Selim Çoraklı


BARIŞ PINARI KİMLERİN KİMYASINI BOZDU?


Şunu baştan söylemek istiyorum:

Türkiye son yıllarda yaptığı bazı yurt dışı operasyonlarla (Fırat Kalkanı, Afrin harekâtı vs.) bölgede küresel emperyalistlerin emellerine dur dedi. Son olarak Kuzey Suriye´de emperyalist güçler tarafından beslenen ve büyütülen terör örgütlerinin inlerini yok etmek için başlattığı “Barış Pınarı” isimli harekât ile de (Buna asla savaş demiyorum. Savaş ülkeler arasında yapılır. Türkiye burada başta ABD olmak üzere batılı ülkeler tarafından beslenen terör örgütleriyle mücadele ediyor.) küresel emperyalistlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin kimyalarını bozdu.

Küresel emperyalizmin topraklarımız üzerindeki çirkin emellerini artık bilmeyen kalmadı. İçinde bulunduğumuz şartları göz önüne aldığımızda Türkiye belki de son yüzyılın en önemli kavşak noktalarından birinde duruyor. Akif´in değimi ile “Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela” terör devletleri İslam´ın son kalesi Anadolu´muzun üzerindeki sinsi planlarını artık aleni olarak uygulama sahasına koymaya çalışıyor.

Güya stratejik ortağımız(!!!) ABD, güneyimizde bizim terörist olarak gördüğümüz ve mücadele ettiğimiz bir “PKK/PYD/SDG terör devleti” oluşturmak için göz göre göre on binlerce tır silah yardımını dünyanın gözleri önünde yapıyor.

Rusya birkaç yüzyıldır uygulamaya çalıştığı “Sıcak denizlere inme” politikalarını Suriye bağlamında yine ülkemiz üzerinden kotarmaya çalışıyor. Yıllarda üs ve arka bahçe olarak kullandığı Suriye´yi bölgedeki hâkimiyet alanı için bir sıçrama taşı olarak görüyor.

Komşumuz İran öteden beri rejim ihraç ederek bölgedeki birçok terör örgütünü besleyerek üstünlük sağlamaya çalışıyor.

Fransa, İngiltere, Almanya gibi Avrupa ülkeleri Ortadoğu´da yıllardır besledikleri terör örgütleriyle bölgede kendi menfaat ağlarını örmeye devam ediyor.

Batının beslediği bir uç tetikçi olan Yunanistan Ortadoğu´daki karışıklıklardan istifade ederek özellikle Doğu Akdeniz´de kendine bir alan meydana getirmek istiyor.

Dünyanın en büyük emperyalist devletlerinden biri olan ve Doğu Türkistan´da tarihi bir soykırım yapmaya çalışan Çin ise adeta saman altından okyanus yürüterek bölgedeki etkinliğini artırmaya çalışıyor.

Bugün neredeyse bütün emperyalist ülkelerin adeta bir satranç alanı gibi gördüğü ve stratejilerini uyguladığı Ortadoğu, bu kadar elin karışması sonucu bir türlü istikrara kavuşamıyor ve terör belasından kurtulamıyor. Mevcut duruma baktığımızda da daha uzun yıllar terör belasından kurtulamayacağı açık biçimde görülüyor.

Yukarıda çerçevesini özet olarak çizdiğimiz bir coğrafyada yüzyıllardır varlığını sürdüren ve bu kaosun merkezinde yer alan Türkiye ise bu sarmaldan en az zararla kurtulmanın yollarını arıyor. Bu çerçevede adeta yeni bir “İstiklal savaşı” veriyor desek herhalde mübalağa etmemiş oluruz.

Kendini dünyanın jandarması olarak gören ve bana göre emperyalist devletlerin zirvesinde yer alan ABD, 40 yıldır besleyip büyüttüğü PKK/PYD/SDG´nin meyvesini yemek ve bu çerçevede Kuzey Irak´ta yapamadığını Kuzey Suriye´de yaparak bir uydu devlet kurmak ve Irak petrollerini Akdeniz´e rahat götürebilmek için bir koridor açmak istiyor. Kimileri buna bir “Kürt devleti” kuruluyor dese de, bana göre tamamıyla ABD menfaatleri doğrultusunda çerçevesi çizilen ve ABD´nin Irak petrolleri üzerindeki emperyalist emeli gerçekleştirmek için kullandığı bir terör örgütünden başka bir şey ifade etmiyor.

Aslında ABD bu terör örgütünün temelini 1960´larda “Yeşil Kuşak Projesi” çerçevesinde atmış, 1990´larda “Yeni Dünya Düzeni” ve 2000´li yıllarda da “Büyük Ortadoğu Projesi” ile devam ettirmeye çalışmıştır. Bu çerçevede bugün ülkemizin başına bela olan uluslararası bir terör şebekesi haline dönüşen FETÖ de, bu çerçevede kurulan bir örgüttür.  ABD dün olduğu gibi bugün de bölgeyi kendi menfaatleri doğrultusunda dizayn etmek istemekte ama bölge şartları ve Türkiye gibi bir ülkenin oyunlarını bozması neticesinde istediği sonuca ulaşamamaktadır.

ABD´nin bu bölgede uydu bir terör devleti kurmak istemesinin altında görünürde bölgedeki petrolleri kendi menfaatleri doğrultusunda kullanmak olsa da esas olarak İsrail´in güvenliğini sağlamak yattığı artık gizlenemez hale gelmiştir.

Bugün perde arkasında ABD´yi yöneten ve Amerika´daki Hristiyan toplumunun en tutucu ve radikal dinci kanadı olan Hıristiyan/Yahudi Evanjelislerdir. Aslında kapitalizmin gizli dini olan ve ezoterik bir yapıya sahip Evanjelist inanca göre, Tanrı´nın planı gereği Yahudiler, vaat edilmiş topraklara (Ortadoğu) dönüp Büyük İsrail´i kuracak ve dünyaya egemen olacaklar. Evanjelistler ise bu plana destek olacak ve kendileri için kurtuluş ahrette gerçekleşecektir. Eski Ahit (Tevrat ve Zebur) ve Yeni Ahit(İncil)´ten oluşan Kitabı Mukaddes´e göre, İsa Mesih´in yeryüzüne yeniden inebilmesi için Yahudilerin, “Kenan Diyarı” olarak da adlandırılan ve kendilerine Tanrı tarafından vaat edildiğini iddia ettikleri topraklarda toplanmış olması gerekmektedir. İsa´nın yeniden yeryüzüne inip kendilerini kurtarması içinde bölgenin bir kaos ortamına dönüşmesi gerekmektedir. Çünkü inançlarına göre İsa bu ortamda inip Evanjelistleri kurtararak cennete götürecektir.

ABD´nin Birinci ve İkinci Körfez saldırılarının altında yatan gerçek niyet de Ortadoğu´yu istikrarsız hale getirerek inandıkları bu kaos ortamını gerçekleştirmektir. Bunu son yirmi yılda büyük oranda gerçekleştirmişlerdir. Bugün özellikle Irak ve Suriye´nin son yirmi yıllık geçmişlerine baktığımızda zikredilen durum açık biçimde görülmektedir.

Türkiye, son yıllarda uyguladığı siyasi ve askeri operasyonlarla başta ABD olmak üzere küresel emperyalistlerin oyunlarını alt üst ederek kimyalarını bozmaya devam etmektedir. Son olarak yıllardır Kuzey Suriye´de ABD ve batılı emperyalistlerin beslediği PKK/PYD/SDG isimli terör örgütünü bölgeden söküp atmak için gerçekleştirdiği “Barış Pınarı” isimli operasyon bunun en açık göstergesidir. ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve Hollanda gibi terörü besleyen ülkelerin karşı çıkmasına rağmen Türkiye, başına örülmek istenen çorabı söküp atmış ve Ortadoğu´da oyun kurucu bir büyük devlet olduğunu bir kez daha göstermiştir.

Türkiye bir NATO ülkesi olmasına rağmen, NATO´daki müttefiklerimiz bu hususta Dışişleri bakanının da ifade ettiği gibi ikiyüzlü davranmakta ve Türkiye´nin düşmanı olan terör örgütlerini beslemeye devam etmektedirler.

Terör yüz yılımızın en büyük belalarından biridir ve Türkiye bu bela ile neredeyse kırk yılını harcamıştır. Küresel emperyalist çeteler tarafından başımıza bela edilen bu terör örgütleri ile mücadelede çok büyük ekonomik kayıplarımız da olmuştur. Yıllardır teröre harcanan ekonomik kaynaklar ülkenin kalkınmasına harcanmış olsaydı bugün ülkemiz belki de Avrupa´nın en gelişmiş devletlerinden biri olacaktı. Bunu istemeyen küresel emperyalistler Türkiye´yi devamlı olarak bir terör sarmalı içine düşürmeye çalışmışlardır.

Artık bu küresel şer güçlerin çirkin ve kanlı oyunlarına dur deme vakti gelmiş ve geçmektedir. Allah(cc)´ın izniyle 80 milyonluk milletini arkasına alan ülkemiz bütün baskılara rağmen ayağa kalkıp “Yeter artık” demesini diyecek güce sahiptir.

Terör örgütlerini yok etmek için başlatılan “Barış Pınarı” ile ülkemiz, sadece terör örgütleriyle değil, onların arkasındaki sözde bizimle stratejik ortak olan ülkelerle savaşmaktadır. Çünkü bu şer şebekelerinin esas amacı, ülkemizin birliğini, beraberliği, huzurunu bozmaktır. Bunların besleyip büyüttüğü PKK/PYD/SDG gibi kanlı terör örgütleri kundaktaki bebekleri, okula giden öğrencileri, ibadethaneleri, kütüphaneleri, hastaneleri bile hedef almaktan çekinmeyen bir ahlaksızlık sergilemektedirler.

Türkiye bölgede, PKK/PYD/SDG gibi terör örgütlerinin DEAŞ ve FETÖ küresel terör örgütleriyle de mücadele etmekte ve sınırlarını güvenlik çemberine almak istemektedir. Bu uluslararası anlaşmalardan doğan en tabi hakkımızdır ve tamamıyla uluslararası hukuk çerçevesinde yapılmaktadır.

Bizlere düşen, terör örgütlerini yok etmek için başlattığı “Barış Pınarı” gibi hareketlerde ülkemizin arkasında durmak ve her türlü maddi ve manevi yardımı yapmaktır. Bugün kısır politik çekişmelerin yapılacağı gün değildir. 80 milyon bir ve beraber olarak ülkemizi yıkmak isteyen terör örgütlerine ve arkalarındaki emperyalistlere karşı beraberce mücadele etmektir.

Suriye´yi bölmek, parçalamak için değil, orada yaşayanların hepsinin hukukunu korumak için Türkiye´nin başlattığı “Barış Pınarı” hareketi başta emperyalist güçler olmak üzere birçok ülkenin de kimyasını bozmuştur. Bu ülkelerin başında İsrail, ABD, Fransa, İngiltere, Yunanistan ve başlarında tamamıyla batılı emperyalistlerin kuklaları olan Arap ülkeleri gelmektedir. Yıllardır Yemen´de dünyanın gözü önünde yüzbinlerce Müslümanı katleden Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve bir darbe ile iktidarı gasp eden Sisi´nin yönettiği Mısır´ın da kimyası bozulmuştur.

Türkiye´nin uluslararası hukuktan doğan hakkını kullanarak gerçekleştirmeye başladığı “Barış Pınarı” hareketi ile birlikte saha da bir şey yapamayacağını anlayan şer şebekeleri medya ile bir algı savaşı başlatmışlardır. Güya Türkiye bölgede Kürtler ile savaşmakta ve sivil katliamlar yapmaktadır. Hâlbuki gerçek bunun tam tersidir. Türkiye´nin Kürtlerle hiçbir problemi yoktur. Ülkemizde milyonlarca Kürt Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşamakta ve Türklerle aynı eşit haklara sahip bulunmaktadır. Bizim mücadelemiz dinimiz bir, tarihimiz bir, kültürümüz bir, acımız bir, bine kadar meselemiz bir olan Kürtlerle değil, emperyalistlerin maşası olan terör örgütleriyledir.  PYD, YPG, SDG gibi örgütler her ne kadar sözde Kürt haklarını savunduklarını iddia etseler de en büyük kötülüğü bizzat Kürtlere yapmaktadırlar.

ABD´nin tarihi kan ve gözyaşı üzerine kurulmuştur. Son yüzyıl içerisinde ABD´nin bütün dünyada yaptığı katliamlarda başta Kızılderililer olmak üzere milyonlarca insan yok edilmiştir. Tarihi kanla dolu bu haydut devletin başındaki sığır çobanı, beslediği terör örgütlerini yok etmek için harekete geçen ülkemizi tehdit ederek güya önümüzü kesmeye çalışmaktadır. Ama en kısa zamanda yaptıklarının hiçbir kıymetinin olmadığını o da görecektir.

Küresel haydut ABD´nin Başkanı Trump´ın “Barış Pınarı” harekâtına ilişkin söylediği şu son sözler bunların ne kadar ikiyüzlü ve kalleş olduklarının en açık göstergesidir.Trump, ´Üç seçeceğimiz var: Ya oraya asker göndereceğiz ve askeri olarak kazanacağız ya Türkiye´yi finansal olarak ve yaptırımlarla sert bir şekilde vuracağız ya da Türkiye ve Kürtler arasında bir anlaşma için arabuluculuk yapacağız!´ diyerek güya Türkiye´yi açık biçimde tehdit etmektedir.

AB üyesi 5 ülkenin (İngiltere, Almanya, Fransa, Belçika ve Polonya) Türkiye´nin terörü bitirmek için başlattığı askeri operasyonundan 'derin endişe' duyduklarını ifade etmeleri de bunların nasıl iki yüzlü ve terör destekçisi olduğunu açık biçimde ortaya koymuş oldu.

Hülasa etmek gerekirse, Türkiye, ABD haydudu ve Avrupa çapulcularına pabuç bırakacak bir ülke değildir. Dünyanın en güçlü ordularından birine sahip olan ülkemizin arkasında gerektiğinde gözünü kırpmadan ölüme gidebilecek seksen milyon Türk milleti vardır. Bu millet geçmişte “kimi Hindu kimi yamyam, kimi bilmem ne bela” olan emperyalistlere gereken tokadı attığı gibi bugün de aynısını atacak ruh ve güce sahiptir.

Kan ve gözyaşının hâkim olduğu bir coğrafyada ayakta kalma mücadelesi veren ülkemizi yönetenlere düşen görev, “Uluslararası ilişkilerde hissiyat yoktur. Ülke menfaati vardır” anlayışı içinde, seksen milyon Türk milletinin arkalarında olduğunu unutmadan ayakları yere basan politikalar geliştirmek ve tatbik etmektir. Bu anlamda tarihi kanla dolu ABD ve Rusya gibi ülkelerle barış masasına oturulduğu gibi gerekirse şimdilik istihbaratçılar düzeyinde görüşmelerin devam ettiği Esad rejimi ile de ülkemizin menfaati var ise görüşülmeli ve bölgeye istikrarın gelmesi için gereken yapılmalıdır. Görüne o ki, kısa zamanda bu coğrafyada barış ve huzur olmazsa ülkemizin de başı beladan kurtulmayacaktır. Gelecekte dünyaya adalet dağıtacak bir ülke olmak istiyorsak (Bunu bizden başka yapacak birileri de henüz görünmemektedir.) ilkelerimizden, ülkülerimizden taviz vermeden çözüm yolları bulmaktır.

Rabbim “Barış Pınarı” ve benzeri operasyonlarda terör ile mücadele ederken şehit olan kahraman asker, polis ve sivillerin mekânını cennet eylesin. Gazilerimize acil şifalar versin. Müslüman Türk milletinin kılıcını keskin, ferasetini aydınlık eylesin. 

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!