Selim Çoraklı


Ulu Hakan Abdul Hamit Han


 

Büyük fikir adamları “Tarih geleceğin aynasıdır” derler.

Bu her yönüyle çok doğru bir hükümdür. Geçmişi bilmeyenin geleceği olmaz. Geleceğini iyi kurmak isteyen toplumlar çok diri bir tarih şuuruna sahip olmak zorundadırlar. Bu anlamda bir milletin ömrü tarih hafızası ve şuurunun kuvvetiyle doğru orantılıdır. Ona göre uzar veya kısalır.

Dünü bilmeyenin, geçmişinden haberi olmayanın, ecdadının bıraktığı ilim ve kültüre uzak olanın bugünü izah edebilmesi ve yarını düşünebilmesi tasavvur olunamaz.

Tarih bilmeyen, tarihi şuura sahip olmayan ne siyasetin, ne ekonominin, ne felsefenin, ne kültürün, ne hukukun ne de sosyolojinin değerini anlayamaz. Böyle bir noktadaki insan bütün sosyal ilimlerin kara cahili olarak kalmaya mahkûmdur.

Bizim tarihimiz kahramanlar tarihidir. Büyük Akif bunu şu veciz ifadelerle dile getirmiştir:

“Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz:

Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz!

Kapkaranlıkken bütün afakı insaniyetin,

Nur olup fışkırmışız ta sinesinden zulmetin.”

Bu anlamda Müslüman Türkün tarihi adeta kahramanların resmigeçit yaptığı bir tören gibidir. Müslüman Türk tarihinin bir sayfasına baktığımızda karşımıza Kılıçaslan çıkarken, diğer sayfasında Alpaslan bütün ihtişamıyla görünür.

'Ya ben İstanbul´u alırım ya İstanbul beni' diye haykıran Fatih´in arkasından, 'Bu dünya iki padişaha çoktur' diyen Yavuz´un sesi duyulur.

Osman Gazi derseniz hemen Orhan Gazi ve Yıldırım Beyazıt akla gelir. Kanuni dersiniz Genç Osman 'Bende buradayım' der. “Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa büyük kahramandır” diyecek olsanız, Medine müdafii Fahrettin Paşa bütün kahramanlığı ile tarih sahnesindeki yerini hatırlatır.

Osmanlı Cihan Devleti´nin yıkılmaya yüz tuttuğu bir dönemde tam 33 yıl ülkeyi en sinsi badirelere karşı kahramanca ve dâhice müdafaa eden Abdülhamit Han Hazretlerinin idealistliğinden bahsederken hemen aklımıza Çanakkale´de yedi düvele karşı kurtuluş mücadelesi veren kahramanlar gelir.

Enver Paşa´yı hatırlarken ömrü harp meydanlarında geçen Gazi Mustafa Kemal´i unutmak tarihimize saygısızlıktır.

Milli Mücadele döneminin şehitlerinden bahsederken, PKK, FETÖ, DAEŞ, PYD, DHKP-C gibi terör örgütleriyle mücadelede vatanı ve milleti için toprağa düşen diğer 

şehitleri asla unutamayız.

Hülasa etmek gerekirse Müslüman Türk tarihinde ne idealistleri saymak biter ne de kahramanları… Çünkü Müslüman Türk tarihi sıradağlar gibi bir kahramanlar geçididir. Her bir kahramanı, milleti ve vatanı uğruna canını vermekten asla çekinmemiştir.

Başkaları tarihlerindeki sinekleri kartallaştırıp göklere çıkarırken maalesef bizler her biri tarihin en büyük kartalları olan kahramanlarımızı, ecdadımızı adeta unutmaya mahkûm etmişiz. Onları hakkıyla tanımamışız. Gelecek nesillere bu kahramanları hakkıyla da tanıtamamışız. Bu büyük kahramanlardan biri de bugün andığımız büyük ecdadımız Ulu Hakan Abdülhamit Han hazretleridir.

Tanzimat´tan bugüne kadar gelen bütün sahte inkılâpların ve yalancı kahramanların içyüzlerini öğrenebilmek için Abdülhamit Han´ın tanınması çok önemlidir. Çünkü Ulu Hakan Abdülhamit Han Müslüman Türk gençliğinin, bütün sahte oluşları ifşa edici üstün ve anahtar şahsiyettir. Üstat Necip Fazıl´ın değimiyle “Abdülhamit´i anlamak her şeyi anlamak” olacaktır.

Şimdiye kadar Ulu Hakanı bize “Kızıl Sultan” diyerek hep yanlış tanıtılmıştır. Bunu yapanların Müslüman Türk´ün ebedi düşmanları olan Hıristiyanlar ve Yahudiler olduğu açıktır.

Sultan Abdülhamit Han´ın dünya çapında suçlanmasına vesile olan sebeplerden biri de, Ermenilerin arkalarına emperyalistleri alarak Osmanlı´ya karşı girişimleridir. Ulu Hakan 

bütün oyunları ve her türlü desiselerini üstün dehasıyla bertaraf etmiştir.

Nurettin Topçu´nun değimiyle¸“Bize ümmetin günahını kendinde bulmak, kendinde yenmek, kendisiyle fenaya erdirmek isteyen ruh dünyasının kahramanları” lazımdır. Ulu Hakan Abdülhamit Han bu kahramanların büyüklerindendir.

Bilindiği üzere Ulu Hakan Sultan Abdülhamit Han 34. Osmanlı padişahıdır. 21 Eylül 1842 tarihinde dünyaya gelmiş 10 Şubat 1918 tarihinde de Rabbine kavuşmuştur.

Genç yaşta dini ve fennî ilimleri mükemmel bir şekilde tamamlayan Ulu Hakan zekâsı ve siyasi kabiliyetleriyle temayüz etmiş bulunduğundan amcası Sultan Abdülaziz Han, Mısır ve Avrupa seyahatlerinde O´nu da yanında götürmüştü. Fevkalâde bir zekâ ve hafızaya sahipti. Bir defa gördüğü veya sesini işittiği kişiyi asla unutmadığına dair kaynaklarda sayısız misaller vardır.

Almanların meşhur filozofu ve siyasi dâhisi Bismarck´ın şu hükmü ise Ulu Hakan´ın büyüklüğünü tek başına ortaya koymaya yeter: “100 gram aklın 90 gramı Abdülhamit Han´da, 5 gramı bende, 5 gramı da diğer siyasilerdedir!”

Ulu Hakan Abdülhamit Han, Osmanlı´nın yıkılmaya yüz tuttuğu bir zaman diliminde 33 yıl ülkeyi ayakta tutabilmek için bütün gayretini ortaya koymuştur. Bu karışık iç bünyeye rağmen halkın huzuru ve ülkenin selâmetini sağlayabilmek için bugünkü devletlere bile örnek olabilecek derecede şümullü bir istihbarat teşkilatı kurmuştur. Bu teşkilâtta kendisine karşı bombalı bir suikastı gerçekleştirmiş bulunan ermeni asilli Jorris´i dahi bir istihbarat elemanı olarak kullanması Ulu Hakan´ın nasıl büyük bir idareci olduğunun en büyük göstergesidir.

Ulu Hakan Kur´an ve Sünnet yolunda yaşamaya çalışan yüce bir ruhtu. 'Bunca Müslümanların halifesi olarak, biz sünnet ölçülerine dikkat etmezsek, ümmet-i Muhammed bundan zarar görür.' diyen Ulu Hakan hakkında Kızı Ayşe Sultan´ın şu sözleri nasıl biri olduğunu açık biçimde ortaya koymaktadır: “Babam doğru ve tam dinî itikada sahip bir Müslüman´dır. Beş vakit namazını kılar, Kur´an-ı Kerim okurdu. Daima camilere devam eder, Ramazanlarda Süleymaniye Camii´nde namaz kılardı. 

Babam herkesin namaz kılmasını, camilere devam edilmesini çok isterdi. Sarayın hususi bahçesinde beş vakit Ezân-ı Muhammedi okunurdu. Babam her zaman din ve ilmin yüksekliğinden bahseder ve bu ikisine itikat etmenin farz olduğunu söylerdi.”

Zamanın meşhur âlimlerinden Ali Haydar Efendi de Ulu Hakan´ın büyük bir şahsiyet olduğunu şu sözleriyle dile getirir: “Sultan Abdülhamid´i din düşmanları bize bile kötü tanıttılar, sonra anladık ki kerametleri olan büyük bir velidir. Osmanlı, İslam´a çok büyük hizmetlerde bulundu. Sultan Abdülhamit olmasa Ehl-i sünnet eserleri ortadan kalkmaya mahkûm olurdu. Onun gayreti, siyaseti ve himmeti sayesinde ileriki nesillere sahih kaynaklar ulaşabildi.”

Ülkesini üstün bir başarı ile 33 sene idare eden Sultan Abdülhamit Han´ı İttihat ve Terakki zihniyeti tahttan indirmiş ve ülkeyi yok oluşun eşiğine getirmişlerdir. Ulu Hakan bu güruhun milletimize zararlarını, “Göreceksiniz yüzbaşım; ittihatçılar Turancılık gayretiyle hem Rusya hem de İngiltere ile savaşa girse Allah göstermesin bu devletin parçalandığına şahit olacağız.” sözleriyle dile getirmiştir.

“33 sene devletim ve milletim için çalıştım. Elimden geldiği kadar hizmet ettim. Hâkimim Allah, bunu muhakeme edecek ise Resülullah Efendimizdir. Bu memleketi nasıl bulduysam öyle teslim ediyorum. Hiç kimseye bir karış toprak vermedim. Hizmetimi ancak

Allah´ın (cc) takdirine bırakıyorum. Ne çare ki düşmanlarım bütün hizmetime kara çarşaf örmek istediler ve muvaffak da oldular. Filistin´i satın almak isteyen Yahudileri kapımdan kovduğum için Allah´a şükrediyorum. Biz bu sahalardan çekilelim, emin olun ki buralar daimi karışık sahalar haline gelecektir.” diyen Ulu Hakan, 1918´de vefat ettiği zaman bütün mağdur ve mazlum millet yas bağlamış, bütün İstanbul halkı görülmemiş mahşerî 

bir kalabalıkla O´nu divan yolundaki türbesine defnederek Ahret´e yolcu ederlerken bazıları, 'Bizi bırakıp nereye gidiyorsun Ulu Hakan?' diyerek ağıt yakmışlardır.

Kendisine karşı en çirkin ve şiddetli muhalefeti göstermiş bulunanlar bile, zamanla ve arkasından meydana gelen olan faciaların ikazıyla uyanarak pişmanlık hislerini dile getirmişlerdir. Bunlardan biri de filozof Rıza Tevfîk´tir. Onun “2. Abdülhamit´in Ruhaniyetinden İstimdat” isimli şiiri bunun en tipik örneğidir. Bu şiirin bir kısmını meselenin iyi anlaşılması için sizlerle paylaşmak istiyorum.

Nerdesin şevketlim, Sultan Hamit Han?

Feryadım varır mı bârigâhına?

Ölüm uykusundan bir lâhza uyan,

Şu nankör milletin bak günahına.

 

Târihler ismini andığı zaman,

Sana hak verecek, ey koca sultan;

Bizdik utanmadan iftira atan,

Asrın en siyasi padişahına.

 

'Padişah hem zâlim, hem deli´ dedik,

İhtilâla kıyam etmeli dedik;

Şeytan ne dediyse, biz evet dedik;

Çalıştık fitnenin intibahına.

 

Dîvâne sen değil, meğer bizmişiz,

Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz.

Sade deli değil, edepsizmişiz.

Tükürdük atalar kıblegâhına.

 

Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena,

Bir sürü türedi, girdi meydana.

Nerden çıktı bunca veled-i zinâ?

Yuh olsun bunların ham ervâhına!

 

Lâkin sen sultanım gavs-ı ekbersin

Ahiretten bile himmet eylersin,

Çok çekti şu millet murada ersin

Şefaat kıl şahım mededhâhına.

Ulu Hakan Abdülhamit Han hazretlerinin vefatı ile bütün İslâm âlemi adeta yetim kalmıştır. Çünkü gerçek manasıyla hilâfeti ayakta tutan yüce biriydi. Kendisinden bir daha bu dirayeti göstermek mümkün olmamıştır.

Bir ölüm yıldönümünde Ulu Hakan´ı rahmetle anarken, nesillerimizin bu büyük şahsiyeti hakkıyla tanıması adına yapacağımız çok şeylerin olduğuna inanıyorum.

Ukrayna: Rusya, başkent Kiev'e seyir ve balistik füzelerle saldırdı

Rus istihbaratı: Fransa, ilk etapta 2 bin askeri Ukrayna'ya göndermek için hazırlık yapıyor

Katillerin gözü döndü! İsrail’den Şifa Hastanesi’ne katliam gibi baskın: Sivilleri acımadan öldürdüler

Uzman isim Türkiye'nin rolünü anlatarak uyardı! Karadeniz'i bekleyen büyük tehlike

Pakistan'dan Afganistan'a hava saldırısı!

Rusya'da seçim: Dünya Putin'i protesto ediyor

Türkiye ve Irak'tan ortak bildiri

ABD uçağından görünen detay! Filistin topraklarına alçak imza

Rusya’da kritik seçim! Halk sandık başında: Putin yeniden mi geliyor?

Zelenskiy, Ukraynalıların Rusların Avrupa'ya geçişini engellediğini söyledi