Dr. Yaşar Kalafat


Türk Halk İnançlarının Neresindeyiz(1)

Türk Dünyası Bilimler Akademisi veya benzeri bir kuruluş bünyesinde, metot, kadro, kaynak eserler, süreli yayınlar ve benzeri konularda bilgi içeren Türk halkbilimi bilgi Bankası oluşturulup hizmete sokulabilir kanaatindeyiz.


 

Yaşar Kalafat                    

 

 “Türk halk inançları çalışmasının neresindeyiz?” sorusunu ben kendime her soruşumda, gelinen noktanın “ben neresindeyim? diye sormuşumdur. Benim çalışmalarımdan hareketle kendi yerimin belirlenmesi, genelde gelinen yerin sağlıklı belirlenmesini imkanlar ve zorluklar itibariyle anlatabilir.

Sunumumuzda, Türkiye ve Türk kültür coğrafyasının diğer kesimlerinden gözlemlere dair tespitler var. Bunların bir kısmı stratejik içerikli, bir kısmı çalışmalardaki sorunlar ve bir kısmı da muhtemel gelişmeler dairdir.

Her kısa tespit açıklamasından sonra, çok kısa değerlendirme açıklaması yapmaya çalıştık

1.Halk inançları çalışmalarımızı Doğu Anadolu merkezli Anadolu sahası ile başlattık. Doğu Anadolu´yu Anadolu´nun genelinden kopuk incelemek mümkün değildi. Çok geçmeden Türk halk inançları incelemenin de Anadolu sınırlaması ile mümkün olmadığını anladık. Nitekim Hocam Dursun Yıldırım´ın geliştirdiği bu şablonu Uluğ Türkistan, Kafkasya, Balkanlar, Ortadoğu Türk ellerine uygulamaya çalıştık.

Böylece alan çalışması inanç verilerinin anlamlandırılmalarında, bölgeden genele gidilirken alanın; dar, orta ve geniş anlamda belirlenmesi gerekebildiği sonucuna varıldı.

2. Biz çalışmamızda, Eski Türk İnançlarının izlerinin tespitini amaçlıyorduk. Eski Türk İnançları, derken Gök Tengri İnanç Sistemini kastediyorduk. Bu dinin de bir gelişme süreci ve dönemler ile coğrafyalara göre farklılık gösterebilen yansımaları vardı. Farklılıklar da arz edebilen bu inancın kaynakları çok geniş bir coğrafyada yaşayan halk inançlarında bulunabilir ve keza inançların yazıya geçirilmiş çalışmalarında bunlara ulaşılabilirdi.

Hal bu olunca, Eski Türk İnanç Sistemine gönderme yapmış olmak, kaynak göstermiş olma veya kaynakla ilişkilendirmiş olma adına yeterli değildi.

3. Yaşayan halk inançlarının kök hücrelerine ulaşabilmek adına, mesela Altaylara yapılmış bir irdeleme seyahati yeterli olmayabiliyordu. İnanç genleri Altaylar Anadolu güzergâhında, yol boyunca döneminin kök salmış dinlerinin atmosferinden geçmişlerdi. Bunlardan birisi de Zerdüştî´mdi. Böylece gelinen yerden getirilen, yol boyunca tanış olunan ve gelinen coğrafyanın inanç akrabalığı söz konusudur.

Bu gerçek, halk inanç çalışmalarının ciddi bir dinler tarihi eğitimini de gerektirdiğini düşündürmektedir.

4.  Halk inançları-Dinler tarihi-strateji bağlantılı bir diğer tespit de Anadolu halk inançlarındaki Musevilik-İsevilik ve İslamiyet kökenli halk inançlarının büyük ölçüde iç içe olmaları hususudur. İlk iki dinin halk inançlarına yansımış ortak yönleri, bu dinlerin yayınlarınca sahiplenilmiş, İslam Türk halk inançlarına da, o dinlerin patenti ile yansımıştır.

İslam´ın, mitolojiyi “tevatür”, “aslı olmayan boş inançlar” olarak tanımladığı anlayışının yaygın olduğu dönemde, karşı propaganda bu ortamı stratejik bir obje olarak kullanabilmektedir.

            5. Halk inançları çalışmalarının önemli sorunlarından birisi de, var ise mitolojik derinliklerine ulaşabilmektir. Mitolojinin farklı safhalarını mesela destanlar dönemini ele alan çalışmalar, bu çalışmalarda halk inançlarının da aranabileceğini göz önünde tutması sağlanabilmelidir. Sadece metin aktarmak veya dizin dahi koymamış olmak, halk inançları çalışanlarına vize uygulamak gibi bir tutum olur.

Bu noktada, halk bilimi çalışmalarında, alt disiplinler arası koordinenin metodu geliştirilebilmelidir.

6. Halk inançları çalışmaları, bir kısım ilahiyatçı çevrelerden de, uzun süre bir hayli sorun yaşamıştır. Halk kültüründe yaşamakta olan birtakım uygulamalar şirk, hurafe, bidat, türü tanımlamalarla tepkiyle karşılanmıştır. İlahiyatçı penceresinden bakılınca bunda haklılık payı da büyüktür. Halk inançlarında amaç, semavî dinlerin kapsamında yer almayan bu tür inançların varlıklarını dinden saymak, geçerli kılmak değildir. Halk bilimci halk inançlarında yer almış inançları bulur, tasnif eder, varsa sufistik boyutu, onu da araştırır. Kaynağına iner, gelişme seyrini takip eder. Benzerleri ile ortaklıları üzerinde durur.

Halk inançları araştırmacısı bu tutumu ile, kan akıtılarak yapılan kurban ibadetinin yerini almak üzere, saçı/kansız kurbanı önermiş olmaz, kutsala yapılan sunuda, bir dönemde, incelenen bölgede, bazı inanç sistemlerinde, bir kurban türü olan saçının da var olduğunu göstermiş olur.

Ayrıca, bu çalışması ile yaşayan halk inançlarında örneklerinin bulunduğunu göstererek, bu tespitin, geçmiş ile günün ve günümüzdeki kültür akrabası toplumlar arasında kültür köprüsü olduğunu göstermiş olur.

İlahiyat fakültelerinde, dinler tarihinin bir cüzi olarak halk inançları derslerinin de alınması, olumlu istikamette bir gelişmenin başlamasını sağlamıştır.

Halk inancı araştırmalarının, Türk kültürünün geçmişi ile şakuli ve günümüzle ufki akrabalık köprüsü olduğu gerçeğini/bilincini halk biliminin; yemek kültüründen giyim kuşam, halk tababeti alanına varıncaya kadar her alanına uygulanması gerektiği kanaatindeyiz. Halk biliminin inanç boyutu olmayan bir dalı yoktur. Geçmişten gelip yaşayan halk kültüründe yaşayan halk inançlarını yok sayarak kültürü kimliklendirmek adeta mümkün değildir.

Bu tespit, “halk biliminin kapsamına giren beslenme, halk takvimi ve benzeri çalışma alanlarında koordinenin sıklaştırılması gerekir”, şeklinde açıklanabilir.

7. Halkbilimi çalışmalarının amaçlarından birisi de, millî kültürel kimliğin inşasıdır. Uluslararası savaşlarda kültür savaşı çok kere halk kültüründen hareketle başlatılır ve savaşın her safhasında halkların kültürleri hasımca emellerde vasıta ve vasat olarak kullanılır. Bu gerçek halkbilimcinin strateji bilgisi ile de donanımlı olmasını gerektirir.

Halkbilimci alanı ile ilgili mevzuatı bilme, yeni mevzuatların, halk bilim çalışmalarına muhtemel yansımalarını takip edebilme durumunda olmalıdır.

Devletler, milli politikaları istikametinde dizayn edilirlerken, millet anlayışlarına göre kurumlaşırlar. Kurulu devletlerin millet anlayışlarında vaki olacak değişmeler kurumlarına yansır. Bunlar gelecekteki sosyo kültürel konulardaki yapılanmaların işaretlerini taşır.

Bu nokta, halkbilimcinin millî beka konusunda bulunduğu mevziiyi koruyabilmesi itibariye önemlidir.

Türk ulus devletlerinin birlikte yaşanılan halklara yönelik stratejileri, ulusal hudutları ile sınırlı değildir. Bu stratejinin uygulama sahasının sınırları, Türk devletlerinin ortak dış sınırıdır. Zira emperyalizm etnik yapıdan hareketle Türk ulus devletlerini tehdit ederken tehdit edilen Türk kültür coğrafyasıdır.

8. Türk halkbilimini besleyen ana damarlardan birisi de lisans ve lisansüstü çalışmalardır.

Bütün büyük milletler gibi bilhassa imparatorluk bakiyesi olan Türkiye Cumhuriyeti´nde de doğal olarak ana dili farklılık gösterebilen halk kesimleri vardır.

Halkbilimi kapsamında yapılan alan çalışmalarında, 1960-70 yıllarına kadar saha çalışmaları coğrafi taksimat esas alınarak adlandırılmıştır. Düzce halk kültürü, Rize halk kültürü gibi, bu dönemi takip eden 30-40 yıllık süreçte, birlikte yaşanılan halkların isimleri de esas alınarak Çerkez Halk Oyunları veya Laz Beslenme Kültürü olarak belirlenme sürecine girilmiştir. Günümüzde ise halk kültürü tez çalışmaları Kürtçe, Zazaca veya Soranice gibi yerel dillerden hareketle yapılabilmektedir.

Geçmişin kültür stratejilerini eleştirmek veya geleceği onaylamak-onaylamamak farklı bir husustur. Bu nokta sunumumuzun kapsamı dışındadır. Ancak halkbilimci, bu arada halk inançları araştırmacısı olarak, kendime bakabilmek ve gelecekteki alanımla ilgili konumumu görebilmek durumundayım. Üzerinde durmaya çalışacağımız nokta bu noktadır.

Bizim anlayışımıza göre birlikte yaşanılan halkların kültürleri ortak millî kültürün aslî unsurlarındadırlar. Bu anlamda ülkenin yaşayan ve ölü dilleri de millî kültürün yapı taşlarındadır. Millî kültürel servettirler.

Yerel dillerin millî halk bilimi çalışmalarında katkısı olabilecek ise ki, bize göre gerçekçi-şuurlu bir orkestrasyonla olabilir ve olmalıdır. Millî kültürel kimliğin inşasına ciddi katkılar da sağlayabilir. Ancak millî halkbilim stratejilerinin görünürde bir emaresi dahi yoktur.

9. Biz, Türkiye üniversitelerinde halkbilimi alanında yapılan çalışmalar sonucunda üretilen güzelliklerin millî kültürümüze, kültür strateji açısından gerektiği gibi kazandırılabildiğini düşünemiyoruz.

Halkbilimi verilerine de yer vermeye başlanılan bazı televizyon dizilerinde bu arayış, bu şuur kısmen oluşmaya başlamıştır. Çarkın nasıl işlediğini yeterince bilmemekle birlikte, dizi senaryolarında bu şuurun izlerini görebilmek mümkün olmaktadır.

Türk halkbilimi, Türkoloji´nin asli parçalarındadır. Türkoloji, Türklük bilimi, Türklüğü, bilim alanında, öncelikli olarak da sosyal bilimlerden hareketle; kurtarma, kollama, koruma ve kalkındırma bilimidir.

Türklük bir millet adıdır. Türk milletinin Türkiye´deki bölümü farklı ana dilli olabilenlerle birlikte oluşmuştur. Halkbilimci de şüphesiz Türkolog´dur. Anadilinin farklı olması, bu savaşta mevzi almasına bir engel teşkil etmez. En kutlu Türkolog, En objektif, en demokratik ve ciddi çalışmaları yapabilen Türkoloji´ye en fazla katkısı olandır.

10. Halkbilimi-etnik kültür bağlantılı gözardı edilmemesi gerektiğini düşündüğümüz başka gelişmeler de olmaktadır. Etno spor, etno müzikoloji ve giderek etno-arkeloji türünden terminolojinin yaygınlaşmaya başlaması,

Ortak millî kültürün kapsamında, halk kültürlerinin konumu konusu, halkbilimciye, geliştirilmesi muhtemel kültür stratejileri dair mesajlar verebilmeli.

Küresel güçlerin, ulus devlet kapsamındaki halk kesimlerine yönelik stratejinde çelişki, halkların ittifakı ile ulus devlet arasındadır.

Bize göre, millî stratejide taraflar, birlikte yaşayan hakların tümünün ittifakı ile emperyalizm arasındadır.

Bu noktada, Türk halk kültürünün herhangi bir halk kesiminin değil Türklüğün ortak yaşam biçimi olduğu gerçeğini kavramak durumundayız. Özetle, Türklüğün tanımı önem arz etmektedir.

11. Halkbilimi stratejistsizliğimizi sadece Türkiye ve Türk dünyasında hissetmedik. Örnek olmak üzere açıklayalım. Ermeniler konulu halk inançları çalışmalarımızda da ciddi sorunlar yaşadık, yaşamaktayız. Türkiye-Ermenistan arasında bir anlamda kültür savaşı da sürmektedir. Anadolu´da Ermeniler de yaşamışlar ve yaşamaktadırlar. Halk inançları konusunda konuşabileceğimiz bir Ermeni kaynağımız maalesef pek olmadı. Anadolu Ermeni halk kültürünü inceleyen sadece üç veya dört çalışma inceleyebildik. Ermeni halk bilimciler arasında bu alanda hangi ekoller var, hangi araştırma merkezleri, hangi yayınlar var, bilemiyoruz ulaşamıyoruz. Ermeni olarak bilinen halkın bir kısmının Gregoryen Türk olduğunu bilmek, halk inançlarından hareketle izah edilemiyor ise, bu hal bize göre ciddi bir eksikliktir. Samandağı´nda yaptığımız alan araştırması maalesef çok sınırı kalmıştır.

Anadolu halk kültürünü, Ermeni halk kültürünü de yakından tanıyarak incelemek, Türkiye´yi ve Türklüğü daha sağlıklı tanıyabilmiş olma adına fevkalade önemlidir. Emperyalistler, Ermenileri isyan ettirerek sadece Müslüman ve Gregoryen halkın kanını akıtmakla kalmadı, Anadolu halk kültürünü de baltalamış, yağmalamış da oldular. Tıpkı günümüzde Irak´ın müzelerini, kütüphanelerini, arkeoloji alanlarını, medeniyet adına yağmaladıkları gibi.

12. Emperyalizm, operasyon yönelttiği ülkelerin halklarına yönelik halk kültürlerinden hareketle, kültür stratejileri yürütebiliyorsa, o ülke halklarının halk kültürlerini incelemiş olmalıdır. Ülkesi halklarının halk kültürlerini emperyalistler kadar yakından tanıyamayan ulus devletin halkbilimcisi, kanaatimize göre, anti-emperyalist bir kültür stratejisi geliştiremez.

13. Stratejisizlik veya kültür stratejilerinde yetersizlik sadece birlikte yaşanılmakta olan halkların arasında veya geçmişte birlikte yaşanılmış olan anadili Türkçe olmayan halklarla Anadolu´nun Türkçe konuşan halkı arasında değildir.

Strateji yokluğu, kültürün bizzat kendisinin stratejik bir obje olduğunun bilinmemesinden ve halkbilimin Türkoloji içerisindeki yerinin, gerçeğine uygun olarak belirlenememiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Megalo-İdea Anadolu´yu kadim Yunan yurdu olarak belirlemeye çalışırken, ideolojisini Yunan mitolojisi ve Haydat İdeası Emeni mitolojisi ile ilişkilendirmektedir. İran Pers ideası ise, mitoloji coğrafyası kapsamına Anadolu´yu ve Azerbaycan´ı da almaktadır.

Anadolu´da Türk varlığını Malazgirt savaşı ile başlatmak ve mitolojik kültürel köklerini Altaylarda göstermek, kökle gövdenin kopukluğu veya Anadolu´da Türklüğün mitolojik derinliğinin olmadığı gibi tutarsız da olsa bir iddiaya yol açabilmektedir.

Bu noktada kültürle göçün halk inançlarını da kapsadığı, Anadolu Türk mitolojisine, yaşayan Anadolu Türk halk inançlarının şahitlik yapabileceği gerçeğinin savunulması önem kazanmaktadır.

Bunun içindir ki, Türk halkbilimi çalışmaları, genel Türk tarihi, Türk tasavvuf tarihi, Türk kültür tarihi, Türk arkeoloji tarihi, Türk dil tarihi çalışmaları ile koordineli yapılabilmelidir.

Söz halk inançları mitoloji bağlantısından açılmış iken, bazı genç araştırmacıların bildirilerinde, Türk mitoloji verilerinin yağmalanarak yabancı filmlerde sahiplenildiği tespitine işaret edildiğine şahit olduk. Bu şuurlu davranış kanaatimizce, alkışlanacak bir haldir.

14. Türkiye Türklük bilimi, bu arada halk inançları çalışmaları büyük mesafeler almaktadır. Batı literatürü akademik düzeyde büyük ölçüde takip edilebilmektedir. Fakültelerin akademik hakemli dergileri yakın geçmişle kıyas edilemeyecek kadar hızlı gelişme göstermiştir. Ancak batı ilmî dergilerinin akademik düzey sıralamasının maalesef en sonundadırlar.

15. Türk dünyası halkbilimi ve bu arada inanç çalışmaları bir bütünlük arz etmemektedir. Ortak Türk dili, Ortak Türk tarihi veya ortak Türk edebiyatı çalışmaları başlangıç safhasında da olsa gündemdedirler. Ortak Türk halkbiliminin çalışılması fikri maalesef pek gündeme gelememiştir.

Türk kültürlü halklar arasında halk kültürü, bu arada inanç kültürü çalışmaları, daha ziyade karma konulu kültür şölenlerinde bildiriler, makale bazında çalışmalar veya Türk kültür coğrafyasının bir bölgesi incelenirken konu ile ilgili yapılabilen göndermelerle sınırlı kalmıştır.

Türk ellerinin bir arada incelenebilmeleri daha ziyade Kaşgarlı Mahmut, İbnî Sina, Ahmet Yesevî gibi belirli fikir veya ilim adamlarının incelenmeleri münasebetiyle olabilmiştir.

Türk dünyası halkbilimci kadrosu, Türk dünyası halkbilimi araştırma merkezleri, Türk dünyası halkbilimi ana yazılı kaynakları, Türk dünyası halkbilimi çalışmalarında uygulanan metotlar, Türk dünyası halkbilimi süreli yayınları, Türk dünyası halkbilimi siteleri yeterince bilinmemektedir.

Bu türden zaruri bilgiler, daha ziyade kopuk, sınırlı ve bazı ilgili şahıslarda mevcuttur.

Bir dönem, batı Türklüğü halk inançları kültürü çalışmalarında gelinen noktanın kaynağı olarak doğu Türklüğünü gösterirken, şimdilerde Kırgızistan´da Kazakistan´da yapılan halk inançları çalışmalarında, yayılma alanı olarak batı Türklüğündeki çalışmalar kaynak olarak gösterilmektedir. Bu ümit verici bir gelişmedir.

Türk Dünyası Bilimler Akademisi veya benzeri bir kuruluş bünyesinde, metot, kadro, kaynak eserler, süreli yayınlar ve benzeri konularda bilgi içeren Türk halkbilimi bilgi Bankası oluşturulup hizmete sokulabilir kanaatindeyiz.

16. Türk halk inanç dünyasında, Türk halkları kültür ortamında, bu halkların halk inançlarına bağlantılı olarak beslenme, dokuma, diğer el sanatları, seyirlik oyunlar, halk oyunları, mevsimlik merasimler, halk takvimi, halk tababeti, alkışlar, kargışlar, nazar/nazarlık, hayvanlarla İlgili İnançlar, efsaneler, damgalar, rüya, fal, büyü, yağmur duası, ad verme, türbe ziyaret, etnografya ve benzeri diğer konularda Makale toplusu içerikli bir proje uygulamaya konulabilir. Bu çalışma önerilen halk bilimi bilgi bankasının ilk adımı olabilir.

Projenin coğrafi alanı, başlangıçta Türk kültür coğrafyasından mesela, Türkiye, İran, Azerbaycan ve Suriye olabilir. Giderek farklı birleşimlerle bütün Türk kültür coğrafyasını kapsayacaktır.

Makalelerde kullanılacak dil, ortak Türkçenin oluşması yönelik olmalıdır. İmkân nispetinde eş anlamlı kelimeler slaç kullanılarak nan/ekmek, açar/anahtar gibi bir arada verilebilmelidir.

17. Böylesi bir Türk halkbilim projesi, anadili farklılığı da gösterebilen ve büyük kısmı Türkiye Cumhuriyeti´nin resmi sınırları dışında yaşamakta olan anadili Türkçe olmayan kültür akrabaları ile olan akrabalık bağlarına da izah getirebilir. 

Bizimde içerisinde bulunduğumuz, halkbilimi çalışmaları kapsamına giren “Türk kültür coğrafyası” “Türk kültürlü halklar”, “Türk halk kültür ortamı” tanımları stratejik mahiyet bakımından güç kazanabilirdi.

Bu açılımdan da esinlenilerek Kuzey Irak´ta oluşturulan “Kürdistan Halkları” tanımlamasının mahiyeti daha farklı, olabilirdi.

 

 /resimler/2021-11/23/1301008984502.jpg/resimler/2021-11/23/1301308247784.jpg

 

 

Bizimde içerisinde bulunduğumuz, halkbilimi çalışmaları kapsamına giren “Türk kültür coğrafyası” “Türk kültürlü halklar”, “Türk halk kültür ortamı” tanımları stratejik mahiyet bakımından güç kazanabilirdi. 

 

 

  1. Bu çalışma, yazarın 09 Mayıs 2019 tarihinde, Hacettepe Üniversitesi Türk Halkbilimi Topluluğu tarafından düzenlenen “Türk Halk İnançları Araştırmaları ve Halk Bilimi” Panelinin konuşma metninden alınmıştır.
  2. Dr. Avrasya Bir-Asam Danışma Meclisi Üyesi,

 

 

AB zirvesinde Türkiye'ye ilişkin sonuç bildirisinde Kıbrıs vurgusu

Rus basınında Gazze savaşı: "Biden yönetimi Tahran'a karşı kendi ekonomik tedbirlerini hazırlıyor"

Dubai'de yaşanan sel sonrası bulut tohumlama yöntemi tartışılıyor

Rusya'nın haftalardır düzenlediği en ölümcül saldırı | Can kaybı 18'e çıktı

İsrail, Lübnan'ın güney bölgelerini fosfor bombasıyla vurdu

AB liderleri İsrail'e saldırısı nedeniyle İran'a yaptırım kararı aldı

Yunan bakandan çarpıcı itiraf! Yerli savunma hamlelerine büyük övgü: Türkiye bizden çok ileride!

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerini vurmasından endişe ediliyor

MHP lideri Bahçeli: Yeni bir dünya savaşı cinayettir

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!