Selim Çoraklı


ÜLKÜCÜ AHLAKLI OLUR!

Meşhur slogandır: “Ülkücü ülkücünün öz kardeşidir.”


Meşhur slogandır:

“Ülkücü ülkücünün öz kardeşidir.”

Gerçekten böyle midir?

Ülkücü hareketin tarihine yaşanan bazı olumsuzluklara baktığımızda insan ister istemez, “Keşke denildiği gibi olsa.” diyesi geliyor. Çünkü bu söz sanki sadece bir slogandan ibaret kalmış ve her dönemde Ülkücüler arasında bu sözü ayaklar altına alan birileri çıkmıştır.

2020 yılı Ocak ayının 15. Günü İstanbul´da yaşanan menfi bir olayda ülkücülerden oluşan altı kişilik bir gurup genç 12 Eylül öncesi işin çilesini çekmiş ülkücülerden biri olan Recep Küçükizsiz´e saldırmış ve darp etmişlerdir.

Belki tanımayanlarınız vardır! Recep Küçükizsiz, 12 Eylül öncesi ülkücü hareketin içinde yer almış, 12 Eylül karanlık darbesiyle birlikte cezaevine düşmüş, MHP davası sanıkları içerisinde idamla yargılanmış ve iki idam cezası almış bir Ülkücüdür. Tahliye olduktan sonra çıkarılan bir adaletsiz yasa ile (Adına Rahşan affı denilen ucube bir tasarıyla on idam cezası da olsa komünistler 10 yıl yatmışlarsa şartlı tahliye edilmiş; ancak bu kanun ülkücülere ters işlemiştir. Ülkücüler her idam için 10 yıl yatma şartı dayatılmıştır.) kaçak duruma düşmüş, Avrupa´ya kaçmış ve orada 2011 yılına kadar çile çekmiş bir Ülkü neferidir. Avrupa´nın değişik ülkelerinde yaşayan ülkücüler Recep Küçükizsiz ismini çok iyi bilir ve nasıl bir mücadele içinde bulunduğunu yakinen şahitlik etmişlerdir.

Recep Küçükizsiz, kaçak gezdiği dönemde Avrupa´daki özellikle kaçak ülkücülerin teşkilatlanmasında çok ciddi rol oynamıştır. Bu arada kuruluşunda yer aldığım “Yusufiye Derneği” ve “Yusufiye Vakfı” aracılığı ile sayısını bilemediğimiz kadar çok şehit ülkücünün mezarları ihya edilmiş, şehitlerin ailelerine elinden gelen yardım yapılmış ve özellikle yaşayan hareketin gazilerine sahip çıkılmıştır. Recep Küçükizsiz´in bu tür faaliyetlerine bizzat yakinen şahit olmuş biri olarak fedakârlıklarını her zaman takdir etmişimdir.

Recep Küçükizsiz kaçak gezdiği dönemde ülkücü hareket için çok önem arz eden “Ülkücü Şehitler” isimli esere de imza atmıştır. Ne yazık ki kurumsal olarak ülkücü hafıza oluşturulmamış ve Recep gibi bazı idealistler bunu ferdi olarak üstlenerek yerine getirmeye çalışmışlardır.

Recep Küçükizsiz 2010 referandumun arkasından Türkiye´ye gelme yasağı kaldırılmış ve o da vatanına dönme imkânı bulmuştur. Ülkeye temelli dönmese de burada kaldığı dönemlerde ülkücü hareketin tarihine önemli katkılar sağlayacak çalışmalara imza atmıştır. Ülkücü şehitlerin ve gazilerin hikâyelerinden oluşan “Ülkücünün Çilesi” simi eser bu süreçte okuyucu ile buluşmuştur. Ardından “Yusufiyeli Ülkücü Şairler Seçkisi” isimli eserle otuza yakın geçmişte cezaevinde yatmış benimde içinde bulunduğum ülkücünün beşer şiirini bir araya getirerek önemli bir eser daha ortaya çıkarmıştır. Son çalışma ise “Ülkücü Hikâyeler Seçkisi” olmuştur. Bu eserde de ülkücülerin hayat hikâyelerinden oluşan ve yazarları tamamıyla ülkücü olan kişilerin hikâyeleri yer almıştır.

2019 yılında İstanbul Şişli Nazım hikmet kültür merkezinde “Yusufiyeli Ülkücü Şairler Seçkisi” isimli eserin tanıtım toplantısı yapılmış ve Türkiye´nin hemen her yerinden gelen 1980 öncesi çile çekmiş ülkücüler buluşması yapılmıştır. Programa katılan herkes böyle bir çalışmaya ülkücülerin ne kadar ihtiyaç duyduğunu ihsas ettirmiştir.

15 Ocak 2020 tarihinde de Maltepe´de bulunan Türkan Saylan Kültür Merkezi Nazım Hikmet salonunda bu kez “Ülkücü Hikâyeler Seçkisi” isimli eserin tanıtım toplantısı yapıldı.

Ancak ne kadar hazindir ki “Ülkücü Hikâyeler Seçkisi” isimli eserin tanıtım toplantısı yapıldığı gün Recep Küçükizsiz bir grup zavallı tarafından darp edilmiştir. 6 kişinin saldırısına uğrayan Recep Küçükizsiz yapılan kalleş saldırıda kaburgalarından büyük darbe almasına rağmen programını aksatmamıştır.

Recep Küçükizsiz´e saldıranların kim oldukları tahmin edilmektedir.

Sadece ülkücülerin özellikle edebi alanda var olmasını isteyen ve işin çilesini çeken bir ülkücüye kim saldırabilir?

Saldıranların ülkücü olması düşünülebilir mi? Evet, maalesef saldıranlar da kendilerine “Ülkücü” demektedirler.

Hani ülkücü ülkücünün öz kardeşiydi? Kendilerine ülkücü diyen ve Recebin evlatları yaşında olan bu altı kişiyi kim kışkırtmıştır? Kim azmetmiştir? Neden rahatsız olunmaktadır?

Acaba Recep Küçükizsiz o saldıranların abilerinin işbirliği yaptığı politikacılardan daha mı kötü biridir ki böyle rezil bir saldırıya teşebbüs etmektedirler?

Ülkücü ahlak anlayışı böyle bir saldırıya cevaz verebilir mi?

Bunu tasvip edecek bir zihniyetin ülkücü olması ihtimal dâhilinde midir?

Ülkücünün Ahlâkı, İslâm´ın ahlâk ve faziletine göre yaşamak azim ve kararında olmak durumunda değil midir?

Altı kişinin babaları yaşındaki bir ülkü beyine kalleşçe saldırmaları hangi ülkücü ahlakla tevil edilebilir acaba? Bu kandırılmış gençleri azmettirenlerin ülkücü ahlaktan anladıkları nedir?

Arvasi Hoca ülkücüyü tarif ederken şöyle bir güzel tasvir yapar:

“Ülkücü kimdir biliyor musunuz? Kendini Allah (cc) ve Resul´ünün (sav) davasına adamış, sırf Allah rızası için canını, malını, makam ve mevkiini, din ve devleti, mülk ve milleti için fedaya hazır, şanlı ve mukaddes Ay-Yıldızlı Al bayrağın gölgesinde dövüşen, nefsini düşünmeyen ve ülküsünde fâni olmuş yiğitlerdir. Onlar büyük ve şanlı Türk tarihinin doğurduğu, Allah (cc) ve Resulü´nün (sav) hizmetine sunduğu ulvî kadrodur. Küfrün bütün oyunlarını bozan, cesaretini kıran, yolunu kesen bu dinamik kadrodur.”

Her şeyden önce ülkücülerin birlik ve beraberlik içinde olmaları gereken bir dönemde böyle bir saldırıyı tasvip edecek bir ülkücünün var olabileceğine asla ihtimal veremiyorum.

Baştaki sloganı hatırlayalım, ne deniliyor:

“Ülkücü ülkücünün öz kardeşidir.”

Aslında ülkücüler arasındaki bu bağ kardeşlikten de öte bin anlam ifade ettiğini bizzat yaşayarak görenlerden biriyim. Ülkücü kardeşi için canını bile vermekten çekinmeyen bir anlayış hâkimdir gerçek ülkücüler arasında.

Peki, ne olmuştur da bu kaybolmuş ve bir kısım kandırılmış genç babaları yaşında olan ve ülkücü hareketin çilesini zirvede yaşamış birine böyle bir saldırı gerçekleştiriliyor? Bence kendini ülkücü sayan herkes başını ellerinin arasına alarak düşünmeli ve nerede hata yapıldığını kavramalıdır.

Aynı ülkünün takipçileri olanlar arasındaki kardeşliği bozmak için adeta nöbet tutan, fitne ve fesat çevrelene niçin fırsat veriliyor?

Benim tanıdığım Recep Küçükizsiz, fedakâr, çalışkan, varlığını ülkücü için adamasını bilen idealist bir ülkücüdür. Bunu Avrupa´da da bizzat gözlemlemiş biri olarak söylüyorum. Hayatını ülküsü uğruna feda etmiş bir ülkücüye böyle bir saldırı kimden gelirse gelsin ne insanlığa, ne İslamlığa ne de ülkücülüğe asla sığmaz.

Recep Küçükizsiz, herkesin leylasının peşinde olduğu dönemde ülkücünün peşinde koşan bir ruha sahiptir ve yaptığı çalışmalar ülkücü hareketin tarihinde önemli izler bırakacak seviyededir.

Ülküsüz insan çamurdan farkı olmayan bir varlıktır. Tarih bir gün, acz içinde kıvrana kıvrana şehadete susamış bir ülkücüden daha müthiş bir silahın keşfedilemediğini yazmak zorunda kalacaktır. Bu tarih yazılırken Recep Küçükizsiz´in önemli bir figür olacağına inancım tamdır.

Unutmayın! Ülkücülük bir tercih ve bir hayat tarzıdır.

Ülkücülük; karanlık gecelere ışık, karanlık emellere sur olmak demektir.

Ülkücü olmak; dert sahibi olmak demektir.

Ülkücü olmak; din, dil, renk, mezhep veya meşrep fark etmeksizin Türk milletinin ferdi olmayı yüreğinde hisseden herkese yardım eli uzatmaktır.

Yukarıdan beri anlatmaya çalıştığım çerçevede ifade etmek isterim ki; Recep Küçükizsiz ülkücü bir rol modeldir. Bu rol modeli kendi politik emellerinin önünde engel görmek isteyenlere diyorum ki:

“Recep Küçükizsiz sizin zannettiğiniz gibi politikanızın önünde asla bir set değildir. Kendi halinde ülkücünü yaşamaya ve yaşatmaya çalışan bir Anadolu insanıdır. Onun yürekleri ısıtan çalışmalarından rahatsızlık duymak, bilgi eksikliğinden ve bakış açısının yanlışlığından kaynaklanmaktadır. Keşke davete icabet edip yapılan programlara gelip çalışmaları yerinde görseydiniz. Bunu yapmış olsaydınız eminim böyle bir hatayı işlemez ve birinin işlemesine de asla izin vermezdiniz.”

Bütün yaşananlara rağmen biz yine “Ülkücü ülkücünün öz kardeşidir” söylemine inancımızı kaybetmek istemiyoruz. Bunu yok etmek isteyenlerin de hakiki anlamda ülkücülükten fersah fersah uzak olduğuna inanıyoruz.

Gelin her zamankinden daha çok birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz şu dönemde birbirimizi anlamaya, dinlemeye ve tanımaya çalışalım. Banallığı ve politik menfaatleri bir kenara bırakalım. Ülkücülüğün ahlak anlayışına sığmayan hareketlerle kendimizi başkalarına alay konusu ettirmeyelim.

Son sözüm:

Bir olalım.. Diri olalım.. İri olalım..

Avrupa bu itiraf ile çalkalanıyor... Polonya Başbakanı Tusk'tan savaş uyarısı: Hazır değiliz!

Rusya, Ukranya'nın en büyük özel elektrik şirketine saldırdı

İsrail ordusu Halep'i vurdu: 38 kişi öldürüldü

Ukrayna: Rusya, başkent Kiev'e seyir ve balistik füzelerle saldırdı

Rus istihbaratı: Fransa, ilk etapta 2 bin askeri Ukrayna'ya göndermek için hazırlık yapıyor

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Türkiye ve Irak'tan ortak bildiri