Selim Çoraklı


Türkiye´de Adelet Sadece Saray ismi mi?

Adalet, insan-eşya ilişkilerini, insanların birbirleriyle olan münasebetlerini ve insanın devletle olan alâkasını, düzenler. Zıddı, zulüm ve haddi aşmaktır.


 

Mahkemelere gidince bir meşhur sözle karşılaşıyoruz:

“Adalet mülkün temelidir.”

Mahkemeler de zaten “ADALET SARAY”(!!!)larında bulunuyor.

Ama bu saraylarda ve içindeki mahkeme salonlarında “Adalet var mı?” diye sorarsanız, “FETÖ/PDY isimli örgütle yaptığım mücadeleden dolayı hakkımda açılan birçok davada adaletsizlik ve hukuksuzluğun birebir mağduru olarak ben adalet de, hukuk da görmedim.” Şeklinde cevaplarım.

Maalesef hukukun alabildiğine siyasileştiği, FETÖleştiği veya değişik güç odaklarının üzerinde operasyon çektiği bir ülkede “Adalet” galiba sadece bizim komşu teyzenin adı olarak kalmaya devam ediyor. Hâlbuki adalet, “hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi” anlamına gelir. Haklı ile haksızın, suçlu ile suçsuzun ayırt edilmesi ancak adaletle sağlanır.

Düşünürler eski çağlardan beri adalet kavramıyla ilgilenmişlerdir. Kutsal kitapların hepsinde de adalete ve adil olmaya ilişkin bölümler bulunur.

Adalet, insan-eşya ilişkilerini, insanların birbirleriyle olan münasebetlerini ve insanın devletle olan alâkasını, düzenler. Zıddı, zulüm ve haddi aşmaktır.

Hakkaniyet, doğruluk ve eşitlik gibi mefhumlarla açıklanmaya çalışılır. Ayrıca 'kötülükten arınmış vicdanın ifrat-tefritten uzak olarak itidal çizgisinde gördüğü her çeşit meşru hareket de adalet kavramı içinde yer alır.

Bu anlamda adalet en yüce erdemlerden biri, insanın ve devletin temel davranış kuralıdır.

Allah (cc) adalet kavramının her türlü iyiliğin kaynağı olduğunu ve adaletin zıddı olan zulme ve bozgunculuğa razı olmadığını ayetlerde çok açık biçimde beyan eder:

“Muhakkak, Allah, adaleti, iyiliği, yakınlara yardım yapmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve azgınlığı da yasaklar.” (Nahl, 90)

“Zulmedenlere meyletmeyin, yoksa cehennem azabı size dokunur.”( Hud, 113)

“Muhakkak, Allah size, hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder.

(Nisa, 58)

Türkiye Cumhuriyeti de adaletin tesisi için uygulanan Ceza hukukunun en önemli iki temel ilkesi suçta ve cezada kanunilik ilkesi ve suç ile cezada kusur ilkesini kabul etmiştir. Ancak bunun uygulamada geçerliğinin olmadığını bizzat yaşayarak gördüm.

Suçta ve cezada kanunilik ilkesi, suç ve bunun karşılığı olan cezanın ancak kanun ile belirlenmesi gerektiğini savunur. Bu temel ilke, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu´nun 2. maddesinin 1. fıkrasında yer almaktadır: 'Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.' Bu da suç tanımının belirgin ve açık biçimde kanunla düzenlenmesini gerektirir. Belirsiz ve muğlâk ifadelerle suç tanımlanamaz.

Yine birine ceza verebilmek için “Suçun Unsurları”nın oluşması gerekir. Yani bir fiilin cezalandırılacak bir suç teşkil etmesi için belli unsurların mevcut olması gerekir. Suçu oluşturan temel unsurlar, kanuni unsur, maddi unsur, hukuka aykırılık unsuru ve manevi unsurdur.

Buraya kadar açıkladığım adalet ve hukuk ilkelerinin temel sebebi FETÖ/PDY isimli örgüt ile yaptığım mücadele sürecinde;

İstanbul Anadolu 32. Sulh Ceza Mahkemesi (2013/1428 esas ve 11.10.2013 tarih) 105 gün;

İstanbul Anadolu 68. Asliye Ceza Mahkemesi (2015/146 Esas, 02.03.2015 tarih) 11 ay 20 gün ceza verdi.

Bu cezalar, mahkemelerimizin ve hâkimlerimizin ne kadar adaletten ve hukuktan yoksun olduğunu beyan etmektir.

İstanbul Anadolu 32. Sulh Ceza Mahkemesi (2013/1428 esas ve 11.10.2013 tarih) Hakimi Ahmet Kaya, hakkında iki deli raporu olan birine Twitter üzerinden “İki raporlu deli vb.” dediğim iddiasıyla açılan hakaret davasında herhangi bir araştırmaya ihtiyaç duymadan ve böyle bir suçu işlemediğimi beyan etmeme rağmen 2. Celsede 105 gün ceza vermiş ve bunu 5 yıl erteleme yoluna gitmiştir. Bu davada suçun hiçbir unsuru oluşmamasına rağmen İstanbul Anadolu 6. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi yanlı olarak verdiği kararı temyiz etmeme rağmen Yargıtay´a yollamamış ve ceza kesinleşmiştir.

Hiçbir hukuki temeli olmamasına rağmen kesinleşen 105 günlük bu cezayı, bozulması isteğiyle Anayasa Mahkemesi´ne gönderdim. Gerekçem ise şikâyetçi olan davacının deli raporu olduğu için dava açma ehliyetinin olmadığı ve hâkimin FETÖ/PDY mensubu olabileceği iddiasıydı. Bu iddia boş bir iddia değil, hâkim hakkında sosyal medyada FETÖ/PDY mensubu (Paralel örgüt) olduğuna dair çıkan yayınlardı. Tam bu dönemlerde bende TV ve gazetelerde FETÖ/PDY isimli örgütün bilinmeyenlerini deşifre eden açıklamalarda bulunuyordum. Bu iki gerekçe ile Anayasa Mahkemesi´ne bozulması için gönderdiğim dosya Eylül 6016 tarihinde “Hükmün geri bırakıldığı” gerekçe gösterilerek reddedilmiştir. Dosyayı TCK´nın 309. Maddesi üzerinden yeniden yargılanma isteğiyle Adalet Bakanlığı´na gönderdim. 

Yukarıdaki 105 günlük cezayı veren İstanbul Anadolu 32. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi Ahmet Kaya hakkında “Paralel örgüt mensubu” olup olmadığının incelenmesi için başka bir mahkemeye (İstanbul Anadolu 27. Asliye Hukuk Mahkemesi) verdiğim dilekçe (Dilekçede Hakimin hakkında paralel örgüt üyesi olduğuna dair 5 adet iddia bulunmaktaydı.) “suç aleti” yapılarak hakkımda İstanbul Anadolu 68. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından dava açılmış ve maalesef bu mahkemede “Ceza hukukunda tarif edilmemiş bir suç”a 11 ay 20 gün ceza vermiştir.

İstanbul Anadolu 68. Asliye Ceza Mahkemesi (2015/146 Esas, 02.03.2015 tarih) hâkimi Berna Dönmez´e, yargılanma sırasında, “Ceza hukukunda tarif edilmemiş bir suçtan dolayı birine ceza verebilir misiniz?” şeklinde sorduğum soruya “Hayır veremeyiz.” Cevabını vermiştir. “Peki, öyle ise beni burada niçin yargılıyorsunuz? Velev ki bir hâkime paralel demiş olsam bile böyle bir suç tarifi var mıdır?” şeklindeki soruma ise cevap yerine ceza verme yoluna gitmiştir. Yani açık biçimde birine “Paralel” deme iddiam suç sayılmış ve cezalandırılmıştır. Hâlbuki daha önce bir mahkeme aynı gerekçe ile açılan başka bir davada birine “Paralel” demenin ceza hukukunda tarif edilmemiş bir suç olduğunu ileri sürerek reddetmiştir.

İstanbul Anadolu 68. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi Berna Dönmez, verdiği cezanın gerekçesinde ise açık biçimde yalan söyleyerek güya benim duruşmalar sırasında hâkime hakaret suçunu kabul ettiğimi iddia etmiştir. Hâlbuki böyle bir durum yoktur ve hiçbir mahkeme duruşma tutanağında buna ait bir beyan bulunmamaktadır.

İstanbul Anadolu 68. Asliye Ceza Mahkemesi hâkiminin böyle bir ceza vermesi hukukun ve adaletin ne kadar siyasallaştığını açık biçimde ortaya koymaktadır. 11 ay 20 gün ceza aldığım bu dava şu anda Yargıtay aşamasındadır.

İstanbul Anadolu 68. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi Berna Dönmez, açık biçimde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu´nun 2. maddesinin 1. fıkrasında yer alan, 'Kanunun açıkça

suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz.' Bu da suç tanımının belirgin ve açık biçimde kanunla düzenlenmesini gerektirir. Belirsiz ve muğlâk ifadelerle suç tanımlanamaz.” İlkesini çiğnemiştir.

Buradan Adalet Bakanı´na ve HSYK´ya sesleniyorum:

Hâkimler mahkemelerde Anadolu tabiriyle “Ali kıran baş kesen” midir?

Haksız ceza veren hâkimleri kim denetlemektedir?

Hâkimlerin verdikleri kanunsuz suçların bir müeyyidesi yok mudur?

Yoksa mahkemelerde geçerli olan ilke, “Kanunlar örümcek ağına benzer. Zayıflar ona takılır; güçlüler deler geçer” midir?

Adalet sadece sarayların duvarlarında asılı bir slogan mıdır?

Benim gibi mahkemelerde mağdur edilmişlerin hakkını kim koruyacaktır?

Hukuk ne zaman siyasallaşmaktan veya başka ideolojilerin tasallutu altından kurtulacaktır?

Biz mağdurlar “Adalet” ile ne zaman tanışacağız?

Yoksa “Adalet” deyince aklımıza sadece komşumuz Adalet teyze mi gelecektir?

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Türkiye ve Irak'tan ortak bildiri

ABD uçağından görünen detay! Filistin topraklarına alçak imza

Rusya’da kritik seçim! Halk sandık başında: Putin yeniden mi geliyor?

Zelenskiy, Ukraynalıların Rusların Avrupa'ya geçişini engellediğini söyledi

İsrail-Hamas savaşında son durum... ABD'nin İsrail taktiği deşifre oldu! Washington Post yazdı: Kongre resmen bypass edilmiş!

Atlantik Konseyi'nden çarpıcı Türkiye analizi: Avrupa'nın güvenliğini sağlama fırsatı var