Selim Çoraklı


DİNİNİZİ ALLAH´A HAS KILMAZSANIZ NE OLUR?

Kur´an insanlığa rehber bir kitap olarak gönderilmiştir.


Selim Çoraklı

Kur´an insanlığa rehber bir kitap olarak gönderilmiştir.

“İçinde asla şüphe olmayan bu Kur´an hidayete ermek isteyenler için yol gösterici bir rehberdir.” (Bakara, 2)

Kur´an´ı rehber edinenlerin doğru yolu bulacaklarında şüphe olmaz. Zaten Resul ve Nebiler bu şüpheyi ortadan kaldırmak için insanları doğru yol olan İslam´a çağırmakla görevlendirilmişlerdir.

“Sen de hiç şüphesiz insanlığı dosdoğru bir yola çağırmaktasın” (Şura, 52)

Hidâyet yalnızca yüce Allah(cc)´a mahsustur. Kur´an bu gerçeği ayette Resulullah´a (sav) hitaben şöyle beyan eder:

“Resulüm! Sen sevdiğini doğru yola erdiremezsin, lâkin Allah dilediğini doğru yola eriştirir. Çünkü doğru yola girecek olanları en iyi O bilir” (Kasas, 56)

Bu gerçekler ışığında inanan insana düşen dinini yalnızca Allah(cc)´a has kılarak yaşamaya çalışmaktır. “Dininizi Allah´a has kılın.” (Zümer, 3) ayeti bu hususta yol gösteren en büyük rehberdir.

Peki, inandığını söyleyen bizler dinimizi yalnızca Allah´a mı has kılıp ibadet ediyoruz? Yoksa araya başka ilahlar, tanrılar vs. mı sokuyoruz?

İnanmış insanlar olarak bize rehber gönderilen Kur´an ile yolumuzu çizmez ve dinimizi Allah(cc)´a has kılmazsak başımıza ne gelir hiç düşündük mü?

Kur´an´a uyma gibi bir seçeneği tercih etmeyenler içinde bulundukları duruma göre kendilerine baka rehberler edinmekte ve ne yazık ki çoğu bunun farkına bile varamamaktadır.

Yolunu Kur´an´la çizmeyenlerin ve dinini Allah(cc)´a has kılmayanların ağzından dökülen ve her biri insanı rahatlıkla küfre götürebilecek olan aşağıdaki ifadeler meselenin ne derece önemli olduğunu ortaya koymaya yeter:

Kendini hoca diye pazarlayan meşhur biri şeyhini yüceltmek için diyor ki: “Allah ete kemiğe büründü, Mahmut diye göründü.”

Yine başka bir hoca diye bilinen kişi ise daha da ileri gidip haşa Allah´ı Hz. Muhammed ile eşitleyebiliyor:

“İmam Rabbani´nin dediği gibi derim: Muhammed eşittir Allah.”

Eğer rehberiniz Kur´an değilse vartalar ve sapmalar bitmez. Böyle bir sapma noktasında, “Azrail Efendi hazretlerinin canını almaya geldi, Efendi hazretleri, Şimdi git, işim var. Gelmiyorum.´ dedi.” Deme sapıklığını gösterebilirsiniz.

Kur´an´dan uzak kalanların sapıtması her zaman mümkündür. Mesela böyle bir tarikat ileri geleni, “Uçak düşerken Yetiş Ya Abdulkadir Geylani diyorum. Gelip uçağı düşmekten kurtarıyor.” derken başka bir tarikat şeyhi, “Bizim büyük şeyh hazretleri 1967 yılında nefesiyle 12 İsrail uçağını düşürdü.” deyiveriyor.

Dinini Allah(cc)´a has kılamayanlardan biri ise, “1986 yılında kalktıktan birkaç saniye sonra düşen NASA´nın uzay aracını bizim şeyh düşürdü. Cıvataları gevşetti ve düştü.” derken bir diğeri işi şehvet noktasında ahlaksızlığa kadar götürüp, “Bir erkek hanımıyla cima sırasında bizim şeyhi düşünürse çocuk salih olur.” diyebilme sapıklığını gösterebiliyor.

Allah (cc) Kur´an´da, “Bir olun, parçalanmayın. Kuvvetiniz dağılır.” diye emredip, “Allah´ın kopmayan sapasağlam ipi olan Kur´an´a sarılın.” derken iman ettiğini iddia edenler sanki bu ayetler yokmuş gibi davranmakta ve bütün mesaisini kuvvetini dağıtacak yollara, tarikatlara sapmaktadır.

Kur´an´a sarılmayanlar kalp ve ruhlarındaki boşluğu başka şeylere sarılarak doldurmaya çalışıyor. Mesela bugün ülkemizde yüzlerce tarikat var ve her birinin yolu

neredeyse birbirinin zıddı olarak biliniyor. Tarikat ve cemaatler başlarında bulunan kişileri kutsallaştırıp ya haşa Allah(cc)´ın ya da Hz. Muhammed´in (sav) vekili olarak görebiliyor. Kimileri de ya Mehdi ya da Mesih ilan edip sapıtıyorlar.

Kur´an´dan sapanlar günlük hayatlarında başlarına gelen bir hadisede öncelikle asla Kur´an´dan çözüm arama yoluna gitmiyor. Aksine öncelikle aklına şeyhi ve ya lideri geldiği için, “Şeyhim bu hususta ne diyor?”, “Bizim cemaat lideri bu hususta acaba ne diyor.” Gibi arayışlara girebiliyor.

Tam bu noktada günümüzde kendini hoca diye lanse eden bir ilahiyatçı Kur´an´dan getirilecek 500 ayeti bile kabul etmeyerek kutsadığı Buhari için şunları söyleyebiliyor: “Bana Kur´an´dan 500 ayet getirseniz ben Buhari´yi delil olarak kabul ederim. Buhari çökerse din çöker.”

Kur´an´ın sapasağlam ipine tutunmayanlar tutundukları şeyhlerinin, cemaat liderlerinin ipinin kopması ile birlikte perişan olup hem dünyalarını hem ahiretlerini berbat edebiliyor. Bunun en son örneğini 15 Temmuz 2016´da gördük. Kendini Mesih ve Mehdi (Kâinat imamı) ilan eden bir sapığın peşinden giden yüzbinlerce kişi hem dünyalarını hem de ahiretlerini kaybettiler.

Kur´an´ın sapasağlam ipine tutunmayanlar tutundukları şeyhlerinin, cemaat liderlerinin ipinin kopması ile birlikte perişan olup hem dünyalarını hem ahiretlerini berbat edebiliyor. Bunun en son örneğini 15 Temmuz 2016´da gördük. Kendini Mesih ve Mehdi (Kâinat imamı) ilan eden bir sapığın peşinden giden yüzbinlerce kişi hem dünyalarını hem de ahiretlerini kaybettiler.

Hidayeti Kur´an´da değil de kendi şeyhlerinin, liderlerinin sözlerinde arayanlar en ahlaksız fiilleri güya “tarikat adabı” olarak işliyoruz diyerek karılarını, kızlarını ve hatta kendilerini şeyhin yatağına sokabiliyorlar.

Dini Allah(cc)´a has kılmayanlar meydana gelen boşluğu Kur´an´dan referans alamayacak olan tarikatlarla dolduruyorlar. Bunu en tipik örneğini bugün ülkemizde olduğu gibi dünyanın halkı Müslüman olan ülkelerinde görebiliyoruz. Mesela ülkemizdeki tarikat ve cemaatlerin bırakın sünnet ve nafileleri iman esasları bile bir değildir. Kimi Mehdi´nin ve Mesih´in geleceğini iman esası olarak görürken, kimi de tarikat şeyhini “Gavs, Kutup, Kutbu´l Aktap vs.” görerek yedek ilahlar edinip Allah(cc)´ı devreden çıkarıp kâinatın idaresini, tasarrufunu şeyhine verebiliyor. Hatta bazıları bin yıl önce ölmüş olan tarikat şeyhlerini bile günümüze getirip tasarruf ettirebiliyor. Düşen uçağını düşürmekten koruyor, lastiği patlayan otobüse yüzlerce kilometre boyunca şeyhini teker olarak kullandırıyor.

Bugün ülkemizde yüzlerce tarikat ve cemaat var ve her biri diğerinin kuyusunu kazmakla meşgul. Ortaya koydukları iman esasları ve ibadetleri bile birbirine uymaktan uzak. Mesela kendilerini “İsmail Ağa Cemaati” (Önderi Mahmut Ustaosmanoğlu) olarak tanıtan bir Nakşibendi gurubu ile kendilerini “Süleymancılar” olarak tanıtan tarikatçıların birbirine uyan yönleri neredeyse bir elin parmakları kadardır.

15 Temmuz´a kadar kendini cemaat olarak lanse eden ama esas itibariyle CIA´nın taşeronu olan Fetullah Gülen gurubunun sapıklıkları anlatmaya gerek olmayacak kadar yıllardır ortalığa dökülmüş bulunuyor.

Milleti dolandırmakla ünlenen İhlascıların (Enver Ören) din anlayışı ile kendilerini nurcu olarak lanse eden bazı gurupların aynı dine mensup olduklarını söylemek acaba mümkün olabilir mi?

Önüne gelen herkesi kâfirlikle itham eden Hakikatçılar (Ömer Öngüt) ile dünyayı kendi gavslarının yönettiğine inanan Menzilciler arasında acaba kaç iman esası ortak, doğrusu araştırmaya değer bir konu olarak ortada duruyor.

Kendilerini İcmalciler (Haydar Baş) olarak tanıtanların şeyhleri aldığı kadın sayısını unutmuşken, şuh kadınlarla TV kanalizasyonlarında kadın oynatan Adnan Oktar gurubunun benzer tarafının sadece uçkur olduğunu söyleme herhalde mübalağa olmasa gerek.

Elini öpenin direk cennete gireceğine inanana Uşşakilerin (Fatih Nurullah) durumu ile Hizzbut Tahrir arasında hiçbir benzerliğin olmadığı ortadadır.

Cerrahiler, Tillocular, Halvetiler, İslamoğlucular, Bayındırcılar… Liste uzayıp gidiyor.

Tam bu noktada Ali Rıza Demircan´ın geçtiğimiz günlerde bir gazeteye verdiği demeçteki şu sözler çok önem kazanıyor:

“Benim kanaatime göre, Türkiye´deki bütün tarikatlar MİT´in denetimindedir. MİT´in onay vermediği bir yapılanma olmaz. Ortada bir tarikat var, bu tarikatın binlerce müridi var, bir taraftan holdingleşiyorlar ve MİT´in bundan haberi yok. Böyle şey olur mu? Tarikatların yüzde 80´i İslam´a zarar veriyor. Devlete zarar verip vermediğini söyleyemem ama İslam´a zarar veriyor. Çünkü İslam dışı bir yapıları var. Bizim tarikatlarımızda Kur´an yoktur. Tarikatlarımızda aziz Peygamber´imizin sözleri, davranışları ve işleri ölçü değildir; tarikatlarımızda şeyh önemlidir. Tarikatlara bağlı olanların büyük bölümü cahildir. Ne Kur´an bilir ne aziz Peygamber´imizin sünnetini bilir ne de fıkıh bilir. Onlar için din, şeyh efendinin söylediğidir. Şu an Türkiye´de yaşayan tarikatların hepsi şahıs merkezlidir. Eğer siz tarikatlarınızı Kur´an´ın, Peygamber´imizin hakemliğinden çıkarırsanız, şahısların egemenliğine girersiniz. Tarikat şeyhine kutup veya gavs diyor. Doğu´daki tarikatlardan birinin yayınladığı takvimde, “Gavs-ı sani şöyle dedi” diyor. Gavs, “Çağırdığınız zaman, dünyanın neresinde olursa olsun gelen adam” demektir. Bu, Allah´a özgü bir vasıftır. Bu şirktir, putperestliğe adımdır! Kutup da yalan, bunların anladığı mana da evliyalık da yalan. Tarikatlar toplumu da cahilleştiriyorlar. Bunların hiçbirinin İslam´ın özüyle alakası yok.”

Yapılan araştırmalara göre Türkiye´de yüzlerce tarikat ve cemaat bulunuyor. Bunlarla organik bağı olan vatandaş sayısının ise 5-6 milyon olduğu tahmin ediliyor.

Tarikat ve cemaatlerin örgütlenme ya da taraftar kazanmak için kullandığı yöntemlerden biri de eğitim kurumları açarak mürit sayısını artırmaktır.

Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre, Türkiye´de 10 bin 53 özel öğretim kurumu bulunuyor ve yapılan araştırmalar bu kurumların üçte birinin bir tarikat ya da cemaat ile bağlantılı olduğu söyleniyor.

Bu tarikat ve cemaatler tıpkı FETÖ gibi üniversiteler, hastaneler, yurtlar, vakıflar kuruyor, dergi, gazete, TV açıp mürit toplama aracı olarak kullanabiliyorlar. Siyasi partilerin hemen hepsinde tarikat ve cemaatlerin onlarca adamı bulunuyor. Bütün tarikat ve cemaatlerin gelir kaynakları ise halkı sömürmekle sağlanıyor. Milletten değişik kanallarla topladıkları paraların herhangi bir kaydı da yok. Tamamıyla kayıt dışı bir ekonomik kuralsızlık işliyor. Holdingleşen tarikat ve cemaatler de az değil.

Ülkemizde tarikatlar resmi olarak yasak olmasına karşılık devleti yönetenlerin göz yummaları sonucu ülkemiz neredeyse tarikatlara teslim edilmiş bir duruma sokuldu. Aynı yolda olduğunu söyleyen tarikatların kendi aralarında bile asgari müşterekleri yok. Hatta bazıları azami müştereklerde bile bir araya gelmeleri mümkün değil. Mesela Nakşibendi tarikatının sadece ülkemizde “Palulu Şeyh Said ve Cemaati, Arvasiler, Tağiler, Küfreviler, Süleymancılar, İskender Paşalılar, Darendeli Osman Hulusiciler, İsmailağacılar, Şeyh Said Seyda el-Cezeri, İsmail Hakkı Ehramcıoğlu, Zilanlılar, Hazinoğulları, Yahyalı gurubu, Mahmut Sami Ramazanoğlucular (Erenköy), Akfıratcılar, Hakikatçılar.” Şeklinde onlarca kolu var. Artık diğer tarikatların ve cemaatlerin detaylarına girmiyorum.

Şimdi Allah (cc) aşkına düşünelim ey Müslümanlar:

Hak din Kur´an´da iken ve Kur´an bize “Dininizi Allah´a has kılarak ibadet edin” derken biz kime ve ne için uyuyoruz?

Hayatımızın merkezinde Allah mı var, yoksa yedek ilahlar mı?

Müşriklik sadece Asr-ı saadete has bir Kur´an´i kavram mı yoksa günümüzde de müşrikler bulunur mu?

Bunları ve benzerlerini düşünmezsek bugün içinde bulunduğumuz sefil duruma düşeriz.

Rabbimiz Kur´an´ında aklını çalıştırmayanları, “Pislik böceğine” benzetiyor. Aklını çalıştırmayanlara şeytanı musallat edeceğini ve onları pislik içinde boğacağını Yunus suresi 100. Ayette ise çok açık biçimde beyan ediyor.

Kur´an´ın ifadeleriyle bitirelim isterseniz:

“Akletmiyor musunuz?”

“Hiç düşünmüyor musunuz?”

“Aklınızı neden çalıştırmıyorsunuz?”

“Ey iman edenler İMAN edin.”

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!