Selim Çoraklı


LALE DEVRİ YERİNE SÜ-LALE DEVRİ Mİ?

(Ak Parti Kaybediyor mu?)


(Ak Parti Kaybediyor mu?)

Son zamanlarda neredeyse kimle karşılaşsam, “Ya ne olacak bu memleketin sonu. Baksana ekonomi dibe vurdu, siyaset karmakarışık, FETÖ´nün siyasi ayağına operasyon yapılmadığı için Fetöcüler etrafta cirit atıyor. Her gün şehit veriyoruz, Suriye meselesi nasıl çözülecek vb.” konularda şikâyet edip sorguluyorlar. Bunların çoğu da baştan beri Ak Parti´yi destekleyen, onun için çalışan insanlar.

Doğrusunu söylemek gerekirse 60 yaşına gelmiş biri olarak ben de geçmiş dönemlerde birçok olumsuzluklar yaşamama rağmen bugünkü kadar endişeli olduğum hiçbir zaman dilimi olmadı.

28 Şubat gibi karanlık bir dönemin ardından ekonomimiz ve siyasi istikrarsızlığın alabildiğine arttığı bir zeminde kurulan ve hemen sonra millet tarafından kendisine iktidar teslim edilen Ak Parti´yi “bir ümit” diyerek destekledik. İktidara ilk geldikleri yıllarda gerçekten geçmişte özlediğimiz ve beklediğimiz birçok icraatı gerçekleştirdi. Belediyecilik, alt yapı çalışmaları, çift yönlü yollar, tüneller, köprüler, doğalgaz, su vb. gibi konularda biriken sorunları çözdü. Sağlık sektöründe çok ciddi işler yapıldı. Hastanelerin birleştirilmesi, ilaçların istenen eczanelerden alınması, hastane randevu sistemi gibi konularda yaptıkları “devrim” niteliğindeki değişimleri hep birden alkışladık. Neredeyse 60 yıldır üzerimize bir kâbus gibi çöken askeri vesayet (Her ne kadar bu işin taşeronlarından bir kanat FETÖ olsa da) sonlandırıldı. Askerlerin iç hizmet kanununa dayanarak iki de bir siyasal sisteme müdahale ettikleri darbeler döneminin önüne set çekildi. İnsan hakları konusunda ciddi adımlar atıldı. Özellikle laik tepeden inmeci (jakoben) yobazların baskıları sonucu tam bir kangren haline gelen kadınlarımızın ve kızlarımızın tesettür meselesi çözüme kovuşturuldu. Savunma sanayi konusunda dışa bağımlılık azaldı.

Bunlar ve daha başka anlatamadığım birçok konuda ciddi atılımlar yapıldı. Ülkemiz yetmiş sente muhtaç halde ve milli gelir 3 bin dolar seviyelerinde iken uluslararası arenalarda sözü geçen bir ülke olduk. Milli gelirimiz 11 bin dolar seviyelerine çıktı.

Başkanlık sistemi ülke için iyi sonuçlar doğuracak bir değişim rüzgârıydı. Zaten başkanlık sistemini savunanlar da, “Başkanlık sistemi gelecek, bütün sorunlar çözülecek” gibi vaatlerde bulundular. Ancak aradan geçen zaman içerisinde bırakın mevcut sorunların çözülmesini yeni yeni büyük sorunlar meydana gelmeye başladı. Bunu başkanlık sistemini savunanlar da değişik platformlarda dile getiriyor ve aksaklıklar olduğunu yazıp söylüyorlar.

Neredeyse 20 seneye yakın iktidarda olan Ak Parti özellikle 2014 yılından sonra değişmeye başladı. Millet eksenli politikalar yerini, “zengin eksenli, güç odakları merkezli” politikalara bırakmaya başladı. Ekonomide ciddi daralmalar baş gösterdi. Sanki o eski Ak Parti gitti, yerine farklı bir Ak Parti geldi. Hatta bazı Ak partililerin ağzından da, “Bir Ak Parti var, bir de AKP. Maalesef son dönemlerde AKP´liler Ak Partiyi ele geçirdi.” Şeklinde cümleler duymaya başladık.

Ben de bu değişiklikleri zaman zaman dile getiren yazılar yazdım. 2018 yılında kaleme aldığım “Ak Parti AKP´leşir mi?” isimli makalede endişelerimi özetle şöyle dile getirmiştim:

16 yıldır girdiği bütün seçimlerden başarı ile çıkan Ak Parti Mart 2019 Yerel seçimlerinde neden kaybetme tehlikesi geçirdi? Bunun ana sebeplerinden biri milletin isteklerine kulak tıkamak oldu.

Ak Parti 15 Temmuz sonrasında yapılan FETÖ mücadelesinde polis ve yargı yönüyle bu hain örgütü çökertecek tedbirler almasına rağmen, İslami ve kültürel yönden bu örgütü çökertecek stratejilerden uzak kaldı.

Ak Parti kendi içindeki FETÖ iltisaklılarını ayıklamaması/ayıklayamaması kendi hanesine büyük bir eksi olarak yazıldı. Vatandaş ister istemez, “Bu Fetöcüler devletin her yerine sızmışken bir Ak Partiye mi sızamamışlar.” diyerek ironi yapmakta ve yapılan yanlışa dikkat çekmişlerdir.

Ak Parti´nin 2019 yerel seçimlerde gösterdiği belediye başkanı adayları arasında FETÖ ile iltisaklı olan onlarca kişinin varlığı milletin gözünden kaçmamış ve bu durumu bizzat yıllarca Ak Parti´ye destek veren seçmenler bile izah etmekte zorlanmaktadırlar.

Yaşanan ekonomik kriz en çok milleti vurdu. “Dolar arttı” diye başta elektrik ve doğalgaza fahiş zamlar yapılmaktadır. Sosyal medyada her gün elektrik ve doğalgaz zamlarına dair yüz binlerce şikâyet paylaşımı yapılmaktadır.

Her şeye yüzde 30/50 civarında zam gelirken memur ve emekli maaşlarına yapılan zamların gelen zamların yarısı kadar bile olmaması önemli bir faktör olarak ortalıkta durmaktadır.

Ak Parti özellikle eğitim, şehircilik ve kültür alanlarında kötü icraatlar sergilemeye başladı.

Ak Parti´den önceki iktidarlarda olduğu gibi Ak Parti de kendi zenginlerini oluşturdu. Sosyolog Profesör Ergün Yıldırım bu yeni zengin kesime “BEYAZ MUHAFAZAKARLAR” adını takmış ve bunları bir makalesinde şöyle özetlemişti:

“Kentlileşen bir muhafazakâr kesim farklılaşması var. Bunlara baştan beri Beyaz Muhafazakârlar diyorum. Ekonomik düzeyi ile belli üst gelir grubuna mensuplar. Çocukları kolejlerde okuyor. Tüccar-sanayici, bankalarda tepe yönetici ve iyi para kazanan doktorlar gibi meslek gruplarında yer alıyorlar. Kendi aralarında bir networkları oluştu. Diğer muhafazakârlardan birçok açıdan farklılaşıyorlar. Kaldıkları siteler lüks. Düğünlerini yaptıkları mekânlar da öyle. Çocuklarını Amerikan Robert Koleji´ne göndermek için büyük para ödeyenler var. Üniversitelerin en iyisinde okusunlar diye her çeşit harcamalarda bulunuyorlar. Beyaz muhafazakârların dini kimlikleri de var. Ancak tüketim alışkanlıkları, gündelik sosyal mekân ve tatil yerleriyle ciddi bir farklılaşma içinde konumlanıyorlar. Kentli dindar muhafazakârların sosyolojik gerçekliği bu. Bu sosyolojiden çıkacak adaletli, demokratik ve özgür ferdi içinde taşıyan bir siyaset beklemek beyhude. Dünyevi, pragmatist ve ayrıcalıklar üzerine konumlanan bir arayış pratikleri var.”

Tarih boyunca iktidarlar damat ve evlatlarla sınanmış ve çoğu damat ve evlat bir imtihan unsuru olarak tarihin malzemesi haline gelmiştir. Ak Parti iktidarında da aynı şeyler zuhur etmeye başlamış ve Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan damadını önce Enerji bakanı, sonra da Maliye bakanı yaparak Varlık fonunda da kendisine yardımcı atamıştır. Yine Erdoğan´ın evlatları hakkında kamuoyunda değişik iddialar ileri sürülmüştür. (Liyakatli olup olmadıklarını tartışmıyorum. Sadece halk nezdindeki algıya dikkat çekiyorum.) Bu iddialar özellikle seçim zamanlarında daha da ayyuka çıkmış ve son yerel seçimlerde de bu husus kamuoyunun malzemesi yapılmaya devam edilmiştir. Bu durum Ak Parti aleyhine bir malzeme olarak kullanılmaktadır. Hatta geçenlerde bir durakta millet konuşurken şu ifadeleri bizzat işittim: “Osmanlı döneminde LALE devri vardı. Şimdi ise SÜ-LALE devri var.”

20 seneye yakındır iktidarda olan Ak Parti adeta muhalif basın bırakmamış ve hemen hepsini kendi propagandasını yapar hale getirmiştir. Hükümet yanlısı medya ise bu hususta o kadar ileri gitti ki yalan haber yapmaktan çekinmemiş ve sadece iktidara yalakalık yapma adına gerçeğin üzeri örtülmüştür.

15 Temmuz hain darbesini yapan ve 250 vatandaşımızı şehit edip 2300 vatandaşımızı hunharca yaralayan Fetullahçı Terör Örgütü´ne karşı Başkan Erdoğan ve

birkaç vekil vs. kişi hariç Ak Partililerin herhangi bir mücadele derdinin olmaması milletin gözünden kaçmamış ve bu durumu FETÖ kendi lehine çevirmiştir.

Suriye politikaları ve ülkemize sığınan Suriyeliler konusunda Hükümet millete doyurucu ve ikna edici söylemler ve eylemler yapamamaktadır. Suriyeliler için milyarlarca dolar harcadığını söyleyen hükümet kendi vatandaşına aynı cömertliği göstermediği için milletin nezdinde kıymeti her geçen gün düşmektedir.

Aradan geçen zaman içerisinde değişen bir şey olmamış ve Ak parti sanki değişik bir atmosfere evrilmiştir. İnsan ister istemez Doğu Perinçek´in söylediği “Tayyip Erdoğan bizim çizgiye geldi.” Şeklindeki sözlerin doğruluğu hususunda “Acaba?” diyesi gelebiliyor.

Ak Parti birçok konuda gerçekten de tıpkı Perinçek gibi davranmaktadır. Derin devlet ile mücadele ederek iktidarında “Derin milletten” yana olduğunu söyleyen Ak Parti´nin son zamanlardaki icraatlarına baktığımızda hiçte söylendiği gibi milletin yanında olduklarını gösteren emareler bulunmamaktadır. Bu durum ister istemez Ak Parti´nin milletin gözünden düştüğünü göstermektedir.

Baştan şunu belirteyim: Ben anketçi değilim. Yapılan anketlerde çıkan sonuçlar da bana ait değil. Bu hususta taraf da değilim. Son seçimlerde oyumu Diriliş Partisi bağımsız adayına verdim. Şu an hiçbir partiyi desteklemiyorum. Bütün partilere de aynı uzaklıktayım. Partilere uzak olanların Allah´(cc)a

Son zamanlarda yapılan anketlerde Ak Parti´nin oylarının % 30´lara kadar gerilediği sonuçları çıkıyor.

Herhalde Ak Parti neden oylarının gerilediğinin araştırmasını yapıyordur ama bir vatandaş olarak oyların neden düştüğünün tespitini ben de yukarıdakilere ek bazı maddelerle anlatmak istiyorum.

İktidar yıpratıcıdır. Ak Parti 18 yıldır iktidarda ve ilk yıllardaki başarısını maalesef son yıllarda gösteremiyor.

Ak Parti´nin oylarının düşme sebeplerinin başında ekonomik sebeplerin geldiğini bütün uzmanlar söylüyor. Öyle ye milletin karnı aç ise elbette bunun cezasını iktidardaki partiden çıkaracaktır.

Rivayet edilir ki Mısır halkı bir gün Hz. Musa(as)´ya gelerek şöyle demiş:

“Ey Musa! Biz senin hak Resul olduğunu biliyoruz ama rızkımızı ve geçimimizi Firavun veriyor.”

Millet aç ise iktidarın hiçbir sözü bu açlığı gidermek kadar başarılı olamaz. Aç insanın ideali olmaz derler.

Yine rivayet edilir ki Cenab-ı Hak nefse demiş ki:

“Ben kimim, sen kimsin?”

Nefis, “Ben benim, Sen sensin.” Demiş.

Allah (cc) nefse azap vermiş, Cehenneme atmış, yine sormuş.

“Ben kimim, sen kimsin?”

Nefis yine, “Ben benim, Sen sensin.” Aynı nakaratı tekrarlamış.

Allah (cc) nefse birçok çeşit azap vermiş ama nefis benlikten ve iddialarından vazgeçmemiş.

Sonra açlık ile azap etmiş ve ardından sormuş:

“Ben kimim, sen kimsin?”

Açlığa dayanamayan nefis sonunda, “Sen benim Rabbimsin. Ben ise senin âciz bir kulunum.” Demek zorunda kalmış.

Bu rivayet doğru mu bilmem ama anlattığı hakikattir ve aç insanın kimseyi dinlemeyeceğini veciz biçimde anlatmıştır.

Son yıllarda ekonominin kötü gittiğini hükümetten başka herkes görüyor ve söylüyor. Ak Parti milletin bu durumunu düzeltmezse gelecek seçimlerde milletten oy istese de millet bu sesine kulak vermeyecektir.

Ak Parti´yi yıpratan hadiselerden biri de ekonomik sıkıntılar yetmezmiş gibi her şeye zam üstüne zam yapılmasıdır. Bir yandan enflasyonun tekli rakamlara düştüğü söylenirken diğer yandan zam oranları enflasyondan kat kat fazla olarak tespit edilmesi milleti kızdırmaktadır.

Son zamanlarda televizyonlarda sık sık haberlere konu olan bir mesele de devletin her alanda adeta millete tuzak kurarak ceza kesmesidir. Mesela Elektronik Denetleme sistemi denilen bir ucube uygulama var. Adeta devlet vatandaşa tuzak kurup neredeyse her adımda ceza yazıyor. Sokak aralarında bile “EDS” var. Vatandaş o kadar bıkmış ki ister istemez “EDS”nin açılımını “Elektronik Düdükleme Sistemi” koymuş. Bazı vatandaşlara on binlerce TL cezalar geldiğini televizyonlardan ve gazetelerden okuyoruz. Bizzat tanıdığım bir vatandaşa EDS üzerinden 80 bin TL ceza yazmışlar. Yazdıkları cezaları hemen gönderseler vatandaş belki o suçu bir daha işlemeyecek. Aksine kesilen cezalar en erken bir yıl sonra gönderiliyor.

Sorulan soruların cevabını verebildim mi bilmiyorum ama bilgiğim bir şey var, bu millet kendisine güvendiği iktidarı her ne pahasına olursa olsun indirmez. Ama inancı kayboldu mu babasının oğlu olsa dinlemez ve sandıkta tekmeyi vurur. Geçmiş politik arena bunun çok çarpıcı örnekleriyle doludur.

Son zamanlarda neredeyse kimle karşılaşsam, “Ya ne olacak bu memleketin sonu. Baksana ekonomi dibe vurdu, siyaset karmakarışık, FETÖ´nün siyasi ayağına operasyon yapılmadığı için Fetöcüler etrafta cirit atıyor. Her gün şehit veriyoruz, Suriye meselesi nasıl çözülecek vb.” konularda şikâyet edip sorguluyorlar. Bunların çoğu da baştan beri Ak Parti´yi destekleyen, onun için çalışan insanlar.

Dört tarafı düşmanlarla çevrili ve küresel emperyalist çetelerin gözünü diktiği ülkemizin her zamankinden daha çok birliğe, beraberliğe ve özellikle iktidarda istikrara ihtiyacı var. Böyle bir dönemde iktidardaki Ak Parti´nin istikrarsızlık getirecek eylem ve söylemlerden kaçınması gerekir diye düşünüyorum. İnşallah benim düşündüğümü Ak Partililer ve Reis de düşünüyordur.

ABD'nin Suriye'deki üssüne kamikaze İHA ve roket saldırısı düzenlendi

Zelenski: ABD yardımı, Ukrayna'nın ikinci Afganistan olmayacağının sinyalini verecek

Netanyahu: Hamas'a yakında acı verici darbeler indireceğiz

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!