Dr. Yaşar Kalafat


Güncelden Genele Halkbilimi Strateji Yazıları ı-ıı-ııı

Devletlerin kültür politikalarını büyük ölçüde rejimleri belirler.


 

Yaşar KALAFAT*

 

Stratejisi olmayan bir alan yokken, kültür stratejilerinin de olduğu  hususu bilinen bir gerçektir. Devletlerin kültür politikalarını büyük ölçüde rejimleri belirler. Rejimlerin tercih edilmeleri ve hayata geçirilmelerinde sadece millî heyecan, millî irade her zaman yeterli olmayabilir. Varlığını oluşturma, koruma ve kurtarma zarureti de vardır. Zira yerkürede bir millet değil milli menfaatleri sürekli çelişen milletler vardır. Bu satranç masasının taşlarından birisi de kültürdür. Kültür taşı satranç tahtasında sadece bir “piyon” değil zaman zaman diğer bütün taşların da özellikleriyle donanımlı olabilen çok kere adeta gizli “şah” konumundadır.

Toplumları millet yapan daha doğrusu onu millet olmaya sevk eden milli “ben” duygusudur. Ben´i besleyen, şekillendiren, Korunmaya sevk eden ve koruyan kültürdür. Bunun içindir ki, kültür savaşları sadece savaşlardan bir savaş türü değil, ekonomik, askeri, diplomatik ve benzeri savaş türlerinin de kimlik belirleyicidir. Türk kültürünün savaşı sadece ve muhakkak birkaç ilmî disiplinle izah edilebilen bir savaş değil, o aynı zamanda diğer savaş türlerine de kimliğini veren belirleyicisidir.

Devletler ailesinde tarih boyunca önemli yer almış milletler arasında ebedi dostluğun olmasını düşünmek, onların kimliklerindeki ege-menlik boyutu yok saymakla eş anlama gelir. Milletler arası ilişkide hasım ülkeler ile dost olması muhtemel ülkeler vardır. Türk milletinin konumu ve bu konum içerisinde kültürün yeri bize göre budur. Özetle millî kültür stratejileri Türk milleti gibi milletlerin hayatlarında diğer millî strateji alanlarını belirleyen konumundadır.

Bu stratejik gerçeğin bilincinde oldukları için çağın küresel ve bölgesel güçleri, Türklüğü sadece bir siyasi yapılanma olarak dil, onun özünü oluşturan kimliğini hedef almayı da sürdürmektedirler. Bun    0NUN içindir ki, genelde kültür bir stratejik obje iken Türkoloji/Türklük bili-mi özelde de stratejik konuma sahiptir. 

 

/resimler/2021-6/25/1151566811057.jpg

  

Halk Bilimi Araştırmaları Kültür ve Strateji Merkezi´nin çalışmalarına Turque Diplomatique Gazetesi sütunlarını açmakla, Türkoloji´nin halkbilimi alanına, halkbilimi strateji çalışmalarına kapı açmış olmuştur. Halkbiliminin bir bilim dalı olarak müfredatında yer alan stratejiler ile Millî kültür stratejilerinde özellikle halkbiliminin Türkoloji içerisindeki yerine millî kültürel kimlik çerçevesinde ele almak farklı hususlardır. Bizim vurgu yapmak istediğimiz husus budur. Bu alan bize göre halkbilim camiasınca ihmal edilmiş bir husustur.

Günümüz Türkiye´sinde ciddi bir kültürel kimlik değişim yapılanması yaşanmaktadır. Süratle farklı boyutlarda globalleşen dünyada, Türkiye´deki bazı gelişmelere bakılarak, Türkolog´un alanına girmesi gereken hususların adeta yok sayılmaları, Türkiye´nin de bu değişime hazırlandığını düşündürmektedir. Turque Diplomatique Gazetesi ele aldığı konularla dünyanın nabzını bize göre yakından ölçebilmektedir.

Bu noktada daha çok sayıda Türkolog´un Turque Diplomatique Gazetesi´nde buluşması arzulanmaktadır. Kanaatimiz ekonomi, millî güvenlik, dış politika ve benzeri alanlarda olduğu düzeyde, maalesef millî kültür stratejileri konusunda yeterli stratejiste sahip değiliz. Türkoloji alanının diğer ilgili disiplinlerle zenginleştirilmesi beklenirken, İlgili disiplinler kapsamında araştırma, eğitim ve öğretime stratejik düşünce boyutunun da eklenmesinin önemine inanılmaktadır.

Türkiye´deki strateji merkezlerinden hiçbirisinin kültür masası yoktur. Türkiye´de strateji zihniyetini getiren en uzun ömürlü ve geniş kadrolu kuruluş Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi´dir. Bu kuruluşun dahi Kültür Stratejileri Masası diğer bölümlerden çok sonra kurulmuştur.

Etnik milliyetçiliğin emperyalizmce desteklendiğinden yakınılırken, Türklüğün kültürel bir obje olduğu gerçeğinden yola çıkılarak, Türklüğün birlikte yaşanılan halklarla oluştuğu noktasında birleşilen bir Türkolog yapılanması oluşturulabilir. Böylesi bir arayış ve uygulama etnik milliyetçiliğin önünü alabilir. Bu noktada etnisite merkezli “ben” millet merkezli “biz” karşısında bir varlık gösteremeyecektir.

Kitap çalışmamıza “Güncelden Genele Halkbilimi Strateji Yazıları” ismini koyarken kitapta yer alan yazılardan yola çıktık. Emperyalizmin bölgeye, bölge halklarından ve bölge ülkelerinin yönetimlerinden hareketle müdahale etmekteydi. Çok kere bölge halklarını yönetimleri ve komşu ülkelerin halkları ile ihtilafa sokabiliyordu. Bu başarısını bölgenin sosyal kültürel yapısını iyi bilmesine borçlu idi. Bölge halklarının Güncelden Genele Halkbilimi Strateji Yazıları -II-kültürel bağlarının ciddi tarihi derinlikleri vardı. Bölge devletleri mevcut kültürel mirastan güç alarak ortak kültür stratejileri geliştirebilir ve bölge aydını bölgesel çıkarlar için istihdam etmek üzere ortak stratejiler geliştirebilirlerdi.

Türkiye üniversitelerinde yerel kültür farklılıkları da içerebilen kesimlerden kimliklenen araştırma merkezi kurulup faaliyete sevk edilmiştir. Etnik kesimlerin kültürel kimliklerinin ilmen tescili döneme yaşanmakla kalınmamış Türklük milletin ortak ismi olmaktan çıkarılıp zaman zaman bu gidişatın frenine dokunulur gibi davranılsa da Türklük ülke halklarından bir halk konumuna getirilmiştir.

 

/resimler/2021-6/25/1152433999817.jpg

  

Türkiye´de, özel kurslarda yerel dillerin öğrenim süresi 10-15 yıldır sürmektedir. Anadili öğrenme yaşatma noktasında bu açılım yeterli bulunamamıştır. Farklı ana dillerden lisans ve lisansüstü akademik eğitimi sürdürülmektedir. Bu dillerin okul müfredatına alınıp eğitim dili olabilmeleri için ihtiyaç duyulacak eğitici kadro yetiştirilmektedir.

Bu dillerden iletişim dili olamayacağı görüşü adeta çürütülmüş yerel dillerden radyo yayınlarından sonra televizyon kanalları da faaliyete geçirilmiştir. Ortak milli kültür anlayışının duvarları yıkılmış, çok dilli, çok kültürlü bir toplum yapısının oluşturulma süreci yaşanmaktadır.

Yerel dillerle eğitim ve öğretim için gerekli kaynak eserlerin olmadığı tezine karşılarcasına Diyanet işleri Başkanlığı, Kültür Bakanlığı, Türk Dil Kurumu bu dillerle akademik yayınlar hazırlanmış yayınlardır.

Türk tarihinde birlikte yaşanılan halkların dillerinden üretilmiş eserler bize Türkçe yazılmış eserler kadar millidir. Birlikte yaşanılan halkların ayrı ayrı kültürlerinin hepsi milli Türk kültürünün asli par-çalarıdırlar. Zira Türklük o halklarla birlikte oluşmuştur. Ta ki kültürel bölünmenin yolu açılarak, milli birlik parçalamaya götürülmesin. Mevcut emareler maalesef bu endişenin duyulmasına yol açabiliyor.

Resmî söylemlerde, geçmiş tarihlerde bu dilleri konuşan halkların geçmişte Osmanlı imparatorluğu döneminde eyaletler halinde yönetildiklerini tekrar yönetilebilecekleri gibi hususlar dile getirilmeye başlanmıştır. Adeta emperyalizmin öncülüğünde geliştirilen ulus devlet karşıtı tutumu ile siyasilerin geliştirdikleri gelecek perspektifi arasında dünyanın gidişatında bir paralellik vardır.

Emperyalizm, örgütleyebildiği bir kısım bölge halkını silahlı Harekete sevk ederek, silahlı hareket sürecindeki kazanımlarını büyük ölçüde elde etmiştir. Yeni dönemin stratejik özünde siyasi partilerin parlamentolardaki faaliyetleri dönemi farklı formatta olacaktır. Etnik Milliyetçilik, milletvekilleri ve mahalli idarelerden hareketle kimlik farklılığını çeşitli alanlarda oluşturup pekiştirmeye yönelecektir.

 

/resimler/2021-6/25/1154045876100.jpg

 

Atılmaya başlatılmış olan farklı kültürel kimlik oluşturma  Faaliyetleri hızlandırılmış bir şekilde yoğunlaşacaktır.

Bölgenin 5 üniversitesinde devan eden anadille eğitim ve ona bağlı olarak yerel dillerden lisansüstü eğitim, anadille halkbilim araştırması dönemini aşacak, bölgeyi ilgilendiren geçmişte Türkçe yapılmış halkbilim çalışmalarının bu dillere tercümesi süreci başlayacaktır. Bu tür çalışmalar diğer üniversitelerin müfredatlarına yerel dillerine de yansıyacaktır. Giderek doğal bir sonuç olarak okullardaki “Andımız” okunmasına tepki doğacak ve halk kesimi sayısınca farklı “ant” oluşacaktır.

Ne yapılabilir, kitabımızda yer alan makalelerimizde de Açıklandığı üzere Türklüğün ırkî veya kavmî bir tanımlama olmanın ötesinde bir kültürün adı olduğu, bu adın birlikte yaşanılmakta olan halkların ortak eseri olduğu anlayışında birleşilen bir kültür stratejisi izlenebilmelidir.

Yerel dilleri, Türk dil biliminin alanı kapsamına girdikleri anlayışından hareketle Türkoloji kapsamına almalı. Ta ki bu dilleri konuşan halk kesimi bir tek kişi ile temsil ediliyor olsa dahi.

Bize göre çözüm, yapılması gereken etnik kimliği derinleştirip pekiştirmek değil, inkâr etmeden kültürel kimlikte birleşebilmektedir.

Atılacak kültürel adımları etnik kesimler adına değil, millet adına atılması gerekmektedir. Kuzey Irak´ta Barzani Yönetimi, bölgesi halkını Kürdistan Halkları başlığı altında kimliklendirmektedir. Gelişmenin seyrine bakılınca, arkasındaki ulus üstü güçlerin desteği bir döneme ve bir noktaya kadar devam edecektir.

Bir halkbilim stratejikti olarak güncelden genele bakarken görülebilen budur. Halkbilimi, tanımak, tanıtmak, sahipsiz bırakmamak, siz ait olanı sahiplenebilme bilimidir.

Kitapta yer alan yazılarımızın arasına, zaman zaman muhtelif vesileler yapmış olduğumuz, mahiyeti belirtilen türden olan kısa konuşma veya basın açıklaması metinlerimizi de aldık. Bunlar halkbilim akademik meclislerinde yapılmış akademik açıklamalardı. Bu uygulamamız ile Gelecekte, geçmişe bakılacağı zaman, yaşanılanların halkbilimi penceresinden nasıl göründüğünün bilinmesini istedik.

Yazılarımızda üç ayrı kesim vardı. Bunlardan birisi  emperyalizmdi. Diğer ikisinden birisi kültürel aynılıklarının yanında kültürel ayrılıkları da olabilen halk kesimleri, diğeri Türkoloji alanı ve ülkenin Türkolog potansiyeli idi. Emperyalizm Türkiye´yi ve yakın komşularını sosyal kültürel yapıları bakımından istediği strateji uygulayabileceği kadar yakından tanıyordu. Bölge halkları siyasi sınırlarına rağmen komşu ülkelerin vatandaşları da olabiliyorlardı Emperyalizm ülke içi halklar arası ihtilafı, komşu ülkeler arası ihtilaf unsuru da yapabiliyordu. Bu uygulamada da emperyalizm ulus devlet yapılanması yerine, ihtilaflı yerel yapılanmaların oluşmasını amaçlıyordu. Ulus devlet yapılanmasına uyguladığı kültür stratejisini ulus içi halkların arasında ihtilaflı kesimler oluştururken, Komşu ülkelerin halklarını ihtilaflı konuma sokarak, ülkelerin birlikte hareketi önlemiş oluyordu.

Kültür stratejisi anlayışımıza göre; bölge ulusları bünyelerindeki halklara da ortak bölgesel kültür stratejileri ile anti emperyalist bir yapılanma geliştirebilirler. Kanaatimizce: Ülke içerisinde uygulanacak kültür stratejileri, bölge ülkeleri ile paylaşılamadığı sürece, emperya-lizm ihtilaflı kesimler stratejisinin başarısı engellenemez.

 

*Dr. Yaşar Kalafat, Halkbilimi Araştırmaları Kültür ve Strateji Merkezi, yasarkalafat@gmail.com 

 

 

 

Üst düzey isim İstanbul'da dünyaya duyurdu! Hamas'tan İsrail'e tarihi çağrı

İlham Aliyev: Fransa, Hindistan ve Yunanistan, Ermenistan'ı silahlandırıyor

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna'yı kapsayan 95 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı