Selim Çoraklı


Mehti Ve Mesih İnancı Fetöler Doğuruyor

Tarih boyunca Mehdi ve Mesih geleceğine inanan ve aklını çalıştırmayan nice topluluklar inandıkları sahte Mehdi ve Mesihlerin peşinde birçok karanlık olaya karışmış ve kendilerini mahvettikleri gibi içinde bulundukları toplumlara da travma yaşatmışlardır.


 

Şeytanın mücessemleşmiş haline dönüşen FETÖ tarafından kotarılmaya çalışılan 15 Temmuz kalkışması sonrası belki de en çok sorulan sorulardan biri şu:

“Nasıl olurda bu kadar okumuş, general, Prof. Olmuş bunca insan ilkokul diplomasını dışarıdan alan birine kırk yıl bağlı kalır, her dediğini yapar?”

Bu sorunun cevabı aslında çok basit:

“İnsanların Mehdi ve Mesih´in geleceğine inanması tarihte olduğu gibi günümüzde de FETÖ tipi Allah ile aldatan alçaklar doğurmuştur. Fetullah, bağlılarına kendisinin kurtarıcı Mehdi ve Mesih olduğuna inandırmış ve onlarda kurtarılmış Mehdi ve Mesih´in müridi olduklarına iman ederek ölümüne bağlanmışlardır.”

Mehdi, hidayete ermiş, sırat-ı müstakime yönlendirilmiş kimse demektir. Mesih, İsa aleyhisselâmın isimlerinden biridir.

Tarih boyunca insanların bir kurtarıcı bekleme inancı var olmuştur. Özellikle zor duruma düşen insanlar buradan kurtulmak için olağanüstü insanların gelerek kendilerini kurtarmasını beklemiştir. Özellikle Yahudi ve Hıristiyanlar Mesih bekleyen toplumların başında gelir. Beklenen kurtarıcı inancı Hıristiyan ve Yahudilikte öne çıkmasına rağmen Budizm, Manizm gibi dinlerde ve hatta yerel inançlarda da görülür.

Tarih boyunca Mehdi ve Mesih geleceğine inanan ve aklını çalıştırmayan nice topluluklar inandıkları sahte Mehdi ve Mesihlerin peşinde birçok karanlık olaya karışmış ve kendilerini mahvettikleri gibi içinde bulundukları toplumlara da travma yaşatmışlardır.

İsrail oğulları tarihleri boyunca sürekli bir Mesih beklemişler, kendilerini vaat edilmiş topraklara götürecek bir lider arayışında olmuşlardır. Hz. İsa gelince de inkâr etmiş, sürgünlere göndermiş, eziyetlere maruz bırakmışlardır.

Peygamberimiz (sav) hayatta iken çıkan yalancı peygamberler olduğu gibi Peygamberimizden sonra da piyasaya Mehdiler ve Mesihler çıkmışlardır. Emeviler, Abbasiler, Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerini incelediğimizde yüzlerce Mehdi ve Mesih görürüz.

Mehdilik hareketlerinin en çarpıcı örneklerinden birini Hasan Sabbah oluşturmuştur. Kendisini Mehdi ve Mesih ilan eden Hasan Sabbah bağlılarına cennet vaat ederek onları ölüme göndermiştir.

İslam tarihi içinde Mehdi ve Mesihliğini ilan ederek Müslümanları kaosa sürükleyen oldukça fazla Hasan Sabbah´lar çıkmıştır.

Râfizî düşünce, tarih boyunca içlerinden sürekli Mehdi çıkarmıştır. Râfizîler Mehdiyet mülahazasını çok canlı tutmakta, “On iki imamdan birisi hayatta iken gizlenmiş, âhir zamanda çıkacak” demektedirler. Hatta Kuzey Afrika´da kurulan ve daha sonra Mısır´a da hâkim olan Şiî Fatımî devletinin ilk hükümdarının Mehdî olduğu inancı bu devleti kuran ve sürdüren kimseler tarafından inanılan bir husustur.

Karmatîler de aynı hususu istismar ederek senelerce fitne ve iftiraka sebep olmuşlardır.

Geçtiğimiz yüz yıl içerisinde Somali Mehdî´sinden Sudan´da çıkan büyük Mehdî´ye, kendisini beklenen Mesih olarak tanıtan Bahâullah´tan, Hind Yogası ve bazı riyazetlerle başı dönünce halüsinasyonlar görmeye başlayarak kendini Mesih ilen eden Gulam Ahmed´e, ondan da Alija Muhammed´e kadar pek çok insan Mehdilik meselesini istismar ederek fitnelere sebep olmuşlardır.

İslam dünyasında en ateşli Mehdi beklentisi ise, tarih boyunca en çok ezilen Şiî-Alevî toplumlarda görülmüştür. Bu beklenti giderek, “Mehdî-i Muntazar” (Beklenen Mehdi) şeklinde imanın bir şartı haline getirilmiştir. Şiî inancında, ilk zamanlar, Mehdi

olarak Hz. Ali´nin geri gelmesi beklenmiş ve Mehdi inancı Ali adı çevresinde oluşturulan bir mitolojiye dönüştürülmüştür.

Hz. Ali´den sonra geri gelecek Mehdi olarak onun oğlu Muhammed b. el-Hanefiyye öne çıkarıldı. Şiîlerde hemen her imam için öne sürülen bu geri gelme (ric´at) nihayet 12. imam Mehdi-i Muntazar veya “Gâib İmam”la noktalandı. Şimdilerde tüm Şiî ekoller onun geri gelip insanlığı kurtaracağını ileri sürmektedir.

Mehdi ve Mesih gibi kurtarıcılar beklemek ve bunun istismar edilmesi mevzuu sadece dini hayatla da sınırlı kalmamıştır.

Ekonomi adına kurtarıcı bekleyenler, Karl Marx´a sarılmış, onu bazıları bir Mesih gibi telakki etmişlerdir. İslâm dünyasında da, Mısır´dan Sudan´a, Suriye´den Somali´ye kadar hemen her yerde bazılarına kurtarıcı nazarıyla bakılmıştır.

Günümüz dünyasında da çok mehdiler ve Mesihler mevcuttur. Ülkemizde bu Mesih ve Mehdilerden nasibini(!!!) almıştır. Hemen her tarikat başındaki şeyhi Mehdi görmektedir. Bizdeki mehdilerin bir kısmı ise raporlu deliler arasından çıkmıştır.

İnsanları kandırmanı en pratik yönü maalesef dini kullanmaktır. Bu tehlikeyi Rabbim Kur´an´ın da “Allah ile aldanmayın” diyerek insanları ikaz etmiştir. Ancak ne kadar hazindir ki aklını, iradesini çalıştırmayan insanlar Mehdi ve Mesih´in gelip kendilerini kurtaracağı zehabına kapılarak hep Allah ile aldanmışlardır.

İslam´da iman esasları arasında Mehdi´nin gelmesi ve Mesih´in inmesi diye bir mesele yoktur. Ama maalesef Müslümanlar Peygamberimizin gerçek âleme göçmesinden sonra yeni bir kurtarıcı Mesih ve Mehdi beklentisi içine girmiş ve bu hususta birçok uydurma hadis üreterek bir yanlışa saplanmıştır.

İşin garibi Mehdi ve Mesih meselesine inanalar arasında kendini Ehl-i sünnet olarak lanse edenler de vardır. Hâlbuki Mesih ve Mehdi ile alakalı mevzuyu Ehl-i sünnetin en mühim imamlarından olan ne İmam Maturidi ne de İmam Eş´ari eserlerinde işlememiş ve ele almamıştır. Çünkü bu bir iman meselesi değildir. Eğer Mehdi ve Mesih´in gelmesi iman ölçüsünde mutlaka inanılması gereken, inanmayanı küfre götüren meseleler türünden olsaydı, bunları da iman esasları içinde sayarlardı.

İman esaslarının detaylarının işlendiği hadis-i şeriflerde de Mehdi ya da Mesih´in gelmesinden bahsedilmemiştir. Eğer mehdi ve Mesih´in gelmesi önemli olsaydı Ehl-i sünnet imamları bunlara da yer verirdi.

Aklını ve eylemini vaktinde kullanmadığı için ezilen kitleler, iyice bunaldıklarında ütopik bir kurtarıcı beklerler. Mehdî inancı atılım, üretim, gelişim ruhunu felce uğratan hurafedir. Bu hurafeye destek olarak ortada dolaştırılan “hadis patentli” sözlerin tümü uydurmadır.

Mehdî ve mehdîlikle ilgili sözlere hadis kritiği açısından hiçbirine güvenilemez. Çünkü bunların bazıları Hz. İsa dışında Mehdi olamayacağını söylerken bazıları daha birçok Mehdi tipten söz ederek içinde büyük çelişkiler barındırmaktadır. Kısacası, herkes kendi ekibinin şefini Mehdi yapmak için bir veya birkaç hadis uydurmuştur. Özellikle tasavvuf-tarîkat çevrelerinde her ekip kendi şeyhini “Zamanın efendisi, Mehdi veya Mesih” olarak kabul ettirmek için elinden geleni ardına koymamıştır. Akıl almaz keramet isnatları, kurtuluş vaatleri, korku ve tehdit salmaları birbirini izlemiştir.

Bu çevrelerdeki “kutup” inancı, Mehdi inancının ta kendisidir…

Konuya Kur´an vahyi açısından bakarsak, “Mehdilik” diye bir inancın varlığını kabul, Hz. Muhammed´in (sav) son peygamber olduğunu kabulle yan yana duramaz. Bunların biri doğruysa öteki yanlıştır. Biz, Hz. Muhammed´in (sav) son

peygamber olduğunu kabul ettiğimizdendir ki, başka bir Mehdi ve Mesih geleceğine asla ihtimal vermeyiz ve böyle bir şeye inanmayı Kur´an´a aykırı buluruz.

Kur´an, kişilerin hidayet önderi olma devrini kapatmış, ilkeleri öne geçirmiştir. İlkelerin kaynağı ise Kur´an´dır. Kur´an´ın gelişinden sonra Mehdi ve Mesih beklemek, ancak Kur´an´ı yetersiz ilan etmekle mümkün olur. Kur´an´ı yeterli bulanlar için başka bir Mehdi ve Mesih gibi kurtarıcılara ihtiyaç yoktur. Kurtarıcı olarak Kur´an ve onun pratik hayattaki uygulayıcısı olan Hz. Muhammed´in (sav) yol göstericiliği inananlara yeter.

İslâm inancına göre, namaz dâhil, yapılan ibadetlerin bile kişiyi kurtaramayacağı, kurtuluşun yalnızca Allah´ın takdiri ile olacağı bilinir. Kur´an´da peygamberlerin oğullarını ve hanımlarını bile kurtaramadığı örnekleriyle anlatılır.

İslam´da her insan kendini kurtarmakla yükümlüdür. Peygamberimizin (sav) kızı Fatıma´ya; “Kızım sen babanın peygamber olduğuna güvenme, nefsini Allah´tan satın al. Ben sana kefil olamam.” deyişi meşhurdur.

Yukarıdan beri işlemeye çalıştığım gerçekler en başta sorulan “Nasıl olurda bu kadar okumuş, general, Prof. olmuş bunca insan ilkokul diplomasını dışarıdan alan birine kırk yıl bağlı kalır, her dediğini yapar?” şeklindeki sorunun cevabını bir nebze verdiğine inanıyorum. Fetullah Gülen daha ilk piyasa çıktığı günden beri kendisinin beklenen mehdi ve Mesih olduğu tezini açık veya kapalı biçimde kendisine bağlı olanların zihinlerine işlemiş, onların akıllarını tesir altında bırakarak kendisine bende etmiştir. Böyle bir bağlılığın sonunda vaat ettiği cenneti kazanmak isteyenler vatlarına kavuşmak için her türlü alçaklığı işlemekten kaçınmamışlardır. Milletin parasıyla alınan tanklara, uçaklara, helikopterlere binerek halkımızı öldürmeye giden bu Mankurtların abdest alarak yola çıktıklarını esas alırsanız kafanızdaki sorunun cevabını açık biçimde görebilirsiniz.

Hülasa olarak diyorum ki:

MEHDİ VE MESİH´İN GELMESİ KUR´AN TEMELLİ OLARAK REDDEDİLMEDİĞİ MÜDDETÇE BUGÜNE KADAR OLDUĞU GİBİ BUNDAN SONRA DA ÇOK HASAN SABBAHLAR VE FETÖLER MÜSLÜMANLARI KANDIRMAYA DEVAM EDECEKTİR.

Rabbim hepimize aklımızı çalıştırarak Kur´an şuuruna ermemizi nasip etsin. Aklını çalıştırmayan toplumların düştüğü zelil duruma düşürmesin.

Ukrayna: Rusya, başkent Kiev'e seyir ve balistik füzelerle saldırdı

Rus istihbaratı: Fransa, ilk etapta 2 bin askeri Ukrayna'ya göndermek için hazırlık yapıyor

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Türkiye ve Irak'tan ortak bildiri

ABD uçağından görünen detay! Filistin topraklarına alçak imza

Rusya’da kritik seçim! Halk sandık başında: Putin yeniden mi geliyor?

Zelenskiy, Ukraynalıların Rusların Avrupa'ya geçişini engellediğini söyledi