Doç. Dr. Aybeniz Rahimova


Dil´in derin gözlemcisi

Gerçekleri en ufak detaylarda arama ilkesi Prof. Dr. Adilov tarafından üniversite sınıflarında da uygulanmaktaydı.


 

UNUTMAYALIM - Türk dünyasının bilim adamları dizisi - Onbirinci yazı

 
 
 

BAKÜ MEKTUBU

 

Ferdinand de Saussure”un talebelerinden Antoine Meillet, farklı diller üzerinde dışarıdan isabetli gözlemleriyle tanınan bir bilim adamı olup sosyolojik değişimlerin dil üzerindeki etkilerini araştırmıştı. Kendisi diller üzerindeki bağımsız ve tarafsız gözlemlerin araştırmacıları en iyi sonuçlara götürdüğünü eserleriyle kanıtlamış bir bilim adamı, dil bilimciliğinde Saussure”un  yaptığı “Yapısalcılık devrimi”ni başarıyla sürdüren “Paris ekolü”nün mihek taşlarındandı. 130 senelik dönem Meillet”in tespitlerinin haklılığını defalarca kanıtlamış ve dile ilişkin oluşturulmaya çalışılan farklı kuramların bu tespitler önünde güçsüz kaldığını ortaya çıkarmıştır. Nesnelliği öne alan marksist teoriler dahil. Demek ki, dilin çağdaş durumuyla uğraşan bilginlerin sadece gözlemleri  yazmaları yetersiz kalıyor, sosyoloji olmadan olmaz, dilin kökenine inemezsinz. İşte bu paradigm üzerinden biz de Azerbaycan dil bilimciliğini gözlemlediğimizde karşımıza dilimizin, Prof. Dr. Musa Adlov gibi, tabir caizse,”sinsi,kurnaz” ve keskin akıllı bir bilgini çıkıyor.

 

/resimler/2020-4/30/1136146672298.jpg

 

Dün gbi hatırlıyorum: 1982”de ilk baskısı çıkan “Neden böyle diyoruz?” kitabı sonralar defalarca yayınlandı; metroya bindik, “Neden böyle diyoruz”, otöbüse bindik, “Neden böyle diyoruz”, parkta oturduk, “Neden böyle diyoruz” kitabı toplumumuzu adeta kendine rehin almıştı. İşte dilin toplum sosyolojisiyle ilişkisini damardan yakalayan kitap o olsa gerekti. İşte Prof.Dr.Adilov bunu Antoine Meillet”in dediği o “Dil-sosyoloji” ilişkine borçluydu, çalışmalarını o temele dayandırarak yürütüyordu. Gelini, kıymetli mesai arkadaşım Doç.Dr.Dilara Adilova”nın anlattıklarından: ”Musa hocamın sürekli yanında taşıdığı defter vardı, düğüne giderken bile kendisiyle götürürdü, kalabalık ortamlarda duyduğu ve kendisine ilginç gelen her bir sözü, tabiri derinden araştırmak üzere not ederdi. Örneğin bir gün adamın biri “Şayet ölmek istiyorsan Mazandaran”a git” – deyince hemen not etmekle kalmayıp bir anda her şeyi unutarak adeta o deyimin derinliklerine daldı.” Prof. Dr. Musa Adilov”u sadece Azerbaycan değil, Eski Sovyetler Birliği de böyle derin bir bilim adamı olarak tanıdı, saygı duydu.

 

/resimler/2020-4/30/1136539485508.jpg

 

Azerbaycan dil bilimciliğinin temelini atan Prof. Dr. Bekir Çobanzade”nin 13 Ekim 1937”de kurşuna dizilerek infaz edilmesinden sonra genç sayılacak yaşlardaki bilim adamlarının gözü korkutulmak istense de Stalin rejimi bunu tam anlamıyla beceremedi. 1940”ların başlarında genç bilginlerin omuzlarında yeniden belini doğrultan bu bilim alanımız 1950”lerin başlarından üç merkezde şekillenerek ekol haline geldi. Bu merkezlerden biri Ord. Prof. Dr. Mehmetağa Şiraliyev”in başında durduğu Bilimler Akademisi; ikincisi Ord. Prof. Dr. Ezel Demircizade”nin başında durduğu Azerbaycan Devlet Eğitim Üniversitesi; üçüncüsü ise Prof. Dr. Aliovsat Abdullayev”in yönettiği Bakü Devlet Üniversitesi”ndeki Azerbaycan dil bilimciliği bölümüydü. 1940”ların sonu 50”lerin başlarında gerek Azerbaycan Üniversitelerinin dil-edebiyat fakültelerine (Yabancı Diller ve Rus dili ve Edebiyatı üniversitelerini de buraya eklememiz gerekir) kayıt yaptıran ve gerekse Moskova”nın ve Sankt-Petersburg”un üniversitelerine dil eğitimine gönderilen  gençlerin bir kısmı doktora öğrencileri olarak yola devam ettiler. İşte Sankt-Petersburg Üniversitesine (dönemin Leningrad) kaydını yaptıran öğrencileriden biri Musa Adilov”du. 12 Nisan 1930”da Kuba ilimizin Konakkent köyünde dünyaya geldi.

 

/resimler/2020-4/30/1137311830074.jpg

 

İlkokul, ortaokul ve lise eğitimini doğduğu köyde tamamladıktan sonra okumaya gittiği Sankt-Petersburg”un ilkimine adapte olamamasından dolayıkaydını Bakü Devlet Üniversitesi”ne almak zorunda kalmış, ünversitenin beş yıllık lisan-yüksek programından mezun olunca Bilimler Akademisi”nin Dil Araştırmaları Enstitüsü”nde doktora eğitimini sürdürmüştür. Bunun sonucunda 1950”lerin ikinci yarısından itibaren Azerbaycan”da dil ve Türkoloji alanında peşpeşe doktora tezleri savunuldu, genç bilim insanları üniversltelerde öğretim görevlileri olarak çalışmaya başlamakla yetinmeyerek hızla profesörlük tezlerini verdiler. 1960”ların başından sonuna kadar bu alanda yaşları 32 ile 38 arasında değişen yaklaşık 10 Prof. Dr. titrli dil bilimcimiz oldu.Onlardan biri Prof. Dr. Musa Adilov”du. Kendisi Azerbaycan Bilimler Akademisi ekolünden yetişme olup gerek doktorluk ve gerekse profesörlük tezlerini de aynı yerde savunmuş, 1967”den Bakü Devlet Üniversitesi”nin Azerbaycan dil bilimciliği bölümünde öğretim görevlisi olarak eğitimcilik hayatına da adım atmıştı. Bilimsel çalışmaları boyunca yaklaşık yirmi  araştırma kitabının  ve 200”ün üzerinde bilimsel makalenin altına imzasını atan Prof. Dr. Musa Adilov”un sağlığında yayınlanmayan iki kitabı vefatından sonra ışık yüzü görmüştür. Azerbaycan”da dil bilimciliğinin “Onomastik” dalının yaratıcılarından biri olan Prof. Dr. Adilov”un yayınlanmış eserleri kendisinin ne kadar derin bilgiye ve genş vizyona sahip araştırmacı olmasından haber vermektedir. İşte çalışmalarından bazılarının isimleri: “Gazete dili”, “Azerbaycan dilinde sintaktik tekrarlar”, “Neden böyle diyoruz” (iki kitap),”Kanatlı sözler”, “Azerbaycan dilinde taklidi sözler”, “Sanatçı ve söz”,”Klasik edebiyatımızda dil ve uslup”, “Muhammed Fuzuli”nin uslubu ve poetik dili” , “Azerbaycan Onomastiği”,”Çocuk ve şiir”, “Dil bilimciliği konuları” v.d. kitaplar.

 

/resimler/2020-4/30/1138079487056.jpg

 

Azerbaycan Türkçesinin büyük ustası Muhammed Fuzuli”nin şiir dili üzerinde yaptığı derinlemesine çalışma Prof. Dr. Adilov”un bir dil bilimcisi olarak ne kadar hassas bir gözlemci olduğunu ortaya en koyan örnektir. Fuzuli”nin şiirleri üzerine yapılan incelemeleri yan yana koyduğumuzda Prof. Dr. Adilov”un bu eserini Ord. Prof. Dr. Y. Bertels”in, Ord. Prof. Dr. A. Krımski”nin, Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan”ın, Prof. Dr. Zeynep Korkmaz”ın, Ord. Prof. Dr. Hamid Araslı”nın, Prof. Dr. Mir Celal Paşayev”in, Prof. Dr. Samet Alizade”nin, Prof. Dr. Sabir Aliyev”in çalışmalarıyla aynı sırada duran değerli bir eser olarak görüyoruz. Kendisini yakından tanıyanların belirttiklerine gore Muhammed Fuzuli ismi Prof. Dr. Adilov için edebiyat panteonunun olağanüstü  ismi  olmuştur. Bunu yakınları bizzat onayladığı gibi Musa Hocanın öğrencisi olmuş kimi arkadaşlarım kendisinin ders anlatırken de Fuzuli”den sık sık örnekler verdiğini ve öğrencilerin Fuzuli”yi daha derinden sevmeleri için elinden geleni yaptığını söylemişlerdi bana. Aslında bunu kimsenin anlatmasına da ihtiyaç yoktu. Zira onun bilimde kendisi için kabul ettiği  ilkelerin hocalıık görevinde geçerli olduğu kesindi: Gerçekleri en ufak detaylarda arama ilkesi Prof. Dr. Adilov tarafından üniversite sınıflarında da uygulanmaktaydı. İşte bundan dolayıdır ki, hem en sert  blimsel usluptaki  ve hem de toplumun tamamının anlayabildiği nispeten sade dildeki kitap ve makaleleri onun kaleminden çıkan gerçekleri değiştirmemekteydi. Bu ilke Prof. Dr.Musa Adilov”u Azerbaycan dil bilimciliği tarihinde bu gün de aynı düzeyde tutmaktadır, gün geçtikçe onu daha yükseklere kaldırmayı sürdüreecektir.

 

/resimler/2020-4/30/1138413081312.jpg

 

Ve bu bilimin bu kadar derinlklerinde dolaşan, beyninin her köşesinde adeta her an bilim taşıyan,  kelimelerin  en dakik anlamını araştıran Prof. Dr. Musa Adilov”un başka bir özelliği de onun çocuksu karakteri olmasın? Kiymetli iş arkadaşım Dilara hanıma sorduğumda “Torunlarıyla zaman geçirimeyi ne kadar çok severdi. Onlarla Tv programlarını seyredip birlikte kahkaha atmaya bayılırdı”- demiş ve o anda, bilimde gerçekçilik yanlısı olan insanların hayatta aynı derecede çocuk karakterli olmalarının bir somut örneğiyle daha karşılaşmıştım. Nisan ayında gidip yerleştiği yazlığında günün 4-5 saatini toprak üzerinde çalışması onu zinde tuttuğu gibi sonbaharda başkente yeni bir kitapla dönüyordu.

 

/resimler/2020-4/30/1140228083262.jpg

 

Azerbaycan dil bilimciliğinde “sert gerçeklik” ilkesinin beşiği başında durmuş ünlü bilim adamımız Prof. Dr. Musa Adilov erken diyebileceğimiz bir yaşta hayata gözlerini yummasına rağmen 66 yaşlık bir ömre bugün çoğu insana fantastik sayıda gözüke cek kadar araştırma sığıdırdı. İşte bundan dolayıdır ki, dil bilimciliğimizin tarihi Prof. Dr. Adilov gibi ender insanlar olmadan yazılmıyor, yazılması da imkansızdır. Yaşama  66 yaşında veda etmesi “Kötü mü oldu, yoksa kötüden biraz daha mı iyi oldu?” sorusunu aklıma getirmiyor da değil. Zira çok iyi yetiştirdiği yazmalar uzmanı oğlu Prof. Dr. Mammad Adilov”un 16 Ekim 2011”de 58 yaşında kalp krizinden hayatını kaybetmesinin acısına dayanabileceğini hiç tahmin etmiyorum. Enstitümüzün kurucu müdürü Ord. Prof. Dr. Cihangir Kahramanov”un uzun süre yadımcılığını yaptı, Kahramanov”un 1995”de yaşama veda etmesinden  sonra Prof. Dr. Mammad Adilov sekiz sene müdür vekili oldu. 2003 yılında asaleten atandığı müdürlük görevini vefat ettiği güne kadar sürdüren Prof. Dr. Mammad Adilov”un bilimsel çalışmaları ve yöneticilik vasıfları üzerine ayrıca yazı yazma hakkımı saklı tutarak burada sadece şunu not etmek istiyorum: Mammad hocanın en büyük isteği babasının eserlerinin tamamını bir yere toplayarak ciltler halinde yayınlamaktı ki hayatteyken buna muvaffak oldu ve Prof. Dr. Musa Adilov”un tüm eserlerinden ibaret beş ciltliğini okurlarla buluşturmanın verdiği huzur içinde dünyaya veda etti. Bundan dolayı Azerbaycan dil bilimciliği Prof. Dr. Mammad Adilov”a daima müteşekkirdir. Bense 90. doğum yılında Prof. Dr. Musa Adilov”la ilgili bu yazıyı kaleme alırken kendisinin bırakıp gittiği bilim hazinesine o beş ciltlik üzerinden yine ve yeniden göz attım, Azerbaycan dil bilimciliğinin ikinci kuşak temsilcilerinin sıradan bir bilim ekolü değil bilimin destanı yaratmalarına tanık oldum.

Aziz hatıraları önünde saygıyla eğilmek hepimizin görevi olmalı.

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım

David Stepanyan: Ermenistan-Türkiye sınırı er ya da geç açılacak... Husumet sayfasının çoktan kapanması gerekirdi

Hiçbir sıkıntı bizi yarı yolda bırakamaz

Bakan Fidan'dan dikkat çeken açıklamalar: Esad ile görüşmeye hazırız

Elhan Mehdiyev: Azerbaycan, Rusya'nın pozisyonuna karşı çıkmayı düşünmüyor

Coni niye Kıbrıs’ta?

Kanlı 12 Eylül darbesinin üzerinden 44 yıl geçti