Suriye´de 2011 yılının başında ortaya çıkan Arap Baharının uzantısı niteliğindeki barışçıl ve sivil halk ayaklanması kısa bir süre içinde iç savaşa dönüşmüştür. Dünyanın bu talihsiz coğrafyasında hemen yanı başımızda meydana gelen bu iç savaş daha önce görülmemiş şekilde Türkiye´yi etkilemiştir. Bir yandan üç milyona yakın insana sınırlarımız içindeki kamplarda ve çeşitli bölgelerde insani yardım sağlanırken diğer yandan Suriye iç savaşı ile birlikte ortaya çıkan yeni terör örgütü DEAŞ ile mücadele edilmek zorunda kalınmaktadır. DEAŞ terör örgütü daha önce benzeri görülmemiş şekilde vahşi eylemler yapmış, sözde İslam devleti ve Halifelik ilan ederek Suriye ve Irak´ta önemli miktarda bölgeyi ele geçirmiştir. Hemen yanı başımızda cereyan eden iç savaşla birlikte DEAŞ yurt içinde de intihar saldırıları ile eylemlerini sürdürmüştür.
DEAŞ´ın sadece Suriye-Irak bölgesiyle sınırlı kalmayan terör saldırıları Amerika´dan Avrupa, Asya, Afrika kıtalarına kadar geniş bir coğrafyada etkisini göstermektedir. DEAŞ´ın dünyayı sarsan bu eylemleri ile Suriye-Irak içinde yürüttüğü vahşi savaş gündeme yabancı terörist savaşçı kavramını getirmiştir. Zira DEAŞ gerek Suriye-Irak içinde yürüttüğü savaşta, gerekse de bölge dışında gerçekleştirdiği eylemlerde kullandığı insanları daha önce görülmemiş şekilde kendi saflarına çekmeyi başarmış, hatta onları suikast eylemlerine sevk edecek kadar indoktirinize edebilmiştir. Konuyla alakalı tüm uzmanları, akademisyenleri ve bilim adamlarını çok şaşırtan bu konu halen cevabı tam olarak bulunamamış bir sorun olarak güncelliğini korumaktadır. Diğer bir ifade ile dünyanın diğer ucundaki bir insanın nasıl olur da intihar bombacısı olup eylem yapabileceği ya da dünyanın diğer ucundan nasıl olur da ailesiyle birlikte sözde İslam Devleti altında İslam dinini yaşamak ve DEAŞ
Haberin devamı için : http://www.orsam.org.tr/index.php/Content/Report/229?s=orsam|turkish