Türk dünyasının bilim adamları dizisi - Dördüncü yazı
BAKÜ MEKTUBU
Bilim adamı için vazgeçilmez vasıflar: Çalışkanlık, objektiflik, titizlik, erdem... Bilim insanlığını bilim kurumu yöneticiliğiyle uyumlu biçimde yürüten kaç şahsiyet biliyoruz? Sayısının çok az olduğundan kuşkum yoktur. Ordinaryüs düzeydeki akademisyenlerin kendi çalışmalarından sonraki ikinci vazifesi yeni kuşak bilim insanları yetiştirmek olup genelde bunu yaparlar.Fakat bilim kurumu yönetmek gibi son derece meşakkatli bir işin altına girip oradan başarıyla çıkmanın örnekleri son derece kısıtlıdır.İşte Azerbaycan”ın ünlü edebiyat tarihçiisi, metin araştırmacısı ve teorisyeni Ord. Prof. Dr. Aziz Mir Ahmedov bilim adamlığı, genç bilim insanları yetiştirme misyonu ve bilim kurumu yöneticiliğini kendi kişiliğinde başarılı biçimde birleştirmiş ender kişiliklerden biridir. Fakat buna rağmen doğumunun 100.yılında kendisini en derin saygıyla anmamızın başlıca nedeni Ord. Prof. Dr. Mir Ahmedov”un bilim adamı kişiliğidir.100.doğum yılının bilimin bu büyük ustasına ve ustadına yakışır biçimde kutlanması için Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev”in aldığı karar da Aziz Hoca”ya bir bilim adamı olarak verilen değerin ifadesidir.En yakınında çalışmış elemanlarından birine “Hiçbir koltuğu bilime tercih etmeyin.Hayatımın dört senesinin üst düzey devlet görevine, beş senesinin ise bilim araştırma kurumu yöneticiliğine gitmesine çok üzgünüm, o boşluğu hiçbir zaman dolduramayacağım.Kendilerini bilime adamış insanlar hiçbir yönetici koltuğuna oturmamalı”- diye sarfettiği sözler hepimiz için manifesto niteliğindedir. O nedenle bu makaleyi yazı yazmak dışında hiçbir zevki olmayan karizmatik bir bilim adamına ithaf etmenin gururunu yaşayarak Ord.Prof.Dr.Mir Ahmedov”u Türk okurlarına tanıtmayı amaçlıyorum.
Aziz Mir Ahmedov, Şark”ın ilk ilk Cumhuriyeti olan bağımsız Azerbaycan´da 20 Şubat 1920”de başkent Bakü”de doğdu.İlk, ortaokul ve lise eğitimini tamamladıktan sonra sınavlardan geçerek kaydını Azerbaycan Devlet Eğitim Enstitüsü”nün dört yıllık lisans programına yaptırdı.Basındaki ilk yazısı henüz talebeyken -1937”de ışık yüzü gören Mir Ahmedov,kurallar gereği mezun olduktan sonra bir süre liselerde edebiyat öğretmenliği yaptı.İkinci Dünya Savaşı´nın ortaları olan 1943”de Bakü Devlet Üniveersitesi”nde öğretim görevlisi olarak ders vermeye başladı. Azerbaycan”ın Türkiye”de en çok tanınan şairi Bahtiyar Vahapzade yıllar sonra genç bir doktora öğencisi ve aynı zamanda öğretim görevlisinin onlara ders vermesini şu şekilde hatıralarına yansıtacaktı: “Hayalim Eylül 1943”te gerçekleşen ilk tanışmamıza beni götürdü. Genç, yüce boylu, esmer doktora öğrencisi Aziz Mir Ahmedov bize ders veriyordu. Genç olmasına rağmen kendisinde taşkınlığın, böbürün alameti bile yoktu. Kısık sesle ve temkinle konuşuyor, konuları bize sadece deliller üzerinden izah etmeye çalışıyordu”
Mir Ahmedov”un bilimsel araştırmalarının ve eğitimini verdiği konuların temalarını 19.yüzyılın ortalarında başlayan ve “Şark”ın Rönessansı” olarak edebiyat tarihine geçen yazarlar, şairler,aydınlar,basın mensupları oluşturdu. O, hayatı boyunca “Ahundzade” dedi,”Zerdabi” dedi, ”Mehmetkuluzade” dedi,”Sabir” dedi,”Hadi” dedi,”Şaik” dedi,ilk basın örneğimiz olan “Ekinci” gazetesi dedi, Şark toplumlarını güldüren dünyaca ünlü mizah dergimiz “Molla Nasrettin” dedi. Eski alfabede olanları yeni kuşakların okuması için yorulup usanmadan yayına hazırladı, araştırma kitapları yazdı,konferanslar verdi,bilim adamları yetiştirdi. Ara vermeden yine okudu,yine yazdı,yine gençlere örnek oldu.
Bir bilim adamı olarak Aziz Mir Ahmetov”un kendine has özelliklerinden biri titrlere ve ünvanlara önem vermeden çalışmalarını sürdürmesiydi. Nitekim doktoratezini svunmasıyla sovyet kuralları çerçevesinde profesörük tezini savunması arasında geçen süre yaklaşık otuz seneyi bulmasına rağmen Aziz Hoca erken sayıla bilecek yaşlarda Azerbaycan edebiyat bilimciliğinin en karizmatik şahsiyetlerinden biri durumuna gelmişti.Bilim dünyası kendisinin her kitabının,her makalesinin beklentisi içinde olmuş, en yüksek titrli bilim adamları onun kaleminden çıkan her cümleye saygıyla yaklaşmış, toplantıarda yaptığı konuşmalar çoğu durumlarda Azerbaycan sınırlarını aşarak geniş yankılar uyandırmıştı. 1980”de Bilimler Akademisi”nin yaptığı çok zor seçimlerde kendisine Ord. Prof. Dr. payesi verilmesine ilişkin öneri oybirliğiyle kabul edilmişti. İlerleyen dönemlerde Mir Ahmedov”un bilim dünyasındaki karizması herkes tarafından saygıyla karsalanmış, tartışma ortamlarında son söz her zaman kendisininn olmuştu. Örnek vermek gerekirse Nisan 1981”de “Molla Nasrettin” dergimizin yayın hayatına başlamasının 75. yılı kutlanırken esas konuşmayı Ord. Prof. Dr. Aziz Mir Ahmetov yapmış, o konuşmanın derinliğini gören Azerbaycan yönetimi dergiyi dönemin yürürlükteki alfabesinde on iki ciltte yayına hazırlama görevini tereddütsüz biçimde kendisine vermiş ve derrginin yürürlükteki alfabede ilk cildi sadece sekiz sene sonra ışık yüzü görmüştü(ilerleyen dönemde her yaklaşık bin sayfayı bulan on bir kitap daha yayınlanmıştı.) Veya Prof.Dr. Sabir Aliyev”in, “Azerbaycan dergisinde yayınlanan “Sohbetü´l esmar neden Fuzuli”nin değildir?”- başlıklı yazısını dergi, karşı görüş bildirmesi için Ord. Prof. Dr. Aziz Mirahmetov”a göndermiş, Mir Ahmetov, “Sohbetü”l esmar Fuzuli”nindir”- başlıklı yazıyla tartışmaya son noktayı koymuştu.
Ord. Prof. Dr. Aziz Mir Ahmedov”un başka bir özelliği ise el attığı her işe titizlikle yaklaşmasıydı.Kendimden örnek vermem gerekirse, doktora tezimin ek görüş için Bilimler Akademisi Nizami Edebiyat Araştırmaları Enstitüsü”ne gönderilmesini yazmam gerektiğine inanıyorum. Savunma onayı almam için tezimin Aziz Mir Ahmetov”un başında durduğu şubeden geçmesi lazımdı. Şube çalışanlarının her biri üzerinde uzun süre çalıştığım tezime itinayla yaklaşarak görüş belirtti, ben eleştirel düşüncelere son derece saygıyla yanıtlarımı verdim.Son sözün Aziz Hoca”ya ait olmasından dolayı çok heyecanlıydım.Ord. Prof. Dr. Mir Ahmetov tezimle ilgili konuşmasında sadece büyük bir bilim adamlığı değil aynı zamanda bir büyük insan titizliği ve nezaketi sergileyerek tezimin savunmaya hazır olduğunu onayladı.Hayatımın hem en heyecanlı hem de hiç unutmadığım günlerinden birini yaşamıştım.
Ord. Prof. Dr. Aziz Mir Ahmetov erdem ve liyakat sahibi bir bilim adamıydı. Sovyetlerin baskıcı ortamında, yasaklı arşivlerin kullanılamaz olduğu yıllarda kendisi de ideolojik nitelikli kimi çalışmaların altına imzasını atmasına rağmen bundan fevkalade rahatsızlık hissetmiş ve yaşamı boyunca kendisiyle hesaplaşmak için adeta fırsat aramıştı.Bu fırsat kendisinin eline Türkiye ve Azerbaycan bilim adamlarının Nisan 1991”de Bakü”de tertipledikleri “Azerbaycan muhaceret edebiyatı” toplantıısında geçmiş,Türkiye”den gelen missafirlerin konuşmalarını dikatle dinledikten sonra kürsüye çıkarak “Hüseyinzade Ali Bey, Ağaoğlu Ahmet Bey v.d. büyük insanlara dair daha önce yazdığım yazılarımdan imtina ediyor, onların aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorun”- deme cesaretini ve erdemini sergilemişti. Daha sonra Rusya”nın ünlü “Edebiyat gazetesi”ne yazdığı makalede de Ord. Prof. Dr.Mir Ahmetov geçmişteki hatalarından dolayı Hüseyinzade”den ve Ağaoğlu”dan bir daha özür dilemişti.Kendisinin bu erdemli davranışı Azerbaycan”a büyük örnek teşkil etmenin yanısıra Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi serisinden 2014 yılında çıkan Ahmet Ağaoğlu kitabının altında Aziz Hoca”nın imzası bulunmaktadır.
Doğumunun 100.yılında büyük bilim adamı Ord.Prof.Dr.Aziz Mir Ahmetov”la ilgili Cumhurbaşkanı İlham Aliyev”in aldığı kararla bir dizi etkinlik hayata geçirilecektir. Dileğimiz 100.doğum yılında kendisinin kardeş Türkiye”de de en iyi şekilde anılması,ilgili bilim kurumlarında toplantılar düzenlenmesi ve “Ord. Prof. Dr. Aziz Mir Ahmetov armağanı”nın yayınlanmasıdır.
Kendisiyle ilgili yazılarımızı sürdürmek kaydıyla biz ise bu yazımızı hayatını 30 Ağustos 2002”de seksen iki yaşında kaybeden Aziz Hoca”nın aziz hatırası önünde eğilerek noktalayalım.