Selim Çoraklı


İslam´ın Güncellenmesi

Din adına ortaya çıkarak İslam´da yeri olmayan kadınları aşağılayıcı içtihatta bulunan kişileri 'marjinaller' olarak nitelendiren Cumhurbaşkanı haklı olarak şu açıklamalarda bulundu:


 

 

Dünya Kadınlar Günü Programı´nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan son dönemde bazı isimlerin kadınlara yönelik aşağılayıcı sözlerine sert tepki gösterirken İslam´ın güncelleşmesinden bahsetti.

Din adına ortaya çıkarak İslam´da yeri olmayan kadınları aşağılayıcı içtihatta bulunan kişileri 'marjinaller' olarak nitelendiren Cumhurbaşkanı haklı olarak şu açıklamalarda bulundu:

Bu konuda marjinalleri asla dikkate almayız. Din adamı olarak ortaya çıkıp da kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup dinimizde kesinlikle yeri olmayan bazı içtihatta bulunan kişiler ortaya çıkıyor. Anlamak mümkün değil. Bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada yaşıyorlar. Çünkü İslam´ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. Siz İslam´ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız. Beni birçok Hoca Efendi tefe koyacak o ayrı mesele. Rabbim bizi tefe koymasın. Reklamın iyisi kötüsü olmaz mantığı ile söylenen sözleri biz asla kabul edemeyiz. Tartışmayı dinimizin kavramları ile yürütmek kadınlara değil, inancımıza da dinimize de aykırıdır. Bizim mukaddes kitabımız Kur´an´dır. Kur´an´a ters değilse mesele bitmiştir.”

Cumhurbaşkanı böyle bir açıklama yaptı ya; arkasından özellikle dini hurafelerden ve bir kısım insanların zanlarından ibaret sayan bir güruh buna çok içerlemiş olmalı ki hemen saldırıya geçtiler. Hâlbuki Cumhurbaşkanı vahyin değil, vahyi eksen alarak insan ürünü düşüncelerin güncelleşmesinden bahsetmişti. Cumhurbaşkanını söylediklerini ne anlama geldiğini iyi bilen hurafeci tayfası yaptıkları açıklamalarda Cumhurbaşkanını İslam´ın vahiy olduğunu bilmeyecek kadar cahil gösterme yarışına da girdiler.

Hâlbuki Cumhurbaşkanını söylediğini İslam tarihi boyunca hemen bütün müçtehitler tekrar tekrar dile getirmiştir. Bunun için her gelen müçtehit öncekilerin içtihatlarıyla yetinmeyerek yeni içtihatlar ortaya koymuşlardır. Ama hiçbir müçtehit kendi ortaya koyduğu içtihadın “Eşittir İslam” olduğunu asla iddia etmedi.

Mesela İmam Şafi içtihatları için, “Bunlar Şafi´nin İslam´dan anladıklarıdır, eşittir İslam değildir.” Diyerek tıpkı bugün Cumhurbaşkanının söylemini farklı bir üslupla dile getirmiştir.

Yine İmam Malik´e bulunduğu devirdeki halife yazdığı kitapları devlet anayasası olarak yapma teklifini yapınca büyük imam, “Hayır. Bu Müslümanlara zulüm olur. Sadece benim içtihatlarımla olmaz. Diğer müçtehitlerin söylediklerini de nazara almalısın.” Diyerek karşı çıkmıştır.

Büyük âlimler tarih boyunca İslam vahyi ile vahyin rehberliğinde ortaya konan düşünceleri birbirinden ayırmış ve ikinci kısmın değişebileceğini söylemişlerdir. “Zamanın değişmesiyle hükümde değişir” bir ilke haline getirmişlerdir. Ama ne kadar hazindir ki içtihat ürünü düşünceleri (mezhepler) dinin yerine ikame eden dar görüşlü “ham softa kaba yobaz” tipler, vahiy ile insan düşüncesini ayırma basiretini gösterememişlerdi. Bu çerçevede için tarihi olanla dini olan karıştırılmış ve birçok hurafe dinin yerine ikame edilerek ibadet haline getirilmiştir.

Mesela “Mevlit” Süleyman Çelebi´nin Peygamberimiz (sav) hakkında yazdığı övücü bir şiirden başka bir şey değildir. Hatta içerisinde tevhide aykırı birçok ifade de bulunmaktadır. Ama ne yazık ki günümüz insanları mevlit şiirini okumayı dini bir ibadet olarak algılamakta ve ona verdikleri önemi dinin farzlarına vermemektedir. Aslında bunu İslam bidat olarak nitelemiştir. Zaten bidat, “İbadetlerin adetleşmesi ve adetlerin ibadetleşmesi”nden başka bir şey değildir.

İslam´da farklı düşünmek zenginliktir. İslam´ın farz ve haramları Kur´an´da açık biçimde belirtilmiştir. Farz ve haramları Allah (cc) koymuştur. Kur´an´da, “Bütün hükümler Allah´ındır.” şeklinde birçok ayetle bu beyan edilmiştir. Hiçbir âlimin, müçtehidin görüşü bir şeyi haram veya helal kılmaz. Âlimlerin görüşleri esası değil detayı ilgilendirir. O yüzden detaydaki meseleler güncelleşebilir. Fıkıh zaten canlıdır ve hayata göre şekillenir. Bunun içindir ki ortaya yeni çıkan bir meselede farklı müçtehitler farklı yorumlar getirmişlerdir. Hatta bazen aynı müçtehit bir yerde verdiği fetvanın başka yerde zıddını vermiş ve bunun adını “Maslahat” yani umumun menfaati koymuşlardır.

Büyük mütefekkir, milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy da, Kur´an-ı Kerim´in hayat kitabı değil de mezarlık kitabı haline getirilmiş olmasından yakınıyor ve çağın birçok meselesine, çağı geçmiş müçtehitlerin sözlerini naklederek değil de gerektiğinde yeni içtihat yaparak cevap vermenin ve çözüm getirmenin zaruret haline geldiğini dile getirmiştir. Bu fikirlerini beyan eden şu veciz şiiri yazmıştır:

“Medresen var mı senin? Bence o çoktan yürüdü.

Hadi göster bakayım şimdi de İbnü´r-Rüşd´ü?

İbn-i Sînâ niye yok? Nerde Gazâlî görelim?

Hani Seyyid gibi, Râzî gibi üç beş âlim?

En büyük fâzılınız: Bunların âsârından,

Belki on şerhe bakıp, bir kuru ma´nâ çıkaran,

YEDİ YÜZ YILLIK ESERLERLE BU DÎNİN HÂLÂ,

İHTİYÂCÂTINI KÂBİL Mİ TELÂFI ASLÂ.

DOĞRUDAN DOĞRUYA KUR´AN´DAN ALIP İLHÂMI,

ASRIN İDRÂKİNE SÖYLETMELİYİZ İSLÂM´I.”

Bugün cumhurbaşkanının söylediğini yüz yıl önce Akif böyle dile getirmiş.

Büyük Akif “ASRIN İDRÂKİNE İSLÂM´I SÖYLETMEYİ” bununla sınırlı tutmamış, yapılacak güncellemenin kimler tarafından ve hangi yöntemle yapılacağını da eserlerinde beyan etmiştir.

İslam´ın içtihadın alanına giren meselelerinde günümüzde de yeni içtihatların yapılması İslam´ın dinamik bir din oluşunun gereğidir. Siz bu içtihat kapısını kapatırsanız dini statik hale getirip dondurursunuz. Bugün kendilerine “gelenekçi” diyen ve bana göre de “hurafeci” olan kesimin yaptığı da budur. Bu zihniyet dini daha önceki müçtehitlerin söylediklerinden ibaret saymış ve günümüzde sanki müçtehit olmazmış gibi bir zanna kapılmışlardır. Hâlbuki İslam âlemşümul bir dindir ve kıyamete kadar insanlara bir hayat nizamı vaat etmiştir. Allah (cc) “Dininizi Allah´a has kılarak ibadet edin.” Ayetiyle bu hususta kullarını ikaz etmiştir.

Cumhurbaşkanı İslam´ın güncelleşmesinden bahsederken aslında söylediği İslâmî içtihattır ve içtihat, ilhamı Kur´an´dan (vahiy kaynağından) alıp İslam´ı çağın insanlarına açıklamakla gerçekleşir. Cumhurbaşkanı bunun için Din İşleri Yüksek Kurulu´nu göreve çağırmış ve uluorta içtihat yapmak isteyenlere böylelikle dur denilmesini istemiştir.

Bu yapılmadığı takdirde İslam çağın ihtiyaçlarına cevap veren bir din olmaktan çıkar.

Sayın cumhurbaşkanı geçtiğimiz yıllarda da buna benzer bir açıklama yapmış ve İslam dünyasına “Faizi yeniden tanımlayalım.' önerisinde bulunmuştur. Cumhurbaşkanını D-8 İslam ülkeleri zirvesinde yaptığı bu konuşmanın özeti şöyleydi:

“İslami faiz meselesiyle kendimizi sınırlamayalım. Uluslararası kurallara göre oynayalım. Faizin niteliğinin ne olacağına bakalım. Faizi yeniden tanımlayalım. Bu konu uluslararası İslami akademik çevrelerde de tartışma gündeminde. Faizin değil, enflasyonun üstündeki faizin haram olması gerektiği tezi yayılıyor. Enflasyon kadar faiz almak haram değildir deniyor. Enflasyon tasarruflarda anaparanın erimesine neden olur. Bu nedenle İslam dünyasında enflasyon oranı kadar faiz talep edilebilir. Üzeri ise haksız kazanç olacağı için haram kabul edilmelidir.'

Cumhurbaşkanını bu yorumunu İmam-ı Azam döneminde talebeleri de ileri sürmüş ve alınan malın değerinin altında geri verilmesine razı gelmemişlerdir. İmam-ı Yusuf büyük bir yumurta alan kişinin onun ağırlığına denk gelen iki yumurtanın geri verilmesi durumunda bunun faiz olmayacağını ileri sürmüştür.  Günümüzde de enflasyon oranını aşmayan kısmın faiz olmadığını savunan âlimler vardır.

Cumhurbaşkanı, kadınlara yönelik bir toplantıda,  “İslam güncelleşmeli” diyerek bir fitili ateşlemiştir. İyi de etmiştir. Özellikle fıkıh kitaplarında kadını aşağılayan bazı sözler, yorum ve içtihatlar vardır. Bazı hadis kitaplarında da kadını aşağılayan, kadını eşekle bir tutup uğursuz sayan sözler Resulullah´a (sav) izafe edilmekte ve o temiz insana bir anlamda iftira atmaktadırlar.

Bu tür iftira kabilinden hadis diye rivayet edilen kadınları aşağılayan ifadeleri aktarmakta fayda görüyorum:

“Şâyet ben, bir insanın başka bir insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadına, kocasına secde etmesini emrederdim.”

 “Eğer kocanın tepesinden ayağına kadar bütün bedeni irinler içinde kalıp hanımı o irinleri diliyle silerse, yine de ona karşı teşekkür etmek vazifesini edâ etmiş sayılmaz.”

'Uğursuzluk üç şeydedir: At, kadın ve evde.'

 “Erkeğe, hanımını ne sebeple dövdüğü sorulmaz.”

 “Kadınlara itaat, pişmanlıktır.”

 “Kadınlara danışın, fakat onların dediklerinin tersini yapın.”

 “Kadınları Allah Teâlâ geride bıraktığı gibi siz de geride bırakın.”

 “Benden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı fitne fesat olarak hiçbir şey bırakmadım”

 “Kadınların akılları şehvetlerindedir.”

 “Kadınları göze çarpan mevkilere oturtmayın, yazıyı da öğretmeyin. Dikiş öğretin ve Sûre-i Nûr´u da iyi öğretin.”

 “Havvâ olmasaydı, hiçbir kadın kocasına ihanet etmezdi. İsrâil oğulları da olmasaydı (bekleyen) et bozulmazdı.”

 “Cennet sakinlerinin en azı kadınlardır.”

 “Kadınların cehennemde çoğunluğu teşkil ettiğini gördüm Aklı ve dini eksik olanlar arasında akıl sahibi erkeklere galebe çalan kadınlardan başkasını görmedim.”

'...Kadınların dinleri ve akılları eksiktir.'

'Şüphesiz kadın, karşınıza bir şeytan suretinde gelir ve bir şeytan suretinde gider.'

'Doksan dokuz kadından biri cennette, diğerleri ise cehennemdedir.'

'Kadınları aç ve çıplak bırakın.'

 “...Kadın bir eğe kemiğinden yaratılmıştır. Eğe kemiğinin en eğri yeri yukarı kısmıdır. Onu doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi haline bırakırsan eğri halde kalır...”

'Namaz kılanın önünden geçen kadın, köpek, eşek ve domuz, namazı keser.'

Genellikle bu tür sözler hadis diye rivayet edilerek Resulullah´a iftira edilmiştir. Bu tür rivayetler gerçek ilim sahibi âlimler tarafından eleştirilmiş ve bu tür tadını aşağılayıcı sözlerin asla Resulullah´a (sav) ait olmadığını ve bunların Kur´an´a zıt ifadeler olduğunu ispatlamışlardır. Mesela âlimler, “İnsanın insana secde etmesi câiz olsaydı, kadınların kocalarına secde etmelerini emrederdim” mealindeki sözün hadis olarak iddia edilmesinin yersizliğini, sözü rivayet eden Şerik bin Abdillah´ın yalancı olduğunu, uydurma sözleri zayıf râvîlerden alıp, onların adını gizleyerek güvenilir râvîlere nispet eden biri” olduğunu ispatlayarak bu sözün asla hadis olamayacağını göstermişlerdir.

Hâlbuki Allah Resulü (sav) cahiliye Arap toplumunda bile kadını yüceltmiş ve cenneti bir kadın olan anaların ayakları altına sermiştir. Kadını aşağılayan, uğursuz sayan bu hurafeci zihniyet bugünde piyasada Resulullah´a (sav) iftira atarak din pazarlamakta ve geçimlerini bu yolla temin etmektedirler.

Yukarıdan beri izah etmeye çalıştığım gerçekten hareket eden Cumhurbaşkanı haklı olarak “İslami güncelleştirmeliyiz.” diyerek günümüzde ki önemli bir yaraya parmak basmıştır.

Diyanet bunu başarabilir mi bilmiyorum ama temennim gerçek âlimlerin bu tür hurafelere ve hurafecilere geçit vermemesidir.

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Türkiye ve Irak'tan ortak bildiri

ABD uçağından görünen detay! Filistin topraklarına alçak imza

Rusya’da kritik seçim! Halk sandık başında: Putin yeniden mi geliyor?

Zelenskiy, Ukraynalıların Rusların Avrupa'ya geçişini engellediğini söyledi

İsrail-Hamas savaşında son durum... ABD'nin İsrail taktiği deşifre oldu! Washington Post yazdı: Kongre resmen bypass edilmiş!

Atlantik Konseyi'nden çarpıcı Türkiye analizi: Avrupa'nın güvenliğini sağlama fırsatı var