Türk dünyasının bilim adamları dizisi... Bir bilim emekçisini anmak...
Azerbaycan Yazmalar Enstitüsü kurucu müdürü, İmadeddin Nesimi Divanı´nın üç ciltlik kıyaslamalı metnini yayına hazırlayan Ord.Prof. Dr. Cihangir Kahramanov”un bilime ve bilimin gelişmesine katkıları...
Cihangir Hoca”nın küçük bir Yazma Fonu olarak devraldığı ve bağımsız bir Araştırma Enstitüsü haline getirdiği kurumun 36 yıllık bilim emekçisi olarak O´nu hatırlamanın hepimiz için bir borç olduğuna inanıyorum.”Hepimiz” derken doğal olarak Türkiye´nin bilim kamuoyunu da Azerbaycan´dan ayırmıyorum.Hele bizzat merhum Cihangir Hoca´nın kurduğu Türk dilli yazmalar şubesinin kıdemli araştırmacısı olmak,tez danışmanımın düşünce ve ideallerine yakından aşinalığıma neden olduğu için Türkiye´nin kendisini iyi tanıması gerektiğine yürekten inanıyorum.
Tanıyalım öyleyse.
İsmi: Cihangir
Soyismi: Kahramanov.
1927 yılında Azerbaycan”ın Gabala ilinde doğdu.Hukukçu babasının görevinden dolayı ortaokul ve lise eğitimini Bakü”de tamamladı.1945-1950 yılları arasında Bakü Devlet Üniversitesi Şarkiyat fakültesinin Fars dili bölümünde okudu.Doktora öğrenciliğini Mihail Lomonosov Moskova Devlet Üniversitesi”nde yapan Kahramanov, 1955”de doktora tezini savundu.Bakü”ye döndükten sonra bir süre üniversitede ders veren Cihangir Kahramov daha sonra Azerbaycan Bilimler Akademisi”ne bağlı Yazmalar Fonu”na geçerek hayatını bu alana adadı.1972 yılında Yazmalar Fonu”nun müdürlüğüne atanan Kahramanov,1974 yılında Prof.Dr.ünvanını aldı.1986”da Yazmalar Fonu”na “Enstitü” statasü almasını becererek hayata gözlerini yumduğu 26 Haziran 1995 yılına kadar Yazmalar Enstitüsü”nü yönetti. Hukukçu ailesinde doğup büyümesine ve babası Vahid Bey”in Azerbaycan Cumhuriyet Başsavcısı ve Bakü Devlet Üniversitesi hukuk fakültes dekanı görevlerinde bulunmasına rağmen Cihangir Hoca yazma Şarkiyat bilimin onun en zor alanı olan yazmalarla uğraşmayı kendine meslek olarak seçmişti.Bilimsel çalışmalarının neredeyse tamamı yazmalar üzerine titiz araştırmlardan ibaret olan Ord.Prof.Dr.Kahramanov, Azerbaycan”da bu alanın kurucusu sayıldığı gibi dünya çapındaki en saygın bilim insanları arasında anılmaktadır.Kıyaslama yaparsak, Ord.Prof.Dr.Cihangir Kahramanov”u Türk bilim adamlarından Ord.Prof.Dr.Fuad Köprülü,Orhan Şaik Gökyay,Prof.Dr.Abdulbaki Gölpınarlı,Prof.Dr.Abdulkadir Karahan ve elbette iki vatandaşları: Prof.Dr.Ahmet Caferoğlu ve Prof.Dr.Muharrem Ergin ile aynı saflarda anmamız gerekir.Zira ender yeteneğe ve çalışma azmıne sahip bu bilim adamları farklı coğrafyalarda Türk dilleri ve edebiyatları üzerinde emsaline belki bir daha çok zor rastlayacağımız bilimsel çalışmaların altına imzalarını atmışlar.Örneğin, Orhan Şaik Gökyay”ın ve Prof.Dr.Muharrem Ergin”in “Dedem Korkud”un kitabı” üzerindeki çalışmalarının değeri neyse , Ord.Prof.Dr.Cihangir Kahramanov”un büyük şair İmadeeddin Nesimi”nin Divanı”nın üç ciltlik kıyaslamalı metnini yayına hazırlamakla kalmayıp şairin şiirlerinin dil özelliklerine ilişkin kaleme aldığı araştırma kitabı da aynı değere sahiptir.Kendisine Azerbaycan Cumhuriyeti Onursal bilim adamı titri de Nesimi”nin eserlerinin dil özelliklerini konu alan meşakkatli bir çalışmayı başarıyla tamamlamasından dolayı verilmiştir.Demir perde döneminin sıkı kurallarına rağmen bu bilim adamının önemine değer veren Sovyetler Birliği dünyanın bir dizi ülkesinde Kahramanov”un konferanslar vermesine ve önemli toplantılarda bilimsel konuşmalar yapmasına engel olmamıştır.Bilim adamı olarak son derece isabetli çalışmalarla kendi alanında dünya çapındsa en saygın yere yükselmesinin yanısıra Yazmalar Enstitüsü”nde ortaya koyduğu objektif ve karizmatik yöneticilik yeteneği üç kuşak araştırmacı bilim insanının yetişmesini sağladı.Bundan dolayıdır ki, Yazmalar Enstitüsü çalışanları kendisini her gün hatırlamakta,örnek bilim adamı,örnek yönetici ve örnek insan niteliklerinden faydalanmaktadırlar.Kendisiyle 11 senelik çalışmanın verdiği sorumluluk ve disiplin sayesinde doktora tezimi savunmamın ertesi gününde profesörlük tezimin konusunu ve taslağını elime tutuşturmuş, “Vakit geçirmeden bugün başla”- diye sıkı nasihatta bulunmuştu.Ertesi sene hepimiz onu erken kaybetmenin üzüntüsünü yaşayacaktık.O üzüntünün bizim her birimizi hayatımızın sonuna kadar terketmeyeceğini Ord.Prof.Dr.Cihangir Kahramanov ile mesai arkadaşlığı yapmış herkes çok iyi bilmekteyiz. Türk dilli yazmalar şubesinde muhafaza ettiğimiz kocaman bir portresi özlemimizi azacık hafifletmenin yanısıra kendisine olan vefa borcumuzun da bir simgesi olsa gerek. Bizi kendinden,kendini bizden biri olarak görmesinin dışavurumu olarak “Hepiniz benim elemanlarımsınız,hepinizi işe ben aldım”- sözlerini her defasında telaffuz ederken özgüvenini sonuna kadar hissetmemizin yanısıra her birimizi kendi evladı olarak görmesinin kıvancını da yaşıyorduk.Beni de işe bizzat kendisi almıştı.
Üniversitenin Filoloji fakültesinden mezun olduğum 1978 yılından sonra yakamı hiç bırakmayan isteğim yazmalar alanında uzman olarak yetişmekti.Kahramanov”un başında bulunduğu kurumda çalışmalar yapma isteğimi altı sene sonra gerçekleştire bildim.Kendisini çok iyi tanıyan komşumuz telefon etti,kabul odasında bekledim,içeri davet etti,yazmalar alanında çalışmak isteme nedenimi sordu,Farsça kısa bir yazı gösterdi,anında okuyup çevirdim,ayağa kalkarak bugün de görev yaptığım şubeye geldi,”Aybeniz burada çalışacak,gerekenler yapılsın”- diye talimat verdi.Sonra baba-kız ilişkileri,yaptığımız her etkinlikte benim getirdiğim börekleri zevkle yedikten sonra etkinlik biter btmez işimizin başına dönmemiz için koyduğu sıkı disiplin,yine çalışmalar,yeni çalışmalar, yeniden çalışmalar.... Yazmalar Enstitüsü”de göreve başladığım 1 Ocak 1984 yılından beri Ord.Prof.Dr.Cihangir Kahramanov”un koyduğu kuralların dışına çıkmayı sadece ben değil,onunla mesai arkadaşı olmuş hiç bir araştırmacı aklının ucundan bile geçirmedi.İlerde önümüze çıkabilecek sorunları önceden bertaraf etmemiz için bizleri daha fazla çalışmaya teşvik ediyodu.Doktora tezimin konusu onaylanır onaylanmaz ingilizce sınavımız olduğunu hatırlatarak iş arkadaşımız Lale Gambarova”ya bizi sınava hazırlaması talimatını vermişti.Cihangir hocanın bu uzakgörenliği sayesinde doktoramız için şart olan ingilizce sınavından da başarıyla geçtik.
Üstün ve farklı nitleikleri olan bir karaktere sahipti.
Örneğin 1987 yazında Yazmalar Enstitüsü Sendikas”nın girişimleriyle Cihangir hocanın doğduğu il olan Gabala kentine gezi düzenlendi.Hepimiz aliecek gitmeyi kararlaştırmıştık.Eşımle 7 yaşlı büyük kızımızı da yanımıza alarak bu gezye katıldık.Otobüsmüz Gabala”ya yaklaştığında Cihangir hocanın da kendi memleketinde olduğunu ve bizi karşılamak için geldiğğini duyduk.Sık sık baba evini ziyaret eden Cihangir hoca bizi evine davet etti. Hepimiz onun yanında sıkıla bileceğimizi düşünürek bundan ötürü moralimiz de bozulurken tam tersi oldu.Ekibimizin kalabalık olduğunu bahane ederek daveti kabul etmememize rağmen Cihangir hoca akşamı bizimle birlikte geçirdi.Birlikte yemek yedik, birlikte konuştuk,şenlendik.Ertesi gün bize nefis bir ziyafet organize etti,bir süre oturduktan sonra daha rahat olabilmemiz için bizi yalnız bırakarak ayrıldı.
Ord.Prof.Dr.Cihangir Kahramanov başında bulunduğu kurumun çalışanlarının yanlış gördüğü davranışlarına sert tepki koyan bir yöneticiydi.Tez yöneticim olmasına rağmen kendimle ilgili bir olayda bunun bizzat tanığıyım.Üzürinde çalıştığım konularla ilgili arşivde bulunduğum sırada “İlim” gazetesi muhabirleri odaya girer girmez birkaç resmimi çektikten sonra yaptığımız çalışmaları sormuş, sonra çekip gitmişlerdi.O gazetecilerin ne sorularını ciddiye aldık ne de çektikleri resimleri,unuttuk gitti.O yılın yaz tatilinden döndükten sonra koridorda Cihangir hocamla karşılaşıp selamlaştık, hal-hatır sorduk.Ayrılmak isterken bir anda Hoca nelerise hatırlayarak bana sinirli biçimde sorular sormaya başladı:
“Aybeniz, bu Yazmalar Enstitüsü”nün gelişmesi için neler yapmışsın,hangi emeğin sahibisin ki, biz habersisiz?”
Hocanın bu şekilde sinirli konuşması moralimi bozmuştu,vereceğim yanıtı bulamıyodum.Kendimi toparlayarak:
“Ne oldu ki,Hocam, neden böyle konuştunuz?”- diye kısık sesle sordum.
Elindeki “İlim” gazetesinin birinci sayfasını bana göstererek:
“Bu ne?”- diye öfkelendi.
Gazeteyi görür görmez moralim çok bozuldu.Çünkü ilk sayfada geniş planda benim resmimi vermişlerdi.Altına ise “Aybeniz Rahimova Mustafa kızı, Arşivler şubesinde çalışırken”- diye not düşülmüştü. Ben konuyu dürüstçe ve nasıl var öyle açıklığa kavuşturarak olaydan haberdar olmadığıma vurgu yapıyordum.Fakat çok öfkelenen Cihangir hoca bir türlü sakinleşmiyordu.Kendisi ciddi bir iş görmeden kendi reklamını yapanları hiç sevmezdi.
Bikaç yıl sonra danışmanı olduğu doktora tezimi başarıyla savunddum.Artık ben yeniden Ord.Prof.Dr.Cihangir Kahramanov”un ismimi gururla telaffuz ettiği öğrencilerinden biri olmuştu.Profesörlük tezime vakit kaybetmeden devam etmem için ertesi gün elime tutuşturduğu tez konusu ve taslağı hala yazı masamın çekmecesinde muhafaza edilmektedir.
Şu kısa yazının amacı Azerbaycan”ın çok önemli bir bilim adamını ve başarılı birlim araştırma kurumu yöneticisini tanmanın yanısıra kendisinin aynı zamanda Türkiye”nin bir bilim adamı olduğunu Türk bilim kamuoyuna duyurmaktır.Yani Ord.Prof.Dr.Cihangir Kahramanov sadece Azerbaycan”ı değil bıraktığı zengin bilim mirasıyla aynı zamanda Türkiye”yi temsil ediyor.Yani bir Prof.Dr.Ali Nihat Tarlan”dır, bir Prof.Dr.Ahmet Bican Ercilasun”dur kendisi.
Bilim adamları listesine istediğiniz kadar isim ekleyerek POrd.Prof.Dr.Cihangir Kahramanov”un ismini de onların yanında zikr edebilirsiniz.
Bense aziz hatırası önünde bir daha saygıyla eğilmeyi kendime borç biliyorum.
Doç. Dr. Aybeniz RAHİMOVA, Azerbaycan Ulusal Bilimler Akademisi yazmalar Enstitüsü Türk dilli yazmalar şubesi kidemli araştırmacısı