Selim Çoraklı


Fetö Yurt İçi Ve Dışında Ne Zaman Biter ?

Sanıldığının aksine, FETÖ okullarının faaliyet gösterdikleri ülkelerde İslam Dinini yayma/İslam adına tebliğ/irşat faaliyeti yürütmek gibi bir amacı ve hedefi bulunmamaktadır.”


 

(Bir konferans çerçevesinde gözlemlerim ve önerilerim)

Kime rast gelsem haklı olarak merak edip soruyor:

Tarihin en büyük ihanet örgütlerinden biri olan ve dünyanın yüz yetmişe yakın ülkesinde faaliyette bulunan FETÖ isimli şeytani örgütle mücadelenin neresindeyiz?

Yurt içi ve yurt dışında bu karanlık örgüt ile hakkıyla mücadele ediliyor mu?

Geçtiğimiz günlerde ASAM ve Avrasya Bir Vakfı (Avrupa Asya Birliği Türk Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Vakfı) tarafından düzenlenen ‘Terörle Mücadele ve Son Gelişmeler´ isimli konferansın konuşmacısı İçişleri Bakanlığı Bakan Yardımcısı Mehmet Ersoy, konferansın büyük bir bölümünü ülkemizin FETÖ ile yurt içi mücadelede geldiği yere ayırdı.

FETÖ isimli şeytani yapının devlet içerisinde adeta bir yıkım oluşturduğunu, bu sebeple devletin adeta yeniden yapılandırıldığını söyleyen Sayın Bakan çok değerli bilgiler paylaştı. Benim de aylardır hakkında birkaç makale yazdığım FETÖ´nün bir algı operasyonu ile mağdur edebiyatı oluşturmaya çalıştığı hususundaki açıklamaları çok dikkat çekiciydi:

“FETÖ´nün en fazla mağdur edebiyatı yaptığı alanlardan bir tanesi öğretmenler. Bu hususta, ‘Öğretmenlerin elinde silah mı var?´ suçlamalarıyla çok karşılaşıyoruz. Hâlbuki elimize geçen FETÖ´nün imamlar listesinde gördük ki; TSK´nın imanı da, emniyetin, mülkiyenin, hâkimin, mühendisin imamı da öğretmen. Yani bütün imamlar öğretmenler arasından çıkıyor.”

FETÖ´nün yaptığı algı operasyonlarıyla oluşturmaya çalıştığı mağdur edebiyatı sadece öğretmenler hakkında değil elbette. Arkasına CIA, MI6, BDN, MOSSAD gibi uluslararası istihbarat örgütlerini alan FETÖ, bu karanlık dehlizlerde psikolojik savaş hususunda eğitilen militanları ile hemen her alanda operasyon yapıyor ve verilen mücadeleyi sulandırmaya çalışıyor.

Sulandırdığı alanlardan biri de devletten atılan personel hakkındaki mağdur edebiyatı. Dezenformasyon haberlerle sanki devletin yüzbinlerce insanı işten çıkardığı algısını oluşturuyorlar. Sayın Bakan´ın bu hususta açıkladığı rakamlar FETÖ´cülerin nasıl büyük bir yalancı olduklarını da ortaya koyacak nitelikteydi:

“Ülkemizin toplam kamu personeli sayısı 3 buçuk milyondur. Bugün için ihraç edilen kamu personeli sayısı ise 113 bin. Bunlar içinde tutuklu sayısı ise sadece 41 bin kişi. Son 10 yılda bu ülkede yapılan bütün KPSS´lerde (Kamu Personeli Seçme Sınavı), mülakatlarda, güvenlik soruşturmasıyla aldığımız elemanlarda hile yapıldığını ve o soruşturmaları yapanları bizatihi kendilerinin örgüt mensubu olduklarını dikkate alırsak, bu kadar büyük ihanete karşı yaptığımız mücadelede ihraç ettiğimiz 113 bin rakamının çok da büyük bir rakam olmadığını siz de takdir edersiniz. Ayrıca şu ana kadar yapılan soruşturmalar sonunda 36 bin 500 kamu personeli görevine iade edildi. Halen açıkta bekleyen kamu personeli sayısı ise 24 bin. Bunların önemli bir kısmı da emniyet ve milli eğitim camiasından olan insanlar. Devlet ister istemez tedbirini almak zorundadır.”

FETÖ isimli şeytani örgütün yaygara yaptığı ve mağdur edebiyatı oluşturduğu konulardan biri de Bylock isimli programın kullanılmasıdır. Bu hususta da doyurucu bilgiler paylaşan Sayın Bakan´ın açıklamaları, devletin nasıl bir kara propaganda ile karşı karşıya olduğunu ortaya koyacak nitelikteydi:

“102 bin Bylock kullanıcısı FETÖ örgütünün isim listesini Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bize bildirdi. Yapılan çalışmalarla henüz 43 bin kişinin Bylock haberleşmelerindeki içeriği çözebildik. Çalışmalar devam ediyor. Ama tedbir olarak

ülkeden kaçmalarını engellemek için 102 bin kişinin de pasaportlarını iptal ettik. İnsanların bir kısmının bundan haberi yok. Kimseye ‘Sen Bylockcusun” diyemiyoruz ki!”

Bir buçuk saate yakın süren konferans ve bir saate yakın süren soru cevaplar sonunda Sayın Bakanın verdiği bilgilere baktığımızda bütün algı operasyonlarına, mağdur edebiyatına ve kripto Fetöcüler tarafından mücadelenin hemen her alanda sulandırılmaya çalışılmasına rağmen tarihin en sofistike örgütü olan FETÖ´ye karşı yurt içinde yeterli olmasa da ciddi bir mücadelenin verildiğini söyleyebiliriz.

Peki ya yüz yetmiş ülkede örgütlenen ve özellikle son yıllarda bütün mesailerini Türkiye´yi uluslararası arenalarda kötüleyen bu karanlık yapıya karşı yurt dışında nasıl bir mücadele veriliyor?

Yukarıda da belirtiğim gibi en çok sorulan sorulardan biri de yurt dışında yapılan mücadelenin neresinde olduğumuz hususudur.

Sayın Bakan´ın vakti yetmediği için yurt dışındaki mücadele hususunda sadece birkaç cümle ile yetinebildi. “Yurt dışında mücadelede yurt içindeki gibi başarılı değiliz. Bazı ülkeler bütün bilgileri ellerine vermemize rağmen bu yapının suçlu olduğuna inanmıyor.”

Devletimiz özellikle 15 Temmuz sonrası, yurt içinde olduğu gibi yurt dışında da bu karanlık yapı ile mücadelesini sürdürüyor. Ancak bu mücadelede yurt içinde gösterilen başarının yurt dışında gösterilmediği de bir gerçek. Bunda bu karanlık yapının birçok ülke tarafından desteklenmesinin büyük payı var. Özellikle bazı batılı ülkeler FETÖ´yü Türkiye´ye karşı kullanmak için büyük destek veriyor ve kriminal suçlulara kucak açıyor.

Özellikle FETÖ´nün yurt dışındaki okullarını devralmak maksadıyla kurulan Maarif Vakfı´nın şimdiye kadar FETÖ okullarından ancak Gine, Nijer, Somali, Gabon, Sudan, Kongo Cumhuriyeti, Yakutistan olmak üzere 30 civarında okul devraldığını ve birkaç okul açabildiğini nazara alırsak yurt dışında iyi bir mücadele verilemediğini de görebiliriz.

FETÖ isimli şeytani yapı, Türkiye olduğu gibi gittiği her ülkede de aynı şekilde örgütlenmesini sürdürmüştür. Bazı ülkelerin yönetim şekline göre farklılıklar arz etse de genel olarak örgütlenme biçiminde aynı taktiklerin kullanıldığını biliyoruz.

FETÖ yurt dışında sadece eğitim alanında değil, hemen akla gelebilecek her alanda örgütlenmekte ve buralardan gelen paraları örgütsel faaliyetlere aktarmaktadır.

FETÖ´nün yurt dışındaki yapılanması ile ilgili Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından TBMM 15 Temmuz Komisyonuna sunulan 22.05.2017 tarihli raporda şu bilgiler verilmektedir:

“FETÖ, günümüz itibarıyla Balkanlardan Kafkaslara, Orta Asya´dan Avrupa´ya, Kuzey Amerika´dan Uzak Doğu Asya, Ortadoğu ve Afrika´ya kadar dünyanın yaklaşık 170 ülke/bölgesinde-özerk cumhuriyetinde “din—politika— para” üçgeninde faaliyet gösteren bir organizasyon hüviyetine bürünmüştür. Ayrıca özellikle 11 Eylül sonrasında “Dinler Arası Diyalog” adı altında önde gelen Hristiyan ve Musevi din adamları/tüzel kişilikleri ile temasa geçen FETÖ, kurduğu ilişki ve irtibatlarını her geçen gün geliştirmiştir.

Nitekim söz konusu 170´e yakın ülkede eğitim yapılanmaları haricinde (Eğitim yapılanmaları çerçevesinde 24´ü üniversite olmak üzere 800´den fazla okul açıldığı bilinmektedir.) örgüte bağlı; 520 şirket, 269 vakıf, 147 yazılı medya (internet siteleri, haber portalları ve sosyal medya uzantıları dâhil), 58 görsel ve işitsel medya kuruluşu, 252 iyi ilişki geliştirdikleri STK ve güç odağı, 327 dernek, 216 hastane, etüt merkezi, dil merkezi, kültür merkezi vb. tespit edilmiştir ancak gerçek rakamın bunun üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.

FETÖ, yurtdışında eğitim kuruluşları öznesinde başlattığı teşkilatlanma çalışmalarının ilk aşamalarından itibaren, faaliyet gösterdiği ülkenin yasal mevzuatı ve iç

dinamikleri ile uyumlu olmaya/çatışmaya girmemeye, iktidarı elinde bulunduranlarla ve güç odakları/lobilerle iyi ilişkiler geliştirmeye/ters düşmemeye büyük özen göstermiştir.

Çalışmalarında insani/ahlaki mülahazaları, hoşgörüyü, uzlaşıyı ve diyaloğu ön plana çıkarmıştır. Siyasetten uzak oldukları ve tamamıyla insani/ahlaki mülahazalarla hareket ettikleri imajı veren örgüt, faaliyetlerinin arka planındaki asıl hedeflerini ve gizli ajandasını deşifre etmemiştir.

FETÖ, okulları vasıtasıyla, bulundukları ülkelerin saygın ve etkin kişilerinin çocuklarını okuluna kabul edip popülaritesini artırmaya ve veliler vasıtasıyla o ülkenin siyasi, ekonomik ve sosyal hayatında etkinlik kurmaya çalışmaktadır.

Yıllardır Türkiye´nin yurt dışındaki “gönül elçisi” olduğunu iddia eden FETO´ye bağlı okullar ve STK´ların temsilcileri, örgütün gerçek yüzünün açığa çıkmasının akabinde, uluslararası platformlarda Türkiye´yi suçlu duruma düşürmek ve ülkenin iç işlerine yabancı devletlerin müdahale etmesini sağlamak adına her türlü girişimi yapar hale gelmiştir. Bu kapsamda Avrupa Parlamentosu milletvekillerine ve ABD senatörlerine Türkiye´yi suçlayıcı belgeler/e-postalar göndermiş, anılanlarla toplantılar düzenleyerek, Türkiye´deki mevcut yönetimi suçlu göstermeye matuf girişimlere yönelmiştir.

Sanıldığının aksine, FETÖ okullarının faaliyet gösterdikleri ülkelerde İslam Dinini yayma/İslam adına tebliğ/irşat faaliyeti yürütmek gibi bir amacı ve hedefi bulunmamaktadır.”

Uluslararası bir terör örgütü olan FETÖ´nün yurt dışında okul öncesi, ilk ve orta öğretim ile üniversite olmak üzere 800´den fazla okul ve eğitim kurumu olduğu tespit edilmiştir. Bu sayı içinde 24 adet üniversite ve enstitünün olduğunu nazara alırsak nasıl bir ihanet şebekesiyle karşı karşıya olduğumuz daha iyi anlaşılabilir.

Yurt dışında verilen mücadelenin istenilen seviyeye gelmemesinin elbette sebepleri var. Bunların başında bulundukları ülkelerin bu karanlık örgüt hakkında besledikleri iyi niyet geliyor. Otuz senedir bizzat devlet tarafından referans verilerek kurulan ve bulundukları ülkelerin üst düzey yöneticilerin çocuklarının okudukları bu okulların şimdi birer terör yuvası olduğunu anlatmanın zorluğu ortadadır.

Bazı ülkelerin ise bu örgüt hakkında, “Hukuki süreci bekliyoruz.” diyerek meseleyi zamana yaymaya çalıştıkları görülmektedir. Kırgızistan, Endonezya, Nijerya ve Kenya gibi ülkeler ise bu okulları kapatmayı reddetti. Hatta bazı ülkeler Türkiye´nin okulları kapatma çağrısını ´içişlerine karışmak´ olarak değerlendirip tepki gösterdi ve ´eğitimin siyasete alet edilmemesini´ savundu.

Aslında bu ülkelerdeki okulları kapatmak, devlet bazında bakınca çok mantıklı değil, devlet çıkarıyla uyuşmayan bir durum oluşuyor. Çünkü bunların kapanması için devletin bir alternatif koyması lazım. Oralardan mezun olanlar Türk toplumunu, Türkiye´yi seviyor, ileride Türkiye´de okumak istiyor. Türkiye´nin yumuşak gücüydü, ne yazık ki siyasete alet edilip kapanması talebi var. Bu çok yanlış bir tutum olur. Bu okullar mutlaka dönüştürülerek devletin kontrolüne alınması gerekir.

FETÖ ile yurt dışında mücadelenin yeterli olmayışının sebeplerinden biri de FETÖ´nün adeta Bukalemun gibi bulundukları yerin rengini almalarıdır. Bu sebeple kılıktan kılığa giren bu örgütü yerleştikleri ülkelerden söküp atmak uzun yıllar alacak bir mücadele ile ancak mümkün olabilir.

FETÖ, özellikle Kırgızistan, Azerbaycan, Kazakistan, Arnavutluk gibi bazı ülkelerde adeta bir korku imparatorluğu kurmuş durumda. 30 senedir yetiştirdiği bütün militanlar devletin en üst kademelerinde yer almış bulunuyor. Bu gibi ülkelerde örgüt ülke içindeki yapılanmalarıyla kendi finansmanlarını sağlayabilecek konuma gelmiş.

İster istemez bu noktada aklımıza şöyle bir soru takılıyor: “Devletimizin FETÖ ile yurt dışı mücadelede görevlendirdiği elemanlar bu yapıyı yeterince tanıyor mu?”

Bu yapıyı 35 yıldır takip eden biri olarak böyle bir soruya evet demenin hakka karşı haksızlık olacağını düşünüyorum. Devletimiz maalesef bu alanda örgütü iyi bilen bir kadro kuramadığını ve hatta bazı görevlilerin 2013 yılına kadar bu yapıyla şöyle veya böyle irtibatlı olduğunu biliyoruz.

Mücadelenin yeterli olamayışının en önemli ayaklarından biri de bu örgütün karanlık yapısını tanıtan yurt dışına yönelik yayınların yapılamamasıdır. Hâlbuki özellikle bu yapının bulunduğu her ülke için büyük tehlike olduğunu anlatan eserler bütün dillere çevrilerek basılmalı ve örgütün karanlık yüzü ortaya konulmalıdır. Çünkü bu örgütün lideri Gülen´in eserleri en az elli dile çevrilmiş ve otuz senedir değişik vasıtalarla bulundukları ülkelerde Gülen´i bir İslam âlimi, kendisini eğitime ve dünya barışına adayan bir eğitimci olarak lanse etmişlerdir. Böyle bir algıyı kırmak için ondan daha güçlü propaganda teknikleri kullanmak gerekir ki, bunun şimdiye kadar yapılmadığını gözlemliyoruz.

FETÖ ile yurt içinde özellikle de emniyet ve yargı alanında büyük mücadele verildiği bir gerçek. Ancak kırk senedir İslamiyet´i kullanarak kendine toplumda yer eden fikri ve kültürel bir yapının emniyet ve yargı ile yok edilemeyeceği aşikârdır. Böyle bir örgütle ancak siyasi, sosyal, kültürel, dini, ekonomik vb. alanlarda ciddi bir mücadele ile yok edilebileceği gerçeğini unutursak, bu örgüt küçülür ama marjinalleşerek varlığını devam ettirir.

“Peki ne yapmak lazım?” diye sorarsak;

Her şeyden önce böyle bir örgütün birkaç yıl içinde bitirilebileceği fikri terk edilmeli ve bu karanlık örgütün ancak ciddi bir çalışma ile onlarca yıl içinde yok edilebileceği gerçeği asla unutulmamalı,

Bu yapı ile ilgili ciddi bir bilgi havuzu oluşturmalı,

Örgüt ile mücadele edecek birimlerde görev alacak kişilerin bu örgütü iyi bilenler arasından seçilmeli,

Her ülkeyle ilgili farklı bir mücadele birimi kurulmalı ve o ülkedeki örgüt yapılanmasına has mücadele taktikleri geliştirilmeli,

Örgüt ile sadece emniyet ve yargı yoluyla değil, siyasi, sosyal, kültürel, dini, ekonomik vb. alanlarda da çok ciddi çalışmalar yapmalı,

Devlet örgüt ile ilgili yazılan eserlere sahip çıkmalı, bunlar arasında yapılacak seçme bilgilerle oluşturulan yeni eserleri değişik dillere çevirerek yurt dışında örgütün karanlık yüzü gösterilmeli,

Özellikle yurt içinde bu karanlık yapının daha iyi tanıtılması için belediyeleri kaynakları kullanılmalı ve örgütü tanıyan kişilere yapının çirkefliklerinin anlatılması için zemin hazırlanmalı,

Örgütün hainliklerinin tanıtılması için uluslararası konferanslar düzenlenmeli ve sonuçları birçok dile çevrilerek yayınlanmalı,

Örgütün yurt dışına kaçmış suçlularının ir an evvel derdest edilerek Türkiye´ye getirilmeleri için ciddi çalışmalar yapılmalı ve yurt dışında ülkemizin aleyhinde kara propaganda yapmalarını engelleyecek tedbirler alınmalı..

Hülasa etmek gerekirse çok sofistike bir örgüt olan FETÖ ile mücadele ara vermeden ve hız kesmeden devam ettirilmeli ve bu mücadelenin yıllarca sürebileceği gerçeği asla unutulmamalı

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Türkiye ve Irak'tan ortak bildiri

ABD uçağından görünen detay! Filistin topraklarına alçak imza

Rusya’da kritik seçim! Halk sandık başında: Putin yeniden mi geliyor?

Zelenskiy, Ukraynalıların Rusların Avrupa'ya geçişini engellediğini söyledi

İsrail-Hamas savaşında son durum... ABD'nin İsrail taktiği deşifre oldu! Washington Post yazdı: Kongre resmen bypass edilmiş!

Atlantik Konseyi'nden çarpıcı Türkiye analizi: Avrupa'nın güvenliğini sağlama fırsatı var