Dr. Yaşar Kalafat


“Kürt Kardeşlerim” Şeklindeki Tanımlamaya Dair

1990-1995 yılları arasında Batı emperyalizmi Anadolu Türk halkının farklı isimlerle tanımlamasında o derece ısrarlı idi ki Türkmen ile Yörük´ü Terekeme ile Karapapağ´ı dahi ayrı kimliklendiriyordu.


 

Yaşar Kalafat* 

 

“Kürt Kardeşlerim” şeklindeki tanımlama biçimi tanımlanılanı anlatma bakımından bizi göre tamamen yanlıştır. Ülke insanı hakkında yanlış mesaj verir veya bize göre bu mesaj sağlıklı değildir. Bu sağlıksız hali hem ilmen ve hem de Türk toplum tanımlama esaslarına aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti´nin kuruluş felsefesindeki Türk anlayışına da aykırıdır. Bu ülkede, “Türkler ve onların kardeşleri” şeklinde verilmiş mesajlar, malın gerçek sahibi o sahibin kardeş bildiği, kardeş olduğunu kabul ettiği, kesimin varlığı kabullenildiği mesajını verir.

Bu ilmen, fikren ve siyaseten yanlış tutum Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar adlandırması ile başlatılmış kuruluşun adındaki içeriğe geçen zamana rağmen açıklık getirilememiştir.

Bu adlandırmadaki gelişi güzellik ad babasının tutarsızlığından değil ise özel maksat içerikli olmalıdır. Tanımlamanın siyasi bir amacı olmalıdır ki farklı vasat ve vesilelerle gündemde tütülmektedir. Tanımın ad babalarının bu tutumları konusunda yetkililere açıklama yapılması gerektiği düşünüyoruz. Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu Türk Milli Kültürü isimli eserinde Türk budun yapısının ad alış esaslarını ve kaynaklarını belirtmektedir.

“Kürt Kardeşlerim” tanımlaması doğal olarak Çerkez Kardeşlerim, Çeçen Kardeşlerim, Lezgi Kardeşlerim, Oset Kardeşlerim, Gürcü Kardeşlerim, Laz kardeşlerim, Pomah Kardeşlerim, Zaza Kardeşlerim, Arap Kardeşlerim ve benzeri kardeşlerin her vesileyle zikretmelerini gerektirir ki, anlamı da yoktur, çağdaş dünyada başka uygulama örneği de bulunmamaktadır. Bir tarafta Türk Devletleri tanımına karşılık Türki Devletler tanımı getirilmesine haklı olarak karşı çıkacaksınız. “Bir millet altı devletiz” gerçeğinin savunulmasından yana olacaksınız, diğer taraftan milletin asli unsurların bir kesimden yana tavır takınacaksınız.

1990-1995 yılları arasında Batı emperyalizmi Anadolu Türk halkının farklı isimlerle tanımlamasında o derece ısrarlı idi ki Türkmen ile Yörük´ü Terekeme ile Karapapağ´ı dahi ayrı kimliklendiriyordu. Nitekim Yunanistan tarihi batı Anadolu şehir devletlerini Trakya, Bitinya, Misiya, Lidya, Karya, Likya, Pamfilya, Firikya, Kilikya, Kapadokya, Galatya, Paflagonya, Pont, Ermeniya, Antakya, Mezopotamya!” (1)  gibi Yunanlılığa mal etmektedir.

Tabii ki aynılaştırmış olma adına bu açıklamayı yapmıyoruz. Bir dönem “Ne mutlu Türküm diyene” özlü sözünün “Ne mutlu Kürdüm diyene “ veya “Ne mutlu Gürcü´yüm” diyene gibi söylemlere yol açabileceği gibi tutarsız açıklamalara yol açmıştır. Özlü sözdeki “Türk” kelimesi sadece ve muhakkak anadili Türkçe olan kesimi değil milletin ortak adını anlatıyordu. Bu anlayış yanlışlığı nihayet okullardan “Andımız”ı okutmaz olmuşlardı. Bize göre Kürt kardeşlerimiz tanımından daha gerçekçi olan bir tanım şekli “Anadili Kürtçe olan Türkler” tanımıdır.

Bize göre Kürt kardeşlerimiz anadili Kürtçe olan Türklerdir. Onların Kültür ürünleri Türklüğün ana dili Türkçe olan Türk kesimlerin kültür verileri kadar millidir. Türk kesimler arasındaki kardeşlik bağının güçlendirilmeleri kültürel hayattaki ortaklıklardan geçer. Bu noktada TRT Kürdi iftihar vesilesi bir milli adımdır. Bu görüşümüz giderek güç kazanmaktadır. Yapılan Kürtçe, Soranice ve Zazaca programların Türkçe alt yazılı olarak verilmeğe başlanılmaları da bize göre milli kültürel entegrasyon adına atılmış ciddi bir adımdır. Asimilasyon ile entegrasyon arasındaki fark bize göre bu noktadadır. Yok saymadan, inkâr etmeden kültürel veri ayrılıklarının da aynılıklar adar milli olduğu görüşündeyiz.

Türk milleti bize göre anadili Türkçe olanların yanı sıra anadili Kürtçe olanlarla birlikte Türk milletidir. Türklük ona hizmet edenlerle bir bütündür. Türklüğe ihanet etmek için yabancı milliyetlerin safında yer alabilmiş olmak için anadili aynılığı ve ayrılığı başlıca faktör değildir.

Ailenin büyük kardeşi, yapılanmanın büyük taşı asli unsuru anlayışı, hazımsızlıkla gerçekleştirilemez. Milli olmanın haşmeti, mili kimliğe yapılan katkı ile ölçülür. Belirleyici faktör, katkının büyüklüğü, derinliği, içtenliği ile ölçülür. Şahit yavrusu için göz yaşını döken ananın, ana dili Zazaca veya Kütçe olmuş onun okuduğu ağıtın dili benim için milli dildir, Türkçe kadar azizdir

 

 

*Dr. Yaşar Kalafat, Halkbilimi Araştırmaları Kültür ve Strateji Merkezi, yasarkalafat@gmail.com 

1-     Arslan Bulut, 'İstanbul Senaryoları”, Yeniçağ Gazetesi, 26 Aralık 2019 arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr

Ukrayna: Rusya, başkent Kiev'e seyir ve balistik füzelerle saldırdı

Rus istihbaratı: Fransa, ilk etapta 2 bin askeri Ukrayna'ya göndermek için hazırlık yapıyor

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Türkiye ve Irak'tan ortak bildiri

ABD uçağından görünen detay! Filistin topraklarına alçak imza

Rusya’da kritik seçim! Halk sandık başında: Putin yeniden mi geliyor?

Zelenskiy, Ukraynalıların Rusların Avrupa'ya geçişini engellediğini söyledi