Selim Çoraklı


Fetö İle Mücadelede Çok Tuaf şeyler !

Fetullahçı Terör Örgütü´nün çözülmesinde bylock isimli programın örgüt mensuplarının tasfiyesi ve yargılanmasında davaların temeline neredeyse tek başına oturtulması baştan beri yanlıştı. Çünkü bylock neticede dijital bir programdı ve bu alanda yapılmayac


 

(Yanlışlar, yanılgılar, aymazlıklar)

Fetullahçı Terör Örgütü´nün (FETÖ) dünyanın en sofistike (yanıltıcı-karmaşık-bilmiş), en şeytani örgütü olduğunu söylediğimizde bize inanmayanlar, bıyık altından gülenler, anlattıklarımız karşısında “bu kadar da olamaz” diyenler şimdi yaptığı insan aklını donduran şeytanlıkları karşısında bizden daha çok sesleri çıkarcasına bu örgütün tehlikeli olduğunu söylemeye başladılar.

Buna da şükür.

Çünkü hâlâ bu sofistike örgütün “karıncayı ile incitmeyen” cemaat mensubu Müslümanlardan oluştuğuna inanan angutlar (Daha da ağırını söylemeye terbiyem müsaade etmediği için bu kavramı kullandım) var.

Fetullahçı Terör Örgütü´nü gerçek yönleriyle tanımayanların ortaya koydukları mücadeleler sebebiyle bu örgüt hakkında kamuoyunda bazen dudak uçuklatan eylemlerini gördüklerinde derin bir şaşkınlık yaşamaktadırlar. Hâlbuki şimdiye kadar sergiledikleri şeytani eylemlerin daha da şeytanisini görsem asla şaşırmam. Çünkü “Hedefe gitmede her yolu meşru gören, bunun için her türlü kutsalı istismar etmekten çekinmeyen, başarmak için şeytanla bile işbirliği içine girmeyi cihat sayan” bir zihniyetten bundan başkası beklenemez.

Sofistike bir örgüt olan FETÖ´de tezgâhlar bitmez ki! 15 Temmuz gecesi Fetullahçı Terör Örgütü mensupları tarafından vurulan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler´in koruma müdürü Yüzbaşı Burak Akın´ın, Ankara İl Emniyet Müdürlüğü´ne gelerek “Ben FETÖ üyesiyim” diye teslim olmasını bu çerçevede değerlendirdiğimizde nasıl bir örgütle karşı karşıya olduğumuz kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Yukarıda açıkladığım sebeplerden dolayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı´nın MİT´ten aldığı bilgilerle Fetullahçı Terör Örgütü´nün yeni bir tezgâhı olan bylock isimli programın iradeleri dışında 11.400 kişinin telefonuna yükledikleri açıklamasına da asla şaşırmadım.

Şaşıranlar ise çok oldu!

Başta MİT olmak üzere, Savcılarımız, Hâkimlerimiz, medyamız, siyasetçilerimiz yapılan şeytanlığın büyüklüğü karşısında ağızları iki karış oldu.

Halbuki sofistike bir örgütle karşı karşıya olduklarını daha baştan bilselerdi kimse yaşananlar karşısında ağzını iki karış açmaz, şaşkınlık da yaşanmazdı.

Fetullahçı Terör Örgütü´nün çözülmesinde bylock isimli programın örgüt mensuplarının tasfiyesi ve yargılanmasında davaların temeline neredeyse tek başına oturtulması baştan beri yanlıştı. Çünkü bylock neticede dijital bir programdı ve bu alanda yapılmayacak sahtekârlığın olmayacağı bilinmeliydi. Hele de karşımızda Fetullahçı Terör Örgütü gibi sofistike bir yapı olursa..

16 Temmuz 2016 tarihinde yazdığım bir yazıda Fetullahçı Terör Örgütü´nün bundan sonra özellikle çok büyük oranda uzman olduğu ve dünyanın hemen her yerinde alt yapısını kurduğu dijital alanda hedef şaşırtmak için operasyonlar yapabileceğini belirtmiştim.

Şimdi yapılan açıklamalara göre 11.400 kişinin telefonuna iradeleri dışında bylock programı yerleştirildiği için bu alanda aylardır hapis yatarak, mesleğinden atılarak mağdur olanların mağduriyetlerinin giderileceği belirtildi. Bu güzel bir gelişme. Devlet vatandaşını mağdur ettiği gibi mağduriyetini giddermekle de yükümlüdür.

Peki, şimdi ne olacak?

Bylock bundan sonra da delil olarak kullanılacak mı?

Ya Fetullahçı Terör Örgütü, geri kalan bylock kullanıcıları hakkında da farklı bir operasyon yapıp onları da mağdur ettiyse ne olacak? Belli bir müddet sonra “bu alanda da bize operasyon yapılmış” mı diyeceğiz?

Şu sıralar mahkemelerde görülen davalarda yargılanan FETÖ mensup veya sempatizanlarını (ki bu yapıya destek verenlerin kahır ekseriyetinin İslami hassasiyetlerinden kaynaklandığını yakından biliyorum.) aynı kefeye koyarak davranmak bu sofistike terör örgütünün ekmeğine yağ sürmektedir.

Suçun şahsiliği ilkesini çalıştırarak kim mevcut kanunlara göre suç işlemişse gereği yapılmalıdır. Ama bu yapılırken yukarıda değindiğim gibi sadece İslami hassasiyetlerinden dolayı bu örgüte örgüt olduğunu bilmeyerek yardım eden, para toplayan, bankasına para yatıran, okuluna çocuğunu gönderenlerin (Cumhurbaşkanı´nın tasnifi ile ibadet kesiminin) suç işleyen örgüt mensupları ile aynı kategoride değerlendirmek hem davaların sulandırılmasına hem de on binlerce insanın örgütün kucağına itilmesine sebep olur. Bunu 2014 yılının 4 Şubat´ta Sabah gazetesinin manşetinden verdiği açıklamalarımda (Bana sorulan “Cemaatteki eski arkadaşlarınız, dostlarınız, talebeleriniz hakkında bugün ne düşünüyorsunuz?” şeklindeki soruya verdiğim cevap şöyledir: “Şunu açıkça söyleyebilirim. Cemaatin % 95´i gerçekten güzel insanlar. Yani sokaktaki insanlarla karşılaştırıldığında eli ayağı öpülecek insanlar. İslam için bir şeyler yapmak gayretinde olan insanlar. Fakat ne yazık ki % 95´i yöneten % 5´lik kesimde aynı ihlâsı ve samimiyeti görmek mümkün değil. Hizmetle ilgisi olmayan, bu işin çilesini çekmemiş insanlar, hizmet adına karar veriyor, kalem oynatıyor, fitne yayıyor, siyasete yön vermeye, polis-yargı darbeleri yapmaya çalışıyor. Gerçekten Anadolu insanının samimiyetini başka yerlere pazarlayacak derecede oyunlar oynanıyor. Bu yapının yüzde 95´i temizdir. İhanet şebekesi yüzde 5´tir.) açık biçimde belirtmiş ve tehlikeye dikkat çekmiştim. Maalesef Fetullahçı Terör Örgütü ile mücadelede devlet, hükümet ve medya buna dikkat etmediği için bu sofistike örgüte bilmeyerek sadece İslami hassasiyetinden dolayı yardım eden on binlerce bu ülkenin insanı örgütün bilinçli militanı haline dönüştürülmüştür.

Bir insanın Fetullahçı terör Örgütü mensubu olması için geliştirilen kriterlere baktığımızda meselenin sağlam bir zemine oturtulmadığı, alelacele kriterler tespit edildiği görülecektir. Yapılan yargılamalarda ortaya delil olarak sayılan kriterlerin hukuki ayağının oluşturulamadığını son bylock hadisesinde bir kez daha gördük. Bazı mahkemeler ve Yargıtay bylock kullanmanın delil olduğunu savunup tutuklamalar yaparken şimdilerde 11.400 kişinin bir suç delili sayılan bylock üzerinden suçsuz ilan edilmesi zihinleri karıştırmaktan öte bir işe yaramamıştır

Devletin açık tuttuğu bir banka olan ve 17/25 Aralık tarihinden sonra da faaliyetlerine devam eden bir banka olan Bank Asya´ya para yatırmak suç ise bu bankayı açık tutan BBDK yöneticileri neden bu suça ortak yapılmamaktadır? (Bildiğim kadarıyla şu ana kadar Bank Asya´nın FETÖ ile iltisaklı olma hususunda henüz bir dava açılmış ve karar verilmiş değildir.)

Yine MEB tarafından açık tutulan ve faaliyetleri kısıtlanmayan yurt, dershane, okul vb. yerlerde okumak suç kabul edilip bunu işleyenler suçlu sayılırken bunlara izin veren MEB neden suçlular arasında yer almamaktadır?

Aynı hadiseyi bazı dernek ve vakıflara üye olmak ve bu üyeliği iptal ettirmemekte suç sayılıyor. Dernekler masası, vakıflar müdürlüğü bu dernek ve vakıfları kapatmazken açık olan dernek ve vakıflara üyeliği suç saymanın ileride büyük hukuki hatalara sebep olacağı açıktır. İşin ilginç yani birçok Ceza hukuku profesörü Devletin, BDDK´nın denetiminde faaliyetini yürüten bir bankaya para yatırmanın, açık bir derneğe üye olmanın, izin verilmiş bir okula çocuğunu göndermenin ancak özel kastla işlenebilecek terör örgütü üyeliğine delil olarak kabul edilmesinin ancak bir akıl tutulması ile mümkün olabileceğini açıklarken devletin, hükümetin, yargının ve ilgili kim ise herkesin böyle bir “tezgâha” düşmesini anlamak mümkün görünmemektedir.

Tarihimizin en büyük ihanet kalkışması olan 15 Temmuz sonrası Devletin refleks göstererek önlem niteliğinde toplu ihraç ve tutuklamalar yapması bu çerçevede makul görünse de, aradan geçen bir buçuk yıla rağmen hukuka aykırı görünen ve 11.400 kişinin bylock tezgahında ortaya çıkan uygulamalarının devam etmesi, işlendiği tarihte suç olduğunun tespiti hiçbir mahkeme kararıyla yapılmamış Banka´ya para yatırma, derneğe üye olma gibi eylemlerin tutuklama sebebi gösterilerek tutukluluk hallerinin devam etmesi, hiçbir mahkeme kararına bağlı olmayan ve yasal dayanağı da olmayan pasaport zayii kararı adı altında seyahat özgürlüğünün engellenmesi gibi uygulamalar ancak ve ancak kökü zaten dışarıda olan ve devleti ele geçirmek için adeta pusuda bekleyen FETÖ ve benzeri terör örgütlerinin işine yarar.

“Başı ihanet, ortası ticaret, sonu ibadet” diye üç bölüme ayrılarak bizzat Cumhurbaşkanı tarafından kategorize edilen bir yapının ihanet şebekesi (akıllı olanları!!!) istisnalar hariç 17/25 Aralık ve 15 temmuz sonrasında yurt dışına kaçtı/kaçırıldı. Ticaret kesimi oluşan “FETÖ Borsası” sebebiyle çoğu kurtuldu. İbadet kesimi ise suça bilfiil karışanları hariç (11.400 bylock mağduru operasyonunda olduğu gibi) mahkemelerde, cezaevlerinde, nezarethanelerde çilesini çekiyor. Dünyanın en karanlık sofistike örgütü olan FETÖ militanları ise bu durum sonunda ortaya çıkan durumu istismar ederek dünya çapında bir mağdur edebiyatı propagandası yapıyor.

Böyle bir duruma ülkemizi düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Yetkililer acil olarak tedbir almalı ve yine acil olarak bu çerçevede “FETÖ İLE MÜCADELE ÜST KURULU” kurularak çok ciddi çalışmalar yapılarak yeni bir 11.400 bylock mağduru gibi bir olayla karşılaşmaya meydan verilmemelidir. Çünkü bu tür sonuçlar hep FETÖ´nün ekmeğine yağ sürmektedir.

Yazdıklarım belki birilerinin hoşuna gitmeyebilir ama FETÖ ile 18 senedir ölümüne mücadele eden biri olarak bunları söylemeyi bir vazife bildim.

FETÖ ile mücadele öyle hafife alınacak bir durum değildir ve bu sofistike örgütü küçükseyenler bilmeden ülkeye ihanet eder.Vesselam.

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Türkiye ve Irak'tan ortak bildiri

ABD uçağından görünen detay! Filistin topraklarına alçak imza

Rusya’da kritik seçim! Halk sandık başında: Putin yeniden mi geliyor?

Zelenskiy, Ukraynalıların Rusların Avrupa'ya geçişini engellediğini söyledi

İsrail-Hamas savaşında son durum... ABD'nin İsrail taktiği deşifre oldu! Washington Post yazdı: Kongre resmen bypass edilmiş!

Atlantik Konseyi'nden çarpıcı Türkiye analizi: Avrupa'nın güvenliğini sağlama fırsatı var