Dr. Yaşar Kalafat


Günümüz Batı Türklüğü İtibariyle Türk Destan Çalışmalarında Stratejik Yaklaşım

Bu strateji, bir noktada da emperyalizmin, Orta doğuda ulus devletleri ihtilaflı halk kesimleri olarak yapılandırılması hedefi ile müştereklikler içermektedir.


 

Dr. Yaşar Kalafat

 

Giriş:

Konuyu seçişimiz, kültürün bir stratejik obje oluşunun yanı sıra Türklüğün de bizzat stratejik bir konumda oluşu ve Türkiye´de etnik kimlik adına yapılagelen seri kültürel etkinliklerin, o noktaya gelişindedir.

Bu münasebetle Altay Türk halkları kültür hayatları merkezli yapılmış Kazakistan ve Özbekistan´da da batı Türk alfabesinin kabul edilmesi gibi bazı çalışmalara kısaca değineceğiz. Keza, Türkiye´de yapılagelen kültürel kimlik içerikli etkinlere, konumuzla olan ilişkileri nispetinde, etnik destan çalışmaları merkezli temas edeceğiz.

Ayrıca, Batı Türklüğü mitostrateji bağlantılarına yer verip, “destan” konusunun geneldeki konumunun ötesinde, batı Türklüğü için içerdiği özel önemi üzerinde duracağız.

Giderek, var olma, varlığını koruma adına, batı Türklüğünden hareketle, bölgesel kültürün önemine yer vereceğiz. Bu noktada, Altay Toplulukları kavramının içerdiği kültürel değerler itibariyle, batı Türklüğündeki(1) stratejik konuma, disiplinler arası ilişkiden hareketle açıklık getirmiş olacağız.

Metin:

Sözlü kültür tarihi kronolojisinde destanlar, gününüzden geçmişe yapılacak yolculukta, mitoloji safhasından sonraki evrededirler. Batı Türklüğü hala devam eden Yunan mitoloji atmosferindedir.(2)Anadolu Türk kültür coğrafyasını, anadili farklılığını esas alan ve sayıları 27-28´e çıkarılan Kürdistan, Lazistan, Çerkezistan vb. yapılandırma tasarımının dışında ayrıca Yunan-Helen medeniyeti adına da muhayyel stratejiler geliştirilmektedir. Son çeyrek asırda Batı Türklüğü coğrafyasını da kapsayan tarihî İran Pers coğrafyası tezi, İran mitolojisinden de destek almaktadır. Batı Türklüğü coğrafyası/Ön Asya ve yakın çevresi, Yahudi/vaatedilmiş topraklar ve Ermeni mitolojik/HAYDAT coğrafyaları iddiasının kapsamındadır. Bölge Türklüğüne, mitolojiden hareketle don biçilirken, “İşgalci oldukları, mitolojik derinlikleri varsa, onu Altaylarda aramaları gerektiği” teşhisi konulmaktadır.

Bu noktada, Türk tezlerinden birisi de, “Türk göçü toponom ve onomastiği ile birlikte olurken, bu göç aynı zamanda, destanlar da dahil sözlü kültür ve halk inançları ile de olmaktadır.” Bu itibarla, tezin özünde olan “mitoloji ile göç” söz konusudur.

Şubat 2021 ayı içerisinde, Almanya Parlamentosu aldığı bir kararla, Aleviliği İslamiyet´in dışında müstakil bir inanç sistemi, din olarak kabul etmiştir. Anadolu halk inanç kültürünün, Altaylar İnanç Sistemi, Eski Türk İnançları, Tengri´cilik ile bağlarını büyük ölçüde Alevi halk inançları sağlamaktadır. Bu köprünün yıkılması, yaşayan, Batı ve Altaylar Türk inanç köprüsüne ciddi stratejik darbe olur.

Bizim Alevi kültürü anlayışımızda; Alevi kültürü, bu kültürel köprü özelliği taşımıyor olsa da saygındır millidir, yaşama hakkı ve yaşatılma sorumluluğu vardır. Bu bizim kültüre bakış açımızdır.

Bu stratejinin diğer ayağı ise, arkeoloji kazılarıdır. Anadolu Türk tarihine, sadece 1000 yıllık bir geçmiş biçen stratejik yaklaşım karşısında da keza sözlü kültür verilerinin destanlar da dahil mitolojik veri içerdiği gerçeğidir.

Türk destan çalışmaları, son çeyrek yüzyılda büyük aşama kat ettiği söylenebilir.(3) Bu ve benzeri, Türk kültür coğrafyasının batı paftasından yapılmış kültür stratejisi içerikli tespitler, Altay toplulukları kültür araştırmaları çalışmalarına strateji boyutunu da getirebilmeli veya mevcut projeler geliştirilebilmelidir.

Adı açıkça söylenemiyor olsa da kültür bir savaş vasatı, savaş vasıtası, savaş alanı ve savaş türüdür.

Altay halklarından Hakaslar, Altaylar, Tuva, Kızıl ve resmi anadilleri Türkçe olmayan Buryatlar uzun soluklu bir proje ile bölge destanlarını incelemişler, Sovyet döneminden sonra da projeleri tamamlanmıştır.

Sovyetler döneminde Şaman kültürü okul tedrisatında, Şamanizm bir din olduğu nedeniyle okutulamayınca, bölge halkı çocuklarına inançlarını öğretemeyişin çaresizliği karşısında, müfredatta, ünlü şamanların hayat hikayeleri ve dünya görüşleri, felsefe dersi kapsamında örtüleyerek verilmek zorunda kalınmıştı.

Akraba toplulukların ortak kültürleri, bölge kültürü kapsamında araştırılıp, bölge halkları arasında ortak kültürel yapılanmanın güçlenmesi adına eğitime kazandırılabilmektedir. Bu arayış, bir noktada, dayatılmak istenen emperyalist yabancı kültüre karşı, ortak kültür stratejisi geliştirme uygulaması olarak kabul edilir. Bu stratejide, ortak kültür paydasında, anti emperyalist bir yapılanmada buluşma arayışı vardır. Ancak, “akrabalık” kültürel kimlikten hareketle yapılabilecek bir tanımı gerektirir.

Türkiye´deki durum böyle midir?

Altay halkları arasında, bayraktarlığı yapılan arayışta, emperyalizm karşıtı bir arayış, bir yapılanma vardır.

Türkiye´nin, emperyalizm tarafından muhatap edildiği tabloda, halkların anti emperyalist ittifakı merkezli, bir mayalanmanın emareleri görülmemektedir. Türkiye´deki durumda emperyalizm, halkların ittifakları ile kurulu olan, ulus devletin birliğine karşı adeta halkları teşvik ve organize etmektedir.(4) IKDP, KYB. PKK, PYD ve uzantıları, emperyalizmin organize edip, silahlandırıp, eğitip, yönettiği bölge örgütleridirler.(5) Trump´ın, Barzani´ye hitaben basına yansıyan bir açıklamasında, Barzani ve kendisinin, Birleşik Kürdistan´ın kurulduğuna şahit olacakları belirtilmektedir.

Bu teşhisi, bir örnekle açıkladıktan sonra yaptığımız açıklamayı, sunumumuzun başlığı ile ilişkilendireceğiz.

TRT televizyon kanallarından birisinin ismi “TRT TÜRK” ve diğer birinin ismi ise “TRT KÜRDΔ dür. Bu iki isim, iki halk kesimine de hizmet verdiğini değil, alınan ismin alınış biçiminden hareketle, bu iki halktan “Türkler” ve “Kürtler” in, farklı millî kültürel kimliklerin temsilcisi kanallar olduğunu anlatır.

Birlikte yaşayan halkların kültürlerine, milletin tümü adına sahip çıkmak, kültürel varlıklarının yaşatılıp, halkın hizmetine sunmak ayrı bir şeydir. Saygındır, demokratiktir, kültürel zenginlikten hareketle millî bünyeyi güçlendirir. “Çanakkale Müdafaasındaki destanını, anadili ile seyretmesi, anadili Kürtçe olan her Türkün hakkıdır ve şehitlerine sahip çıkma duygusunu doğal olarak güçlendirebilir.” Görüşündeyiz.

Ayrıca, programın işletiliş şekline dair olan muhalif görüşlerimize rağmen, bu kanal vasıtasıyla, Anadolu halk kültürünün bu vasattaki zenginlikleri ile daha yakından tanışma imkânı bulunmuştur.

Birlikte yaşamakta olan halkların kültürlerini, halklardan bir halk kesimi adına beslerseniz, halklar arasındaki kültürel bağ ortaklığından hareketle, kültürel hayatın ortaklığına güç katmış olmaz, doğal farklılıklardan oluşan halk kesimlerini birbirlerine yabancılaştırışınız.

Böylece, Ortak zevkin, ortak heyecanın, güzelliklere ortak sahip çıkma duygusunun yerini, etnik milliyetçiliğe, bölgeciliğe, bölücülüğe bırakmasına vesile olunur. Bize göre çözüm asimilasyona kapalı bir entegrasyon uygulamasındadır.

Yabancılaştırdığınız bu halklardan bir kesim, millî sınırlarınız dışında ittifak kurmaya daha yakın halklar bulup, onlarla birlik oluşturmayı tercih edebilirler.(6) Bu gelişme, ulus devlet karşıtı olan yapılanmaların, emperyalist devletlerin sömürgeci emellerine uygun ortam oluşturabilir.

 Başka bir açıklama şekli ile, emperyalizmin fiilen organize ettiği Batı Türklüğü halk kesimleri arasında yer alan, Altay toplulukları yapılanmasına muhalif bir yapılanma olarak halen faaliyet halindedir. Bu, kültürel kimlik konulu muhalif yapılanmanın mevcudiyeti, kültürel yapılanmanın stratejik derinliği adına göz ardı edilemez. Özetle, Anadolu Türklüğünün bir bölümü, farklı bir kültürel yapılanmanın kapsamında yer alırken, diğer bir kesimi, Uluslararası Altay Toplulukları kapsamında yer almış olacaktır, olmaktadır.

Aynılıklarının yansıra, ayrılıklar da arz edebilen kültürlere, o kültürel değerlerin halk kesimlerinden birine ait oldukları için değil, o kültürün, millî kültürel servetin ortak ürünleri oldukları için sahip çıkılabilmelidir.

Altay halkları arasında kültürel bağların gün ışığına çıkarılması, dünya Türklüğü ve özelde de batı Türklüğü için taşıdığı önem, belirtilen nedenlerle katmerli ehemmiyete haizdir.

Hal bu olunca, Altay halkları arasında ortak payda arayışında, haritanın ittifak merkezi olan Türkiye paftasının, etno kültürel özelliklerinin sağlıklı tahlil edilebilmiş olmaları, sağlam atılmış stratejik adımlar için gereklidir.

Anlayış biçiminin merkezinde, algı özü farklılığı olmaması halinde, bir kültür kanalı olan TRT KÜRDÎ, doğal olarak, Kürt kültür verilerini Türkiye dışındaki Kürt coğrafyasında arayacak, bulacak, programına alıp, o halklarla birlikte Altay Toplulukları ailesine girme hakkı, isteği ve girişimi de doğacaktır.

Bu mümkün müdür? Neden değildir? Hangi hallerde mümkün olabilir?

Böyle bir yapılanmanın arifesinde olan, Türkiye Türklüğü merkezli batı Türklüğünü, gerçekleşebilme zemininde nelerin beklediğinin tartışılması gerektiğini, durum tespiti yapmış olabilme adına düşünüyoruz.

Örnek olarak alınan halklardan, Kürt halkının dışındaki Anadolu´nun farklı halkları da, farklı stratejilerde kombinasyonlar oluşturabildikleri yapılanmalar geliştirebileceklerdir. Bu ihtimalin olabileceği gerçeği ile Türkiye, Kürt Açılımı uygulamasından sonra tanışmıştır.

TRT Kürdî, Kürt halk kültürünü; destanî/destan, şin/ağıt, nifir/dua-beddua, lorin/ninni, çirok/efsane, çirçirok veya xeroşk/masal ve diğer dallarda Zazalar, Soranlar ve Kırmançlar adına programlar yapmaktadır. Keza Mem u Zeyn adlı aşk destanı dengbejler vasıtasıyla/halk ozanları okunmaktadır. Okunan halk destanları arasında Fegiye Teyran´ın eserleri de vardır. Kürtçe hikâye anlatıcılar halk kültürünün farklı dallarında benzeri sunumlar da yapmaktadırlar. Bu sunumlarda varsa anadili Türkçe ve ana dili Kürtçe olan Türklerin halk kültürlerinde ortaklık ve farklılıklar gibi bir arayış söz konusu değildir, olmamıştır. Kürtçenin lehçeleri adına derlenip, Kürtçenin farklı lehçeleri ile, anadili Kürtçe olan sanatkârlar tarafından Kürt kültürü adına yapılması hali vardır.

Kava Destanı´nın, Kürt destanı veya İran efsanesi olduğu konusunda görüşler oluşmuştur. Kava destanının, diğer Türk destanları ile motif bağlantısı üzerinde duranlar, Kava destan kahramanının da demirci olması gibi ortak motif olarak bulmuşlardır.

Şerefhan´ın Şerefname, Firedevsi´nin de Şehname isimli eserinde Kürtlerin tarih sahnesine çıkışını anlatan destan ve Demirci Kava destanî anlatısı, Ergenekon Destanı ile yine Demirci öncülüğünde ortaya çıkan Türklerin destanî durumu mukayese edilerek ortak motifler üzerinde durulmuştur. (7)

Türk efsane ve destan kültüründe, önemli bir yeri olan su kökenli atlar motifi, Kürtler arasında en önemli destan olarak bilinen Mem-i Alan Destanı ile, İran´daki Mukri Kürtleri´nin Koç Osman Destanı metinlerindeki “Denizden çıkan atlar” hakkındaki bilgiler Türk destanları ile ortak motifler konumundadır.(8)  Mem u Zeyn aslı Türkçe olan ve Mem u Alan efsanesinden üretilmiştir. Bu eserin Türkçesinden yıllar sonra Arapçası ve bu baskıdan da Türkiye´de Türkçesi yapılmıştır. Eserleri destan formatına uygunluğu tartışma konusudur.

Türkiye Cumhuriyeti halklarının kültürel farklılıklarını, millî kültürel kimliğin, ortak değerleri olduğu anlayışı merkezli kültür stratejilerine karşı çıkılması süreci ile, Anadolu´nun farklı ana dili halkları arasında, emperyalizmin güdümünde soydaş arama hareketi başlatılmıştır.

Soğuk Savaş döneminden sonra, ABD´nin Birinci Körfez Hareketi ile bölgedeki etkinliği, Kürt kültürel kimliğine de yansımıştır. Marksist bir örgüt olan PKK hareketi, yönünü Rusya´dan ABD´ye çevirmiştir. Birbiri ile adeta ortak bağı kalmamış konuma gelmiş Soranî, Bohtinan ve Zazaca ortak eğitim ve kültür dili olarak resmiyet kazanmıştır.

Kürt kültürünün en eski yazılı kaynağı olarak kabul edilen Şeref Name/Kürt Tarihi, halen orta doğuda sadece İran´da yaşamakta olan Lur´ları da, Kürtlüğün asli parçalarından olarak kabul etmektedir. Özetle Kürtlüğün kültürel kimliği belirlenemeden, üzerinde durulan gelişme yok sayılarak, Altay destanları ile Ortadoğu destanlarını aynı kültürel hayatın ortak ürünleri olduğunu söylemek, uygulanmaya başlanılan kültür stratejiden hareketle pek kolay değildir.

Bu arada, dünya destanlarını milliyetlere göre kimliklendiren kaynak serler, çeyrek asır evveline kadar, Anadolu Türk Destanı ve Anadolu Türk mitolojisinden bahsedemiyordu. Daha sonra, bu konulu bazı yazılı kaynakları Hint, Çin, İran mitolojilerini tanıtırken, ayrıca Ortadoğu halkları mitolojisi kapsamında Türk ismine de yer verir olmuştu.

TRT KÜRT´ün  yayın dili olan zikredilen bu lehçeler, Kürtçenin Suriye, Irak ve İran Kürtlerinin de büyük ölçüde lehçeleridir. Keza, işlenen halk kültürü de, anılan bölgenin anadili Kürtçe olan halkın büyük ölçüde ortak yapıtlarıdır. TRT Kürdî yayınını ulaştırabildiği coğrafya olarak, anılan ülkeleri de kapsamaktadır. Özetle tanımlanan uygulama, Altayist kültür arayışının, Ortadoğu´nun belirli bir bölgesindeki “kürtlük adına yapılan” farklı bir uygulama şeklidir.(9)

Nitekim Barzani, Kürt kültür stratejisini açıklarken, bölgenin farklı ana dilli ve farklı inançlı kesimlerini, Kürdistan Kültür Coğrafyası ve bölgenin halklarını da Kürt Kültürlü Halklar” ı olarak tanımlamıştır.

Kürt halkı merkezli bu strateji doğaldır ki, Anadolu´nun anadili Türkçe olmayan diğer halkının kültür stratejilerinde de yankı yapmaya başlamış, Anadolu halkları arasında da, etnik kimlik oluşturma adına, farklı etnik milliyetçiliklerin de önünü açmıştır.

Anadolu halklarından, anadili Türkçe olmayan halkların, dil ve halk kültürlerini araştırmak üzere, Türkiye üniversitelerinde araştırma merkezleri kurulmuş, bunların ilgili ülkelerden getirilmiş uzmanlarıyla birlikte, araştırma eğitim ve yayın faaliyetleri başlatılmıştır. Bunlar çoğunlukla Kafkasya ve Balkan halklarının Anadolu´daki uzantısı durumunda olan halkladır. Adeta etnik milliyetçiliğin akademik alt yapısı, resmi politika olarak uygulama alanı bulmuştur.

Bunların etkinlikleri de, Türklüğün, ulusun ortak isim olarak değil de, Anadolu halklarından bir halk olarak kabul edilme zemininde gelişmiştir. Bunlardan Zazalar, Soraniler ve Kurmançların konumu diğerlerinden farklıdır. Bu dillerden 5 üniversitede sadece 7-8 yıldan itibaren lisans çalışması yapılmayıp, lisans üstü mastır ve doktora çalışması da yapılmakladır. Bu tespitin, destan konusunun tartışıldığı Altayistler sempozyumundaki yeri, Türkiye Cumhuriyeti kültürel kimlik algılayışını, geleceğin millî eğitim politikası kapsamına almış olduğuna, kapı araladığına işaret ediyor olmasındadır. Anılan tarihten itibaren adı geçen dillerden eğitim, okullarda seçme ders olarak müfredata konulmuş öğrenci almaya başlamıştır.

Bu tespitlerden, bildirimizin konusu itibariyle su sonuç çıkarılabilir. Yakın geleceğin Türkiye okullarında, Kürt mitolojisi ve Kürt Destan kültürü de eğitim programında yer alacaktır. Diğer taraftan, Türkiye basın yayın hayatı, özel sektörü ile yaklaşık çeyrek asırdır içeriği bu olan yayınları okuru  ile buluşturmuştur. 2010 yılından itibaren bu tür yayınlar devlet kuruluşları tarafından da yapılmaya başlanmıştır.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, bildirimizde, kültür stratejilerinin içeriğinden hareketle onay veya ret noktasından hareket edilmemektedir. O husus farklı bir boyuttur. Bugünden yarını görebilme konusu kapsamına girer ve daha ziyade kültür merkezli olmakla beraber, siyaset stratejisi ağırlıklı bir bahistir. Biz, bu noktada, destanların kültür kimliğindeki yeri ve eğitim dili, halk kültürü bağlamında destanlar konusunu incelerken, Batı Türklüğünün gelecekteki destan dokusuna dair stratejik emarelerden örneklemeler yapmak istiyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti´nin, gelecek için belirlenmiş kültürel kimlik politikasının atılmış adımları(10) yok sayılarak, yeni adımlar atmak, nasıl bir stratejik girdap oluşturmaktan korunabilir.

Anadolu´nun maddi manevi nesi varsa birlikte yaşanılan halkların tümünün ortak servetidir. Bu anlayıştan hareketle anadil dahil mevcut halk kültürünün araştırılıp, geliştirilip, Anadolu halklarının ortak ismi de olan Türklük adına Anadolu halkları ile sahiplenilmesi gerektiği görüşündeyiz.

Bize göre bu anlayış şekli, batı Türklüğünün doğudaki kültürel kök hücrelerini Altaylarda arama stratejisi ile, batı Türklüğünün halkların ittifakından doğan anti emperyalist tutumu ile uzlaşır.

Bizim bir halk kültürü stratejisti olarak, halk kültürünün ana damarlarından olan destanların tartışıldığı Altayistler toplantısında, meseleye batı Türklüğü penceresinden bakarken gördüğümüz budur. Malumdur ki, destanlar, sözlü kültürün, özlü söz, tekerleme, ağıt, alkış-kargışlar gibi diğer türlerinin de bir anlamda hazinesidir.

 

Sonuç;

Destanlar, kültürel kimlikte, halk edebiyatının sözlü kültür verilerinden bir alan, türlerden bir türdür. Batı Türklüğünün destanları ile doğu Türklüğünün destanları, doğal olarak bir milletin kimlik belirleyici ögeleridirler.

Anadolu kültür coğrafyasında Türklük, uygulamaya koyulan kültür stratejisi ile Anadolu halklarının ortak kültürünün adı olmaktan çıkmaya, çıkarılmaya yüz tutmuş, Türklük, adeta halkların ortak adı olmayıp böylece halklardan bir halk kesiminin adı konumuna getirilme tercihi strateji olarak seçilmiştir.

Bu strateji, bir noktada da emperyalizmin, Orta doğuda ulus devletleri ihtilaflı halk kesimleri olarak yapılandırılması hedefi ile müştereklikler içermektedir.

Türkiye Cumhuriyeti´nin kuruluş felsefesinde mesele, çeşitli halkların kültürel farklılıklarının esas alınarak ayrışma anlayışına değil, kültürel aynılıklarının esas alınması suretiyle millî entegrasyona yönelik olmuştur. Türk Ocakları, Halk Evleri araştırma ve yayın faaliyetleri ile bu hedefe yönelik faaliyetlerde bulunmuşlardır.

 

 

 

 

1. Batı Türklüğü tanımı ile Anadolu, bir kısmı ile Güney Kafkasya, Ortadoğu´nun Irak ve İran ve Suriye Türk elleri Kıbrıs ve uzantıları ile batı Trakya´yı kastediyoruz.

 2. “ABD askeri ve ekonomik, AB ise siyasi baskıyla, Türkiye´yi federe devletlere bölmeye çalışıyor. AB çevrelerinin öngörüsüne göre kurulması öngörülen federe devletlerin adları şöyledir: Trakya, Bitinya, Misiya, Lidya, Karya, Likya, Pamfilya, Firikya, Kilikya, Kapadokya, Galatya, Paflagonya, Pont, Ermeniya, Antakya, Mezopotamya” Arslan Bulut, İstanbul Senaryoları”, Y. Kalafat, Yeniçağ Gazetesi, 26 Aralık 2019arslanbulut@yenicaggazetesi.com.trYaşar Kalafat, Hacı Bayram Veli Üniversitesi- Seyahat İşletmesi ve Turizm Rehberliği Konferans metni,  30 Aralık 2019 Ankara

 

3. TDK´nun projesi ile 150 kadar Türk destanı çalışılarak Türk kültürüne kazanması sağlanmış Akabinde TÜRKSOY´un Manas ve diğer Türk destan çalışmaları olmuş, Türk Üniversitelerinde destan çalışmaları yapılmış, asıl önemlisi, destan metinlerinde bazı tema ve motif taraması çalışması yapılabilmiştir. Ancak destan metin çalışmalarının büyük bir kısmı dizinsiz çalışılmışlar ve Türk halkbilimin genel motif indeksi yapılan girişimler rağmen maalesef henüz çalışılamamıştır.

 

4. “ABD askeri ve ekonomik, AB ise siyasi baskıyla, Türkiye´yi federe devletlere bölmeye çalışıyor. AB çevrelerinin öngörüsüne göre kurulması öngörülen federe devletlerin adları şöyledir: Trakya, Bitinya, Misiya, Lidya, Karya, Likya, Pamfilya, Firikya, Kilikya, Kapadokya, Galatya, Paflagonya, Pont, Ermeniya, Antakya, Mezopotamya!” (Arslan Bulut, İstanbul Senaryoları”, Yeniçağ Gazetesi, 26 Aralık 2019arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr)

5. Trump´ın Barzani´ye hitaben basına yansıyan bir açıklamasında, Barzani ve kendisinin birleşik Kürdistan´ın kurulduğuna şahit olacakları belirtilmektedir.

 

6. Anadili Kürtçe olan halkın tarihi kimlik dayanakları Şerefhan tarafından yazılmış olan “Kürt Tarihi/Şeref Name” dir. Bu eserde Kürtler Kırmanç, Zaza, Soran ve Lur´lar olarak belirtilmektedir. Bunlardan Lurlar sadece İran´da Luristanda yaşamaktadırlar.Kırmançlar ve Soranlar Bohtinanlar Anadolu, Irak ve Suriye´de yaşamaktadırlar. Zazalar ise Anadolu halklarındadırlar. TRT Kürt logosunun altında Zazaki, Bohtinan, Sorani, Kurmanç açıklamalarını da getirmek suretiyle hitap ettiği öncelikli toplum kesimine işaret etmektedir.

 

7. Hayri Başbuğ, 'Kürt Türkeri´nin Doğuş Destanı ile Ergenekon Destanı Üzerine Düşünceler', Türk Kültürü Dergisi, Sayı: 248 (Aralık 1983), s. 42-52.

 

8. Hayri Başbuğ, Kürt ve Zaza Türklerinin Folklorunda Su Menşeli Atlar”, Türk Kültürü Dergisi, S. 242, Haziran 1983, s. 71-80

 

9. Anadilleri Kürtçe olan halk Gürcistan ve Azerbaycan´da da yaşamaktadır. Karabağ Savaşından sonra Rusya, Azerbaycan, Gürcistan, İran ve Türkiye´yi içerisine alan coğrafya Ermenistan´ı da içermesi beklemektedir. Halkların etnik milliyetçiliği esas almayan birlikte yaşama tarzları esas alınması halinde antiemperyalist demokrat bölgesel bir yapılanma oluşturulabilir.

 

10. Bu adımların mimarları arasında, Ziya Gökalp´in kültürel kimlik anlayışı ekolüne girebileceği söylenilebilecek Rassony, Nemeth gibi yabancı Türkologlar ve Kırzıoğlu, Eröz, Çay, Aydın, Başbuğ, Gülensoy, Buran, Kalafat, Arvasi, Fırat, Kaşgarlı, Sevgen, Taneri gibi farklı ilmi disiplinlerden araştırmacılar vardı.

 

 

Üst düzey isim İstanbul'da dünyaya duyurdu! Hamas'tan İsrail'e tarihi çağrı

İlham Aliyev: Fransa, Hindistan ve Yunanistan, Ermenistan'ı silahlandırıyor

ABD Başkanı Biden, İsrail ve Ukrayna'yı kapsayan 95 milyar dolarlık yardım paketini imzaladı

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı