Taha Abdurrahman
Suriyeli mülteci kamplarının bulunduğu Gaziantep iline yaklaştığınızda içinizi hüzün ve gurur karışımı bir duygu sarar. Türkiye Devleti´nin onlar için harcadığı çabalardan doğan gurur ve bu mültecilerin içinde bulundukları elim durumdan doğan üzüntü. Bilindiği gibi Suriyeli mülteciler üç yılı aşkın bir süredir bu kamplarda yaşamak zorunda bırakıldı ve bunların vatanlarına dönme şansları şu an için yok gibi.
Bu üzüntü, mülteci kamplarında yaşayan farklı yaşlardaki insanlarla sohbet sırasında daha da artıyor. Onlardan sadece sabır, cesaret ve vatana dönme isteği içeren cümleler duyuyoruz.
El Şark gazetesinin söz konusu kamplarda yaptığı ziyaretler sırasında bu tür cümleler sıkça duyuldu. Gurbetin acı olmasına, dost ve akrabalardan ayrılmanın yarattığı üzüntüye rağmen geleceğin güzel şeyler sakladığına dair umutlar hala var.
Aldıkları yaraların acısını çekmelerine, Arap ve İslam dünyasının onları yüzüstü bıraktığı bir ortamda onlara yapılan zulümden şikayetçi olmalarına rağmen Türkiye Devleti´ni bunun dışında tuttular.
Türkiye hükümeti, onlara rahat edebilecekleri güvenli bir ortam sağlamak için elinden gelen her şeyi yaptı. Türk yetkililer, Suriyeli mültecileri, “misafir ve kardeş” olarak değerlendiriyor. Türk halkının da mültecilere yaklaşımı aynıdır.
Öyle ki Türkler, Suriyeli kardeşleriyle yemeklerini paylaşıyor ve bunu bir insani görev olarak algılıyorlar. Mülteciler konusu, sırf insani boyutta olması nedeniyle İstanbul´da, BM himayesinde, 12-24 Mayıs tarihlerinde ilk kez Dünya İnsani Zirvesi düzenlenecek. Bu zirveye 70 ülkeden yaklaşık 6.000 kişi katılacak.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Murat Burhan, bu zirvenin, dünyada yaşanan birçok kriz ve felaket kapsamında (misal Suriye krizi) düzenleneceğini ve bütün bu krizlere başarılı ve faydalı çözümler bulma konusunun ele alınacağını vurguladı.
Burhan, “Suriyeli mülteciler bizim kardeşlerimiz. Daha iyi bir hayat yaşamaya hakları var. Bu nedenle herkesin -krizin sınırları aşması nedeniyle- çözüm bulma konusunda girişimde bulunması gerekir. Türkiye olarak biz görevimizi yerine getiriyoruz. Ancak dünya ülkelerinin de görevlerini yerine getirmeleri gerekir. Dolayısıyla bu zirvede mülteciler için sürekli nitelikte çözümler bulmaya çalışılacak.” dedi.
Burhan “Dünyada yaşanan krizler, insanlığa saygı duyulmasını gerektiriyor. Bu herkesin sorumluluğudur. Zira günümüzde dünyada yaşanan sorunların yüzde 80´i, silahlı çatışmalardan ve bunun insan üzerindeki yansımalarından kaynaklanıyor. Dolayısıyla felaketlere maruz kalanları (bunlar arasında Suriyeli mülteciler de var) korumak için birlikte harekete geçmek gerekir.” dedi.
Krizleri çözmek için siyasi iradenin var olması veya böyle krizlerin engellenmeye çalışılması gerektiğini vurgulayan Burhan, “Türkiye, Suriyeli mültecileri kabul etmeye özen gösterdi. Bu bağlamda yaptığı harcamalara bakılırsa dünyada ABD ve İngiltere´den sonra üçüncü sırada yer aldığını görebiliriz. Ürdün ve Lübnan´ın da Suriyelileri desteklemek için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarından eminiz. Sonuç itibarıyla dünya ülkelerinin de görevlerini yerine getirmelerini talep ediyoruz.” dedi.(Katar,El Şark-19.04.2016)