Uzayın Askerileştirilmesi

Uzayın Askerileştirilmesi

Uzayın savaş amacıyla kullanımı; yeni bir fikir değil. Atmosferin üst noktalarına erişen roketler, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri mevzu bahis edilen bir konu. 1960’lı yıllarda, dönemin SSCB’si, “katil uydu” adı verilen, orbital bir si

Büyük ülkeler arasında stratejik bir denge kurulması ve uzayın bir avuç ülke tarafından kullanımına dayanan tekelin kırılması gerekiyor.


Ajey Lele*

Uzay; 1950’ler ile 1960’ların başında nükleer testler için kullanıldı. Akabinde, uzayda gerçekleşen atom testleri, 1963 yılında imzalanan Sınırlı Test Yasaklama Antlaşması ile yasaklandı. Bununla birlikte, testler gizli olarak 1980’lere kadar devam etti; ta ki Fransa ve Çin, bu tür testleri gerçekleştiren son ülkeler olarak kalana dek… Uzay, 80’li yıllarda Ronald Regan’ın Stratejik Savunma Girişimi açısından önemliydi. Söz konusu girişim, daha sonraları “Yıldız Savaşları” adıyla meşhur oldu. Bugün, uzay, ABD’nin füze savunma planının ayrılmaz bir parçası haline geldi.

Son yirmi ila otuz yıldan beri gerçekleşen siyasi-askeri olaylar; dünyanın yeni bir güvenlik paradigmasıyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Soğuk Savaş’ın sona ermesi, çevre koşullarının kötüleşmesi, giderek artan terörizm tehdidi ve köktenciliğin artması; küresel güvenliğin önünde doğası gereği asimetrik nitelikte yeni tehditler doğurdu. Aynı zamanda, teknoloji, dünya çapında silahlı kuvvetlerin modernizasyonunda önemli bir rol oynuyor. Bu durum; günümüzün savunma söyleminde askeri meselelerde yaşanan devrimi ortaya koydu.

Herkes artık şunun giderek daha fazla ayrımında: Önümüzdeki yıllarda, dünyada, savaşların sürdürülmesi konusunda bir başka dönüşüm yaşanacak ve bu dönüşümün kapsamı, askeri meselelerde yaşanacak devrim ile belirlenecek. Dolayısıyla, uzay teknolojileri bu süreçte belirleyici olacak. Öte yandan, asteroit madencilikten roket bilimine, uydu operasyonlarından navigasyona ve telemetriye dek bir dizi teknolojiyi kapsayan uzay teknolojileri de, son derece önemli olmakla beraber, bu teknolojilere sahip olan ülke sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Doğal olarak, bu teknolojiye sahip olanların, ellerindeki yetenekler temelinde diğerleri üzerinde asimetrik avantajları bulunuyor.

Sovyetlerin elinde, FOBS (Alçak Yörünge Bombardıman Sistemi) isimli orbital bir silah bulunmaktaydı. Bu kavramla amaçlanan; gerektiğinde karadaki bir hedefe derhal fırlatılmak üzere alçak dünya yörüngesine (low earth orbit) bir hidrojen bombası yerleştirmekti. Sistem, 1966-1970 yılları arasında gizlice test edilmişti ve Sovyet hükümeti; Tyaratam’daki stoklarında 18 adet FOBS fırlatıcısı olduğunu açıklamıştı.

Uzaktan Algılama, Hava Fotoğrafçılığı, Denetim ve Keşif, Navigasyon, Yayın ve İletişim, ve Bilimsel Deney; uzay teknolojilerinin sivil kullanım alanlarına karşılık gelir. Bununla birlikte, bu teknolojilerin iki yönlü kullanılabilme özelliği, ulus devletlere, onları askeri amaçlarla kullanma olanağı verir. Benzer şekilde, geçtiğimiz birkaç on yıl boyunca, “uzaya sahip olanlar”, uzay teknolojilerini askeri çatışmalarda başarılı bir şekilde kullanmışlardır. 1991 Körfez Savaşı, NATO’nun Kosova müdahalesi, 9-11 sonrası süreçte ABD’nin Afganistan işgali ve 2003’te Irak işgalinde, uzay teknolojilerinin başarılı bir şekilde kullanıldığı görülüyor. Bu savaşlar sırasında, uzayın askeri kullanımı, hava koşullarının denetlenmesi, iletişim, navigasyon ve istihbarat toplama amacıyla bir dizi girdi sağlamıştır.

Halihazırda, askeri alandaki birçok operasyonel gerekliliğin temelinde teknoloji bulunuyor. Askeri liderler; Kumanda, Kontrol, İletişim, Bilgisayarlar ve İstihbarat, Keşif, Denetim sistemlerinin öneminin ayrımındalar. İngilizce başharfleri dolayısıyla C4ISR olarak bilinen söz konusu strateji ve politikalar, farklı dönüştürücü ilkeleri temel alıp o şekilde geliştirilirken; telekomünikasyon, askeri istihbarat ağları, elektronik istihbarat toplama, fotoğraf tanıma gibi amaçlar doğrultusunda uzay teknolojisini kapsamakta…

1991 Körfez Savaşı sırasında, ABD, uzayı sömürmenin faydalarından tatmamış olan bir milletin bir diğerine savaş açması durumunda neler yaşanabileceğini göstermiş oldu. Bu çatışma sırasında, ABD, uzay-temelli denetim, iletişim ve navigasyon desteği konusunda kurduğu fiili tekelden faydalandı. ABD, son derece yetenekli elektro-optik ve radar görüntüleme uyduları sayesinde, hangi mühimmatla nereye tam olarak saldırıda bulunulacağını belirleyebiliyor; bir yandan da düşman birliklerinin belli bir bölgede yoğunlaşmasını önlüyor; dolayısıyla zayiat verilmesinin de önüne geçmiş oluyordu. Benzer şekilde, Kosova savaşı sırasında, Afganistan operasyonunda ve 2003 Irak işgali sırasında, ABD operasyonlarının benimsediği temel kavram; uzay-temelli sistemlerden elde edilen istihbarata bağlıydı.

Özellikle, 1991 Körfez Savaşı’ndan beri dünya çapında özellikle ABD ve müttefik güçler tarafından farklı askeri amaçlar doğrultusunda uzay teknolojilerine başvurulduğuna tanıklık ediliyor. Tüm bu çatışmalarda, ABD’nin uzay teknolojileri konusunda düşmanı üzerinde asimetrik bir avantajı olageldi. En son çatışmalarda, ABD güçleri GPS-yönlendirmeli silahlar (JDAMS –Doğrudan Taarruz Mühimmatı gibi) kullandılar. Dolayısıyla, gerek silah teslimat platformlarına gerekse kendi silahlarına navigasyon desteği sağlamak için ellerindeki uzay varlıklarını kullandılar. Uzay teknolojilerinin savaşa yönelik olarak benzeri kullanımları, “uzayın askerileştirilmesi” kategorisinde değerlendiriliyor.

Uzayın askerileşmesi, aslen, istihbarat toplama amacıyla birçok farklı uzay varlığını kullanarak veya ordunun, kara, deniz ve hava savaşlarını yürütmesine yardımcı olarak gerçekleşiyor. Ancak, uzayın askerileşmesi, diğer devletlerin uzay varlıklarını yok etmeyi de içeriyor.

Barış zamanlarında, ulus-devletler, istihbarat toplama ve iletişim amaçlarıyla kendi uzay varlıklarını kullanırlar. Dolayısıyla, uzay varlıklarının askeri amaçlar doğrultusunda kullanımı yeni bir kavran değildir; yeni olan yönü ise, diğer devletin operasyonel uzay varlıklarını yok etme veya durdurma yeteneğidir.

“Uzayın askerileşmesi” ile “uzayın silahlandırılması” arasında sinsi bir farklılık bulunur: Uzayın askerileşmesi, aslen, istihbarat toplama amacıyla birçok farklı uzay varlığını kullanarak veya ordunun, kara, deniz ve hava savaşlarını yürütmesine yardımcı olarak gerçekleşiyor. Ancak, uzayın silahlandırılması denildiğinde; karadan konuşlu veya uzaydan konuşlu silahlar kullanmak suretiyle diğer devletlerin uzay varlıklarını yok etme faaliyeti kastediliyor. Aynı şekilde, kara hedeflerine yönelik olarak uyduların silahlarla donatılması da aynı kategoride değerlendirilebilir. Ayrıca, uzayda hareket eden füzeleri vurmak üzere tasarlanan silahlar da, “uzay silahı” olarak adlandırılabilir.

Şimdilerde, uzayda yeni bir savaş dönemi başlıyor gibi görünüyor. 11 Ocak 2007 tarihinde, Çin, ASAT testini başarıyla gerçekleştirdi. Bu amaç doğrultusunda, kendilerine ait bir FY-1C meteoroloji uydusunu hedeflediler. Bunun için kullanılan silah türü, KKV veya diğer ismiyle kinetik öldürme aracıydı. Söz konusu silahın patlayıcı özelliği bulunmuyordu ve uzaydaki bir balistik füze yardımıyla ateşlenebilirdi. Söz konusu silah, uyduyu vurdu ve darbe sonucu parçalara ayrıldı. Çin’in ASAT testi, harekete geçirilmeyen başka uydularla herhangi bir çarpışma anında ortaya çıkacak olandan çok daha fazla kalıntı oluşturdu. Bu test; uzayın hiçbir zaman bir muharebe alanı olamayacağına dair daha önceki kanıların sorgulanmasına yol açtı.

Aslında, böylesi bir girişimde ilk kez bulunulmuyordu. 1959 ve 1968 yıllarında, ABD ve dönemin SSCB’si, uydusavar sistemler denemişlerdi. Altmışlı yılların sonu; “uzayın silahlanmasının” en fazla tartışılan konu olduğu bir dönemdi. Çin’in en son olarak sergilediği maceraperestliği öncesindeki son ASAT testi, seksenlerin ortasında ABD tarafından gerçekleştirildi. Bununla birlikte, uzayın silahlandırılmasının sonuçları gayet açık bir şekilde anlaşıldı ve süper-güçler şunu anladılar ki, bu ve benzeri testler, kendi uydularına da zarar verecek şekilde uzayda birçok kalıntı oluşturuyordu. Ancak, Çin’in en son yaptığı ASAT testi; bu “uzay hakikatı”nın değişebileceğini gösteriyor. Dolayısıyla, herkes içten içe şunu anladı ki; devletler, bu son kaleyi “fethetmek” üzere bir girişimde bulunmayacaktı. Benzeri testler, uzaydaki güçlerin “daha üste çıkma becerisi gösterme” arzularını tetikleyebilirdi…

Bununla birlikte, Çin’in yaptığı test, tek başına küresel uzay mimarisi içinde ufak dalgalar meydana getirmekten sorumlu tutulamaz. ABD de, yıllar içinde, uzayın güvenliğine dair son derece farklı tavırlar benimsemişti. Örneğin, Ocak 2001’de Uzay Komisyonu’nun başında bulunan Donald Rumsfeld, “Başkan’ın her zaman uzaya silah konuşlandırma seçeneğini saklı tutmasının” ordu tarafından güvence altına alınması gerektiğini önermişti.

Basın tarafından aktarılana göre, 2006 Eylül’ünde, Pekin, Amerika’nın elindeki casus uyduların duyarlı denetim araçlarını “kör etme”, dolayısıyla Çin üzerinden geçerken casus fotoğraflar çekmelerini önlemek amacıyla, gizlice lazerler kullanmıştı.

Aslında, Rumsfeld’in düşüncesi şuydu: “Uzay, ABD açısından bir sonraki Pearl Harbour olabilir”. 2002 yılında, söz konusu raporu inceledikten sonra, Başkan Bush, Rusya ile 30 yıldır süregelen Anti-Balistik Füze Antlaşması’ndan geri çekilmişti. Söz konusu Anlaşma; uzaya konuşlandırılan silahları yasaklıyordu.

Uluslararası Güvenlik Danışmanlık Kurulu ISAB’ın ABD’nin Uzay Politikası’na dair 2007 Mayıs Raporu’na göre:

“ABD, uzay yeteneklerini ulusal çıkarları için asli görüyor ve bu çerçevede, uzaydaki haklarını, yeteneklerini ve hareket özgürlüğünü korumak için gereken tüm eylemleri yapacaktır. Bunun için; etkin caydırıcılık, savunma ve gerektiğinde ABD’nin ulusal çıkarlarına zarar verecek rakip uzay yeteneklerinin önlenmesi yer alır. Savunma Bakanlığı, bu tür yeteneklerin, planların ve seçeneklerin geliştirilmesiyle doğrudan ilgilidir; böylelikle ABD’ye uzayda hareket özgürlüğü sağlanacak ve gerektiğinde düşman güçlerin benzeri bir eylem özgürlüğüne sahip olması önlenecektir. Bunun için de, ABD’nin sürdürülebilir uzay denetimini sağlamaya dönük yeteneklerini güçlendirmesi gerekir.”

Uzayla ilintili olarak ABD’nin son dönemdeki politikalarının hepsi şunu gösteriyor ki; ABD, uzayda hareket özgürlüğünün kendisi açısından çok önemli olduğuna inanmakta ve uzay silahlarının yasaklanmasına dair tüm teklifleri reddetmektedir. ABD, Birleşmiş Milletler çatısı altında uzay ve silahsızlanma meselelerine dair tartışmaları destekleyecektir; ancak uzayda silahlanmaya dair herhangi bir müzakereye dahil olmayacaktır.

Öte yandan, Çinlilerin bir uyduyu yok etme eyleminin bir kereye mahsus olduğu düşünülmemelidir. 11 Ocak 2007 tarihinde, başarılı bir şekilde bir ASAT testi gerçekleştirmişlerdi; ancak bundan önce üç tane başarısız girişimleri olmuştu. Çinlilerin uzayı silahlandırmaya dair çıkarları bir süredir biliniyor. Bununla birlikte, Çin, son birkaç yıldır sürekli olarak uzayın silahlandırılmasına son verilmesine dair uluslararası bir yapı inşasını savunurken bir yandan da uzay silahları geliştirmeye yönelik çalışmalarını sürdürüyor.

2001 tarihli bir rapora göre, Çin, “Parazit Uydu” adında gelişmiş bir uydusavar silah denemesi yaptı. Söz konusu silahın deneysel temelde konuşlandırılması ve gelecekte uzay testleri aşamasına girmesi mümkün. Bu ASAT sisteminin, iletişim uyduları, navigasyon uyduları, keşif uyduları ve erken uyarı uyduları gibi farklı yörüngelerdeki birçok uydu türüne karşı kullanılması da olasılık dahilinde. “Space Daily”nin bir raporuna göre, söz konusu “parazit uydu”, düşman uydusuna bağlı olarak konuşlandırılmak üzere tasarlanmış.

ASAT “parazit” uydu sistemlerinin üç temel unsuru bulunuyor: ana taşıyıcı uydu, fırlatıcı ve kara denetim sistemi. Çatışma sırasında bu uyduya iletilen emirlerin amacı, hedef uyduya müdahale etmek veya onu yok etmek... Bu tür uyduları inşa etmenin maliyeti ise, tipik bir uydunun %0,1 ila %1’i düzeyinde değişiyor.

Çin: Çin’in hedefi, ABD uydularını yok etmek değildi; daha ziyade bu uyduları Çin toprakları üzerinde kullanılmaz hale getirmekti. Şu da sıklıkla söylenir ki; ABD ordusu Çin’in faaliyetlerinden o denli alarm durumuna geçmiştir ki, bu tehdidin boyutlarını belirlemek üzere kendi uydularına yönelik test saldırıları gerçekleştirmeye bile başlamıştır.

Küresel güçler, Çin’in ASAT testi konusunda pek bir şey yapamazlar; ellerinden gelen yegane şey, bu testleri kınamak olabilir. Bunun da temel nedeni, uzay konusunda bağlayıcı bir antlaşma rejiminin bulunmayışıdır. Son birkaç yıldır, küresel uzay arenasındaki birçok oyuncu, BM çatısı altında uluslararası bir rejim kurma yönünde çabalarda bulunuyorlar. Her ne kadar uzaya silah göndermenin önünde gayri resmi uluslararası bir anlayış bulunsa da, bu konudaki ihlalleri cezalandırabilecek herhangi bir mekanizma yok.

1958 yılında, Birleşmiş Milletler nezdinde, ilk yapay uydunun gönderiminden kısa süre sonra, uzay konusundaki politikalar billurlaşmaya başladı. 1959 yılında Genel Kurul tarafından “Uzayın Barışçıl Kullanımı Komitesi” adı altında bir yapı kuruldu. Bu komitenin görevi; uzayın barışçıl amaçlarla kullanımında uluslararası işbirliğinin kapsamını gözden geçirmekti. Komite’nin, uzayın işletilmesinden kaynaklanan yasal sorunları da incelemesi bekleniyor. Komite’nin 67 üyesi (Editör Notu: halihazırda 70) bulunuyor ve zaman zaman Genel Kurul’a tavsiyeler sunuyor.

(En son olarak hazırlanan 2010 yılı Raporu’na http://www.oosa.unvienna.org/pdf/gadocs/A_65_20E.pdf weblinkinden erişim mümkündür - Editör Notu).

Silahsızlanma konusunda uluslararası uzay hukukunun temel çerçevesini sunan önemli bir antlaşma da; Dış Uzay Antlaşması’dır. Antlaşma, 1967 Ekim’inde yürürlüğe girmiştir. Bu, “silahsızlanmama” antlaşmalarının ikincisidir (ilki: Antartika Antlaşması). Antlaşma; dış uzayın barışçıl amaçlarla kullanımına dair işbirliğini güvence altına alır. Ancak, söz konusu antlaşma, sadece uzaydaki nükleer silah varlığını yasaklar, dolayısıyla uzayın silahlandırılması meselesini ele almaz.

Uzayla ilgili bir diğer antlaşma ise; 1979 yılında yürürlüğe giren Ay Antlaşması’dır. Söz konusu antlaşma, Ay’ın (diğer tüm gökcisimleri de dahil olmak üzere), tüm devletlerin ve ulusal camianın yararına kullanılması gerektiğini beyan eder. Ayrıca, Ay’ın bir başka uluslararası çatışma kaynağı haline gelmesini de engelleme arzusunu ifade eder. Ne yazık ki, söz konusu antlaşma, insanlı uzay misyonlarına girişen ülkeler tarafından onaylanmayınca, “ölü doğmuş”tur.

Birçok uluslararası forum dahilinde gerçekleşen ve uzay arenasında yürütülen müzakereler, son birkaç yıldır yeterince verimli olamadı. Silahsızlanma Konferansı, 1994 yılından beri uzayın silahsızlanmasını önleme konvansiyonunu müzakere edecek geçici bir komite kurulması noktasında bir uzlaşıya varmada başarılı olamadı. Dış Uzayda Silah Yarışının Önlenmesi Girişimi (PAROS – Prevention of Arms Race in Outer Space) de, 1982’den beri BM gündeminde olmayı sürdürüyor. Bununla birlikte, ABD ve İsrail, söz konusu girişim çerçevesinde uluslararası toplulukla işbirliğine girmeye pek gönüllü değil. Hatta ABD, mevcut çoktaraflı silah kontrol rejiminin yeterli olmadığını ve mevcut olmayan bir tehdide karşılık vermenin gerekmediğini iddia etti.

Herhangi bir uzay antlaşmasının uygulanmasına yönelik olarak ABD gibi ülkelerin benimsediği muhalif tutumdan ayrı olarak, önerilen rejimin bir diğer sorunu da, uzaydaki silahların tanımlanması noktasında düğümleniyor. Bunun temel nedeni ise, uyduların önüne engel teşkil etmek üzere neredeyse her şeyin silah olarak kullanılabileceği… Bu konudaki düzensizlikleri teyit etmek için teknik ve mali engeller de olacak; çünkü dış uzay faaliyetlerinin teyit edilmesi sürecinde bir dizi karmaşık sorun söz konusu…

Uzayın silahlandırılmasına dair silahsızlanma söylemine taze bir yaklaşım olarak, Michael Krepon ve Michael Heller gibi analizciler, uzay yolculuğu yapan ülkeler arasında bir davranış kodu müzakere edilmesini; böylelikle uzaydaki olası vakalar ve tehlikeli askeri faaliyetlerin önlenmesini telkin etmişlerdi. Aynı zamanda, uzay faaliyetlerinin birçok alanında küresel işbirliği mümkün görünüyor. Uluslararası Uzay İstasyonu ISS, 16 ülkenin “sipariş üzerine” bir araya gelerek uzayda bilimsel deneyler yürüttükleri bu tür işbirliği örneklerinden sadece birisi… Benzer işbirlikleri, Navigasyon, Yeniden Kullanılabilir Fırlatma Araçları (RLV’ler), Uzay Ticareti (Uydu Fırlatma Çalışmaları), evreni araştırmak üzere dış uzayın incelenmesi ve (Keşmir gibi) sorunlu sınır bölgelerinde uzayın varlıklarını kullanarak güven artıcısı önlemleri güçlendirmek gibi alanlarda da söz konusu…

Halihazırda Çin’in ASAT testini, uzun vadeli ve kısa vadeli uzay politikalarına evrilmesi için bir fırsata dönüştürme gereği söz konusudur. Büyük ülkeler arasında stratejik bir denge kurulması ve uzayın bir avuç ülke tarafından kullanımına dayanan tekelin kırılması gerekiyor. Genel itibariyle bunun anlamı; uzayın ve uyduların barışçıl kullanımları başdöndürücü bir hızda gelişirken, küresel istihbarat ve iletişimi kolaylaştırırken, en ileri askeri güçlerin bu ortamda savaşlarını nasıl sürdüreceklerinin muhasebesini yapmalarıdır. Hassas uzay güçlerinin önündeki sorun; uzayı silahlandırmaksızın kendilerini “savunma”yı sürdürmeleridir. (Indian Defense Review)

 

* Ajey Lele, merkezi Yeni Delhi’de bulunan Savunma Araştırmaları ve Analizleri Enstitüsü’nde Asya uzay programları uzmanıdır.

Kaynak: http://www.indiandefencereview.com/military-&-space/Militarization-of-Space-.html



Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin ilk yüksek çözünürlüklü yerli ve milli gözlem uydusu İMECE'nin uzaydaki birinci yılını tamamladığını duyurdu.

Teknoloji

Türk savunma sanayisi 10 yıla 13 havacılık motoru sığdırdı

Türkiye'nin havacılık motorlarında lider şirketi TUSAŞ Motor Sanayii AŞ (TEI), yaklaşık 10 yıllık dönemde 12 milli, 1 yerli olmak üzere 13 motora imza attı.

Teknoloji

Bayraktar AKINCI ASELFLIR-500 ile hedefi başarıyla vurdu

Bayraktar AKINCI, Aselsan tarafından milli olarak geliştirilen ASELFLIR-500 Elektro-Optik Keşif, Gözetleme ve Hedefleme Sistemi’ni kullanarak deniz üstünde seyreden Albatros İDA’yı başarıyla imha etti.

Teknoloji

Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüpheli yakalandı

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, 20 ilde eş zamanlı düzenlenen Sibergöz-12 operasyonlarında 75 şüphelinin yakalandığını bildirdi.

Teknoloji

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Genellikle erkeklerde görülen akciğer kanseri kadınlarda artışa geçti! İşte en önemli sebebi

Bakan Bolat'tan fahiş fiyat açıklaması: Rekabet kanununda değişiklik yapılacak

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Vücutta kolay morarma o hastalığın habercisi olabilir!

Milli uydu İMECE uzaydaki birinci yılını tamamladı

Sıcaklıklar 30 derecenin üzerine çıkacak (Bu hafta hava nasıl olacak?)

TBMM açılıyor: Gündemde kripto para düzenlemesi var

Yerel seçim dünya medyasında: İstanbul 'büyük ödül', muhalefeti bekleyen tehlike

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Rusya, Ukranya'nın en büyük özel elektrik şirketine saldırdı

İsrail ordusu Halep'i vurdu: 38 kişi öldürüldü

Türkiye’nin iç sorunu bir PKK’dan Avrupa’nın sorunu bir PKK’ya

STK’LAR YILDIZ HOLDİNG’TE BULUŞTU

Ukrayna: Rusya, başkent Kiev'e seyir ve balistik füzelerle saldırdı

Rus istihbaratı: Fransa, ilk etapta 2 bin askeri Ukrayna'ya göndermek için hazırlık yapıyor

Erdoğan'ın iftar yemeğinde sarf ettiği cümle Yunanistan'da tepkiyle karşılandı! Hükümete çağrı yaptılar

MİT PKK'nın sözde İran sorumlusunu Kandil'de etkisiz hale getirdi

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Bayraktar AKINCI'dan İHA-230 füzesiyle çifte atış

Yükleniyor