Doç. Dr. Aybeniz Rahimova


“Rüstem, Bakü´den söyle bana” veya “Beş Dilde Profesör”

Şark bilimleri alanında henüz otuz dokuz yaşındayken Prof. Dr. titri kazanarak kırk yaşında bizzat Şah tarafından Tahran”a davet edilen “şanslı” bir akademisyen mi diyelim?


 

Türk dünyasının bilim adamları dizisi - Yedinci yazı

 
 
 
 

BAKÜ MEKTUBU

 

Bilim insanı anadan yetenekli mi doğmalı yoksa elde ettiği başarıları gecesini gündüzüne katarak yaptığı çalışmalara mı borçludur? İkisinden biri ne ölçüde yeterli veya yeterli mi? Peki, iki özelliğin aynı kişilikte bulunmasının anlamı ve sonucu ne olur?

Lafı hiç uzatmadan “Anlamı da sonucu da Şark bilimcisi Prof. Dr. Rüstem Aliyev olur”- dememiz gerekir.  Her defasında vurgu yaptığımız gibi bilimin en zor alanı olan klasik yazmaların dünyada eşi çok nadir bulunacak uzmanı. Hem de kendi ana dilindeki yazmaların değil Fars ve Arap dillerindeki yazmaların kıyaslamalı metinlerinin yayına hazılayıcısı. O yazmaları kendi ana dilinde değil Rusça yayına hazırlayan bir bilim adamı. Kaç dil saydık? Azerbaycan Türkçesi dışında Fars ve Arap dilli klasik edebiyat yazmalarını Rusça yayına hazırlamak, ABD´nin saygın üniversitelerinde ingilizce dersler ve konferanslar vermek, Fransa”dayken oranın dilinde konuşmalar yapmak. Etti mi size altı lisan? Haydi buyurun, yeteneğin mi yoksa alnında ter yüzünde ızdırapla yürütülen çalışmaların mı sonucu,siz belirleyin.  Şark bilimleri alanında henüz otuz dokuz yaşındayken Prof. Dr. titri kazanarak kırk yaşında bizzat Şah”ın davetiyle Fars dilli edebiyatın şimdiye kadarki en büyük ustası sayılan Ebü”l Kasım Firdevsi”nin “Şahname” eserinin bilimsel-kıyaslamalı metnini yayına hazırlaması için Tahran”a davet edilen “şanslı” bir akademisyen mi diyelim? Yoksa henüz sağlığında bir efsane haline gelmiş bilim fedaisi mi? Bence, tüm bunların üzerinde kafa yormayı bırakarak Prof. Dr. Rüstem Aliyev”le ilgili somut bilgilere geçelim. Çünkü O”nun biyografisinde bu soruların tamamının ve hatta fazlasının yanıtı bulunmaktadır.

 

/resimler/2020-4/3/1403528639278.jpg

Evet, bir köy çocuğu. Ocak 1929 Azerbaycan”ın Şemkir ilinin Morul köyünde dünyaya gözünü açtı. İkinci Dünya Savaşı delikanlılık dönemini yaşamasına fırsat tanımamasına rağmen 1946”da Azerbaycan Devlet Üniversitesi”nin Şarkiyat Fakültesi´ne kaydını yaptırması hayatının akışını belirledi. Yeteneği ve çalışkanlığı birinci sınıfı bitirir- bitirmez Leningrad”daki (şimdiki Sankt-Petersburg) A. A. Jdanov Devlet Üniversitesi”nin Şarkiyat Fakültesi´ne yatay geçişini sağladı. Rusça eğitim aldığı fakültede Farsça ve Arapçasını o kadar geliştirdi ki mezun olunca doğrudan doktora eğitimine başlad ve henüz yirmi beş yaşındayken “Sadi Şirazi”nin “Gülüstan” eserinin kıyaslamalı bilimsel metni” konulu teziyle Filoloji doktoru ünvanını kazandı. Ünlü Şark eddebiyatı bilimcisi Ord. Prof. Dr. Y. E. Bertels”in daveti üzerine (1955) Moskova”ya SSCB Bilimler Akademisi Şarkiyat Araştırmalar Enstitüsü”ne transfer oldu. 1968”de savunarak Prof. Dr. titri aldığı tezinin konusu ise daha meşakkatli ve çetrefilliydi: “Sadi Şirazi”nin şiir mirasının restorasyonu meseleleri. “ Bir metin araştırmacısı olarak Sovyetler Birliği”nin en önemli bilim adamı konumuna gelen Prof. Dr. Aliyev, Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü Şark metin bilimciliği bölümünün başkanlığın atanmıştı. Ünü SSCB sınırlarını aşan Prof. Dr. Rüstem Alyev, İran yazılı edebiyatının beşiği başında duran Ebü”l Kasım Firdevsi”nin 60 bin kıtadan ibaret “Şahname” manzum romanının kıyaslamalı bilimsel metnini yayına hazırlamak üzere Tahran”a davet edildi. Aliyev”in İran”daki çalışmalarına şimdilik değinmeden biyografisinden bazı notları da yazımıza ekleyerek devam edelim. İran dönüşünde çalışmalarını Azerbaycan”da sürdürmeyi tercih eden Prof. Dr. Aliyev, 1972-1980 yılları arasında Yazmalar Enstitümüzün kıdemli araştırmacısı ve Arap dilli yazmalar birimi başkanı görevlerinde bulunmuş, dönemin Azerbaycan yönetiminin ünlü şairimiz Nizami Gencevi”nin edebi mirasının araştırılmasına verdiği önemden dolayı Edebiyat Araştırmaları Enstitü”sünde kurulan Nizami Gencevi şubesi müdürlüğüne de Fars dili ve edebiyatının eşsiz uzmanı olarak kendisi getirilmiştir (1980-83). Daha sonra Bilimler Akademisi Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü”nde İran filolojisi şubesi müdürü olan(1983) Prof. Dr. Rüstem Aliyev hayatını kaybettiği güne kadar o görevi sürdürmüştür. Bilimler Akademisi Başkanının Şark dileri ve edebiyatları dallarında danışmanlığını da yapan Prof. Dr. Rüstem Aliyev, Azerbaycan-İran Dostluk Cemiyeti”ni kurmuş,”Nizami Gencevi” ve “Şehriyar” dergilerinin yayın yönetmeni olmuştur. Nisan 1994”de hayata gözlerini yuman Prof. Dr. Rüstem Aliyev Bakü”de bilim ve sanat insanlarının uyuduğu İkinci Onursal mezarlıkta toprağa verilmiştir.

 

/resimler/2020-4/3/1400116573340.jpg

 

Görev yaptığı Moskova”nın ve SSCB”nin dışında genç sayıla bilecek yaşta ünü Şark ülkelerine de yayılan Rüstem Aliyev”in bilimsel çalışmalar için 1969 yılında Tahran”a gitmesi bir dizi çok önemli olayın yaşanmasına neden olmuştur. Bunlardan birincisi, Prof. Dr. Aliyev”in, büyük Azerbaycan şairi Muhammed Hüseyin Şehriyar ile Tahran”daki buluşmasıdır. ”Şehriyar: Bütün Türkçe şiirleri” kitabında (Ötüken yayınları, ikinci baskı, İstanbul 1991, s. 228-229) Dr. Yusuf Gedikli olayı şu şekilde aktarmaktadır: “1969 yılında merhum Sehend,Ahmet Şems isimli bir arkadaşıyla beraber, Tebriz”e gelip Şehriyar”ı Tahran”a götürmek ister. Lakin Şehriyar bir türlü razı olmaz. Üstadı razı etmek için Şems,yanına Rıza Hameney”i alarak Şehriyar”ın yanına gelir ve ona Rüstem Aliyev”in Bakü”den Tahran”a geldiğini ve şöyle dediğini iletir: ”Gerek Şehriyar´ı görüp de öleyim. ” Neticede Şehriyar, Tahran”a gitmeyi kabul eder. Dr. Şems”in arabası ile yanında hanımı Azize ve dostu Nik Endiş olduğu halde Tahran”a gider. Tahran”da Sehend tarafından bir ay misafir edilir. Şehriyar ikinci gün Aliyev”le görüşür. Birbirlerini görünce sevinç göz yaşlarıyla kucaklaşırlar. Öyle ki hazır bulunanlar da bu sahneden duyğulanır, heyecanlanır ve ağlarlar. Aliyev”in sempatik siması ve iç dünyası Şehriyar”ı hayran eder. Gecenin geç saatlerine kadar sohbrt ederler. Aliyev, Şehriyar”ın en ünlü eseri olan ”Haydarbaba”nın Şurevi(Kuzey) Azerbaycan”da defalarca basıldığından bahseder ve onu Bakü”ye davet eder. Fakat Şahlık rejimi Şehriyar”ın davetnamesini kendisine vermez. ”Prof. Dr. Rüstem Aliyev”in 1969”da ünlü şairimizi Tahran”a getirebilmesi birkaç bakımdan mühim olaydı. Zira:1) Şehriyar neredeyse kırk sene önce çok kırgın terk ettiği Tahran”a dönmeyi düşünmüyordu, onu bu işe Rüstem Aliyev ikna edebilmişti;2) Aliyev bu adımı atarken Moskova”nın kendisini uyara bileceğinden hiç çekinmemşti;3) Aliyev kendi bilimsel çalışmalarından o kadar emindi k, Şehriyar”ın Tahran”a gelmes için ettiği ısrarın Şah rejimini kızdırmayacağından emindi. Kuzey ve Güney Azerbaycan”ın parçalanmış kaderine tarihi bir olay olarak geçen bu buluşma Şehriyar”ı o kadar derinden etkilemiştir ki, Tebriz”e döndüktün sonra çocuklarına ve yakınlarına “Rüstem Aliyev beş dilde profesördur” –diye izlenimini hem hayret ve gururla ifade etmişti. Bunu da şairin oğlu Hadi Bey yaklaşık üç sene önce Azerbaycan basınına verdiği demeçte hatırlatmıştı. Nitekim İran”dan Azerbaycan”a dönüşünde sınırdaki Sovyet gümrükçüleriyle sıkıntı yaşayarak bir süre bilimsel çalışmalarından men edilen Prof. Dr. Aliyev”e en büyük destek de Muhammed Hüseyin Şehriyar”dan gelmiş, üstad şair kendisine iki şiir ithaf etmiştir. Şehriyar “Dövünme ve sövünme” isimli şiirinde Prof. Dr. Aliyev”i şu şekilde yüceltmiştir:

 “Rüstem, Bakü”den söyle bana can sana kurban

 Tebriz sana layık nedir Tahran sana kurban”

Bir süre basından da uzak tutulan Prof. Dr. Rüstem Aliyev, nihayet, buluşmalarından on sene sonra anılarını “Şehriyar”la görüşlerim” başlığı altında gerek Bakü”de yayınlanan “Azerbaycan” dergisinde ve gerekse Tahran”da ünlü cerrah Prof. Dr. Cevad Heyet”in (İstanbul Üniversitesi Tıp fakültesi 1946 yılı mezunu) Azerbaycan Türkçesinde yayınladığı “Varlık” dergisinde neşrettirmiştir (1979. ) Prof. Dr. Aliyev”in Şehriyar”la ilgili anılarının yayınlanması “Azerbaycan”ın birliği ve bütünlüğü” konusunu yeniden gündeme taşımakla kalmayıp, bu alandaki mücadelenin ilham kaynaklarından birini oluşturmuştur. Nitekim Türk dilli şiiriyatın en büyük kalem ustalarından biri olan Muhammed Hüseyn Şehriyar ile buluşmasının teferrüatlarını babama da anlatmış ve babam onun vefatından sonra yazdığı “Elimizin ve ve ilmimizin gururu” isimli makalesinde (“Halk gazetesi”, 13 Ocak 1999) Tahran”daki buluşmaya özel olarak değinmişti (makalenin kiril alfabesindeki resmini ekliyorrum. ) Ömrünün son yıllarında kurarak başkanlığını yaptığı Azerbaycan-İran Dostluk Cemiyeti”nin faaliyetlerinin ana amacı da “Bütün Azerbaycan” idealine hizmeten ibaretti.

Bilim insanı hayatını kaybedince sorgulanan ilk şey nedir?

Eserleri.

İkinci şey? Bilim tarihinde koyduğu iz ve edindiği yer.

Prof. Dr. Rüstem Aliyev hayatını kaybederken bu iki şeyin hiçbirinin sorgulanmadığından emin olabilirsiniz. Çünkü kendisi o sorgulamalara ihtiyacı olmayacağını hayattayken kanıtlamıştı.

Bu büyük bilim ve ülkü adamıyla ilgili yazımı yazarken babam, Prof. Dr. Mustafa Mustafayev ile olan yakınlıklarını hatırladım, babamın kendisini konu olan kapsamlı yazısı da şahsıma yol gösterici oldu.

Kuşkusuz,Prof. Dr. Rüstem Aliyev”in bize daima yol gösteren eserleriyle birlikte.

Saygıyla anıyorum. . .

 

RUMLAR TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK İÇİN BAHANE YARATMAĞA ÇALIŞIYORLAR

Suriye jeopolitiğinin değişen doğası

UYAN TÜRK, UYAN MÜSLÜMAN!

İçinde ümidi ve ümitsizliği barındıran bir süreç: 5 Kasım

David Stepanyan: Ermenistan-Türkiye sınırı er ya da geç açılacak... Husumet sayfasının çoktan kapanması gerekirdi

Hiçbir sıkıntı bizi yarı yolda bırakamaz

Bakan Fidan'dan dikkat çeken açıklamalar: Esad ile görüşmeye hazırız

Elhan Mehdiyev: Azerbaycan, Rusya'nın pozisyonuna karşı çıkmayı düşünmüyor

Coni niye Kıbrıs’ta?

Kanlı 12 Eylül darbesinin üzerinden 44 yıl geçti