbeyle giden Hüsnü Zaim’in DP ile ilişkili olduğunu söylemesi, istihbarat teşkilatının o tarihlerde MAH olması gereken adını MİT olarak zikretmesi vs. gibi maddi hatalar var. Yine de anlatılan olay önemli olduğu için, hadiseleri bilen birileri tarafından doğrudan yalanlanmadığı sürece, nakledilmesi ve bilinmesi uygun olur, diye düşündüm.

1) 'Yalnızlıktan Saygınlığa, Demokrat Partinin Dış Politikası', Prof. Dr. Mim Kemal Öke, Dr. Erol Mütercimler, Demokratlar Kulübü Yayını, Ankara- 2000 s.102-103


celaltahir@gmail.com

 



Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

Bayraktar AKINCI ASELFLIR-500 ile hedefi başarıyla vurdu

Bayraktar AKINCI, Aselsan tarafından milli olarak geliştirilen ASELFLIR-500 Elektro-Optik Keşif, Gözetleme ve Hedefleme Sistemi’ni kullanarak deniz üstünde seyreden Albatros İDA’yı başarıyla imha etti.

Teknoloji

Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüpheli yakalandı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 20 ilde eş zamanlı düzenlenen Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüphelinin yakalandığını bildirdi.

Teknoloji

Türkiye'nin ilk uzay yolcusu Gezeravcı'nın 9 Ocak'ta uzaya gönderilmesi planlanıyor

Türkiye’nin ilk uzay yolcusunun, 9 Ocak 2024'te uzaya gönderilmesi planlanıyor.

Teknoloji

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Rusya, Ukranya'nın en büyük özel elektrik şirketine saldırdı

İsrail ordusu Halep'i vurdu: 38 kişi öldürüldü

Türkiye’nin iç sorunu bir PKK’dan Avrupa’nın sorunu bir PKK’ya

STK’LAR YILDIZ HOLDİNG’TE BULUŞTU

Ukrayna: Rusya, başkent Kiev'e seyir ve balistik füzelerle saldırdı

Rus istihbaratı: Fransa, ilk etapta 2 bin askeri Ukrayna'ya göndermek için hazırlık yapıyor

Erdoğan'ın iftar yemeğinde sarf ettiği cümle Yunanistan'da tepkiyle karşılandı! Hükümete çağrı yaptılar

MİT PKK'nın sözde İran sorumlusunu Kandil'de etkisiz hale getirdi

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Bayraktar AKINCI'dan İHA-230 füzesiyle çifte atış

Türkiye ve Irak'tan ortak bildiri

ABD uçağından görünen detay! Filistin topraklarına alçak imza

Rusya’da kritik seçim! Halk sandık başında: Putin yeniden mi geliyor?

YILDIZ HOLDİNG’İN KONUŞAN YAZILAR SERGİSİ ANKARA’DA

Zelenskiy, Ukraynalıların Rusların Avrupa'ya geçişini engellediğini söyledi

Altay: Konya Türkiye Yüzyılı’nda ülkemizin teknoloji üssü olacak

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

BAŞKANIMIZA TÜRK DÜNYASI ÖDÜLÜ

İsrail-Hamas savaşında son durum... ABD'nin İsrail taktiği deşifre oldu! Washington Post yazdı: Kongre resmen bypass edilmiş!

Atlantik Konseyi'nden çarpıcı Türkiye analizi: Avrupa'nın güvenliğini sağlama fırsatı var

Dışişleri İsrail'in Batı Şeria'daki işgal planına sert tepki: Bu eyleme derhal son verilmelidir

Ermenistan-Rusya krizinde son nokta: Paşinyan muhafızların geri çekilmesini istedi

İsrail bunu da yaptı! Yüzlerce Filistinlinin toplu defnedildiği mezarlığa bomba yağdırdılar

Hamas: İsrail taleplerimizi kabul ederse 6 haftalık ateşkes 24 ila 48 saat içinde başlar

İsrail ordusu, bir kez daha Gazze'de insani yardım bekleyenlere saldırdı

Yükleniyor