Şu anda Anastasiadisin başı, uluslararası aktörlerle derde girmiş durumda. Sadece onlarla değil aslında; Kıbrıs Rum halkı ile dertte, Troyka ile dertte ve Kıbrıslı Türklerle dertte. Üstelik bir de Türkiye ile sıkıntı yaratıp, beni artık tanıyorlar demeye getirmeye çalışıyor ama kendini adam yerine koyan yok orada. Kendini adam yerine koydurmak için bir takım hırçınlıklar yapsa da nafile
Kıbrıs Rum Yönetiminin, Avrupa Birliğini kandırarak ve yanlış bilgiler vererek hibe ve katkı adı altında haksız bir şekilde paralar elde ettiğinin ortaya çıkması, Kıbrıs Rum Yönetiminin bütün saygınlığını yerle bir ettiğinden, Anastasiadisin arkasında eskisi gibi pek fazla destekçisi de yok artık.
Kıbrıs müzakerelerine olumsuz yaklaşımı, müzakerelerin sürdürülmesi konusunda isteksiz olması, Rus donanmasına limanlarını açması, Rusya ile ilişkilerini derinleştirmesi, içinde düştükleri ekonomik sıkıntıyı Rusyadan kredi alarak çözmeye çalışması hem olumsuz bir ortam yarattı, hem de kendisinin baskı altına girmesine neden oldu.
Velhasıl işi zor Anastasiadisin. BM Kıbrıs sorununu en geç 2016 yılında sonlandırmak ve elle tutulur bir çözüme ulaştırmak istiyor ama görünüşe bakılırsa Anastasiadisin politik hayatı bu kadar uzun süreli olamayacak.
Koltuk çok tatlı geldi Anastasiadise. Popülizme dört elle sarıldı, tribünlere oynamanın dozunu arttırdı ancak boşuna çabalıyor sanki. Cezası da şimdiden kesilmiş durumda.
KKTCde 19 Nisan tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın ve Başbakan Ahmet Davutoğlu hükümetinin birlikte yeni bir hamle yapacakları kesin. Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Anastasiadisin Müzakere masasına oturmadan önce Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenlik haklarını tanıdığının teyidini versin talebi var.
Gerçekte Anastasiadis kendi aklınca, Türkiyeye politik bir tuzak kurmak çabası içine girmiş. Müzakere masasına oturmamak için bahaneler üretmekte ve gerçekleşmesi olanaksız taleplerde bulunmakta. Zannediyor ki, Türkiye ve Kıbrıslı Türkler kendisine muhtaç ve müzakerelerinde ipleri kendi elinde. Yapay bir bahane üretip kalktığı müzakere masasından, Türkiye ve Kıbrıslı Türklerden bir taviz alarak, iç tribünlerde de bir kahramana dönüşerek oturacak.
Tam bir megaloman Helen hayali. Cebinden üç-beş tane değil onlarca Anastasiadis çıkaracak yetenekte olan Makarios bile, hem Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı hem de Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesinin başı iken, kendini dünyanın en güçlü politikacısı ve yöneticisi sandığı dönemlerde, Türkiyeden yediği şamarla yerine oturup kendine gelmişti birkaç kez. Sonuncusunda da Türkiyenin gücünün farkına varmış, silah bırakmanın daha akıllı olacağına karar vermişti.
Elbette Anastasiadisin bu talebinin bir karşılığı olacak. Türkiye Cumhuriyetinin, Kıbrıs adasında 15 Temmuz 1974 günü Yunanistan tarafından gerçekleştirilen darbe ile bozduğu Anayasal düzeni yerine koymak için, Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası Ek I, Madde 4 uyarınca gerçekleştirdiği müdahale, aradan 41 yıl geçmesine rağmen halen daha 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasasına tam olarak geri dönülemediği için yasal geçerliliğini korumakta. BM tarafından Kıbrıs sorununa çözüm bulunana kadar da adadaki varlığı yasal geçerliliğini koruyacak.
Anastasiadisin Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyetinin egemenlik haklarını tanısın talebi Türkiyeyi haklı konumundan suçlu konumuna düşürecek bir tuzak bir talep gerçekte. Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs Rum Yönetiminin egemenlik haklarını tanıdığı an, Kıbrıs adasında işgalci durumuna düşer ve haklı olduğu konumdan, suç işlemiş bir devlet konumuna iner. Türkiye Cumhuriyetinin, Kıbrıslı Rumların bu talebine karşılık, karşı bir talepte bulunarak, Kıbrıs Rum Yönetiminin ezberini bozacak bir girişim yapması en doğal politik bir adım olacaktır.
Ata ATUN
e-mail: ata.atun@atun.com
http://www.ataatun.org
Facebook: Ata Atun
http://www.twitter.com/ataatun
10 Nisan 2015