FETÖ isimli şeytani yapının lideri olan Fetullah Gülen tam da bunu yapmış, bizim insanımızın paralarıyla bizim en zeki çocuklarımızı devşirmiş, general, albay, astsubay, profesör, vali, kaymakam, emniyet müdürü, polis, öğretmen, hâkim, milletvekili, futbolcu, sanatçı vs. vs. yapmış ve 15 Temmuz 2016 günü “Zombi” ya da “Mankurt” haline getirdiği bu kişileri uçaklara, tanklara, helikopterlere bindirerek kendi içlerinden çıktıkları millete karşı kurşun sıktırmış, tepelerine bomba yağdırmış ve hepsini katil sürüsü haline getirmiştir. Giriştikleri darbe başarılı olamayınca devlet refleks göstermiş ve alınan güvenlik tedbirleri sebebiyle başta yüzlerce general olmak üzere TSK´dan on binlerce insan atılmış ve çoğu da tutuklanarak hapse mahkûm olmuştur. Devletin bütün kurumlarında bu şeytani yapıya mensup yüzbinlerce insan aşından, işinden olmuş, hayatı kararmış ve perişan bir vaziyete düşmüşlerdir. On binlerce insan da hapse düşmemek için yurt dışına kaçmıştır.
Peki, bunlar ne için yapılmış?
Bunca yetişmiş insanın hayatı niçin karartılmıştır?
Benim “yerüstü zenginlikleri” dediğim yetişmiş yüzbinlerce insan ne uğruna kendilerine “Vatan haini”, “ Terörist”, “Haşhaşi”, “Mankurt”, “Zombi” denilmesine maruz kalmışlardır?
Bunca insan, psikiyatrların kendini Mehdi ve Mesih zannettiğini söyledikleri paranoyak bir ruh hastasının hezeyanlarının pençesine düşüp dünya ve ahiret hayatlarını niçin mahvetmişlerdir?
Bu tür soruların elbette bir cevabı olmalıdır.
“Yüzbinlerce insan bunca çileyi, bunca aşağılanmayı hak edip etmediklerini herhalde kendilerine sorup, muhasebelerini yapıyorlardır?” şeklinde bir hüsn-i zan beslesek de sonucun böyle olmadığı, kahır ekseriyetinin yaptıklarından pişman bile olmadıklarını esefle görüyoruz.
Peki, okumuş, kültürlü, tahsilli bunca insanı böyle bir kaosa iten kişi nasıl biridir?
Gelin isterseniz önce psikiyatrların tespitlerine kulak verelim.
FETULLAH PSİKOPAT VE NARSİST
Psikiyatr Prof. Sefa Saygılı bir makalesinde birçok meslektaşı ile bir araya gelerek Fetullah´ın durumunu müzakere ettiklerini beyan etmiş ve psikiyatr arkadaşlarının Fetullah´ın kişiliği hakkında ortaya çıkardıkları sonuçları şöyle özetlemiştir:
“Gülen kendini Mehdi veya Mesih zanneden paranoyak bir ruh hastası.”,
“Gülen Megalomanyak (büyüklük) hezeyanı içerisinde. Gözünü kırpmadan insanların üzerlerine bomba yağdıran biri. Bağlıları ise paylaşılmış paranoidler. Yani bu cani ruhlu hastanın hezeyanlarını paylaşan kişiler.”
“Fetullah zirvede bir yalancı. İnsanlara rol yaparak, ağlayarak kandıran psikopat ve narsist bir hain. Davranış ve sözlerinde ikiyüzlülük, samimiyetsizlik gösteren, kibir ve enaniyet noktasında zirvelerde olan patolojik bir kişilik.”
“Fetullah , Hipnotizma gücü olan, insanları etkileme becerisindeki ağır bir psikopat. Tarihte bu tiplerin örneği çok. Hitler, Stalin gibi Narsist (kendine hayran olan, kendini herkesin üzerinde gören) liderlerin bir benzeri bu cani. Onlar nasıl binlerce kişinin kanlarının dökülmesine sebep oldularsa Fetullah da aynı yolda giden bir hain ve zalim.”
Sefa Saygılı makalesinde Fetullah hakkındaki kendi fikirlerini ise şöyle özetlemişti:
“Bence Fetullah hem paranoyak hem de psikopat olan patolojik (marazi) vaka. Yani temelinde anti sosyal kişilik var, üzerine paranoya binmiş. Hezeyanlar yanında yalancılık, vicdansızlık, acımasızlık, merhametsizlik, suç işlemeye eğilim, empati yoksunluğu gibi psikopatlık belirtilerini aynı anda gösteren kriminal bir kişi. Şeytanın insan şekline girip yeryüzüne inmiş hali. Yaptıkları ancak böyle anlaşılabilir.”
Yukarıdaki tespitler psikiyatrlara ait.
İÇİNDEKİ ERACİFİ DIŞARI SIZDIRDI
Fetullah´ı tanıyan biri olarak benim kanaatim de, “Çocukluğunu yaşayamamış, baskılara maruz kalmış, istismara uğramış, aşağılık kompleksi içine düşmüş, kendini Mehdi ve Mesih zanneden bir cani ruhlu seri katil.” şeklindedir.
İsterseniz örnekleriyle neden böyle düşündüğümü izah etmeye çalışayım:
En tehlikeli şey şeytanın, münafık birini Müslüman göstermesidir. Her türlü şeytani diyalekti kullanan Fetullah, yaptığı icraatlarla yüzüne İslam maskesi takan bir münafık olduğunu göstermiştir. 20 Ağustos 2016 tarihinde yaptığı aşağıdaki açıklamada kanlı katil Haçlıların övgüsünü yaparak nasıl bir münafık olduğunu şu sözleriyle açık etmiştir:
'Haçlının ülkenizi işgal etmesi, çok tehlikeli değildir; çünkü sizin ve onların arasında kırmızı çizgiler vardır. Bir kere onlar, sizin kadınlarınıza kızlarınıza ilişmezler, mabedinize ilişmezler; ilişmemiş Haçlılar.'
Bu konuşmasıyla içerisinde taşıdığı eracif dışarı sızmıştır. Çünkü Haçlıların tarih boyunca Müslümanları katlettikleri, kadınlarına, kızlarına tecavüz ettikleri, mallarını yağmaladıkları tarihi bir hakikat iken Fetullah iblisinin böyle bir açıklama yapması onun nasıl bir münafık olduğunu göstermeye yeter.
Fetullah bu açıklamasıyla yüzüne İslam maskesi geçiren bir münafıklık sergilerken aslında yine psikologların “Sosyopat“ (Anti sosyal kişilik bozukluğu) dedikleri bir tipin çarpıcı bir örneği olduğunu da ortaya koymuştur.
Psikologlar sosyopatinin bir akıl hastalığı değil, bir kişilik bozukluğu olduğunu söylemektedirler.
Sosyopat kişilerin insanları etkileme ve kandırma konusunda çok başarılı oldukları yapılan çalışmalarda ortaya konmuştur. Sosyopat kişilik, kolay kolay kimsenin inanmayacağı yalanları, allayıp pullayarak yutturmakta çok beceriklidirler. Psikologlar Sosyopat bir kişinin etki alanlarına girmemek, oyununa gelmemek, kısaca zarar vermelerine fırsat vermemek için bu kişileri anında teşhis etmenin hayati bir önem taşıdığı üzerinde durmuşlardır.
SOSYOPAT BİR KİŞİLİK
Harvard Üniversitesi´nden psikolog Dr. Martha Stout, “Yanı Başınızdaki Sosyopat” isimli kitabında geniş şekilde örnekleriyle aktardığı Sosyopat kişilik özelliklerini incelediğimizde karşımıza tam da bu tariflere harfiyen uyan Fetullah´ın çıktığını görüyoruz. İsterseniz Fetullah´ın nasıl bir kişilik bozukluğu taşıdığını ve insanları nasıl kandırdığını Dr. Martha Stout´nın tespit ettiği maddelere bakarak yorumlamaya çalışalım:
“Sosyopatlar, genellikle karizmatik bir kişilik taşır ve çevrelerinde çoğunlukla bir hayran kitlesi bulunur.”
Fetullah da karizmatik bir Sosyopat olarak yüzüne İslam maskesi geçirip Anadolu insanlarını kandırmış ve kendisine hayran bırakılacak hale getirerek onları kullanmıştır. Kur´an´ın ifadesiyle Allah (cc) ile aldatmıştır.
“Sosyopatlar tehlikeli ve mantıksız eylemlerde bulunmaktan çekinmezler.”
Fetullah da akıl ve mantıkla telif edilmesi mümkün olmayan metotlarla hükümeti devirmek için 17/25 Aralık 2013 tarihlerinde bakanlara ve hatta başbakana operasyon yaptırmıştı. Ülkemiz sadece bu operasyonların yapıldığı dönemde yüz milyarlarca dolar zarar etmiştir.
“Sosyopatlar, utanma, suçluluk veya pişmanlık duymazlar. Kendi çıkarları için başkalarına zarar vermekten çekinmezler.”
Fetullah da değişik şekillerde kandırdığı militanlarını 15 Temmuz 2016´da darbe ortamına itmiştir. Militanlarının başarılı olamamasına rağmen Fetullah pişmanlık duymamış ve çile çeken, ezilen, yurt dışına kaçan yüzbinlerce müridinin düştüğü durumdan dolayı en ufak bir vicdan azabı çekmemiştir.
“Sosyopatlar deneyimleri ile ilgili beklenmedik yalanlar icat etmekte çok ustadırlar. Olayları o kadar abartırlar ki bir noktadan sonra uydurdukları yalanlara kendileri de inanır ve bu noktadan sonra saçmalamaları kaçınılmaz hale gelir.”
Fetullah da hedefe varmak için her yolu ve yalanı meşru gören bir zihniyete sahiptir. Öyle ki kendi hakkında dava açan savcının koynuna yetiştirdiği kadın avukat militanını sokup kasetini çektirerek yayınlayacak kadar aşağılık bir hale gelmiştir.
“Sosyopatlar, insanlara hükmetmeye bayılırlar. Bedeli ne olursa olsun her tartışmada ve kavgada kazanan taraf olmak isterler.”
Fetullah daha küçük yaşlardan beri çevresinde oluşturduğu insanlara karşı kendini lider ilan etmiş, müritlerine tam bir despot edasıyla davranmış ve hatta bazılarını şömine maşasıyla hastanelik edene kadar dövmüştür. Hiçbir yenilgisi kabul etmediği için de kimseyle tartışmaya girmemiştir. Son on yılda yedikleri darbeler çok büyük olmasına rağmen Fetullah hala zafer kazandıklarını iddia edebilmektedir.
ALLAH İLE ALDATIRLAR
“Sosyopatlar, zekidirler fakat zekâlarını diğer insanları kandırmak için kullanırlar.”
Fetullah etrafına aldığı insanları adeta kendisine köle yapmış, onların kendisini tenkit etmemeleri için gözleri daima başkasına çevirttirmeyi başarmıştır. Allah ile aldatmanın en çarpıcı örneğini bizzat Fetullah müritleri üzerinde denemiştir. Fetullah´ın empati yapabilecek duygusal hiçbir derinliği ve duyarlılığı yoktur. Bu nedenle, normal kişilerle duygudaşlık kurması ve sağlıklı iletişimde bulunması mümkün değildir. Bunun yerine, kendi egosunu merkeze yerleştirmiştir.
“Sosyopatlar, sevme ve âşık olma yeteneğinden yoksundurlar. Gerçek yaşamlarında kimseyi sevmezler.”
Fetullah da sevme yetisinden kopuk olan bir sosyopattır ve gerçek hayatında kimseyi sevdiği görülmemiştir. Kendisini Everest tepesi saymış, kendinden sonra ikinci insanı ise Lût gölü olarak görmüştür. Bu sebeple müritlerinin başına gelen musibetler karşısında kılını bile kıpırdatmamıştır.
“Sosyopatlar genellikle sözcükleri çok ustaca kullanırlar. İnsanları konuşmalarıyla kendilerine hayran bırakacak kadar iyi hatiptirler.”
Fetullah hem katiplik hem de hatiplik yönüyle insanları etkileyecek bir güce sahiptir. Bu sebeple en büyük yalanları bile en süslü cümlelerle paketleyerek insanlara kabul ettirmiştir.
“Sosyopatlar kendilerinin yanlış yapma istimaline inanmadıkları için yaptıkları hatalardan dolayı asla kimseden özür dilemez ve suçluluk hissi
duymazlar. Hatalı oldukları kanıtlanmış olsa bile özür dilemez ve saldırılarına devam ederler.”
Fetullah da şimdiye kadar hiç hata yaptığını kabul etmediği için kimseden özür dilememiştir. Ona göre hata yapanlar hep etrafındaki ve karşısındaki insanlardır. Çünkü kendisi seçilmiş bir liderdir.
“Sosyopatlar etraflarındaki herkesi eksik ve kusurlu görür, onların zayıf yönlerini arar ve bunu baskı unsuru olarak kullanırlar.”
Fetullah, başta çevresindekiler olmak üzere, herkesin eksikliklerini arar. Kimin ne yaptığını, nerede ve nasıl olduğunu inceden inceye araştırır, kayıt tutar ve yeri geldiğinde bu verileri kullanır. Müritlerinin zayıf ve güçsüz yönlerini istismar ederek onları kusursuz gördüğü kendine bağlar. Çünkü kendisini Tanrı tarafından seçilmiş kişi olarak görür. Kendisine ilahi sıfatlar verir ve bunları kendi egosunun eseri sayar.
HAYALPERESTİRLER
“Sosyopatlar derin bir hayal âleminde yaşarlar ve böyle kişilerle mantık çerçevesinde tartışmak mümkün değildir.”
Fetullah´ın hayal dünyasında hep ihtilal yapmak vardır. Bunu kendi ifadesiyle açıklamış ve yirmili yaşlardan beri darbe yapmayı hayal ettiğini söylemiştir. Böyle olduğu için kimse onunla mantıklı bir tartışmaya girememiştir. Kazaen girenleri ise kendine düşman bellemiş ve kısa zamanda cezalandırmıştır.
Yukarıdan beri izah etmeye çalıştığım gibi Fetullah, tarihin gördüğü ve göreceği en azılı psikopatlardandır. Psikopatlığı daha küçüklüğünden kendini belli etmiştir. Bunu kendi ağzından şu cümlelerden çıkarmak mümkündür:
“Çocukken dikkatleri üzerime çekmeye aşırı düşkünlüğüm vardı. Hatta bazen sırf dikkat çekmek için minareye çıkar, şerefesinde yürürdüm. İnsanların beni korku içinde seyretmeleri hoşuma giderdi. Yine bazen sırf dikkat çekmek için elbisemi ters giyer, çarşıda öyle gezerdim. Herkes bana tuhaf tuhaf bakardı ve bu hal hoşuma giderdi. Çarşı içinde dolaşırken elime bir taş alır, uzaktan taşı bir polisin kafasına atardım. Adam başına yediği taş darbesiyle neye uğradığını bilemez haldeyken hemen herkesten önce koşturur, yüksek sesle bağırarak kim attı bu taşı falan diyerek bağırırdım. Sesimi duyanlar polisin başına üşüşür, her kafadan bir ses çıkar, ortalık curcunaya dönerdi. Ben bir kenara çekilir, onların bu haline gülerdim.”
ÇOK YÜZLÜ TERÖRİST
Fetullah´ın en önemli taktiklerinden biri de belli bir güç toplayana kadar yeraltında faaliyet yürütmektir. Anadolu ifadesiyle saman altından okyanus yürütür de kimseye belli etmez. Belli bir güce sahip olduğuna kanaat getirdiğinde yerüstüne çıktığı zaman da gerçek yüzünü gizleyerek “çok yüzlülüğü” daha açık ifade ile bütün zaman ve zeminlere göre hareket etmeyi ilke olarak kabul etmiştir.
Mesela terörist Gülen gayrimüslimler hakkında hep ikiyüzlü davranmıştır. Onlarla görüşürken görünürde, “Dinler arası diyalog” ve “Hoşgörü” sloganlarını kullanır ama özel konuşmalarında bunların hainliklerinden dem vurur.
Bir yandan Alevilere yönelik açılım yaparken, “Cami-Cemevi beraberliği” üzerine projeler geliştirelim der ama özel sohbetlerinde Alevileri “Kızılbaş”, “Baş belası”, “Türkiye´nin altını oyan karanlık çevreler” olduğunu söyler.
İslami cemaat ve tarikatlarla ilgili düşüncesinde de çok yüzlüdür. Zahirde onlarla kardeş olduğunu söylerken el altından her birine kendi önlerine çıkmasınlar diye kumpaslar kurar ve yok etmek için yapmadığı alçaklık kalmaz. Bu hususta ele geçirdiği devlet birimlerini kullanmaktan da asla çekinmez.
Fetullah siyasi çevrelere karşı da çok yüzlüdür. Mesela Demirel´e bir yandan ödül verirken diğer yandan özel sohbetlerinde Demirel´in batının adamı olduğunu ve İslam´a inandığına inanmadığı dile getirir. Aynı ikiyüzlülüğü Özal ve Erdoğan´a karşı da sergiler. Belki de ikiyüzlü davranmadığı tek lider Ecevit´tir. Bundan dolayı olsa gerek Ecevit´e şefaat edeceğini açıkça beyan eder.
Baştan beri değindiğim gibi Fetullah ve peşinden gidenler çok yüzlülüğü, İslami ifade ile münafıklığı kendilerine ilke edinmişlerdir. Bu çok yüzlü terör örgütünün nasıl bir mahiyeti olduğu yargı karalarıyla da ortaya konmuştur. “FETÖ Çatı Ana Davası” olarak bilinen ve benim de ana tanık olarak yer aldığım Ankara 4. Ağır Ceza mahkemesinin gerekçeli kararında bu durum şu sözlerle özetlenmiştir:
“FETÖ/PDY örgütü amaçlarını gerçekleştirmek için anayasayı ihlal suçunu oluşturmaya yeterli ve elverişli olduğu araç suçlar işlemiştir. Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy, Askeri Casusluk olarak bilinen soruşturma ve davalarda devletin yargı yetkisini kullanan örgüt mensupları ile emniyet teşkilatındaki örgüt mensuplarını, örgütçe kurgulanan operasyonlarla, yüzlerce kişiyi, asılsız ihbarlar, uydurma iddialar, sahte deliller, usulsüz dinlemeler ve takiplerle gözaltına aldığı, bunların örgüt medyası tarafından profesyonelce yapılan algı operasyonları ile birlikte gerçekleştirdiği açığa çıkmıştır. Bu kapsamda, örgütün emniyet ve yargı yapılanmasındaki mensuplarının devletin silahı ve zor kullanma yetkisini, cebir ve şiddet, tehdit, baskı, sindirme, korkutma yöntemleri kullanarak, hukuka aykırı şekilde yapılan gözaltı ve soruşturma işlemleri sonrası tutuklanıp uzun yıllar cezaevinde kalmak suretiyle soruşturma ve davaya maruz bırakılan kişilerin hürriyetinin kısıtlanması suretiyle örgüt mensuplarının cebir ve şiddet uygulamalarıyla yüzlerce kişi hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun işlendiği anlaşılmıştır.'
GİZLENME SANATININ ÜSTADI!
Fetullah gizlenme sanatının gelmiş geçmiş en büyük ustalarından biridir. Zaman ve zemine göre davranmada adeta Bukalemun gibidir. Bunu müritlerine de “Tedbir” adı altında telkin eder. Hatta bunu, “Biz ekin misali olmalıyız. Rüzgâr nereden gelirse ona göre eğiliriz ve rüzgâr geçince doğruluruz.” Şeklinde formüle etmiştir.
Hâkim müritlerine yaptığı konuşmalarda da devlete nasıl sızılması gerektiği ve sızıldıktan sonra nasıl davranılması konusunda taktikler verir.
Fetullah´ın bu hususta geçmişte medyaya düşen iki konuşması vardır. Bu konuşmalarda devletin en kritik yerlerinde yuvalanan militanlarına devlet kadrolarının ele geçirilmesinin önemini anlatır ve özellikle mülkiye ile adliyedeki kadrolaşmanın genişletilmesi gerektiğini söyler.
Tam anlamıyla münafık bir tip olan Fetullah konuşmalarında, “Bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir.” Der ve militanlarına sivri çıkışlarda bulunmamalarını ve çok yüzlü olmalarını tavsiye eder. Münafıkça davranmadıkları takdirde Türkiye´deki hareketlerinin sonunun Cezayir olacağı uyarısını yapar ve nasıl birçok yüzlü olmaları gerektiğini konuşmalarına şöyle anlatır:
“Adliye´de, Mülkiye´de veya başka bir hayati müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti, öyle ferdi mecburiyetler şeklinde ele alınıp öyle değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir. İstikbale yürümek için, sistemin püf noktalarını keşfedin. Bu sistem içinde arkadaşlarımız istikbale yürüyeceklerdir.”
“Kuvvet dengesi olmadığı bir yerde kuvvete başvurmayacaksınız. Dıştan bizi korkaklıkla itham edecekler. Fırsat bulup, hep yolunuza devam ediyorsanız, yine orada o esnekliği göstereceksiniz.”
“Sivrilmeden, mevcudiyetinizi hissettirmeden çok ilerlere gitme prensibine mutlaka riayet edilmesi lazım. Erken vuruş diyeceğim çıkışlar yapılırsa, dünya Cezayir´deki gibi başlarını ezer. Zayiata meydan verilmemeli. Çok dikkatli ve çok tedbirli, temkinli hareket etme mecburiyeti var.”
“Yanlış bir şey yapan, kıvama ulaşılmadan, gereken mesafe alınmadan bir kısım erken huruç diyebileceğim çıkışlar yaparsak dünya başımızı ezer.”
“Anayasal müesseselerdeki kuvveti cephenize çekmeden her adım erkendir. Kıvama ereceğiniz ana kadar dünyayı sırtınıza alıp, taşıyabilecek güce ulaşacak ana kadar, o kuvveti temsil edeceğiniz şeyler elinizde olacağı ana kadar, Türkiye´deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki kuvveti cephenize çekeceğiz ana kadar her adım erken sayılı..”
Yaptığı açıklamalara baktığımızda Fetullah´ın uluslararası bir casusluk şebekesinin taşeronu olduğu ve onların istekleri doğrultusunda tasarlanan hedefe gitmek için hareket ettiği kendiliğinden anlaşılmaktadır. Bu şebekenin ağababası şüphesiz CIA ve MOSSAD´dır. Bunun dışında aslında bu şeytani yapının temas kurmadığı istihbarat örgütü yoktur. Hedefe gitmek için her yolu meşru gören bu zihniyet 15 Temmuz´da Türkiye´de sergiledikleri hainliği yurt dışına kaçtıktan sonra da bütün hızlarıyla devam ettirmektedirler. Bunların vatan kavramları yoktur. Bunlar kendilerini “Dünya vatandaşı” olarak kabul eder. Bu anlayışla bugün dünyanın neresinde bulunuyorlarsa oradan ağababalarının istekleri doğrultusunda ülkemizin zarar görmesi için canla başla çalışmaya devam ediyorlar.
MÜSLÜMAN TÜRKLERE DÜŞEN GÖREV
Netice olarak şunu söylüyorum ki; Fetullah münafık ve insi bir şeytandır. Bunca vatan hainliğine, ahlaksızlığına, terör faaliyetlerinin belli olmasına, uluslararası casusluk şebekelerinin taşeronu oldukları açığa çıkmasına rağmen hala bu şeytani yapıyı destekleyenler de münafık ve insi şeytanın peşinden giden şakirtleridir. Bunlarla mücadele etmek başta her Müslüman Türk olmak üzere bütün Müslümanların en önemli vazifelerindendir. Çünkü bunlar aldatarak, Allah adına kandırarak faaliyet yürütüyorlar. Bu halleriyle açıkça kâfirlerden daha da zararlıdırlar.
Kur´an çok yüzlü münafıkları anlatan muhteşem ayetlerle doludur. Biz iki tanesiyle makalemize son verelim:
“ Mazeret ileri sürmeye kalkmayın. İman ettiğinizi söyledikten sonra inkârcılığınızı açığa vurdunuz. İçinizden bir kısmını affetsek de, diğer bir kısmını günahta ısrarcı davranmış oldukları için azaba uğratacağız.” (Tevbe, 66)
“Ey münafıklar! Sizin durumunuz da sizden öncekilerin durumuna benziyor; üstelik onlar sizden daha güçlüydü, malları ve evlâtları daha çoktu. Onlar dünyadaki nasiplerinden haz duyup yararlandılar. Sizden öncekilerin kendi paylarından istifade ettikleri gibi siz de kendi nasibinizi elde edip yararlandınız. Siz de onların daldıkları gibi boş şeylere daldınız. İşte hem dünyada hem ahirette yaptıkları boşa gidenler bunlardır, asıl ziyana uğrayanlar da bunlardır. (Tevbe, 66-69)